#tanıyacak yavaş yavaş
Explore tagged Tumblr posts
otuzsekizinciparalel · 2 months ago
Text
gözlerim çok ağrıyor, yarın sabah göz randevum var bakalım ne derdi varmış
#yazın alıp bu sıcakta gidemem diye iptal etmiştim#afferin iyi oldu şimdi burnumun ucunu göremiyorum#görmemek hiç sorun değil de yuvalarıyla beraber ağrıyor başıma doğru#bir de hava kararınca görmeme işini çözmemiz lazım#astigmatı gözlüğe yazmıyorlar ben de takmıyorum iyi oluyor#başına ne geliyorsa prensiplerinden derdi mehtap olsa#bence tamamen sivri zekalılığımdan#Rahman akıl versin 🤲🏻🤲🏻#aaa ben bugün hocamı gördüm ama sarılmadım bekledi sanırım ama aramızda tezgah vardı#zaten insanlara sarılan biri değilimdir#tanıyacak yavaş yavaş#adıyamanda kızlar karşımda benden bahsediyorlardı#dikkatimizi o zaman da çekmiştin ama hiç konuşmuyorsun falan demişlerdi beni konuşturmaya çalışıyorlardı#konuşturulmaya ve yemek yedirilmeye çalışılmaktan neffffret ederim#neyse#kızlara insanlarla kolay kaynaşan biri değilimdir dedim#hocam duymuş burcumu sormuştu#ne alaka hocam sen de#burcum başak yükselenim balık#hepimizden nefret ediyorum ama Allah yolunda olduğum için törpülenmeye çalışıyorum yardımcı olun#gözden girdim nerden çıktım#neyse bayadır post atmıyordum ona sayalım#başım çatlıyor gece uyumamıştım dersten sonra da bütün yolu yürüdük araba yoktu#yarın doktor var#çarşamba yine ders var#perşembe baharım güneşim geliyor#cuma çocuklara gitmem belki çünkü cmt hem çocuklar hem yine baharım güneşim var#pazar da var inşallah#şu haftay�� sağ salim bir atlatalım inşallah hayırlısıyla#Rabbim kolaylaştırsın
3 notes · View notes
arbrenu · 1 year ago
Note
üçlü arkadaş grubundan sanırım yavaş yavaş dışlanmaya başladım, bensiz plan yapmaya başladılar ve hep beraber buluşsakta kendimi eskisi kadar onların yanında rahat hissetmiyorum hep iki kişi konuşuyorlar, ben dışarı izliyorum genelde napcam ya
Şimdi basit örneklerle gidelim mi? Diyelim ki istediğin kadar seyahat etme şansın var, İstanbul’da yaşıyorsun ve belli bir süre sonra İstanbul’da olmak seni eskisi gibi mutlu etmiyor ne yapardın? İnsanları bir yolculuk gibi görürsek belki işler daha kolaylaşır, kimse hayatımızda sonsuza kadar kalmak zorunda değil, biz de kimsenin hayatında sonsuza kadar kalmak zorunda değiliz. Görecek keşfedecek tanıyacak çok insan var. Sadece bildiğimiz yer orası diye orada kalmak bana doğru gelmiyor güzelim ama bu benim düşüncem ve başka bir şeklini de bilmediğim için bir şey diyemiyorum
160 notes · View notes
kayipizge · 1 year ago
Text
zifiri karanlıkta çimen gözlerini tanıyacak kadar iyi bildiğim yüzünü yavaş yavaş unutuyorum. unuttuğum için bana kızamazsınız. ben büyümek için çok uğraştım.
22 notes · View notes
yaraliruhlarsemti · 1 year ago
Text
Arkadaşlarım odada sevgili,evlilik vs konuşuyorlardı bu devirde insanların sevgiliyken birbirini tanıyacağını söylediler susamadım nasıl bir süreç dedim yaklaşık iki senede bir insanı ancak tanıyabilirmişiz öyle dediler dedim bu iki senede sürekli görüsecekeler mi diyor görüşmeden nasıl tanıyacak değişik dedim sen ne düşünüyorsun bu mevzuda ben tanımak için iki ay veririm sonra tabi olacaksa iki ay olmayacaksa bir daha görüşmenin bir anlamı yok dedim iki ayda insan nasıl tanır vs dediler dedim zaten düğün süreci bir seneyi bulur bu süreçte insan tanır yavaş yavaş dini olarak riske girmeden dini usüllere uygun şekilde dedim uzaylı görmüş gibi baktılar insan iki ayda kimseyi tanıyamazmış yavaş yavaş konuyu haram ilişkiye getirdiler anlayacağınız benden de onaylamamı bekliyorlar neymiş bu devirde benim anlattığım tarz evlilikler çok riskliymiş valla beni bu devir değil ahiret ilgilendiriyor duanın gücüne sonsuz güvene sahibim Rabbim hayırlısını nasip eder ona bırakana hayırlısını ve kolayını inanıyorum buna..
8 notes · View notes
kripto101resmi · 1 year ago
Text
Taproot Nedir ve Bitcoin'e Faydası Nedir?
Tumblr media
İniş ve çıkışlarına rağmen Bitcoin, kripto dünyasını sağlam tutan bir sütun olduğunu kanıtladı. Yıllar boyunca, Mt. Gox saldırısı ve rezil Bitcoin hard forku, kripto topluluğu Bitcoin'i desteklemeye devam ediyor. Ancak bazı hususlar göz ardı edilemez ve mahremiyet bu konuların en önemlilerinden biridir. Bitcoin halka açık bir blok zinciri olduğundan, herkesin ağ üzerinde yapılan tüm işlemleri izlemesi mümkündür. Bazı insanlar için bu çok önemli.
Taproot Nedir?
Madeni para karıştırma ve CoinJoin gibi farklı teknikler kullanarak anonimliğinizi arttırmanız mümkün. Ancak ne yazık ki, bunların hiçbiri Bitcoin'i bir kripto para birimi yapmaz. Aynı şey Taproot için de geçerli, ancak bu yükseltme ağ anonimliğini artırmaya yardımcı olabilir. Taproot'un tanıtımı, birçok kişi tarafından Bitcoin'in mahremiyet eksikliğini ve diğer ilgili sorunları ele almak için önemli bir ilk adım olarak bekleniyordu. Taproot, dünyanın dört bir yanındaki madencilerin desteğini takiben 14 Kasım 2021'de Bitcoin ağında etkinleştirildi. Peki Taproot nedir ve Bitcoin'e nasıl yardımcı olabilir? Bu soruları makalemizde ayrıntılı olarak cevaplayacağız. Bitcoin Ağının Kısıtlamaları Oluşturulan ilk ve en popüler kripto para birimi olmasına rağmen, Bitcoin ağının bazı alanlarda zayıflıkları vardır, örneğin işlem hızı yavaştır. Bitcoin başlangıçta saniyede 7 işlem gerçekleştirecek şekilde tasarlandı, ancak ağ trafiği ve kullanıcı sayısı arttıkça işlem hızları yavaşladı ve ücretler arttı. Bitcoin ağının işlem değerinin, madeni paranın fiyatı arttıkça 2021'de 60 dolara ulaşması bekleniyor. Yüksek ücretlerin ve yavaş işlem hızlarının Bitcoin ağının gelişimini yavaşlattığına inanılıyor. Geliştiriciler, işlem kapasitesini artırmak için bloğa daha fazla işlem eklenebilmesi için 2017'de Ayrılmış Tanık'ta (SegWit) iyileştirmeler yaptı. Ancak işlem maliyetleri hala yüksek. Diğer bir sınırlama gizliliktir. Teknik inceleme, Bitcoin işlemlerinin özel olduğunu belirtse de, tüm Bitcoin ağ işlemlerinin ayrıntıları görülebilir. Bu, birinin Bitcoin adresine bakarak tüm satın alma geçmişini görebileceğiniz anlamına gelir. Bitcoin, bu sınırlamaların üstesinden gelmek için zaman zaman ağ iyileştirmeleri yaptı. Ancak ağın merkezi olmayan yapısı nedeniyle Bitcoin'de değişiklik yapmak çok zordur. Hangi değişikliklerin yapılıp neyin yapılmaması gerektiğine kimse karar veremez. Bunun için toplumun oybirliği ile karar vermesi önemlidir.
Bitcoin Taproot Yükseltmesi Nedir?
Taproot; gizliliği, verimliliği ve ağın akıllı sözleşmeleri işleme becerisini artırmak üzere Bitcoin'in komut dosyalarını iyileştiren bir yumuşak çatallanmadır. 2017'deki SegWit yükseltmesinden bu yana en önemli Bitcoin yükseltmesi olduğu düşünülmektedir. Taproot yükseltmesi 3 farklı Bitcoin İyileştirme Önerisinden (BIP) oluşur. Bunlar Taproot, Tapscript ve en temeli olan Schnorr imzaları adındaki yeni dijital imza şemasıdır. Taproot, Bitcoin kullanıcıları için işlem gizliliğinin artırılması ve işlem ücretlerinin düşürülmesi gibi çeşitli avantajlar getirmeyi amaçlar. Aynı zamanda Bitcoin'in daha karmaşık işlemler gerçekleştirebilmesine imkan tanıyacak ve özellikle de akıllı sözleşme becerileri, ağda Merkeziyetsiz Finansı (DeFi) ve benzersiz tokenleri (NFT) destekleme konularında Ethereum'la rekabet edebilmesi için ağın kullanım alanlarını genişletecektir. Taproot önerisi, ilk olarak Bitcoin Core geliştiricisi Greg Maxwell tarafından Ocak 2018'de ortaya atılmıştır. Pieter Wuille tarafından yaratılan talebin ardından Taproot, Ekim 2020 itibarıyla Bitcoin Core kütüphanesine eklenmiştir. Yükseltmenin tam olarak faaliyete geçmesi için node operatörlerinin Taproot'un yeni mutabakat kurallarını benimsemesi gereklidir. Yükseltme, madencilerin 'ının desteğini alarak 14 Kasım 2021'de 709.632. blokta resmi olarak etkinleştirilmiştir.
Taproot Nasıl Çalışır?
Taproot'u geliştirmek için birlikte çalışan 3 Bitcoin İyileştirme Önerisi (BIP) vardır. Bu BIP'lerin her biri, diğerlerini farklı şekillerde etkiler ve destekler. Schnorr İmzaları (BIP340) Schnorr'un katılımı, Bitcoin ağındaki işlemlerin hızlı ve güvenli bir şekilde onaylanmasını sağlar. Alman matematikçi ve kriptograf Claus Schnorr tarafından tasarlanan imza tasarımına sahiptir. Schnorr algoritmasını birkaç yıl boyunca bir patentle korumasına rağmen, patentin süresi 2008'de sona erdi. Diğer avantajlarının yanı sıra Schnorr'un markası en çok basit ve verimli kısa imzalar oluşturmasıyla bilinir. Satoshi Nakamoto (Bitcoin'in yaratıcısı) tarafından benimsenen imza şeması, Ellipti Eğrisi Dijital İmza Algoritmasıdır (ECDSA). Schnorr imza algoritması yerine ECDSA'nın seçilmesinin nedeni, bu algoritmanın zaten iyi kullanılmış, iyi anlaşılmış, güvenli, kompakt ve açık kaynak olmasıdır. Bununla birlikte, Schnorr Dijital İmza Planının (SDSS) geliştirilmesi, Bitcoin ve diğer blok zinciri ağlarında yeni nesil imzalar oluşturmak için bir başlangıç ​​olabilir. Schnorr imzalarının ana avantajlarından biri, karmaşık bir Bitcoin işleminde birden fazla anahtar alabilmeleri ve kendi başlarına benzersiz bir imza oluşturabilmeleridir. Bu, işleme dahil olan birkaç kişinin imzasının tek bir Schnorr imzasında "birleştirilebileceği" anlamına gelir. Buna imza bağlantısı denir. Taproot, Bitcoin betiğinin çalıştığı gerçeğini tamamen gizler. Örneğin, Taproot kullanarak Bitcoin harcamak, ister Lightning Network kanalında, ister eşler arası işlemlerde veya karmaşık akıllı sözleşmelerde işlem yapıyor olun, işlemi anonim hale getirebilir. Bu işletmelerden birine bakan herkes, eşler arası bir işten başka bir şey görmeyecektir. Ancak, Taproot'un alıcı taraftaki gönderen cüzdanların görünürlüğünü etkilemeyeceği belirtilmelidir. Taproot (BIP341) Taproot yükseltmesine Taproot denir. 2017 SegWit güncellemesini temel alır ve Bitcoin blok zincirindeki işlem verilerini dijitalleştirmek için Merkelized Alternatif Komut Dosyası Ağaçlarını (MAST) kullanır. Bitcoin ağındaki işlemler, genel ve özel anahtarlarla güvence altına alınır. Coinleri taşımadan önce cüzdandaki dijital varlıkları harcamak isteyen kişinin cüzdanın gerçek sahibi olduğunu kanıtlamak için bir imza oluşturması gerekiyor. Tek imzalı işlemlerin yanı sıra zaman kilitli versiyonlar, çoklu imza şartları (multisig) vb. Bitcoin işlemlerini daha karmaşık hale getirmek için. Çeşitli planlar mevcuttur. Ancak bu karmaşık çoklu imza işlemlerini desteklemek çok fazla girdi ve girdi gerektirir, blok zincirine büyük miktarda veri ekler ve işlem hızını yavaşlatır. Aynı zamanda, adres sahiplerinin hassas verilerini ortaya çıkarabilen blok zincirinde işlem bilgileri otomatik olarak görünür. MAST'ı entegre ederken, bir MAST projesi birden çok komut dosyasını temsil edebileceğinden, gereken komut dosyası oluşturma ve destek miktarı azaltılabilir. Bu nedenle, MAST'a karmaşık bir Bitcoin işlemi gönderildiğinde, işlemi tamamlamak için bir Merkle ağacına gerek yoktur. MAST, tüm bilgiler yerine yalnızca işlemin durumunun blok zincirine girilmesine izin verir. Bu, ağda depolanması gereken veri miktarını azaltabilir. Bu yaklaşım, Bitcoin blok zincirine yalnızca daha fazla ölçeklenebilirlik ve verimlilik getirmekle kalmaz, aynı zamanda Bitcoin kullanıcıları için daha fazla gizlilik sağlar. Tapscript (BIP342) Tapscript, diğer iki BIP'yi etkinleştirmek için Bitcoin Script'e yapılan bir betik dili yükseltmesidir. Bir işlemin nasıl gerçekleştirileceğini belirlemek için kullanılan talimatlar olan bir dizi işlem kodu içerir. Bloğa ücretsiz erişimin yeni özellikler için daha fazla esneklik sağlaması ve gelecekte Bitcoin ağını desteklemeye ve akıllı sözleşmeler oluşturmaya yardımcı olması bekleniyor.
Taproot'un Bitcoin'e Katkısı Nedir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi Taproot, Bitcoin'in şifrelenmesinde yer almış ve ağın kullanım alanını genişletmiştir. Diğer destekler şunları içerebilir: - Blok zincirinde aktarılacak ve depolanacak veri miktarını azaltarak ağ ölçeklenebilirliğini artırın; - Blok başına daha fazla işlem (daha yüksek TPS oranı); - İşlem maliyetlerini azaltmak Taproot'un bir diğer avantajı da Bitcoin ağının bilinen risklerinden biri olan imza değişikliği olasılığını ortadan kaldırmasıdır. Basit bir ifadeyle, imzaları değiştirme yeteneği, bir işlemin imzasını onaylanmadan önce değiştirmenin teknik olarak mümkün olduğu anlamına gelir. İmza değiştirme saldırısında, işlem hiç olmamış gibi görünecektir. Bu, Bitcoin'in dağıtılmış defterin bütünlüğünü baltalayabilecek bir çift yönlü krize düşmesini önler. Taproot Yükseltmesi Neden Önemlidir? Taproot'u yükseltmek, daha hızlı ve daha güvenilir çalışmak için Bitcoin ağının performansını iyileştirmelidir. Taproot'tan önce, Bitcoin protokolü hala Aşama 1 geliştirme aşamasındayken, Ethereum gibi diğerleri zaten Aşama 2 ve DApp'lere girmişti. Promosyonun ardından Bitcoin, akıllı sözleşmelerin tanıtılmasının ve gelecekte popüler NFT ve DeFi pazarlarında kullanımının genişletilmesinin yolunu açtı. Bitcoin ağı daha düşük ücretlerle daha verimli hale geldikçe, bu daha fazla işlemi ve daha geniş çapta benimsenmeyi destekleyebilir. Ek olarak, kullanıcılar işlemlerinin gizliliğini koruyarak BTC'nin piyasadaki diğer kripto paralarla rekabet etmesine izin verebilir. Read the full article
0 notes
cointahmin · 2 years ago
Text
Son birkaç ay içinde kripto para piyasasına yeni altcoin’lerin girdiğini gördük. Bu projelerden kimileri token satışlarını tanınan launchpad’lerde gerçekleştirmeye devam etti. Bu faaliyetlerin hepsi kripto para piyasasında yavaş yavaş işimize geri döndüğümüze işaret ediyor. Bu, ayı piyasasının büsbütün sona erdiği manasına gelmiyor. Fakat beşerler yatırım yapmaya ve dahil olacakları projeleri seçmeye tekrar başladı. Biz de okuyucularımız için Mayıs ayındaki en değerli kripto etkinliklerinden kimilerini derledik.Mayıs ayında takip edilecek değerli kripto para olayları1 Mayıs: Hypercycle, Singularity DAO Launchpad’de lansmanını yapacakMayıs ayı, içgörüden para kazanma ve data idaresine odaklanan merkezi olmayan bir platform olan Hypercycle’ın Singularity DAO Launchpad’de başlatılmasıyla başlıyor. Bu, Singularity DAO’nun üçüncü token oluşturma aktifliği (TGE) olacak. Geliştiriciler HyperCycle’ı, olağan Blockchain’in yanı sıra Yapay Zekanın İnterneti üzere daha yeni hizmetler için tasarladı. Ayrıyeten, platformun lokal tokenı HCYC, Singularity DAO launchpad’inde bir birinci borsa teklifi (IEO) yoluyla satışa çıkacak. Bu satış için KYC 18 Nisan’da başladı. Grup satışı 1 Mayıs’ta yapmayı planlıyor.https://twitter.com/SingularityDAO/status/1648016551478697985 3 Mayıs: Sui main-net lansmanıİşte bunu Sui severler beğenecek. Proje grubu, Sui main-net’i 3 Mayıs’ta başlatacak. cointahmin.com’dan takip ettiğiniz üzere Sui ağı son birkaç aydır inanılmaz bir büyüme ve heyecan yaşadı. Bu yüzen topluluk, main-net lansmanının ağı geliştirmeye yönelik bir sonraki adım olduğuna inanıyor. Lansman, ağ için ekstra güvenlik katmanları sağlayacak. Ayrıyeten, saklılık odaklı Blockchain uygulamaları için ölçeklenebilir hale getirecek. Şayet bir Sui aşığıysanız bir gözünüz bunun üzerinde olsun.https://twitter.com/SuiNetwork/status/1648811569541963779 10 Mayıs: Chiliz’den spor Blockchain lansmanıBu ortada, Chiliz‘in taraftar alanında bir iz bıraktığını belirtmek gerekiyor. Lakin platform, kendi spor Blockchain’inin başlatarak işleri bir çentik daha üst taşımayı planlıyor. Bu yeni Blockchain, tasarım gereği taraftar iştirakini destekleyecek. Ayrıyeten, spor pazarında para kazanma için daha fazla fırsat yaratacak. Grup, halka açık sürümü 10 Mayıs’ta yapmayı planlıyor. Daha sonra, geliştiricilerin bu yılın başlarında piyasaya sürülen Chilliz Layer-1 üzerine inşa etmeleri mümkün olacak. Bu aktifliğin akabinde CHZ fiyatı artacak mı? CHZ sonuçta bir cümbüş tokeni. Bu, değerli olaylara cevap verdiği manasına geliyor. Hasebiyle uzmanlara nazaran, bu aktiflik sırasında bedelinin artması mümkün.https://twitter.com/Chiliz/status/1640679932224237569 15 Mayıs: Gala V2 token airdrop’uGala Games, mahallî tokenı GALA’nın merakla beklenen 2. sürümünü 15 Mayıs’ta çıkaracağını duyurdu. Gala Games bir Blockchain oyun platformu. Geliştirilmiş token, oylama, stake etme ve premium içeriğe erişim üzere gelişmiş kullanım ve yönetişim özellikleriyle birlikte gelecek.16 Mayıs: MultiversX (EGLD) Xlaunchpad’ini başlatacakMultiversX, 16 Mayıs’ta Elrond Blockchain’de Xlaunchpad’ini başlatacak. Yeni launchpad, tasarım gereği, yeni projelerin fon toplamasına ve piyasada görünürlük kazanmasına yardımcı olacak. Ayrıyeten, aşağıdakiler üzere özelliklerle sahip olarak gelecek:Likidite havuzları.Token takasları.Verim çiftçiliği fırsatları.https://twitter.com/MultiversX/status/1592487263921143808 18 Mayıs: Skey Network staking platformunu başlatacakSkey Network, 18 Mayıs’ta staking platformunu başlatmayı planladığını duyurdu. Bu, kullanıcıların tokenlerini stake ederek mükafatlar kazanmalarına imkan tanıyacak. Lansman ayrıyeten kullanıcıların ağa katılmaları ve genel güvenlik ve istikrarını iyileştirmeleri için ekstra teşvikler sağlayacak.https://twitter.com/SkeyNetwork/status/1646146289145397248 29 Mayıs: Humans.ai main-netHumans.ai, yapay zeka tabanlı yaratım ve Blockchain yönetişimi için hepsi bir ortada bir platform oluşturuyor. AI kullanmakla ilgilenen paydaşlardan oluşan bir topluluk var.
Platform, büyüme planlarının bir kesimi olarak 29 Mayıs’ta main-net’ini başlatmayı planladığını duyurdu. Platform aşağıdaki üzere özellikleri destekleyecek:Otomatik misyon delegasyonu.Gerçek vakitli bilgi tahlili.Kişiselleştirilmiş içgörüler.https://twitter.com/humansdotai/status/1642933288259010565 Mayıs 2023’te daha fazla kripto etkinliğiBu ortada, Mayıs ayındaki en yeterli kripto para etkinliklerinin bir modülü olarak birtakım güncellemeler de var. Kimilerinin tarihleri şimdi net değil. Fakat, tekrar de listeleye ekledik.Lido main-net yükseltmesi, Mayıs ortası.https://twitter.com/LidoFinance/status/1635739571227951117 XCAD Network oyun alanı yükseltmeleri.https://twitter.com/XcademyOfficial/status/1648400175113682946
0 notes
tumitutscanlation · 4 years ago
Text
Heavenly Blessing – 181. Bölüm
Mega // Drive // Wattpad
Dördüncü Kitap: Beyazlara Bürünmüş Musibet
Bölüm 181: Fener Gecesi, Avare Bir Ruha Metelik Atmak
Xie Lian dehşet içinde sıçrayarak uyandı.
Korkudan tüm bedeni buz gibi terle kaplanmıştı ve yatağından fırlayarak yüzünü ellerine gömdü.
Şok içinde uyanmasının sebebi gördüğü rüyaydı. Rüyada, hem annesi hem babası intihar etmiş, kendilerini asmışlardı. Buna şahit olmuştu, ama ne sevinç ne hüzün hissetmişti, dökecek tek damla gözyaşı yoktu ve hissiz bir şekilde kendisine bir diğer beyaz ipek sargı hazırlamıştı. Tam elleriyle düğümü atarken aşağıda beyaz cübbeli bir adam görmüştü, ağlayan-gülen yüzlü bir maske takıyor, onunla dalga geçiyordu. Kalbi titremişti, düğüm sıkışmış ve ezici boğulma hissi gelmişti. Ardından ise uyanmıştı.
Pencereden çoktan güneşin doğduğunu göre biliyordu ve dışarıdan bir ses duydu.
“Ekselansları! Uyandın mı?”
Xie Lian düşünmeden cevap verdi. “Uyandım!”
Uzunca bir süre ağır nefesler aldıktan sonra bir şiltede yatmadığını fark etti. Onun yerine altında hasırdan yapılma bir minder vardı. Her ne kadar pek çok saman tabakasından oluşmuş ve son derece yumuşak olsa da, ona göre çok rahatsızdı. Şimdi bile bu kadar basit ve kaba bir yatağa alışamamıştı.
Biraz önce ona seslenen kişi Feng Xin’di. Sabah erkenden çıkmış ve yemek getirmek için yeni dönmüştü, ve dışarıdan Xie Lian’ı gelip yemek yemesi için cesaretlendiriyordu. Xie Lian ona uydu ve ayağa kalktı.
Rüyasındaki boğulma hissi çok gerçekçiydi ve elleri bilinçsiz bir şekilde boğazına uzandı. Sadece orada sahiden beyaz ipekle oluşmuş boğulma izleri olup olmadığını kontrol etmek istiyordu, ancak beklenmedik bir şekilde, sahiden bir şey hissetmişti.
Xie Lian ilk başta sarsılmıştı ve hızla yere atılmış, çok uzakta olmayan bir aynaya doğru koşmuştu. Yansımasını gördüğü zaman ise, hissettiği şeyin boynunu saran siyah halka olduğunu fark etmişti. Böylece de en sonunda rahatlamış ve her şeyi hatırlamıştı.
Bu lanetli kelepçeydi.
Xie Lian’ın parmakları onun üzerinde gezindi.
Bir ölümlü olmak için sürülünce, normal insanlara göre daha yavaş yaşlanmak dışında pek bir avantajın olmuyordu. Ancak Jun Wu, Xie Lian’ın lanetli kelepçesini ilk yaptığı zaman, yine de merhamet etmek istemiş ve ona alışacak zaman tanımıştı.
Bu lanetli kelepçe ruhani güçlerini kilitlerken bir yandan da yaşını ve bedenini mühürlüyordu, ne yaşlanmasına ne de ölmesine izin vermiyordu. Dahası Jun Wu ona demişti ki: eğer tekrar yükselmeyi başarırsan, o zaman önceki yaşamında yaptığın her şey affedilecek ve bu mühür de kaldırılacak.
Ama böyle bir şeyi vücudunda taşımanın, suçluların yüzündeki günahkar damgasından hiçbir farkı yoktu; şüphesiz ki, derin bir aşağılanmaydı. Bunları düşünürken Xie Lian kenara uzanmış ve beyaz ipek sargıyı tutmuştu, başının üzerinden geçirmeye hazırdı. Ancak elini uzattığı anda, aniden rüyada boğazı sıkılırken yaşadığı boğulma hissinin dehşeti aklına üşüştü, ve tereddüt etti. Ancak, en sonunda, yine de onu çekti ve sıkıca boynuna sardı, dışarıya çıkmadan önce yüzünün altını kapatmıştı.
Feng Xin ve Mu Qing onu dışarıda bekliyorlardı. Feng Xin buharı tüten çörekler getirmişti ve Mu Qing yavaşça kemirmekteydi. Feng Xin ikisini Xie Lian’a uzattı ama Xie Lian sadece ve kuru basit çörekleri görünce iştahını kaybetti. Başını iki yana sallayarak reddetti.
“Ekselansları, sabahları bir şeyler yemek zorundasın. Sonrasında çalışmamız gerek ve sadece oturarak yapılabilen hiçbir iş yok.” Dedi Feng Xin.
Mu Qing başını kaldırmaya tenezzül etmemişti. “Evet, eğer bunlardan yemezsen, yiyebileceğin başka bir şey de yok. Tekrar bayılabilirsin, ama yine de en sonunda yemek zorunda kalırsın.”
Feng Xin ona ters ters baktı. “Laflarına dikkat et.”
Xie Lian sadece birkaç sene boyunca cennette kalmıştı, ama çoktan yemek yeme gerekliliğini unutmuştu. Birkaç gün önce neredeyse bayılmıştı ve ancak o zaman günlerdir yemek yemediği için olduğunu anlayabilmişti. Mu Qing’in bahsettiği olay buydu. Kenarda otururken, Xie Lian o ikisinin sabah sabah yine kavga etmesini istemiyordu, bu nedenle hemen konuyu değiştirdi.
“Gidelim. Bugün iş bulabilir miyiz onu bile bilmiyoruz.”
Eski Xie Lian soylu ve saygın birisiydi, ve uhrevi bir bedeni olduğu için ölümlü besinlere ihtiyaç duymazdı, doğal olarak da önce hiç geçim derdi çekmemişti. Ancak şu anda, eskiden bir veliaht prens olsa da, Xian Le Krallığı artık yoktu; bir tanrı olmuş olsa da, uzun zaman önce sürgüne gönderilmişti. Şu anda bir ölümlüden hiçbir farkı yoktu, doğal olarak da günlerini nasıl hayatta kalacağını düşünerek geçirmeliydi. Kendini bu yolda geliştiren insanların görevi elbette hayaletleri yakalamak ve bu şekilde hizmet etmekti, ama her gün yakalanacak iblisler ve canavarlar, yapılacak ayinler yoktu sonuçtu. Bu nedenle de çoğu zaman sıradan işler bulmak zorundaydılar, geçici işler, malların taşınmasına yardım etmek veya ağır işlerde çalışmak gibi.
Ama böylesine küçük, ayak işi benzeri işler bile kolay bulunmuyordu. Şu anda, yerinden edilmiş pek çok yoksul insan vardı. Fakirler bir iş olduğunu gördükleri zaman ödemeye bile ihtiyaç duymazlardı, sadece bir çörek ve yarım kase pirince, işi yapmaya gönüllü olur, iş için savaşırlardı, Xie Lian ve dostları nasıl bununla mücadele edebilirlerdi? Bir şeyler kazanmayı başarabilseler bile, düşündükçe Xie Lian daha fazla çalışmaları gerektiğini hissediyordu. Sahiden de uzunca bir süre sokaklarda dolaştıktan sonra bile hiçbir şey bulamamışlardı.
“Yapacak daha istikrarlı ve saygın bir şey bulamaz mıyız?” Mu Qing homurdandı.
“Saçmalık. Eğer öyle bir şey varsa bile, uzun zaman önce unuttuk.” Dedi Feng Xin. “Saygın işlerde yüzünü göstermek gerekmiyor mu? Kim Ekselanslarının yüzünü tanımaz? Eğer tanınırsa, işte nasıl tutunabiliriz?”
Mu Qing konuşmayı bıraktı. Xie Lian ise, yüzünün alt yarısını kapatan beyaz sargıyı daha da sıkılaştırdı. Eğer sahiden birisi onu tanıyacak olursa kaçmaları gerekirdi yoksa dayak yiyecek ve kovalanacaklardı. Ve örneğin, eğer koruma olarak bir iş bulacak olurlarsa kim bilinmeyen bir geçmişi olan, yüzünü bile göstermeyen bir muhafıza rahatça iş verirdi ki? Gidip suikast işlerine de bulaşamazlardı, bu nedenle seçenekleri oldukça sınırlandırılmıştı.
Tanrıların açlıktan yorulmaları imkansızdı. Ama ölümlülerin yemesi gerekiyordu. Xie Lian çocukluğundan beri böyle şeyleri hiç düşünmek zorunda kalmamıştı ve sahiden hayatında ilk kez bu problemle yüzleşiyordu. Ancak eğer tanrılar açlıktan ölmenin nasıl hissettirdiğini bilmiyorlarsa, aç insanların halinden nasıl anlayacaklardı? Nasıl empati kurabilirlerdi? Bu noktada, bu tecrübeyi bir antrenman olarak görüyordu.
Tam bu sırada, ahenksiz çanlar ve davul sesleri çok uzak olmayan bir yerden yükseldi ve büyük bir kalabalık neler olduğunu görmek üzere toplandı. Üçü de onları takip etti ve izlemeye gittiler, ve kalabalıkta tüm güçleriyle bağıran birkaç savaş göstericisi ve palyaço gördüler. Sokak sanatçılarıydılar.
Mu Qing tekrar öneride bulunmayı denedi. “Eğer hiçbir şey bulamazsak, neden gösteri yapmıyoruz?”
Xie Lian da aynı şeyi düşünüyordu ama daha o cevap veremeden Feng Xin çoktan bir yandan izlemeye devam ederek cevaplamıştı. “Ne saçmalıyorsun sen? Ekselanslarının bedeni binlerce altın değerinde, nasıl böyle bir şey yapabilir?”
Mu Qing gözlerini devirdi. “Tuğla taşıyoruz, sokakta gösteri yapmanın ne aşağı kalır yanı var?”
“Tuğla taşımak fiziksel gücümüzü kullanarak karnımızı doyurmak.” Dedi Feng Xin. “Sokakta gösteri yapmak ise insanları eğlendirmek, kendimizi aptal yerine koyarak onlara eğlence olmak, tabi ki farklı!”
Ardından palyaçolardan birisi zıplarken takılıp düştü. O kalkmaya ve belinden eğilerek yere saçılmış, atılan birkaç sikkeyi toplamaya çalışırken kalabalık kahkahalara boğuldu. Bunu görünce, Xie Lian’ın zihninde derin bir reddediş yükseldi ve sertçe başını iki yana salladı, bir iş olarak ‘sokak gösterisi’ni kafasından silip attı.
Mu Qing ise görünce sadece. “Tamam. Gidip bir şeyleri rehin verelim.” Dedi.
“Zaten neredeyse her şeyimizi verdik.” Dedi Feng Xin. “Yoksa bu zamana dek dayanamazdık. Geriye kalanları artık veremeyiz.”
Aniden kalabalığın arkasından sürpriz bağırışlar yükseldi. Birisi bağırıyordu. “ASKERLER GELDİ! ASKERLER GELDİ!”
Askerlerin geldiğini duyunca, gösteriyi izleyen gürültülü kalabalık dağıldı. Kısa bir süre sonra bir asker grubu ellerinde silahlarıyla sokaktan geçtiler, parlak yeni zırhlar kuşanmışlardı, oldukça etkileyiciydiler. Şüpheli görünen herkesi sorgulayacaklardı. Üçü kalabalığa karıştılar ve insanların konuşmalarını dinlediler:
“Kimin peşindeler?”
“Merak etme, buraya birilerini tutuklamak için gelmediler. Kaçan Xian Le soylularını yakalamaya çalıştıklarını duydum.”
“Duydum ki birisi şüpheli birilerini görmüş, bu nedenle şehir bir süredir arama işini ciddiye alıyor.”
“Sahi mi?! Tanrım, sahiden buraya mı kaçmışlar?”
Bunu duyunca üçü bakıştılar. Xie Lian fısıldadı. “Geri dönüp kontrol edelim.”
Diğer ikisi başını salladı. Ayrılarak sessizce kalabalıktan uzaklaştılar ve bir süre yürüdükten sonra dikkat çekmeden tekrar buluştular, hızla hareket ediyorlardı.
Küçük bir dağın üzerindeki izbe bir ormana koştular ve Xie Lian uzaktan ağaçlardan yükselen kalın duman sütununu görebiliyordu. Kalbi hızla ağırlaştı; yoksa Yong An askerleri çoktan yerlerini bulmuş ve ateşe mi vermişlerdi?
Yaklaştılar ve muhtemelen bir avcı tarafından bilinmeyen bir geçmişte bırakılmış, ağaçlarla gizlenen viran küçük kulübeye vardılar.
Xie Lian bağırdı. “ANNE! NELER OLUYOR, ORADA MISIN?”
Bağırışının ardından, bir kadın karşılamak üzere dışarıya çıktı ve neşeyle seslendi. “Oğlum? Geldin mi?”
Bu kraliçeydi. Sade bir şekilde giyinmiş ve biraz zayıflamıştı, geçmişteki zengin leydi halinden biraz farklıydı. Annesinin iyi olduğunu ve yüzünün neşeyle aydınlandığını, rahatsız edilmediğini bariz bir şekilde görünce Xie Lian rahatladı ama hemen sordu. “Bu duman ne?”
Kraliçe cevapladı, utanmıştı. “…Hiçbir şey. Sadece biraz yemek yapmak istemiştim…”
Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilmiyordu. “Yapma! Ne yemeği? Feng Xin ve Mu Qing’in her gün getirdiği yemeklerle yetin sadece. Duman çok şüphe çekiyor; dumanın olduğu yerde insanlar vardır, Yong An askerlerinin dikkatini çekeceksin. Biraz önce şehirde onlara denk geldik. Bu şehir güvenliği sıkılaştırmıştı. Tekrar başka bir yere taşınmamız gerek.”
Feng Xin ve Mu Qing alevleri söndürmek için kulübeye girdiler. Kraliçe de ihmalkar davranmaya cesaret edemiyordu, bu yüzden kralla konuşmak için odalarına gitti.
Feng Xin dışarıya çıktı ve fısıldadı. “Ekselansları, majestelerini görmeyecek misin?”
Xie Lian başını iki yana salladı. “Hayır.”
İkisi, baba ve oğul, birisi yıkılmış bir krallığın kralıydı, diğeri ise sürülmüş bir tanrı. Daha zavallı, daha utanmış olamazlardı, kıyas bile yapılamazdı. Yüz yüze oturmak zorunda kaldıkları zaman içten bir konuşma yapmak yerine birbirlerine sadece ters ters bakıyorlardı. Yani birbirlerini görmemeye çalışmaları en iyisiydi.
Xie Lian seslendi. “Anne, neden toplanmaya başlamıyorsun, bugün ayrılıyoruz. Akşam sizi almaya geliriz. Şimdi şehre dönüyoruz.”
Kraliçe hızla tekrar dışarıya çıktı. “Oğlum, böylece gidecek misin? Günlerdir ziyarete gelmemiştin, neden hemen gidiyorsun?”
“Gidip antrenman yapmam gerek.” Dedi Xie Lian.
Aslında gidip iş bulması gerekiyordu. Yoksa, bu kadar insan için yeterli yiyeceği bulamazlardı.
“Sabah bir şeyler yedin mi?” Diye sordu kraliçe.
Xie Lian başını iki yana salladı. Üçü de çok açlardı.
Kraliçe konuştu. “O zaman kendine zarar verirsin. Neyse ki bir kase lapa yapmıştım, gel ve biraz ye.”
Xie Lian içten içe merak etti, Neden bu kadar çok duman var, ev yanıyor gibiydi, eğer sadece lapa içinse…
Kraliçe Feng Xin ile Mu Qing’e döndü. “Siz ikiniz de gelip bizimle yiyin, hadi.”
Feng Xin ve Mu Qing böyle bir şeyle karşılaşmayı beklememişlerdi ve reddetmeye çalıştılar, ama kraliçe kararlıydı. Bu nedenle ikisi ürkekçe masaya oturdu, her ikisi de şaşkın ve gururu okşanmış hissediyordu.
Ancak kraliçe yemeği getirdiği anda sürpriz uçup gitti.
Şehre döndükten sonra, Mu Qing’in karnı hala alt üst durumdaydı. Kekeleyerek konuştu. “O lapa… bayat su gibi kokuyor, gibiydi, ama tadının da öyle olacağı aklıma gelmemişti!”
Feng Xin dişlerini sıktı. “Kapa çeneni! İnsana o tenceredeki şeyi hatırlatma! Kraliçe…’nin bedeni binlerce altın değerinde sonuçta… daha önce hiç yemek yapmamış… bu çok bile… ÖĞR!...”
Mu Qing homurdandı. “Yanlış bir şey mi söyledim? Eğer bayat su gibi olduğunu düşünmüyorsan, neden… gidip kraliçeden bir kase daha istemiyorsun! ÖĞR!...”
İkisi tüm yol boyunca böyle devam etmişlerdi ve Xie Lian ikisini de yakalayarak sırtlarına vurdu. “Didişmeyi bırakın! Bakın, yukarıda, iş var galiba!”
Sahiden de üçünün tökezlediği yerde, birkaç tertipçi sokaklara bağırıyor, yardım istediklerini söylüyorlardı. Ödemesi fena değildi ve kişi sayısına bir sınır koymamışlardı, gelen herkesi kabul ediyorlardı. Böylece üçü hızla kaydoldular, darmadağın, kemiklerine dek zayıflamış yoksul insanın arasına karışmışlardı, grup oluştuktan sonra çamurlu, boş bir araziye geldiler. Görünüşe göre buraya yeni bir malikane inşa etmeyi planlıyorlardı, bu nedenle de bölge yenilenmeliydi, önce yerleri dolduracaklardı. Üçü sıkı çalıştılar, üstleri çamur olmuştu.
Feng Xin karnını tutarak toprağı karıştırıyordu, yüzü yeşildi, küfrediyordu. “…Sikeyim! Sanırım bayat su kasesi karnımda bir ruha dönüştü!”
Xie Lian toprakla dolu bir sepet taşımaktaydı, kısık bir sesle konuştu. “Dayanabilecek misin? …Biraz kenarda oturmak ister misin?”
Mu Qing Xie Lian’a döndü. “Neden sen gidip dinlenmiyorsun.”
“Hayır. Dayanabilirim.” Diye cevapladı Xie Lian.
Mu Qing gözlerini devirdi. “İnat etme. Eğer kıyafetlerin kirlenirse onları benim yıkamam gerekecek, onun yerine senin işini de yapmayı tercih ederim.”
Çok uzak olmayan bir yerden birisi bağırdı. “SIKI ÇALIŞIN VE KONUŞMAYIN! TEMBELLİK ETMEYİN! ÖDEME İSTİYORSANIZ TABİ!”
Feng Xin azimliydi ve dayanmaya devam etti, hatta öncekine göre iki kat fazla çamur çıkartıyordu. “Sanki çok para vereceklermiş gibi, neden bu kadar abartıyorlar, sahip olduklarının hepsi bu mu?”
Meşakkatli bir günün ardından, öğleden günbatımına dek çalıştıktan sonra, iş en sonunda bitmişti. Fiziksel olarak üçü de tükenmişti, ama bunca işi sadece az bir ödeme ve yiyecek bir şey için yapmışlardı, bu yüzden ruhsal anlamda çok daha yorgunlardı. En sonunda biraz boşluk bulduklarında, nispeten temiz görünen bir yere uzanarak dinlendiler. Tam bu sırada bir diğer grup geldi, kaba ve gürültücülerdi. Birkaç adam yavaş yavaş yürüyerek bir taş heykeli taşıyorlardı.
Xie Lian hafifçe başını kaldırdı. “O ne heykeli?”
Mu Qing de baktı. “Belki burayı koruması için yeni bir ilahi heykeldir.”
Xie Lian konuşmadı.
Eğer eskiden olsa, bu bölgeyi korumak için seçilen ilahi heykel hiç şüphesiz kendisinin veliaht prens heykeli olurdu. Şimdi ise kim bilir hangi tanrıydı. Muhtemelen Jun Wu’ydu, veya yeni yükselen bir tanrı.
Uzun bir duraksamanın ardından, en sonunda, Xie Lian yine de onun yerine kimin geçtiğini merak etmekten kendini alamadı. Bu nedenle güç bela ayağa kalktı ve kalabalığın arasına karışarak baktı. Bu ilahi heykelin sırtı ona dönüktü bu yüzden yüzünü net olarak göremiyordu, ama diz çöküyormuş gibiydi. Şimdi daha da meraklanmıştı işte. Hangi cennet mensubunun secde eden heykeli vardı ki? Ardından etrafında büyük bir çember çizdikten sonra dönüp tekrar heykele baktı.
Gördüğü zaman tüm zihni bir anlığına boşaldı.
Bu heykelin yüzü kendisine aitti!
Diz çöken heykel yere bırakılmıştı ve birisi kaba bir şekilde başını okşuyordu. “En sonunda geldi. Bu piç çok ağır!”
“Neden böyle bir heykel getirdin? Çirkin bir de, neden Semavi İmparator’un Heykelinden almadın? Bu yüz şeyin-şeyin…”
���Onun değil mi? Ona tapınmanın bahtsızlık getirdiği söylenmiyor mu? Hala ona tapınmaya nasıl cesaret edebiliyorsunuz? Ve bir de bunca yol taşıdınız…”
“Eh, hiçbiriniz anlamıyorsunuz. Talihsizlik Tanrısına tapınmak sahiden kötü şans getirir, ama bu heykel tapınmak için değil, üzerine basmak için. Eğer Talihsizlik Tanrısının üzerine basarsan, yaşam boyu sürecek bir şansı garantilemez misin?”
Kalabalık aydınlanmıştı. “Ne güzel, harika bir sembol olmuş!”
Feng Xin ve Mu Qing de bir sorun olduğunu fark etmişlerdi ve yaklaştıkları zaman sessizle büründüler. Feng Xin patlamak üzereydi ama Mu Qing onu tuttu, gözleriyle uyarıyordu.
Gizlice fısıldadı. “Veliaht Prens daha bir şey yapmadı bile, sen ne diye bağıracaksın?”
Sahiden de Xie Lian sessizdi ve Feng Xin aklında başka bir şey mi vardı emin olamıyordu, bu yüzden de fevri hareket etmeye cesaret edemedi. Böylece de, kendisini öfkeli sözlerini yutmaya zorladı, ama gözleri sanki alev almıştı.
En sonunda birisi mırıldandı. “Bu… çok uygunsuz değil mi? Bir zamanlar bir tanrıydı, Ekselansları Veliaht Prens’di.”
“Hadi, Xian Le düştü, nerenin Veliaht Prensi?”
Bir diğer daha söze girdi. “Yanılıyorsun. Talihsizlik Tanrısının üzerine basmak uygunsuz değildir, hatta, bize teşekkür bile etmeli.”
Xie Lian aniden sivrildi. “Ah? Nedenmiş?”
Adam küstah bir şekilde açıkladı. “Tapınakların eşiklerini gördün mü? Binlerce kişi onlara basarak geçiyor, yüz binlerce kişi, ama Lordum kaç zengin evin kendileri yerine o eşiklerden birinin kullanılması için ne kadar para saçmaya heveslenebileceğini fark etmiyor mu? Çünkü o eşiğe atılan her bir adımda, eşik onların günahlarını emiyor; borç ödüyor ve merit kazanıyor. Bu diz çöken heykel de aynı amaca hizmet etmekte. Eğer her birimiz kafasına basarsak, ya da üzerine tükürsek, Veliaht Prens adına merit kazanmış olmaz mıyız? Bu nedenle de bize teşekkür…”
Xie Lian daha fazla dinleyemedi.
Adam tekrar ‘teşekkür’ dediği anda yumruğu çok kalkmış ve öne atılmıştı.
Kalabalık anında birbirine girdi.
“NE YAPIYORSUN?!”
“DÖVÜŞÜN!”
“KİM SORUN ÇIKARTIYOR?”
Feng Xin zaten insanları dövmeye sabırsızlanıyordu, bu nedenle o da haykırarak olaya dahil oldu. Mu Qing’in ise kendisi mi katıldı yoksa içeri mi çekildi belli değildi. Her şekilde üçü de dövüşmeye başlamışlardı. Kavganın ortasında, pek çok kez Xie Lian’ın yüzündeki sargılar neredeyse çözülecek gibi olmuştu, ama neyse ki hiç gerçekleşmemişti. Üçü de hala dövüş sanatları konusunda oldukça ehildi, ama karşı tarafın sayı üstünlüğü vardı. Ayrıca Mu Qing diğer ikisini geri çekiyordu, ölümlüleri öldürmenin de günahları arasına eklenmesini hiç istemiyordu, bu yüzden de dövüş zavallı derecede tutuk geçmişti. Sonuç olarak ise kavga tatmin edici olsa da, üçü de kovulmuştu.
Darmadağın bir halde nehir kenarında ilerlerken en sonunda adımları yavaşladı.
Mu Qing öfkeyle şikayet ediyordu yüzü morluklarla doluydu. “Bütün bir gün boyunca çalıştık, ama elimize hiçbir şey geçmedi, hepsi o kavga yüzünden!”
Feng Xin dudaklarındaki kanı sildi. “Böyle bir zamanda nasıl para bahsini açabiliyorsun?”
“Özellikle böyle bir zamanda para bahsini açıyorum ya!” Mu Qing karşı çıktı. “Böyle bir zamanda mı? Hangi zamanda? Açlıktan öldüğümüz zamanda! Kabul etmek istemiyor olabilirsiniz ama parasız hiçbir şey yapılmaz! İkiniz bunu biraz kabullenmeye ne dersiniz?”
Xie Lian konuşmadı.
Feng Xin söze girdi. “Buna nasıl katlanacaktık? İnsanların basması için eğilen bir heykeli yapılmış! Suratına basılan sen değilsin tabi, bu yüzden bu kadar kolay konuşabiliyorsun.”
“Savaş kaybedildiğinden beri, böyle bir şeyle ilk kez karşılaşmıyoruz.” Dedi Mu Qing. “Ve gelecekte çok daha fazlasını göreceğiz. Eğer yakın zamanda alışmayı öğrenmezse, pekala ölebilir.”
Feng Xin tiksintiyle karşılık verdi. “Alışmak mı? Neye alışmak? Aşağılanmaya mı? Ölümlülerin suratına basmasına mı? Neden böyle bir şeye alışması gerekiyor?”
Xie Lian öfkeyle haykırdı. “Bu kadarı yeter! Tartışmayı kesin. Böylesine küçük bir şey tartışmaya değer mi?”
İkisi aynı anda sustular.
Bir an duraksadıktan sonra Xie Lian iç çekti. “Gidelim. Annemle babamı taşımak için bir araba bulun. Bu akşam şehirden ayrılmamız gerek.”
Feng Xin. “Tamamdır.”
Bir süre yan yana yürüdüler, ta ki bir anda Mu Qing’in onlara eşlik etmediğini fark edene dek.
Xie Lian arkasını döndü, kafası karışmıştı. “Mu Qing?”
Kısa bir sessizliğin ardından Mu Qing konuştu. “Ekselansları, bir konu hakkında seninle görüşmek istiyorum.”
“Nedir?” Diye sordu Xie Lian.
Ama Feng Xin sabırsızdı. “Bu kez ne var? Seninle artık tartışmayacağımı çoktan söyledim, daha ne istiyorsun?”
Mu Qing’in cümlesi basitti. “Ben gitmek istiyorum.”
“…”
Her ne kadar o daha ağzını bile açmadan Xie Lian’ın içine kötü bir his doğmuş olsa da, Mu Qing en sonunda kelimeleri söylediği zaman Xie Lian yine de nefes almayı bıraktı.
Feng Xin yanlış anladığını düşünüyordu. “Ne? Ne dedin?”
Mu Qing sırtını dikleştirdi, kömür karası gözleri boyun eğmiyordu ve tutumu sakindi. “Lütfen gitmeme izin ver.”
“Gitmek mi?” Feng Xin haykırdı. “Eğer sen gidersen Ekselansları ne yapacak? Peki ya kral ve kraliçe?”
Mu Qing birkaç kez ağzını açıp kapattı, ama en sonunda yine de konuştu. “Özür dilerim. Elimden ancak bu kadarı geliyor.”
“Hayır, hemen şimdi bir açıklama yapacaksın, ne demek ‘elimden ancak bu kadarı geliyor?’” Feng Xin bastırdı.
Mu Qing. “Kral ve kraliçe Ekselanslarının ailesi, ve benim de kendi annem var. Onun da bana ihtiyacı var. Başka birisine ve başka birisinin ailesine bakmam gerektiğini ona söyleyemem, kendi anneme sırtımı dönemem. Bu nedenle, dilerim Ekselansları beni anlar, artık yanında kalmaya devam edemem.”
Xie Lian bayılacakmış gibi hissediyordu ve kenardaki bir duvara yaslandı.
Feng Xin soğuk bir sesle sorguladı. “Gerçek sebebin ne? Neden daha önce hiç bahsetmedin?”
“Bu sebeplerden sadece biri.” Dedi Mu Qing. “Diğerine gelince, bir açmaza düştüğümüzü hissediyorum, ama nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz, hepimizin farklı bir fikri var. Açık sözlülüğümü mazur görün ama eğer böyle devam edersek hiçbir şey düzelmeyecek, milyonlarca yıl geçse bile. Bu yüzden yollarımız ayrılıyor.”
Feng Xin o kadar sinirliydi ki gülmeye başladı ve başını salladı, Xie Lian’a döndü. “Ekselansları duydun mu? İlk ne demiştim hatırlıyor musun? Eğer günün birinde sürülecek olursan, ilk giden o olacak. Dememiş miydim?”
Mu Qing sözleri nedeniyle biraz sinirlenmiş gibiydi, düz bir şekilde konuştu. “Beni zorlama lütfen olur mu? Sadece gerçekleri söylüyorum. Herkesin kendi görüşleri var; hiç kimse kaderinde ölümlü diyarın doğruluk yolunda ilerlemek için doğmaz, kimse dünyanın merkezinde değildir. Belki başka birisinin yörüngesinde yaşamak senin hoşuna gidiyor, ama herkes senin gibi düşünmüyor.”
“Tüm bu gizlenmiş acı cümleler nereden çıktı? Umurumda değil.” Dedi Feng Xin. “Doğrudan bize sırtını dönüp gidemiyor musun?”
“Yeter!”
Xie Lian’ın konuştuğunu duyunca ikisi de sustu. Xie Lian ellerini alnından çekti ve Mu Qing’e döndü. Uzunca bir süre ona baktıktan sonra konuştu.
“İnsanları zorlamayı hiçbir zaman sevmedim.”
Mu Qing dudaklarını sıktı, ama hala dik duruyordu.
“Git.” Dedi Xie Lian.
Mu Qing ona baktı, tek kelime etmedi. Yerlere kadar eğildi ve sahiden dönüp gitti.
Onun uzaklaşarak geceye karışmasını gözlerini dahi kırpmadan izleyen Feng Xin, inanamıyormuş gibi konuştu. “Ekselansları, onu böylece bırakacak mısın sahiden?”
Xie Lian iç çekti. “Başka ne yapabilirim ki? İnsanları zorlamayı sevmediğimi söyledim.”
“Hayır, ama? Piş herif!” Diye haykırdı Feng Xin. “Onun nesi var? Sahiden öylece gidiyor mu?! Kaçıyor mu? Sikeyim!”
Xie Lian nehrin kenarına çömeldi, alnını ovalıyordu. “Boş ver. Sonuçta gönlü artık bizimle değildi, onu tutmanın ne anlamı var? Bağlayıp zorla kıyafetlerimi mi yıkatacaktım?”
Feng Xin de ne söyleyebileceğini bilmiyordu ve o da yanına çöktü. Bir an sonra öfkeyle sövdü. “Lanet olsun. Piç zenginlikleri paylaşıyor ama acılarımızı değil, işler boka sardığı anda kaçıp gitti. Senin yaptığın iyilikleri hiç mi hatırlamıyor?!”
“Ona unutmasını söyleyen bendim.” Dedi Xie Lian. “Sen de öyle… bahsetmene bile gerek yok.”
“Ama nasıl unuturum?!” Feng Xin karşı çıktı. “Ne bu şimdi! Ama endişelenmene gerek yok Ekselansları, ben asla, ama asla seni terk etmeyeceğim.”
Xie Lian zorla gülümsedi ama hiçbir şey söylemedi. Feng Xin tekrar ayağa kalktı.
“Kralla kraliçeyi almaya gidelim mi? Ben girip arabayı bulurum, sen sadece bekle.”
Xie Lian başını salladı. “Teşekkür ederim. Dikkatli ol.”
Feng Xin başını salladı ve uzaklaştı. Xie Lian da ayağa kalktı ve bir süre nehir kenarında yürüdü, tüm bedeni hafifleşmiş gibi hissediyordu, sanki yaşanan hiçbir şey gerçek değildi.
Mu Qing’in ayrılışı sahiden onu derinden sarsmıştı.
İlk olarak, daha önce hiç bu kadar yakınındaki birisinin çekip gideceğini düşünmemişti. İkincisi, Xie Lian her zaman ‘sonsuza dek’lere inanmıştı. Örneğin arkadaşlarının sonsuza dek kalacağına; asla ihanet etmeyeceğine, asla kandırmayacağına, asla ayrılmayacağına. Belki ayrı düştükleri zamanlar olacaktı ama sebep hiçbir zaman ‘hayatın berbat olması’ gibi bir neden olmayacaktı.
Tıpkı masallardaki gibi, kahraman ve güzel kız mükemmel çiftti, ve asla ayrılamazlardı, sonsuza dek birbirlerine sadık olacaklardı. Eğer sonsuza dek sürmezse de bunun nedeni ancak trajik bir ölüm olabilirdi, kahraman et yemeğini güzel kız ise balığı tercih ettiği için ayrılamazlardı, ya da kahraman genç kıza müsrifliği için, kız ise kahramana kötü alışkanlıkları için kızdığından olmamalıydı.
Tek bir adımla, sac ayaklarından birisini yitirmişti, milyonlarca kilometre katettikten sonra hala ölümlü diyarda olduğunu keşfetmek hiçte iyi bir his değildi.
Bir süre rasgele yürükten sonra aniden başının üzerinde parlayan milyonlarca altın ışık belirdi. Ancak o zaman Xie Lian kendine geldi. Yakından baktığı zaman, bu ışıkların aslında fenerler olduğunu keşfetti; suyun üzerinde birbiri ardına fenerler beliriyor, nehrin üzerinde sürükleniyorlardı. Birkaç çocuk da vardı, nehrin kenarında kahkahalar atarak oynuyorlardı.
Xie Lian hatırladı. “Ah, bugün ZhongYuan.” *ÇN: Hayalet Festivali, ay takviminde yedinci ayın ortasında kutlanır.
Geçmişte Hayalet Festivali için her zaman Kutsal Kraliyet Köşkünde büyük şölenler düzenlenirdi; o günü iple çeker ve asla unutmazdı. Şimdi ise aklına bile gelmemişti. Başını iki yana salladı ve yoluna devam etti.
Tam bu sırada yoldan bir ses yükseldi. “Çocuklar, çocuklar, almak ister misiniz?”
Ses oldukça yaşlı ve kabaydı, kötülüğün ürpertici havasından bir izle sarılmıştı. Xie Lian içgüdüsel olarak bir yanlışlık olduğunu biliyordu ve o tarafa baktı, biraz önceki iki çocuğun ellerinde fenerlerle yol kenarına geldiğini gördü, hem meraklı hem korkmuş görünüyorlardı.
Karanlığın içinde, önlerinde bir adam oturmaktaydı. Siyah cübbelere bürünmüş bir erişkin gibiydi, karanlık geceye karışırken dağınık ve pisti. Elinde bir fener vardı ve gölgelerin içinden çocukları çağırıyordu.
“Benim fenerlerim sizin kolunuzdaki sıradan fenerlerden çok farklı. Bunlar birer hazine; eğer bir dilek tutarsanız, gerçekleşeceğini garanti ederim.”
İki küçük çocuk şüpheliydi. “S-sahi mi?”
Adam konuştu. “Elbette. Bakın.”
Elindeki fener yanmıyordu, ama aniden, bir anda, anlaşılmaz bir kırmızı ışıkla yandı. Yanında yerde on tane daha fener durmaktaydı, ve onlar da ürkünç bir yeşil ışıkla tutuşmuşlardı, son derece tuhaftı.
İki küçük çocuk ise mest olmuştu, ama Xie Lian tam olarak neyle yüz yüze olduğunu biliyordu. Birer hazine mi? Bunlar açıkça ölülerin öz ışıklarıydı!
Böylesine tuhaf bir ışık yayıyor olduklarına göre içlerinde mühürlenmiş küçük hayalet ruhları olmalıydı. Yaşlı adama gelince, kim bilir nerede yakaladığı şanssız gezgin ruhları avlayan ve onları fenerlere hapseden zayıf pislik bir efsuncu olmalıydı. İki çocuk ise bunu bilmiyorlardı ve neşeyle el çırptılar, fener almak istiyorlardı.
Xie Lian hızla oraya gitti. “Almayın. Size yalan söylüyor.”
Yaşlı adam ters ters baktı. “Seni küçük piç, ne dedin sen?!”
Xie Lian onu doğrudan ifşa etti. “Fener hazine falan değil, şeytani birer alet. İçinde hapsolmuş hayaletler var, eğer onları oynamak için eve götürürseniz size musallat olurlar.”
Çocuklar hayaletlerden bahsedildiğini duyunca daha fazla oyalanmaya cesaret edemediler ve kaçarken ‘vaaaa’ diye ağlamaya başladılar.
Adam ayağa kalktı ve öfkeyle bağırdı. “İŞİMİ BOZMAYA NASIL CÜRET EDERSİN??”
Xie Lian mantıklı konuştu. “Nasıl burada böyle bir iş yapabilirsin? Saf çocuklar bir yana, erişkinler bile senin fenerlerini alsalar korkunç bir talihsizlikle karşılaşırlar, hatta belki öfkeli hayaletlerle uğraşmak zorunda kalırlar. Ki bu da çok yanlış olmaz mı? Böyle şeyler satman gerekiyorsa bile, satmak için bu işler için olan bir yere gitmen gerek.”
Adam azarladı. “Sanki çok kolay da. Böyle şeyleri satmak için olan bir yeri nereden bulacağım? Herkes rasgele bir yer seçip dükkanını kurar!”
Çirkin, kötü yapılmış fenerlerini aldı, gitmek için hazırlanırken oflayıp pufluyordu.
Xie Lian aceleyle seslendi. “Bekle!”
“Ne? Ne istiyorsun?” dedi adam sertçe. “Alacak mısın yoksa?”
“Asla.” Dedi Xie Lian. “Sahiden başka bir yerde satmaya devam etmeyi planlıyorsun? Fenerdeki hayaletleri nereden buldun?”
“Savaş meydanında yakaladım. Her yerdeler.” Diye cevapladı yaşlı adam.
O zaman onlar, ölen askerlerin ruhları olmuyorlar mıydı?
Bunu duyunca artık Xie Lian’ın müdahale etmemesi imkansız olmuştu ve ciddiyetle bildirdi. “Satmayı bırak. Bugün Hayalet Festivali var! Eğer bu mesele yüzünden bir sorun çıkarsa artık hiçte komik olmaz. Ayrıca, onlar savaşçıların kahraman ruhları, onları nasıl satabiliyorsun?”
“Her insan öldüğünde ruh parçası olur, kahramanmış değilmiş kimin umurunda?” Dedi adam. “Elbette benim kendi yaşlı kemiklerim daha değerli olacak. Hepimiz bir şekilde geçinmek zorundayız, eğer satmama izin vermezsen ben ne yapacağım? Evsiz mi kalayım? Madem bu meseleyle o kadar ilgileniyorsun, neden biraz para harcamıyorsun, ha?”
“Sen…” Diye başladı, ama en sonunda, Xie Lian yenilgiyi kabul etti. “Pekala. Alıyorum.”
Ardından ceplerini karıştırdı ve her köşeyi iyice aradı, sadece birkaç sikke bulabilmişti. “Bu kadarı yeter mi?”
Yaşlı adam bir bakış attı ve haykırdı. “Elbette yetmez! Bu kadarcık para nasıl yetsin?!”
Xie Lian ne kadar miktarda paranın fener almak için uygun miktara ulaştığını hiç bilmiyordu ve eskiden bir şeyi satın alırken asla etiketine bakmazdı. Ama, böyle üzücü şartlar altında öğretilmesine gerek kalmadan pazarlık yapmayı öğrenmişti.
“Fenerlerin güzel değiller ayrıca da uğursuzluk getiriyorlar. Ucuza satman bence mantıklı olur.”
“Zaten bu kadar ucuzlar, daha da indirim mi istiyorsun?” Diye tartıştı adam. “Hayatımda senin kadar fakir hiç kimseyi tanımadım, utanç verici!”
Xie Lian onun sözleriyle cildinin altından utancın tırmanmaya başladığını hissedebiliyordu. “Ben bir Veliaht Prensim, doğru söylüyorum. Hayatımda daha önce hiç kimse bana fakir demedi.”
Ama daha kelimeler dudaklarından dökülürken pişman olmaya başlamıştı. Yine de, yaşlı adam sözlerini hiç ciddiye almamış ve kahkaha atmıştı. “Eğer sen Veliaht Prens’sen, ben de İmparator’um!”
Xie Lian biraz rahatladı, ama aynı zamanda da tuhaf hissetmişti. Yine de olan olmuştu. Düz bir şekilde konuştu. “Satacak mısın? Sahip olduğum tüm para bu.”
Bir süre daha çekiştikten sonra ikisi en sonunda takası tamamladılar. Xie Lian acınası derecede az olan parasını kullanarak on kadar hayaletli fener satın almış ve onları nehrin kenarına getirmişti. Adam ise parayı aldığı anda kaybolmuştu. Xie Lian da kıyıya oturmuş ve fenerlerin üzerindeki her bir kırmızı düğümü çözmeye başlamıştı, içeriye büyüyle kapatılmış her küçük ruhu serbest bırakıyor ve onlara bu küçük hizmette bulunuyordu.
Unutulmuş küçük hayalet alevlerinin ışıltıları fenerlerden süzüldü. Bu ruhların hepsi yakın zamanda ölmüştü; bulanık ve odaksızlardı, kendilerine ait düşünceleri yoktu, çok zayıf ve kırılgan oldukları için de adam onları bu kadar kolay yakalayabilmişti. Buruşuk fenerlerden serbest kaldıkları zaman ise, hepsi Xie Lian’ın etrafını sardılar, etrafında dönüyor, bazen geçerken sürtünüyorlardı.
Xie Lian ayağa kalktı ve sakince cesaretlendirdi. “Devam edin. Gidin.”
Eliyle nazikçe itmesiyle, ruhlar daha da yükselerek ufka doğru süzüldüler ve yavaşça kayboldular. Ruhların geri dönmesi de tam olarak bu oluyordu işte.
Xie Lian uzunca bir süre boyunca yıldızlarla bezenmiş gökyüzünü izledi ta ki aniden küçük bir ses duyana dek.
“Ekselansları…” Diye sesleniyordu.
Xie Lian şaşırmıştı ve hemen sesin geldiği yöne döndü. Ancak o zaman geride kalan küçük bir hayalet alevi fark etti, henüz ne cennete doğru yönelmiş ne de parçalanmıştı.
Görünüşe göre bu küçük ruh diğer hayaletlerden daha güçlüydü. Sadece kendi bilincine sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda da konuşabiliyordu. Tetikte bir halde ona doğru yaklaştı. “Sen biraz önce bana ne dedin? Beni… tanıyor musun?”
Fark edilince, küçük hayalet alevlerinden top hareketlenmiş gibiydi, bir aşağı bir yukarı zıplıyordu. Sesinden yola çıkarak, genç bir adama ait olmalıydı. “Elbette sizi tanıyorum!”
Xie Lian çamurla kaplanmış olduğunu hatırladı, uygunsuz ve berbat görünüyordu, kendisini daha da tuhaf hissetti. Bir yumruğunu sıktı ve dudaklarına götürdü, sahiden kim olduğunu ifşa etmek istemiyordu. Ona yanıldığını söyleyebilirdi belki? Bir an sonra yüz ifadesini toparladı.
“Sen neden geride kaldın? Hepinizi göndermemiş miydim? Bir yanlışlık mı yaptım yoksa?”
Yoksa onlara yardım ettiği halde neden geride kalacaktı ki?
İsimsiz hayalet onun önünde uçuştu, çok yaklaşmadı ve cevap verdi. “Hayır. Yaptığın her şey doğruydu. Gitmemeyi ben seçtim, hepsi bu.”
Xie Lian düşüncelere daldı. “Yerine getirilmemiş bir dileğin veya bir bağın mı var?”
“Evet.” İsimsiz hayalet cevapladı.
“Öyleyse, neden bana söylemiyorsun? Sorun ne?” Diye sordu Xie Lian. “Eğer zor bir şey değilse, yerine getirmek için elimden geleni yaparım.”
İsimsiz hayaletin arkasında, gecede uçuşan üç bin tane fener vardı. “Hala bu dünyada olan bir sevdiğim var.”
Kısa bir sessizliğin ardından Xie Lian konuştu. “Anlıyorum. Eşin mi?”
“Hayır Ekselansları. Biz hiç evlenmedik.”
“Ah.”
İsimsiz hayalet devam etti. “Hatta, beni hatırlamıyor bile olabilir. Gerçek anlamda hiç konuşmadık.”
Hiç konuşmadık mı?, diye düşündü Xie Lian, Eğer öyleyse bu kişi nasıl seni bu dünyaya bağlayan ‘sevdiğin’ olabiliyor? Kim bilir ne kadar güzel birisi.
Bir süre düşündükten sonra konuştu. “Öyleyse, dileğin nedir?”
İsimsiz hayalet cevapladı. “Onu korumak istiyorum.”
Normalde hayaletlerin dileği ‘ona sevdiğimi söylemek istiyorum’, ‘biraz sevişmek istiyorum’, veya daha korkuncu ‘onun da benimle gelmesini istiyorum’ gibi şeyler olurdu. ‘Korumak’ isteği oldukça ilginçti ve Xie Lian gözlerini kırpıştırdı. “Ama artık bu dünyaya ait değilsin.”
İsimsiz hayalet cevapladı. “Ne olmuş?”
“Eğer zorla burada kalmaya çalışırsan asla huzur bulamazsın.” Dedi Xie Lian.
İsimsiz hayalet umursamıyor gibiydi. “Umarım asla huzur bulmam.”
Avare bir ruh parçası bu kadar inatçıydı işte. Normalde, bu kadar dirençli bir ruh onda dokuz ihtimalle son derece tehlikeli olurdu. Ancak bir nedenle Xie Lian ondan gelen hiçbir öldürme isteği hissedemiyordu, bu yüzden de endişeli değildi.
Devam etti. “Eğer bu sevdiğin kişi onun yüzünden huzur bulamadığını bilseydi, vicdan azabı çekip üzülürdü muhtemelen.”
İsimsiz hayalet bir süre tereddüt ettikten sonra cevapladı. “Öyleyse, kaldığımı öğrenmesine izin vermeyeceğim.”
“Çok şey gördüm, eninde sonunda öğrenecektir.” Dedi Xie Lian.
İsimsiz hayalet. “Öyleyse, onu koruduğumu da fark etmesine izin vermeyeceğim.” Dedi.
Bu noktaya kadar dinledikten sonra, Xie Lian etkilenmekten kendini alamamıştı. Bu adamın ‘aşkının’ sırf laftan ibaret olmadığını hissediyordu.
Fenerlerin içindeki yaşlı adamın yakaladığı tüm ruhlar, savaş meydanından toplanmış avare ruhlardı, demek ki şu anda önündeki kişi de genç bir savaşçıydı.
Yavaşça konuştu. “Bu savaş seni sevdiğin kişiden ayırdı… Özür dilerim. Kazanamadım.”
Ancak isimsiz hayalet tekrar konuştu. “Senin için ölmek, benim için en büyük onurdur.”
Xie Lian donakaldı.
‘Veliaht Prens için savaşta ölmek, bir Xian Le askerinin en büyük onurudur’ Xian Le’nin generalleri tarafından askerlere öğretilen bir sözdü. Bu sloganı savaşma isteğini körüklemek için kullanırlardı, ölecek olsalar bile, iyi bir amaç için ölçeklerini ve ölümsüzlerin diyarına taşınacaklarını iddia etmek için. Elbette yalandı. Ancak bu genç adam ölmüştü ve ruhu ölümlü diyarda dolaşıyordu, ama yine de içten bir şekilde bu sözlere inanmaktaydı. Ve öylesine bir ciddiyet ve içtenlikle konuşmuştu ki…
Aniden Xie Lian gözlerinin yandığını hissetti, görüş alanı bulanıklaşıyordu.
Cevap verdi. “Özür dilerim. Beni unut.”
İsimsiz hayaletin alevleri daha da parladı. “Unutmayacağım. Ekselansları, sonsuza dek senin en sadık inananım.”
Xie Lian hıçkırıklarını güçlükle bastırdı. “…Tüm inanlarımı çoktan kaybettim. Bana inanmak sana hiçbir şey kazandırmayacaktır, hatta felaket bile getirebiliyor. Biliyor musun? Dostum bile beni terk etti.”
İsimsiz hayalet konuştu, yemin eder gibiydi. “Ben terk etmeyeceğim.”
“Edeceksin.” Dedi Xie Lian.
Hayalet ısrar etti. “Bana inan Ekselansları.”
“İnanmıyorum.” Dedi Xie Lian.
Artık hiç kimseye inanmıyordu, artık kendisine de inanmıyordu.
 Çevirmen: Nynaeve
Not: Aslında ‘isimsiz’ hayaletin söylediği şey: senin için savaşta ölmek, benim için en büyük onurdur. Ama böyle çevirmek daha çok hoşuma gitti.
160 notes · View notes
egitimzade · 4 years ago
Text
DUYULMAYAN ANLAM ÇIĞLIĞI
Victor E. Frankl’in okuduğum ikinci kitabı. Yazarla yeni tanışacaklar için tavsiye; insanın anlam arayışı.
Saat gece 02:15, uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bu metni “Duyulmayan Anlam Çığlığı”nı okurken dışarıdan gelen yağmur sesiyle pencereyi açtığımda hadi şimdi zamanı diyip yazmaya başladım.
Önceki yazılarıma göz atanlar bir şeyler öğretme (haddime mi?) çabasıyla yazdığımı fark ederler. Küsmüştüm bloğa... üzerinden uzun zaman geçti. Değişmem gereken şeyler varmış, getirdi koydu önüme tabağı hayat ve tabi biraz da benim tercihlerim. Mecbur tadına baktım, baktıkça yedim yedikçe gülümsedim. Şimdi kendi kendime misyonumun asla ama asla öğretmek olmadığını tekrarlayıp duruyorum. Buralarda bir yerlerde kelimelerimle ben de varım, hayatın şu ucundan tuttum diyorum sadece.
Yıllarca yaptığım şeyi seviyorum ama eksik sanki, bir şeyler eklemeliyim diyip durdum. Bir sürü de şey denedim. Aldığım eğitimlerin, eğitimlere verdiğim paraların haddi hesabı olmadı. Pişman mıyım, asla. Bugün hepsi beni ben yaptı. Yine de şunu demeden edemiyorum en çok sevdiğim şey burnumun ucundaymış, gözlüğüm gözümdeyken gözlüğüm nerede diye aramaktan farksızmış yaptığım çünkü okumayı öğrendiğimden günden beri maymun iştahımla elime ne geçse okudum. Onca şey deneyimledim bende değişmeyen tek şey kitaplar oldu. Her hücreme dokunmuştur her biri. Şimdilerde hem çocuklara hem yetişkinlere kitap önerilerinde bulunuyor bir taraftan da kendimi çoğaltmak adına okumaya devam ediyorum.
Sözü çok da uzatmak istemiyorum açıkçası. Bu bir açıklama yazısı. Hem instagram sayfamın hem de bu bloğun öyküsü neden değişti ve ne yapmak istiyorum sorusunun cevabını iliştirip gideceğim.
Ben zaten üniversitede çocuk eğitimi üzerine eğitim aldım ve inanın on yıllık meslek hayatımda yaşadığım sorun (sorunun esas kaynağı) çocuk olmadı. Muhakkak aile içinde olan biten olaylar, çocuğa yaklaşımlar çocuğun eğitim hayatını ve pek tabiki ruhsal durumunu etkiliyor yansıması okula oluyordu. Bu yüzden çoğunlukla yetişkinlere yönelik olacak hitaplarım. Çünkü anne/baba iyileşmezse (buradaki iyileşme davranış, fiziksel ve ruhsal) istediğim kadar çocuk için bir şeyler yapayım çocuğu esas gelebileceği noktaya taşıyamıyorum.
Peki bunu nasıl yapacağım? Kitaplar hayatının dümenini tutan biri olarak yetişkinlere kitap önerileri, çocuklara kitap önerileri ve zaman zaman da naçizane birkaç yorumla, masalla ❤️
Hadi kitap okuyalım her şey çözülsün demek değil elbette bu 🙃 öyle olsaydı zaten dünya daha güzel bir yer olurdu diye düşünüyorum. Tavsiye edeceğim kitapları okuyacak olanlar şu bakış açısıyla okumalı;
🎈Bu kitap bana kendimde olan neyi hatırlattı?
🎈Hatırladığım bu şeyde beni rahatsız/mutlu eden ne var?
🎈Bunu değiştirmek istiyor muyum, nasıl değiştirebilirim?
🎈Bunu hayatıma nasıl taşıyabilirim...
Bir defter edinin ve tüm bunları yazın, isterseniz resmini çizin karar sizin. Bu aşamadan sonra yavaş yavaş kendimize doğru bir yolculuk yapmaya başlayacak, duygularımızı tanıyacak, kendimizi yok saymamayı öğreneceğiz. Bunu ben yıllarca yapmışım kendime, yok saymayı yani. Hep başkalarının duygularına odaklanmışım, o esnada kendim ne hissediyorum ne istiyorum duymamışım bile kendi sesimi. Sonra geldiğim noktada kendini sevmeye korkan, huzursuz, zaman zaman öfkeli biri olmuşum. Eğer bir çocuk sahibi olsaydım o da öyle olacaktı. Tanıdık geliyor mu bu hikaye kalbinize bilmiyorum. Eğer tanıdık geliyorsa çok şanslısınız ki bana bunları söyleyen, gel bak bir de buranın manzarası var diyen biri hiç olmadı.
(Son paragraf söz veriyorum:) Yağmur da mis gibi yağıyor bu arada...
Duyulmayan Anlam Çığlığı’nın yorumlamasını başka bir yazıda yazacağım ama buraya eklemem gereken bir not var;
“Havacılıkta ‘yengeçleme’ diye bir terim vardır. Diyelim ki inmek istediğim havaalanına doğudan ve kuzeyden rüzgar esiyor. Bu durumda eğer doğuya doğru uçarsam hedefimden saparım, çünkü rüzgar beni Güneydoğuya sürükler. Havaalanına ulaşmak için yengeçleyerek bu sürüklenmeli dengeleyemem, yani uçağımın burnunu inmek istediğim havaalanının kuzeyine çevirmem gerekir. İnsan da böyledir: O da özlemlerini daha yüksek bir düzeye çıkarmadığı sürece, ulaşabileceğinden daha aşağı bir noktaya varır.”
İyi geceler, yüksekleri gözü kesenler 💫
Tumblr media
2 notes · View notes
my-solara99 · 4 years ago
Text
GERÇEK HAYATIN KİTABI
Gerçek Hayat Kitabı
Brifing 1/366
Usta öğretir:
Üç Kez ve Yedi Mühür
İlahi Vahiyler - Meksika
1866-1950
Rab diyor ki:
1. Zamanın başında bir baba olarak insana iyilik yapması için ilham verdim. Fakat insanlar ilâhi emirlerden yüz çevirip putperestliğe kapıldılar ve Bana karşı iğrenç eylemlerde bulundular. Güçlüler kazandı, zayıflar yenildi ve adam kadını köle olarak aldı. Bu nedenle, Sina Dağı'nda Musa'ya yasanın On Emrini vermek gerekli hale geldi. Bu yasa İsrail halkına hükmedecek emirleri içeriyordu. Onlarla birlikte ona söylenmelidir: Kim öldürürse aynı yargıyı kabul etmelidir. Kim bir şey çaldıysa onu kardeşine iade etmelidir. Kim kötülük yaparsa gözü gözle, dişiyle dişini ödemelidir.
2. İkinci sefer yaklaşıyordu ve ben İsa'da aranızda yaşamaya geldim ve Size Sözümde dedim: "Birisi sağ yanağına vurulursa sol yanağı da sunun. Düşmanlarınızı affedin." Ve bulunduğunuz Üçüncü Çağda size şunu söylemeye geldim: Babanızın katili insan adaletinin zulmüne uğrayıp kapınızı çalıp yardım dilerse ne yapardınız? - Onu koruyun. Bunu yaparsanız, birbirinizi sevmenizi emreden Cennetteki Babanızın ilahi yasasını gerçekleştirmenize izin verecek ruhsal gelişimi başardığınızı kanıtlayacaksınız; her ruh şifalanmalıdır, zarafet yaşamında ölü olan ruhları yeni hayata uyandırın.
3. Bugün ruhunuzla konuşmaya ve yedi mührün içeriğini, tarihinizin kitabını, kehaneti, vahyi ve doğruluğu size açıklamaya geliyorum.
4. Şimdi Altıncı Mühür'e ait olan zamanda yaşadığınızı söylemeye geldim.
5. 1866 yılı bu ışık zamanının başlangıcını işaret eder. Elıas'ı gizemin perdesini kaldırması ve insanlık arasında Kutsal Ruh olarak tezahür ettiğim zamanı başlatması için gönderdim. Elias, Benim tarafından habercisi olarak atanan bir adamı aydınlattı. O, peygamberin sesini ruhtan ruha işiten, benim adımla kardeşlerini çağırıp bir araya getirmesini * emreden Roque Rojas adına seçildi çünkü ilahi bir vahiy insanlığın kaderini aydınlatmaya hazırdı. Bir kuzu kadar nazik ve alçakgönüllü olan Roque Rojas, manevi sese itaat etti ve cevap verdi: "Rabbimin iradesi bana yapılsın."
(* "Kardeşler": Öğretiler sırasında sık sık "kardeşler" ifadesini buluruz. Bu sadece büyük insan ailesinin erkek temsilcilerine atıfta bulunmakla kalmaz, aynı zamanda kadınları da içerir. "Kardeş" kelimesi sadece "komşu" anlamına gelir - her iki cins - ve aynı zamanda insanların birbirleriyle olması gereken ilişkiyi ifade eder: kardeşlik. İsa, "... biri sizin efendiniz, Mesih, ama hepiniz kardeşsiniz" (Matta 23: 8) 6. Roque Rojas bir grup inançlı ve iyi niyetle bir grup kadın ve erkek topladı ve orada, ilk görüşmelerinin koynunda, Elias habercinin zihninden kendini ortaya çıkardı ve şöyle dedi: "Ben, başkalaşımdan biri olan Peygamber Elias'ım. Tabor Dağı."İlk öğrencilerine ilk öğretileri verdi, aynı zamanda onlara ruhsallaştırma çağını duyurdu ve İlahi Üstadın ışınının yakında halkına kendisini ileteceğini kehanet etti.
7. Roque Rojas'ın mütevazı buluşma yerinin bu adamın sözüne inanan adanmışlarla dolu olduğu bir gün, Elijah ağzının aklını aydınlatmak için geldi ve Benden esinlenerek bu inananlardan yedi tanesini meshetti. Mühür temsil etmeli veya sembolize etmelidir.
8. Daha sonra, ilanımın vaat edilen anı geldiğinde, seçilen yedi kişiden yalnızca birinin Saf Eş'in gelişini beklediğini ve bu kalbin aklı ilk akla gelen Bakire Damiana Oviedo'ya ait olduğunu buldum. Sebat ve hazırlıklarının bir ödülü olarak İlahi Işının Işığı.
9. Damiana Oviedo Altıncı Mührü temsil etti. Bu, Altıncı Mühür'ün ışığının bu çağı aydınlattığının bir başka kanıtıydı.
10. İkinci Çağda bir kadının rahmi, bir anne rahmi buldum ve bu gün ve çağda Damiana Oviedo'nun saf ve iffetli kalbinde dinlendim. Bakire rahmi İsrail halkı için bir anne gibiydi ve onun arabuluculuğuyla liderleri (kilise liderlerini), "seçmenleri" ve "işçileri" * hazırladım. Yaşlılığın eşiğine gelmesine izin verdim ve ona dedim ki: Kendini bir sevgi kaynağı olarak yükselten ve kalplerinde bir iman meşalesi yakanlar, şimdi dinlen. Benim Kanunumu gayretle izlediği ve kirletilmesini istemediği için ruhen işe gelmeme izin verilmesini istedi; ve ona bunu verdim.
(* İsa'nın "bağdaki işçiler" benzetmesine dayanarak 11. Aynı zamanda ona başka bir görev verdim: Damiana, bulutlu suların kristal berraklığındaki sularla karışması benim iradem değil Liderlerin sağında, iman meşalesi onlarda her geçen gün artabilsin. Bulunduğun yerden bu insanlarda sevin ve kendini tazele. Seni seven ve beni tanıyan kalabalığı görün. Onları terk ettin, bak, meşale hala yanıyor, Efendi dedi ki: Aşk eken sevgi biçer; ışık eken ışık biçer.Ses taşıyıcıların (aracı organ olarak) ve yolların zihinlerini hazırlamak için mücadele ettin Seçtiklerimi arındırmak için; işte bu sizin tohumunuz.
12. Gerçekten size söylüyorum, insanlar: Damiana, Üçüncü Çağ'da Mary'nin temsilcisi olarak size şefkat ve şefkat vermek için gelen saf bakiredir. Bu yolu izleyen bakireler kutsanmıştır, çünkü onları lütfumla yıkayacağım. Ve benim çocuklarım olan hepinizi öğrencilerime dönüştürmek benim ilahi arzumdur, çünkü ayrılık anım yaklaşıyor ve sizi insanlığın efendileri olarak bırakmak istiyorum.
13. Yolunuzun amacına ulaşmak ve alçakgönüllülüğünüz ve yardımseverliğinizle dünyanın kudreti olmak için sessiz bir adımla yürüyün.
14. Bu zamanın materyalist insanları da beni aradı. Sesim onlarda ruhsal rezonans buldu ve Üstad bolluk içinde huzur verdi; ama onlarla olmama rağmen, beni kabul etmek istemediler ve farklı türden tohumları ekmek istediler.
15. Şu anda sizi alıyorum ve size çok beklediğiniz varlığımı ve ışığımı veriyorum. Hakikat yolundan sapan kardeşlerinizi kınamayın, çünkü yarın başka yollarda da yolunuzu kaybedip kaybetmeyeceğinizi bilmiyorsunuz. Seni yoldan sapmaktan alıkoyacağım ve sana süt ve bal vereceğim.
16. Bugün size geçmişin öğretilerini zihninize geri çağırmak için Sözüm'ü tekrar söylemeye geliyorum. Ancak, İsa'nın İkinci Çağ'da onu yeryüzünün ekmeği ve şarabıyla simgelediği biçimde size Kutsal Komünyonu hatırlatmaya gelmedim. Sözümü temsil etmen için sana maddi ekmek teklif edilen zaman bitti. Bugün benim sözüm ekmektir ve onun ilahi anlamı, size her an ruhsal olarak sunduğum kutsal şaraptır.
17. Kendinizi besleyin, kendinizi besleyin, bu benim isteğim. Hile ile beslenenlere gerçeği verin. İnançsızları Bana getirin ve uyuşmazlığı ve uyuşmazlığı ortadan kaldırın, böylece sonsuz yaşam ekmeği tüm çocuklarıma ulaşır. çünkü sen düşmek üzereyken aşkım kurtarmaya geldi. Bir fırtınadaki can simidi gibi, merhamet dolu ruhum sizi kurtarır.
18. Duruşma saatinde terk edildiğinizi hissettiğinizde, inancınızı güçlendirmek için varlığımı hissetmenize izin veriyorum.
19. Sonra dudakların sustu, beni kınayarak zaten küfretmeye hazırdı: "Tanrım, sen benim seçilmişin olduğumu söylediğinde neden kardeşlerimin beni incitmesine izin veriyorsun?"
20. Ey öğrencilerim olmaya hala karar vermemiş olan küçük çocuklar, şunu söylememe rağmen: Ziyaret edilen ve duruşmada kendini güçlü gösteren, kardeşini bağışlayan ve Benim adımı kutsayan ne mutludur; çünkü ışık onun varlığından çıkacak, bu da onu reddeden öğretime dönüştürecek.
21. Her iyilik, yeryüzünde değil ahirette alınan mükafatını bulur. Fakat kaç kişi, ruhani yaşamı için hiçbir şey yapmayanın ona girerken haksız bırakılacağını ve o zaman tövbesinin büyük olacağını bilmeden, yeryüzünde bu mutluluğu yaşamak ister.
22. Yavaş yavaş, benim öğrettiklerim insanların hayatın özünü veya anlamını anlamalarına olanak tanıyacak; o zaman bu kısa dünya turu ruhun yararına kullanılacaktır. Fakat bunun için birbirinizi affetmeniz gerekir ki insanlar arasında ışık ve huzur filiz versin.
23. Ama müritlerim, sizler bile bu erdemlere şu anda bir örnek vermezseniz, insanlık hala kimi umut edebilir?
24. Size kanını ve canını veren ve bir kalabalığı seven ve onu yargılamalarına, kınamalarına ve öldürmelerine rağmen siz bağışlayanın size söylediği şeyin bu olduğunu bilin.
25. Ama gerçek olan hayat, aşk ölümsüzdür ve bakın, burada bir kişinin zihniyle Ruhum'un duyurusunda aranızda yeniden var. Şu andaki sözüm sizin için şu dersi tekrarlıyor: "Efendi öğrencilerini sevdiği için birbirinizi sevin." Bunu da açıklamak istiyorum ki, her gizem aydınlansın ve vasiyet olarak sana bıraktığım ve insanların daha sonra gizli tuttuğu ya da kapattığı o kitabın sizden tekrar açılması. *
(* Anlaşılması zor olan ve kısmen reddedilen Yuhanna'nın Vahiyinin anlamı, tamamen onaylanır ve anlamıyla Rab tarafından açıklanır. 26. Birçok perde yırtılacak. Sözüm karanlığı örten bir ışık kılıcıdır yerlebir edilmiş.
27. Gizli bilgiler gün ışığına çıkacak ve bilinmeyen öğretiler size açıklanacaktır. Pek çok gizem çözülecek; ama bu vahiyleri dünya kitaplarında bulamazsınız, ama bu benim sözümde.
28. Gerçekten ışığın çocuğu olmak isteyen herkes, Sözümün derinliklerini saygıyla kavrayacak ve orada kendisini öğretmesini bekleyen Efendisini tanıyacaktır.
29. Doğrusu, dünyaya barış getirecek ve bu insan ırkını uçurumdan kurtaracak olan, insanların öğretileri olmayacaktır.
30. Birbirlerini inkar eden ve benim öğretimi vaaz ettiklerini söyleyen dinleri görün.
31. Bu nedenle, bu zamanda yeni havarilerim, Elçilerim olmaya çağrılanların tümü, bu Müjdeyi kardeşlerine vermeye layık olabilmeleri için temizlenecek ve arındırılacaktır.
32. İkinci Çağda, öğretimi dünyaya yayan on iki öğrenci vardı. Üçüncü Çağda her "İsrail kabilesinden" on iki bin kişi benim hakikat ve sevgi öğrettiğimi tüm insanlığa duyuracak.
33. Bu yüz kırk dört bin (144.000) nerede? - Bazılarının ruhani, diğerlerinin de enkarne olup olmadığına bakılmaksızın, Elias onları toplama sürecindedir. Hepsi bu ilahi çalışmada ruhsal olarak birleşecekler.
34. Birçoğu sizi şaşırtacak büyük olaylar göreceksiniz; ama talimatlarımla size ışığı vereceğim, böylece asla kafanız karışmasın. Babanızı ve kardeşlerinizi sevmeniz için size ilham verecek olan sözümü inceleyin. Baba'ya hizmet etmek ya da kendinizi Üstün'ün müritleri olarak adlandırmak için yüz kırk dört bin kişi olmak gerekli değildir. Bu numaraya ait olanlar, işi benim işimin öncüsü ve koruyucusu olmak olanlardır.
35. Bugün ruhumla geliyorum. İkinci seferde insan olduğum için halkın gözüne göründüm.
36. Pek çok kişi Beni gördüklerinde kendilerine sordu: Tanrı adına konuşan kim? Ve diğerleri onlara dediler: "Meryem'in oğlu ve marangoz Yusuf, o Celileli'dir." Sonra İsa'yla dalga geçtiler.
37. Ama marangozun oğlu, doğuştan kör olanların ışığı ve onun ortasında onları iyileştiren İsa'nın yüzünü görebilmesini sağladı. Üstün'ün okşamasının mucizesini hissettiklerinde, ayaklarının dibine secde ettiler ve boğazlarının tepesine O'nu vaat edilen Kurtarıcı olarak tanıdıklarını bağırdılar.
38. Kâfirler, şok içinde kendilerine sordular: Pek çok kişiden biri olarak tanıdıkları bu basit kişinin böylesine büyük mucizeler gerçekleştirmesi nasıl mümkün oldu?
39. Bugün ruhum var ve insanlar artık Bana marangozun oğlu diyemiyorlar; ama doğrusu size söylüyorum ki, o zaman bile bana böyle seslenme hakkı yoktu. Bir bakirenin hamile kalacağı ve onun rahminde "Söz" ün beden olacağı yazılmıştır. Ailenin reisi Yusuf, yalnızca bakirenin ve çocuğun yaşam yolunda insanların gözüyle görülebilen koruyucu bir meleğiydi; Öte yandan Meryem, Tanrı'nın anne sevgisinin ve Mesih'in insan kısmı olan İsa'nın annesinin enkarnasyonuydu.
40. Basit talimatlarla, sizin için sır olarak adlandırdığınız ve olmayan vahiyleri yavaş yavaş anlaşılır hale getireceğim. Deneme saatlerinde Babanıza düşüncelerinizi iletebilmeniz için size dua etmeyi öğreteceğim.
41. Size her zaman dua öğretildi.
42. Musa, Mısır'da kaldığınız son gece ve çölden geçtiğiniz tüm süre boyunca dua etmenize * izin verdi.
(* Bu, İsrail halkında Musa zamanında enkarne olan herkesi ifade eder. 43. Size Rab'bin Duasını ikinci kez öğrettim, böylece ondan ilham alarak, ihtiyaçlarınız için Babanıza dönebilir ve her zaman onun gelecek krallığının vaadini sunabilirsiniz. olmalıdır; böylece O'na bağışlanma isteği ile gelip, böylece borçlularınızı da aynı şekilde affedip affetmediğinizi vicdanınıza sormalısınız.
44. Şimdi size dudaklarınızdan değil, ruhunuzun en derinlerinden fışkıran ve tevazu ve güven içinde Bana konuşan manevi duayı öğretiyorum: "Rab, senin içimizde yapılacak."
45. Sana iyileşmeyi öğrettim. İsa balsamdı, O sağlıktı, Sözü onu işitenleri iyileştirdi, Eli dokunduğuna sağlık getirdi. Bakışları onu kabul eden kişiye sonsuz rahatlık veriyordu; Hatta ceketine imanla dokunulduğunda, O'na gelen acı ve ıstıraptan bunalmış olanlara barış sağladı; ve hatta kaptanın yüzüne damlayan kanı bile gözlerini kayıp görüşe geri döndürdü.
46. ​​Bu tür mucizelere ancak bu sevginin kızı olan sevgi ve merhamet ile ulaşılabilir. Onlarla iyileşebilirsin.
47. Kendimi sana çok yakın hisset; Hayatınızın zor anlarında size bunun kanıtlarını veriyorum. İçinde varlığımı hissetmek için yüreğimi kalbinizden hazırlamak benim çabamdı.
48. İçinizde olmama rağmen Beni nasıl hissedemiyorsunuz? Bazıları beni doğada görüyor, diğerleri beni sadece her şeyin ötesinde hissediyor, ama doğrusu size her yerde ve her yerde olduğumu söylüyorum. Ben de senin içindeyken neden beni hep senin dışında arıyorsun?
49. Size kim olduğumu söylediğimde, sizinle konuşan sesi ne duydunuz ne de anladınız ve Beni gördüğünüzde kime baktığınızı bilmiyordunuz. Bu, ruhsal duyarlılık eksikliğinizin kanıtıydı.
50. Ama sonunda siz Bana geldiniz, böylece size öğreteceğim ve sadece kusurlarınızı göstermeyeceğim. Geçmişinizi bir kefaret yükü olarak zihninizde taşıyorsunuz *.
(* "Kefaret": Bu duyurular sırasında "kefaret" kelimesine tekrar tekrar rastlıyoruz, bu terim tüm çalışma boyunca kırmızı bir iplik gibi ilerliyor. Eleştirel okuyucu şunu sorabilir: Kefaret - neden ve ne için? Tanrı insandır Kanunu verilmiş, onu elçileriyle ve vicdanımızdaki sesiyle defalarca açıklayarak, bize sürekli hatırlatıyor.Yasaya uymak, dünya hayatımızda bize huzur, mutluluk, sağlık, çalışma ve ekmek getirmelidir. İlahi olana karşı işlenen suçlar Halbuki kanunlar kendiliğinden ciddi sonuçlara sahiptir ve yeryüzünde günah işlemeyen, yani Tanrı'nın kanununu çiğnemeyen insan yoktur.Bu nedenle, bazılarının fiziksel ve zihinsel olarak acı çektiğini görüyoruz.çünkü yaşam tarzları üzerindeki bilge ilahi yasaları göz ardı ettiler. Diğerleri, hemcinslerine içmeleri için verdikleri aynı acı kadehi boşaltır. Çünkü birine verdiğimiz veya yapmayı düşündüğümüz kötülük, er ya da geç yoğun bir biçimde bize geri dönüyor, çünkü davranışımızın daha fazla etkisine de katlanmak zorundayız. Şair Friedrich Schiller, şu sözlerle özdeşleştirdi: "Lanet budur. kötülük, kötülük üretmeye devam etmelidir. " İyi ya da kötü, ekdiğini biçmek, Tanrı'nın kusursuz doğruluğunun değişmez yasasıdır. Bu, Kutsal Kitap'taki temel cümleyle ifade edilir: "Bir insan ne ekerse, biçer." Hıristiyan teolojisinde, Tanrı'nın gelişimi ve eğitimi için bu temel, manevi yasaya sahiptir,Sebep ve sonuç yasasına karşılık gelen, ona önem vermez ve İsa'nın kurban ölümünün eksik, tek taraflı bir yorumuyla, onu çoğu Hıristiyan'ın bilincinden bastırır. Ve bu gerçeğin çoğu zaman çok sert gerçekliğinde kendi deneyimleriyle farkına varan insanlar, çoğu zaman onu sevgi dolu bir Tanrı ve Baba fikriyle uzlaştıramazlar.çoğu zaman onu sevgi dolu bir Tanrı ve Baba fikriyle bağdaştıramaz.çoğu zaman onu sevgi dolu bir Tanrı ve Baba fikriyle bağdaştıramaz.
İlâhi Yasanın ihlallerinin otomatik olarak ağır sonuçlara yol açtığı söylenmişse, bu ağır sonuçların - ya da denemelerin - insanın ebedi kurtuluşuna hizmet ettikleri için Tanrı'nın sevgisini içlerinde taşıdığı da belirtilmelidir. Çünkü acı çekerek insan kendisi ve hayatı hakkında daha derin düşünmeye başlar. Bazen bir ziyaretin amacını göremez çünkü zihninin geçmişinde çözemeyeceği bir gizem vardır. Bununla birlikte, birçok durumda, Cennetteki Baba, insanın mahkemesinin nedenini anlamasına izin verir. Tanrı'nın iradesine teslim olursa, tövbe ederse ve Tanrı'dan af dilerse, Tanrı'nın sevgisi de onu bağışlar. Bununla birlikte, kişi bunun tüm acı ve zorlukları bir anda ortadan kaldırmadığını anlamalıdır.Çünkü Tanrı'nın doğruluğu, yaptığı yanlışın sonuçlarından onu kurtaramaz. Ancak affedilmesi onu cesaretlendirir, rahatlatır, umut verir ve duruşmaya daha kolay dayanabilmesi için onu güçlendirir. Onu sabırla ve Tanrı'ya güvenerek taşırsa, suçunu kefaret etme yolundadır. Bu şekilde acı, hayatında büyük bir öğretmen haline gelir ve içsel olarak ne kadar çok değişir ve hayatını Tanrı'nın iradesine göre şekillendirirse, geçmiş suçluluk duygusuna kefareti o kadar kolay olur ve o kadar çabuk özgürleşir.bu yüzden suçunu kefaret etme yolunda. Bu şekilde acı, hayatında büyük bir öğretmen haline gelir ve içsel olarak ne kadar çok değişir ve hayatını Tanrı'nın iradesine göre şekillendirirse, geçmiş suçluluk duygusuna kefareti o kadar kolay olur ve o kadar çabuk özgürleşir.bu yüzden suçunu kefaret etme yolunda. Bu şekilde acı, hayatında büyük bir öğretmen haline gelir ve içsel olarak ne kadar çok değişir ve hayatını Tanrı'nın iradesine göre şekillendirirse, geçmiş suçluluk duygusuna kefareti o kadar kolay olur ve o kadar çabuk özgürleşir.
Kişisel denemelerimiz, artan sayıda gelen ve gelmeye devam edecek olan dünya çapındaki rahatsızlıklara gömülüdür. Yargı zamanı kişisel ve geneldir. Yargı Dalgası bizi nerede ve nasıl vurursa vurursa - ister dünya çapındaki sıkıntılarla bağlantılı olarak ister kişisel denemelerde - asıl mesele içsel olarak hazırlıklı olmamızdır. Ölüm bize gelene kadar beklememeliyiz, ama hayatımızın bir an önce ilahi emirler ve vicdanımızdaki ışık tarafından yönetilmesine izin vermeliyiz ki, ruhumuz burada yeryüzündeki ilahi kanunu ihlallerinin kefaretini tamamlasın ve - ondan kurtulun Kusurların yükü - ebedi krallığa girebilir. Aksi takdirde hata ve hatalarından dolayı yüklenir,ahirette zor bir yol var.
51. Sonra yükünüzü üzerinizden alacağım ve dinlenmenize izin vereceğim, üzüntünüzü gidereceğim ve yüreğinizdeki umut ışığını yakan yiyecekler sunacağım.
52. Hayatın sınavlarıyla katılaşan kaç kalp, Sözümün uysallığı tarafından alt edildiğini hissetti. Teselli bulduklarını, sağlıklı olduklarını ve yeni hayata uyandıklarını hissettiler. Öyleyse, beni takip edenler, aldıklarını gücüme ve sevdiklerine atfediyorlar ve ruhları artık benden ayrılamıyor çünkü kalpleri şükran ve sevgi dolu ve ruhani giysilerinin saf beyazına sahip değiller. en zengin hükümdarın kraliyet giysilerini takas edecekti.
53. Ama benimle kalan ve sözümü berrak su akıntısı gibi kabul etmelerine rağmen, kötü eğilimlerini koruyanlar var. Bunlar arasında kıskanç Cain gibi davrananlar; Rab'be sunduklarının, erdemli Habil gibi davranan alçakgönüllülerinkinden daha az hoşnut olduğunu gördüklerinde kalpleri öfke ve kıskançlıkla yanar ve dilleriyle sahip oldukları iki ucu keskin kılıcı acı içinde kardeşlerine çekerler. canını yakmak. Acılarına hıçkıra hıçkıra hıçkıra bırakıp onları öldürdükten sonra sığınağıma gelirler, düşüncelerini yükseltirler ve ikiyüzlülükle beni sevdiklerini söylerler.
54. Yine de zihinleri ve kalpleri sertleşmiş bu küçük çocukları Benden zorlamıyorum; Onları harika testlere tabi tutuyorum ve sözümü iyice hissetmelerine izin veriyorum. Eğer eğilirlerse, kazandılar; isyan ederlerse, yine yoldan sapmak ve başka bir fırsatı beklemek zorundadırlar.
55. İyi öğrencilerim olabilmeniz ve gerçek bilgeliğe sahip olabilmeniz için size tüm bunlardan bahsediyorum.
56. Bilginizle asla övünmemelisiniz, çünkü Babanın sırrı yalnızca O'nun kapısını alçakgönüllülükle çalanlara açıklanmıştır.
57. Dünyanızı süren ve değiştiren bilim adamları sevgiden ve iyiden ilham alsalardı, bu zamanın bilimi için ne kadar bilgiye sahip olduğumu çoktan keşfetmiş olacaklardı, sadece bu çok küçük kısım değil. onlar çok hayal ediyorlar.
58. Süleyman hikmetli olarak adlandırıldı çünkü yargıları, öğütleri ve sözleri hikmetle şekillendi; ünü krallığının sınırlarını aşarak diğer ülkelere ulaştı.
59. Ama bu adam, bir kral olmasına rağmen, alçakgönüllülükle Rabbinin önünde diz çöktü ve bilgelik, güç ve koruma istedi, çünkü kendisinin sadece benim kulum olduğunu anladı ve benden önce asasını ve tacını koydu. Eğer tüm bilim adamları, tüm bilim adamları aynı şekilde hareket etselerdi - hikmetleri ne kadar büyük olurdu, şimdiye kadar bilinmeyen kaç doktrin hala benim gizli bilgi hazinemden onlara ifşa edilirdi!
60. Siz, materyal olarak çok azınız, ne âlimlerin ne de bilim adamlarının size açıklamadığı çok fazla bilgiyi zaten almışsınız.
61. "Bedenin dirilişinin" gizemi, ruhun reenkarnasyonunun açığa çıkarılmasıyla açıklığa kavuşturuldu. Bugün, bu sevgi ve adalet yasasının amacının, ruhun kendisini mükemmelleştirmesi olduğunu, asla kaybolmayacağını, çünkü Baba'nın ona sunduğu kurtuluşu için her zaman bir fırsat olarak açık bir kapı bulacağını biliyorsunuz.
62. Bu kanuna dayanan her ruha ilişkin yargım mükemmel ve acımasızdır.
63. Sizi nasıl yargılayacağımı tek başıma biliyorum çünkü her kader erkekler için anlaşılmaz. Bu nedenle hiç kimse diğerlerine maruz kalmaz veya ihanete uğramaz.
64. Ruhlar günahlarında kendilerini yitirdikten sonra, bunca mücadele ve yenilgiden sonra ve uzun yolculuklardan sonra, deneyimlerinden dolayı bilgelik dolu, acıdan arınmış, faziletleriyle yüceltilmiş, uzun hac yolculuğundan bıkmış halde Bana gelecekler. ama çocuklar gibi basit ve mutlu.
65. İnsanlar, önünüzdeki zamanı düşünün ve sözümü dinleyin çünkü "yol" budur. Görevinizi tanıyın ve yerine getirin ve acılarınızı sabırla taşıyın, çünkü mükemmelliğin zirvesine ulaşmak için dikenden yoksun bir yol yoktur.
66. Sözümün nuru insanları bu üçüncü seferde birleştirecek. Benim gerçeğim her zihinde parlayacak, inançlardaki farklılıklar ve kültler ortadan kalkacak.
67. Bugün bazıları Beni Yehova'da seviyor ve Mesih'i inkar ederken, diğerleri Mesih'te Beni seviyor ve Yehova'yı tanımıyor; bazıları Benim varlığımı Kutsal Ruh olarak kabul ederken, diğerleri Kavgalar ve Kutsal Üçlemim konusunda parçalanıyorlar.
68. Ve şimdi bu insanlığa ve onu ruhi yönden yönetenlere soruyorum: Hepiniz gerçek Tanrı'ya itiraf ederken, neden kendinizi birbirinizden uzaklaştırıyorsunuz? Beni Yehova'da seviyorsan, gerçektesin. Beni Mesih aracılığıyla seviyorsanız - O yol, gerçek ve yaşamdır. Beni Kutsal Ruh olarak sevdiğin zaman ışığa yaklaşıyorsun. Sadece bir Tanrınız var, sadece bir Babanız. Tanrı'da var olan üç İlahi Kişi yoktur, yalnızca üç farklı gelişme aşamasında insanlığa kendini gösteren bir İlahi Ruh vardır. Bu derinliğe girdiğinde, çocukluğunda sadece bir ilahi ruhun var olduğu üç kişiyi gördüğüne inanıyordu. Bu nedenle Yehova ismini duyduğunuzda Tanrı'yı ​​Baba ve Yargıç olarak düşünün. İsa'yı düşündüğün zamanÖyleyse Tanrı'yı ​​O'nun içinde Efendi, sevgi olarak tanıyın; ve Kutsal Ruh'un kökenini anlamaya çalışırsanız bilin ki, O'nun ölçülemez bilgeliğini daha ileri olanlara açıkladığında, Tanrı'dan başkası olmadığını bilin.
69. İnsanlığı ilk kez bugün olduğu gibi ruhsal olarak gelişmiş bulmuş olsaydım, kendimi onlara Baba, Üstat ve Kutsal Ruh olarak gösterirdim; o zaman insanlar sadece bir tanrı olan üç tanrı görmezlerdi. Ama öğretilerimi doğru yorumlayamıyorlardı ve fikirlerine göre erişilebilir ve küçük tanrılar yaratmaya devam etmek için kafaları karışacak ve yolumdan uzak duracaklardı.
70. İnsanlar bu gerçeği görür ve kabul eder etmez, biraz sevgi ile kaçacakları bir hata nedeniyle birbirlerini yanlış anladıkları için pişman olacaklar.
71. Yasayı tanıyın, iyiyi sevin, sevgiyi ve merhameti eyleme dönüştürün, ruhunuza evine yükselmesi için kutsal özgürlüğü verin, beni seveceksiniz. Bana gelmek için nasıl davrandığınıza ve nasıl olmanız gerektiğine dair mükemmel bir örnek ister misiniz? - Örnek olarak İsa'yı alın, onun içinde beni sevin, onun aracılığıyla beni arayın, onun ilahi yolunda bana gelin; ama beni fiziksel formunda veya imajında ​​sevmemeli veya öğretilerinin yerine getirilmesini ayinler veya dış formlarla değiştirmemelisiniz, çünkü aksi takdirde farklılıklarınızda, düşmanlığınızda ve fanatizminizde ebediyen kalacaksınız.
72. Beni İsa'da, ama O'nun öğretisinde O'nun Ruhu'nda sevin ve ebedi yasayı yerine getireceksiniz; Çünkü Mesih adaletinde sevgi ve bilgelik, ruhumun varlığını ve her şeye kadiriyetini tanıması için insanlığa verdiğim bir birlik oluşturmak için birleştirilir.
73. Mesih sevgiyse, ben sevgi olduğumda O'nun Yehova'dan bağımsız olduğuna inanabiliyor musunuz?
74. Kutsal Ruh bilgelikse, ben bilgelik olduğumda bu ruhun Mesih'ten bağımsız olarak var olduğuna inanıyor musunuz? "Söz" ve Kutsal Ruh'un iki farklı şey olduğunu düşünüyor musunuz?
75. Yalnızca tek bir Tanrı'nın var olduğunu ve sonsuza kadar yalnızca tek Tanrı olacağını anlamak için İsa'nın insanlara öğrettiği kelimeden yalnızca bir şeyi bilmek yeterlidir. Bu yüzden O'nun aracılığıyla dedim ki: "Oğul'u tanıyan, Babayı bilir çünkü O Bende ve Ben O'nun içindeyim." Daha sonra insanlara farklı bir zamanda döneceğini açıkladığında, sadece ben tekrar geleceğim demedi, Kutsal Ruh'u, Yorganın Ruhu'nu, Hakikatin Ruhunu göndereceğine söz verdi.
76. Mesih Kutsal Ruh'tan neden ayrı olsun? Onunla Ruhu'na gerçeği, ışığı ve teselli getiremez mi?
77. Erkekler benim gerçeğime ne kadar az nüfuz ettiler ve nüfuz ettikleri bu küçük şeyde nasıl kafaları karıştı! En derin gerçeklere ulaştıklarına inanıyorlar; ama gerçeği aldatmak, öldürmek, huzuru bozmak ve birbirlerini yanlış anlamak için kullandıkları sürece, sözümün öğrettiklerinin tam tersi, insanlar gerçeğin yolunda olduklarını söyleyemezler. yürüyün.
78. Bu zamanda hepinize mesajımı gönderiyorum, O insanlar arasındayken İsa'nın ağzından insanlığa vaat edilmiş bir mesaj.
79. Bu doktrinin başlangıçta hafife alınacağını biliyorum çünkü benim sözüm aracıları gibi basit yaratıklar ve günahkarlar tarafından teslim edildi. Ama bu vahyin içerdiği gerçek geçerli olacak ve bu öğreti duyulacak, çünkü onun özünde Kutsal Ruh, Yorgan ve vaat edilen gerçek mevcuttur.
Huzurum seninle olsun!
2 notes · View notes
vashak · 5 years ago
Text
Farklı dünyalar: Eiji (2)
1. kısım - 2. kısım - 3. kısım - 4. kısım
Bu metanın bir önceki kısmında Eiji’nin Ash’le tanışmadan önceki hayatını ve Ash’e yardım etmenin onun için nasıl bir amaç haline geldiğini inceledim. Bu bölümde Eiji, Ash’i daha yakından tanıyacak ve onun iç hesaplaşmalarını keşfedecek.
Los Angeles’ta Ash, Banana Fish’in ne kadar derin bir bok çukuru olduğunu fark ettiğinde, ilk tepkisi Eiji’yi uzaklaştırmak oluyor. Hiç lafı uzatmadan ona, “Bize ayak bağı olursun. Japonya’ya geri dön,” diyor. Bu sırada 19 yılda yaşamadığı aksiyonu şu birkaç ay içinde yaşamış olan Eiji, Ash’in büyüdüğü ortamı görüp onun nasıl bir çocukluk geçirdiğini öğrenmiş ve sonuç olarak Ash’e daha da bağlanmış durumda. Dolayısıyla bizzat Ash’in ağzından bunu duymak onu çok üzüyor. Ama Ash’in haklı olduğunu ve onun iyiliğini düşündüğünü de biliyor. “Kendi kendimi bile koruyamıyorum. Ancak size dert olurum,” diyor. İşte o noktada Ash itiraz ediyor.
Tumblr media
Bu, aynı zamanda, Eiji’nin kendini Ash’in gözünden gördüğü ilk sahne. Ash lafını esirgemiyor ama Eiji’nin herhangi bir karşılık beklemeden onun için bir şey yapmasının kendisi için ne kadar alışılmadık bir şey olduğunu da ona söylüyor. Eiji içinse bu içinden geldiği için yaptığı gayet doğal bir şey. Yukarıdaki panelde Ash sözünü kestiğinde sanki, “Pek bir şey yapmadım ki. Kim olsa aynını yapardı,” diyecek gibi duruyor.
Ne acıdır ki bu sahneden sonra Ash ve Eiji tekrar baş başa kaldıklarında Yut-Lung’un oyununa gelmiş, Shorter’ı kaybetmiş ve Golzine’nin elinden kıl payı kurtulmuş olacaklardır.
Shorter’ın ölümüyle birlikte Ash ve Eiji birbirine daha da bağlanıyor. Ash, en yakın arkadaşını öldürmenin vicdan azabıyla kabuslar görürken Eiji ona Shorter’ın yasını tutabileceği bir dayanak oluyor. Ash’in onu kurtarmak için Shorter’ı öldürdüğünü düşünerek olanlardan kendini sorumlu tutan Eiji ise ne olursa olsun Ash’in yanında olmaya karar veriyor.
Tumblr media Tumblr media
Diğer metada da bahsettiğim gibi, burada öldürmenin Ash için ne kadar derin bir travma olduğunu görüyoruz. Yeri gelmişken, Banana Fish Official Guidebook – Rebirth’de Ash’in travması ile ilgili bir makalede bu harika sahne ile ilgili önemli bir noktaya değinilmiş: Ash’in burada “Ben ne hale geldim?” diyerek ağlayabilmesi Eiji sayesinde oluyor. Ash gözyaşı dökerek en azından bu travmayla yüzleşmek için bir ilk adım atmış oluyor. Bu travmayla yüzleşecek kadar kendini bırakabilmesi de kendini güvende hissettiği anlamına geliyor. İşte o güven ortamını sağlayan Eiji. Eğer Ash’in hayatında Eiji gibi yanında kendi gibi olabileceği güvendiği biri olmasaydı Ash en başta kabus bile görmeyecekti belki de. Sürekli tetikte olma zorunluluğu onu yaşadığı bütün olayların kendi üzerindeki etkisini hasıraltı etmek durumunda bırakıyor.
Vücut dilini de unutmayalım. Ash ilk başta Eiji’nin onu o halde görmesinden utanıp yüzünü saklamak için aşağı bakıyor. Eiji de Ash’i daha iyi anlamak için onun yüzünü görmek istiyor. Bu yüzden yatakta bağdaş kuran Ash’in yanına oturmak yerine yere çömelip onunla göz teması teması kuruyor. Ancak Ash kendini koyverdiğinde Eiji kalkıp yanına oturuyor ve kolunu omzuna atıp ona yanında olduğunu hissettiriyor. Bu ayrıntının animede de korunması beni mutlu etti.
Tumblr media Tumblr media
Ash’in öldürmekle ilgili bu kadar derin bir travmayla yaşadığını daha bir gün önce bir silah kaçakçısından kendisi ve çetesindekiler için onca ağır silah aldıktan sonra görmek daha da çarpıcı. Ash, Golzine’nin malikanesinde olan olaylardan sonra yine öldürmek zorunda kalacağını biliyor. Ancak yine de kendini frenlemeye çalışıyor.
Tumblr media
Ash’in bu çabası Eiji’nin gözünden kaçmıyor. Eiji, aynı zamanda, ilk defa Ash’i doğal ortamında, yeraltı dünyasından insanlarla birlikte görüyor. Onlarla birlikteyken Ash’in sırf kendi yanındayken davrandığından nasıl farklı davrandığını fark ediyor ve buradan çok önemli bir çıkarımda bulunuyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bütün espriler şakalar bir yana işte bu, tam olarak bu, Ash ve Eiji’nin ilişkisinin temelini oluşturuyor: Ash kendini masumiyetini yitirmiş bir baş belası, suç ve çete politikalarının kısır döngüsünden asla kurtulamayacak olan bir sokak serserisi olarak görüyor. Üstüne sinmiş olan kan ve barut kokusunun asla geçmeyeceğini düşünüyor. Eiji ise onu tıpkı kendi gibi bir çocuk, bir arkadaş gibi görüyor. Ash’in balkabağından korkması, onun insani yönünü temsil ediyor.
Peki ben niye tekerleği baştan icat etmiş gibi konuşuyorum? Bunu zaten bilmiyor muyuz? Biliyoruz tabii ama hikayede Ash’in kendini nasıl gördüğü ile Eiji’nin onu nasıl gördüğü arasındaki fark okuyucuya ilk bu sahnede hissettiriliyor. Zaten hemen bir sonraki sahnede Max ve Ibe’nin sohbeti de dönüp dolaşıp bu konuya geliyor.
Bu arada bir parantez açmak istiyorum. Eiji’nin Ash’i tıpkı kendi gibi yaşıtı bir arkadaş olarak görmesi onun Ash’in karizmasından etkilenmediği anlamına gelmiyor. Eiji, tabii ki Ash’in dış görünüşünün ne kadar dikkat çekici olduğunun farkında. Onun ne kadar zeki, güçlü, dirençli ve becerikli olduğunu da görüyor ve içinden (ve dışından) “vay canına” diyor. Ash her yönüyle Eiji’den farklı biri. Ama günün sonunda Eiji, Ash’in yanındayken kendini bir arkadaşının yanındaymış gibi hissediyor.
Fakat Eiji, burada da dediği gibi Ash’in yavaş yavaş öbür tarafa geçtiğini seziyor. Dur durak bilmeyen kovalamaca, köküne indikçe pisleşen mafya ve derin devlet ilişkileri derken öldürerek, sevdiklerinin ölümüne tanık olarak ve ölümü ensesinde hissederek yaşamak her geçen gün Ash’in içindeki insanlığı biraz daha öldürüyor. Her geçen gün Ash biraz daha olduğunu zannettiği o acımasız canavara dönüşüyor. Eiji bunu fark eder etmez Ash’in tamamen parmaklarının arasından kayıp “karanlık tarafa” geçmesine engel olmaya çalışıyor. Nasıl? Onun yanında olarak.
Tumblr media
Ne tesadüftür ki Eiji’nin tam kendi tanıdığı Ash’i yavaş yavaş kaybettiği hissine kapıldığı günün gecesinde yukarıdaki sahne, yani kabus görüp uyanan Ash’in Eiji’ye sarılıp ağladığı sahne oluyor. Bu aslında bir yardım çağrısı. Ash bir zayıflık anında Eiji’ye bir nevi “Ben ne hale geldim böyle?” diye içini döküyor. Zayıflık anı dedim ama bu sahne aslında Ash’in hala ne kadar güçlü olduğunu bize gösteriyor. Ash içten içe nasıl bir yola girdiğini biliyor ve içindeki çocuğa, Aslan’a, sıkı sıkı tutunmaya çalışıyor. Onun için kendi gibi ‘masumiyetini yitirmemiş’ olarak gördüğü Eiji’ye “Yanımda kal” diyor.
Eiji de bu yardım çağrısını duyuyor. Ash’e “sonsuza kadar” diye söz vermesinin arkasında (keşke o sözü animede de duyabilseydik) Shorter’dan ötürü kendini Ash’e karşı borçlu hissetmesinin yanında, Ash’in insanlığını tamamen kaybetmemek için kendisine ihtiyacı olduğunu anlaması da bence rol oynuyor.
Ancak Eiji’nin “sonsuza kadar” sözü bundan sonra olacaklarla sınanıyor.
Metanın devamı burada.
11 notes · View notes
teknohaberci · 6 years ago
Text
Tava Fiyatları – Tava Çeşitleri Nelerdir? Hangi Tavayı Almalıyım?
Tavalardan yüksek performans alabilmek için kullanım alanlarını dikkate almanız gerekmektedir. Izgara vb. yemekler için grill tavalar, kavurma, menemen vb. kendi suyuyla pişen yemekler için wok tavalar, pankek, krep vb. atıştırmalıklar hazırlamak için krep tavaları, yavaş yavaş ve kıvamında pişmesi gereken yemekler için döküm tavalar, tüm kızartma işlemleriniz için granit tavalar kullanabilirsiniz. Tava fiyatları ve çeşitleri de bu kullanım alanlarına göre değişiklik göstermektedir. Fakat genellikle tüm tava çeşitleri yanmaz ve yapışmaz, ısıya dayanıklı ve kaliteli olmalıdır.
Tava Çeşitleri
Yukarıda da bahsettiğim gibi tava çeşitleri kullanım alanlarına ve hazırlayacağınız yemeğe göre değişiklik göstermektedir. Eğer lezzetli bir balık pişirmek istiyorsanız bu iş için özel üretilen balık tavaları arasından tercihinizi yapabilirsiniz.
Grill Tava Çeşitleri
Tumblr media
Grill tavalar genel olarak et pişirmek için tasarlanmıştır. Yüzeyi genellikle tırtıklı ve et mühürlemenize imkân tanıyacak şekildedir. Düz tabanlı modelleri de mevcuttur fakat en çok tırtıklı yüzeye sahip modeller daha çok tercih edilmektedir. Mutfağınızda mangal keyfini yaşayabilmek için grill tava çeşitlerini incelemenizi öneriyoruz.
Wok Tava Çeşitleri
Tumblr media
Lezzeti kendi suyuyla pişmesinde gizli olan yemekler wok tavasında pişirilmelidir. Yassı tasarımı sayesinde yemeklerin karıştırılması da oldukça hale gelmektedir. Sadece tavayı sallayıp tüm malzemelerin kolayca karışmasını sağlayabilirsiniz. Wok tava fiyatları marka ve modellere göre değişiklik göstermektedir. İnternette küçük bir arama yaparak işinize en çok yarayacak modeli kolayca bulabilirsiniz.
Krep Tavası Çeşitleri
Tumblr media
Geleneksel kahvaltılıkları hazırlamak için işinize en çok yarayacak tava modeli krep tavasıdır. Formu pankek, krep ve bazlama gibi atıştırmalıkları hazırlamak için kusursuz olarak tasarlanmıştır. İster sabah kahvaltısı ister de gün arası atıştırmalıklar hazırlamak için krep tavası satın alabilirsiniz.
Döküm Tava Çeşitleri
Tumblr media
Bazı yemekler lezzetini ağır ağır pişmesinden alır. Kıvamını alması için yavaş pişmesi gereken yemekleri döküm tavada gönül rahatlığıyla pişirebilirsiniz. Döküm tava fiyatları da malzeme kalitesi ve tavanın boyutuna göre değişiklik gösterebilir. Eğer her zaman lezzetli yemekler pişirmek istiyorsanız döküm tava modelleri arasından tercihinizi yapabilirsiniz.
2 notes · View notes
scarsdie · 3 years ago
Text
TANRI
Yazacak sözlerim kalmadı. Bekleyecek saatlerim… En yorulmuş anlarımda,  Sessizce düşlüyorum. Belirsiz kaderim, Ve belirlediğim hayallerimi… Hiçbir şey şu anki gibi olmayacak. Tercihsiz, Yavaş yavaş şekillenmeyecek. Diğer anlar gibi… Tanrı sevmeyecek düşlerimi. Engeller tanıyacak hayallerime, Hiç engel koymamış gibi. ”Zorlu yollardan yıldızlara…”
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kampanyahaberleri · 6 years ago
Text
Tava Fiyatları – Tava Çeşitleri Nelerdir? Hangi Tavayı Almalıyım?
Tavalardan yüksek performans alabilmek için kullanım alanlarını dikkate almanız gerekmektedir. Izgara vb. yemekler için grill tavalar, kavurma, menemen vb. kendi suyuyla pişen yemekler için wok tavalar, pankek, krep vb. atıştırmalıklar hazırlamak için krep tavaları, yavaş yavaş ve kıvamında pişmesi gereken yemekler için döküm tavalar, tüm kızartma işlemleriniz için granit tavalar kullanabilirsiniz. Tava fiyatları ve çeşitleri de bu kullanım alanlarına göre değişiklik göstermektedir. Fakat genellikle tüm tava çeşitleri yanmaz ve yapışmaz, ısıya dayanıklı ve kaliteli olmalıdır.
Tava Çeşitleri
Yukarıda da bahsettiğim gibi tava çeşitleri kullanım alanlarına ve hazırlayacağınız yemeğe göre değişiklik göstermektedir. Eğer lezzetli bir balık pişirmek istiyorsanız bu iş için özel üretilen balık tavaları arasından tercihinizi yapabilirsiniz.
Grill Tava Çeşitleri
Tumblr media
Grill tavalar genel olarak et pişirmek için tasarlanmıştır. Yüzeyi genellikle tırtıklı ve et mühürlemenize imkân tanıyacak şekildedir. Düz tabanlı modelleri de mevcuttur fakat en çok tırtıklı yüzeye sahip modeller daha çok tercih edilmektedir. Mutfağınızda mangal keyfini yaşayabilmek için grill tavaçeşitlerini incelemenizi öneriyoruz.
Wok Tava Çeşitleri
Tumblr media
Lezzeti kendi suyuyla pişmesinde gizli olan yemekler wok tavasında pişirilmelidir. Yassı tasarımı sayesinde yemeklerin karıştırılması da oldukça hale gelmektedir. Sadece tavayı sallayıp tüm malzemelerin kolayca karışmasını sağlayabilirsiniz. Wok tava fiyatları marka ve modellere göre değişiklik göstermektedir. İnternette küçük bir arama yaparak işinize en çok yarayacak modeli kolayca bulabilirsiniz.
Krep Tavası Çeşitleri
Tumblr media
Geleneksel kahvaltılıkları hazırlamak için işinize en çok yarayacak tava modeli krep tavasıdır. Formu pankek, krep ve bazlama gibi atıştırmalıkları hazırlamak için kusursuz olarak tasarlanmıştır. İster sabah kahvaltısı ister de gün arası atıştırmalıklar hazırlamak için krep tavası satın alabilirsiniz.
Döküm Tava Çeşitleri
Tumblr media
Bazı yemekler lezzetini ağır ağır pişmesinden alır. Kıvamını alması için yavaş pişmesi gereken yemekleri döküm tavada gönül rahatlığıyla pişirebilirsiniz. Döküm tava fiyatları da malzeme kalitesi ve tavanın boyutuna göre değişiklik gösterebilir. Eğer her zaman lezzetli yemekler pişirmek istiyorsanız döküm tava modelleri arasından tercihinizi yapabilirsiniz.
1 note · View note
teknositesii · 5 years ago
Text
Xiaomi Mi Smart Mouse Konuşmalarınızı Tanıyacak
Tumblr media
Son zamanlarda akıllı telefon piyasasını adeta kasıp kavuran Xiaomi, artık diğer teknolojik ürünler konusunda da portföyünü genişletmekte kararlı görünüyor. Başarılı çalışmalar yapan ve akıllı telefonlarıyla diğer firmalara nal toplatan firmanın, şimdi de yeni mouse modeli ortaya çıktı. Uzun süreli kullanım ömrü sunan ve kullanıcı konuşmalarını rahatlıkla algılayabilen mouse, Xiaomi Mi Smart ismiyle ortaya çıktı. Peki bakalım yeni mouse modeli kullanıcılara neler sunuyor? Xiaomi Mi Smart Mouse Konuşmaları Algılayacak Yavaş yavaş farklı ürünlerinde de teknolojisini konuşturmaya kararlı olan Xiaomi, artık mouse konusunda da ön plana çıkmayı başardı. Konuşmaları algılayan bir mouse modeli ortaya çıkaran firma, ön siparişle de yeni ürününü tam 17.000 adet satmayı başardı. Sesli asistanın etkinleştirilebildiği bir fiziksel tuş barındıran mouse, 750 mAh kapasitesinde bir batarya gücü barındırıyor. Ayrıca tamamen şarj olan mouse 30 gün boyunca kullanım ömrü sunarken, ürünün hem kablolu hem de kablosuz modeli bulunuyor. Aynı zamanda 10 milyonun üzerinde tıklamaya dayanabilecek yeni modelin Wi-Fi ve Bluetooth 5.0 teknolojisiyle çalışacağının da altını çizelim. Metal kaydırma tekerleğine sahip olan yeni ürünün fiyatı da ortaya çıktı. Mi Smart Mouse Fiyatı Ne Kadar Olacak? Kısa süre içerisinde ortaya çıkması beklenen ürünün fiyatı da gayet uygun olacak diyebiliriz. Read the full article
0 notes
prensesannesii · 5 years ago
Text
Tumblr media
Kocaman iki ay bitti. Bebeğinle birlikte geçireceğiniz keyifli süreçler başlamak üzere. Çünkü artık seni resmen tanıyacak, gülücükler ve çığlıklar atacak, ellerini keşfedip onları birbirine vurmak en büyük mutluluğu olacak. Hazırsan 3 aylık bebek gelişimini okumaya başla!
3 Aylık Bebek Gelişim Tablosu:
* 3 aylık bebeğin, önceki ayda olduğu gibi gelişmeye devam eder.
* Yaklaşık 750 gr kilo alır ve 2 cm kadar boy atar.
* Bu süreçte bebeğin gözüne çok tombul gelebilir. Ama korkma, ilerleyen aylarda emeklemeye ve yürümeye başlayınca bu tombulluk yavaş yavaş ortadan kaybolacak
3 Aylık Bebeğin Sosyal Gelişimi:
3 aylık bebeğinin çıkardığı sesler ve mimikler artar. Homurdanır, çığlık atar, cıvıldar, dilini dışarı çıkarır, gülücükler atar ve bu yollarla seninle sohbet etmeye çalışır. Böyle bir durumda ona eşlik etmeye çalış. “3 aylık bebek nelerden hoşlanır?” diye soracak olursan, sana sergilediği hareketlerin karşılık bulmasına bayılır diyebiliriz.
Artık seni ve babasını gayet iyi tanır, yabancı korkusu da henüz yoktur. Ama birkaç ay sonra senden ayrılmak istemeyebilir ve yabancılara sevimlilik yapmayabilir, aklında olsun
3 Aylık Bebek Neler Yapar?
* 3 aylık bebeğinin hareketleri önceki aylara göre daha hızlı ilerleme kaydedecek. Artık daha iyi kontrol ettiği başını dik tutabiliyor ve hatta 45 dereceye kadar kaldırabiliyor. Yani “3 aylık bebek başını tutabilir mi?” soruna, evet cevabı verebiliriz.
* Daha yürümesine aylar olmasına rağmen ayakları üzerinde dik tutulduğunda tüm kuvvetiyle yere basıp adım atma hareketleri yapabilir. Ama tabii acele etme, bu ay da yürümeyecek. Bu sadece bir refleks!
* Bebeklerde beyin gelişimi bu ay adeta birden ilerlemişçesine gözle görülür bir artış gösterir. Artık gerçek dünya ile daha uyumlu olacak ve etrafında olup bitenlere dikkat kesilecek kadar hassaslaşacak. Özellikle senin sesini duyduğunda, doğrudan sana bakıp cevap vermeye bile çalışabilir.
* Üçüncü ay itibariyle ellerinin farkında olacak. Onları yumruk halinde değil, neredeyse tüm parmaklarını açarak inceleme ayında! Özellikle yatarken kendi ellerini incelemesi, her iki elini birbirine vurarak ses çıktığını öğrenmesi, buna sevinçle gülmesi ve iki elini kavuşturabilmesi bu ay gerçekleşecek. Hatta bu ayın sonuna doğru o ellerin oyuncaklara dokunup hareket ettirmeye yarayacağını da öğrenecek.
* Ellerinin bir şey tutmaya yaradığını anlaması ve tuttuğu cisimleri sallamaya başlaması da bu ay içinde gerçekleşecek. Hatta hareket ettirdiğinde –özellikle sesli oyuncakların– ses çıkardığını öğrenmesi an meselesi. Bunu öğrendikten sonra, o oyuncağı elinden almak kolay olmayacak. 3. ay, elindeki her şeyi de ağzına götürmesi ile devam edecek. Hatta “3 aylık bebek neden elini ağzına sokar?” diye bir sorun da olabilir. Cevabı çok basit, her şeyi ağzı ile tanımaya çalışıyor
3. Ayın Sonunda Bebeğin Neler Yapabilir?
* Yavaş hareket ettirilen bir cismi görebilmek için kafasını o yönde çevirir ve yüzüne yakın bir cismi 180 derece takip edebilir.
* Yabancılara olan tepkisi bu ay sonunda ortaya çıkar. Tanımadığı biri onu kucağına aldığında, önce inceler ve tanımadığını anladığında ağlamaya başlar.
3 Aylık Bebek Oyuncakları :
Seslere ve renklere olan ilgisinin arttığını söylemiştik. Bu özelliklere sahip oyuncaklar faydalı olacaktır. Bakalım 3 aylık bebek nelerle oynar?
* Çıngırak, 3 aylık bebeğin için uygun bir oyuncak. Sesli olması bebeğini onunla oynamaya teşvik edecektir. Salladığında ses çıkardığını kavradığı an, en seveceği oyuncaklardan biri olacağına emin olabilirsin. Bu oyuncakla hem ince motor becerileri gelişecek hem de el-göz koordinasyonu güçlenecek.
*
* Bebeğinin hareket eden ve renkli cisimlere olan ilgisini, parmak kuklaları ile karşılayabilirsin. Bu kuklaları parmağına geçir, bebeğine küçük şovlar düzenle! İlgi çekici renklerden seçmeyi unutma!
* Bu ay bebeğinin dokunsal gelişimine destek olabilirsin. Ona, yumuşak ama farklı dokulardaki oyuncakları elletebilir ve bunların neler olduğunu anlatabilirsin. Bu noktada, 3 aylık bebek oyuncak seçimi için bir öneride bulunabiliriz. Bazı bebek kitaplarının içinde yumuşak, sert, tüylü materyallerde öğretici kumaşlar oluyor; onlardan alabilir ve bebeğinin bu dokuları öğrenmesini dokunsal olarak sağlayabilirsin.
Kaynak ve daha fazlası için ⬇️
https://www.anneysen.com/ay-ay-bebek-gelisimi/3-aylik
4 aylık bebek gelişiminde görüşmek üzere sevgiyle kalın 🙏
0 notes
ayferzsln · 5 years ago
Text
Google Reklamları(google Ads)
Tumblr media
 Merhaba, bugünkü yazımda internetin gelişmesi ve herkes tarafından kullanılır hale gelmesi ile markalar tarafından oldukça tercih edilen Google reklamlarından bahsedeceğim. Şimdiden keyifli okumalar.(;
Günümüzde insanların sosyal medyaya ve internete akın etmesi ile birlikte işletmelerinde reklam ortamları yavaş yavaş değişmeye başladı. İşletmeler müşterilerini bulundukları her ortamda yakalama ve ürün veya hizmetleri ile ilgili bilgilendirmeye çalışmaktadır. Google Ads  Google’un sağlamış olduğu bir reklam ortamıdır. İşletmeniz ile ilgili çeşitli anahtar kelimeler üreterek Google arama motorunda üst sıralara çıkabilirsiniz. 
Böylelikle hedef kitlenizi yakalayabilecek ve ürünleriniz onlara gösterebileceksiniz. Burada dikkat etmeniz gereken en önemli nokta; doğru anahtar kelime seçimidir. Kullanılacak anahtar kelimeler rastgele belirlenmemelidir. Detaylı bir hedef kitle analizi sonucunda anahtar kelimeler belirlenebilir. Doğru anahtar kelimeler işletmenizi duyurabilir ve satış yapabilirsiniz. Örneğin kullanıcılar  belirlemiş olduğunuz anahtar kelimelerle Google da arama yaptığı zaman karşısına reklamınızı çıkarabilirsiniz. Böylelikle kullanıcılar işletmenizi tanıyacak ve ürünleriniz hakkında bilgi sahibi olacaktır.
Google Reklamlarının sağlamış olduğu bir çok avantajda bulunmaktadır. Bunlardan en önemli olan sonuçların oldukça detaylı bir şekilde analiz edilebilmesidir. Reklamınızın kimlere ulaştığını, kimler üzerinde etkili olduğunu, rahatlıkla görebilirsiniz. Kısaca söylemek gerekirse reklam başarı oranınızı görebilir ve ona göre hareket edebilirsiniz. Diğer reklam ortamları maliyeti ile kıyaslandığı zaman Google Adwords’ te harcayacağız maliyet oldukça düşüktür. 
Google Ads hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak ve kullanmak isterseniz aşağıda bırakacağım linkten güvenle bilgi sahibi olabilirsiniz.
www.anatoliasystem.com/google-reklam
0 notes