#var olmayanlar mesela
Explore tagged Tumblr posts
aykoza · 10 months ago
Text
dün gece çok aradım aradım bulamadım kör olası çöpçüler umudumu da mı süpürmüşler
5 notes · View notes
zeytinfilizi · 4 months ago
Text
Şey yapsak mı, her gün okumak isteyenlerle bir kitap tayin etsek, birlikte okumalar yapsak. Yani okumaları kendimiz yapıp müzakere yapsak? Böyle bir topluluk var mı acaba?
Mesela Mektubat için olacak olursa haftanın belirli bir gününe kadar bu hafta şu mektubu yapalım deriz. Manası olmayanlar olanlardan menfaatlenir. Hemde her hafta bir mektup bitirmiş olup Mektubattan uzak kalmamış oluruz. Yapmak isteyen çıkar mı yorumlarda konuşalım..
25 notes · View notes
edapostblog · 11 months ago
Text
Eskiden insanlar ikiye ayrılırdı, iyiler ve kötüler.
Düşünüyorumda ben ayır ayır bitiremiyorum.
Mesela dost görünüp dost olmayanlar.
Samimi görünen samimiyetsizler!
İlk fırsatta birbirlerinin arkasından kuyu kazanlar.
Pamuk ipliğine bağlı olanlar olmayanlar!
Bir de medya aşıkları var çoğu da evli.
İnsanın bir mahremiyeti olmalı diye düşünüyorum.
Paylaşım yapıyorlar bu aşıklar, ancak birbirlerine yorum yapıyorlar O diyor Seni seviyorum! bu diyor seni seviyorum çok komik.
Yawww paylaşım yapmayın birbirinizi etiketleyip birbirinize paylaşım yapın zaten öyle yapıyorsunuz.
Aşkın sevginin bir mahremiyeti olmalı.
Haksızmıyım!?
Tumblr media
51 notes · View notes
elestirenadam · 10 months ago
Note
Merhaba eleştiren bey :)
Burada kimliğini gizlemek insanı daha mı rahat biri yapıyor ?
Siz ne sebeple gizlisiniz ?
Merhaba. Hayır alakası yok. Ben her ortamda rahatım. Özel bir gizlenme sebebim yok. Her yerde de fikrimi çatır çatır söylerim. İnsanların genel anlamda şekilci olduğunu düşüyorum ama. Bir önyargı var. Kadının güzel, erkeğin yakışıklı olması önemli hale geldi. Ya da zengin mi, başka bir şey mi. Kendim özelinde söylemiyorum. Birini tanımak çok yüzeysel hale geldi. İçeriğe bakan, fikre bakan, sohbet konularına bakan çok azaldı. Değerler çok başka artık. Daha önce de yaşadım birkaç kez. Örneğin geliyor mesaj atıyor senin yazdıklarını çok beğeniyorum şöyle böyle, tanışmak istiyor, tanıyınca sohbet kesiliyor. Tabiî bu çok fazla değil, ters örnekler de var ve çok sağlam arkadaşlıklar da edindim. Ama bu örnek bahsettiğim şekilciliği gösteriyor. Kafasında bir imge var ve ben ona uymuyorum muhtemelen. Ben aynı şeyleri yazmaya devam ediyorum ne oldu da iki dakikada müthiş beğenirken sonradan bir anlamı kalmadı? Geçen biri arzu, hevesten bahsetmişti ya da öyle oluyor sanki. Hevesini alıyor ve bitiyor. Ben istiyorum ki insanlar yazdıklarımın anlamını bilsinler. Onlar üzerine sohbet kuralım. Fikirler, kavramlar... Bir sohbet konumuz olsun. Böyle arkadaşlıklar da bence daha sağlam oluyor. Yoksa beni görse ne olur görmese ne olur. Dediğiniz gibi gizlenmenin insanı daha rahat yaptığı gerçek. Örneğin anonimler böyleler. Gelip laf sokup kaçıyor mesela. Karşında söyleyecek yüreği olmayanlar bir perdenin arkasına saklanıyor. Tabiî hava cıva ama komik geliyor bana.
18 notes · View notes
acid-gramma · 2 years ago
Note
Nejitam selamm, ayda en az 278499495 kere firtlayan din konularindan bunaldin biliyorum ama senin bir konudaki gorusunu merak ediyorum… İcinden cikamadigim bir sorgulama donemindeyim. Az once Kurandaki mucizelere bakiyordum internetten. Maddeler halinde siralanmis. Mesela DNA mucizesinden, demir mucizesinden falan bahsedilmis. Bircogunu okudum icimden her ne kadar inandirici gelmesede acaba cok mu reddetmeye aşinayım diye de düşünmeden edemiyorum. Dinler genel anlamda saçmalık gelsede bazen acaba diyorum. Ailem fazla muhafazakar ben de sorgulamaktan yanayim az cok icinde oldugum durumu da anlarsin diye düşünüyorum. :( Bu bahsettiğim mucizeleri okudun mu bilmiyorum. Fikrine gerçekten ihtiyacim var.
cok yonlu okuma yapmak lazim eger mucize iddialarindaki konulara hakim durumda degilsek, komik algi oyunlari ve safsatalarla bilimi masa yapip mucize yalanlarina destek olmaya calisio o tarz akilci dinciler. kafasi karisik olanlar ya da konular hakkinda bilgisi olmayanlar icin tehlikeli bi manipulasyon
https://mucizeyalanlari.wordpress.com/tum-liste/
38 notes · View notes
moonnnsblog · 1 year ago
Text
Bazı geceler vardır. Aklında olup yanımda olmayanlar kaçırır uykunu. Nereye dönersen dön ne içersen iç ne kadar dua edersen et olmaz. Bir zamanlar sen olmadan uyuyamadığını söyleyen birinin, başkasıyla uyuyor olma ihtimali boğar seni be. Birde buna engel olamazsın. Arayamazsın, soramazsın. Duyamazsın. Yani kalbin kırıksa Uyuyamazsın. Ne zaman başını yastığa koysan ğöğsünün şuralarına bir şeyler batar. Yani seviyorsan yani hiç bir zaman ayrılmayacak gibi alışmışsan, bağlanmışsan. Özlemek diye de bir şey var bu hayatta. Ve bir daha ona sarılamayacağını gözlerine bakamayacağını. Bir daha onu gülümserken izleyemeyeceğini bile bile özlemek koyar seven insana. Beni en çok üzen ne biliyor musun? Seni en iyi tanıyan benim. Nasılsın diye bile sormama gerek yok sana. Çünkü yüzünden, gözlerinden hatta seni görmesem bile ses sonundan anlayabilirim nasıl olduğunu. Neyi çok sevdiğini en iyi ben bilirim. Neden nefret ettiğini de.. Seni bir daha kim sevecek böyle? Kim sakınacak gözünden bile. Çok özledim seni milyon kere özledim. İlkindim sonunda olmak isterdim ama sen benim sonum oldun. Yanında olmak vardı şimdi. Kaderimsin der gibi alnından öpüp uyumak.. İlla sevgili gibi değil, sevdiğin her hangi bir eşya olmak bile güzel olurdu. Mesela saç tokan, saatin bi oje yada bi kolye. Senin olduktan sonra sana ait herhangi bir şey olmak bile güzel. Yastığın olmak vardı şimdi. Saçlarına, dudaklarına, yüzüne dokunmak ne güzel olurdu. Sana şimdi seni ne kadar özlediğimi, ne kadar sevdiğimi, ne kadar yanında olmak istediğimi günlerce anlatabilirim. Ama bunu anlatmak için günlerce beklemeye tahammülüm bile yok. Kısacası sevgilim, kısacası sevdiğim kadın ben artık burnun burnumda uyumak istiyorum canım burnumda değil..
4 notes · View notes
adam-slx · 1 year ago
Text
siki kırılan erkekler taali cemiyeti (okuma süresi yaklaşık 4 dakika)
Kendini gerçekliğe bağlı hissediyorsun. Hikaye yazmak zor geliyor. Hayal kurmanın zorluğu bunların hep bir anlamı olmasını beklemenden. Saatlerce yaz yoksa -- tutarlılık aramadığında hayatın kendisi de anlamsız. Bir takım hayaller, düşler ve düşkünlükler. Hayatın yarım kalmışlıkları.
Yazmam gereken hikayeler varmış gibi geliyor. "Siki Kırılan Erkekler Teali Cemiyeti mesela, güzel bir konu, kadın tavlamayı beceremeyen erkekler tarafından kurulmuş bir örgüt. Sonradan kadın bulan erkeklerin götverenliği yüzünden illegal sayılmış. işte o götveren üyelerin bir kısmı kadın düşmanlığından bıkıp "Kadın Muhipleri Cemiyeti" diye başka bir örgüt kurmuş. Sonra bunlar birbiriyle çatışmaya başlamış. Troya savaşından beri bitmeyen kadın kavgası.
Eskiden bunu daha şevkle yazabilirdim. Şimdilerde ise kurgusuna ve anlamına dikkat edeceğim diye kendime mani oluyorum. Aşıkken yazılan şiirlerin bir şeye benzemediği gibi, öfkeliyken yazılan hikayelerin yalınkat olması muhtemel. Her yerde kadın travması karşına çıkacak, karakterlerin sığ, SKETC sadece redpill’cilerin söylemine yaslanan bir şey olacak. Kadın travmaları geçtikçe — veya hafifledikçe, çünkü arada yeniden yeniden travma yaşıyoruz ama artık eskisi kadar öfkelenmiyorum — Siki Kırılan Erkekler Teali Cemiyeti’ne dair düşündüklerim de erkeklerin götverenliği üzerine oluyor, kadınları yermek, kınamak, kötülemek, çekiştirme üzerine değil.
Erkekleri nasıl ihya edersin? Aslında manasız bir soru çünkü bu gerizekalı cinsin başına gelenlerin çoğu zaten erkek olmalarından kaynaklı. Şahsen benim için de geçerli bu, gördüğüm tüm kadın erkek hikayelerinde de geçerli. Erkeklerin ihyası kendi şehvet, dürtü ve ihtiraslarının terbiye edilmesinden geçiyor. Şehvet, dürtü ve ihtiras da erkeği erkek yapıyor zaten. Yani bunları öldürmeye kalkarsan erkekliği de öldürmüş oluyorsun. Allah erkeklere aklı kıt ve sair dürtüleri çok vermiş. Bunun sonucu da aklı fazla olan adamların evrimsel manada avantajlı olmamasıyla nesillerinin kuruyup gitmesi.
Aklı olan evlenmez ve nitekim bu yüzden biz akılsız erkeklerin çocuklarıyız. Benim çocukların babası da akıllı bir adam gibi görünüyor ama aklı olsaydı bu durumlara düşmezdi. Hangi durumlara düşerdi bilemiyoruz ama düştüğü durumlar akıllı bir adam olmadığını gösteriyor.
Ben artık bu akılsızlığın erkekliğin bir cüzü olduğuna kanaat ettim. Kadınları sikine kılıf olarak görecek kadar salak erkek olursan hayatın kolaylaşıyor. Ben bu görümü kaybettiğimden beri daha akıllı ve daha mutsuz bir insanım. Mutsuz dediğim de lafın gelişi. Kadınlardan yana travmam eksik olmuyor anlamında.
Siki kırılan Erkekler Teali Cemiyeti'nde olmayanlar burada ne yapardı mesela? Erkekleri akıllandırır, bilinçlendirirsen, onların erkekliğinin altındaki bu aptallığı yok etmen gerek. Kadınlara bağlanmamak için kendi erkekliğini, dürtü, şehvet, ihtiras ve akılsızlığını ortadan kaldırman gerekiyorsa, bunları ortadan kaldırınca toplamda daha mı iyi oluyoruz? Güvenmeyince daha iyi insan mı oluyoruz? Daha mı erkek?
Ben kadınlarla ilgili konuşmaya başladığımda klasik cevap bunları hep kendi yaşadığın travmalardan dolayı söylüyorsun oluyor. Aslında öyle çok bir travma yaşamadım, (bildiğim kadarıyla) aldatılmadım mesela. Bunları yaşamış erkekler de var. Etraftan seçip duyduğum hikayelerde kadından kazık yiyen erkeklerin travmaları benimkinden derin. Bununla beraber beni rahatsız eden, kadınlar üzerine söylediğim her şeyin, bunlar zaten senin travmalarından diye cevaplanması. Bu bir cevap değil, diyelim kadınların genel olarak maddiyat peşinde oldukları veya evlenebilmenin bir araç değil, müstakilen bir amaç olduğu gibi şeyler söylediğimde bunların cevabı senin travmaların değil. Kadın ve erkek biyolojisi ve sosyal beklentileri farklı, kadınların doğurganlık süresi nispeten az ve piyasa şartlarını belirleyen faktörler var. Bir kadına evlendikten sonra değişmenden korkuyorum, çünkü bu senin için çok önemli bir amaç ve kendini kandırıyor olabilirsin dediğimde, ama bunlar senin travmalarından (veya daha kötüsü bunu nasıl düşünebilirsin) diye cevap verirse susup, demek ki doğru düşünüyorum diye devam ediyorum.
Bu bir batılı hakkımızda konuştuğunda zaten o batılı, müsteşrik demeye benziyor. Ad hominem. Bir gavur müslümanlar hakkında konuştuğunda, motivasyonu gavurluğu olabilir ama bu söylediklerinin içeriğinin doğruluk veya yanlışlığını tek başına belirlemez. Ben de kadınlar hakkında konuştuğumda gavurluğumdan erkekliğimden konuşuyor olabilirim ama bu söylediklerimin yanlış olduğunu göstermez. (Belli bir insandan ve burayı okuyanlardan bahsetmiyorum ama) kadınlarımızın önemli bir kısmının ruh hastası, karşısındakini söylediklerini dinlemekten, anlamaktan, derdini çözmeye çalışmaktan, şefkatten, güven vermekten, merhametten, sığınılabilmekten uzak, maymun iştahlı, statü, gösteriş ve maddiyat peşinde koşan, yalancı, saygısız ve cahil olduğunu düşünüyorum. Ben bunları travmalarımdan dolayı farketmiş olabilirim, keşke farketmeseydim ama farkettiklerimden bahsettiğimde bunlar hep travmaların demenin bir anlamı yok. Bilakis dediklerin doğru ama verecek cevabım yok anlamına geliyor.
5 notes · View notes
yusufcagri-24 · 2 years ago
Text
Tekrardan merhabalar tarihimiz 13 temmuz evet yeni mezun oldum şu an arkadaşlarım, tanıdıklarım tatil yapıyor olabilir geziyor olabilirler ama hala ben çalışıyorum aslında ir isyan gibi Bir şeyim oldu. arkadaşlarım gezerken ben niye çalışıyorum diye aslında bu beynimi etkileyen kötü fikirler beynimden pes etmemek lafını geçirince hemen geri döndüm o düşünceden ,çalışmamın sebebi ise üniversite sınavına hazırlanmam için paraya ihtiyacım vardı benim annem sağlık çalışanı ve evini tek geçindiren bir insan hedefim elektrik elektronik mühendisliği evet zor olduğunu biliyorum ama pes etmeyeceğimi de biliyorum okuduğunuz önceki yazılardan da bildiğiniz kadarıyla ben pes etmem hatta 1. kuralımdır aslında bu aralar sıkılıyorum çünkü annem ve kardeşim şehir dışında evde tekim artı olarak Özlem duyduğum kişiler var burada olmayanlar onlardan biri ise çok uzakta olan en yakın arkadaşlarımdan birisi Mehmet Akif eskiden okulda bir robotu yapmak için iki buçuk hafta kaldığımız günleri Akif'in çalıştığı a101'de geçirdiğimiz vakitleri özlüyorum aslında eski yaşanan her şeyi özlüyorum çünkü her zaman eski yaşanan şeyler bugünkü yerini tutmuyor insanlar değişiyor sen değişiyorsun yer değişiyor mekan değişiyor aslında bugün bütün eskileri özlem duyuyorum mesela vefat eden yakınlarımdan Naim amcam ,Mehmet dedem aslında bakmayın bunları söylüyorum ama iki dedem de sağa amcam da sağ bunlar kim diyeceksiniz peki bunlar birisi dedemin babası birisi ise dedemin kardeşi neden bunları özlem duyuyorsunuz derseniz küçüklüğümde hep bir noktalarda vardı ilk önce Küçük yaşlarda çok Küçük yaşlarda Mehmet dedemi kaybettim. evet Mehmet dedem konuşamıyor olsa bile yatalak zamanlarından dedemi biz tuvalete çıkarırdık ve küçük çocuk halinde değişik bakardım dedeme ,Naim amca ise bir kırtasiye dükkanı vardı ve biz her zaman kırtasiye alışverişlerimizi Naim amcamdan alırdık ve her kırtasiye malzemesi almaya giderken Naim amcam beni yanağımdan ısırırdı ve bir gün unutmuyorum kırtasiyeye girdiğimizde Naim amcam yepyeni bir çanta getirmişti tekerlekli çanta hala meşhur olan çanta aslında küçük çocuklar için ve sırf o çanta için ben yürümeyi tercih etmiştim otobüse binmek yerine ve beni ne zaman görse her zaman yanımdan ısırdı çok severdim ben ortaokula yeni başladığımda vefat haberini aldım cenazesine giderken dedemi öyle görünce ben de ağlamaya başladım dedem de bana sarılarak ağladı aslında geçmişini unutamıyor insan unuttum diyenler ise kendilerine yalan söylüyorlar
2 notes · View notes
teneres · 2 years ago
Text
DENİZ SUYUYLA ABDEST ALMAK ve YENİLEBİLİR DENİZ CANLILARI HAKKINDA ÖZET BİR GİRİŞ
Bir adam Rasulullah ﷺ'e gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile abdest alabilirmiyiz?" diye sordu. Rasulullah ﷺ "Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de helaldir" cevabını verdi.
İmam Malik , Muvatta, Taharet 12, (1, 22); Ebu Davud, Taharet 41, (83); Tirmizi, Taharet 52, (69); Nesai, Miyah 55, (1, 176)
Açıklama :
1- Rasulullah ﷺ bu soruyu soran sahâbînin adı hususunda farklı rivayetler vardır. Bizce isim ehemmiyet taşımaz. Mühim olan hadisteki fıkıhtır. İmam Ahmed, Hâkim ve İmam Beyhakî tarafından tahric edilen bir rivayet, bu sorunun balıkçılar tarafından sorulduğunu ifade eder. Arabistan kıyılarında, o devirlerde icrâ edilen balıkçılık hakkında açıklayıcı bazı teferruatı da ihtiva etmesi yönüyle ehemmiyetli olan rivayeti aktarıyoruz: "Biz, bir gün Rasulullah ﷺ'in yanında idik. Bir balık avcısı gelerek sordu:
"Ey Allah'ın Rasûl'ü! Biz balık avı için denize açılırız. Beraberimize bazı kapkacak alırız. Gemiye binerken karaya yakın bir yerde avlanıp dönmeyi düşünürüz. Bazan böyle yakında balık buluruz, bazan da bulamayız. Öyle olur ki, başlangıçta aklımızda olmayan uzaklıklara açılmış oluruz. Bu uzaklıkta ihtilam olan veya abdest alan oluyor. Beraberimizdeki su ile yıkanacak veya abdest alacak olsak bizi susuzluk helâk edebilir. Bu endişeyle deniz suyunu yıkanma veya abdest almada kullanmamıza ne dersiniz?"
Rasulullah ﷺ bu soru karşısında deniz suyu için tahûr tabirini kullanır. Tahûr, hem temiz hem temizleyici ma'nâsına gelen mastar isimdir. Kendisiyle temizlik yapılan şey demektir. Âyet-i kerimede de yağmur suyu tahûr diye isimlendirilmiştir. "Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir." (Furkan 49)
2- Meyte: Şer'an yenmesini helâl kılacak bir tarzla olmaksızın ölen hayvandır. Kur'an meyteyi haram kılmıştır (Bakara 173) Burada, denize ait olan meytenin helâl olduğu belirtilmektedir. Âlimler bu hadiste kastedilen meyte'yi şöyle tarif ederler: "Sadece denizde yaşayan hayvanlardan denizde ölmüş olanıdır, "mutlak olarak denizde ölen" hayvan değildir. Zira, lügat açısından deniz meytesi deyince sadece denizde yaşayan hayvanın meytesi anlaşılır."
Balık dışındaki deniz mahluklarının yenip yenmeyeceği hususunda âlimler ihtilaf etmiştir.
* Hanefîler, "balık dışındaki mahluklar haramdır" der.
* Ahmed İbn Hanbel, "Kurbağa ve timsah dışındaki her şey yenir"der
* İmam Mâlik ve İbnu Ebî Leyla, "Denizde ne varsa yenir" der.
* Şâfiîlerde farklı görüşler var:
** İbn Hacer el-Askalani der ki: "Bütün çeşitleriyle balığın helal olduğu hususunda ulema ihtilaf etmez. Ancak şeklen karada yaşayanlara benzeyen deniz mahlukları hususunda ihtilaf edildi. Söz gelimi insana, köpeğe, domuza, yılana benzeyen deniz hayvanları var!" Hanefîlerin ve Şâfiîlerden bir kısmının görüşüne göre balıktan başkası yenmez, haramdır. Şâfiî mezhebinin resmi görüşüne göre ise deniz mahlukları mutlak olarak helaldir. Bu aynı zamanda Mâlikîlerin de görüşüdür, ancak bunlar bir rivayette domuzu istisna ederler. Bu görüşte olanlar Kur'an'da geçen "Deniz avı ve onu yemek size de yolculara da helâl kılınmıştır" (Mâide 96) âyetini delil getirirler.
** Şâfiîlerden bir grup âlim: "Karadaki benzeri helâl olan helâl, haram olan haramdır" demiş, ayrıca hem karada hem denizde yaşayanları da hükümden hariç tutmuşlardır.
Bunlar iki çeşittir:
1) Etlerinin yenmesi hususunda yasak gelenler: Mesela kurbağa gibi. Bunu Ahmed İbn Hanbel de (hakkında gelen öldürme yasağı sebebiyle) istisna eder. Timsah da (deniz hayvanı olmasına rağmen) istisna edilenlerdendir. Çünkü kesici (köpek) dişleriyle saldırmaktadır. Tuzlu denizlerdeki köpek balığı, yılan, akreb, yengeç, kaplumbağa da insan tabiatının iğrenç bulması ve onlardan gelebilecek zehir sebebiyle müstesnalar arasında tutulmuşlardır.
2) Hakkında bir mânî vârid olmayanlar. Bunlar tezkiye yani şeriatın derpîş ettiği kesim şartıyla helâldir, kaz ve su kuşu gibi.
2 notes · View notes
devrimcidinno1 · 24 days ago
Text
“Suriye’de Kürt yılanının başını kesin…”
Elias Nin
Bu sözler, Hizbullah’ın kurucularından olan Subhi Tufeyli’ tarafından sarf edilmiş. Diyor ki; “Yılanın başını küçükken ezin!” Ne kadar da tanıdık bir söz! Tanıdık çünkü bu söz, 646 -724 yılları arasında yaşamış, Oğuz Türklerinden olduğu kabul edilen Tonyukuk’a ait. Bugün de Türklüğün amentüsüdür. Gelelim Hizbullah liderinin “Kürtleri öldürün” fetvasına:
“Kürt yılanının başını kesin. Bu yapılırsa Suriye’deki her şey bitecek, Süveyda ve diğer bölgelerdeki aykırı sesler kesilecek.”
Hizbullah lideri, henüz kafası kesilmeyecek Kürtler için de şu çağrıyı yapıyor:
“Kürtlerin bir kısmı, Irak ve Lübnan benzeri federal sistem talep etmeye teşvik ediliyor. Bu Suriye’nin yıkımı demektir. Suriye’deki Kürtler Siyonizm ve Amerika’nın maşası olmamalı.”
Bütün bunları söylerken asıl istediği şudur: “Kürtler, son bin küsur yılda olduğu gibi bundan böyle de İslam’ın kılıcı olsun, İslam adına suç işlesinler!”
Hizbullah lideri Kürtleri tehdit olarak görüyor çünkü Ortadoğu’da İslam karanlığına son verecek en önemli yerli güç Kürtlerdir. Ulusal varlığını sürdürmek isteyen Kürtler, istemeseler de bunu yapmaya mahkûmdurlar; zira İslam’la çatışmadan Kürt ulusçuluğu var olamaz. İslam’ın fetvacısı Tufeyli’nin, “Siyonizm ve ABD maşası” iddiasına gelecek olursak; tarih bize şunu gösteriyor: Son 100 yıl boyunca gerek Ortadoğu’da gerekse de İslam’ın güç olarak var olduğu diğer ülkelerde emperyalizmin en kullanışlı silahı hep İslam olmuştur, bugün de öyledir. Mesela İran’da Mollaları, Afganistan’da Taliban’ı, Suriye’de HTİ’yi, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerde İslamist aşiretleri devlet yapan emperyalizmdir. İslamcı katiller, petrol zenginliklerini kontrol etmek, kendilerinden olmayanlar, kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmak, onlara zulüm yapmak adına emperyalizmle işbirliği yapıyorlar. Kürtler ise hayatta kalmak, ulusal varlıklarını sürdürmek ve kendi geleceklerini tayin edebilmek için ABD, İsrail gibi ülkelerle birlikte çalışıyorlar. Ezcümle; İslam’ın suç ve çıkar ortağı olmayan kime sorarsak soralım, alacağımız cevap şu olur:
“Kafası ezilmesi gereken Kürtler değil, Cihadistlerdir!”
0 notes
hetesiya · 24 days ago
Text
Elias Nin | “Suriye’de Kürt yılanının başını kesin…” Bu sözler, Hizbullah’ın kurucularından olan Subhi Tufeyli’ tarafından sarf edilmiş. Diyor ki;... | Instagram
instagram
“Suriye’de Kürt yılanının başını kesin…”
Elias Nin
Bu sözler, Hizbullah’ın kurucularından olan Subhi Tufeyli’ tarafından sarf edilmiş.
Diyor ki; “Yılanın başını küçükken ezin!” Ne kadar da tanıdık bir s��z!
Tanıdık çünkü bu söz, 646 -724 yılları arasında yaşamış, Oğuz Türklerinden olduğu kabul edilen Tonyukuk’a ait. Bugün de Türklüğün amentüsüdür.
Gelelim Hizbullah liderinin “Kürtleri öldürün” fetvasına:
“Kürt yılanının başını kesin. Bu yapılırsa Suriye’deki her şey bitecek, Süveyda ve diğer bölgelerdeki aykırı sesler kesilecek.”
Hizbullah lideri, henüz kafası kesilmeyecek Kürtler için de şu çağrıyı yapıyor:
“Kürtlerin bir kısmı, Irak ve Lübnan benzeri federal sistem talep etmeye teşvik ediliyor. Bu Suriye’nin yıkımı demektir. Suriye’deki Kürtler Siyonizm ve Amerika’nın maşası olmamalı.”
Bütün bunları söylerken asıl istediği şudur: “Kürtler, son bin küsur yılda olduğu gibi bundan böyle de İslam’ın kılıcı olsun, İslam adına suç işlesinler!”
Hizbullah lideri Kürtleri tehdit olarak görüyor çünkü Ortadoğu’da İslam karanlığına son verecek en önemli yerli güç Kürtlerdir.
Ulusal varlığını sürdürmek isteyen Kürtler, istemeseler de bunu yapmaya mahkûmdurlar; zira İslam’la çatışmadan Kürt ulusçuluğu var olamaz.
İslam’ın fetvacısı Tufeyli’nin, “Siyonizm ve ABD maşası” iddiasına gelecek olursak; tarih bize şunu gösteriyor: Son 100 yıl boyunca gerek Ortadoğu’da gerekse de İslam’ın güç olarak var olduğu diğer ülkelerde emperyalizmin en kullanışlı silahı hep İslam olmuştur, bugün de öyledir.
Mesela İran’da Mollaları, Afganistan’da Taliban’ı, Suriye’de HTİ’yi, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerde İslamist aşiretleri devlet yapan emperyalizmdir.
İslamcı katiller, petrol zenginliklerini kontrol etmek, kendilerinden olmayanlar, kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmak, onlara zulüm yapmak adına emperyalizmle işbirliği yapıyorlar. Kürtler ise hayatta kalmak, ulusal varlıklarını sürdürmek ve kendi geleceklerini tayin edebilmek için ABD, İsrail gibi ülkelerle birlikte çalışıyorlar.
Ezcümle; İslam’ın suç ve çıkar ortağı olmayan kime sorarsak soralım, alacağımız cevap şu olur:
“Kafası ezilmesi gereken Kürtler değil, Cihadistlerdir!”
/
0 notes
pazaryerigundem · 7 months ago
Text
Esnek düşünce Alzheirmer’dan koruyor
https://pazaryerigundem.com/haber/183416/esnek-dusunce-alzheirmerdan-koruyor/
Esnek düşünce Alzheirmer’dan koruyor
Tumblr media
Zihinsel esnekliğin önemine dikkat çeken Tarhan, zihinsel esneklik geliştirme çabasına girmekten insanı alıkoyanın inatçılık olduğunu vurguladı. Esnek düşünce sahibi kişilerin Alzheimer olmadığına da dikkat çeken Tarhan, “İnatçılık, düşünce katılığı… Düşünce katılığı olan insanlar ön yargılarla hareket eder. Statükocu olurlar. Statükoculuk ve inatçılık kişinin zihinsel esnekliğinin en önemli düşmanıdır.” diye konuştu.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zihinsel esneklik konusunu değerlendirdi.
ZİHİNSEL ESNEKLİĞİ OLMAYANLAR TEKRARA DÜŞÜYOR
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zihinsel esneklikten kastedilenin yeni durumlara uyum sağlama becerisi olduğunu ifade ederek, “Aslında insanların zihinsel olarak yeni bilgileri kabul etme, öğrenmeye açık olma, esnek düşünebilme ve sorunlara farklı çözümler bulabilme kapasiteleri var. Bu çok hayati bir konu. Mesela hataları düzeltme yeteneği de zihinsel esnekliğe giriyor. Yeni öğrenme yöntemleri geliştirme de zihinsel esnekliğe giriyor. Zihinsel esnekliği olanlar evlendiği zaman, yeni bir şeyle tanıştığı zaman, yeni bir iş olduğu zaman başarılı oluyorlar. Zihinsel esnekliği olmayanlar ise aynı şeyleri tekrar ediyorlar.” dedi.
İnsanların öğrenme süreçlerinde deneme yanılma yöntemi üzerinde durulduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, bu modelde, hata yapan bir kişinin genellikle ikinci kez aynı hatayı yapmamayı öğrendiğini, ancak yaşam boyunca aynı hatayı bir kez bile tekrarlamamanın zor olduğunu, bu nedenle, her şeyi deneme yanılma yoluyla öğrenmeye insanın ömrünün yetmeyeceğini söyledi.
“ZİHİNSEL ESNEKLİĞİ OLMAYAN KİŞİLER AYNI HATAYI BİRDEN FAZLA YAPAR���
Bu noktada, akıllı insanların deneyimlerinden faydalandığına işaret eden Prof. Dr. Tarhan, zihinsel esnekliği olmayan kişilerin aynı hatayı birden fazla yaptıklarını, ancak, zihinsel esnekliği olan kişilerin bir problemle karşılaştıklarında, geçmiş tecrübelerini tarayarak, gelecekle ilgili tahminlerde bulunarak hızlı bir şekilde çözüm ürettiklerini anlattı.
Tumblr media
“İNSAN ZİHNİ BİLGİSAYAR YAZILIMINA BENZER ŞEKİLDE İŞLEYEN KARMAŞIK SÜREÇLERDEN OLUŞUYOR”
Zihinsel işlemlerin, insan zihninin bilgisayar yazılımına benzer şekilde işlediği karmaşık süreçler olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, bunların doğuştan gelen yetenekler, öğrenilenler ve geliştirilenler olarak üç ana kategoride incelenebileceğini kaydetti.
Doğuştan gelen yeteneklerin, insanın doğduğu anda sahip olduğu genetik ve doğal yetenekler olduğunu, bu yeteneklerin, zihinsel süreçlerin temelini oluşturur ve bilgisayarın sabit programına benzer bir işlev gördüğünü anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Öğrenilenler ise insanın yaşamı boyunca edindiği bilgi ve becerilerdir. Bu bilgiler aile, okul, deneyimler ve çevresel etkileşimler gibi faktörlerden gelir. Öğrenilenler, insanın zihinsel kapasitesini artırır ve geliştirmesine olanak tanır. Geliştirilenler ise öğrenilen bilgi ve becerilerin daha da ileri seviyeye taşınmasıdır.” dedi. 
HAFIZANIN ALTI SADIK BEKÇİSİ; 5N1K
Zihinsel esneklik becerilerinin çocuk yaştan kazanıldığını, bunun için de açık bir zihin sahibi olunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, iletişimcilerin kullandığı ve hafızanın altı sadık bekçisi diye bilinen 5N1K kuralına atıfta bulunarak, “Bu çok yönlü düşünme demek. Kim söyledi, ne söyledi, nerede söyledi, ne zaman söyledi, nasıl söyledi… Buna altı boyutlu düşünce deniyor. Bir bilgi geldiği zaman o altı tane networkü kullanıyor beyin.  O bilgi beyne kalıcı bilgi olarak kaydoluyor. Böyle durumlarda kaydetmek yetmiyor. Daha sonra onu açıklamak gerekiyor, tartışmak gerekiyor, ilişkilendirmek gerekiyor. Akıllı insan olaylar arasında doğru bağlantılar kurmayı başarabilen insandır. İlişkilendirme becerisidir bu. Zihinsel becerilerden biridir. Olayı başka şeyle ilişkilendirdiğin zaman hiç kimsenin duymadığını, hiç kimsenin görmediğini görebiliyorsun ve yakalayabiliyorsun. Farklı bakış açısı getirme, farklı seçeneklerle düşünebilme yani çok yönlü düşünme yapıyorsun.” diye bilgi verdi.
İNSAN, BEYNİN TÜM KAPASİTESİNİ KULLANABİLİR
Bazıları ‘İnsan beyninin yüze 10’unu kullanıyor.” dediğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Hayır. İnsan, beyninin her zaman her kapasitesini kullanabilir. O şehir efsanesi. Öyle yüzde 10 diye bir şey yok. İnsan beyninde müthiş bir kapasite var. Hepsini de kullanabilir, hiçbirini de kullanmayabilir. Einstein bir gün eğlenen genç grubu görmüş. Hiç düşünmüyor sadece eğleniyor. Demiş ki ‘Bunlara koca beyne lüzum yok ki bir omurilik yeterli.’ Beyni kullanma meselesi bu. Bize beyin gibi bir cihaz verilmiş yaratılıştan. Müthiş bir özgür irade verilmiş. Diğer hiçbir canlıda olmayan anlam arayışı verilmiş. Sorgulama becerisi verilmiş. Geçmişi geleceğe sorgulama, varoluşu sorgulama… Bütün bunları yaparken yeni durumlara uyum sağlama becerisi var. Devamlı gelişme var. Yeni bilgileri kabul etme, öğrenmeye açık olma. Sorunlara çözüm bulabilme. Beynimizi geliştiren bir şey bu. Onun için sorundan kaçmak yerine o sorunu nasıl çözeceğim diye beynimizi zorlarsak esnek düşünce gelişiyor.” diye konuştu.
ELEŞTİRİYE AÇIK OLMA, ESNEK DÜŞÜNCE GELİŞTİRMENİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI
Esnek düşünce geliştirmenin, zorluklarla başa çıkma ve yeni çözümler bulma becerisiyle yakından ilişkili olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, zorluklardan kaçınan ve kolayı tercih eden kişiler ile itaat kültürlerinde büyüyen bireylerin, genellikle zihinsel becerilerini geliştiremediklerini ve yönetilen konumunda kaldıklarını, bu durumun, yeni fikirler geliştirmeyi ve keşif yapmayı engellediğini dile getirdi.
Eleştiriye açık olmanın, esnek düşünce geliştirmenin önemli bir parçası olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Eleştiri, insanların hatalarını görmelerini ve düzeltmelerini sağlar. Eleştiriye kapalı olanlar, yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanabilirler ve başarılarına rağmen gelişme fırsatlarını kaçırabilirler.” dedi.
“ESNEK DÜŞÜNCESİ OLAN ALZHEİMER OLMUYOR”
Zihinsel esneklik geliştirme çabasına girmekten insanı alıkoyanın inatçılık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
“İnatçılık, düşünce katılığı… Düşünce katılığı olan insanlar ön yargılarla hareket eder. Alışkanlıklarla hareket eder. Sahip oldukları zihinsel konforlarla hareket ederler. Yeni durumlara karşı kendilerine kapatırlar. Statükocu olurlar. Statükoculuk ve inatçılık kişinin zihinsel esnekliğinin en önemli düşmanıdır. 
Mücadeleci ruhta olanlar zihinsel esnekliğe daha açık oluyorlar. Ve beyinlerinin büyük kapasitesini kullanıyorlar. Devamlı kullanabiliyorlar, geliştiriyorlar. Yeni durumlar açık olmak, yeni şeyler öğrenmek demek de aslında beynimizi maksimum kullanmak demek. Yani beynimiz öyle bir organ ki 100 milyar üzerinde hücre var. Bu hücre arasında her hücrenin bir hücrede 5 bin 10 bin bağlantısı var. Beyin yeni hücre, büyüme faktörü üretiyor. Yeni deneyimler açık kişilerde beyin, yeni kök hücre üretiyor. O kök hücre beyinle göç ediyor ve başka yerlerde bağlantı kuruyor. Esnek düşüncesi olan kişiler Alzheimer falan olmuyor. Alzheimer geni varsa bile kullandıkları için beyni olmuyor. Beyin ya kullan ya kaybet kuralıyla çalışıyor. Kuyu gibi su çektikçe çalışıyor. Beyni çok kullanmak için zihinsel esnekliğe, öğrenmeye açık olmak gerekiyor. Zihinsel sorgulamaya açık olmak gerekiyor. Eleştiriye açık olmak önemli.” 
ÜMİT DUYGUSU BEYNİ ÇALIŞTIRIYOR
Beyni en çok çalıştıran şeylerin iyileşme beklentisi ve ümit duygusu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “İyimser, iyileşme beklentisi olan, ümit duygusu yüksek kişiler ve yeni deneyimlere açık olan kişiler… Bunlar halk arasında şanslı olarak bilinir. Bununla ilgili bir test yapılıyor. Hep şanslı bilinen kişilerin ortak özellikleri nedir diye araştırıyorlar. Birincisi, ümit duygusu yüksek kişiler. İkincisi iyimser, olayları pozitif bakan kişiler. Üçüncü de zora talip olan yeni deneyimlere açık olan kişiler. Bu özellikleri dolayısıyla bu kişiler şanslı zannediliyorlar.” dedi.
YENİLİĞE AÇIK KİŞİLER PANİK YAPMIYOR
Farklı deneyimlere açık olma, yeni şeyler öğrenme, farklı bakış açıları kazanma ve ümit duygusunu korumanın zihinsel esnekliği artırdığına işaret eden Prof. Dr. Tarhan, zihinsel esnekliğin otomatik düşünceleri ve negatif önyargıları aşmayı sağladığını dile getirdi.
Prof. Dr. Tarhan, beynin en iyi öğrenme dalgası olan alfa dalgalarının artırılmasının da zihinsel esnekliği desteklediğini kaydederek, “Yeniliğe açık kişiler ve stres altında panik yapmazlar. Soğukkanlı olabilirler. Bu nedenle zihinsel esneklik kendini değiştirme gücüdür aynı zamanda. Durumlara uyum sağlama becerisidir.” dedi. 
STATÜKOCULAR ÖĞRENEMİYOR
İnsan en iyi nasıl öğrenir diye yapılan çalışmalara işaret eden Prof. Dr. Tarhan, şunları dile getirdi:
“Nörobilim 1995’li yıllardan sonra bir menzile girdi. Beyin daha çok keşfedildi. Beynin yeni hücre ürettiği öğrenildi. Duygular da öğrenmenin bir boyutuymuş anlaşıldı. 2000’li yıllarda Kahneman isimli bir psikolog ‘insan homo economicus değil, homo psikolojicustur’ dedi. Yani insan karar verirken sadece akılla karar vermiyor. Rasyonel aktör insanın psikolojisidir. Yatırım yaparken sevdiği alanlara yatırım yapıyor. Taktir övgü, güven duygusu insanı daha çok yatırıma alışverişe teşvik ediyor. Yatırım yaparken sadece kar zarar analizi değil, insanın psikolojik ihtiyaçlarını göz önüne almak gerekiyor.  Bir paradigma dönüşümü yaşandı. Bu aslında zihinsel esnekliği kazandıran bir şey oldu. 
İnsan maddesel, mekanik bir varlık değil, materyal bir varlık değil. İnsan psikolojik bir varlık. Statükocu olan insanlar öğrenemez. Hesaplayıp riske gireceksin. Riske girmeyen insan yeni şeyler öğrenemez hayatta. Onun için yeni deneyimlere açık olmak önemli.”
BEYİN YAŞLANDIKÇA BECERİ KAZANIYOR
İnsanlara beynini geliştirmek için önerilerde de bulunan Prof. Dr. Tarhan, “Kişiler günlük yaşamında ihtiyaçlara göre değişiklikler yapmalı. Her gün aynı yoldan gitmemeli. Her gün aynı yerden alışveriş yapmamalı. Her gün aynı şeyi giymemeli. Alışkanlıklarını değiştirmek önemli. Beynin her tarafını çalıştırdığı için beyin yaşlanmıyor. Beynimiz, yaşlandıkça, yaş ilerledikçe gelişiyor. Küçülse de gelişiyor beyin. İlginç bir organ. Beynindeki beceri yaşlandıkça artıyor.” dedi.
Tumblr media
  BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
nilconnill · 1 year ago
Text
Tabi birde umrunda olmayanlar var onlardan olmadığım için şükür ediyorum kahve storysi atıp sevgilisini paylaşanlar bugün yapmayın mesela yapmayın.
0 notes
suslumimar · 1 year ago
Text
makyaj pan'lemek
"to pan", makyaj malzemelerinin dibindeki metal altlığı görene kadar kullanmak anlamına geliyor. ya da en azından günlük kullanımda böyle adlandırıyorlar. reddit'te "pan porn" subreddit'inin aşığı olarak ben de bir gün umarım böyle pan'ler yaparım diye ummadan edemiyorum. gerçekten hayalim oldu.
öte yandan annem, makyaj üstüne çok durmadan her gün aynı ürünleri kullanan fazla meşgul arkadaşlar ve elbette makyaj aşığı olup da her gün bir kıyamet ürün sürünen arkadaşlarım bu hayalimi gerçekleştiriyorlar kendileri için.
Tumblr media
annemin pan'lediği ürünler. şunlara bakın ya, her gün düzenli olarak aynı makyajı yapıyor ve kullandığı belirli ürünler o kadar az ve net ki diğer renkler dokunulmamış dururken aynı palette dibini gördüğü renkler var. hatta soldaki paleti 3. kere alışı, ilk 2 alımında 4 rengin dibini görünce diğerlerine dokunmadan paletleri çöpe atıp yenisini aldı. aynı şekilde 2-3 tane de fix kullandığı ruju var, bittikçe alır. yahu diyorum doktor kadınsın, git kendine mac falan al. yok anam, mac'ten aldığı ruj dokunulmadan kenarda duruyor. alışkanlıklardan vazgeçemiyoruz. beyu 368 favori ruju mesela, hiçbir yerde bulamadı, ben de aradım ve bulamadım. sonra geçen hafta çok tesadüfi olarak ankara bahçelievler'de dolanırken buldum, 3 tane kapalı kutu vardı, üçünü de alayım dedim, "yok ben 1 tane istiyorum, ihtiyacımdan fazlasına gerek yok" dedi. cins gerçekten. anlamıyor bir daha almak istediğinde bulamayacağını. hani stok yapmak için çok doğru kadınsın vesselam ama ihtiyacı olmayanlar yapsın stoğu, aferin.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
bunlar da arkadaşlarımın pan'leri. allık sever bir vibe alıyorum :D
büyük paleti birlikte aldığımız günü hatırlarım, revolution daha yeni yeni geldiği için çok bilmiyoruz ama renkleri sevmiş, alalım dedi de aldık. hala aynı paleti kullanıyor olması beni çok şaşırttı. ben çoktan atmış olurdum heralde.
ikinci görseldeki pastel nudes palet bende de vardı da anneme vermiştim, arkadaşım bu fotoğrafı attıktan sonra geri aldım annemden. biraz az pigmentli ama bu tonlarda bir şeyler istiyordum ve bu paleti hatırlattı bana. her ne kadar arkadaşımın tenine koyu giden bir renk olsa da gidip mat kahverengiyi pan'lemiş olması beni şaşırtmadı değil.
allıkların hepsi zaten sıvı ya da krem formda, bir nebze daha hızlı biten ürünler. benim de 2 tane sıvı allığım var ama nars paletini aldıktan sonra unuttum desem yeridir. özellikle yazın elim gidiyor ama ne kadar çok ürün varsa o kadar çok arkadaki ürünleri görmüyorsun.
0 notes
belkidebirharfimben · 2 years ago
Text
Sahi bu çiçekler neye bakıyor?
Burada keder yok. Kederini insan getiriyor arkadaşım. (Tıpkı cehenneme odununu kendisi götüreceği gibi.) İnan olsun. Doğarken. O olmasa keder de varolmazdı. Gözün eksikliğiyle çirkinlik belirginleşti. Bizden evvel eksik gözler de yoktu. Bütünü görmeyi ilk biz ihmal ettik. Hatta İblis de bize bakarken kör oldu. Varlığa katılmış eksikliğiz biz. Sınırlarımızdan dolayı köreliyoruz. Bizden bakanı da köreltiyoruz. Seçemeyen gözlerimize vahiy lütfediliyor. Kabullenildikçe duvarlar duvarlardan korunuluyor. Varlık bizsiz eksikti üstelik. Ayın tutulması için bize ihtiyacı vardı. Mevsimleri dört sayacak idrak bizdeydi. Güneşin bir kandil olduğunu ancak biz farkederdik. Bizsiz herşey anahtarsız kilit. Tamamlanmamız için imtihan ediliyoruz. Tılsım bizimle açılacak. Belli. Veyahut ilk açılacak tılsım biziz. Biz tamamlanınca âlem de tamamlanacak. Gökler hep cennet olacak. Yerler hep çiçek kesilecek. Fanilik bekayla ödüllendirilecek. Melekler alkış tutacak. Sonlular sonsuzlaşacak. Tamamlanmazsak sonsuza dek cehennemde eksiğiz.
Hariç tutarsan bizi dünyanın neşesi yerinde. Nereden mi biliyorum? Çiçeklerinden. Yeryüzü de çiçek çiçek gülümsüyor arkadaşım. Farkedilmek istiyor. Muhabbetin tezahürü tebessümdür. Kim sevilmek istese tebessüm eder. Kim görülmek istese süslenir. Tebessüm daima öncesinden güzelidir. Öncesinden güzel ne görsek tebessüm bilmeliyiz. Etrafımızda tebessüm edenleri görmüyor musun? Bu kadar hüsün amaçsız olabilir mi? Toprak neden bu kadar takıştırıyor? Ki görünmemek güzelliği hikmetsiz kılar. Evet. Görünmeyecekse daha güzelin anlamı yoktur. Yoksa Hüda çiçeksiz de bitkileri çoğaltabilirdi. Meyvesiz de ağaçlar varolabilirdi. Kuru kozalağı çam ağacına yetmiyor mu? Şeftalinin güzelliğine ne mecburiyeti var? 
Hem nice çiçeksiz şey var da yayılmakta zorlanmıyorlar. Arzın herbir köşesini dolduruyorlar. Bunlar böyleyken onlar neden öyle? Galiba yüzleşmemiz gereken asıl soru şu arkadaşım: Varolan güzel olmaya mecbur mu? Varolmak güzel olmayı zaruri kılar mı? Güzel olmayanlar varolamıyorlar mı? Bir de üstüne çiçek kadar cennet olmaya ne gerek var? Sahi ya. Çiçek minyatür cennettir. Bahçen cennetin bir misal-i musağğarıdır. Bunu yaratanın ötekini de yaratacağından şüphe edilmez. Madem toprağı gül yapabilecek kudreti/sanatı vardır. Madem kışı bahar kılabilecek hikmetin sahibidir. Bu evreni de cennete çevirebilir. Belki biraz da bu yüzden mürşidim der: "(İnsan) Hem nasıl ki küçük bahçesini sever; öyle de; hadsiz ebedî Cenneti dahi müştakane sever." Çünkü sevmek bir kanundur. Kütleçekimi gibi. Çakıl taşını çeken göktaşını da çeker. Sevmeyi bilen güzelliği bilir. Ve güzellik de sevilmekten haberdardır sanki. Yârini beklemektedir.
Zâhirin doğruluğu güzelliktir. Bâtının güzelliği doğruluktur. Cemîl-i Mutlak şu dünyada ilk güzelliği muhatap kılmıştır bize. Güzele baktığımızda ölümü unuturuz. Mü'min-kâfir hepimiz hemfikir bir şekilde meftunu oluruz. Her neyi sevsek ona bir tahayyül beka sûreti veririz hatta. Sonsuzlaştırdığımızı severiz. Sevdiğimizi sonsuzlaştırırız. Doğruysa faniliğimizi hatırlatır. Doğru olan güzelliğin asıl sahibine işaret eder çünkü. Diğer parmağıyla da aslolmadığımızı imâ eder. Doğruya dair anlaşmazlıklarımız bitmez bir türlü. Neye güzel dediğimizse o kadar tartışılmaz. Bir çiçek herkes için güzeldir mesela. Bir bebek herkes için neşedir. Ama anlamı herkese bir değildir. Celle Celaluhu güzellikle tanıştırır önce. Güzel herkesi çağırır kendine. Mü'min-kâfir güzel hakkında tartışmaz. Sınav böyle başlar. Bitmesiyle başka şekildir. Onun umumî daveti içinde doğruyu aramaktır hüner. Doğru hatta bazen güzelden vazgeçmeyi de gerektirir.
Biz de bir kâfir gibi güzeli sevmekle başlıyoruz işe. Çiçeği seviyoruz işte. Fakat onu doğrunun kapısı kılmakla da terketmeye başlıyoruz. Çiçek kendisi için olmamakla terkediliyor. Mazruftan zarfa dönüşüyor. Güzelden geçmek zor imtihan. Burada sınanıyoruz. Bu güzelliğin amacında mesaj görüyoruz. Hayretimiz hevamıza galip geliyor. Oyalanmıyoruz. Aşıyoruz. Okuyoruz. Bu kadar güzel olmaya mecbur olmayan herşeyin güzelliğinde mesaj var. Arkasına yöneliyoruz. Her tasarımın arkasında bir matematik yok mu? Her matematiğin arkasında bir ilim görünmez mi? Üstelik her çiçeğin matematiği diğerinden başka. Lalelik başka, güllük başka, şebboyluk başka. Bir irade ile muhtemel matematikler içinde bir seçim gerekmez mi? Onları varlığa çıkarmaya kudret lazım değil mi? Bu ilme, iradeye, kudrete bir sahip bulmak gerek doğrusu. 
Allah'ı bulduktan sonra da iş bitmiyor. Çiçek kadar güzel birşey, onu yaratabilecek kadar güzel bir Allah, sanatını hiçlik çamuruna atmaya kıyar mı? Onca hikmetten sonra böyle hikmetsizlik işler mi? Hakîm olan emeğini abes eder mi? Ahiret gözkırpmaya başladı şimdi arkadaşım. Bitmedi. Yürüyelim. Güzellik görünmekle tamam olur. Halbuki gözümüzün yetmediği ne güzellikler var şu çiçekte. Onları görmek için de başka gözler gerekmez mi? İşte melek kardeşlere de iman ediverdik. Bitti mi? Hayır. Var. Bizimle bu kadar çiçek çiçek mektuplaşan Allahımız peygamberle de haberleşmez mi? Şu zor okunanların 'elif-ba'sını bir muallim vesilesiyle öğretmez mi? Öğretmezse şunca mektubu okunmamış kalmakla ziyan olmaz mı? Peygamberlere ve kitaplara iman de geldi dünyamıza işte. Durmayalım. Cennete bir kapı bulduk. Koşalım. 'İlim' dedik. Çiçekte ne güzellikler takdir edilmiş anladık. Kâfir-mü'min hepimiz güzelliğine hakverdik. Peki, çiçeği yaratan, 'çiçeğin nasıl birşey olacağını önceden bilmeden' onu yaratabilir mi? Takdirsiz, ölçüsüz, tayinsiz, bilmeksiz çiçeklik mümkün mü? İşte kadere imana da "Hoşgeldin!" demelisin artık arkadaşım.
Daldan dala atlayan şu yazı için beni hoşgör. Avuçlarım küçük. Doğruya yer vermeye çalıştıkça güzellikten kaybediyorum. Halbuki güzelin tebliği daha umumîdir. Güzel doğrudan önce gelir. Güzelin doğruluğunda herkes hemfikir. Fakat doğrunun güzelliğinde hemfikir değiliz. Bu yazı güzel olsaydı daha çok sevilecekti. Fakat doğru olanı da Allah daha çok seviyor. Allahım, senin sevgini, nâsın sevgisine tercih ediyorum. Sen de hakkımda rahmetini azabına tercih et. Affet. Âmin. Ve'l-hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn.
2 notes · View notes
nesepalamudu · 3 years ago
Note
90 nasıl alınır diye bir öneriler yazısı gelmeli bence yeni girecekler için
ben ingilizce okuduğum için ekstra çalışmadım pek yds için, ne öneri verebilirim bilmiyorum. çeviri sorularında cümlenin etken mi edilgen mi olduğuna dikkat etmek, öznesini belirlemek, bağlaçların tam karşılığını bulup ona göre şıkları elemek mantıklı olabilir. grammar için akın dil'in youtube'da bazı videoları var komple tense modal vs anlattıkları, onları izlemiştim onların da yararı oldu. kelime bilgisi birazcık makale okumakla alakalı sanırım. benim sürekli maruz kaldığım bir dil tarzı olduğu için akademik metinlerde çok zorlanmıyorum. ama mesela yökdil alana göre soru soruyor, yökdil'de sosyal bilimlerden girmiştim o yüzden daha kolay gelmişti çünkü psikoloji sosyoloji gibi alanlarla ilgili metinler geliyor. yds'de böyle bir ayrım yok biyoloji kimya falan da gelebiliyor ve aşina olmayanlar için zorlayıcı olabiliyor (ben zorlandım açıkçası öyle metinlerde). çıkmış soruları çözmek de ösym'nin hemen hemen bütün sınavlarında insana fayda sağlayan bir şey, çünkü az çok benzer şeyler oluyor, genelde de denemelerde kaç net yapıyorsan gerçek sınavda da ona benzer bir şey yapıyorsun
1 note · View note