#ucuzcu
Explore tagged Tumblr posts
aynodndr · 1 year ago
Text
Tumblr media
İĞNELİ
-Pazardan süt alıp yoğurt yapmıyorsan, o marketlerden aldığın katkısının ne olduğu belli olmayan, yoğurt kılığındaki ürünü yiyeceksin. Sevgili tembelciğim!
- ''Memelerim sarkacak!'' diye çocuğunu emzirmezsen o çocuk hayat mücadelesine zaten yenik başlayacak, Ajda Pekkan akıllım...
- 'Salça yap' demiyorum ama memleketinde elleri öpülesi kadınlarımızın yaptığı salçalardan satın almıyorsan, kanserojen ihtiva eden katkılı salçaları hem yiyecek, hem de yedireceksin mutfak güzeli(!)
- "Erişte yap! " demiyorum ama en azından marketten makarna alacağına köy pazarından erişte satın al be kadın (!). Erişte ne mi? Annene sor, kayınvalidene sor, mahallendeki yaşlı ebe'ye sor. Sorgusuzum...
- Pazardan kese yoğurdu alıp, ayran yapmışlığın yok, bir dene daha önce ayran diye içtiklerinin ne olduğunu gör bari meraksızım,
- Dört tane biberi, üç tane salatalığı hazır sirkeye koyup turşu yapmak zahmetine katlanmıyorsan; önüne konan o hazır, ne olduğu belli olmayan turşuları zıkkımlanacaksın, içinde koruyucu olduğu için miden ağrıyacak, sen de gidip doktorların başını ağrıtacaksın geçimsizim...
- Yaz aylarında 5 -10 kg. biber alıp kurutup sofralık biber yapmazsan, Avrupa kapılarından dönen aflatoksinli, kiremit tozlu ve boya katkılı toz biberleri ziftleneceksin tembel uyuşuğum...
- Yaz günleri pazardan alacağın domates taze fasulye, bamya, börülce vb. organik yiyecekleri hazırlayıp derin dondurucunda kışa hazırlamazsan, marketten ürünün korunması adına içine ne konduğunu bilmediğin renkli kutulardaki, lastik tadındaki sebzeleri yiyeceksin hazırcım...
- Limon, şeker ve suyu karıştırıp limonata yapmıyorsan; kolon kanseri yaptığı kesinleşen mısır şekeriyle hazırlanan boyalı suları içeceksin. "Dondurmam Kaymak" filmindeki yurdum dondurmacısı yalan mı söylüyor? Gıda boyası, şeker su karışımı... Afiyet olsun beslenme özürlüm!
- Mahalle kasabından kıyma alıp güzelim Türk köftesini yapmazsan-utanmadan-bir soğan halkasının reklamını yapan, küçük çocukları suni oyun bahçesinde "dondurma" diye sattığı kremayla kandıran "büyük şeytan" Amerika'nın o aptal yağ deposu hamburgerlerini yiyeceksin, ondan sonra da "kilo aldım, damar sertliği yaşıyorum, halsizim, şekerim yükseldi! "diye çare aramaya koşacaksın. Onlar da seni daha değişik zehirlerle(!) tedavi etmeye çalışacaklar. Bu kez de böbreklerin, karaciğerin, miden zarar görecek, ondan sonra da ''Bunlar neden benim başıma geliyor?'' diye zırıl zırıl ağlayacaksın. Düşüncesizim!
- Gerçek balımız yerine salt ucuz diye Çin'den gelen bal yedirirsen çocuğuna; o çocuk hem fiziksel, hem ruhsal olarak eksik gelişir, daha doğrusu gelişmez, gözleri bile çekik olur yahu. Ucuzcu meraklım!
- 'Bizim zamanımızda' diye başlayan ak elli, bal dilli, nur yüzlü büyüklerin sözünü kesip ''Geçti sizin zamanınız, şimdi herşeyin hazırı ve kolayı var dersen! '' hazır ve kolayın sana hazırladığı sonuçlara katlanırsın.
Çok bilmişim!
- Sabahları zeytinli peynirli, ballı, yumurtalı, kahvaltı yerine, kedi çanağında süt ile karıştırdığın Amerikan mısır gevreği mama ile kendini kandırmaya devam edersen hastalık için çok beklemeyeceksin tembel teneke...
- Un, yumurta ve şekeri karıştırıp bir kek dökmezsin; çocuğunun eline cips ve şekerleme verirsin, ondan sonra "bu çocuk obez oldu!" diye doktora götürürsün. Doktor çocuğuna ne yapacak sanıyorsun? Tıp özürlüm!
- Uykundan feragat edip, okula giden ufacık çocuğuna kahvaltı yaptırmayıp beslenme çantasına tost yapıp, meyva suyu ya da süt koymazsan; vicdanını rahatlatmak için verdiğin para ile çocuğunun sabahın erken saatinde, o soğuk havada cola ile soğuk sandviç yediğini bilmiyor musun? Adı ebeveyn olan insancık!
- Babanın annenin gençliklerinde bir günde yürüdükleri mesafeyi sen bir ayda yürümüyorsan -utanmadan- deniz kenarında bile arabayla geziyorsan, bakkal'a gitmek yerine telefonla sipariş veriyorsan ''Kollestrolüm var, belim kalınlaştı, gıdığım sarktı, damarlarım elektrik kablosu gibi sertleşti, karaciğerim yağlandı'' diye ağlamayacaksın. Hareket özürlüm!
- Artık "altın günlerinizi" bile pastanelerde yapıyorsunuz, pastanenin bol yağlı, kremalı güzel görüntülü, ama doğal olmayan hazır şerbetler ve ne idüğü belirsiz yağlar kullanılarak hazırlanmış ürünlerini renkli ve de gazlı sıvılarla birlikte tüketiyorsun, üzerine-günah çıkarmak için de, çayı şekersiz içiyorsun. Kısır bile bu yediklerinden çok daha doğal ve zararsızdır. Sosyete özentilim!
- ''Tembel Avrat'' reyonundan ayıklanmış, yıkanmış sebze almanı kabul ettim de, kuru soğanın küp şeklinde doğranmış ve dondurucuda korunanını satın alan seni nasıl anlayayım be kadıncağız(!)...
- Gösteriş yapacağım diye lüks mekanlarda sevmediğin ve doymadığın halde en pahalı yemek olan suşi yiyip, eve dönerken etrafını kolaçan ettikten sonra kaldırımdaki kokoreççiden ya da köfteciden ekmek arası yiyen ya da diğer tezgâhdaki nohutlu pilava saldıran sen değil misin?
Yalancı sosyetem...
Alıntı
10 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year ago
Text
genellikle bim, a101 gibi ucuzcu marketlerden alınma malzemelerle hazırlanan kantin ürünlerinin fiyat listesidir… güncel fiyat listesini aşağıda linki paylaşıyorum…
not: listedeki adana ve köfte ürünleri, bimde satılan hazır köfte ve hazır adananın mikrodalga ile ısıtılması ve ekmek arasına konulması şeklinde hazırlanmaktadır…tam gün eğitim ve öğretim veren bir okulda velilerin bu fiyatlara nasıl yetişeceğini merak ediyorum… günde yalnızca tek öğün tek ürün yiyen bir öğrencinin aylık yemek maliyeti bile asgari ücretin karşılayabileceği bir maliyet gibi durmuyor…
Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
yorgunumya · 2 years ago
Note
Züccaciye bile diyememişim bak korkumdan. Ucuzcu dükkan nedir :) Peki yediğin en iğrenç şey neydi?
Evet evet ama tabak canak diyince anladim seni slalskdkdkckckckd
Aa yok ya bi yemek geldi aklima ama yoresel olarak kotulemek istemiyorum damak zevkime uymayacagini bildigim(yani salcasiz ve bol baharatsiz) seyleri zaten pek yemem. Aklinda soru olur mu bilmem ama sirdani da severim soylemek istedim sadece skalalskdk. Senin var mi oyle yedigin seyler..
5 notes · View notes
olumeyuruyenpanda1 · 2 months ago
Note
Kezban ucuzcu
gelmis yine benim nefret tayfa
0 notes
canakkale17ege · 4 years ago
Photo
Tumblr media
@ucuz.antik #antik #ucuz #ucuzantik #antikucuz #ucuzcu 🇹🇷HABERİN OLSUN, TÜRKİYE’M; Yalnız değilsin, Önünde geleceğin, yanında yarınlarınız için; 👇 #çanakkaledeemlakotohizmetalsatkiralakirayaver #bayramiç #Kazdağları #bayramiçi #kepez #bizitakipet ⬇️ https://m.facebook.com/groups/753747348443781#_=_ #Çanakkale’de #emlakotohizmetalsatkirala #alsatkiralakirayaver ⬇️ https://m.facebook.com/pages/category/Real-Estate-Agent/Canakkalege-108938287250334/ ⬇️ Çanakkale’de EmlakOtoHizmet AlSatKiralaKirayaVer #Çanakkalede #EmlakOtoHizmet #Al #Sat #Kirala #KirayaVer @canakkalege canakkalege #canakkalege (Kartal, İstanbul) https://www.instagram.com/p/CO2TexyNEvv/?igshid=ual6yo3zszeo
0 notes
ffecredalll · 2 years ago
Text
“Efendim” demeye layık olmasam da,
Zulmü ahlak edinmiş bir mazlumum ben!
Biliyorum,
görmeyi arzu ettiğin ahir zaman kardeşlerinden olamadım!
Ruhumun hürmetine kast etse de bu kirli eller,
Özlemin ile ansızın ıslanan bu gözlere
bir defacık olsun nazar et ne olursun!
Tarihin en uzak ve en karanlık yerinden sesleniyorum Sana!
Nasr’ına muhtacım.
Lakin gelme bu diyarlara ey Sevgili!
ebu cehil’i kıskandıran hatıralarla dolu elimiz avucumuz!
Adım atacağın yollar yine dikenlerle dolu!
ebu lehebler her köşe başına pusu kurmuş,
Yine yakmayı bekliyorlar kurban olunası canını!
Sümeyyelerin, Yasir ve Ammarların sadece ismi kaldı!
Hürmetine kast edecek kılıçları biz tutar olduk Efendim!
Tüm güvercinlerin kırdılar kanadını!
Muhacirine hasret sahipsiz yollar!
Adının anıldığı her yeri tarumar ettiler Efendim,
Kulaklar hiç bu kadar sağır olmamıştı feryatlara!
Mü’min gönüller hendeklerle bölündü,
Ömer yürekli yiğitler bile Seni bekler oldu!
Ucuzcu tacirlerden alır olduk umutları,
Sahte acılar te’villere rüşvet verilir oldu Efendim!
Hanelerimizden bahaneler yükseliyor!
Canımız kıymetlendi,
Korkularımız sığmıyor yere göğe!
Bilmem ki, korkular senin de yüreğini sarmış mıydı?
Ondan mı hiç de rahat olmayan yatağına veda ediyordun gece yarıları?
Acılar neden seni terk etmiyordu ki?
Ya rahatlık!
Neden vazgeçmiyor benden!
Fatıman’ın göz yaşına teselli için dökülmüştü dilinden:
“Baban bir daha hiç acı çekmeyecek!”
Gelme Sevgili, canını yakacaklar yeniden!
Daha yeni bitmişti acıların!
Artık hiçbir el uzanmamalı Sana!
3 notes · View notes
an-tarctica · 3 years ago
Text
biri benimle ankarada muze ve tiyatro falan gezsin ucuzcu yerler kesfedelim vegan cafelere para yedirelim
4 notes · View notes
lancelotsir · 3 years ago
Text
Yedi numara Recep gibi kendime ucuzcu market arıyorum. Bunun için Aksaray’a gitmeye hazırım her şey çok pahalı. Aşırı çok pahalı hatta.
13 notes · View notes
aygultopal35 · 4 years ago
Text
OKUMAYA DEĞER !.....👌👏👏😃
Pazardan süt alıp yoğurt yapmıyorsan, o marketlerden aldığın katkısının ne olduğu belli olmayan, yoğurt kılığındaki ürünü yiyeceksin. Sevgili tembelciğim!
- ''Memelerim sarkacak!'' diye çocuğunu emzirmezsen o çocuk hayat mücadelesine zaten yenik başlayacak, Ajda Pekkan akıllım.
- 'Salça yap' demiyorum ama memleketinde elleri öpülesi kadınlarımızın yaptığı salçalardan satın almıyorsan, kanserojen ihtiva eden katkılı salçaları hem yiyecek hem de yedireceksin mutfak güzeli(!)
- 'Erişte yap' demiyorum ama en azından marketten makarna alacağına köy pazarından erişte satın al be kadın (!). Erişte ne mi? Annene sor, kayınvalidene sor, mahallendeki yaşlı ebe'ye sor. Sorgusuzum
- Pazardan kese yoğurdu alıp, ayran yapmışlığın yok, bir dene daha önce ayran diye içtiklerinin ne olduğunu gör bari meraksızım,
- Dört tane biberi,üç tane salatalığı hazır sirkeye koyup turşu yapmak zahmetine katlanmıyorsan önüne konan o hazır ne olduğu belli olmayan turşuları zıkkımlanacaksın, içinde koruyucu olduğu için miden ağrıyacak, sen de adamın başını ağrıtacaksın geçimsizim,
- Yaz aylarında 5 -10 kğ biber alıp kurutup sofralık biber yapmazsan Avrupa kapılarından dönen alfoksinli kiremit tozlu ve boya katkılı toz biberleri ziftleneceksin tembel uyuşuğum.
- Yaz günleri pazardan alacağın domates taze fasulye, bamya, börülce vb. organik yiyecekleri hazırlayıp dondurucunda kışa hazırlamazsan, marketten ürünün korunması adına içine ne konduğunu bilmediğin renkli kutulardaki lastik tadındaki sebzeleri yiyeceksin hazırcım,
- Limon şeker ve suyu karıştırıp limonata yapmıyorsan kolon kanseri yaptığı kesinleşen mısır şekeriyle hazırlanan boyalı suları içeceksin, 'Dondurmam Kaymak' filmindeki yurdum dondurmacısı yalan mı söylüyor? Gıda boyası, şeker su karışımı.. Afiyet olsun beslenme özürlüm,
- Mahalle kasabından kıyma alıp güzelim Türk köftesini yapmazsan-utanmadan-bir soğan halkasının reklamını yapan, küçük çocukları suni oyun bahçesinde 'dondurma' diye sattığı kremayla kandıran 'büyük şeytan'Amerika'nın o aptal yağ deposu hamburgerlerini yiyeceksin, ondan sonra da'kilo aldım, damar sertliği yaşıyorum, halsizim, şekerim yükseldi' diye beyazönlüklülere koşacaksın.
Onlarda seni daha değişik zehirlerle(!) tedavi etmeye çalışacaklar. Bu seferde böbreklerin karaciğerin miden zarar görecek, ondan sonra da ''Bunlar neden benim başıma geliyor?'' diye zırıl zırıl ağlayacaksın. Düşüncesizim!
- Gerçek balımız yerine salt ucuz diye Çinden gelen bal yedirirsen çocuğuna o çocuk hem fiziksel hem ruhsal olarak eksik gelişir daha doğrusu gelişmez, gözleri bile çekik olur yahu. Ucuzcu meraklım!
- 'Bizim zamanımızda' diye başlayan ak elli, bal dilli, nur yüzlü büyüklerin sözünü kesip ''Geçti sizin zamanınız, şimdi herşeyin hazırı ve kolayı var dersen! ''hazır ve kolayın sana hazırladığı sonuçlara katlanırsın. Çok bilmişim!
- Sabahları zeytinli peynirli, ballı, yumurtalı, kahvaltı yerine kedi çanağında süt ile karıştırdığın Amerikan mısır gevreği mama ile kendinikandırmaya devam edersen hastalık için çok beklemeyeceksin tembel tenekem,
- Un yumurta şekeri karıştırıp bir kek dökmezsin, çocuğunun eline cips ve şekerleme verirsin ondan sonra 'bu çocuk obez oldu!' diye doktora götürürsün. doktor çocuğuna ne yapacak sanıyorsun? Tıp özürlüm!
- Uykundan feragat edip, okula giden ufacık çocuğuna kahvaltı yaptırmayıp beslenme çantasına tost yapıp, meyva suyu ya da süt koymazsan, vicdanını rahatlatmak için verdiğin para ile çocuğun sabahın erken saatinde o soğuk havada cola ile soğuk sandviç yediğini bilmiyor musun? Adı 'anne' olan kadıncık!
- Babanın annenin gençliklerinde bir günde yürüdükleri mesafeyi sen bir ayda yürümüyorsan -utanmadan- deniz kenarında bile arabayla geziyorsan,bakkal'a gitmek yerine telefonla sipariş veriyorsan ''Kollestrolüm var, belim kalınlaştı, gıdığım sarktı, damarlarım elektrik kablosu gibi sertleşti, karaciğerim yağlandı'' diye ağlamayacaksın. Hareket özürlüm!
- Artık 'altın günlerinizi' bile pastanelerde yapıyorsunuz, pastanenin bol yağlı, kremalı güzel görüntülü ama doğal olmayan hazır şerbetler ve ne idiğü belirsiz yağlar kullanılarak hazırlanmış ürünlerini renkli ve de gazlı sıvılarla birlikte tüketiyorsun, üzerine-günah çıkarmak için de- çay'ı şekersiz içiyorsun. Kısır bile bu yediklerinden çok daha tabii ve zararsızdır. Sosyete özentilim!
- ''Tembel Avrat'' reyonundan ayıklanmış yıkanmış sebze almanı kabul ettim de, kuru soğanın küp şeklinde doğranmış ve dondurucuda korunanını satın alan seni nasıl anlayayım be kadın(!)...
😂🌼🤩
13 notes · View notes
doktorelit · 4 years ago
Text
Yaşlı Bakım Evi İstanbul - Yaşlı Bakımı Hakkında DoktorElit
Yaşlı Bakımı Nasıl Olmalı?
Doktor Elit Yaşlı Bakım Evi, 2018 yılından bu yana hizmet veren tesisimiz İstanbul Kartal'da hizmet vermektedir. Yaşlı bakımevi olarak hizmet veren tesisimiz kurucuları uzman doktorlarımız Dr. Barış Ucuzcu ve Dr. Levent Koçu sayesinde yaşlı nüfusa ve bakıma muhtaç yaşlılarımıza her türlü sorunları titizlikle karşılanmaktadır. Bu şekilde, bünyemizde bakıcı görevlilerimiz, hemşireler ve doktorlarımız da dahil olmak üzere birçok görevli bulunmaktadır.
Tumblr media
Yaşlı bakımı, bireylerin özel bakım gerektiren ve hastanın yatalak hasta olması durumunda rehabilitasyon merkezleri içerisinde daha kapsamlı olarak tedbirlerle yapılabilecek bir bakımdır. Ailelerin evde bakımından farklı olarak, profesyonel kişilerce yaşlı bireylerin takibi yapılmaktadır.
7 gün 24 saat sürekli olarak takip ettiğimiz misafirlerimizin tedavileri daha iyi kapsamlı olarak sağlanır. Yaşlı bakımı özellikle kronik hastalığı olan kişilerin takibi ve tedavisi için iyi bir seçimdir. Yatağa bağlı olan hastalar için ek tedbirler alınarak onların rahatlığını ön planda tutuyoruz.
Huzurevlerinde yatalak hastalarda görülebilen her türlü hastalıklarla ve tedavilerle mücadele edilmektedir. Yaşlı bakım evlerinin hasta bakımı hizmetleri için en ekonomik ve kalitelisi DoktorElit yaşlı bakım evidir.
Çok gereksiz yere pahalı olan bakım evleri en iyisi olmayacağı gibi en ekonomik olanı da ihtiyaçlarınızı karşılamayacaktır. DoktorElit Yaşlı Bakım Evi, uygun fiyatlara kaliteli ve ihtiyacınıza uygun olarak hizmet vermektedir. Fiyatlandırma konusunda ekonomik biçimde düşünerek ihtiyaçlarınızı ön planda tutmaktayız.
Buradan makalemizin devamını okuyarak yaşlı bakımı hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: https://www.doktorelit.com/post/yasli-bakimi-nasil-olmali-yasli-bakimi-hakkinda-her-sey
1 note · View note
aynodndr · 2 years ago
Text
Tumblr media
İĞNELİ
-Pazardan süt alıp yoğurt yapmıyorsan, o marketlerden aldığın katkısının ne olduğu belli olmayan, yoğurt kılığındaki ürünü yiyeceksin. Sevgili tembelciğim!
- ''Memelerim sarkacak!'' diye çocuğunu emzirmezsen o çocuk hayat mücadelesine zaten yenik başlayacak, Ajda Pekkan akıllım...
- 'Salça yap' demiyorum ama memleketinde elleri öpülesi kadınlarımızın yaptığı salçalardan satın almıyorsan, kanserojen ihtiva eden katkılı salçaları hem yiyecek, hem de yedireceksin mutfak güzeli(!)
- "Erişte yap! " demiyorum ama en azından marketten makarna alacağına köy pazarından erişte satın al be kadın (!). Erişte ne mi? Annene sor, kayınvalidene sor, mahallendeki yaşlı ebe'ye sor. Sorgusuzum...
- Pazardan kese yoğurdu alıp, ayran yapmışlığın yok, bir dene daha önce ayran diye içtiklerinin ne olduğunu gör bari meraksızım,
- Dört tane biberi, üç tane salatalığı hazır sirkeye koyup turşu yapmak zahmetine katlanmıyorsan; önüne konan o hazır, ne olduğu belli olmayan turşuları zıkkımlanacaksın, içinde koruyucu olduğu için miden ağrıyacak, sen de gidip doktorların başını ağrıtacaksın geçimsizim...
- Yaz aylarında 5 -10 kg. biber alıp kurutup sofralık biber yapmazsan, Avrupa kapılarından dönen aflatoksinli, kiremit tozlu ve boya katkılı toz biberleri ziftleneceksin tembel uyuşuğum...
- Yaz günleri pazardan alacağın domates taze fasulye, bamya, börülce vb. organik yiyecekleri hazırlayıp derin dondurucunda kışa hazırlamazsan, marketten ürünün korunması adına içine ne konduğunu bilmediğin renkli kutulardaki, lastik tadındaki sebzeleri yiyeceksin hazırcım...
- Limon, şeker ve suyu karıştırıp limonata yapmıyorsan; kolon kanseri yaptığı kesinleşen mısır şekeriyle hazırlanan boyalı suları içeceksin. "Dondurmam Kaymak" filmindeki yurdum dondurmacısı yalan mı söylüyor? Gıda boyası, şeker su karışımı... Afiyet olsun beslenme özürlüm!
- Mahalle kasabından kıyma alıp güzelim Türk köftesini yapmazsan-utanmadan-bir soğan halkasının reklamını yapan, küçük çocukları suni oyun bahçesinde "dondurma" diye sattığı kremayla kandıran "büyük şeytan" Amerika'nın o aptal yağ deposu hamburgerlerini yiyeceksin, ondan sonra da "kilo aldım, damar sertliği yaşıyorum, halsizim, şekerim yükseldi! "diye çare aramaya koşacaksın. Onlar da seni daha değişik zehirlerle(!) tedavi etmeye çalışacaklar. Bu kez de böbreklerin, karaciğerin, miden zarar görecek, ondan sonra da ''Bunlar neden benim başıma geliyor?'' diye zırıl zırıl ağlayacaksın. Düşüncesizim!
- Gerçek balımız yerine salt ucuz diye Çin'den gelen bal yedirirsen çocuğuna; o çocuk hem fiziksel, hem ruhsal olarak eksik gelişir, daha doğrusu gelişmez, gözleri bile çekik olur yahu. Ucuzcu meraklım!
- 'Bizim zamanımızda' diye başlayan ak elli, bal dilli, nur yüzlü büyüklerin sözünü kesip ''Geçti sizin zamanınız, şimdi herşeyin hazırı ve kolayı var dersen! '' hazır ve kolayın sana hazırladığı sonuçlara katlanırsın.
Çok bilmişim!
- Sabahları zeytinli peynirli, ballı, yumurtalı, kahvaltı yerine, kedi çanağında süt ile karıştırdığın Amerikan mısır gevreği mama ile kendini kandırmaya devam edersen hastalık için çok beklemeyeceksin tembel teneke...
- Un, yumurta ve şekeri karıştırıp bir kek dökmezsin; çocuğunun eline cips ve şekerleme verirsin, ondan sonra "bu çocuk obez oldu!" diye doktora götürürsün. Doktor çocuğuna ne yapacak sanıyorsun? Tıp özürlüm!
- Uykundan feragat edip, okula giden ufacık çocuğuna kahvaltı yaptırmayıp beslenme çantasına tost yapıp, meyva suyu ya da süt koymazsan; vicdanını rahatlatmak için verdiğin para ile çocuğunun sabahın erken saatinde, o soğuk havada cola ile soğuk sandviç yediğini bilmiyor musun? Adı ebeveyn olan insancık!
- Babanın annenin gençliklerinde bir günde yürüdükleri mesafeyi sen bir ayda yürümüyorsan -utanmadan- deniz kenarında bile arabayla geziyorsan, bakkal'a gitmek yerine telefonla sipariş veriyorsan ''Kollestrolüm var, belim kalınlaştı, gıdığım sarktı, damarlarım elektrik kablosu gibi sertleşti, karaciğerim yağlandı'' diye ağlamayacaksın. Hareket özürlüm!
- Artık "altın günlerinizi" bile pastanelerde yapıyorsunuz, pastanenin bol yağlı, kremalı güzel görüntülü, ama doğal olmayan hazır şerbetler ve ne idüğü belirsiz yağlar kullanılarak hazırlanmış ürünlerini renkli ve de gazlı sıvılarla birlikte tüketiyorsun, üzerine-günah çıkarmak için de, çayı şekersiz içiyorsun. Kısır bile bu yediklerinden çok daha doğal ve zararsızdır. Sosyete özentilim!
- ''Tembel Avrat'' reyonundan ayıklanmış, yıkanmış sebze almanı kabul ettim de, kuru soğanın küp şeklinde doğranmış ve dondurucuda korunanını satın alan seni nasıl anlayayım be kadıncağız(!)...
- Gösteriş yapacağım diye lüks mekanlarda sevmediğin ve doymadığın halde en pahalı yemek olan suşi yiyip, eve dönerken etrafını kolaçan ettikten sonra kaldırımdaki kokoreççiden ya da köfteciden ekmek arası yiyen ya da diğer tezgâhdaki nohutlu pilava saldıran sen değil misin?
Yalancı sosyetem...
Alıntı
11 notes · View notes
kalpherzamansoldanatar · 4 years ago
Text
Tumblr media
Ucuzluk ve Gününü Gün Etme
Çok öfkeli insanlarız. Eskiden bizimkiler daha da öfkeli insanlarmış ya ... Neden bu kadar öfkeliyiz, neden bu ka­ dar gözü dönmüş kişileriz, soğukkanlılıkla bir işe sarı­lıp onu niçin sonuna kadar vardıramıyoruz? Bir arkada­şım var, çok zamandır öfke üstüne konuşuyoruz onunla.
Günlerdir, şu öfke duygusunun altından girdik, üstünden çıktık. Diyor ki, öfke bir kendine güvensizliktir. Öfke ça­resizliğin arkasından gelir. Daha da ağır konuşuyor, öfke dünyayı tanımamaktan, bilgisizlikten gelir. Ben burada öfkeyi savunacak, kutsallaştıracak değilim ... Bazı yerlerde arkadaşımın düşüncesine katılıyorsam da, bazı yerlerde onunla birlik olamıyorum. Öfke büyük bir inancın sonucu da olabilir gibime geliyor. Öfke, kör bir duvarla karşılaşan, aydınlığı görmüş insanın öfkesi de olabilir.
Öfke, karmakarışıklıktan da gelebilir.
Her neyse, bizim bugünlerde işimiz öfke. Öfkeyi nere­ deyse kutsal bir hale getireceğiz. Öfke, işin kötüsü, moda olmaya doğru gidiyor. Öfkeli adam diye, bazı kişileri hoş görüyorlar, zıpırlıklarına sünger de çekiyorlar.
Bana kalırsa öfkemizin sebebini araştırmamız gerek.
Az sonra ben de öfkeyle konuşacağım, diyeceğim ki, şu bizim aydınların çoğu ucuzcu. Bilim adamımız ucuz­ cu, sanatçımız ucuzcu, politikacımız ucuzcu, emekçile­ rimiz ucuzcu, tüm toplumumuz ucuzcu ... Biz bir ucuzcu milletiz.
Şöyle bir bakarsak da, bütün bu saydıklarım, doğru gibi geliyor. Doğru gibi geliyor değil de, düpedüz doğru ...
Şimdilik böyle diyelim.
Bir bilim adamımız var, gitmiş Avrupalarda oku­ muş, bal gibi de güzelce bir dirsek çürütmüş. Doktora da vermiş oralarda. Parlak da bir usu var. Gelmiş memleke­te, girmiş üniversiteye, binbir bela, savaşımla asistan ol­muş, doçent olmuş, sonra da profesör olmuş. Kendisinin buraya gelmek için verdiği bir emek, harcadığı bir çaba var. Millet de ona bir şeyler vermiş olacak. Bizim bu bi­lim adamımız üniversitesinde iyi kötü çocuklarını okutu­yor. Onlara bilgisinden bir şeyler aktarıyor. Onun ödevi öğretmek... Bilim adamının işi, biliyoruz ki; burada bit­miyor. Ondan araştırmalar, bilime yeni buluşlar katma­sını da bekliyoruz. Bu bilim adamını bir sosyolog sayın ...
Öğretmekten başka ondan ne bekleyebiliriz? Örneğin, bizim yurdumuz insanlarının yaşayışı sosyoloji bakı­mından önemli. Avrupayla Asyanın köprüsünde, Doğu uygarlığıyla Batı uygarlığının kavşağında... Bu topraklar üstünden türlü insanlar gelmiş geçmiş, burada birtakım uygarlıklar bırakmışlar. Her geçen kendinden bir şeyler bırakmış. Ben bırakmış diyorum ya, hiçbir şeye dayan­ madan, bilimsel bir gerçeğe dayanmadan söylüyorum.
Elimde bilimsel hiçbir sonuç yok. Bırakmışlar mı bırak­mamışlar mı bunu bize sosyoloğumuz vermeli değil mi?
Yurdumuzdaki toplum ilişkilerini bu kadar okumuş, dirsek çürütmüş bilim adamımız bize bütün çıplaklığıyla göstermeli değil mi?
İşte bize, bilimde, bunu verecek hiç kimsemiz çıkma­mış. Yanlış anlaşılmasın, bu küçük bir örnek. Bilim adam­larımız, yurdumuzdaki gerçeklerle bilimsel bir şekilde uğraşmıyorlar. Hangi konuyu ele alırsan al, doğru dürüst bir kitap bulamıyorsun. Bir örnek daha vereyim, yıllardan bu yana toprak reformu, toprak reformu, diye bağırıp du­ruyoruz. Bu memleketin toprağının gerçeği ne, yani dü­pedüz toprak bilimi, şurasının toprağı şuna, şu bitkiye, şu hayvana elverişli de burası değil... Ne bileyim ben, daha bir sürü buna benzer şeyler ...
Demem o ki, yurdumuzda herhangi bir alan için, bi­limsel bir araştırma yok.
Folkloru ele alalım. Folklor bilimini, ileri gitmiş top­lumlarda ilkel kalmış insanların bilimi olarak tarif eder­ler. Belki daha doğrusu, doğa karşısındaki insanın, yüz­ yıllardan beri doğayla ve biribirleriyle ilişkilerinden çık­mış bilimdir, diyebiliriz. Bu bilimi coğrafya, tarih, ekono­mi, sosyoloji koşulları ortaya çıkarır.
Yurdumuz insanlarının çoğunluğu hala doğanın kar­şısında... Folkloru da önemli... On yıldan bu yana doğru dürüst folklor araştırması yapan bir tek kişi, bir tek bilim adamı bile çıkmadı. Bir meraklı, bir meraklı bile çıkma­dı. Bugünlerde bizim folklorumuzla yabancılar uğraşıyor.
Onlar da olmasalar, bu topraklar üstündeki halk uygarlı­ğından kimsenin haberi olmayacak. Ünlü, büyük bir folk­lorcumuz vardı, Pertev Naili Boratav... Gerçekten büyük bir bilim adamıydı. Büyüklüğünü ben söylemiyorum.
Dünyanın bilim adamları bunu böyle kabul ediyorlar.
Çalışkandı, tek başına bizim folklor bilimimizde büyük işler başaran adamdı. Onu yurdundan ayrılmak, yabancı ellerde çalışmak zorunda bıraktık. Onu asıl kaynağından uzaklaştırdık. Bundan kim zarar etti? Biz ve dünya bili­mi... Kim yaptı bunu? Millet olarak böyle bir adamın bilim kaynağından uzaklaşmasına kim sebep oldu? Bu çalışkan bilim adamımızın kaynağından uzaklaşmasına gönlümüz nasıl razı oldu? Pertev Bey gibi beş on adamımız olsa hay­di neyse ne diyelim, bir tek adam olunca, bu çağda onun yapabileceğini, önümüzdeki yıllarda yapabilmek imkanı da olmayınca, bu işi nasıl yaptık? Folklor dedikleri iş, uy­garlıkla zıt bir iştir. Uygarlığın girdiği yerde folklor ürün­leri yaşayamaz. Şehir yakınlarındaki köylerimizde folklor ürünleri çok azalmıştır. Bu, bilimsel bir gerçektir. Pertev Naili Boratav gibi bir bilim adamı yoksa bu memlekette, birtakım ürünler gün ışığına çıkmadan yok olmaya mah­kumdur. Öyleyse bu korkunç işi nasıl yaptık?
Şimdi bilim adamlarımız niçin çalışmıyorlar diye öf­keleniyoruz. Çalışan bilim adamlarımızı niçin uzaklaştır­dılar diye öfkeleniyoruz. On yıldır folklor çalışmaları için Anadoluya bizden bir tek kişi bile gitmedi, bir meraklı bile gitmedi diye öfkeleniyoruz.
Türk halkı tembel, köylüsü, işçisi yeteri kadar çalışmı­yor. Basını yetersiz, her şey yetersiz. Geri kalmış bir mem­leketiz. Elbette birçok yönümüz yetersiz olacak.
Bu Türk köylüsü niçin yetersiz? İşçisinin derdi ne?
Tembeldir, deyip işin içinden çıkıyoruz.
Bu tembelliğin, varsa, sebebini bize bilim adamları ni­çin söylemiyorlar? Besin yetersizliğinden mi, kötü bir ge­lenekten mi, toprağın yetersizliğinden mi?
Bilim adamlarının tembelliğinden, deyiveririz ... Peki bilim neden yetersiz, neden tembel?
Sanatçımız neden taklitçi? Tembelliğinden mi? Kendi­sini yaratma, bulma çabasına varmadan, Batıdan hazırlop!
Aydına, köylüye, bilim adamına, bilim adamlarını uzaklaştıranlara veryansın ediyoruz.
Belki bu öfke haklı bir öfke. Bir bozukluk olduğu belli.
Öfkeyi bir yana atıp da şöyle bir düşünsek ...
Bir kısımları diyor ki, bu toplum toptan bozuk. Bu, gemisini kurtaran kaptandır düzeni, bu altta kalanın canı çıksın düzeni, bu temeli sömürme olan düzen ... Bütün kö­tülüklerin temeli bu düzendir, diyorlar. Suçu tüm düzene yüklüyorlar.
Bana da öyle geliyor ki, öfkeyi bıraksak da, düşünüp taşınsak da, gerçekten kötü olan bu düzenden yakayı kur­tarsak ... Ne dersiniz, geç kalmadan bu işe hemen başlasak mı?
Ucuz öfkelerden, ucuz yüklenmelerden, gününü gün etme yoksulluğundan, ucuz ünlerden vazgeçsek de ...
Bence vakit kalmadı ... Hiç mi hiç kalmadı. Yirminci yüz­yıla gülünç olmayalım.
Ucuz kazanç, ucuz bilim, ucuz sanat, ucuz ün ... Her şey ucuza ...
Yaşar Kemal, 4 Nisan 1962
9 notes · View notes
yorgunumya · 2 years ago
Note
Ben sakallarımı boyamıştım. Gerçekten berbat bir görüntüydü. Oturduğum kafede yan masadan bakıp gülenler olmuştu yani. Tabi bu hikayeden bir de o halde kafeye gittiğimi anlayabilirsin :) En korkunç bulduğum mekan ise ucuzcu dükkanlar. Tüm kırılabilir tabak çanak bardak daracık bir koridorda ve her an birşeye çarpıp vitrin dolusu kırılan tabak çanağın parasını ödetecekler diye çok geriliyorum :o
Oha dkaldixidoxokc cidden oyle sakkalari boyali birini gorsem bende birkac kez bakardim ama cesaret bence guzel
Hic oyle dusunmemistim cidden dogru zuccaciyelerde gezinmesi hem zor hem tehlikeli 🙏🏾cok haklisin anoncum
2 notes · View notes
suanneokuyoruz · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Yazarın karşısına geçmişim de o anlatmış ben dinlemişim gibi bir kitap. Hem de bu yazar Türk edebiyatının ve müziğinin en tepesindeki isimlerden biri... Her okuma, (özellikle romanlar) insanın empati duygusunu geliştirir ama sorgulayarak okunan bir otobiyografi kadar bir insanın iç dünyasına girebilecegimiz çok az yöntem vardır. Ayrıca dönemin şartları tarih kitapları gibi havada kalmaz biyografilerde, sokak neyi konuşur öğrenirsiniz. Bu yüzden bulabildiğimiz her biyografiyi okumak gerekiyor sanırım. Benim için harika bir kitaptı, hele bir de aylar öncesinden biletini aldığımız kitapla aynı isimli konserle de cilalanınca, kişisel tarihimiz için unutulmaz bir tecrübe oldu "Sevdalım Hayat" 😊💕
Kitabı alış hikayeme de gelirsek; geçtiğimiz haziran başında, Tarsus'tayken mektup arkadaşım ve kardeşi yeni açılan "ucuzcu"yu gezmek istemişlerdi. Ben de fırsat bu fırsat, daha sevgiliyken ara sıra uğradığım, mektup arkadaşımı beklediğim kitapçıda aldım soluğu 😊 Elimde okunacak kitaplar olmasına rağmen yıllar sonra tekrar geldiğim bu dükkandan bir hatıra kalsın diye, Zülfü Livaneli'nin o dönem yeni çıkan kitabı, "Rüzgarlar Hep Gençtir"i istedim ama İsmail abi(kitapçı), "Sen bunu al, diğer kitap bunun kısaltılmış hali." diyerek verdi kitabı koltuğumun altına 🤔 Meğerse çocukluğundan beri bu kitap evinden kitap alan eşim de hiçbir zaman istediği kitabı alamazmış, İsmail abi hep kendi istediğini okuturmuş sevdiği müşterilerine 😄
Bugün kendinize birkaç Zülfü Livaneli şarkısı hediye edin, birkaç kitabını okuma listenize alın bence 🌼 iyi günler 👋
Not: Bugün mektup arkadaşım okuluma "Aile içi etkili iletişim" adlı kısa bir sunum yapmak için geliyor 💃🕺
Not2: Akşama da ev hayırlamaya gidiyoruz 🕺💃 yine çılgınız bu aralar😄
#103📚
47 notes · View notes
nesepalamudu · 5 years ago
Text
geçen yine bi kitap okuyordum, arkasında etiket var 3tl of nası özledim böyle ucuzcu olmayı
5 notes · View notes
naberbentuna · 3 years ago
Text
Lan bir tişört 200 TL olur mu aq ucuzcu dükkanları ve perşembe pazarları favori mekanlarım artık
Arkadaşlar bende biliyorum tarz yaratmayı ama sorun bakalım param var mı
606 notes · View notes