#tam sohbet
Explore tagged Tumblr posts
chatsohbetodalari · 1 year ago
Text
TamSohbet mIRC sohbet chat odaları, Kaliteli IRC sohbet ortamı arayanların en uğrak web muhabbet odaları. Türkçe mIRC sohbet ağımız ile aradığınız bütün mIRC Sceriptlere güvenli bir şekilde ulaşabilirsiniz. Bedava ücretsiz ve parasız sohbet chat odaları arasından en çok tercih edilen platformlardan biriyiz. Gelişen arz taleplere göre IRC sunucumuz kullanıcılarına seçenekler sunmaktadır. Tamsohbet mIRC sohbet chat kanallarımıza bağlanarak özgürce seviyeli arkadaşlıklar kurabilirsiniz.
İçindekiler
TamSohbet Nedir?
TamSohbet mIRC Nedir?
TamSonbet mIRC Odaları
SöyleNet mIRC Sohbet
ZurnaNet mIRC Sohbet
Geveze.Org mIRC Sohbet
mIRC Sohbet
Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları
Tamsohbet mIRC nedir?
Zurna mIRC nedir?
SöyleNet mIRC nedir?
Geveze mIRC nedir?
Bu mIRC istemcileri nasıl kullanılır?
TamSohbet Nedir?
TamSohbet mIRC, internet üzerinden kullanıcıların anlık olarak iletişim kurabildiği ve sohbet edebildiği bir platformdur. İnsanlar genellikle farklı konular hakkında sohbet etmek, yeni insanlarla tanışmak veya hobilerini paylaşmak için TamSohbet‘i tercih ederler. TamSohbet Script platformları, kullanıcıların metin tabanlı sohbet odalarına katılmasına ve diğer kullanıcılarla etkileşimde bulunmasına olanak tanır.
Sohbet chat ve muhabbet odaları, internet üzerinde insanların bir araya gelerek çeşitli konularda sohbet etmesini sağlayan platformlardır. Bu odalarda kullanıcılar, anlık mesajlaşma veya grup sohbetleri yoluyla iletişim kurabilirler. Sohbet odaları, insanların farklı ilgi alanlarına sahip kişilerle tanışmasını ve sohbet etmesini sağlayarak sosyal bağlarını güçlendirir.
Tamsohbet odaları genellikle belirli bir konuya veya ilgi alanına sahip kullanıcılar arasında etkileşimi kolaylaştırmak amacıyla oluşturulur. Örnek, eğlence, müzik, oyun, teknoloji, moda gibi konularda sohbet edebileceğiniz özel odalar bulunur. Kullanıcılar, bu odalarda hem bilgi alışverişi yapabilir hem de ortak ilgi alanlarına sahip insanlarla bağlantı kurabilir.
0 notes
oztturk · 2 months ago
Text
Tam bu saatler de hanımla dışarı çıkıp kokoreç yemeğe felan gideceksin Üsküdar sahilinde arkasına bir de hafif bir tatlı yanında çay rüzgar yüzünüze vurucak hanımın dizlerine omuzlarına şal örteceksin öyle bir kaç saat sohbet edeceksin
353 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 5 months ago
Text
Teyze Kızının Eltisi! (1) (Murat 45 Y., Aydın)
20 yıllık evli, 1 çocuk babası, 45 yaşında biriyim. Elektrik malzemeleri sattığım, aynı zamanda taahhüt işleri yaptığım bir dükkanım var. Her geçen gün büyüyen bir ekibim var. Aslında Aydın'lıyım, ama İzmir'de yaşıyorum. Gençliğimden beri hep çapkındım. Hayatımda hiç profesyonel bir kadınla olmadım. Bu kadar çok aldatmayı seven kadın varken ve de evini ihmal eden bunca adam varken para verip bir kadınla olmak bana göre değil.
Geçen yıl Ekim ayında teyzemin torununun sünnet merasimi için Aydın'a gitmemiz gerekti. Teyze kızıyla birlikte büyümüştük. Gitmezsem annem, teyzem ve teyze kızı beni mahvedelerdi. Karımla beraber Pazar günü gittik. Zaten 90 km yol, annemde akşam yemeği yeyip, giyinip salona gittik. Herkes hoşgeldin muhabbeti yaparken, teyze kızıbın eltisi Hale geldi masaya, annemin elini öpüp sohbete başladı. Sonra da dönüp benimle ve karımla konuştu. Uzun zamandır görmemiştim, ama değişik geldi gözüme. Daha önce merhaba - merhaba'da kalan sohbet, sünnet çocuğu salona girene dek sürdü. Düğün bitip eve geldiğimizde, anneme, "Hale ne kadar konuşkanmış, ilk defa bu kadar konuştuk!" dedim, annem de Hale'yi çok övdü.
Genelde Cumartesi akşamı komşu esnaflardan oluşan grubumuzla meyhaneye gider, geç vakit eve döner, evde de devam ederdim. Düğünden üç hafta sonraki Cumartesi akşamı rakımı koydum, laptopta takılmaya başladım. Face'de hani var ya yan tarafta tanıyor olabileceğin kişiler, orda Hale vardı. Saate baktım, 00:12'ydi. Kocasıyla çok daha samimi olduğum için baştan tereddüt ettim, ama sonra arkadaşlık isteği yolladım. Daha 1 dakika geçmedi ki, kabul edildiği, sohbet edebileceğimiz mesajı geldi messengerdan. Merhaba ile başlayan konuşma sabaha karşı saat 04:00'de bitti, ki bitmesini ikimiz de de istemiyorduk. Rakının verdiği cesaretle sohbeti istediğim gibi her noktaya getiriyordum. Gece saat 01:30 da telefonlar verilip Whatsap'a geçmiştik. Sabaha karşı 04:00'de yatarken, ailesi, hatta teyzemin kızı ile ilgili bildiklerimin tamamının yanlış olduğunu öğrenmiştim.
Ertesi gün öğlen gibi uyanabildim. Öğleden sonra, "Naber?" diye mesaj attım. Gece öyle kararlaştırmıştık. Yanımızda birilerinin olması ihtimaline karşı (Naber?) yazacak, cevap gelmesini bekleyecektik. "İyi, senden?" diye cevap geldi. "Dışarıdayım." dedim. O da evde yalnız olduğunu söyledi. Kocası Ayhan bir kepçe ile başladığı işi büyütmüş, büyük projelerin altyapı işlerini yapan koca bir şirket haline gelmişti. Hale'nin şikayeti de bu yöndeydi. "Fakir, ama mutluyduk!" demişti. Gece öğrenmiştim, Hale benden 4 yaş küçüktü, oğlu ve kızı da babalarıyla çalışıyordu. Yaklaşık 4-5 saat yazıştık yine, akşam müsait olursak yazışırız dedik.
O gece seks hayatlarımızdan bile bahsettik. Ayhan iyi bir kocaymış, ama son dönemde çıkan şeker hastalığı nedeniyle eskisi gibi sertleşemiyormuş. Daha ikinci akşamda açık açık seks hayatlarımızı konuşuyorduk. Karımın çok güzel olduğunu, harika bir çift izlenimi verdiğimizi yazdığında, "Gösterdiği kadar dişi değildir!" diye durumu anlattım. Evet, karım yatakta iyiydi, ama 20 yıl boyunca bir kez istemedi, hep isteyen bendim. O da tam tersi olduğunu, kendisinin Ayhan'a sürtündüğünü, onu bir şekilde ateşlediğini söyledi. Mesela hiç bilmiyordum, meğer onlar da her Cumartesi masa kurar rakı içerlermiş, hatta ailece, sonra çocuklar çekilince de bir şekilde mutfakta başlayıp yatakta bitermiş geceleri. "Hatta akşam yeni çıkmıştım yataktan, şöyle bir bakayım Face'e dedim, sen denk geldin!" dedi. "Ayhan nerde şimdi?" dedim. Bana bir foto attı, Ayhan yatakta yanında yatıyordu arkası dönük. "Uyanacak, yakalanacağız!" yazdım. "Top atsan uyanmaz, ama sabah da 07:00'de dikilir ayağa!" dedi. Bütün gece konuştuk.
Yine sabah işe gittim, öğlen yazıştık. Akşam üzeri yalnız olduğunu, Ayhan'la oğlanın bilmem nereye gittiğini, kızının da sevgilisi ile buluşağını söyledi. "Gelsem çıkar mısın?" dedim. "Çıkarım, ama gelme, akşam vakti yollar kalabalık olur!" dedi. Herkes çıkınca dükkanda kalıp aradım. Bir saate yakın konuştuk. "Yarın sabah İncirliova'da işim var, Aydın'a uğrarım!" dedim. "Tamam!" dedi. Anlaştık, saat 10:00'a kadar işimi bitirip, onu evine yakın bir yerden alacaktım. İşin kötüsü teyze kızının ve görümcesinin de olduğu, zemin katında kaynana ve kaynatasının yaşadığı aile apartmanında oturuyordu. İşim falan yoktu, canım seks istiyordu. Akşam konuşurken son sözü, "Bak birşeyler umarak gelme, biz akrabayız, sadece oturup konuşacağız!" oldu. "Tabii ki!" dedim.
Saat tam 10:00'da sözleştiğimiz yerdeydim. Aylardan Kasım olmasına rağmen hava günlük güneşlikti. Arabadan inip, karşısına park ettiğim marketten içecek ve yiyecek birşeyler aldım. Tam arabaya doğru giderken onu gördüm. Diz üstünde bir elbise giymiş, mevsimlik bir deri mont ve güneş gözlükleriyle salına salına geliyordu. Bu kadın 41 yaşında gibi değildi. Arabaya bindik. Gençliğimden bildiğim Çine çayı tarafına sürdüm arabayı, ama açıkcası ne yapacağımı da bilmiyordum. Daha şehirden çıkar çıkmaz elini tuttum. "Ne yapıyorsun?" dedi, ama elini çekmedi. Birkaç köy geçip uygun bulduğum bir alana çektim arabayı. Bir sigara yaktım, ona da tuttum, ama kendi sigarasından yaktı. O ara Ayhan aradı. Ona, "Güzellik salonundayım!" dedi, az konuşup kapattı.
Telefonu kapatır kapatmaz uzanıp dudaklarından öptüm. Karşılık verdi. Arabanın içinde öpüşmeye devam ederken elimi beline, ordanda kalçalarına kaydırıp kendime çektim, arabanın içi genişti. Bir ara kafasını çevirip, "Kimse gelmez değil mi, aman kimse görmesin!" dedi. Şom ağızlı kadın, daha cümlesi bitmeden 50 metre ötemizde bir araç durdu. Arabadaki kadın arka koltuktan kalktı, aradan ön koltuğa geçti. Bizimki kafayı çevirme refleksi bile göstermedi ve "Aaa, onlar da mı sevişmeye geldi ki?" dedi.
İçimden, (Hani birşey olmayacaktı, biz akrabaydık?) dedim. 50 metre çaprazımızdaki arabada kadınla adamın öpüştüğünü varsaydığım hareketleri başladığında, biz çoktan gözlerimiz orda, ama dudaklarımız birbirinde, benim parmaklarım onun amcığında, onun eli fermuarımı açıp avucuna aldığı yarağımda, sevişiyorduk. O (Kimse görmesin aman!) modundaki Hale kendini kaptırmış, parmaklarımın ucunda zevk çığlıkları atarken yarağımı öyle sıkıyordu ki, boşalacağım sandım. Kalçalarımı geri çekip yarağımı elinden zor kurtardım.
Diğer arabadaki kadın adamın yarağına eğildi, ben de tam tersini yapıp Hale'nin amcığına eğildim. Hale onları seyrediyor, yüzünü saklamak için en küçük bir girişimde bulunmuyordu. Yalayıp parmaklarımla sikerek yarım saat kafam aşağıda kaldı. Kafamı Hale'nin amından kaldırdığımda, diğer arabadaki çiftin arka koltukta olduklarını, kadının adamın kucağında hopladığını, ikisinin de yüzünün bizim arabaya doğru dönük olduğunu gördüm. Hale de ben amcığını kurcalarken orgazm olmuş, gözleri kaymış, onlara bakıyordu. Birer sigara yaktığımız anda diğer araba yanımızdan geçti. Kadın ön koltukta, başı kapalı, adam ile birlikte bize bakarken, Hale de onlara bakıyordu.
Sonra arabadan indik. Elele dere kenarında yürüdük biraz. Sonra öpüşerek tekrar arabama döndük. Hale arka kapıyı açıp, arka koltukta domaldı ve "Girsene!" dedi. "Ben sana değer veriyorum, ilk seferimizin sefil bir dere kenarında olmasını istemem!" dedim. Ama yine de eğilip parmaklarımı ve dilimi amına gömdüm. Aslında derenin karşısında, 300 metre mesafemizde sürüsünü yayan ve değneğine çenesini dayamış bizi seyreden çobanı görmeseydim sikerdim de. O gün ben de boşaldım, ama ağzına boşalınmasını sevmediğini söyledi. Emdi, boşalmaya yakın arabanın yanında, çobana karşı boşaldım. O gün sanırım 5-6 saat seviştik, ama sikişmedik. Geri döndük.
Evinin neredeyse 50 metre yakınına kadar gittik. "Gel kahve içelim!" bile dedi. Bu kadın kendine öyle güveniyordu ki, ben tırstım resmen. Giderken arkasından baktığımda elbisesi kırış kırış, iyice kısalmış, neredeyse götünün altına kadar sıyrılmıştı. Her akşam yazıştık, konuştuk. Bir hafta geçmeden, "Beni nerde nasıl sikeceksin?" diye inler oldu konuşmalarda. Tabii benim ona, "Şöyle sikeceğim, böyle kanırtacağım!" demelerimden sonra. Ama bu arada o ilk günü de konuştuk, "Hani herkesten korkar olmana rağmen, o gün çaprazımızdaki arabada sevişen çiftten yüzünü kaçırmadın, çobanın karşıdan seyrettiğini bile bile domalıp sik dedin!" dedim. "Çok tahrik oldum!" dedi. O gün ikimizin de sevişirken seyredilmekten zevk aldığımızı anlamış olduk.
Bir hafta sonra, aynı gün, Aydın'da günlük kiralık evlere baktım. Bir tane buldum, tam şehrin göbeğinde, orada buluşmaya karar verdik. Ben biraz erken gittim. Birkaç malzeme aldım. Yarım saat sonra aradı. Binaya girişi tarif ettim, 5. katta 1+1 bir daireydi. Kıyafetlerimizle ayakta öpüştük biraz, sonra soyunmaya başladık. Kırmızı dantelli bir sütyen ve kırmızı dantelli bir tanga giymişti. Dudaklarından başlayıp memelerine, ordan da amcığına yalaya yalaya indim. Sonra o aynını yaptı. "69 yapalım!" dediğimde, "O ne?" dedi. İlk yarım saati birbirimizin ağzında geçirdik. Amını yalarken parmağımın biriyle de göt deliğiyle oynuyordum.
"Acelemiz yok!" dedim ayağa kalkıp bir sigara yaktım. Oturma odası tarafına geçtik, L şeklinde koltuk takımı vardı, oraya oturdum, bu da yanıma oturdu. Ellerimiz birbirinin vücudunda, o yarağımla oynuyor, ben kalçalarını avuçluyorum. Sigaralar bitince, "Gel!" dedim buna, hemen üstüme çıktı. Uzanıp perdeyi açtım, karşı binalar yakın değildi, ama en fazla 50 metre vardı aramızda. Yarağımı amına aldığında, 15 gündür konuştuğumuz sikişme nihayet gerçekleşmiş, amına alttan pompalarken, memelerini ağzıma almış emiyor, iki elimle kalçalarını kavramış sıkıyor ve kucağımda hoplatıyordum.
15 gündür konuşuyor olmak mı? Karşı binalardan seyredildiğimizi düşünmek mi? Yoksa yarım saatten fazla birbimizi yalamamızın etkisinden mi? Bilmiyorum, ama birkaç dakika içerisinde ikimiz de boşaldık. Boşalıp yanyana oturunca perdeyi çekip kapattı. Sevişirken hiçbir şeyi takmayan kadın, sevişme bitince genç kız gibi utangaçlaşıveriyordu. O güne dek sormamıştım, "Daha önce kimseyle oldun mu?" dedim. "Çok istedim, ama kimseye güvenemedim!" dedi. O da bana sordu. "Yemediğim nane kalmadı!" dedim.
Karım 20 yıllık evliliğimizde götten vermediği için göt sikmeyi severdim. Az önce sevişme esnasında parmağımla göt deliğiyle oynarken Hale hiç kasmamıştı. O nedenle elimi götüne atıp, "Şimdi sıra bunda!" dedim. "Çok severim! Birkaç sene öncesine kadar ne Ayhan teklif etti, ne de ben istedim. Birkaç yıl önce senin teyze kızın götten sikilmeyi daha çok sevdiğini ballandıra ballandıra anlatınca denemek istedim ve Cumartesi alkollüyken Ayhan'a siktirdim. O günden beri bazen hiç amıma almadan alırım götten!" dedi. Zaten bu konuşmalar zıpkın gibi yapıyordu beni, koltukta domalttım. Ayağa kalkıp amına soktum, birkaç gitgelden sonra da götüne yüklendim. Hale, "Seninki Ayhan'ın sikinden kalın, kafası girene kadar yavaş!" dedi bir an. Kafası girince bir, "Immmhhh!" çıktı ağzından. Benden de bir, "Ohhhh!" çıktı. Hale, "Perdeyi açayım mı?" dedi. "Aç!" dedim. Uzanıp açtı.
Aydın'ın göbeğinde perdeler açık, teyze kızının eltisini götünden sikiyordum, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ohluyor, Ahlıyor, "Yavaş... Daha sert!" diye beni yönlendiriyordu. Arada kalçalarını tokatlıyor, ya da uzanıp göğüslerini sıkıyordum. O da amına parmaklarını sokmuş, benim tempoma göre kah hızlı hızlı kah yavaş yavaş kendini sikiyordu. "Şimdi kaç kişi bizi seyredip 31 çekiyordur acaba karşı binalardan?" dediğimde, "Offf, ahhhhh, evetttt, seyretsinler, aşkım beni ne güzel sikiyor götümden!" diye sayıklıyordu. Parmağımı ağzına soktum ve "Yala da ağzına da bir tane istediğini görsünler aşkım!" dedim. Hale, "Ohhh, evettt, gelip soksunlar, ağzıma, amcığıma, götüme, her deliğim dolsun!" derken kendimi tutamadım, götünden çıkarıp amına soktum. Hale, "Ohhhh, aşkım çok güzel sikiyorsun, ohhh!" diyerek orgazm olduğunda, ben de içine boşaldım...
O gün 10:30'da başladığımız sikiş saat 15:00'de bitti.
[Murat]
Seks
184 notes · View notes
selcandy · 2 months ago
Text
Lise kaçtaydım hatırlamıyorum ama son iki senemde okula hep arkadaşlarımla gidip geldiğimden ötürü çok yüksek ihtimalle 1 veya 2’deydim diye düşünüyorum; sabahın köründe okula yürürken hayatımın en iğrenç manzarasıyla karşılaşmıştım. Kafamı sola, yolun olduğu tarafa çevirdiğimde benimle neredeyse aynı hızda hareket eden bir taksinin şöförü, bir eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle kendi kendine “bir şey” yapıyordu. O şeyin ne olduğunu bence anlamışsınızdır, dile getirmek istemiyorum. Dehşet içinde adamın suratına baktığımda onun da gözlerini dikip bana baktığını fark etmiştim, o bir saniyelik bakışma bana bir saat gibi gelmişti, sonlarına doğru pis pis sırıttığını da hatırlıyorum. Normalde bi’ 50 metre daha yürüyüp sağa dönünce yokuş aşağı inip hemen okulun önüne çıkabiliyor ve hep o rotayı kullanıyordum ama bunu fark ettiğimde - şansıma - hemen sağımda yine aynı sokağa inen merdivenler vardı. Can havliyle merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştım. İnsan böyle zamanlarda ne hisseder, biraz bundan bahsetmek istiyorum. Özellikle de karşı cinsten olan okuyucular için.
Şimdi öncelikle şunu söylemeliyim ki bu tip tacizlere hangi yaşta maruz kaldığınız önem teşkil etmiyor değil. Zaten bu sapıklar, bu tip sapkınlıkları -18 bireyler karşısında çok daha arsız, çok daha göstere göstere yapmaktan çekinmiyorlar çünkü çok yüksek ihtimalle birazdan bahsedeceğim psikolojiye bürüneceğimizi adları gibi iyi biliyorlar. Öncelikle korku geliyor, korku ama “ay az kalsın araba çarpıyordu, çok korktum” veya “ben karanlıktan çok korkarım” korkusu değil, bambaşka bir korku. Belki şu yaşımda aynı şey başıma gelse soğukkanlılıkla bağırıp çevrenin ilgisini çekebilir, direkt plaka alıp ilgili yerlere şikayet edebilir, korkmamayı veya sessiz kalmamayı başarabilirdim ama o an oradaki korku, aksine çevrenin dikkatini hiç çekmeden, sadece yok olmayı dileten bir korku sanki.
Sonrasında kendini suçlama evresine geçiyorsun ki en tehlikeli evrelerden biri bu. “Bu çorabı giymeseydim keşke” gibi, “eteğim çok mı kısa benim”, “keşke saçlarımı toplasaydım” gibi kaygılarla hatayı kendinde arıyorsun. Şu kadar netim ki bu sorgulamayı tacize maruz kalan her kadın elinde olmadan yaşar. Uğradığın haksızlık yetmezmiş gibi bir de sen kendine haksızlık etmeye başlarsın.
Bir sonraki evrede yabancılaşma gelir, karşı cinse yabancılaşma. Mesela, o kadar eminim ki lisedeki erkek arkadaşlarımdan birisinin bile kötü niyetli olmadığına, aksine hepsinin pırıl pırıl insanlar olduklarına ama istemsizce kiminle göz göze gelsem “ne bakıyor bana bu” diye rahatsız olduğumu hatırlıyorum. Hatta o dönemde en çok muhatap olduğum erkek arkadaşlarımdan biri olan E., “ben sana farkında olmadan kötü bir şey yapmadım değil mi” diye sormuştu bana çekingenliğimden ve soğukluğumdan ötürü. Üzülmüştüm. Belki şimdi gündemde olan meselelerden ötürü neden kadınların devamlı “erkekler, erkekler” diye genelleme yaptığını buradan yola çıkarak biraz olsun anlayabilirsiniz. Böyle durumlar insanı önce kendisinden, sonra karşı cinsten iğrendiriyor çünkü.
Yalnızlık, bu tip durumlarda en çok hissedilen şeylerden biri oluyor. Sanki senin ayıbın söz konusuymuş gibi kimseye hiçbir şey anlatmak istemiyorsun ilk etapta çünkü. Belki de herkesten önce sen kendi ellerinle kendini yargıladığından, herkes yargılar sanıyorsundur. Belki de bununla hiç alakası yoktur, olayın kendisi pis olduğu için karşındaki kişi annen, arkadaşın veya içini bilen bir yakının olsa bile ona pis görünmek istemiyorsundur. Bu ayrımı tam olarak anımsayamıyorum açıkçası, sadece yaşanan durum karşısında son derece yalnız hissettiğimi hatırlıyorum.
Kabullenme ve normalleştirme, en berbat evresi. Yukarıda E. diye bahsettiğim erkek arkadaşımla karışmasın, hemcinsim olan başka bir E. ile aramızda ilerleyen günlerde nihayet taciz üzerine bir sohbet gelişiyor ve o da bana metroda yaşadığı iğrenç bir olaydan bahsediyor. Ben resmen rahatlıyorum “herkese oluyor demek ki” diye. Üstelik o arkadaşım şimdi tesettürlü değil ama o yıllarda evden okula, okuldan eve başı örtülü gelip giden bir arkadaşımdı. İyice normalleştiriyorum sonra “bak bak, benim görünüşümle alakalı değilmiş, benimle alakası yokmuş” diye. O kadar sakıncalı, o kadar kafaya yerleşmemesi gereken bir düşünce ki bu “normalmiş” düşüncesi, yetişkin halimle gözden geçirince tüylerim ürperiyor.
Ve ne yazık ki o yaşlarda, hatta daha erken yaşlarda “hiç böyle bir şeye maruz kalmadım” diyebilecek hemcinslerimin sayısı yok denecek kadar az. Annenizin, kardeşinizin, ablalarınızın, kız arkadaşlarınızın başına hiç gelmedi sanıyorsanız, muhtemelen hiç anlatmadıklarındandır. İşte o yaşlarda böyle şeylere maruz kalmak, o akılla çok yanlış çıkarımlar yapmana yol açtığı için esasında farkında olmadan o zihniyet eşliğinde yetişme riskiyle karşı karşıya kalıyorsun. Kabullenmiş ve normalleştirmiş bir şekilde ilerliyorsun, başına gelenle başa çıkabilmek için böyle yanlış bir yöntem üretmişsin çünkü: “Normal, herkese oluyor.”
O sorunlu gelişmiş psikolojinin neticesinde, “adil dünya inancı”nın da etkisiyle hemcinsini suçlayarak kendini rahalatma eğilimi sergiliyorsun. “Gece gezerken tecavüze uğramış, ben gece gezmiyorum öyleyse benim başıma gelmez” diye rahatlamaya çalışırken, elinde olmadan gece gezen hemcinslerini ayrıştırıyorsun. “Kısacık etekle dolaşırsa öyle olur” derken, aslında “ben giymiyorum o kadar kısa etek, güvendeyim” demiş oluyorsun. Zaten toplumda her gün bir sürü kadın katledilirken, Özgecan gibi, Münevver gibi, İkbal gibi isimler infial yaratıyor. Adil dünya inancına ters çünkü, Özgecan’a bakıp “o da şöyle yapmasaymış” diyemediğinden ötürü paniğe kapılıyorsun. “Lan, Özgecan benim, ben Özgecan’ım” derken buluyorsun kendini, o sorunlu psikoloji bu gerçeği kabullenemiyor.
Kabul edelim, şu aralar herkes sevdiği hemcinslerine “ne olur dikkat et, işten dönerken ara sokaklarda yalnız başına yürüme” diyor ama aslında bu istek bile özünde ne kadar sorunlu. Ben de isterdim kız kardeşime “inadına gezicez, inadına tozucaz kardeşim” diyebilmeyi ama ben de her akşam “sağ salim vardın mı eve” diye onu arıyorum mesela. Aslına bakarsanız bu konuda insanları anlamak için elimden geleni yapıyorum, bu “ona oldu ama bana olmaz” kafasını. Bu onların bilinçli olarak değil, akıl sağlıklarını korumak için geliştirdikleri savunma mekanizmaları esasında.
Sorunlu gelişmiş bir psikolojinin sonuçlarının özetinin de özeti bu ama şimdi durup bir düşünün - bunun kaynağındaki etken kim ya da ne? Birisinin sabahın 7’sinde uçkurunun derdine düşecek kadar azmış olması ve yaptığı şeyi öğlene doğru unutacak kadar az garipsemesi, aslında bir kadını kaç evre halinde, kaç aşama boyunca etkiliyor ve nasıl bir sonuca varmasına yol açıyor? Bu aşamalar, aslında kadınlarla ve kadınlıkla hiçbir derdi olmayan, aklıselim erkeklere olan bakış açımızı ne kadar etkiliyor? Bu iki cinsin arasında nasıl soyut bir uçurum oluşuyor, bu uçurumun asıl nedeni kim ya da ne?
Biraz anlamaya çalışırsanız, kadın bu savaşı tek başına vermek zorunda kalmaz belki. Ben “-izm”lere gönül vermemiş bir insan olarak, bu savaşta erkeklere yer olmadığını değil, aksine onların da desteğine ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.
79 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Merhaba arkadaşlar bugün sizlere atacağım hikayeyi hiç okumadım attıktan sonra okuyacağım . Merhaba sertsikici06 blog okuyucuları ben Saliha Sultanbeyli de özel bir hastanede sağlık Bakanlığı'nın atadığı devlet memuruyum. 43 yaşında 2 çocuk annesi 180 boyunda 69 kg esmer türbanlı bir kadınım. Eşim Fatih seks delisi bir manyak belki çoğunuz yalan konuştuğumu falan düşünürsünüz kocam benden 17 yaş büyük yani 60 yaşında ama kocamda ki seks hırsı hiç dinmiyor. 5 yıl önce seks yaparken bana 2 erkek tarafından sikilmiş olsan 2 . Erkeğe nereni siktirirdin diye sordu. Daha önce hiç anal seks yapmamıştık kocam benden önce 1 kez evlenip boşanmış eski karısı götten veriyormuştu bir kaç kez istemişti ben vermemiştim cevap olarak götten verirdim dedim dediğim gibi hemen hemen her gece seks yaparız. Artık seks oyuncakları almaya başladı bir keresinde 27 cm uzunluğunda kapkara bir plastik zenci yarağı almış ben amından sikerken bunu götüne sokmayı deneyeceğim bakalım ne kadar alabilirsin dedi olmaz desemde yağladı krem sürdü dediğini yaptı ilk başlarda açıyor yapma desemde yüklendi hepsini soktu. Hemen hemen her gece götümü sikmeye başladı o plastik yarağı artık amıma sokuyordu .
Bir iş yemeği için eşimle birlikte sağlık bakanlığına gittik orada lise arkadaşım Hülya ile karşılaştım laf lafı açtı konu kocamın yaşlılığına geldi Hülya laf arasında 60 a dayandı artık sikemiyordur dedi bende yooo her gece siker sikilmekten halim kalmıyor dedim güldü ciddiyim bak boştan yere gülme hülyacığım . Kulağıma eğilip benimki belki 2 ayda bir ancak oda zorlamayla ben isterim de ancak dedi bu yüzden inanmıyorum dedi bende onun kulağına inanmazsan bir bahane bul bu gece bende kal gözlerinle gör dedim .
Akşam oluyordu Hülya giderken bu gece olmasada bir gece sendeyim merak ediyorum dedi tokalaşıp ayrıldık aradan tam hatırlamıyorum ama 1 ay falan geçti bir komşumuz cenazesi için akraba eş dost toplanmıştık vefat eden kişi Hülya nında akrabası sayılırdı cenazeden sonra yanıma gelip bu gece sende kalacağım dedi yemek yenmiş cenazeye gelenler birer ikişer dağılmıştı ben eşime hadi başsağlığı dileyip gidelim misafir gelecek dedim kulağıma eğilip ne misafiri ya saçmalama aşkım dedi sen her zaman ki rutinini yaparsın zaten seni merak ettiği için bizde kalıyor dedi anlamadım canım ne demek istediğini ben başsağlığı diliyoruz yolda anlatırım dedim aileye başsağlığı dileyip arabamıza gittik sınıf arkadaşım Hülya yı sana anlatmıştım resimlerini göstermiştim ya o gelecek bir keresinde istemeden senin hakkında her gece yaptığını söyledim inanmamıştı çok merak etmiş bu gece bizde kalacak aşkım zaten seksimizi görmeye geliyor dedim kocamın sikine gözüm takıldı resmen çadır kurmuştu hadi o zaman eve gidip hazırlık yapalım dedi akşam olmuş Hülya gelmişti hoş sohbet ettik yatak odasının bitişiğindeki odayı Hülya ya yer yatağı yaptım çocuklar uyumuştu kocam yatak odasına gitti Hülya ile 5 dakika kadar sohbet ettik hadi git valla kapını kapatma eğer kapatırsan içeri girerim dedi gülüştük odaya geçtim Hülyanın dediği gibi kapıyı açtım kocam çırılçıplak yatakta beni bekliyordu yetağa girer girmez öpüşmeye başladık ilk defa biri tarafından izlenmek ve izlediğini bilmek kocama da banada ayrı bir haz veriyordu hada fazla amımı yaladı memelerimi her zamankinden daha fazla emdi artık sikme zamanı gelince battaniyeyi açtı birden yüklendi bu gece daha ateşli sikiyordu bir ara kapıya doğru baktım Hülya elini amına uzatmış okşuyordu kocama Hülya da gelsin mi diye sordum nasıl istersen aşkım dedi yataktan indim Hülya yı alıp yatağa getirdim kocamla öpüşmeye başladık Hülya yı okşuyorduk Hülya inliyordu kocama hadi arkadaşım bu gece senin göster bakalım bütün seks hünerlerini dedim o plastik yarağı alıp pufun üzerine oturdum kocam hülyayı yalamaya başladı Hülya sonrada yalarsın sok kökle parçala beni erkeğim ol diye inliyordu kocam bana yaptığı gibi misyoner pozisyonuna geçirdi birden yüklendi hepsini soktu Hülya sanki ilk kez yarak yiyormuş gibi bir bağırdı çocuklar uyanmıştır hemen geceliğimi giyinip odalarına koştum küçük oğlum uyanmıştı biraz yanında yattım uyuttum belki 20 dakka ayrı kalmıştım kocam ve Hülya dan yanlarına gittim kocam hülyayı domaltmış sikiyordu alta eğilip Hülya nın klitorisini dillemeye arada bir kocamın sikini yalamaya başladım benim arkadaşım Hülya artık kocamın karısı olmuştu hemde kendi ellerimle arkadaşımı kocamın koynuna sokmuştum. Sabah ezanları okunurken ben uyanmıştım kocam ve Hülya devam ediyordu ben kalkıp banyoya girdim boy abdesti aldım giyinip salona girdim orada namazımı kıldım pişmanlık duygum olmadı ama ilerisini düşündüm nasıl yapılır ne diyebilirdim kanepeye uzanıp uyudum çocuklar okula gitmek için hazırlanıyordu onları yolcu edip yatak odasına gittim Hülya bitmişti kocam banyoya gitmişti Hülya yataktan doğruldu beni dudaklarımdan öptü harika bir gece yaşadım ömrüm boyunca hiç bu kadar zevk almadım Saliha çok şanslı bir kadınsın müthiş bir kocan var dedi bende ne zaman istersen gel canım benim kocam artık seninde kocan dedim . Halen devam ediyor artık 3 üz aynı yatakta yatıyoruz Hülya boşanmak için mahkemeye başvurdu bende rahatladım kocamda artık 2 kadınla seks yapıyor o daha da mutlu.
134 notes · View notes
uzerindesurtuneceginsertlik · 10 months ago
Text
İş ortağım
Her şey çalıştığım iş yerinde Erdal adında yeni evli bir arkadaşın işe girmesiyle başladı. Erdal benden iki yaş büyüktü. Ara sıra işyerine gelen karısıyla da tanıştırdı beni… 
Gül benimle aynı yaştaydı. Güzel, seksi, yuvarlacık hatlarıyla, uzun bacaklarına güvenerek giydiği mini etekleriyle harika bir kadındı. Gerek Gül, gerek Erdal ile kısa sürede samimiyetimiz arttı, kafalarımız uyuyordu. Her konuda rahatça konuşabiliyorduk, zevklerimiz hemen hemen aynıydı.
Aramızdaki ilişki koyulaşıp ilerledikçe, kanka konumuna yükselen arkadaşlığımız derinleştikçe Erdal'ın garip bir huyu olduğunu öğrendim zamanla... İş yerindeki kadınlarla ilgili geyik muhabbetleri yaparken listeye karısını da ilave etmeye başladı. Bana sürekli karısıyla olan yatak odası ilişkilerini anlatıyordu. 
"Kanka, benim karı çok azgın!" dedi bir gün… 
"Eve girer girmez üstüme atladı!" diyordu benden hiç çekinmeden… Zamanla daha çok ayrıntı vermeye başladı,
"Şu pozisyonda siktim!" , "Şöyle soktum!" , "Böyle inledi!" , "Kasıla kasıla orgazm oldu!" gibi sözlerini sık sık duyar oldum.
"Karım doymak bilmiyor kanka..! Yatakta çok yoruyor beni…" gibi sürekli karısıyla nasıl seks yaptığını anlatması ilk başlarda bana tuhaf gelse de, sonradan bunları anlatmasını bekler oldum. Sonunda bir sohbet sırasında,
"Kanka, bak sana ne göstericem. Ama ölümü gör, aramızda kalacak." diyerek telefonunu uzattı bana… 
Merakla alıp baktım, çırılçıplak bir kadın, yatakta poz vermiş, yüzü görünmüyor. Vücut yapısından bir şeyler tahmin ediyordum ama yine de buna cesaret edeceğini zannetmemiştim.
“Nasıl? Güzel değil mi?” diye sordu. Resmi büyütüp büyütüp bakıyordum kadının her yerini iyice inceledim. İri memeler, tertemiz kaymak gibi amı, her şeyi meydandaydı. 
“Of, kanka… Harika bir kadın… Tam sikilecek pozisyonda poz vermiş. Her yeri mükemmel, taş gibi… Ne amcık vardır bunda…” dedim sonunda… Sertleşen sikimi pantolonumun üstünden oğuşturarak zaptetmeye çalışıyordum bir yandan… Gözleri parladı, 
“Kanka, karımın resmi bu… Gül…” dedi heyecanla… Tahmin ettiğim şey gerçekti, karısının çırılçıplak, amı götü meydanda resimlerini gösteriyordu bana… Yine de gözlerime inanamadım. Tekrar tekrar baktım resme… Evet, oydu, karısıydı.
“Gerçekten mi? Erdal, sen baya ilerlettin işi kanka… Gerçekten, Gül mü bu?”
“Evet kanka… Karımın resimleri… Sen doymadın galiba bakmaya… Hem de inanmadın sanki bana… Dur, başka resimler de var. Onları da göstereyim sana…” 
Gösterdi. Diğer resimlerde yüzü de görünüyordu. Her şeyiyle mükemmel bir seks abidesiydi karısı… İçim gitti. Telefonu geriye verdim. 
“İyisin valla Erdal… Ne güzel, sana çırılçıplak poz veren bir karın var. Peki neden bana gösterdin bu resimleri? Bekar adamım, senin yüzünden evde kaç posta otuzbir çektireceksin bana…” 
“Hoşuma gidiyor kanka, elimde değil. Zevk alıyorum. Ne yapayım, ben böyleyim işte… Cuckold olayı acayip tahrik ediyor beni… İstersen sana da atayım Gül'ün resimlerinden… Karımın çıplaklığına, amcığına götüne bakıp otuzbir çekersin. Ne diyorsun buna?” 
“İnanamıyorum kanka…” diyebildim. “Demek karının amını görmemden zevk alıyorsun ha? Peki… Madem istiyorsun, akşam karının resimlerine bakıp bakıp asılırım artık… Yarın söylerim sana, karını hayal ederek kaç posta attığımı…” 
“Off… Karımın amına bakıp otuzbir çekeceksin kanka… Gül'ümü siktiğini hayal edeceksin, sikini okşarken boşalacaksın, döllerin fışkıracak karım için… İnan şu anda benimki taş gibi oldu. Söylemesi bile sertleşmeme yetiyor inan...”
Zamanla Erdal bu olayı iyice ilerletti. Artık karısıyla seks yaparken fotoğraflar ve videolar çekip bana gösteriyordu. Karısına sakso çektirirken... Gül'ü altına almış, iki büklüm yapmış vaziyette sikerken... Seksi iç çamaşırları giymiş veya çırılçıplakken… 
Bir erkeği tahrik edip sikini kaldırabilecek, şehvetten delirtebilecek bir sürü fotoğraf ve videolar... 
“Nasıl poz veriyor sana böyle?” dedim bir gün, öyle pozisyonlarda çekmiş ki kendilerini… Uzaktan, yakın plan amına girerken, götünü sikerken… “Çoğu kadın bacaklarını bile göstermez, senin Gül hiç çekinmiyor bakıyorum.” 
“Sana söylüyorum, inanmıyorsun kanka… Benim karım azgın diyorum. Hoşuna gidiyor böyle pozlar vermek, o da teşhircilikten, çırılçıplak poz vermekten zevk alıyor. Gündüz ben evde yokken sikiş resimlerimize bakıp kendini okşuyormuş.”
Erdal'ın karısı Gül dediğim gibi genç, güzel, taş gibi, çok seksi, biraz zayıf, bembeyaz teni olan biri, ama özellikle tahrik edici olan sesiydi. Konuşmasını duymak bile resmen insanın sikini kaldırmaya yetiyordu. 
Fotoğraflara ve videolara bakarken, karısıyla çırılçıplak sikişen Erdal'ın sikinin küçük bir şey olduğunu görmüştüm. Artık benim bütün odağım Gül olmuştu. Fırsat buldukça Erdal'la sohbet etmek ve bir şeyler içmek için bahane uyduruyor, sık sık onlara gidiyordum. 
Resimlerinden ve videolarından o kaymak gibi amcığının her ayrıntısını bildiğim, sakso çekerken kocasının küçük sikini boylu boyunca kavrayışını, o narin dudakların hırsla emişini, orgazm olurken attığı zevk çığlıklarını bildiğim kadına hasta oluyordum. Karşımda hanım hanımcık oturan bu azgın kadının hep yakınında olmak istiyordum... 
Erdal da anlıyordu elbette… Evlerinden neden çıkmadığımı, sık sık neden bir bahane uydurup onlara damladığımı gavur gibi biliyordu. Pek şikayetçi de sayılmazdı, hatta kendisi çağırıyordu evlerine… 
Karısı karşımda otururken açılan eteğinden sergilediği güzel bacaklarına bakarken dalıyordum bazen… Başımı çevirdiğimde kocasının gülerek beni izlediğini görüyordum. Gül içeriye gittiğinde bana dönüyor,
“Karımın çıplak resimlerine bakmak kesmedi galiba kanka… Gözünü ayıramadın bacaklarından… Bir şey görebildin mi bari, külodunu gösterdi mi sana?” diyerek kahkahayı basıyordu pezevenk… Gülmesini duyan karısı yanımıza gelirken cümlenin sonunu yakalıyordu,
“Neye gülüyorsunuz bakayım siz? Kim külodunu göstermiş?” 
“Aşkım, bu benim abaza kankam var ya… Bugün muhasebedeki mini etekli kızın külodunu görücem diye deli oldu da… Ona gülüyorduk.” diye geçiştirdi… 
“Aman ne meraklısınız bacak görmeye… Ondaki bacak bende de var aşkım…” diyerek mini eteğini biraz daha yukarı çekip bacaklarını gösterdi bize… İkisi de birbirinden çılgındı bu karı kocanın…
İki ay önce ev sahibim kiramı aşırı yükseltmişti ve ben kirası daha uygun başka bir kiralık ev arıyordum. Bir gün Erdal karşılarındaki dairenin boşaldığını, kirasının da uygun olduğunu, kaçırmamamı söyleyince hemen tuttum ve oraya taşındım. 
Artık karşılıklı dairelerde, hep birlikte yaşıyor gibi olmuştuk. Fırsat buldukça akşam yemeklerini beraber yiyor, içiyor, televizyondan dizi, film izliyor, beraber bolca zaman geçiriyorduk. Tabii ben sürekli Gül'ü dikizliyor, adeta gözlerimle sikiyordum. 
İlerleyen haftalarda birbirimize iyice kaynaşmış ve bunun neticesinde Gül ile iyice samimi olmuştum. Artık yanımda iyice rahatlamıştı. Kısa ve açık şeyler giymeyi seviyordu zaten, artık benden hiç çekinmiyordu. Erdal ara sıra takılıyordu karısına,
“Aşkım, biraz daha kısa giy istersen, kankam iyi göremiyor bacaklarını…” diyerek gülüyordu. Benim yüzüm kızarırken karısı aldırmıyor,
“Ne diyorsun sen aşkım?” diyerek gülüyordu.
“Ne bu kızım, bu kadar mini etek giymişsin. Üstün başka alem, memelerin yarısı meydanda… Çocuğun canı çekecek seni göre göre… Bekar adama otuzbir mi çektireceksin akşam akşam…” Karı koca kahkahayı patlatıyor, ben de biraz utanmış, biraz şaşkın vaziyette gülmeye, onlara katılmaya çalışıyordum.
O bembeyaz güneş görmemiş teni canlı canlı gözlerimin önündeydi. Bazen el şakası bahanesiyle dokunuyordum ve teninin o tazeliği, pürüzsüzlüğü beni kendimden geçiriyordu. 
Bir hafta sonu onlarda akşam yemeği yedik. Yemeğin üstüne de Erdal'ın açtığı viskiden içtiğimiz birkaç duble ile gece yarısını etmiştik. Televizyonda film izlerken içim geçmiş ve kanepede uyuklamışım. Erdal'ın beni dürtmesiyle uyandım, gözlerimi açıp bakındım. Gül yoktu yanımızda... Erdal, 
“Kanka, miskin miskin uyuma, biraz hareket edelim.” Uykum açılmıştı bile, bu deli herif ne planlıyordu acaba? Doğrulup merakla yüzüne baktım, 
“Gül yine azdı, ille de sik beni diye tutturdu. Ben birazdan karımı sikicem. Yatak odasında beni bekliyor. Kapıyı aralık bırakayım, istersen sen de gizlice bizi sikişirken izlersin!” dedi. 
Bir yandan da pis pis sırıtıyordu. Gerçekten tuhaf bir insandı bu Erdal... Benim bir şey dememe fırsat vermeden karanlıkta süzüldü gitti yatak odasına... Böyle bir şey yapmasını beklemem lazımdı aslında… Karısıyla sikişirken videolarını çeken, benimle paylaşan kocadan her şey beklenirdi. 
Biraz sonra içerden belli belirsiz fısıltı ve şapırtı sesleri gelmeye başladı. Yavaşça yatak odasının önüne gittim. İçerisi gece lambasının loş kırmızı ışığıyla aydınlanıyordu, ama Gül'ün çıplak beyaz teni ay gibi parlıyordu. 
Yatağın önündeydi karı koca... Gül ayakta duran Erdal'ın önüne diz çökmüş, benimkinin yarısı kadar büyüklükte olan sikini iştahla yalıyordu. Sikim bir anda kalkmıştı onu öyle görünce... 
Gül bir süre Erdal'ın sikini yalayıp emdi. Sonunda Erdal karısını ayağa kaldırıp dudaklarına yumuldu. Deli gibi, hırsla, şehvetle öpüşüyorlardı. Erdal Gül'ün dolgun dudaklarını öpüp emerken, elleriyle de götünü avuçluyordu. Onları böyle izlemek kafamı allak bullak etmiş, sikim kazık gibi olmuştu. 
Erdal, ayağa kaldırdığı Gül'ün arkasına geçip çömeldi. Yüzünü Gül'ün götünün yanakları arasına soktuğunda, Gül çıldıracak gibi oldu ve 
“Ohhhhh!” diye inledi, sonra da yalvarırcasına, “Yala hadi beni! Hadi yala, ne olursun...” demeye başladı. 
Erdal Gül'ün götünün yanaklarını iki eliyle iyice ayırıp ağzını amına yapıştırmış, şapırtılı sesler çıkararak amını götünü yalıyordu. Gül ise gözleri kaymış, Erdal'ın götünün yanaklarına yaptığı destekle ayakta durabiliyordu. 
Biraz daha yaladıktan sonra Erdal ayağa kalktı, yüzü Gül'ün zevk sıvılarıyla iyice ıslanmış, parlıyordu. Gül yatağa sırt üstü uzanırken, Erdal sinsi bir bakış attı kapıya, beni görünce sırıtarak göz kırptı. 
Gerçekten deliydi bu Erdal ve beni de kendine uydurmuştu. Ben de pantolonumu indirip zonklayan sikimi serbest bıraktım ve tekrar içeriyi izlemeye başladım. 
Erdal, zevkten iyice ıslanmış olan Gül'ün amının girişine dayamıştı sikini. İyice kendinden geçmiş olan Gül iki eliyle Erdal'ı belinden asılarak içine istiyordu, ama Erdal sikini sürekli yukarı aşağı sürtüp Gül'ü delirttikçe delirtiyordu. 
“Hadi aşkım sok içime sikini, hadi yar beni!” deyince sonunda Erdal var gücüyle bastırdı. 
“Ohhhhh!” diye bir inleme koptu Gül'den. Erdal'ın sikini amında hissetmekten müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum saklandığım yerden. Gül Erdal'ın boynuna sarılıp dudaklarına hırsla yumuldu. 
Erdal belini oynatmaya, yavaşça pompalamaya başladı. Gül'ün zevkten gözleri kaymış, bacaklarını Erdal'ın beline dolamış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak amına girip çıkan sikin verdiği zevkle inliyordu. Erdal da, 
“Aşkım... Güzel amcıklım benim... Dar amcıklı orospum benim!” diyerek var gücüyle Gül'ün kaymak gibi amını sikiyordu.
Elimi tükürükleyip kayganlaşan parmaklarımla sikimi sıvazlamaya başladım. Manyak herif, benim onları izlediğimi bilerek, beni delirtmek, daha çok tahrik etmek için konuşuyordu böyle, emindim buna…
Dakikalarca sürdü bu sahne... Hırsla, vahşice sikişiyorlardı. Gül bacaklarını Erdal'ın bacaklarına sarmıştı şimdi. Kocasının acımasız köklemelerine zevk çığlıkları ile karşılık veriyor, dudakları titriyor, iki eliyle Erdal'ın belini tutmuş, amına daha çok köklemesini istiyordu. 
“Ohhhh!” diye bir çığlık kopardı Gül, sonra da, “Dayanamıyorum... Geliyorumm kocacım..." diye kıvrandı. Erdal da ona homurtularıyla eşlik ediyordu. 
Ve birden o videolarında defalarca izlediğim Gül'ün kasılması başladı. Amının o anda Erdal'ın sikini sağdığına emindim. Zaten Erdal da daha fazla dayanamadı ve var gücüyle son bir kez altında çırpınmakta olan Gül'ün amına kökleyip kasılmaya başladı. Erdal da boşalmıştı. 
Manzara mükemmeldi. Hayvanlar gibi sikişen bu çifti izlerken otuzbir çekerek deli gibi asılıyordum. Gül'ün o pürüzsüz amının kenarından dışarıya taşan zevk sıvıları ve kocasının dölleri kendimden geçmeme yetmişti. Hiç boşalmadığım kadar boşalıyordum avucuma. 
Döllerimi yerlere damlatmamaya özen göstererek banyoya gidip temizlendim. Geri geldiğimde içeriye bir bakış attım, çırılçıplak ve sarmaş dolaş uykuya dalmışlardı. Bir süre yatakta yatan şehvetli ve isterik kadının çıplak, bembeyaz tenli bedenine baktım. 
Daha az önce boşalmama rağmen sikim taş gibi olmuştu. Ama yapacak bir şeyim yoktu. İçeri dalıp Gül'ü pezevenk kocasının yanında sikmeyi düşündüm bir an, ama sonra vaz geçtim. 
Ne tepki vereceğini bilemezdim. Kocasıyla aynı şeyleri düşünmüyor olabilirdi Gül…Ben de geri salona döndüm. Artık kafama koymuştum, bir yolunu bulup Gül'ü sikmem lazımdı... 
Ertesi gün birlikte kahvaltı yaptıktan sonra, Erdal Gül'e çaktırmadan benimle konuşmak istediğini söyledi. Benim eve geçip birer bira açtık ve anlatmaya başladı. 
“Biliyorsun, daha önce sana söylemiştim. Uzun zamandan beri Cuckold olayına ilgi duyuyorum. Bu olay beni aşırı derecede tahrik ediyor kanka… Adeta deliriyorum.” 
“Biliyorum sapık herif… Dün gece de harikaydınız, çok güzel siktin karını… Siz yatakta, ben de kapının önünde boşaldım.” diyerek güldüm. 
“Her zamanki halimiz arkadaşım. İnan hep böyle bu kadın… Delirtiyor beni sikişirken… Hele dün gece senin bizi sevişirken izlediğini, otuzbir çektiğini bilmek de zevkimi ikiye katladı.” 
“Eee, kanka? Şimdi benden ne istiyorsun? Bu kadar önemli olan ne?” dedim. Yüzüme baktı Erdal... Söylesem mi söylemesem mi diyordu, çok belliydi. Sonunda, 
“Kanka, bunu çok düşündüm inan… Artık bu cuckold işini bir adım daha öteye taşımak istiyorum.”
“Nasıl yani?” Derin bir soluk alıp derdini döküverdi bir anda,
“Nasıl var mı işte kanka… Ben… Ben senin karımı sikmeni istiyorum… Ama ben de izleyeceğim siz sevişirken… Gizlice… Sen karımı sikerken ben bir şekilde röntgenleyeceğim sizi…” 
Doğrusu hiç şaşırmadım buna… Zaten karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamıştım. Bir punduna getirip sikmeliydim o seksi kadını… Şimdi bunu bizzat kocasından teklif olarak duyunca ağzım kulaklarımda kabul ettim elbette… 
“Ama ufak bir sıkıntı var kanka... Karımın bu konulardan haberi olmasını istemiyorum. Gül, seninle sevişirken kocasını aldattığını, beni boynuzladığını sanmalı... En azından şimdilik... Belki böylesi onun için daha da zevkli olur aslında… Adrenalin patlaması yaşar.” 
“Peki, karın kabul edecek mi bunu?”
“Ben elimden geldiğince seni Gül'e anlattım, her fırsatta methettim. Gül de zaten seni çok seviyor, beğeniyor seni...” 
“Vay anasını kanka… Desene işimiz pek zor değil öyleyse…”
Erdal ile oturup iyi bir plan yaptık. Öncelikle Erdal yorgun, hasta ve keyifsiz olduğunu söyleyip Gül'e bir hafta hiç dokunmayacaktı. Her gün, her gece sikişmeye alışmış karısını duvara tırmanır hale getirip, sonra da öylece bırakacak, memlekete gidecekti. 
Öyle de oldu. Bir hafta sonra Erdal memlekete gidiyorum diyerek benim eve geldi saklandı. Planımıza göre ben de o gün akşam yemeklik malzemeleri alıp, Gül ile birlikte yemek için kapısını çaldım. 
Gül kapıyı açtı ve beni içeri davet etti. Üzerinde göğüslerini belli eden beyaz ince bir tişört vardı. Altında ise siyah renkte tayt vardı. Eli yüzü kıpkırmızıydı, sanki ateşi varmış gibiydi. 
Onu biraz tanıyorsam, amını parmakladığı resimlerini, kocasıyla sikiştiği videolarını gördüğüm, kocasının altında sikişirken canlı izlediğim kadın, ben kapıyı çaldığımda kesin mastürbasyon yapıyordu. 
Erdal bir haftadır karısına elini sürmemişti ve kalıbımı basarım, Gül kesin azgınlıktan delirmek üzereydi. 
Birlikte mutfağa geçtik. Ona güzel bir yemek hazırlayacağımı söyledim. Yine o sik kaldıran şuh kahkahasını attı ve sonra dilini çıkarıp dudaklarını yalarken, 
“Mmmm, desene bu gün tıka basa doyacağım!” dedi. 
Pembe dilinin etli dudaklarını yaladığını görünce içim eridi birden… İçimden (Doyuracağım seni yavrum... Hem karnını yemeğe, hem amını yarağa doyurucam!) dedim. 
Yemekleri hazırlarken mutfakta bana yardım etti. Arada ona sürtünmeyi ve dokunmayı ihmal etmiyordum. 
Mutfak dardı ve mecburen sürekli birbirimize sürtünmemiz gerekiyordu. Bilerek her seferinde onu önümden geçmeye mecbur bırakıyor ve o güzel götüne önümü bastırıyordum. 
Gül hiç tepki vermiyor, aksine o geçişlerini elinden geldiğince yavaşlatıyordu. Gerçekten iyice kızışmıştı, benim birşey yapmama gerek kalmadan o üzerime atlayacaktı anlaşılan… 
Yemeği masaya servis ederken gecenin biraz daha ısınması için getirdiğim viskiyi de masaya koydum. Bunu yapmamı Erdal istemiş, içkinin onu daha da isterik bir orospuya çevirdiğini söylemişti. Erdal ile içerken bazen Gül bize eşlik ederdi zaten. 
Küçük yemek masasında çok yakın oturmuştuk, bacaklarımız birbirlerine değiyordu. Sikim kazık gibi olmuştu. Gül viskinin verdiği gevşemeyle bacaklarımı okşamaya başlamıştı. Hiç konuşmuyor, sadece birbirimizi süzüyorduk. 
Aklımdan onun Erdal ile sikişirken çıkardığı inleme sesleri ve orgazm kasılmaları geçiyordu. Ve bu gece o güzelliğin tadına bakma fırsatını bana bizzat kocası olacak pezevenk sunmuştu. 
Ama işi dayanabildiğim kadar uzatmak ve Gül'ü adeta kudurtmak istiyordum. Ne kadar azdırırsam o kadar ateşli sevişeceğini biliyordum. 
Yemekten sonra yine elimden geldiğince götüne sürtünerek gelip geçtim. Artık viski onu iyice gevşetmiş, bilerek gelip önümde oyalanır olmuştu. Götünün o sıcaklığını ince taytının üzerinden hissedebiliyordum. O da götünü iyice bana yaslayıp adeta sikimi içine davet ediyordu. 
Artık iş o kadar uzamaya başladı ki, nerdeyse boşalacaktım. Neyse ki mutfaktaki işimiz bitmişti, ama ikimizde de artık film koptu kopacaktı. Ben lavaboya giderken, Gül de terlediğini ve üzerini değiştirmesi gerektiğini söyleyip kendini yatak odasına zor atmıştı. 
Ben ondan önce lavabodan çıkıp mutfağa geçtim, ikimize birer kadeh daha viski hazırlayıp salona geçtim. Artık son noktayı koymanın vakti gelmişti. Biraz sonra Gül de salona gelince dilimi yutacaktım. 
Göğüslerinin büyüklüğünü meydana çıkaran minik bir gecelik giymişti. Gecelik tam olarak erotik iç çamaşırı sayılmazdı. Ama ancak kendi kocasının yanında, yatak odasında giyilebilirdi. Başka bir yerde, yabancı bir erkeğin yanında giyilecek bir giysi değildi. 
Gül'ün yüzünde de heyecan ve karışık duygular belirmişti. Şeffaf gecelik kumaşından minicik tanga külodunu görebiliyordum. Geceliğin boyu o tanga külodun hemen altında bitiyordu zaten, kısacıktı. 
Sütyen yoktu içinde. Meme uçlarının pembemsi koyuluğu ve kabarıklığı belli oluyordu. Gözlerimi ince geceliğin altında sergilenen hazinelerine diktim. Gülümseyerek, 
“Gül… Geceliğin çok seksiymiş!” dedim. 
“Sen yabancı sayılmazsın canım... İyice sıcak bastı!” dedi. 
Gerçekten beni istiyordu, onu sikmemi istiyordu. İncecik şeffaf kısa geceliği bütün güzelliğini meydana çıkarmıştı, uzun ve çıplak bacaklarını, güzel götünü zor kapatıyordu. 
Eline içkisini tutuşturdum. Hemen çaprazıma oturdu. Otururken özenle geceliğinin eteğinin sıyrılmasına dikkat etti. Bacak bacak üstüne atmıştı. Götünün bir yanağına kadar görünse de o beni delirten tazecik şeftalisini bacakları kapatmaktaydı. 
Sohbet havadan sudandı, ama odanın havası seks yüklüydü. Tıpkı hayvanların çiftleşmeden önce yaptığı gibi birbirimizi tava getirmeye çalışıyorduk. 
Bacak bacak üstüne atmışken vazgeçti, bacağını indirip sürekli hareket ettirmeye başladı. Tangasından taşmış amı bir görünüp bir kayboluyordu. Onun gözleri de önümdeki kabarıklıktaydı. Birden kumandaya uzanıp, 
“Hadi film izleyelim!” diyerek televizyonu açtı, sonra da kalkıp salonun ışığını dimerden kısıp geldi, yanıma oturdu. O baştan çıkarıcı kokusu kendimi kaybetmeme sebep olmuştu. Bana dönüp, 
“Ne izleyelim?” dediğinde burunlarımız birbirine değecek kadar yakındı ve birden dudağına yapıştım. 
Öyle iştahla öpüşüyordu ki nerdeyse dilimi kopartacaktı. Dudağına bir ısırık atıp kendimi kurtardım. Erdal'a söz vermiştim, karısını sikerken onun da izlemesini sağlayacaktım. Ama Gül, 
“Seni istiyorum!” dedi. Uzun parmaklarıyla düğmelerini açtığı gömleğimden vücuduma öpücükler kondurup aşağılara iniyordu. Öyle azmış bir hali vardı ki, kendini kaybetmiş gibiydi. Fazla zaman kaybetmeden pantolonum ve boxerimden de kurtulmuştu. 
“Offf, ne kadar büyük sikin! Erdal'ın siki bunun yarısı kadar…” diyerek yirmi santimlik sikimi eline almış, gözleri parlayarak inceliyor, sikimin başına küçük öpücükler konduruyordu. 
Ayağa kalktım ve üzerimdekileri tamamen çıkardım. Çıplak vücudumu hayranlıkla izleyen Gül'ü de ellerinden tutup ayağa kaldırdım ve tekrar dudaklarına yumuldum. Öpüşürken üzerindeki gecelikten de kurtuldum. Sonra da ondan yatak odasına geçip jartiyer çorap giymesini istedim. 
İstemeye istemeye yatak odasının yolunu tuttu Gül. Ben de o arada benim evde beklemekte olan Erdal'a mesaj atıp gelebileceğini yazdım. 
“Gelebilirsin kanka… Senin azgın karını sikmek üzereyim. Yatak odasına gönderdim. Benim için jartiyer giyecek orospu karın… Biraz sonra yarağı karıcığının kızışmış amcığına geçiricem. Kaçırma istersen, çabuk gel…”
Garip bir duyguydu. Ben arkadaşımın karısını sikecektim ve o gizlice bizi izleyecekti. Bana karısını siktiği videoları izletirken duyduğu heyecanın aynısını yaşıyordum şu anda… Tek farkı Erdal bizi canlı izleyecekti. 
Bu durum beni daha da tahrik ediyordu. Artık sikim zonklamaya başlamıştı ve yatak odasına gidip bir an evvel sikimin sızısını geçirmek istiyordum.
Yatak odasının kapısına geldiğimde, Gül arkası kapıya dönük, siyah dantelli bir jartiyer giyiyordu. Doğrusu çok zevkli kadındı. Üzerindeki son bez parçası olan tangadan da kurtulmuştu. Gece lambasının loş ışığında kabarmış ve ıslaklıkla parlayan amı ve siyah jartiyerin vücuduyla oluşturduğu kontrast çok tahrik ediciydi. 
Onu jartiyerini giyene kadar izledim ve arkadan yaklaşıp o dolgun memelerini bir elimle mıncıklayıp boynuna öpücükler kondurmaya başladım. Elini arkaya atıp sikimi avuçladı ve 
“Mmhhhh!” diye inledi. “Epey kalınmış senin şeyin…” diyerek inledi. 
“Kalındır benim yarak… Sen bir de amcığına soktuğumda gör onu…” diye yanıtladım kulak memesini emerken… 
“Terbiyesiz…” diyerek kikirdedi. “Amıma sokacakmış yarağını…” Kulak memesini emmemden huylanmış, dudaklarımdan, dilimden kaçırmaya çalışıyordu bir yandan da…
Gül'ü yavaşça yatağa sırt üstü uzattım. O da beraberinde beni bacaklarının arasına çekmiş, hırsla boynuma sarılmıştı. Dudaklarıma, boynuma her yerime öpücükler konduruyor, elleri sabırsızca omuzlarımda, kollarımda, sırtımda, belimde dolaşıyordu.
Sikim taş gibi olmuş, hareket ettikçe Gül'ün ıslak amına sürtünüp duruyordu. Dudaklarımı öpmüyor, adeta yiyor, somururcasına emiyordu. Dillerimiz birbirini okşuyordu. Dudaklarımı kurtarıp, 
“Ağzına al yavrum!” diyerek üzerinden kalktım. Doğruldu ve hiç vakit kaybetmeden etli dudaklarını araladı. 
Kalın sikimi ağzına almaya çalışıyordu. E tabii, Erdal'ın minik boy sikine alışkın olduğundan, benim sikimi almakta zorlanıyordu. Kırmızı loş ışıkta Gül'ün açılıp kapanan o narin dudakları harika görünüyordu. 
Birden kapı aralığından bizi izleyen Erdal'ı fark ettim. Benim yönüm kapıya dönüktü, Gül'ün ise sırtı... Erdal sırıtarak, heyecan içinde, gözlerini fal taşı gibi açmış, bizi izliyordu. En küçük bir ayrıntıyı kaçırmak istemiyor gibiydi. Küçük sikini çıkarmış bizi izleyerek sıvazlıyordu. 
Deliydi bu adam... Ben karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamışken, o bana karısını kendi elleriyle ikram etmişti. Birazdan onun tazecik, körpe karısının tadına bakacaktım. Var gücümle sikimi onun o narin amına kökleyecek, altımda zevkten bayıltana kadar sikecektim. 
Ve bu imkanı bana kocası olacak pezevenk sağlamıştı. Bunu düşünmek bile beni delirtiyordu. Sikimi karısının ağzına kökledikçe duyulan boğuk sesler, nefessiz kalan karısının çırpınmaları, beni daha da kendimden geçiriyordu.
Gül'ün başını tutup sikimi ağzından çıkardım. Dakikalarca sikimi yalayan ıslak dudaklarına yumuldum. Vahşice öpüşmeye başladık. Tekrardan yatağa uzattım ve memelerini yalayıp aşağıya indim, o ıslanıp kabarmış şeftalisine yumuldum. 
Amcığının tadı, kokusu harikaydı. Amını şapırdatarak yalıyor, akan zevk sularını büyük bir iştahla yutuyordum. Gül kendinden geçmiş, saçlarımı çekiştirip duruyor, bir taraftan da kıvranıyor, 
“Ohhh, çok güzelll, harikaaa!” diye inliyordu. Beni gazladıkça daha bir iştahla yalıyordum. Dilimi amının en dibine kadar sokup orda dolandırıyor ve geri çıkarıyordum. Arkadaşımın karısını resmen dilimle sikiyordum. Biraz sonra o adım gibi bildiğim, artık tanıdığım kasılmaları başladı, orgazm oluyordu. Zevk feryatları eşliğinde beni bacaklarıyla sıkıştırarak dakikalarca kasıldı. 
Neden sonra durulunca ayağa kalktım ve bacaklarının arasındaki yerimi aldım. Gül başını kaldırmış sikime bakıyordu. Biraz önce yalaya yalaya zevk sularını akıttığım amcığına bu kez kol gibi kalın, kavisli sikimi dokundurdum. "
“Ohhhh!” diye bir inleme kopardı, müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum. Arkadaşımın karısı altımda onu sikmem için kıvranıyordu. “Hadiii!” diyerek bana ellerini uzatıp üzerine çekmeye çalışıyordu. “Beni mi istiyorsun?” diye sordum. 
“Evet seni istiyorum!” dedi hırsla, ardından şehvet dolu bir sesle, 
“Sikini istiyorum... Beni sikmeni istiyorum!” diye ekledi. Bunları kocasının da dinlediğini bilmek beni çileden çıkartıyordu. 
“Hadi içime sok artık şunu... Sik artık beni... Dayanamıyorum!” diye feryat edip altımda kıvranıyordu azgın kadın... 
Sikimi gövdesinden tutup o ıslak amcığına sürttüm biraz, klitorisine bastıra bastıra ileri geri yaptım. Jartiyerli dizlerinden tutup bacaklarını ikiye ayırdım. Şimdi amı tam anlamıyla önümde serili vaziyetteydi. Yavaş yavaş yüklenmeye başladım çizgi gibi duran tazecik amına... O kadar dardı ki, girmekte zorlanıyordum. Olanca gücümle bastırınca nihayet sikimin başını sokabildim. Kalanını da sokacaktım. Gül, 
“Ahhh, acıyor, acıyor!” diye altımda ciyaklıyor, elleriyle de yüklenmemi engellemeye çalışıyordu. 
Biraz bekledikten sonra sikimin başıyla yavaş yavaş git gel yapmaya başladım. Rahatlaması için kilitorisini okşuyor, eğilip memesine ve dudağına şehvetli öpücükler konduruyordum. 
Sikim Gül'ün amında milim milim ilerliyordu. Zevkten gözleri kaymış, belimi tutan elleri kasılmış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak içine giren sikime dayanmaya çalışıyordu. Amcığı ateş gibiydi, daracıktı ve tazecikti. Dayanacak gücüm kalmamıştı artık, bir hamlede kalanını kökleyiverdim amına. Kasıklarımız birleşince Gül bir çığlık kopardı, 
“Aaahhhh! Yandııımmm!” diye yankılandı sesi... “Ahhh! Yavaş... Yavaş sik ne olur... Yardın beni... İkiye ayrıldım sanki... İçim yanıyor... Amım yanıyor!” diye feryat ediyordu. 
Üzerine uzanıp iyice altıma aldım, yavaş yavaş gidip gelmeye devam ediyordum. Biraz sonra acının yerini zevk çığlıkları almaya başladı. 
“Ohhhh, devam et aşkım, sik beni, daha hızlı sik!” diye inliyordu. Kocaman sikimi arkadaşımın karısına hırsla sokup çıkarıyordum. Gül bacaklarını açabildiği kadar ikiye ayırmıştı. Ellerini belimde, kaba etlerimde dolaştırıyor, kasılmış bir vaziyette, sürekli inliyor, çığlıklar atıyordu. 
Kendinden iyice geçmiş, gözleri kaymıştı. Teni sıcaktan ve şehvetten kıpkırmızı olmuştu. Yine o defalarca videolardan izlediğim orgazmına ulaşmaya yaklaşmıştı. Bu kez şahane kadın benim altımdaydı. İçindeki benim sikimdi. 
Hırsla sikiyordum, kapıda bizi izlemekte olan kocasına kadın nasıl sikilirmiş göstermek istercesine, sikimi dibine kadar kökleyip çıkarıyordum.  Gül elektrik çarpmış gibi sarsılmaya başladı. Aslında kendimi kasmasam ben de onunla birlikte boşalabilirdim, ama elimden geldiğince ilk sikişimizi uzatmak istiyordum. 
Sikimi dibine kökleyip dudaklarına hırsla yumuldum. Gül orgazm olurken ker tarafı titriyordu. Dakikalarca sürdü titremesi. Titremesi bitip kendine gelince ben de kendimi biraz toparlanmıştım. İçinden çıkıp yana devrildim ve 
“Hadi bakalım Gül hanım, sıra sizde!” dedim. 
“Zevkle beyefendi…” dedi ve şehvetten kaymış gözlerle tebessüm ederek kalkıp üstüme çıktı. 
O koca sikimin kafasını amının girişine hizalayıp yavaş yavaş alçalmaya başladı. İkimiz de yeni bir zevk dalgasının içine giriyorduk. 
Gözlerim kapıya ilişti yeniden. Erdal da çoktan boşalmıştı, inik sikiyle oynayarak karısını nasıl siktiğimi izliyordu. Göz göze gelince, eliyle 'Süper' işareti yapıp memnuniyetini belli etmeyi de ihmal etmedi. 
Artık kasıklarım sızlamaya başlamıştı, ama dayanabildiğim kadar dayanıp Gül yeniden orgazm olurken birlikte gelmeye çabalıyordum. Gül kalın sikimin üstünde yaylanmaya başladı. Ellerini göğsüme dayamış vaziyette, yavaş hareketlerle götünü indirip kaldırıyordu. 
Amcığı sikimi öyle sıkı sarıyordu ki, delirtiyordu beni. Koca sikim bir görünüp bir kayboluyordu, her kaybolduğunda Gül'den bir inleme sesidir yükseliyordu. 
“Ohhh... Çok güzelll...” diye mırıldanıyordu arada, “Başını hissediyorum, yumurtalıklarıma dayandı, en derinlerimi okşuyor sikin...” diyordu... “Harikasın Gül! Aşkım! Çok güzel sikişiyorsun bebeğim!” deyip bu kez sımsıkı beline sarıldım, boynunu, memelerini hırsla öperken, üstten sabitlediğim Gül'e alttan hızlı hızlı köklüyordum şimdi. 
Yine orgazm olmaya yaklaşıyordu. Gözleri kaydı zevkten, inlemeleri sıklaştı, zevk çığlıkları yükselmeye başladı. Orgazmın eşiğindeydi, iyice yükselmiş, gelmek üzereydi tekrar... 
Bir hamlede içinden çıkmadan altıma aldım onu, artık benim de dayanacak gücüm kalmamıştı, transa girmiştim, var gücümle pompalıyordum... Kızarmış, ter ve zevk sıvılarımızla ıslanmış kasıklarımızdan çıkan ses ikimizin homurtusuna eşlik ediyordu. 
“Geliyorum!” dediğimde, 
“İçime gel, korunuyorum!” diye inledi. 
Son gücümle sikimi dibine kadar kökleyip hayvan gibi böğürerek boşalmaya başladım. İlk defa böyle iştahla boşalıyordum! Sanki taşaklarım birbiri ardınca kasılıp içindeki yükleri boşaltıyordu. 
Gül de titreyip kasılmaya, orgazm olmaya başladı. Amı kasılıyor, içindeki sikimi adeta sağıyordu. 
“Ohhh, içimi yakıyor döllerin, hissediyorum, rahmime ulaşıyor döllerin, ohhhh!” diye mırıldanıyordu sürekli… Sonra ikimiz de durulduk. Doğrulup, içinden halen çıkarmadığım ve yavaş yavaş sertliğini kaybeden sikimin olduğu amına baktım. Manzara müthişti. 
Sevgili arkadaşımın karısının sikilmekten kızarmış, açılmış, kaymak gibi amının etrafından süzülen zevk sıvıları ve benim döllerim... Çıkardığımda ölü bir yılanı andıran ve amıyla mükemmel bir tezatlık oluşturan koyu renk sikim! Kendine gelen Gül doğrulup dudaklarıma şehvetli bir öpücük kondurdu ve 
“Çok iyiydin aşkım, kocam beni hiç böyle sikemiyor inan..!” dedi. Sonra hınzırca gülümseyip omuzlarımı okşayarak, “Kocam ikinci postayı da atamaz, eminim sen sabaha kadar rahat durmazsın!” dedi ve yeniden yatağa uzandı... O gece uyku çökene kadar sikiştik. Bu böyle bir hafta devam etti. Erdal güya memleketten dönünce Gül ile yatakta baş başa sabahlama olayımız bitti doğal olarak... 
Ama yine de, sevgili arkadaşımın karısını artık ortak kullanır olmuştuk. Daha doğrusu, ben ondan çok kullanır olmuştum. Çünkü adamın en büyük zevki karısının başka bir erkekle sikişmesini izlemekti. En çok bundan zevk alıyordu. 
Gül, kocasının bilmediğini sansa da herkes durumundan gayet memnundu. 
Erdal evin her yerine gizli kameralar kurmuş, benim Gül'ü sikmelerimi gizli gizli izlediği yetmiyormuş gibi bir de kaydedip tekrar tekrar izliyordu. 
Hatta işi daha da ileriye götürmüştük. Gül'ün olmadığı zamanlarda iki ortak, benim evde oturuyorduk. Rakıyı açıp yudumlarken karısını siktiğim videoları ikimiz beraber büyük ekran televizyonda heyecanla izliyorduk. 
“Of kanka… Şurda ne biçim geçirdin Gül'e yaa… Nasıl da zevkle bağırıyor karım… Muhteşemsin kanka…” diye yorumlar yapıyordu sertleşmiş sikini okşarken… 
“Senin sikin ufak ya Erdal... Karın kalın yarağı yedikçe bağırıyor işte... Korkarım Gül zevkten geberecek bir gün altımda…” diyerek kahkahayı basıyordum ben de… 
Neden bize katılmadığını sorduğumdaysa, büyünün bozulmasını istemediğini söyledi. Azgın karısının o kocasını aldatma heyecanını, şehvetini sürekli yaşamasından haz aldığını söyledi. 
Garip bir adamdı Erdal, ama bu garipliği hiç tahmin edemeyeceğim kadar zevk almama yarıyordu...
155 notes · View notes
mine-lifestyle · 10 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sevginin iyileştirici gününün 1 🌍'lı da vücut bulmuş hali gibi🐾
Bu 🌍'lıyı önceden paylaşmıştım belki hatırlayan vardır yemek verdiğimde bile korkup kaçan ve onu döveceğimi düşünen biriyken çok şükür ki şimdi öyle olmaktan yavaş yavaş kurtuluyor gibi inşaallah daha da iyi olur.
Ama ilginç bir şey var ben onunla sohbet ederken utanıyor mu anlayamadım belki de aramızdaki güven tam olarak oluşmadığı için arada son fotoğraftaki gibi bir hale bürünüyor ve bana öyle bakıyor ama yine de çokkk tatlıı.
Sevmek için illa dokunmaya gerek yok, bana göre sevgi sinyali diye bir şey var ve ben onunla aramda öyle bir bağ kurdum gibi hissediyorum.
# patili gozel çocuğum #
46 notes · View notes
sillagen · 4 months ago
Text
Enişte denilen o kadar iyi biri ki disariya karşı hoş sohbet, yardımsever, iş bitiren ama evde yok öyle değil tam tersi. Konuşsanız aa ne kadar hoş bir adam ve iyi bir adam dersiniz. Ama oyle degil. Dışı seni içi bizi yakar misali hakikaten.
43 notes · View notes
alexay76 · 1 year ago
Text
Demek Ki Benim İçimde De Orospuluk Yatıyormuş
Sırayla 5 bayan, ayda bir, birimizde kahvaltı partisi yapardık. O gün 4 arkadaşımla beraber, Filiz ablaya kahvaltıya gitmiştik. Filiz ablamız 44 yaşında olduğundan yaşça hepimizden büyük, ama yaşını göstermeyen, daima güleryüzlü, tombul, genelde hep mutlu tanıdığımız ve çevresine mutluluk veren biriydi. Bazen kendisiyle bukadar barışık olan bu kadının mutluluk sırrını merak ederdim. Neyse, kahvaltıdan sonra, çaylar içildi, sohbet eşliğinde kahvelerimizi de içtikten sonra, benden hariç herkes gitmişti. Kocamın ve çocuklarımın eve gelmesine daha çok vardı, o yüzden ben biraz daha kalmıştım…
Filiz abla bana, “Necla sen TV‘ye takıl, ben masayı toplayım, sonra birer kahve daha içeriz!” dedi. Ben de kumandayı aldım elime, kanalları yoklarken yanlış uyduya girmişim, birden pørnø kanalı açıldı ve adamın birinin kadına tam sikini sokması koca ekrana gelmişti. Panikleyip, delice tuşlara basıyor, o uydudan çıkmak istiyordum, ama nafile, sanki uydu alıcısı kilitlenmişti. Tam o arada Filiz abla mutfaktan geldi. Benim perişan halimi görünce kahkayı bastı, “Bu kanalda işin ne kız? Yoksa sen de benim herif gibi böyle şeylere mi meraklısın?” dedi. “Ya abla sende yani, bilerek mi açtım sanki?” dedim, ama çok utanmıştım…
Filiz abla kumandayı alıp, ekranda sikişenlere son kez bakıp, “Adamınki de güzelmiş, aynı benim herifinkine benziyor!” dedi ve kanalı değiştirdi. Hakikatten adamın siki güzeldi, orta boy, kalın ve dimdikti. Utanmıştım, ama böyle bir filmi ilk gördüğüm için, aynı zamanda hoşumada gitmişti. “Aman abla, sende amma yaptın, Hıdır abim 48 yaşında, yoksa eski halinden mi bahsediyorsun?” dedim. “Olurmu kız, Hıdır eski halinden hiç taviz vermedi, tam tersine cinsel hayatımız dahada kaliteli olmaya başladı!” dedi. “Nasıl yani?” derken, aklımdan bizim evdeki halimiz aklıma geldi. Oğlumdan sonra 8 yıl önce kızımız dünyaya geldikten sonra, eşimin istek gücü bayağı zayıflamış, bazen 2 ay kardeş gibi yanyana yatardık, ben de artık bu duruma alışık olmuştum, hiç bir istekte bulunmuyordum…
Filiz abla anlatmaya devam ederek, “Eskiden yaptığımız hızlı ve kısa sevişmelerden daha ziyade, şimdi uzun uzun sevişip, ilişki arasında fantaziler kurup birbirimizi zirvelere taşıyoruz!” dediğinde ciddi olduğu belliydi. Ben yine sadece, “Nasıl yani?” diyebildim. “Bak mesela, bazen, tabi her seferinde değil, böyle bir toplantı gününden sonra, Hıdırla sevişirken, bana sorar kimler vardı diye, ben de isimleri sayarım. O da, (Hayırsız kadın, hepsini niye yolladın, birisini yatağımda bıraksaydın ya!) der!. Ben de kocamı tamamen çıldırtmak için, (Hepsini yollamadım, bak Vildanı sana bıraktım, şimdi Vildanı sikeceksin!) derim. O da hemen Vildan yataktaymış gibi bana, (Vildan hanım hoşgeldin, niye geldin?) der. Ben de Vildanmışım gibi, (Hıdır abi amım sikini çekti, sana siktirmeye geldim!) derim. O da, (Madem öyle, hemen amına takayım!) der. Sonra, (Amın çok güzel Vildan, sokuyorum bak dibine kadar girdim!) der. Ben de, (Sok Hıdır abi, sok!) derim. O da, (Dayanamıyorum Vildan, amına fışkırtacam!) der. (Fışkırt Hıdır abi, döllerini içime akıt!) derim, ve iştahla içime boşalır! İşte buna benzer çok fantaziler yaparız. Bazen de benim başka bir erkekle sikiştiğim fantaziler yaparız. Ama herşey yatakta kalır ve biter!” dedi.
Kulaklarıma inanamıyordum, böylesini ne duymuş, nede yaşamıştım. Ama muazzam tahrik olmuştum. Kaybettiğim sandığım istek duygusu birden içimi parçalamış, amım sulanmaya başlamıştı. Filiz ablanın, “Noldu kız, şok mu oldun? Yoksa aklın halen deminki sikte mi?” dedi ve yine kahkahayı bastı. Utanarak güldüm, “Gerçekten içimi kıpırtdattı abla!” dedim ve birazcık bizim yatak odasında olan bitenden bahsettim, yani daha doğrusu olmayanlardan. Bana, “Vah zavallım!” dedi, biraz durdu, sonra, “Aklıma birşey geldi kız, Hıdırıma süpriz yapmak istiyorum, sen şimdi gidip soyunup yatağa yatacaksın, birazdan o da gelir seninle ilgilenir!” dedi. İşte buna şok olmuştum, “Saçmalama abla! Söylediğin ne biçim bir laf öyle?” dedim, ama gerçekten kızmıştım…
“Bak güzelim, 32 yaşındasın, şimdiden hayata küsmüş gibisin, hem sen biraz zevk, heyecan ve kadınlığını yaşarsın, hem ben de Hıdırımın en büyük arzusunu, fantazisini gerçekleştirmiş olurum!” dedi. “Asla yapamam ve yapmam!” dediysem de, o ısrar ettikçe bu fikre yatkın oluyordum. O da ne yaptı etti, sonunda bana kabul ettirdi ve öocuk gibi sevinerek, “Yaşasın!!! Bakalım bizim Hıdır bey fantaziden ileri gidebilecek mi?” dedi…
Üst kata çıkıp, çırılçıplak soyunup, yatağa girmiştim. Tahminen ateşim 45 derece vardı. Yorganı kafama çektim. Tanrım, ben burda yabancı bir yatakta çırılçıplak neler yapıyordum? Yorganı tekrar indirdim, vazgeçmeyi kafaya koymuştum, tam giyinip gitmek isterken kapı açıldı, Hıdır abi içeri girdi. Beni öyle görünce afallayıp kaldı. Yaklaşık 1 dakika kadar taş kesilmiş heykel gibi odanın girişinde durdu, sonra toparlanıp, aşağıya seslendi, “Sürprizine bayıldım karıcığım, harikasın, seni çok seviyorum!” diye ve kapıyı kapattı. “Hoşgeldin Necla hanım!” deyip, gömleğini çıkartmaya basladığında, ben başımı yana çevirmiş, deminki ateşimin yerini soğukluk almış, resmen havale geçiriyordum…
Hıdır abi soyunmuş olmalı ki, yatağa geldi, bir eliyle elimi tutarken, diğerini de yorganın altına atıp, ayağımı okşadı. Biraz olsun yumuşamıştım, ama yine gergindim. “Pişman olmayacaksın güzelim!” deyip, yanağımı hafifden öperken, sıcak nefesini yüzümde hissediyordum. Hıdır abinin sakin konuşmaları ruhumu okşuyor, gittikçe rahatlıyordum. Demin elinin bulundugu ayak kısmına şimdi yüzünü getirmişti, ayaklarımdan başlayarak yukarıya doğru, süt beyaz tenimi öpe öpe, inceleye inceleye çıkıyordu. Şimdi baldırlarıma varmış, parmak uçlarını baldırlarımın iç kısmında gezdirirken, sanki o büyük elleriyle değil de, bir kuştüyü ile okşuyor gibiydi…
Deminki tedirginliğimin yerini zevk ve istek almış, bundan sonra olacakları sabırsızlıkla bekliyordum. Şimdi kafası baldırlarımın arasında, öperek bana ilk orgazmımı yaşatıyordu. Nihayet dudakları amıma kavuşmuş, diliyle klitorisime çok hafif değiyordu. Okadar ustaydı ki, bacaklarım açıldıkça açılmış, bale dansçısı gibi ayırmıştım onları. Kendimden geçmek üzereydim, iki elimle başını kavramış, bazen bastırıp bazen çekiyor, orgazmlarıma destek oluyordum. O bölgeden yalayarak göbeğime, sonradan memelerime gelip, susamış bebek gibi onları avuçlayıp, hoyratça emmeye başladı. Uçlarını ısırıp, acıyla zevk arasında oyunlar yapıyordu süt beyaz diri göğüslerime. Dekoltemden çıkıp boynuma, boğazıma yapışmış, tenimi yalarken, benim içimde fırtınalar kopmuştu…
Kendimi zevk seline kaptırmış gidiyorken, birden amcığımın içine kalın sikinin hiç zorlanmadan oturduğunu hissettim. Artık akıntıya kapılmış, şelaleye doğru sürükleniyordum. Bu dakikadan sonra seks ve sevişmek benim için yeni bir defter acmıştı hayatımda. Hıdır abi sikini köküne kadar içime sokmuş, bir müddet böyle durduktan sonra, çekip geri gömmüştü. Şimdi gelip giderken, “Harikasın Necla hanım, daracıksın, çok mutlu ettin beni!” deyip, hoş sözleri bir yandan, amıma vuruşları öbür yandan, zincirleme orgazmlar yaratıyordu bende. Yaklaşık 9-10 dakika beni böyle sikti…
Sonra birden değişmeye başladı, sanki Hıdır abi deminki narin ince ruhunu terketmiş, gittikce kabalaşıyordu. Hoyratca amıma çarparken, benden de tepki gelmeyince dahada vahşileşiyor, buda bana ayrı bir zevk veriyordu. Kullandığı kelimeler argolaşmış, ikimizi de inanılmaz senaryolara sürüklüyordu. “Yarrağım amında Necla, hoşuna gidiyormu?”. “Gidiyor abi, sok amıma, sok, sertçe sok!”. “Vay kaltak vaay! Demin utanırken şimdi yarrağım yetmez oldu haa?”. “Ohhhh, ahhhh, abi harika yarrağın var, vur amıma, kudurt kaltak Neclanı!”. “Al ozaman kaltak karı! Ayır amını, amına soktuğumun orospusu!”. “Öyle deme abi…”. “Sus orospu! Orospu! Orospu! Orospu! Sen adi bir orospusun! Utanmıyor musun arkadaşının kocasına amını dayamaya?”. “Utanmıyorum lan pezevenk! Senin o Filiz denen orospu karın istedi, ben de açtım amımı! Kapa çeneni de, amıma geçir pezevenk!”. “Geçiriyorum lan orospu, senin pezevengin olacam, satacam seni, siktirecem herkese, kaltak karı, adi fahişe seni!”. “Oohhh geçir koçum! Offf offff, sok, sok, daha hızlı, fışkırt içime, döllendir beni!”…
Ve ikimiz de çığlık atarak aynı anda boşaldık. Hıdır abi üstümde yığılıp kaldı. İkimiz de bitmiştik. 2 dakika sonra, “Neclacığım, güzelim, umarım demin söylediklerimden dolayı bana kızmadın?” dedi. Gülümseyerek, “Yok abi, neden kızayım? Bana hiç yaşamadığım harika şeyler yaşattın, demek ki benim de içimde orospuluk yatıyormuş!” dedim, gülüştük. Doğrulup yatakta oturduk. Hıdır abi bana sarılıp uzun müddet saçımı okşadı. Sonra kalkıp ıslak mendille biraz temizlenip giyindim. Hıdır abiye sarılırken sonsuz minnettardım ona. O sırada Filiz abla kapıyı tıklatıp, müsade isteyip içeri geldi. Hemen koşup ona da sarıldım, “İyi ki varsın ablacığım, seni çok seviyorum!” deyip, muhteşem çifti başbaşa bıraktım.
251 notes · View notes
trabzonsporhaberleri · 25 days ago
Text
Tumblr media
Trabzon Haber: Karadeniz’den En Güncel Gelişmeler
Güncel olaylardan haberdar olmak, yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamak ve çevremizle olan bağlantımızı güçlendirmek için oldukça önemli. İşte tam bu noktada Trabzon Haber devreye giriyor! Karadeniz'in hırçın dalgaları kadar hareketli gündemi, sıcacık bir sohbet tadında sunuluyor. Trabzon'un yerel meselelerinden ulusal haberlere, spor dünyasından ekonomik gelişmelere kadar her şey burada!
Trabzon’un sesini en samimi ve en güvenilir şekilde duyurmayı amaçlayan bu haber platformunda, günlük hayatınızı etkileyen her türlü detayı bulabilirsiniz. Üstelik, bu haberlerin sadece bilgi vermekle kalmayıp, akılda kalıcı bir dille yazıldığını göreceksiniz. Artık gündemi yakalamak çok daha kolay ve keyifli!
42 notes · View notes
bilmece · 2 months ago
Text
Bugün dışarıda bir şeyler yiyelim dedik kardeşimle ve gittiğimiz mekanda ikinci dereceden kuzenimizle karşılaştık. Biraz hoşbeşten sonra masamıza geçmiştik ki bizimle sohbet etmek için yanımıza geldi. Laf lafı açınca yakında ailecek Frankfurt’a taşınacaklarını öğrendik. Kendisi 39 yaşında, evli ve iki çocuğu var. Hayatında yapacağı bu yeni açılımı öğrenmek bende derin bir başarısızlık hissi uyandırdı. Sanki herkesin erişmeye çalıştığı nihai hedef yurtdışında bir hayat kurmakmış da ben bunu becerememişim gibi hissettim. Beceremediğim kısmı gerçek aslında, bir şeyler gitmedi planladığım gibi ve yapamadım. Bunu kabul ettiğimi ve kendimi affettiğimi düşünüyordum ama görülen o ki etmemişim.
Kuzene hislerini sorduğumuzda 15 yıl aralıksız çalıştığını, dün işten ayrıldığı için de kendini çok garip hissettiğini söyledi. On beş yıl. Hayatının bu dönemini kıskanırken biraz da ardındaki emeği görmek için çaba gösterdik kardeşimle. Ben de mezun olduğum gibi çalışmaya başlamış ve bunu sürdürmüş olsam 12 yıllık bir çalışma hayatım olurdu. Fakat tam zamanlıları saydığım zaman dört yıl çalıştım hepi topu. Belki burada yanlış yaptım diye düşündüm sonra. Bir cevap aradım olmamışlığıma, sonra da neden bu denli olmamış hissettiğime.
Aay ay kendimden ne zaman razı olacağım acaba?
22 notes · View notes
nolifewithoutlavinia · 11 months ago
Text
Ben en çok kendimle sohbet etmekten yoruldum. Sürekli affedecek bahaneler aramaktan, bir şeyleri düzeltmeye çalışmaktan, nefret etmemek için direnmekten yoruldum... En kötü tarafı da ne biliyor musun? Onca emeğimin, çabamın hiçbir faydasını da göremedim. Tam tersine yaptığım her şey, yapmak zorunda olduğum birer göreve dönüştü zamanla. Sonra anladım sevgi her şeyi iyileştirmiyormuş. Eğer yara bir tek senin kalbindeyse; çok sevmek o yarayı daha da kanatıyormuş. Bunu öğrenmek yıllarımı aldı benden ama kendimle savaşmayı bıraktım sonunda. Artık kimseyi affedecek bahaneler aramıyorum. Çünkü beni inciten herkes kırgınlığımın farkındaydı. Her şeyi bilerek yaptılar. Bu yüzden unutulmayı da affedilmeyi de hiç hak etmiyorlar...
71 notes · View notes
amezhu · 2 months ago
Text
Heaven Official's Blessing ▪︎
245. BÖLÜM - Fenerler & Bilmeceler - Yuanxiao'nun tadı, yeniden bir araya gelmenin tadı -
Yuanxiao (fener) festivali, gün batımından bu yana güzel bir gece.
Baharın başlangıcı sayılmasına rağmen, kış hala buralardaydı ve rüzgar ısırıcı bir soğuklukta esiyordu.
Xie Lian yolun kenarında yavaş adımlarla yürürken kocaman bir çuvalı kaldırıyordu, yüzü rüzgardan soluk kırmızıya dönmüştü.
Çuval, topladığı karmaşık hurdalardan oluşuyordu. Kullanılabilirler mi bilmiyordu ama kullanılıp kullanılmayacağını gözetilmeksizin bundan sonra onun tek geçim kaynağı bu olacaktı.
Çok geçmeden caddesinin kenarında bir standa denk geldi.
Bu standa ‘heji xiaoshi’ denirdi, bazı küçük atıştırmalıklar satılırdı. Tezgah sahibinin üç kişilik ailesinin şeride doğru yerleştirilen küçük masada oturduğu ortaya çıktı. İnce yapılı ve oldukça güzel bir kadın sıra sıra dizilmiş masaların arasında koşuşturuyordu; kendisine koşuşturmayı bırakıp masaya oturması için seslenen tezgâh sahibine kulak asmadı, onun yerine sadece "Birazdan orada olurum" demekle yetindi. Sesi bir sarı asma kuşunun çağrısı gibiydi.
Müşteriler diğer masalarda ikişerli ve üçerli olarak otursa da hepsi de bir süre sonra evlerine gitmeden önce oturup sohbet eden genç bayanlar için orada bulunuyor gibiydi. Ne de olsa bugün Yuanxiao festivaliydi.
Tezgâhın önünde küçük bir çömlek duruyordu. Tencerenin içindekiler - beyaz, yuvarlak, pırıl pırıl küçük nesneler, fokur fokur kaynıyordu - adımlarını yavaşlatmasına neden oldular.
Xie Lian içinden "Ah, bugün yuanxiao" diye geçirdi.
Küçükken her Yuanxioa festivalinde Xianle'nin kral ve kraliçesi onunla birlikte yuanxiao yerdi. Xie Lian son derece seçici bir yiyiciydi ve yuanxiao'yu sevmezdi. Ünlü şefler tarafından yapılan ve kendisine altın ve yeşim taşından tabaklarda sunulan küçük lezzetler bile onun hoşuna gitmezdi. Çok tatlı olmalarından, yerken dişlerini tuhaf hissettirmelerinden hoşlanmazdı; ne o dolguyu ne de bu dolguyu yerdi; birkaç ısırık alırdı ve bırakırdı.
Daha sonra, biraz büyüdüğünde ve Taicang dağında xiulian uygulamaya başladığında, sadece ara sıra yuanxiao festivali için eve giderdi ve sonuçta sadece birkaç öğün yemek yerdi. Şimdi düşününce, Xie Lian yuanxiao'nun tadının neye benzediğini tam olarak hatırlayamadığını fark etti.
Xie Lian tezgâhın yanından dikkatle birkaç bakış fırlattı, kocaman, çirkin bir çuvalı dikkatle omzundan aşağı indirdi ve sonunda temkinli adımlarla tezgâha doğru ilerledi.
Hasır şapkasını çıkardı ve elinde tutarak şöyle dedi; Merhaba, bir kase yuanxiao alabilir miyim? Burada hiç var mı?
Tezgâh sahibi oldukça yaşlıydı ve Xie Lian'a bir bakış attı, ancak o cevap vermeden önce, zayıf genç hanım gülümseyerek cevap verdi, "Evet, önce buyurun oturun!" bununla birlikte, bir kase hazırlamak için acele etti. Xie Lian, tezgâh sahibinin başını salladığını gördü. Bunu tuhaf buldu ve kirli göründüğü için mi böyle davrandığını merak etti, bu yüzden hiç hoşuna gitmedi ve kıyafetlerini incelemek için kasıtlı olarak aşağı baktı. Kirli olmadığından emin olduktan sonra biraz rahatlamış hissetti ve "Ne oldu?" diye sordu.
Tezgâhtar çuvalı içeri sokmasından hoşlanmadıysa, çuvalı dışarıya koyabileceğini düşündü. Ama tezgâhtar ona bir kez daha baktı ve başını sallayarak "Yazık, ne kadar yazık" dedi.
Xie Lian “Ah, ne dediniz?” dedi.
Tezgâhtar, "Yuanxiao festivalinde, tek bir kişinin soğukta dışarıdaki bir tezgâhta oturup yianxuao yemesi çok acınası, kesinlikle" dedi.
"..." Xie Lian dedi ki, "Böyle yapma. Sen iş yapmıyor musun..."
Tezgâh sahibi onunla daha fazla konuşmadı ama kâseleri toplamaya başladı. Bir süre oturduktan sonra Xie Lian etrafındaki insanların onu incelediğini, daha doğrusu onu ve arkasındaki olağanüstü ve beklenmedik büyüklükteki çuvalı incelediğini hissetti.
Dükkân sahibinin kızı sinsice yaklaştı, içindeki iri parçaların ne olduğunu merak ediyormuş gibi çuvalı kurcalamak için çömeldi. Ancak annesi birkaç kez seslendikten sonra geri döndü. Şu anda Xie Lian, gelecekte sahip olacağı, bıçakların ve mızrakların bile delip geçemeyeceği vurdumduymaz bir kişiliğini geliştirmemişti.
Elinde olmadan bacaklarını kullanarak kocaman çuvalı masanın altına tekmeledi ve yoldan geçenlerin göremeyeceği bir yere koymayı umdu. Ne yazık ki, tezgâh küçüktü ve masaları, sandalyeleri ve bankları da küçüktü, öyle ki böyle bir şeyi saklamak imkânsızdı.
Xie Lian'ın hafifçe öksürmekten ve etrafındaki insanların bakışlarını görmezden gelmek için elinden geleni yapmaktan başka çaresi yoktu. Buna alışacaktı. Önemli bir şey değildi.
Birden aklına bir şey geldi ve aceleyle ellerini cübbesinin göğüs kısmına sokup etrafı yokladı. İfadesi değişti ve şöyle düşündü: "Şimdi bu daha da acınası! Yuanxiao festivalinde, soğukta açık havada bir tezgahta tek başıma oturup yuanxioa yemekle kalmıyorum, yeterli param bile yok!!!"
Aceleyle kaçmaya niyetlenmişti ama tam o sırada tezgâh sahibi elinde büyük bir porselen kâseyle geldi ve "Beş kuruş para" diyerek kâseyi masaya bıraktı.
"..."
Xie Lian, "Ah... ben..." derken sanki nefes alamıyormuş gibi hissetti.
Birkaç kez öksürdü, yumruğunu ağzının önüne kaldırdı ve tezgah sahibinin "Yoksa yok mu?" dediğini duydu.
Xie Lian tam tüm utanmazlığını sahiplenip ayağa kalkmak üzereydi ki, büyük porselen kâsenin bir gümbürtüyle önündeki masaya konduğunu gördü.
Dondu kaldı ve tezgah sahibinin "Unut gitsin. Ne kadar zavallı olduğunu görünce sana bir kâse vereceğim. Bunu bitirdikten sonra tezgahı kapatmam gerekecek, o yüzden acele et ve geri dön. Bugün yuanxiao festivali, ailenle birlikte olmalısın!"
"..."
Xie Lian tekrar oturdu ve kendi kendine bu yuanxiao kâsesini bitirdikten sonra geri dönecek hiçbir yeri olmadığını söylemese de yumuşak bir sesle "Teşekkür ederim" dedi.
Tezgâh sahibi de, "Dışarısı da çok geç oldu, yuanxiao festivalinde bu kadar geç saatte geri dönmek çok acımasızca!" dedi.
Karısı, "O da çok çalışmış gibi görünüyor ve yakında ayrılacak, bu arada onu azarlamayı bırak. Miao-er, Miao-er, koşuşturmayı bırak. Sürekli yardıma geliyorsun, bu bizi kötü hissettiriyor. Buraya gel ve bizimle ye."
Genç kadın, "Etrafta koşuşturmuyorum!" diyerek son masayı da kaldırdı ve onlarla birlikte oturup bir porsiyon yuanxiao yemek için yanlarına gitti.
 Dört kişi bir yandan konuşup bir yandan gülerken bir yandan da başka birinin gelip aralarına katılmasını bekliyor gibiydi. Xie Lian onlara baktı, kâsesini yukarı kaldırdı, ağzına bir parça attı ve tatlı çorbadan bir yudum içti.
Ama hâlâ tadının ne olduğunu bilmiyordu.
"Gege, Gege?"
Xie Lian ancak o zaman dikkatini topladı. Hua Cheng yanı başındaydı ve ona bakıyordu. Kırmızı cübbesinin içinde Hua Cheng'in kaşları ve gözleri daha da parlaktı ve fenerlerin ışığı solgun yüzüne yumuşak bir renk katıyordu. Xie Lian bakarken biraz dikkati dağıldı ve "Ne?" dedi.
Hua Cheng, "Gege yorgun mu? Yoksa yürüyemiyor mu?"
Xie Lian fazla düşünmeden başını salladı. Hua Cheng, "Üzgünüm. Dün gece biraz fazla abarttım." dedi.
Ancak bir süre sonra Xie Lian onun söylediklerine tepki verdi ve aceleyle ellerini sallayarak, "… Ne diyorsun sen? Öyle bir şey değil! Bunun onunla hiçbir ilgisi yok!"
Hua Cheng kaşlarını kaldırarak, "Eğer bunun onunla bir ilgisi yoksa, demek ki aşırıya kaçmamışım? Yani, ben şey yapabilirim...?"
Xie Lian aniden hâlâ Hayalet Şehrin ana caddesinin ortasında olduklarını hatırladı ve etrafına ürkek ve temkinli bir bakış attı. Gerçekten de bilinmeyen bir zamanda, etrafları şekilsiz ve tuhaf yaratıklardan oluşan büyük bir kalabalık tarafından sarılmıştı; kulakları uzun olanlar kulaklarını uzatıyor, kulakları kısa olanlar boyunlarını uzatıyor ve görünüşe göre hepsinin gözleri bakır bir çan kadar açılmış, ikisine sert bir şekilde bakıyorlardı. Xie Lian o kadar şaşırmıştı ki, bir an için ne diyeceğini bilemedi. Sonunda haykırdı, “San Lang ah!”
Hua Cheng hafifçe gülümseyerek ellerini arkasına sakladı, “Pekala, pekala. Benim hatam, daha fazla bahsetmeyeceğim.”
Xie Lian da bakışlarını çoktan sokağın kenarındaki yuanxiao yaratığının tezgahından çekmişti. Hayalet şehrin ana caddesinin her iki tarafında da çok sayıda parlak kırmızı fener asılıydı ve fenerler bilmecelerle kaplıydı. Hayalet kalabalığı haykırdı, “Bir bilmece tahmin edin! Bir bilmece tahmin edin! Bilirseniz ödül bile var! hem de bir sürü ödül!”
Hua Cheng Xie Lian’a “Gege, denemek ister misin? Ödül de var.” dedi.
Xie Lian yürüyerek, “Bir denerim o zaman.” Dedi.
Hayalet kalabalığı heyecanlanarak birbirlerini itmeye başladılar; “şşt, şşt, Büyük amca bir tahminde bulunacak! Büyük amca bir tahminde bulunacak!!!”
"..." Sanki dans etmesini bekliyorlarmış gibi kalabalığın ezici yaygarası karşısında Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilemedi. Tam rastgele bir bilmece seçmeyi düşünürken, kim bilir nereden gelen bir dokunaç onu bekledi ve ona bir fener uzatarak "Lütfen! Lütfen!" dedi.
Xie Lian’a göre, herhangi gibi olurdu. Ona verilen feneri aldı ve bir baktı. Bilmeceli fenerin kenarında yalnızca üç kelime yazılıydı; “Beyaz kafalıyı buldum.”
Bilmece; 我到白头
我到 buldum.
白 beyaz.
头 kafa.
Cevap; 白’in başından丿karakteri çıkartın. Ve 我 karakterinin üstüne koyun. Ve böylece 我 elde edersiniz.
Xie Lian’ın cevabı verirken düşünmesine gerek bile yoktu; “Benim.”
Hua Cheng överek alkışladı, “Gege, harikasın.”
Etrafını saran hayalet kalabalığı da onunla birlikte alkış tuttu, çığlık attı ve uludu; hatta belli belirsiz, simsiyah bir şekil tezahürat yaparken havada taklalar bile attı ki bu biraz fazla geldi.
Xie Lian utandığını hissederek “Aslında, bu… oldukça kolaydı.” dedi.
Dokunaç ona ikinci feneri verirken yine “Lütfen, Lütfen!” diyordu.
Tumblr media
Xie Lian feneri aldı ve bu seferi bilmeceyi okudu; “Bahar Festivalinde bir gün.”
Bilmece; 春节一日
春 bahar.
节 festival.
一 bir.
日 gün.
Cevap; 一 ve 日karakteri 春’in yarısından çıkartın. Böylece 夫(koca) elde edersiniz.
Aynı şekilde düşünmeye bile gerek olmadan Xie Lian cevabı söyledi, “Eş (koca).”
Hua Cheng yine ellerini kaldırdı ve alkışladı. Xie Lian, “Gerek yok. Bu da kolaydı.” Dedi.
Hua Cheng ona gülerek şöyle dedi, “Cidden mi? Ama, ben Gege’nin harika olduğunu içtenlikle düşündüm.”
Xie Lian içten içte “Şaçmalık, saçmalık. Eğer sen kendin bilmece feneri ile gelseydin ve ben onu çözseydim, işte o zaman harika olurdu…” diye düşündü.
O sırada dokunaç şarkı söyleyerek tekrardan üçüncü bir feneri uzattı, “Lütfen! lütfen!”
Xie Lian baktı ve kaşları biraz çatıldı. Kalabalık da haykırdı, “Waa! Bu seferki zor geldi!”
Xie Lian kafasını salladı. Cidden, bu bilmece tek bir bakışla çözülemezdi; “Hayranlığını ifade etmek için utançla başını eğmek.”
Ama, çok da zor değildi. Bir süre sonra, Xie Lian “ ‘utançla’ kelimesi küstüm çiçeğine atıf yapıyor. Bitki için olan kısmı çıkarınca; ‘başını eğmek’, ‘eğmek’ kelimesinin başını al; ‘hayranlığını ifade etmek’, ‘dökmek’ kelimesinin başını al. Üçünü bir araya getir ve sonuç… ‘Hua’” dedi. Bilmecenin cevabı ‘Hua’.
Beklendiği gibi, bilmecenin cevabını verdiğinde, etraflarındaki hayaletler herhangi bir kısıtlama veya edep olmaksızın, neredeyse mide bulandırıcı bir şekilde çılgınca dans etmeye başladılar. Hua Cheng ona bakarak gülümsedi ve "Gege, bu sefer, cidden harikaydın." dedi.
Dokunaç bir kez daha fenerini kaldırdı ve belli belirsiz uzattı. Xie Lian kendi gülümsemesiyle, "Aklımda daha da şaşırtıcı bir şey var. Bu sefer bilmeceye bakmadan bile cevabı tahmin edebileceğimi söylesem bana inanır mısınız?"
Hua Cheng gözlerini açtı ve "Ah, gerçekten mi? Gege'nin böyle özel bir hareketi mi var?" dedi.
Xie Lian feneri aldı ve "Tahmin ediyorum, bu sefer cevap 'Cheng'. 'Hua Cheng'deki 'Cheng', değil mi?"
Feneri kaldırıp baktı, gerçekten de "hançerin sapı ve bıçağı hareket ettiğinde Güney yönüne doğru sabitlenirler." dedi Xie Lian, "'Hançer ve sapı hareket ettiğinde', 'sap' kelimesini ters çevirin, 'toprak' kelimesini elde edersiniz; 'bıçak' kelimesini koruyun; 'Güney yönüne doğru sabitlenir', 'yön' kelimesini Güney kısmı olarak alın ve 'toprak' ve 'bıçak' kelimelerini merkezde sabitleyin, 'Cheng' olur.  Bu en zor bilmece olabilirdi, ne yazık...”
Ne yazık, oyunun kurallarını baştan tahmin etmişti. Dört cevabı bir araya getir ve ne elde ettiğine bak! ‘Benim Kocam Hua Cheng.’
Xie Lian onların hilesini anladığından, hayalet kalabalığı tezahürat yapmaya cesaret edemedi, bunun yerine her biri gökyüzüne doğru bakarak öksürmeye başladı. Hua Cheng'in bakışları yavaşça üzerlerinde gezindiğinde, sanki çok korkmuş gibi görünüyorlardı, bazıları fenerlere daldı, bazıları yere daldı, her biri başlarına sarıldı ve "Chengzhu, kızma!!! Benim fikrim değildi!!!" diye ağladı.
“Benim de değildi!!”
"Saçmalık! en yüksek sesle kabul eden sendin!!!"
Hua Cheng yumuşak bir sesle "Dağılın." dedi.
Bir anda Sokaktaki tüm insanlar ve hayaletler rüzgârla savrulan bulutlar gibi yok oldu ve geride kimse kalmadı. Xie Lian feneri tekrar askısına astı ve gülümseyerek şöyle dedi, “Hadi geri dönelim.”
İkisi birlikte omuz omuza Qiandeng tapınağına doğru yürüdüler. Onlar yürürken, Hua Cheng ciddi bir bakışla, "Gege, lütfen bana öyle bakma. Bunu yapmalarına gerçekten ben izin vermedim."
Xie Lian gülümseyerek, "Biliyorum. Eğer sen olsaydın, bilmeceler kesinlikle bu şekilde tasarlanmazdı."
Hua Cheng, "Öyle mi? O zaman Gege benim bilmeceleri nasıl tasarlayacağımı düşündü?"
Xie Lian umursamaz bir tavırla, "Elbette 'Benim kocam San Lang' olurdu..." dedi.
Xie Lian ancak bu noktaya kadar konuştuktan sonra, söylememesi gereken bir şey söylediğini fark etti ve aceleyle ağzını kapattı. Ancak artık çok geçti. Hua Cheng yüksek sesle gülmeye başladı ve "Gege, yakaladım seni! Çok güzel!"
"... sinsi, sinsi..."
Tam o anda, ikisi birlikte Qiandeng tapınağına geri döndüler. Büyük salona girdiklerinde, Xie Lian beklenmedik bir şekilde yeşim platformun üzerine bir masa dolusu eşya yerleştirildiğini fark etti. Şaşkınlıkla yukarı çıkıp bir göz attı. Bunlar iki kase yuanxiao idi.
Arkasına baktı. Hua Cheng platformda ona katılmıştı ve şöyle diyordu: "Gege'nin biz dışarıdayken baktığı şey buydu, değil mi?"
Xie Lian başını salladı.
Hua Cheng, "Otur ve benimle birlikte ye, Gege."
"..."
Ancak Xie Lian oturmak yerine kendini Hua Cheng'e doğru attı ve başını onun göğsüne gömdü. Kollarını Hua Cheng'e sıkıca sardı ve bırakmayı reddetti.
Buna karşılık Hua Cheng de ona sarıldı.
Yıllar sonra nihayet yuanxiao'nun tadının ne olduğunu bir kez daha hatırladı.
18 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 8 months ago
Text
Otobüste Elime Verdi! (Meltem 24 Y., Adana)
Herkese selamlar, ben Meltem, 24 yaşındayım. Güzel olduğumu düşünüyorum. Adana'da yaşıyorum ve 3 yıldır evliyim. 2 yaşında kız çocuğum var. Kocamı çok seviyorum, ama azgınlığımı durduramadığım için onu aldatmak zorunda kaldım. Bankacıyım ve 2 ayda bir eğitim için İstanbul'a gitmem gerekiyor. Yine eğitim için İstanbul'a gidecektim, ama uygun uçak bileti bulamamıştım, o yüzden otobüsle gitmeye karar verdim. İnternetten bilet aldım ve kocam beni otogara bıraktı.
Otobüse koltuğuma oturmak için bindim, ama yan koltuğumda bir erkeğin oturduğunu gördüm. Hemen inip bilet ofisine, "Ben bayan yanı almıştım, ama yanımda bir erkek oturuyor!" diye şikayetçi oldum. Onlar da, "Kusura bakmayın çok yoğunluk var, bütün seferler dolu, beyfendinin de acelesi varmış!" deyince artık yapacak birşey yoktu, adamı otobüsten indirtmem yanlış olurdu. Hem zaten ben bu tarz şeylere de karşıyım. Ama aylardan Temmuz ve Adana yanıyordu, ben de altıma kısacık şort giymişim ve tanımadığım bir erkeğin yanında 12 saat öyle yolculuk yapacaktım.
Neyse, bindim otobüse. Selamlaştık. Bana, "Kusura bakmayın rahatsız ettim sizi. Üniversite öğrencisiyim, ailemi ziyarete geldim, sınavlara yetişmek için sağolsun yardımcı oldular." deyince, bana karşı bu nazik ve hoş tavırları çok hoşuma gitmiş, biraz da olsa rahatlamıştım. İlk bindiğimde fark etmemiştim, ama çok yakışıklıydı. Adana'dan çıkana kadar sohbet ettik. Adı Cem idi ve sohbeti, konuşması beni çok etkilemişti. Kocamla lisedeyken tanışmıştım ve benim ilk erkek arkadaşım olmuştu. Lise sonrası evlenmiştim onunla ve onun dışında daha önce hiç ilişkim olmamıştı. İş yerindeki müşterilerim hariç, ilk defa yabancı bir erkekle bu kadar uzun hoş sohbet ediyordum. Sebebini bilmiyorum ama Cem'e kanım kaynamıştı.
Sohbet esnasında parmağımdaki yüzüğü görünce, "Evli misin?" diye sordu. "Evet!" deyince şaşırdı. Ben, "Ne olduuu? Niye şaşırdınnn?" deyince, "Senin gibi biri nasıl hemen evlenmiş!" dedi. Ben de, "Benim gibi derken?" dedim. "Güzel ve kültürlü biri!" dedi. Ben de, "Niye, aşık olmuş olamaz mıyım?" diye sorunca, aşka inandığını, ama evlenmeye karşı olduğunu, bir imza ile birine bağlanmanın ve ömrünün sonuna kadar onunla olup ona sadık olmayı kabul etmediğini söyledi ve "Herkes istediği kişiyle birlikte olabilir!" dedi. Bu söz beni etkilemişti ve Cem'den anlaşılmaz bir şekilde hoşlanmaya başlamıştım.
Biraz daha sohbet edip, "Yorgunum!" dedim ve uyumak için gözlerimi kapattım. Birkaç saat sonra gözlerimi açtığımda, başımı Cem'in omzunda ve ellerimi de onun kucağında, hatta bir elimin şortunun (Yarağının!) tam üstünde olduğunu fark edip hemen toparlandım. Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Güldü ve "Sorun değil, ben rahatım, uzanabilirsin!" dedi. Ben, "Dalmışım kusura bakma!" deyince, bir elini bacağıma koyup, "Gerçekten sorun yok!" dedi. Gözlerimle eline baktım ve o da hemen çekti elini. Ama bu olay beni biraz azdırmış, Cem'in elinin bacağımda olması çok hoşuma gitmişti. Hatta elini çektiği için resmen üzülmüştüm. İçimden, beni okşadığını, öptüğünü, hatta siktiğini bile hayal ediyordum. Bir yandan da kendi kendime (Kendine gel kızım, evlisin sen, aklından çıkar böyle şeyleri!) diyordum.
Gözlerimi kapattım, uyumaya çalışıyordum, ama sürekli aklım ondaydı, hep beni sikerken canlandırıyordum kafamda. Bir süre sonra azgınlığım mantığımın önüne geçmiş ve isteyerek başımı tekrar onun omzuna koymuştum. O da omzunu iyice yaklaştırmıştı. İkimizden de çıt çıkmıyordu. Ben elimi tekrar onun şortunun üzerine koyunca, kulağıma eğilip, "Rahat ol!" dedi ve saçlarımı okşamaya başladı. Benden ses çıkmayınca da elini tekrar bacağıma atıp okşamaya başladı. Çok zevk alıyordum. Bir eliyle bacağımı yukarı çekti ve ayaklarıma kadar her yerimi okşamaya başladı ve ben de biraz daha sokuldum ona. Elim halen şortunun üzerindeyken yarağının kalktığını hissediyordum. Diğer eliyle elime bastırdı, yarağını şortunun üzerinden elimin içine verdi. Ben biraz elimle oynadıktan sonra kafamı kaldırdım ve sağa sola baktım, acaba gören falan var mı diye. Bana, "Merak etme, herkes uyuyor!" dedi. Ben de tekrar kafamı göğsüne yasladım. Cem bu sefer yarağını şortundan çıkarıp elime verdi. İtiraz etmeden yarağıyla oynamaya devam ettim. O da elini amıma götürmüş okşamaya başlamıştı.
Artık zevk sarhoşu olmuştum. Kafamı kaldırdım ve yüzyüze geldik. Gözlerine arzu dolu bakıyordum. Bana iyice yanaştı ve yanaklarıma, dudaklarıma öpücük kondurmaya başladı. Kulağıma, benim çok güzel olduğumu ve İstanbul'a gider gitmez beni eve atıp tüm gün sikmek istediğini söyledi. Ben ses çıkarmıyor ve öpücüklerin keyfini çıkarıyordum. Bir an önce İstanbul'a varmak ve dediği gibi tüm gün beni sikmesi için sabırsızlanıyordum. Herkes uyanana kadar biz elleşip öpüştük.
Sabah saatlerinde İstanbul'a vardık. Taksiyle hemen evine gittik. Kapıdan girer girmez öpüşmeye başladık. Beni kucağına alıp odasına götürdü. İkimiz de çabucak soyunduk. Yatağa uzanınca heryerimi yalayıp öpmeye başladı. Amımı çılgınca yalıyor, beni deli ediyordu. 69 olduk ve ben de onun sikini ağzıma alıp ona sakso çekmeye başladım. Sonra çekmeceden kondom alıp sikine taktı. Beni altına aldı ve sikini amıma yerleştirip pompalamaya başladı. Beni inlete inlete sikiyor, bana zincirleme orgazm yaşatıyordu. Ben de, "Durma, sik beni aşkım!" diyordum.
Bir süre sonra beni domaltıp amımı sikmeye devam etti. O pozisyonda amımı sikerken parmakları sürekli göt deliğimde geziniyordu. Parmağını götüme sokup, "Aşkım götünü de sikmek istiyorum!" deyince, "Kocam beni oradan hiç sikmedi! Kısmet seninmiş, sik aşkım!" deyip ona onay verdim. Hemen gitti banyodan şampuan getirdi ve iyice götüme yedirdi. Ben kıvranıyor, "Hadi sok artık!" diyordum. Götüm ilk defa sikileceği için hepsini sokana kadar epey bir uğraştı. Önce yavaş, sonra hızlı şekilde götümü sikmeye başlamıştı. İlkin acı çektim, ama sonradan aldığım zevk o acıya değmişti...
Sözde İstanbul'a Cem sınav için, ben de eğitim için gelmiştim, ama sınavdan ve eğitimden artan sürede iki gün boyunca evden çıkmayıp sürekli sikiştik. Artık her eğitim için İstanbul'a gittiğimde sevgilimin yanında kalıyor, ona karılık yapıp dönüyordum. Hatta bazen eğitim yokken bile, kocama, "Yine eğitim var!" diyerek yalan söyleyip İstanbul'a kaçıyor, kendimi Cem'in kollarına bırakıyorum!
192 notes · View notes
sexcxsblog · 1 year ago
Text
KAYNIM BENİ BOZDU
Ben Nurgül kaynım ile olan birlikteliğimizi anlatıcam. 20 yaşında görücü usulü ile Mithat ile evlendim. Ne ben istekliydim ne de o. Mithat daha önce evlilik yapmış. Karısını çok erken yaşta kaybetmişti. Ailesine eğer tekrardan evlenirse üstündeki bu buhrandan kurtulacağını düşünüp tekrar evlendirmişler. Kendisi benden 7 yaş büyüktü. Düğündü kınaydı derken evlendik. Ama Mithat benim yüzüme hiç bakmıyordu. Evde sanki hizmetçi gibiydim. Eli elime değmiyordu. Bende kaybı yüzünden pek üstüne gitmiyordum. Zamanla her şeyin düzeleceğini düşünerekten fazla kafa yormuyordum. Aylar geçti her şey aynıydı. Mithat sabah erken işe gider. Kendisi tır şoförüydü. Bazen birkaç gün bazen de bşr hafta sonra eve gelirdi. Her gelişinde sarhoş olur. Uyuyana kadar ağlardı. Bu duruma çok üzülüyordum. Ama elden bir şey gelmiyordu. Bu geç gelmeler artınca kadın başıma evde yalnız kalmama kayınpederim razı gelmedi. Mithatın abisini bizim eve yolladı. Kazım abi Mithat a göre daha güleryüzlü daha cana yakındı. Bazen samimiyetini aşacak el şakaları yapardı. Ben bazen rahatsız olsam da evde ses olduğu için gıkımı çıkarmazdım. Evleneli 2 ay geçmişti ama ben hala bakireydim. Bu durumu kimse bilmiyordu. Körpe bir gelindim. Kocam erkenden işe gider. Ben kazım abi ile yemek yer sohbet ederdik. Kazımın belirli bir işi yoktu gündelik işlere giderdi. Onun dışında hep beraberdik. Zamanla birlikte vakit geçirince kazımda daha rahat etmeye başladı. Küfürler,temaslar evin içinde boxerla gezmeler. Bazen boxerın önündeki o şişkinliği görünce ağzımın suyu akardı. O rahat olunca bende rahat davrandım tabi onun kadar değil. Evde sabahlığımla dolaşırdım. Göğüslerim belli olurdu. Kazım abi de gözlerini benden alamazdı. Onu tahrik etmek çok hoşuma gidiyordu. Arada sürtüşmeler oluyor acayip zevk alıyordum. Günlerden bir gün görümceme ziyarete gittik. Ev çok kalabalıktı ve bende aşırı bunalmıştım. Kazım abiye sıkıldığımı hava almak istediğimi söyledim. O da gel bşraz dolaşalım dedi. Tam çıkarken görümcem bebeğini bşraz gezdirmemizi söyledi. Aldık yanımıza arabayla geziyorduk. Ben ve görümcemin bebeği arka koltuktaydık. Biraz muhabbet ettikten sonra bebek ağlamaya başladı. Ben susturmaya çalışıyordum ama asla susmuyordu. Ordan kazım abi
-aç olmasın Yenge
-bilmem ki
-açtır açtır emzirsene
-abi bende süt yok ki
-olsun belki öyle susarda uyur
Giydiğim gömleğin düğmelerini açtım ve südyenimi aşağı çektim. Kazım abi aynadan Benim dolgun mememe bakıyordu. Bebek hemen yapıştı mememe.
-emiyor mu Nurgül
-evet abi
-şuna bak kimsenin dokunmadığı memelerime bir bebek açılış yaptı
-ne dedin yenge
Kahretsin sitem ederken bşraz sesli söylemiştim. Kaynım duymuştu. Ama haksız da sayılmazdım.
-valla şanslı kerata ya. Bebek olmak istedim şuan resmen
-süt gelmiyor ki
-süt için değil ki o güzelim memeler için
-ya abi deme öyle şeyler
-ne kızım doğruları söylüyorum valla benim senin gibi karım olucak ufff
Devamını getirmedi. Ben de aşırı heyecanlandım bu dediğinden.
-napalım abi kader işte ona böyle talih kuşu kondu ama acısından gözü hiçbir şey görmüyor
-sokayım onun acısına böyle bir karı bulmuş acı mı kalır
-ne sen sor ne de ben anlatayım abi. Kaç ay oldu eli elime değmedi. Üstüne de varmıyorum ama sizinkiler torun ister. Benim kusurlu olduğumu düşünürler hamile kalmazsam
-kocan asıl kusurlu olan benim güzel yengem. Şimdi kalkıp siksem seni 10 tane çocuk doğurursun evelallah. Bozma sen moralini
Bu cümlelerden sonra kazım abi daha da hoşuma gitmeye başladı. O sırada çocuk ağlayınca onu görümceme bıraktık eve döndük. Eve giderken de kazım abi bu konuyu tekrar konuşalım dedi.
263 notes · View notes
sertsiken0606 · 4 months ago
Text
Merhaba arkadaşlar ben Talat aslen Tekirdağ Çorlu nüfusuna kayıtlıyım ama hiç görmedim babamın mesleği yüzünden Ankara dan öteye gidemedik babam çok namuslu görünen şerefsizin önde gideniydi rüşvetsiz asla iş yapmayan tam bir haramzadeydi. Çoğu hakkını helal etmemiştir eminim. Ben 24 yaşıma gelene kadar babamdan korkuma sevmediğim şeyleri yapmak zorunda kaldım. Aslında tıp okumak istiyordum babam askeriyeye gideceksin dedi kuleli askeri lisesinden mezun oldum. Dediğim gibi babam öldükten sonra kendi hayatımı yaşamaya başladım şuan 39 yaşımdayım sarı kıvırcık saçlı mavi gözlü 190 boyunda oldukça yakışıklı bir erkeğim. Hiç evlenmedim babam her gece annemi acımadan bağırta bağırta sikerdi annem hemen hemen her sabah yorgun bitkin bir şekilde bize yemek hazırlardı 3 erkek 2 kız kardeşiz. Sizlere anlatacağım hikaye başımdan geçeli tahmini 6 yıl oldu kuleli den bir arkadaşımla Afyonkarahisar da karşılaştık hoş sohbet ettik evlerimiz çok yakınmış telefon numarasını aldım bende verdim o Antalya ya tatile bende Didim e gitmek için yola çıktım. Tatilin son günü biz dönüyoruz mahallede buluşalım diye mesaj attı tamam deyip bende arabama binip Ankara ya doğru yola çıktım yine Afyonkarahisar da karşılaştık hoş sohbet ettik karısı geldi ufff ömrümde gördüğüm en güzel kadındı eşim Serpil dedi tanıttı beni gözümü Serpil den alamıyordum aralarında bana bakıp gülüyorlardı dostum Ankara ya kadar peşimden ayrılma Ankara da sana birşey anlatacağım dedi yola çıktık peş peşe gidiyorduk Ankara ya gelir gelmez ne anlatacaksın dedim bizim evde konuşalım mı dedi tamam dedim evlerine gittim 4 yıldır sikim kalkmıyor kanka Serpil ayrılmak istiyor ben Serpilsiz yapamam seni Afyonda görünce aklıma geleni Serpil e anlattım kabul etti sözünü kestim ben ne yapabilirim dedim Serpil i sikmeni istiyorum ayrıca sana 200 dolar vereceğim dedi ilk şaşkınlığı atana kadar ses çıkarmadan bekledim . Dostum Serpil gibi güzel bir kadını sikmek benim için bir şeref ne parası dedim Serpil odaya girdi ne oldu konuştunuz mu ? evet aşkım kabul etti istediğin zaman emrine amade dedi Serpil yanıma gelip kucağıma oturdu öpüşmeye başladık o kadar ateşli öpüşüyordu ki bacak aramdaki 20 lik bazuka şahlanmıştı Serpil in hissetmemesi imkansızdı . Bir taraftan öpüşmeye devam ederken ayağa kaldırdı yatak odasına doğru soyunarak öpüşerek gitmeye başladık üzerimizde kalan son bez parçalarını çıkarttığımızda yatakta 69 pozisyonuna geçmiştik öyle bir ağzına aldı ki ilk dil darbelerinde boşalacağım sandım bende pürüzsüz ter temiz amına yumuldum sanki bakire amı yalıyordum birden ters döndük ben alta geçtim amını daha rahat emiyordum bu pozisyonda normalde hiçbir kadının göt deliğini emmem koku hissederim ama Serpilin harika bir göt deliği vardı hem amını hem götünü yalıyor şelale gibi akan sularını büyük bir iştahla yalayıp yutuyordum Serpil doğruldu salonda duran kocasına seslendi gel buraya pezevenk gel de karına yardım et 4 yıldır yarak girmeyen amıma arkadaşın girecek tut sikini gitmesine yardımcı ol dedi gelmiş tutmuş Serpil in amına dayayıp üzerine oturtmuştu Serpil genç kız edasıyla yavaş yavaş oturmaya başladı bu arada kocasına bak güzeller güzeli karını arkadaşın sikiyor birazdan sikemediğin götümün bekaretini arkadaşına vereceğim boynuzlu ipne pezevenk diyordu . Yavaş yavaş hızlanmaya başladığında tuhaf tuhaf sesler çıkarmaya başladı meğer orgazm oluyormuş birden üzerime yığıldı yanıma uzandı benim ki zevk sularıyla parlıyordu arkadaşım yanımıza geldi 2 3 kez karısının amını emdi bırak beni yalamayı pezevenk karın için kalkan yarağı em hazır et senin gözünün önünde götüme girecek hazırla yarağı çabuk dedi birden sikimi ağzına aldı ufff o kadar güzel yalıyordu ki beni o kadar kadın emdi hiç arkadaşım kadar güzel sakso çeken olmamıştı Serpil sırtı bana dönük kalktı elinde krem vardı kocasına uzattı biraz karısının göt deliğine biraz benim yarağıma sürdü Serpil in göt deliğine hizaladı Serpil ile öpüşmeye başladı Serpil çok ağır hareketlerle oturmaya başladı işini iyi biliyordu o kadar ağır girdi ki belki komple girmesi 20 dakika sürdü ama girmişti devamı 2 de
60 notes · View notes