#tahsinyücel
Explore tagged Tumblr posts
Photo
#saatlimaariftakvimi #22012023 #lacordaire #necaticumalı #güldenturalı #tahsinyücel #kamergenç #devl #kovaburcu (at Site Cami) https://www.instagram.com/p/CpXCbeAsceF/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#saatlimaariftakvimi#22012023#lacordaire#necaticumalı#güldenturalı#tahsinyücel#kamergenç#devl#kovaburcu
0 notes
Photo
Güzel öyle şakaya gelecek şey değildir. Güzel nerden doğar, bilir misin? Geleceğin bugüne gömülü köklerinden.
-Tahsin Yücel-
#geceye not#şiirgecede#aşk#blog#blogger#yazar#güzel#şaka#gelecek#kök#peygamber#son#beş#günü#yaşam#hayat#izler#tahsin#yücel#tahsinyücel#geeceyebirnot
1 note
·
View note
Text
Katil [Georges Simenon]
Ustaların Türkçesiyle dilimize kazandırılan Georges Simenon serisinden okuduğum ikinci kitap Katil. Bundan sonra bir tane daha okuyup seriyi kendim için tamamlayacağım zira 30’ların polisiyeleri için -ki buna Agatha Christie romanları da dâhildir- fazla genç; polisiye romanlarla vakit harcamak içinse biraz ileri bir yaştayım. Yine de Simenon’dan okuduğum bu kitap beni mutsuz etti diyemem zira sıradan polisiye kitaplar gibi sığ değil, derinliği olan, psikolojik tahlillerin derinlemesine yapıldığı bir romandı bu son okuduğum. Simenon okumaktan vazgeçmemin bir diğer nedeni de yazarın üretkenliğini öğrenmem oldu. Kitabın çevirisini yapan; geçen sene kaybettiğimiz üstat Tahsin Yücel; önsözünde de bu verimlilikten bahsediyor. Gecede bir roman yazabilecek kapasitede bir yazarın varlığından haberdar mıydınız? Ben yeni öğrendim diyebilirim. Hayret uyandıracak verimlilikte bir çok yazar var Türk ve dünya edebiyatında, fakat Simenon’un çıtası bayağı bir yukarılarda. Bu kadar üretken bir yazar için de ancak “örneklem” alabilirim. Fazlası değil.
Katil romanına gelince. Kitap Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı gibi başlayıp Albert Camus’un Yabancı’sı gibi devam ederek Ömer Seyfettin’in Yüksek Ökçeleri ile son buluyor. Hangisi hangisinden etkilendi bilmiyorum ama sade bir anlatım tarzıyla, basit bir romanın içerisine bütün bunları sığdırabilmesine bakarak yazarın karşısında şapka çıkarıyorum. Küçük bir şehirde yaşayan bir doktorun hayatının sıradanlığıyla başlıyor her şey. Yüksek Ökçeler’in Hatice Hanım’ı gibi yaşayıp gitmekte olan doktorun hayatı o sıradanlığı içinde o kadar güzel ki. Belki güzelliğinin farkına varmış olsa bozulmasına asla müsaade etmeyecek, fakat maalesef hiçbir düzen sonsuza kadar sürmez… “Gizem birdenbire, görünürde hiçbir neden yokken başladı, bir sonbahar sisi gibi iniverdi daha doğrusu, kısa zamanda biçimleri bozdu, insanları ezdi, eşyaların biçimini değiştiriverdi, iç yaşamla ilişkili her şeyi yanlışlığa sürükledi, Kupérus’ü kuşatıverdi.” İçerik hakkında bilgi vermek istemiyorum. Roman polisiyeden ziyade psikolojik diyebilirim. Tahsin Yücel’in çevirisi eminim ki harika olmuştur. Everest Yayınları tarafından basılan bu kitap 150 sayfa civarında. Read the full article
0 notes
Photo
@okuma_gunluklerim #keşfetteyiz HARİKAYDI 😍😍Okuduğum ilk Tahsin Yücel kitabıydı ama kesinlikle son olmayacak. Çok severek okudum. 💫Köyden kente evliliği nedeniyle göç eden Kumru’nun hikayesine ortak oluyoruz kitapta. Gündeliğe gittiği evlerde keşfettiği modern hayatı ustalıkla kendi hayatına geçirirken kendine yabancılaşıyor Kumru. Buzdolabına aşık olacak kadar onunla bağ kurması ve hayatının değişmesi gerçekten okunmaya değer. Tüketen insanoğlunun aslında kendisinin tüketildiği hayatının aynadaki görüntüsü. Keyifli okumalar🤗 . . #kumruilekumru #tahsinyücel #instabook #okudumbitti #okudumokuyun #bookstagram #kitapönerisi #canyayınları #kitapyurdu #neokuyorum #neokumalı #1kitap1fotograf #kitapokufotografcek #bookshelf #bookstagrammer (Elkton, Maryland) https://www.instagram.com/p/BzOizISn_3u/?igshid=13ac1rddn3wn4
#keşfetteyiz#kumruilekumru#tahsinyücel#instabook#okudumbitti#okudumokuyun#bookstagram#kitapönerisi#canyayınları#kitapyurdu#neokuyorum#neokumalı#1kitap1fotograf#kitapokufotografcek#bookshelf#bookstagrammer
0 notes
Photo
Bazı öyküleri okuduğudunuz zaman içten içe bir yerlerde bunun yaşanmış olduğuna inanır mısınız siz de? #doğuöyküleri tam da böyle öyküler anlatıyor işte. #tahsinyücel in #ötesi mi #sevgisoysal ün #hanife diye mi olmaz dersiniz? #osmanşahin in #nüfussayımı yürek acıtırken, #feritedgü nün #ibramınoğluibramınöyküsü de bir yerlerde yaşanmış gibi hissettirmez mi? Çok yaşa edebiyat, kaleminize kuvvet ustalar... #notoskitap (Çanakkale Feribot Iskelesi)
#ötesi#doğuöyküleri#nüfussayımı#ibramınoğluibramınöyküsü#notoskitap#osmanşahin#sevgisoysal#tahsinyücel#hanife#feritedgü
0 notes
Text
"Yaşamı gereğinden fazla ciddiye alıyorsunuz, Dickie... Bir oyundur yaşam, başka bir şey değil"
İklimler
#andremourois#i̇klimler#tahsinyücel#dickie#odile#Kitap#Söz#Alıntı#Philippe#İsabelle#Alain#Helikopteryayınları#Roman#romantic#varlıkyayınları
6 notes
·
View notes
Photo
Kalplerinizi sakladığınız kalıplardan çıkarın ve o kalıpları yok edin ki başka kalpler o kalıpları ekmek bi şey sanıp girmesin. #iklimler - #andremaurois (Çev. #tahsinyücel) bitti içimde bulantısı kaldı. #birlikteokuyoruz #edebiyat #kitap (Balat)
0 notes
Photo
. "Yazın kuramının sapabileceği dönemeçler ne olursa olsun, her romancı, her ozan, düşsel de olsalar, dilin dışında ve öncesinde de olsalar, nesnelerden ve olgulardan sözetmek durumundadır: dünya vardır ve yazar konuşur, işte yazın budur." syf.76 . "Okumak yapıtı arzulamaktır, yapıt olmak istemektir, yapıtı yapıtın kendi sözü dışında herhangi bir sözle seslendirmeyi yadsımaktır: arı bir okurun üretebileceği tek yorum öykünmedir (okuma ve öykünme tutkunu Proust örneğinin de gösterebileceği gibi). Okumadan eleştiriye geçmek arzu değiştirmektir, artık yapıtı değil de kendi dilini arzulamaktır. Ama gene bu nedenle yapıtı kendisinden doğmuş olduğu yazma isteğine geri göndermektir. Söz kitabın çevresinde böyle döner: okumak, yazmak: bütün yazın bir istekten ötekine gidip durur. Kaç yazar yalnızca okuduğu için yazmıştır? Kaç eleştirmen yalnızca yazmak için okumuştur? Bir söz çıksın diye kitabın iki ucunu, göstergenin iki yüzünü birbirine yaklaştırmışlardır. Eleştiri, içine girdiğimiz ve bizi yazı'nın birliğine/gerçeğine götüren şu tarihin bir anından başka bir şey değildir." syf.91 #rolandbarthes #yazıveyorum #çeviri #tahsinyücel #metisyayınları #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/B_vVrR_JVtB/?igshid=19q5oj3n1djww
#rolandbarthes#yazıveyorum#çeviri#tahsinyücel#metisyayınları#kitap#neokuyorum#okumakiptiladır#okumahalleri
2 notes
·
View notes
Photo
#okumahakkı 👉😁👈 Aralık 2020 alakart listesinden şimdilik seçip okuduğum ve eşsiz tatlarla dolu kitaplar... Ama şimdilik 😉 1.Bir kedi, bir adam, iki kadın #juniçirotanizaki 😋 ne farklıydı👍 2. Tembellik hakkı #paullafargue 😋 ne düşündürücüydü👍 3. Yanlışlıklar komedyası #williamshakespeare 😋 ne ironik ve komikti 👍 4. Peygamberin son beş günü #tahsinyücel 😋 ne muhteşemdi👍 #iyikikitaplarvar https://www.instagram.com/p/CIY9ToYDoF0/?igshid=14zdtewp14hal
0 notes
Text
Kale [Saint-Exupéry]
“Çünkü tohumlar arasında bir seçim yapmak için bir zaman vardır ama seçimini kesin olarak yaptıktan sonra, harmanların gelişmesinin sevincini tatmak için de bir zaman vardır. Yaratış için bir zaman vardır ama yaratık için de bir zaman vardır. Gökte bentleri yıkan kızıl yıldırım için bir zaman vardır ama yollarından çıkmış suların toplandıkları sarnı�� için de bir zaman vardır. Fetih için bir zaman vardır ama imparatorlukların durulma zamanı da gelir: Ben Tanrı’ya hizmet ederim, sonrasızlığı severim ben.” Elimdeki “Kale” kitabının kapağında 30 Mart 2000 tarihinde İstanbul’dan aldığım yazıyor. Üsküdar’da, Kaknüs Yayınevi’nden almıştım diye hatırlıyorum. O gün bugündür elimin altında durur, ara ara açar tazelerim. Çoğu cümle aklıma yer etmiştir. Kitaptan bahsetmeden önce Tahsin Yücel’in çevirisinden bahsetmek istiyorum. Yücel’in kendine has tarzını bilenler için kitabın okunuşu biraz daha farklıdır. Bir cümlenin içerisinde başkası yazılabilecekken daha güzel olacağı düşünülerek yazılmış bir kelime, çevirmenin esere bıraktığı bir iz olarak kaşılar okuyucuyu. Çeviri eserin okunuşunu farklılaştırır bu iz, eseri biraz daha kendi dilimize yaklaştırır, adeta bizden kılar. Tahsin Yücel bu açıdan çeviri sanatının zirvesindeki isimlerden birisidir. Allah mekânını cennet etsin. Çeviri denince benim aklıma Ahmet Cemal’le birlikte gelen iki ustadan birisidir kendisi. Kitabın önsözü de okumaya değerdir –çoğu önsözün okunmadan geçildiği düşünüldüğünde-. Önsözde dikkatimi çekmiş, hiç unutamadığım nokta Küçük Prens’le ilgili sözleri Yücel’in. İlk yazıldığında bin sayfa civarındaymış Küçük Prens. Exupéry mükemmelliğin sadelikte yattığına inandığı için sadeleştirmiş kitabını. Ömrü vefa etseymiş belki de Kale de sadeleştirilecekmiş. Kale başlı başına bir destan. İnsanı kuran bir destan. Yıllardır elimden düşmeyişinin, tekrar tekrar okuyuşumun da bir sebebi var. Kutsal metinler gibi, her okumada insana farklı bir bakış açısı sunuyor insanla ilgili. Metnin bir amacının da Tanrı’ya ulaşmak olduğunu görürsünüz okurken. Bu açıdan kutsal metinlerle benzerliğinin olduğunu da düşünebiliriz. “Okuma yazma bilmeyen kişi peygamberin kitabını tartmakla, harflerin biçimi ya da resimlerin yaldızı üzerinde oyalanmakla, kitabın özünü sezemez, bu öz boş nesne değil, tanrısal bilgeliktir” demişti sonra. “Mumun özü de izler bırakan balmumu değil, ışıktır.” Kale, seni insanların yüreğine kuracağım diyor yazar bir yandan da kale kurar gibi insan kuruyor. İnsanı taş taş inşa ediyor. Kıskançlıkları, kibri, korkuları, cesareti, acıması… Her şeyiyle insanı kuruyor sonra. “Yürekçe oturgan kişileri sevmem. Hiçbir şey vermeyenler hiçbir şey olmazlar. Ve yaşam hiç mi hiç olgunlaştırmaz bunları. Zaman bir kum gibi akıp gider onlar için, onları siler. Onlar adına ne vereceğim Tanrı’ya?” “Şöyle derdi babam bana: ‘Birlikte kule yapmaya zorla onları, hepsini kardeş edersin. Ama birbirlerinden nedret etmelerini istiyorsan bir avuç yem at önlerine.’” Anlatıcının bir kral olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla insanı kurarken aynı zamanda toplumu da kurmuş oluyor yazar. Bilerek yapılmış bir şey tabi ki bu, anlatıcının bir idareci oluşu bireyden topluma giden yolu da işler hale getiriyor. “Çünkü, bir daha söylüyorum, başkalarının şiirlerini söyleyen, başkalarının buğdayını yiyen ya da kentlerini kurmak için parayla mimarlar getirten topluluklar küçümsenecek topluluklardır.” Toplumu çizerken çalışmayı kutsuyor kral-anlatıcı. Birlikte çalışanlar kardeştir ancak diyor. “Başka bir yerde şöyle diyordu babam: ‘Her şeyin kusursuz olduğu bir imparatorluk yaratma. Çünkü beğeni, müze bekçisinin erdemidir. Beğenisizliği hor görürsen, ne resmin, ne dansın, ne saratın ne de bahçelerin olur. Kusursuzluğun boşluğu yüzünden yoksun kalırsın onlardan. Her şeyin yalnızca coşkulu olduğu bir imparatorluk yarat.’” “Hiç kimse savı için acı çekmez oldu. Hiç acı çektirmeyen bir sav da nedir ki?” “Çünkü insan elbette aşk yeteneğidir ama acı yeteneğidir de. Bir de sıkıntı yeteneği. Ve yağmurlu bir gök gibi asık suratlı bir keyifsizlik yeteneği. Ve şiirin tadı değildir sorunları, böyle olmasa, hiçbir zaman kederli görünmezlerdi. Şiire kapanır, bayram ederlerdi. İnsanlık da şiire kapanır ve artık hiçbir şey yaratmak zorunda kalmadan bayram ederdi. Ama insan oluşturduğundan sevinç alır, doğası böyledir. Şiirin tadını almak için de şiirin yükselişini hazırlaması gerekmiştir. Ama dağların tepesinden görülen görünüm yürekte nasıl çabucak eskiyiverirse, ancak yorgunluğunun bir yapısı, kaslarının bir düzeni olunca bir anlam taşırsa, çok geçmeden, dinlenip de yürümeye can attığın zaman, aynı görünüm nasıl seni esnetir, nasıl sana verebilecek hiçbir şeyi kalmazsa, kendi çabandan doğmamış şiir de böyledir. Çünkü başkasının şiiri bile senin çabanın, senin iç yükselişinin meyvasından başka bir şey değildir; ambarlar hiç de insan niteliği bulunmayan oturganlar yetiştirir yalnızca. Aşk elimin altında bir yedeklik değildir: Yüreğimin emeğidir her şeyden önce. Yurtluğu, tapınağı, şiiri ya da müziği anlamayanların bunların karşısına oturarak ‘uyarsız parçalardan başka ne var burada? Beni yönetmeye değer hiçbir şey yok’ diyenlerin böylesine çok olmasına hiç şaşmıyorum. Böyleleri, söyledikleri gibi mantıklıdır. Kuşkusuzdur, insanın değil tembelliğin niteliği olan alayla doludur. Çünkü aşkı bu yüz bir armağan olarak vermemiştir sana; içindeki rahatlığı da görünüm değil üstesinden geldiğin tırmanma yaratır böylece. Tepesinden baktığın dağ da gökyüzüne yerleşmeden oluşur böylece. Aşk da böyledir. Çünkü aşkla karşılaşıldığını sanırsan aldanırsın, aşk öğrenilir. Sevilmek ereğiyle yaşamda dolaşıp duran kişi aldanır, yüreğindeki gümbürtünün tadını kısacık ateşlerden bilir ve kendisini ömür boyunca tutuşturacak büyük ateşin düşünü kurar, oysa onun bildiği ateş, aklının zayıflığından, çıktığı tepenin küçüklüğünden, yüreğinin cılız utkusundan başka bir şey değildir.” “Şiirin tükenmesi şiirini etkinliğinin ölmüş olmasından değil. Aşkın tükenmesi yüzün etkenliğinin bitmiş olmasından değil. Ve sabahın kendisinden dağ servileri ve çiçekler çıkartacağı, ekilebilir toprakların tükenmesi Tanrı’nın etkenliğinin geçmiş olmasından değil. Çünkü ben insanlar arasındaki ilişkileri dikkatle izledim ve aklın tehlikelerini iyice gördüm. Dilin her şeyi kavradığına inanan aklın. Tartışmalarda yanıtlara inanan aklın. Dil yoluyla geçiremem içimdekini. İçimdekini dile getirecek sözcük yok. Sözden başka yollarla anlayabildiğim ölçüde belirtebilirim onu. Aşkın mucizesiyle ya da aynı Tanrı’dan doğduğumuzdan, bana benzediğin için. Yoksa benliğime gömülmüş olan bu dünyayı zorlamakla kalırım.” “Ama kum yelinde yoğrulmamış, güçsüz ağaçlar vardır. Kendi kendilerini yenemeyen, güçsüz insanlar vardır. Büyük yanlarını öldürdükten sonra, bayağı bir mutluluğu mutluluk diye benimserler. Bir handa kalırlar ömürlüğüne. Kendi kendilerini düşürmüşlerdir. Böyleleri şöyle olmuş, böyle olmuş, yaşamış, yaşamamış, umursamam bile. Yoksul azıklarıyla bayağı bir ömür sürmeyi mutluluk diye adlandırırlar. Kendi içlerinde de kendi dışlarında da düşman istemezler. Anlatılmaz gereksinim arayış ve susuzluk olan Tanrı’nın sesini duymak istemezler. Ormanın derinliklerindeki ağaçlar gibi aramazlar güneşi. Ötekilerin gölgesi boğar kendilerini, bu nedenle ağaçlar hiçbir zaman bir erzak, bir yedeklik olarak elde edemezler güneşi, yükselişlerinde kovalarlar onu, parlak ve göz kamaştırıcı sütunlar gibi biçimlenir, topraktan fışkırıp tanrılarını izlemelerinin etkisiyle birer güç olurlar. Tanrı’ya hiçbir zaman erişilemez, Tanrı’ya doğru gidilir yalnızca ve insan uzamda bir dal topluluğu gibi gelişir.” “çoğunluğun yargılarını hor görmelisin. Çünkü bunlar seni kendi kendine getirir ve büyümeni önler.” “Dua Tanrı’dan yanıt gelmedikçe verimlidir.” “Dost, yargılamayan kişidir her şeyden önce.” “Unutma ki tapınağına geldiğin zaman, Tanrı seni yargılamaz, bağrına basar yalnızca.” “İçinde savunulacak hiçbir şey bulunmadıktan sonra, bu kalenin gereği ne?” Satıcıların mallarını satmak için gereğinden fazla övmelerini yasaklıyor anlatıcı-kral. Mal, anlatılana göre bayağı olunca sana da bayağı bir ruh uydururlar alıcı olabilmen için diyor. Bu sözün tam yerine oturması için bu yüzyılın beklenmesi gerekiyordu sanırım. Altını çizdiğim her satırı aktaramadım ne yazık ki. Bu destan bazı yerlerde alçalıp bazı yerlerde yükselerek 160 sayfa boyunca sürüyor. Kaknüs Yayınları tarafından basılan bu muazzam eser kütüphanemde yine bekleyecek belki yıllar sonra tekrar okuyup tekrar yorumlanması için.
Read the full article
0 notes
Photo
#kitapokufotografcek 📌📌📌 Bu gece de sizinle birlikte "Kumru İle Kumru" kitabından ufak bir alıntı yapıyorum 🍂. Huzurlu Geceleriniz Olsun🍁 📌📌 Kumru : "Tuna hanım,neden kitap okuyorsun ki? Hâlâ okula gitmiyorsun ya?” diye sordu. Tuna hanım şaşkınlıkla yüzüne baktı. “Ne demek istiyorsun yani?” dedi. “İnsan yalnız okula gittiği için mi okur?” “Başka ne için okusun ki? Sen evlenmişsin, kocan var, evin var, her şeyin tamam.” Tuna hanım bunu hiç düşünmemişti. “Başka ne için mi?” dedi, dalıp gitti bir süre,sonra gülümsemeye başladı, “Olduğum yerden başka yerde olmak için,” diye ekledi. 📌 #kitap #books #bookstagram #kitapagaci #kitaptavsiyesi #kitaplariyikivar #kitapsevgisi #kitapsever #objektifimden #gununkaresi #anıkalacak #benimkadrajim #bookshelf #bookblogger #blogger #bookish #booklover #obibliophile #bookstagrammer #booksofinstagram #booknerd #bookaddict #booknerdigans #KumruİleKumru #TahsinYücel #kitaplık #Daktilo @okumayisevengenc with @insta.save.repost • • •
#blogger#kitapsever#booksofinstagram#kitaptavsiyesi#kitaplık#bookstagrammer#bookaddict#kitapokufotografcek#booknerdigans#booklover#booknerd#books#anıkalacak#kitapsevgisi#gununkaresi#obibliophile#kitapagaci#kumrui̇lekumru#daktilo#bookshelf#benimkadrajim#bookish#tahsinyücel#objektifimden#bookblogger#kitap#kitaplariyikivar#bookstagram
0 notes
Photo
. "Kötü nedenlerle de açıklansa, açıklanabilen bir dünya bildik bir dünyadır. Buna karşılık, birdenbire düşlerden, ışıklardan yoksun kalmış bir dünyada insan kendini yabancı bulur. Yitirilmiş bir yurdun anısından ya da adanmış bir toprağın umudundan yoksun olduğu için, bu sürgünlük çaresizdir." syf.24 . "Büyük duygular evrenlerini kendileriyle birlikte dolaştırırlar, görkemli ya da düşkün. İçinde kendi iklimlerine kavuştukları ve yalnız kendilerine özgü bir dünyayı tutkularıyla aydınlatırlar." syf.29 . "Uyumsuzluk, anlaşıldığı andan sonra bir tutkudur, tutkuların en can alıcısıdır. Ama tutkularımızla yaşayabilecek miyiz, yaşayamayacak mıyız, yüreğimizi bir yandan coştururken, bir yandan da yakacak olan derin yasaları benimseyecek miyiz, benimsemeyecek miyiz, işte tüm sorun bu." syf.39 . "Tüm tutku uzmanları söyler bize, durasız aşk ancak engellerle karşılaşırsa doğar. Çarpışmasız tutku yoktur pek. Böyle bir aşk ancak ölüm denen son çelişkide son bulabilir. Ya Werther olmalı ya hiç." syf.88 . "Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle insandır. Söylemeyeceğim çok şey var." syf.101 . "bu evrende yapıt, bilincimizi ayakta tutmak ve onun serüvenlerini görüp göstermek için tek şansımızdır. Yaratmak, iki kez yaşamaktır." syf.112 #albertcamus #sisifossöyleni #çeviri #tahsinyücel #canyayınları #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/Br0uG76FNQk/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1xb2o3vjd8uts
#albertcamus#sisifossöyleni#çeviri#tahsinyücel#canyayınları#kitap#neokuyorum#okumakiptiladır#okumahalleri
7 notes
·
View notes