#su fıtığı nedir
Explore tagged Tumblr posts
Text
Boyun Fıtığı Belirtileri Nelerdir?
Boyun Fıtığı Belirtileri Nelerdir? Boyun Fıtığı Belirtileri Nelerdir ? Başın arka kısmından alın ve şakaklara doğru bir yayılım gösteren ağrı, kola da kısa sürede geçmekte ve şiddetli ağrılara sebebiyet vermektedir. Boyun fıtığı sırt ve kol ağrısı ile baş göstermekte olup çoğu kez sıkıntılı bir süreç olarak karşımıza gelmektedir. Boyun fıtığı rahatsızlıkların varlığı durumlarında genellikle duyu kaybı, el ve kollardaki his kaybı olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Reflekslerde büyük anlamda zayıflama ile de kimi zaman belirti verebilmektedir. Vücudun daha dik durması için ve omurgaların işlevini sağlaması için görevlendirilmiş olan boyun 33 farklı kemik oluşumunda oluşmaktadır. Kuvvetli dokularda oluşan bu bağlar omurları birbirine bağlayan en önemli yapılardır.Ani veya yanlış yapılan herhangi bir harekette adalelerde sıkışma söz konusu olabilmekte ve bunun sonucu olarak da bağlar sıkışmaktadır. İlerleyen yaşlarda disk merkezindeki bu bağlar su içeriğinin önemli ölçüde kaybetmektedir. Sonuç alarak da bağlar eski görevlerini yeteri kadar yerine getirememektedir. Hasar gören diskin dış yüzeyi de kimi zaman zarar görebilmektir. Disk içerisinde yer alan kıkırdaklı yapılar sinir ve omurilikteki boşluklara yerleşebilmektedir. Çoğu kez boyun fıtığı ile sonuçlanan bu durum, omuriliğe giden sinir sistemlerini baskılamakta ve söz konusu bölgede ağrının şiddetini arttırmaktadır.
Boyun Fıtığı Nedenleri
Genel itibarı ile 20 ve 40 yaş aralığında sıklıkla görülen boyun fıtığı ağır işlerde çalışma, söz konusu bölgeye darbe alma ve ağır sporlar sonucu görülebilmektedir. Bunun yanı sıra kısa zaman içerisinde duruş bozukluğuna sebebiyet veren sürekli masa başı işlerde çalışan kişilerde de sık sık boyun fıtığı belirtilerine rastlamak mümkündür. Öte yandan uzun süre eğilmek, uzun süre cep telefonu kullanımı ve hareketsizlikte boyun fıtığı belirtilerinden bazılarıdır.
Boyun Fıtığı Genetik Midir?
Boyun fıtığı gibi fizyolojik rahatsızlıkların genetik olduğuna dair herhangi bir olguya rastlanmaktadır. Bunun yanında anne ve babada mevcut olan disk bozuklukları ve eklem hassasiyetinin kimi zaman çocuklarda da görülebilmesi mümkündür.
Boyun Fıtığı Tanısı Nasıl Konur?
Doktorlar tarafından röntgen filmleri, MR ve CT yöntemleri ile boyun fıtığı tanısı konabilmektedir.Röntgen filmlerde omurga yapısı dikkatli bir şekilde incelemekte, kemik çıkıntıları değerlendirmektedir. Disk aralıklarındaki sıkışmalar ve daralmalar da gözlenerek dokudaki disklerin fıtıklaşması gözlemlenmektedir. MR da sinir baskıları daha net bir şekilde görülmekte olup sinirin boyutu ve tahribatı saptanmaktadır.Ayrıca sinir kanallarında kireçlenmeler de CT boyun fıtığı İn tespiti noktasında sıklıkla tercih edilmektedir.
Boyun Fıtığı Ağrısına Ne İyi Gelir?
Boyun fıtığı boyun içerisinde yer edinen kıkırdağın omuriliğe sıkışması olarak nitelendirilmektedir. Sinirlere yaptığı baskılara ile oluşan bu ağrı, uzun süreli sızlamalara ve his kayıplarına kadar varabilmektedir. Beyin ve sinir hastalıkları uzmanları, boyun fıtığı gibi omurilik rahatsızlıkların birçoğunda ameliyatın gerekli olmadığını savunmaktadır. Boyun fıtığı kaynaklı ağrılardan bol bol dinlenmek, boyun hareketlerinden kaçınmak gerekmektedir. Bunun yanı sıra bu dönemlerde söz konusu bölgede oluşabilecek ödem ve ağrıyı kontrol altına alan fizik tedavilerin yapılması tavsiye edilmektedir. Tüm bu işlemlerin ardından boyun ağrınızın geçmediğini düşünüyorsanız sorun bir cerrahi müdahale gerektirebilecektir.
Boyun Fıtığı Ameliyatında Hemen Taburcu Olunur Mu?
Boyun fıtığında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulması halinde uzman doktorlar tarafından ameliyat edilebilmektedir. Gelişen teknolojik imkânlar dâhilinde günümüzde oldukça zahmetsiz olan bu ameliyat tek operasyon şeklinde yapılmaktadır. Genellikle bir veya iki saat süren bu ameliyat sonrasında başarılı cerrahi müdahalelerde hasta 24 saat içerisinde taburcu edilebilmektedir.
Boyun Fıtığı Patlaması Nedir?
Fıtık patlaması, halk arasında fıtığın oldukça büyük olduğu anlamına gelmektedir. Fıtığın büyüklüğü ve derecesi fiziken tespit edilmemekle birlikte uzman doktorlar tarafından IMR görüntüsüne bakılarak tespit edilmektedir. Fıtık yani tıbbi ismi nükleus pulposus olan bu yapı, bağ dokusunun yapısını kaybetmesi sonucu oluşmaktadır. Fıtığın dıştan saran yapıyı geçerek omuriliğe ve omurilikten sinir sistemine yaptığı baskı sonucu görülmektedir. Patlamış fıtıkların büyük bir kısmı yani oranı ameliyatsız bir şekilde giderilebilmektedir. Ameliyatın gerekli olduğu durumlarda ise sınır dokuları uzman hekim tarafından kontrollü bir şekilde incelenmekte ve sinir dokularının etkilenme derecesine bağlı olarak tedavi süreci başlatılmaktadır.
Boyun Fıtığı İçin Boyunluk Takmak Gerekir Mi?
Boyunluk takmak, kısa süreli ve uzun süreli travmalarda gövde kaslarında dışarıdan verilen uzun destekler şeklinde görülmektedir. Bu destek, boynunuzun sabit kalmasını ve söz konusu bölgedeki kuvvet kaybını gidermeye yöneliktir. Ağrıların kalıcı olmaması ve tedavi sürecinin daha etkin bir şekilde yürütülmesi adına boyun fıtığı rahatsızlığı olanların boyunluk takmaları gerekecektir.
Boyun Fıtığı Rahatsızlığından Korunmak İçin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?
Boyun fıtığına yakalanma riskini azaltmak ve günlük yaşantınızda çok daha dinamik ve sağlıklı olmak için dikkat etmeniz gereken birtakım hususlar vardır. Burada özellikle omurga sağlığınızı korumaya yönelik çeşitli aktiviteler yapmak, sağlık açısından önemli olmaktadır. Boyun fıtığından korunmak için uzun süre oturma pozisyonunda bulunmamak gerekmektedir. Masa başında çalışmayı gerektiren bir işiniz varsa ara sıra ayağa kalkıp dolaşmak boyun fıtığı riskini en aza indirgeyecektir. Omurganızın sağlığı için ayrıca bol bol egzersiz yapmak ve oturur durumdayken bel kavisini destekleyen yastıklar kullanmak önemlidir. Ayrıca yüzüstü yatmak yerine yan yatabilir, omurganızı daha dik ve daha aktif tutabilirsiniz. Ayrıca okuma esnasında boyunu fazla ileriye eğmek boyun sağlığı açısından zararlı olacaktır. Uzun süreli bilgisayar, televizyon ve cep telefonu kullanımı da boyun fıtığını tetikleyen etkenler arasındadır. Özellikle cep telefonu kullanırken telefonun göz hizasında olması gerekmektedir. Sık sık yaşadığımız boyun ağrılarının sebebi her zaman boyun fıtığı olmayabilmektedir. Burada boyun ağrısı ve omurilik sistemlerini Kas ve doku bağlarının incelenmesi için hekime başvurmak gerekecektir. Çoğu zaman aklımıza gelen boyun fıtığı, yumuşak doku zedelenmesi gibi sorunlarla da oluşabilmektedir. Kasların ve bağların zedelenmeleri sonucu omurga kanalında daralma görülebilmekte ve bu da boyun ağrılarına sebebiyet verebilmektedir. En net tanı için kesinlikle uzman desteğinden yararlanmanız gerekmektedir. KLAMOKS Bid Nedir ve Ne İçin Kullanılır? Read the full article
0 notes
Link
Hamileliğin 7. ayına kadar erkek bebekte testisler (yumurtalar) karın içindedir, 7. aydan 9. aya kadar her iki kasıkta bulunan kasık kanalından geçerek skrotuma yani torbalara inerler.
0 notes
Text
Fıtık nedir? Fıtık çeşitleri ve tedavi yöntemleri
Genellikle şiddetli ağrı ve şişlik ile kendini belli eden fıtık, iç organlardan birinin vücudun zayıf bir bölgesinden dışarıya doğru çıkmasıdır. Halk arasında fıtık adı ile bilinen rahatsızlık tıp dilinde herni adı ile bilinir. Kişinin günlük yaşantısına olumsuz etkileri olan fıtık, bir organın, onu yerinde tutan kas veya dokudaki açıklıktan itilmesi ile oluşur. Birden fazla fıtık çeşidi vardır. Çoğu fıtık çeşidi yaşamı tehdit edici değildir ancak kendi başlarına da iyileşmeleri mümkün değildir. İyileşme için fıtık çeşidine ve kişinin sağlık durumuna göre belirlenecek bir tedavinin uygulanması gerekir. Bu yazımızda “fıtık belirtileri nelerdir?” ve “fıtık nasıl tedavi edilir” soruları üzerine yaptığımız araştırmalardan edindiğimiz bilgilere yer verdik. Detaylı bilgi verebilmek adına başlangıç konusu olarak seçtiğimiz esas soru ise, “fıtık çeşitleri nelerdir?”
Fıtık çeşitleri
Fıtıklar bir travmaya bağlı olarak, geçirilen bir ameliyat bölgesinde bulunan kesiler dolayısıyla veya kendiliğinden ortaya çıkabilir. Dolayısıyla pek çok fıtık çeşidi vardır.
Karın fıtığı
Karın fıtığı, karın duvarını oluşturan kas ve fasya adı verilen sert zarların karın boşluğundaki zayıf bir noktadan dışarı doğru çıkması ile oluşur. Karın fıtıkları genellikle karın duvarındaki kasların zayıflaması sonucu fıtık oluşumuna yol açar. Daha doğrusu bir organ ya da doku, karın boşluğundaki bu zayıf noktadan çıkarak fıtık oluşturur.
Kasık fıtığı
Kasık fıtığı, karın içi basıncın artması ile ortaya çıkar. Genel tabiri ile kasık fıtığı, karın içindeki organların (ince bağırsaklar, bağırsak yağları vb.) karın duvarındaki zayıf bölgeden çıkarak cilt altında şişlik oluşturması sonucu meydana gelir. Kasık bölgesinin her iki tarafında, sadece sağında ya da sadece solunda kasık fıtığı oluşabilir. Bazı kasık fıtıkları herhangi bir şikayete neden olmaz. Dolayısıyla doktor muayenesinde tespit edilene kadar kasık fıtığınızın olduğunu anlamayabilirsiniz. Uzun süre ayakta kalarak çalışan insanlarda daha sık görülür. Genellikle ıkınma, öksürme, hapşırma ve zorlanma gibi karın içi basıncını artırıcı etkenler dolayısıyla oluşan kasık fıtıklarının, daha önce fıtık gelişmiş kişilerde, kasığın diğer tarafında da gelişme olasılığı vardır.
Göbek fıtığı
Göbek fıtığı, göbek bölgesinin zayıf kalması sonucu ortaya çıkar. Bebeklik döneminde oluşması durumunda fıtık, ağlama esnasında şişerek görünür hale gelebilir. Bebeklerde meydana gelen fıtık kendiliğinden kapanabilir ancak kapanmaması durumunda cerrahi müdahale gerekebilir. Göbek deliğinin tam kapanmaması ya da aşırı zorlanması sonucunda çocukluk çağına erişen bireylerde de göbek fıtığı oluşabilir. Göbek fıtığının doğum yapmış kilolu kadınlarda, prostat öyküsü olan erkeklerde, aşırı kilolu veya ani kilo kaybı yaşamış bireylerde ve kronik öksürüğe sahip kişilerde görülme olasılığı yüksektir. Yetişkinlerde göbek fıtığının tek tedavi seçeneği cerrahi operasyondur. Fıtık başlangıç aşamasındayken yani küçükken tedavi edilmesi daha kolaydır. Ameliyat, kapalı ya da açık şekilde yapılabilir. Bu, genellikle hastanın sağlık durumuna göre belirlenir.
Bel fıtığı
Tıp dilindeki adı ile lomber disk hernisi, omurların arasında bulunan ve esneklik sağlayarak yastıksı bir görev gören jel benzeri bağ dokusunun su kaybetmesi sonucu işlevini kaybederek doğal konumundan çıkması sonucu meydana gelir. Genel belirtileri bel ağrısı, ayaklarda güçsüzlük ve de bacaklarda ağrı ve uyuşmadır. Bazı bel fıtıkları istirahat, antienflamatuvar ve ağrı kesici ilaçlar, egzersiz, fizik tedavi, streoid enfeksiyonu yöntemleri ile tedavi edilebilir. Bu tedavi yöntemlerinde ilaçların reçete edildiği şekilde kullanılmalı ve iyileşme olmaması durumunda tekrar bir doktora başvurulmalıdır. Cerrahi tedavi gerektiren bel fıtıkları, lokal, spinal ya da genel anestezi ile fıtıklaşan disk üzerine küçük bir kesi ile gerçekleştirilir.
Boyun fıtığı
Boyun fıtığı, boyun omurlarındaki disklerin yıpranması, yırtılması veya yerinden kayması sonucu omuriliğe ve omurilikten ayrılan sinirlere baskı yapması sonucu oluşur. Tıp dilinde servikal disk hernisi adı ile tanımlanır. Boyun fıtığı, her yaş grubunda görülebilir ancak genellikle genç-orta yaş grubunda meydana gelir. Boyun ve baş bölgesini zorlayacak ağır hareketler, çok fazla soğuk havalarda boynun yeterince ısıtılmaması, vücudu dik tutmamak, stres veya yanlış uygulanan bir masaj boyun fıtığına neden olabilir. Tedavi için genellikle fizik tedavi ve ilaç yöntemleri uygulanır. Bu yöntemler ile iyileşmeyen vakalarda diskektomi yöntemi ile cerrahi müdahalede bulunulur. Hasta, genellikle operasyonu takiben 24 saat içerisinde taburcu edilir.
Fıtık belirtileri nelerdir?
Her fıtığın oluştuğu bölgeye göre farklı belirtileri olur. Örneğin, karın bölgesinde meydana gelen fıtıkların kasların yırtılmasına bağlı olarak ağrı ve cilt altında şişlik gibi belirtileri, boyun ve bel fıtıklarının ise kollar ve bacaklarda güç kaybı, ağrı ve his kaybı gibi belirtileri vardır. Her tip fıtıkta, fıtığın olduğu bölgede ağrı hissedilebilir.
Fıtık neden olur?
Ikınma
Gebelik
Hızlı kilo alımı
Kronik öksürük
Ağır yük kaldırmak
Karın içinde sıvı birikimi
Uzun süre ayakta kalmak
Ameliyatlara bağlı kas kesileri
Fiziksel güç kullanılarak yapılan ağır işler
Fıtık nasıl tedavi edilir?
Fıtık tedavisi, fıtığın oluştuğu bölgeye göre değişiklik gösterir. Bazı fıt��klar egzersiz, fizik tedavi ve ilaç tedavisi ile bazı fıtıklar ile cerrahi operasyon ile tedavi edilir. Fıtık oluşumunu önlemek için günlük yaşantıda daha aktif, hareketli olabilir ve yüzme gibi kas güçlendirici bir spor ile ilgilenebilirsiniz. Önlem almak tedavi olmaktan daha yeğdir sevgili okur, sağlıcakla…
Fıtık nedir? Fıtık çeşitleri ve tedavi yöntemleri yazısı ilk önce Canım Dünya üzerinde ortaya çıktı.
from Canım Dünya https://ift.tt/33cKKXr
0 notes
Text
Hacamat nedir? Hacamat nasıl yapılır? Hacamatın faydaları nelerdir?
Hacamat Nedir?
Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde hacamatın iki anlamı bulunmaktadır; Vücudun her hangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak veya şişe oturtarak kan almaHafif yaralama Kelimenin aslı Arapça olup "emmek" anlamındaki hacm kökünden gelir. TDK'nın yaptığı tanımdan da anlaşılacağı üzere hacamat neşter yardımıyla iki omuz arası, sırt, başın arka tarafı veya vücudun her hangi bir bölgesinden bardak, boynuz ya da kupa ile vakum yolu ile kan alınması işlemidir. Bu yöntemle vücuttaki kirli kan dışarı atılır ve kan dolaşımı güçlenir. Kan dolaşımının güçlenmesi de birçok hastalığın tedavisine iyi gelir.
Hacamatın Tarihi
Hacamat tedavisi 5000 yıldan fazla bir süredir birçok kültürde tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Hacamat ile ilgili en eski yazılı kaynaklar ise eski Mısır medeniyetine dayanmaktadır. Mısırlılar ilk olarak kupayı tedavi amacıyla düzenli olarak kullanmışlardır. Milattan Önce 1550 yıllarında yazılmış Eber papirüslerinde vücuttan kirli kanı ve yabancı maddeleri uzaklaştırmak için kan akıtılarak yapılan hacamat tasvirleri bulunmaktadır. Hacamat tedavisinin Mısır'dan başlayarak daha sonra oradan da Yunanlılara ve Romalılara geçtiğine inanılmaktadır. Modern tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat, 2 tür hacamattan bahsetmektedir. Bunlar kuru hacamat ve yaş hacamattır. Hipokrat'tan yaklaşık 500 yıl sonra yaşamış başka bir tıp hekimi olan Galen'in yazıtlarında da hacamattan bahsedilir. Hacamatın Hz. Muhammed (SAV.) zamanında da sağlığı koruma ve bir tedavi metodu olarak uygulandığı, bizzat kendisinin hacamat yaptırdığı, hatta hacamatı teşvik ettiği bilinmektedir. Hacamat, İslam'da Hz. Muhammed'in (SAV.) tavsiye ettiği bir sünnet olarak kabul görür. Bu konuda bazı hadisler de bulunmaktadır. Hacamat, 18 ve 19. yüzyıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde ve batı dünyasında yaygın hale gelmiştir. 1860 yıllarında Avrupa ve Amerika'da birçok hastalığın tedavisi için hacamat uygulayabilecek doktorlar işe alınıyordu. Yine 18. ve 19. yüzyıllarda İngiliz halkı İlkbahar ve Sonbahar aylarında hacamat olmak için hastanelere gidiyorlardı. Türklerin hacamat ile tanışması ise İslamiyet ile birlikte başlamıştır. Hacamat, Avrupa'da 2004 yılında, Amerika'da ise 2008 yılında sağlık sistemine entegre edilmiş, kliniklerde ve birçok üniversitede uygulanmaya başlamıştır. Türkiye'de de 2014 yılında resmi gazetede yayımlanmasıyla resmiyet kazanarak uygulanmaya başlandı. Ülkemizde de sıklıkla tercih edilen alternatif tıp yöntemi olan hacamat, Sağlık Bakanlığı tarafından hayata geçirilen "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları" projesiyle merdiven altından çıkıp hekimler tarafından daha nezih ve hijyenik ortamlarda yapılmaya başlandı. Günümüzde Türkiye'de birçok hastane ve klinikte hacamat tedavisi uygulanıyor. Hatta kimi devlet hastanelerinde bile hacamat tedavisi yaptırmak mümkün.
Hacamat nasıl yapılır?
Hacamat derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı geniş olan bir bardak, boynuz ya da şişe gibi bir aparat ile oluşturulan emme gücüyle kanın çekilmesi şeklinde yapılır. Çay bardağı ve yakılan bir pamuk ile aynı emici basınç gücü de oluşturulabilir. Geleneksel olarak ağrı, sızı veya hastalık olan organa yakın yerlere yapılır. İlk hacamat uygulamasında kafaya yapılması tavsiye edilmez, İlk hacamat yaptıracakların sırt bölgesine yaptırmaları genellikle tavsiye edilir.
Hacamatın faydaları nelerdir?
Binlerce yıldır bir tedavi şekli olarak kullanılan hacamat, uygun zamanlarda ve düzenli olarak yapıldığında vücudun normal yollarla atamadığı ağır metallerin, toksinlerin, kullanılan ilaç ve gıda kalıntılarının vücuttan dışarıya atılmasını sağlar ve bu yolla vücudu rahatlatır. Hacamat tedavisi ağrısız, acısız, yatak istirahati olmadan yapılmaktadır ve kişi gündelik hayatına kaldığı yerden devam edebilir. Sadece bazı kişilerde ilk başlarda biraz uyku yapabilir. Hacamatın faydalarını ise şu şekilde sıralayabiliriz; Kan üretimini düzenlerBağışıklık sistemini güçlendirirDokularda ve kanda bulunan toksinlerin atılmasına yardımcı olurKılcal damarlardaki tıkanıklıkları açarGözün görme kabiliyetini arttırır.Kaslardaki ödemleri ve sertliği çözerPsikolojik hastalıkların tedavisi için de yararlıdırHacamat yapılan bölgedeki kan akımı canlanır, böylece bu bölgelere oksijen ve besin daha kolay ulaşırKan üretiminden sorumlu organları uyarırVücuttan toksinler atıldığından vücudun daha dinç ve enerjik olmasını sağlarKireçlenme, bel tutulması, baş ağrısı, eklem ağrısı, boyun ve bel fıtığı gibi rahatsızlıkların tedavi edilmesine yardımcı olurYüksek tansiyonu düşürürZayıflamış organ fonksiyonlarını güçlendirirHacamat yaralar ve ülserin iyileşmesini hızlandırırKolesterolü düşürürMigren, depresyon, eklem ve romatizma ağrılarında birçok ilaçtan daha tesirlidirDamar tıkanıklığını önler ve damar tıkanıklıklarını açarBeyin fonksiyonlarını canlandırırKan dolaşımını düzenlerKaraciğer hastalıklarının tedavisinde de yardımcı bir yöntemdirUnutkanlık, dikkat eksikliği, okuduğunu zor anlama gibi sıkıntıları giderirKronik baş ağrısı olanların baş ağrılarını geçirir
Hacamatın sağlığa faydalı olmasının sebebi nedir?
Vücudumuz terleme, idrar gibi yollarla vücuttaki toksinleri dışarı atmaktadır. Ancak kullandığımız ilaçların ve aldığımız bazı gıda kalıntılarının hepsi vücuttan atılamamaktadır. Vücutta toksinler, kalıntılar, ağır metaller giderek birikir ve bazı hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Hacamat tedavisi ile bu toksinler, ilaç ve gıda kalıntıları, ağır metaller vücuttan atılır. Vücuttan kirli kanın alınmasıyla dolaşım sistemi rahatlar ve bu da vücuda iyi gelir.
Hacamat yaptırırken nelere dikkat etmek gerekir?
Hacamat aç karnına yaptırılırHacamat yaptırmadan en az 48 saat öncesinden hayvansal gıdalar yenmemelidirHacamat yaptırılacağı gün fazla su içilmemelidirHacamat öncesi ve hacamat günü acılı, tuzlu ve ekşi yemek yenmemelidirBoyna, kafa arkasına ve kulak arkasına sık sık hacamat yaptırılmaz. Bu bölgelere sık yaptırılırsa görme gücünde zayıflık oluşabilirKadınlara adet günlerinde hacamat yapılmaz. Hacamat adet kanamasını durdurabilir, bu da rahimde tıkanıklığa neden olabilirHacamattan sonra en az üç saat uyunmaz ve yemek yenmezUygulandıktan 24 saat geçmeden banyo yapılmamalıdır. Enfeksiyon kapma ihtimali olabilirEğer banyo yapılacaksa ılık su ile banyo yapılmalıdırHacamat bilinçli ve tecrübeli kişiler tarafından hijyenik bir ortamda yapılmalıdırBazı kişilere hacamat yapılması sakıncalı olabilir (kalp pili takılı hastalar, kan tutan kişiler, panik atağı olanlar, organ nakli olanlar, düşük tansiyonu olanlar, kemoterapi görenler, kataraktı olanlar, diyaliz ve hemofili hastaları, hamile kadınlar, v.b.)
Hacamat ne zaman yapılır?
Hacamatın ilkbaharın sonu yazın başlangıcından yapılması tavsiye edilir. Uzmanlar tarafından hacamatın nisan - haziran ayları arasında yapılması söylenmektedir. Geleneksel olarak İslam'da hacamat hicri takvime göre yapılır. Her ayda hacamat olunabilecek 4 gün bulunmaktadır. Bu günler geçerse bir sonraki ay beklenmelidir. Hacamat hicri takvime göre ayın 17, 19 ve 21. günlerinde yaptırılır. Hacamat için en faydalı günün ise 17. gün olduğu belirtilmektedir. Hacamatın en faydalı olduğu günün ise Pazartesi günü olduğu söylenmektedir. Read the full article
0 notes
Text
Hastalığa İsyan Yerine Şükran
Gece saat 3 te verilen randevuma tam saatinde alınıyorum.
“Üzerinizdeki metalleri çıkartın. Sırt üstü uzanın. Omzunuzu buraya, kafanızı şuraya koyun. Dik durun ve hiç kıpırdamayın. Ellerinizi de hareket ettirmeyin. Çeşitli sesler duyacaksınız. Korkmayın, ben sizi izliyor olacağım” diyor görevli.
O dışarıya çıktığında ben uzandığım raylı sistem üzerinde kademe kademe yukarı doğru ilerlemeye başlıyorum ve böylece tüpün içine giriyorum. Gözlerim açık mı olmalıydı kapalı mı işte bunu sormayı unutmuştum. Tedbiren kapattım. Tahminimin ötesinde gürültüler başladı. Ta ta taaa taaa. Sanki taş kırıcı çalışıyor. Hemen peşinden sesler değişiyor. Gurrr gur gur guur. Dum tıss dumm tısss. Duinggg duingg duinggg. Allahım bu nasıl bir gürültü. Derin nefes alıp vererek kendimi rahatlatıyorum. Güzel şeyler düşünüp bir an evvel bitsin istiyorum. 15-20 dakika kadar sürüyor. Artık nasıl gerildiysem çıkınca epey bir rahatlama hissediyorum.
Sonuçlar 2 gün sonra dr un bilgisayarından bakılacak. Doktorun yanına çıkıyorum. Ekrana bakıyor. Ekranı bana çeviriyor, ben de omurgama bakıyorum. Boyun sırt bel bütün omurları tek tek inceliyor. “Boyun ve sırtta bir şey yok. L4 omurunda bel fıtığı başlangıcı var” diyor. Fıtık adayı kısmı gösteriyor. “Bak bu bozulmuş disk, şu normal disk. Bu disk şöyle baskı yapıyor. İşte şurası sıkışmış kısım” Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum. Başlangıç olduğuna göre geri döndürülebilir bir şey mi diye düşünüyorum. İğne mi ilaç mı tercih edeceğimi soruyor. Hap tercihim diyorum. Antienflamatuar ve ağrı kesici ilaç yazıyor. Bir de merhem. “Fizik tedavi önerir misiniz” diye soruyorum. “Şimdilik gerekli değil” diyor. Spora engel bir durum var mı soruyorum. Tersine bel kaslarının güçlenmesi için ağır ve zorlayıcı olmamak kaydı ile ağrılarım geçtikten sonra sporu, yürümeyi ve özellikle sırt üstü yüzmeyi öneriyor. Dilersem internetten çeşitli egzersizler bulup yapabileceğimi söylüyor. Evde istirahat edip ilaçları kullanmaya başladıktan 2 gün sonra italik şekilde yürümem normalleşiyor. İş çıkışları havuzun yolunu tutuyorum.
Önceki yıllarda düzenli olarak yüzmeye gidiyordum. Haftada 2-3 kere 1 saat boyunca yüzüyordum. Bu vesile ile yüzmeye tekrar başladım. Artık kullandığım ilaçlar mı yoksa yüzme mi bilemiyorum ama belime iyi geldiğini hissettiğimi söyleyebilirim. Zaten yüzme doktorlar tarafından da genç-yaşlı herkese tavsiye edilen bir spor. Fakat bir ay kadar devam ettikten sonra tadilat nedeni ile şahane havuzum yaz sezonuna kadar kapatılıyor.
İşte böyle bir dönemde bir yandan da internetten ve çevremden bel fıtığının ilaçsız veya operasyonsuz kalıcı çözümü var mı bunları araştırıp durdum. Çünkü geçti diye düşünerek üzerine rutin yaşamıma devam ederek hasarlı bir organı daha hasarlı hale getirmek istemiyorum. Prevention is better than cure mantığı. Bu esnada şunu gördüm ki ya beli ya boynu ağrımayan hemen hemen hiç kimse yok. Aslında bedeni dengede olan neredeyse hiç kimse yok. Acı, ağrı arttığında çare aramaya başlıyoruz. İlaçlarsa tedaviden ziyade ağrıyı kesme yolu ile semptomları kapatmaya yönelik. Özellikle sağlık konusunda hem meraklı hem de şüpheci bir insanım. Kafama takılan bir şeyi etraflıca araştırmadan, mekanizmasını tamamen anlamadan içim rahat etmiyor. Bu konuda aile hekimi olarak görev yapan bir arkadaşıma danıştım. Kayropraktik adı verilen alternatif bir tedavi yönteminden bahsetti. Eklem ve omurilikle ilgili ağrıların tedavisinde kullanılan elle tedavi metodu olduğunu öğrendiğim bu yöntem aslında epey yaygınmış. Türkiye’de yeni olmasına rağmen Amerika’da yüz yıldır uygulanan bir metotmuş. Klinik ortamında eğitimli uzmanlar tarafından yapılıyormuş. Sanki modern tıbbın alternatif tıp ve geleneksel bilgilerle kollektif bir çalışması gibi. Fakat yine de omurgaların sağa sola oynatılması biraz korkutmadı değil. Bu bilgiyi belki daha sonra raftan indirmek üzere şimdilik rafa kaldırıyorum. Bu yöntem hakkında detay merak edenler uzman tv deki şu videoları inceleyebilir.
Şimdi buraya kadar okumuş değerli okuyucu, aslında bu kadar uzun bir girizgah ile varmak istediğim nokta elime geçen faydalı bir kitaptan edindiğim bilgileri, kendime aldığım notları bu konuya ilgi duyanlar, benim gibi alternatif yöntemler arayanlar ile paylaşmak. Kitabın adı “Bel ve Boyun Ağrılarından Kurtulma Yolları - Dorn Metodu İle Öğren” yazarı ise Çağla Yüksel 👇
Burada kitaptan aktaracaklarım sadece unutmamak için kendimce aldığım notlar. Tedavi tavsiyesi değil. O nedenle anlatmaya başlamadan önce bu kısmı özellikle not düşmek isterim.
Çağla Yüksel 1970 doğumlu. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Hikayesi kısaca şöyle: Henüz 16 yaşındayken bel problemleri başlamış. Bel problemi nedeni ile kendini bildi bileli çok acı ve ağrı çektiğinden bahsediyor. 36 yaşında altı haftayı yatarak geçirmek zorunda kaldığı için ameliyat olmak üzere hastaneye yatmasının ardından ön tetkiklerde kalbinin delik olduğu tespit edilince bel ameliyatı ertelenerek kalp ameliyatına alınmış. Kalp ameliyatı sonrası sağ kolunda, akciğerlerinde problem yaşıyor ve yine bir hafta sonrasına planlanmış olan bel ameliyatını olamıyor. Bunun üzerine bir yakınının tavsiyesi ile Hollanda’dan davet ettiği ve evinde ağırladığı bir terapist yardımı ile dorn metodu adı verilen yöntem uygulanılarak tedavi olmuş ve omurga sağlığına kavuşmuş. Bunun üzerine pazarlama müdürü olarak çalıştığı şirketten ayrılarak hem yurt içinde hem yurt dışında insan anotomisi, fizyolojisi, dorn metodu, psikolojik, psişik, enerjetik vb birbirinin devamı niteliğinde eğitimler almış. Nihayetinde onaylı bir dorn metodu uygulayıcısı ve eğitmeni olmuş. Edindiği bilgileri ve tecrübelerini de bu kitabında toplamış.
Normal şartlar altında yazarın bir doktor olmadığını öğrendiğim anda kitabı okumaya devam etmeyebilirdim fakat deneyim, açıklanabilirliğin üzerindedir. Buna inanırım. Bu inançla okumaya devam ettim.
İyi ki de etmişim. Çünkü başta omurgamı ve üzerindeki omurlarımı daha iyi tanımama vesile oldu. Çünkü mr sonrası doktor bana L4 dediğinde bu ifade o kadar da anlamlı değildi. Oysa şimdi boyundan kuyruk sokumuna kadar bütün omurlar hakkında daha detaylı bilgim oldu.
Peki nedir bu Dorn metodu derseniz,
Dorn metodu yaşam süresince çeşitli dış etkenler ile (kaza, travma, düşme, kayma, yanlış hareket, yanlış oturma, hareketsizlik vb) hizası bozulmuş olan iskelet sistemimizin kişinin dinamik hareketleri ile olması gereken orijinal pozisyonuna hizalanması tekniğidir. Hizalanma ile birlikte kan dolaşımı doğrulanır ve dolaşan oksijen miktarı artar. Terapiste bağımlı kalınmasına gerek yoktur. Tekniğini öğrenerek kişi kendi kendisine de yapabilir. Yani bu metotta hasta pasif değil aktiftir. İşte benim aradığım da tam olarak böyle bir şeydi. İnsan vücuduna yapılan rot-balans ayarı gibi düşünebilirsiniz 😉
Bu metoda göre vücudun dengede olup olmadığını anlamak için önce bacak boyunun eşit olup olmadığına bakılıyor. Bacak boyunun eşitsizliği kulağa tuhaf gelse de çok sık rastlanan bir durummuş. Kiminde yarım cm olabileceği gibi bazı insanlarda 4 cm kadar eşitsizlik söz konusu olabiliyor. Bunu pantolonun bir paçasının daha fazla eskimesinden ya da sürekli giydiğiniz ayakkabınızın bir topuğunun diğerinden daha fazla aşınmış olmasından anlayabilirmişiz. Çok eskiyen taraf üzerine daha fazla yük bindiği için kısa olan bacağımız oluyor. Ya da ayakta durduğunuzda hep bir tarafınıza duruyorsanız o taraf kısadır diyor yazar. Bacak boyunun kontrolünün nasıl yapıldığını şu videodan inceleyebilirsiniz. Yazarın belirttiğine göre fizik bedenimizde bacak boyu farklılığından kaynaklı kalçada olan hizasızlık yürüye yürüye kafatasına kadar gelebilir ve asimetrisini yüz eklemlerinde tamamlar. Kalçanızda olan ne dengesizlik varsa tam tersi yüzünüzde şekil alır. Tecrübeli gözle sadece yüze bakarak da dengesizlik tespit edilebilmekte imiş.
Bu metot bedeninde platin vb metal bulunan operasyon geçirmiş kişilere, kanser hastalarına, hamilelere uygulanmıyor.
Yazar bu metodun hasta kendi sorumluluğunu alırsa kalıcı bir çözüm olduğunu belirtiyor. Çünkü hem egzersizleri düzenli olarak yapmak gerekiyor hem de beslenmeye dikkat etmek gerekiyor. Fiziksel, ruhsal ve zihinsel farkındalıklı bir hayat sürmenin gerekliliğini pek çok alt başlıkta anlatmış.
Dorn metodu ile vücut hizalandıktan sonra diğer hastalıkların da iyileşme sağlayacağını belirtmiş. Fizik bedende denge yoksa omurga olması gereken pozisyonda olmayacak, merkezi sinir sisteminin yer aldığı omurganın içerisinden geçen sinir ağında ilgili iç ve dış organlara giden hatta elektrik kesintisi olacaktır. Dengelendiğinde elektrik akışı başlayacaktır. Mesela sacrum kaymış olan bir insanda , bel ya da siyatik ağrısı olmasına ilave olarak sık idrar, diz gibi problemler ya da C1 hizasız olduğunda baş ağrısı görülmesi bundandır.
Ülkemizde en sık rastlanan durum L4 ve L5 omurlarındaki hizasızlık sonucu bel ağrısı ve bel fıtığıymış.
Günlük Hayatta Dikkat Edilmesi Gerekenler
Otururken eşit oturmak. İki kalça kemiğinin üzerine oturmalı, bacak bacak üstüne atılmamalı. Dizden aşağıda kalan kısımlarda bacakların birbirine çaprazlanmasında problem yok. Bir kişi otururken bacak bacak üstüne atma ihtiyacı hissediyorsa kesinlikle fiziksel dengesizlik mevcuttur diyor Çağla Yüksel.
Geceleri yatarken sırtüstü yatılmalı. Çünkü omurgaya en az yük binen yatış pozisyonu sırtüstüdür. Daha rahat bir uyku için dizlerin altına ince bir yastık konularak bel çukurunun azaltılması da sağlanabilir.Ya da sağa sola dönüşü engellemek için yanlara da yastık konulabilir.
Otururken, yürürken, konuşurken kafatası her zaman karşıya bakar pozisyonda olmalı. Boyun ile çene arasında 90 derecelik bir açı olmalı. Bilgisayar kullanırken, cep telefonu kullanırken, kitap okurken bu kurala çok dikkat etmek lazım
Pantolonlarınızın arka cebinde bir şey taşımayın. Özellikle taşınan cüzdanlar kalçanın dengesini bozuyor.
Bedeni dengeli kullanmak alışkanlık haline getirilmeli. Örneğin, akşam yemeğinde masada su servisi yaparken, sürahiyi dökmek için bir taraftan öbür tarafa uzanmayın. İki adım daha atarak diğer tarafa geçin ve bedeninizi tek taraflı uzatmadan işinizi görün. Ya da mutfakta üst raftan bir şey alırken dengesizce uzanmak yerine, ayağın altına sağlam bir tabure alınmalı ve alınacak şeye iki kolla birlikte uzanmalı. Elektrik süpürgesi veya paspas kullanırken sadece bel ve kol değil, tüm beden yaylanarak kullanılmalı. Ayakkabı giyinip çıkarılırken oturulmalı. Abdest almak vb eylemler için bacaklar kalça boyundan yukarıya çıkarılmamalı. Yani özetle her hareket öncesi iki saniyecik düşünmek alışkanlık haline gelmeli.
Ellerinizi içten dışarıya sanki forkliftmiş gibi kullanın. Alışverişe gittiğinizde, sepetinizi iterken elleriniz üstten değil alttan tutuyor olsun. El ayamız gözükecek. Sanki dua eder pozisyonu. Bu şekilde omuz başları geride kalacak ve sepeti sadece kol gücü ile değil tüm bedeninizle itiyor ve ağırlığı dağıtıyor olacaksınız. Benzer şekilde elde poşet taşınırken poşetin sapının üstünden değil altından tutmak daha doğru imiş.
Her fırsat bulduğunuzda , boş zamanlarınızda ellerinizin ayası yukarıda kalacak şekilde durmamızı öneriyor. Bu şekilde omurga ve kürek kemiklerini bağlayan kasları doğru kullanıyor oluyoruz. Enerji akışı için faydalı bir duruş hali.
Dorn Metoduna Göre Kendi Kendine Yardım Egzersizleri
Eh malum çaba yoksa iyileşme de yok. Hadi bakalım eğer onu dinlemeyi bilirseniz bedenimiz bize birçok şey söyler.
1)Bacak Boyu Eşitleme
Her sabah kalkınca ve akşam yatmadan önce her bir bacak için en az beşer defa yapılması öneriliyor. Hareket için bir adet el havlusuna ihtiyaç var.
Hareket her bir bacakta sırayla yapılacak. Bunun için önce sırt üstü uzanılır. Bir adet el havlusu sanki suyunu sıkarmış gibi kıvrılarak hazırlanır. Bacak dizden bükülerek 90 derece açıda olacak şekilde kaldırılır. Kalçaya yakın olmak kaydıyla bacak arasından kıvrılmış olan havlu geçirilir. Havlu her iki ucundan iki elle birlikte sabit bir şekilde tutulur. Eller ile havlu uçlarından sıkı bir şekilde tutulurken bacak yavaş bir hareketle yatağa doğru indirilir ve yatağa değdirilir. Bu esnada bacağın inişini zorlaştırmak için iki elin sabit tutulmasına dikkat edilir. Bacağın her indirilişinde karın nefesi vermek gerekir. Bu hareket uyluk kemiğinin kalçanın içerisindeki yuvasına yerleşmesini ve diz kapaklarında da var olan herhangi bir dengesizliğin eşitlenmesini sağlıyormuş. Videosunu izlerseniz ne kadar basit olduğunu göreceksiniz.
2)Kalça Dengeleme
Kalçamızda 2 leğen kemiğimiz arasında sacrum vardır. O nedenle önce leğen kemiklerinin dengelenmesi ardından da sacrumun dengelenmesi yapılıyor.
Pelvis bölgesinin dengesini sağlamak : İlk iş leğen kemiklerimizi dengelemek. Bunun için tek el yumruk yapılarak leğen kemiğinin üzerine yerleştirilir. El yerleşik vaziyette iken mümkün olduğunca kas kullanmadan aynı hizadaki bacak kalçadan ileri geri hareket ettirilir. Bacağın her geri hareketinde yumrukla kalça üzerine baskı uygulanır ve aynı esnada nefes verilir. 10 kere tekrarlanır ve aynı işlem diğer bacak için de eşit miktarda uygulanır. Bu şekilde leğen kemiği üzerinden baskı yapılarak bacağın ileri geri sallanma hareketi ile kalçada olası yukarı ya da aşağı olan dengesizliği eşitliyor olacaksınız. Videosu için 👆
Sacrumun dengelenmesi: Bu işlem için tezgah köşesi, sehpa ya da masa köşesi gibi sivri köşeli bir yer gerekiyor. Bunda amaç sacrumun üçgensel yapısı ile masa köşesini örtüştürmek ve eşitlemeyi kolaylaştırmak. Ayaklar yerde olacak şekilde masa köşesine sacrum denk gelecek şekilde oturulur. Eller ile masanın kenarları tutulur. Gövde hafif geri verilerek bacaklar havaya kaldırılır. Ardından sanki bir pompa yapıyormuş gibi her iki bacak birden yukarı aşağı hareket ettirilir. Bir bacak yukarı diğeri aşağı şeklinde sakince acele etmeden hareket yapılır. Bacağın her bir aşağı pompalama hareketinde de nefes verilir. Hareket 10-15 kere tekrar edilir. Bu egzersiz ile masanın köşesi ile üçgen kemik olan sakrum üst üste gelir ve sanki öpüşürler. Leğen kemikleriniz boşta kalır. Bacağınızın havaya kaldırıp yaptığınız her yukarı aşağı hareketi ile sakroiliak eklem tam yerine oturur ve sanki su terazisi gibi kalçanın dengelenmesi sağlanır. Videosu için 👆
Pelvik taban egzersizi: Pelvik taban kaslarını kuvvetlendirmek için yapılması faydalıdır. Oturduğunuz yerde pelvisinizi öne doğru ivmeleyerek kaslarınızı sıkıp-bırakarak yapılır. Bu esnada nefes alışverişi normal devam etmelidir.Sabah akşam yapabildiğimiz kadar çok yapmak faydalıdır. Kegel egzersizi olarak da bilinir. Video için 👆
Masaj egzersizi: Bir yandan yürürken ya da yürür gibi yaparken yani olduğunuz yerde sayarken diğer yandan kalçada leğen kemiklerinin kenarlarına arkadan öne doğru masaj, kaba etin kendisine masaj sakrumun kenarından çatalınıza kadar masaj ya da pıt pıt diye hafif yumrukla vurmalar enerji akış kanalları üzerinde etkili olacağından elektrik akımının artmasına ve kas hafızasının değişmesine yardım eder.
Hem yürüyüp hem masaj yapacağınız için bu hareket esnasında bedenin duruşu çok önemli. Kafa yere değil karşıya bakar vaziyette olmalıdır.
3)Omurga Dengeleme
Bel Dengeleme: Kollarınızı arkaya doğru aldığınızda elleriniz normal şartlar altında göğüs hizasına kadar çıkabilir. Bir yandan karşıya bakarak yürüyün ya da yerinizde saydırın ve elinizin uzanabildiği belirlediğiniz hizadan itibaren omurganın hemen iki yanından (kesinlikle üzerinden değil) baş parmaklarınızla baskı uygulayarak ellerinizi kuyruk sokumuna varıncaya kadar yukarıdan aşağıya doğru masaj hareketi ile indirin.Parmaklar yorulursa eller yumruk yapılarak da kaydırmaya devam edilebilir. Yürüme hareketi esnasında omurganızın elinizin altındaki hareketini hissedeceksiniz. Bu hareket ile omurlar hizalanmaya başlayacaktır. 2-3 dakika kadar yapılabilir. Ardından yürüme hareketine devam edilirken leğen kemikleri etrafına ve kalça üzerine masaj yapılır. Video için 👆
Sırt Dengeleme: Duvar köşesi ya da kapı pervazı gibi bir yere sırt omurgamızın tek tarafını dayıyoruz. Sanki duvarın köşesi sırtıma baskı uyguluyormuşçasına ağırlığımızı ona doğru veriyoruz ve aynı anda her iki kolumuzu da ileri geri sallıyoruz. Mümkün olduğunca üst sırtımızdan başlayıp, bedenimizi öne doğru kavislendirerek alt sırt omurlarımıza kadar duvarın köşesini omurgamızın kenarında hissediyoruz. Daha sonra aynı hareketi omurgamızın diğer tarafı için de yapıyoruz.
Ya da ev halkındaki en uygun kişiden yardım istenerek de yapılabilir. Sırt çıplak olarak bir tabureye oturulur. Kafa sağa sola çevrilirken kollar da ileri geri sallanır. Biz hareket yaparken diğer kişi boynun bitişinden başlayarak omurganın iki yanından (kesinlikle omurga üzerinden değil) yukarından aşağıya doğru baskı ile masaj yapar.
Boyun Omurlarının Dengelenmesi: Başımızı sağa ve sola doğru minik minik sakince hareket ettiriyoruz.Bu esnada boynumuza masaj yapacağız. Bunun için işaret, orta ve yüzük parmaklarımızı bir arada tutarak ellerimizi boynumuzun iki yanına alıyoruz.Kafatasımızın tam altındaki çukur yerin hizasından başlamak üzere iki yandan aşağıya doğru baskı ile masaj yaparcasına kaydırıyoruz. Omurların üzerinden yapılmayacak.Sadece kaslar üzerinden yapılarak kas hafızası temizliği ve enerji akışı sağlanacak . / tekrar yapılması uygundur. Video için 👆
Otonom Sistemin Çalıştırılması: Boyun masajının ardından kollarınızı geriye doğru alın. Elleriniz kalçanız üzerinde birleşebilir. Omuzlar sabit ve naturel formunda kalsın. Namazdaki selam hareketi gibi kafanızı sağa çevirin, gözleriniz omuz başına baksın ve nefes verin. Sakin ve yumuşak hareketler ile aynısını sol taraf için de yapın. Her bir taraf için 7 kere yapın. Başa biraz açı verilerek de uygulanabilir. Video için 👆
4)Omuz Dengeleme-Göğsün Açılması
Göğüs ve köprücük kemiklerinin etrafı bizim vesvese, sıkıntı ve kuruntu bölgemizdir. Onun için panik atak, nefes darlığı, astım, alerji, uyku problemi, reflü ve baş dönmesi ile migren gibi hastalık sahiplerinde göğsün açık olması çok önemlidir.
Bunun için sandalyeye oturun veya yatakta dik bir şekilde uzanın . Her iki elinizin parmaklarını köprücük kemiğinizin altından göğüs kafeslerinizin üzerine koyup nefes alın. Nefes verirken sanki kemiğinizi sıyırıyormuş gibi omzunuza kadar parmaklarınızı çekin. Aynı hareket göğüs altındaki kaburgalara da yapılır. Video için 👆
Bunun ardından da köprücük kemiklerinin dengelenmesi sağlanır. İki parmak köprücük kemiği üzerine konulur. Omuz yukarı aşağı hareket ettirilirken yine köprücük kemiği üzerinden parmakla kayılarak masaj yapılır.
Sempatik ve parasempatik sistemi dengelenmesi: Kollarınızı yana serbest bırakıp omuzlarınızı kaldırın. Kafanızı sağa ve sola çevirerek aynı anda omuzlarınızı kaldırın ve indirin. Her bırakma hareketi sırasında nefes verin.
🎥 Böyle uzun uzun okumak istemiyorum, izlesem kafi derseniz de Dorn metodu ile ilgili videoları şurada toparladım.
Ben burada kitapta etraflıca anlatılan Dorn metodundan bahsettim. Ama kitap bundan daha fazlası, bütüncül bir kitap. İçerisinde kan grubuna göre beslenme, hastalıkların duygusal sebepleri, kan temizliği, hacamat, insan bedeni üzerindeki enerji akış kanalları, masaj, cibriş vb alternatif tedavi yöntemleri ile ilgili bölümler de içeriyor. Bunlara kısa bir şekilde değinmiş. Fakat meraklı okuyucu bu başlıklardan yola çıkarak araştırmasını derinleştirebilir. Satır aralarında çok faydalı detay bilgiler de gizlenmiş. Hastalıklar ve duygusal sebepleri ile ilgili sayfalar dolusu tablo ilave etmiş kitabına.
Ayrıca bu kadar uzun bir post hazırlarken boynum, belim her yerim inanılmaz ağrıdı. Bunların değerli bilgiler olduğuna inanıyorum ve paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Çağla Yüksel hanıma da pek çok insanı şifalandırdığı ve bunu yaymak için harcadığı çabaya minnet duymamak mümkün değil. Ayrıca kitabının satıştan elde edeceği geliri Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışladığını da öğrendim. Kitabını okuyunca ve videolarını izledikçe karşımda hastalığına isyan etmeyip hamd eden, şükran duyan bir insan gördüm.
Bu rahatsızlığım esnasında sahip olduklarımın önemini, değerini ve kırılganlığını bir kere daha hatırladım. Kendinize -kelime anlamıyla- iyi bakın ve bedeninize iyi bakın. Şu hayatta gerçekten sahip olduğumuz tek şey bedenimiz. Musibetler olmasa hatırlayacağımız da yok maalesef. Ne diyordu Thomas Fuller hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez.
Esen kalın 🎶🎶
#kitap#okuma notlarım#çağla yüksel#bel ve boyun sağlığı#dorn metodu#sağlık#sağlıklı yaşam#saglik#bel fıtığı#boyun fıtığı#alternatif tedavi#manuel terapi
21 notes
·
View notes
Text
Hidrosel
Hidrosel (su fıtığı) nedir?
Hidrosel, erkek çocuklarda skrotum adı verilen torbalar içinde su toplanmasıdır.
Bazen gün içinde yumurta torbasındaki şişlik artıp azalabilir. Bu durumda karın boşluğu ile bağlantılı hidrosel yani ilişkili veya kominikan hidrosel var demektir. Bazı çocuklarda şişlik günün her döneminde vardır ve hep aynı boyutta kalır. Bu duruma ise bağlantısız veya non-kominike hidrosel adı verilir.
Hidrosel (su fıtığı) nasıl oluşur?
Erkek çocuklarda testisler gebelik başında karın içinde oluşur. Gebelik ilerledikçe periton adı verilen karın zarı kasık kanalı içine doğru cepleşerek testis torbasına kadar inen bir tünel oluşur. Gebeliğin sonuna doğru testisler kasık kanalında oluşan bu tünelden torbaya iner. Testis torbaya indikten sonra normalde bu tünel kapanır. Ancak bazı çocuklarda bu tünel kapanmaz ve kasık kanalı içinde açık bir tünel kalır. Karın içinde bulunan sıvı bu açık tünel yoluyla torbaya inip burada birikmesi sonucu ortaya çıkar.
Belirtileri nelerdir? Tanı nasıl konur?
Prof. Dr. Abdurrahman Önen
Hidrosel tanısında anne ve babanın verdiği bilgi önemlidir. Testisin içinde bulunduğu torbalarda şişlik olması şeklinde fark edilir. Muayene ve şüpheli durumlarda ultrason ile tanı konabilir.
Çocuklardaki hidrosel ne zaman ve nasıl tedavi edilebilir?
Hidrosel çocuklarda zamanla kendiliğinden düzelebildiği için genellikle 1.5-2 yaşına kadar takip edilir. Ancak çok büyük (dev) ve kanalı ciddi sıkıştıran hidrosel varsa, boyutu giderek artıyorsa veya 1.5-2 yaşına kadar düzelmiyorsa ameliyat ile hidroseli gidermek gerekir. Normalde zor bir ameliyat değildir, ancak hidrosel kesesi testis damarlarına ve sperm kanalına zırh gibi yapışıktır. Bu nedenle deneyimsizlik veya dikkatsizlik sonucu testis için hayati düzeyde önemli olan bu yapılar kopabilir. O zaman testis ölebilir veya spermler çıkamayabilir.
Hidrosel ameliyatından sonra skrotum dediğimiz torbalarda ameliyata bağlı ödem, şişlik ve morluklar bir süre devam edebilir. Ancak, çocuklar çoğunlukla kolay ve hızlı bir şekilde normal günlük hayatlarına dönebilir.
source https://saglik.kocaali.com/hidrosel/
0 notes
Text
Bir Yaşam Stili Workout!
https://entryka.com/?p=1555 Workout Nedir? Workout kapalı mekanların dışında yer çekiminin olduğu her yerde yapılan egzersiz anternmanlarıdır. Bunun için spor salonlarına para ödemenize gerek yok eğer kendi vücut ağırlığınızla çalışmaya başlarsanız.Bunu alışkanlık haline getirirseniz ideal bir vücuda kavuşmanız hiçte zor değil! Frank Medrano Zincirlerinizden kurtulun oksijeni ciğerlerinizde hissedin kalp ritminizin göğüs kafesinizi zorladığını ve orayı parçalayıp çıkmak istediğini hayal edin.Ve sadece YAPIN! Kendi Vücut Ağırlığıma Nasıl Alışırım? Bunun çok basit yolları var öncelikle vücudunuzunda bulunan denge kaslarının güçlenmesi gerekiyor.Bunun için çeşitli hareketler mevcut. Koşun! Evet yanlış duymadınız tempolu bir koşuda dengeniz bir hayli artacaktır.Koşmaktan sıkıldığınız yerde yüksek yerlere zıplamaya çalışsın sporu kendinize eğlence haline getirin. Flamingo Egzersizi Dik bir şekilde durun ve öne doğru eğilin.Sağ ayağınızı geri doğru açın.Kollarınızı iki yana açınİleri doğru bakın sırtınız düz olsun. Flamingo Hareketi Bu egzersizde karın kaslarının sırt,ense,omuz,kalça,basen ve kaft kaslarınız aktif olarak kasılıp gevşeyerek güçlenecektir. Zıplayın! Kaymayan bir zemin bulun ve deliler gibi zıplayın! Bacaklarınızı omuz genişliğinde açın.Ellerinizi yanaklarınıza götürün.Aşağı doğru olabildiğince eğilin ve bir anda ivme alıp zıplayın.Ellerinizle kendinizi havada alkışlayın! Jump Kendinize bir çok denge antrenmanı üretebilirsiniz özgürsünüz kendi ağırlığınızla istediğinizi yapabilirsiniz. Workout Antrenmanına Başla! Öncelikle temel hareketlerle başlamalısınız bunlar: Push -Ups(Şınav)SquadPull -Ups(Barfix)Sit-ups(Mekik) Tabiki bu kadar basit değil sadece şınav hareketinin farklı kas gruplarını etkileyen 20’den fazla hareketi var biz şimdi bunu en temelinden ele alacağız. Push Ups Push Ups Şınav çekerken kollarınız titriyorsa Yarım şınav yapabilirsiniz ama unutmayın ne kadar zorlarsanız o kadar güçlenirsiniz. Yarım Şınav Dikkat etmeniz gereken husus belinizi olabildiğince stabil tutmanız gerekmektedir.Kollarınız yorulana kadar harekete devam edin 5 set 5 tekrar şeklinde 1 hafta boyunca devam ederseniz kollarınız bir hayli güçlenecektir.Asla pes etmeyin! Püf Noktaları Nefes kontrolünüzü sağlayın inerken nefes alın çıkarken verin.Karın ve kalça kaslarınızı sıkın.Boynunuzu sabit tutmaya dikkat edinGöğüs kaslarınız yırtılır gibi olursa mola yapın.Dirseklerinizin açmayın sabit kalmasına dikkat edin. Push Ups Squat Squat En temel hareket olmasına rağmen size en çok enerji harcatacak olan harekettir kendisi.Dik kalçalar düzgün bir bel ve güçlü bacaklara sahip olmak istiyorsanız Squat hareketini bacaklarınızın dermanı kalmayana kadar yapmayı deneyin! Püf Noktaları Beliniz dik olsun öne doğru asla eğilmeyin.Kalçalarınızı otururken ve kalkarken sıkın.Otururken nefes alın kalkarken verin.Yere bakmayın gözleriniz karşıya baksın.Oturduktan sonra kalkarken 1 sn bekleyin. Squat Pull-Ups Pull Ups Bu hareketin önemini herkes kavramalı öncelikle omuriliğinizi taşıyan kaslarınızı güçlendirmekten bahsediyorum özellikle kadınlar.Kadınlarda göğüs kısmı erkeklerden büyük olduğu için boyun fıtığı kamburluk bel yamukluğu ve duruş bozukluğu daha fazla görülmekte.Bunun sebebi de sırt kaslarının güçsüz olması bütün yükün omuriliğe binmesiyle alakalı.Yeni başladıysanız barfix çekmek zor gelebilir. Destekli Barfix Destekli Barfix Kendiniz bir partner bulun sizi ayaklarınızdan hafifçe desteklesin.Yada yere yatın ellerinizi barfix demirine tutun.Ayaklarınızın üstünde durun ve kendinizi çekin. Püf Noktaları Pull Ups Bacaklarınız sabit durmalı kendinizi yukarı atmaya çalışmayın.Gücünüz tükendisye bırakın 5 sn dinlenip tekrar yapın.İlk günlerde 8 set 2 tekrar yapın kollarınız fazla yorulmayacaktır.Kendinizi yukarı doğru çekerken karın ve kalça kaslarınızı sıkın.Barfix demirini çok sıkmayın. Sit Ups Sit Ups Geldik o ince konuya öyle insanlar var ki parmak uçlarını göremiyorlar bu çok üzücü bir durum şunu belirteyim mekik çekmek yüzde yüz yağ eritmez yağsız bir karın istiyorsanız beslenmenize dikkat etmeniz gerekli beslenme hakkında bilgi sahibi değilseniz tıklayın. Püf Noktaları Sit Ups Tabanlarınızı yerden kaldırmayın mümkünse ayak uclarınıza bir ağırlık koyun.Kalkarken nefes verin inerken alın.Yapabildiğiniz kadar yapın bir sayı belirlemek yerine yorulana kadar devam edin.Kendizi ileri doğru atmayın yarım yapsanızda zamanla kaslarınız güçlenecektir. Workout Antrenmanı Çeviri:Çeneni kapat ve antrenman yap! Şimdi gelelim bir sonraki aşamaya vücudunuzun dengesi bir hayli arttı diyelim artık zorlu egzersizlere de hazırsınız sahile çıktınız ve kulaklığı taktınız motivasyon müziğinizi de açtınız nasıl bir antrenman yapacağınızı anlatıyorum şimdi. Kaslarımızı ısıtmak için 10 dakika boyunca nefes kontrolü sağlayarak yürüyoruz. Kalp ritmimizi hızlandırmak için yürüdükten sonra 5 saniye durup koşmaya başlıyoruz. Anime:Naruto Shippuden Koşunuz bittikten sonra hiç durmadan Şınav çekmeye başlayın,15 saniye mola vererek setlerinizi bitirin. Push Ups Bir yudum su içtikten sonra hemen Squat yapmaya başlayın, 20 saniye mola vererek setlerinizi bitirin. Squat Bar demirini iyice kavrayın omuz genişliğinde kollarınızı açın.Bacaklarınızı birleştirin ve kendinizi yukarıya doğru çekin.Set sayınız fazla tekrar sayınız az olduğundan mola süreniz 10 saniyeyi geçmesin.Setlerinizin hepsi bittikten sonra bir yudum daha su için ve mekiğe geçmeden 30 saniye dinlenin. Pull Ups Muhtemelen vücudunuz bir hayli yoruldu.Bolca sıvı kaybettiniz fakat çok sıvı tüketirseniz mekik çekerken midenizden sıvı ağzınıza gelebilir.Bir yudum su içtikten sonra mekik çekmeye başlayın.Zorlanırsanız biraz duraklayın ama hareketi bozmayın bitirene kadar devam edin set sayınız fazla tekrar sayınız az olduğunda 15 saniyeden fazla mola yapmayın.Setlerinizi bitirdikten sonra derin bir nefes alın hemen ayağa kalkıp yürümeyin acının tadını çıkarın. Sit Ups 2 ay boyunca haftanın 3 günü workout yapın farkı göreceksiniz. Gelişmeler Ciğerlerinizin oksijen kapasitesi artacak.Vücut dengeniz artacakKalçalarınız,karınınız,kollarınız,göğsünüz ve sırtınız sıkılaşacak ve güçlenecek.Daha çevik bir vücudunuz olacakDayanıklılığınız artacak.Yağlarınız eriyecek.Kas kütleniz artacak. Nacizane tecrübelerimden yola çıkarak sizlere bu işin çok eğlenceli olduğunu söyleyebilirim.İnsanlar size aptal gibi bakabilirler malumunuz ülkemiz böyle bir yer.Umursamayın tutkuyla antrenmanınızı yapın bir ses topu alın müziğinizi açın ve acının tadını çıkarın. Başarılar… Diğer rehberlerimiz için. Rehber #1 için tıklayın. Rehber #2 için tıklayın. Rehber #3 için tıklayın.
0 notes
Text
Türkiye'nin En İyi Kaplıcalarına Geziyoruz.com ile Ulaşın!
Kaplıcalar, yüzyıllardır sağlık için kullanılan doğal kaynaklar arasında yer almaktadır. Jeotermal kuşak üzerinde yer alan Türkiye, kaplıca açısından oldukça zengin topraklara sahiptir. Bu açıdan ülke olarak oldukça şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz. Nitekim birçok hastalığa iyi gelen kaplıcalar, sayı bakımından Anadolu topraklarında oldukça fazla bulunmaktadır. Bu durum hem yerli hem de yabancı turistleri Türkiye kaplıcalarına çekmektedir. Geziyoruz.com olarak bu doğrultuda sizler için bir blog yazısı hazırlamak istedik. Türkiye’deki kaplıca yerlerini sıralayacağımız yazıda, ‘Türkiye’deki kaplıcalar nerelerdedir?’, ‘Türkiye’nin en iyi kaplıcaları nerede?’ ve ‘Türkiye kaplıcaları ve özellikleri nelerdir?’ gibi sorulara yanıt bulabilirsiniz. Ülkemizdeki kaplıcalar ve özellikleri hakkında bilgi almak isteyenler için faydalı bir blog yazısı olmasını umar, iyi okumalar dileriz.
Türkiye Kaplıcaları Hakkında Sık Sorulan Sorular
Türkiye’deki kaplıcaların isimleri ve özelliklerini anlatmaya başlamadan önce, ülkemizdeki kaplıcalar hakkında sıklıkla sorulan sorulara yanıt verebiliriz.
1. Kaplıcalar Neden Sıcaktır?
Yeryüzünden dünyanın kabuğuna inildikçe sıcaklık artar. Kaplıcalar yerin altında doğal yollarla oluşan ve yeryüzüne çıkan sulardır. Bu yüzden kaplıcaların suyu sıcak olmaktadır.
2. Kaplıcalar Neden Şifalıdır?
Kaplıcalar yeryüzünün altında yüzyıllar boyu doğal yollardan oluşan sulardır. Kaplıcaların oluşması esnasında kaplıca suyu çeşitli minerallerle meydana gelir. Bu mineraller sağlık açısından şifalıdır.
3. Kaplıcalara Neden Gidilir?
Kaplıcalar içerisinde bulunan mineraller sayesinde birçok hastalığa iyi gelmektedir. Bu yüzden sağlık turizmi kapsamında kaplıcalara romatizma, ortopedik rahatsızlık, nörolojik rahatsızlık, solunum sistemi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları gibi birçok farklı hastalığa şifa bulmak için gidilir.
4. Kaplıca Suyu Hangi Hastalıklara İyi Gelir?
Kaplıca suları, içerisinde barındırdığı mineral çeşitlerine bağlı olarak birçok hastalığa iyi gelebilmektedir. Kaplıca sularının iyi geldiği rahatsızlıklar arasında kaplıcalara romatizma, ortopedik rahatsızlık, nörolojik rahatsızlık, solunum sistemi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, metabolizma sorunları, bağırsak ve mide rahatsızlıkları, idrar yolları ve böbrek hastalıkları, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları sayılabilir.
5. Kaplıca Suyu İçilir mi?
Her kaplıca suyu içilmez. Bununla birlikte içilebilir kaplıca sularının da temiz olduğu konusunda emin olunmalıdır. Normalde suyu temiz olan kaplıca suyunun olduğu yer, halihazırda birçok kişi tarafından kullanılmışsa, söz konusu kaplıca suyunun içilmesi sakıncalı olur.
6. Kaplıca İle Ilıca Arasındaki Fark Nedir?
Aslında kaplıca ve ılıcanın eş anlamlı olduğu söylenebilir. Nitekim kaplıca kelimesinin kökeni ‘kaplı ılıca’dır. Ilıcanın anlamı ise suyu sıcak olarak yerden çıkan hamamdır.
7. Kaplıca Suyunun Faydaları Nelerdir?
Kaplıca sularının birçok faydaları bulunmaktadır. Kaplıcaların iyi geldiği hastalıklar ve rahatsızlıklar arasında astım, bronşit, sedef, egzema, akne, kireçlenme, bel fıtığı, romatizma, çocuk felci, mide rahatsızlıkları, insülin direnci, idrar yolları enfeksiyonları, kadın hastalıkları, stres gibi onlarca farklı rahatsızlık sayılabilir.
8. Kaplıcalara Hangi Hastalar Giremez?
Risk sebebi ile kaplıcalara giremeyecek hastalar bulunmaktadır. Bunlar arasında ağır kansızlık, kanser, kanamalı hastalıklar, akciğer hastaları, yaygın iltihabı bulunanlar, açık yaraya sahip olanlar, aşırı kilolu kişiler, akıl hastaları sayılabilir.
9. Kaplıcalara Hangi Mevsimde Gidilir?
Ülkemizdeki kaplıcaların çoğu yılın tüm dönemlerinde hizmet vermektedir. Bu yüzden istemeniz halinde yılın her döneminde kaplıcalara gidebilirsiniz. Bununla birlikte kaplıcalara gitmek için en çok tercih edilen dönem mayıs-eylül arasındaki dönemdir. Kimi hastalıklar için kaplıcalara mevsim geçişlerinde, kimi hastalıklar içinse yaz aylarında gidilmesi daha uygun olabilir. Bunun için kaplıcalara gidiş tarihinizi belirlemeden önce, doktorunuzla konuşmanızda fayda bulunmaktadır.
10. Kaplıcalar Ülkemizde En Çok Nerede Görülür?
Türkiye’nin her bölgesinde kaplıca bulunmaktadır. Ancak gideceğiniz bölgeye karar vermeden önce, oradaki kaplıca sayısından çok, kaplıcaların özelliğini araştırmanızda fayda vardır. Nitekim her kaplıcada, kaplıcalarda bulunabilecek tüm mineraller olmayabilmektedir. Dolayısıyla ‘Türkiye’deki en iyi kaplıca nerede?’ sorusunun yanıtı da buna bağlı olarak değişir.
Türkiye’deki Kaplıcalar ve Özellikleri
Türkiye’deki doğal kaplıcalar hakkında sıklıkla sorulan soruları yanıtladık. Genel merak edilen soruları yanıtlamamızın ardından Türkiye’deki en faydalı kaplıcalar hakkında spesifik bilgiler vermeye başlayabiliriz. Türkiye’deki kaplıcaların listesini ve detaylarını merak edenler için farklı bölgelerden önde gelen kaplıcaları sizler için bir araya getirdik.
1. Bolu Göynük Kaplıcaları
Türkiye’deki en güzel kaplıcaları sıralamaya Göynük kaplıcası ile başlayabiliriz. İç Anadolu kaplıcaları arasında yer alan Bolu Göynük kaplıcalarında termal suyun sıcaklığı 32-33 derece civarında olmaktadır.
Bolu Göynük kaplıcalarının suyundaki ön plana çıkan bileşenler kalsiyum bikarbonattır. Göynük termal sularının iyi geldiği başlıca hastalıklar arasında romatizma ve siyatik gibi rahatsızlıklar yer almaktadır. Göynük’ün doğasının da oldukça etkileyici olduğunu hatırlatmakta fayda var.
2. Afyon Gazlıgöl Kaplıcaları
İç Anadolu bölgesindeki kaplıcalar ve özellikleri anlatmaya Afyon Gazlıgöl kaplıcaları ile devam edebiliriz. Afyon’a şehir merkezine yaklaşık olarak 22 kilometre uzaklıkta bulunan Gazlıgöl kaplıcası, başta romatizmal hastalıklar, kalp ve dolaşım sistemi, böbrek ve idrar yolları, karaciğer, safrakesesi, sindirim sistemi, metabolizma bozuklukları, kireçlenme ve cilt hastalıkları olmak üzere birçok sağlık problemine şifa vermektedir. İç Anadolu’daki kaplıcalar en çok tercih edilenlerden olan Afyon Gazlıgöl kaplıcasının su sıcaklığı ise 40-71 derece arasında değişiklik göstermektedir.
3. Ankara Kızılcahamam Kaplıcaları
İç Anadolu termal kaplıcaları arasından Ankara Kızılcahamam Kaplıcası’nı da ön plana çıkartmalıyız. Roma ve Selçuklular döneminde de kullanılan Kızılcahamam kaplıcası, büyük ve küçük kaplıcadan meydana gelmektedir. Oldukça modern ve kullanışlı tesislere sahip olan Kızılcahamam termal kaplıcası, başta yaz ve sonbahar mevsimleri olmak üzere yılın büyük bölümünde ziyaretçi akınına uğruyor. İç Anadolu bölgesi kaplıcaları arasında en bilinenler arasında bulunan Kızılcahamam kaplıca tesislerinde su sıcaklığı 36-50 derece arasında değişiklik göstermektedir. Bu şifalı suların yarar sağladığı başlıca rahatsızlıklar arasında ise karaciğer, kalp ve kadın hastalıkları sayılabilir.
Ankara Uçak Bileti Fırsatları
4. Bursa Oylat Kaplıcaları
Yüzümüzü biraz da Marmara kaplıcalarına çevirebiliriz. Marmara bölgesindeki kaplıcaların en eskilerinden ve bilindiklerinden olan Oylat Kaplıcası, İnegöl’e oldukça yakın bir konumda yer almaktadır. Harika bir doğanın içerisinde yer alan Oylat kaplıca tesisleri, hem sakin hem de şifalı bir tatil yapmak isteyenler için son derece uygun bir tercihtir. Başta ağrılı sinir hastalıkları olmak üzere birçok rahatsızlığa iyi gelen Oylat termal sularının sıcaklığı ise 40 derece civarındadır.
Bursa Uçak Bileti Fırsatları
5. Ağrı Diyadin Kaplıcaları
Ağrı Diyadin Kaplıcası, Doğu Anadolu’daki kaplıcalar arasında en meşhur olanlardan bir tanesidir. Adını yer aldığı ilçeden alan Diyadin Kaplıcası, şehir merkezine 60 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Başta cilt hastalıkları, romatizma, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, siyatik ve metabolizma bozukluğu gibi rahatsızlıklara şifa vermektedir. Rahat bir şekilde konaklayabileceğiniz tesis, yılın tüm aylarında hizmet vermektedir.
6. Balıkesir Gönen Kaplıcaları
Suyundan hem içilerek hem de dış alınarak faydalanabilen Balıkesir Gönen Kaplıcası, Ege bölgesi kaplıca tavsiyesi arayışında olanlar için önerilebilecek ideal yerler arasında bulunmaktadır. Sodyum sülfat ve sodyum bikarbonat açısından oldukça zengin termal sulara sahip olan Gönen Kaplıcası’nın suları oldukça sıcaktır. 73 derecelik sular banyo için özel havuzlarda soğutulmaktadır. 2012 yılında Dünya’nın en mineralli suyu olarak ilan edilen Gönen termal suyunun içilmesi hazımsızlık ve bağırsak sorunlarına iyi gelmektedir. Bunun dışında Gönen termal suları ile banyo yapılması kireçlenme ve ruhsal sıkıntı gibi sağlık problemlerine iyi gelmektedir. Bu açıdan birçok kişi için Balıkesir Gönen Kaplıcaları, Türkiye’nin en iyi kaplıcası niteliğini taşımaktadır.
Balıkesir Uçak Bileti Fırsatları
7. Yalova Kaplıcaları
Marmara bölgesinde kaplıcalar arayışında olanlar için ideal noktalardan olan Yalova Termal Kaplıcaları, son derece lüks tesislere sahiptir. Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’a yakın olması, oldukça fazla ziyaret almasını sağlıyor. Roma İmparatorluğu döneminden bu yana birçok hastalığın şifası için kullanılan Yalova termal kaplıca tesisleri, başta romatizma, sindirim sistemi ve karaciğer rahatsızlıkları olmak üzere birçok hastalığa iyi gelmektedir. Marmara’daki kaplıcalar arasında en çok revaçta olanlardan bir tanesi olan Yalova Kaplıcaları’nın su sıcaklığı ise 62 dereceye kadar çıkmaktadır.
8. İzmir Ilıca Kaplıcaları
Ege kaplıcaları arasında bulunan İzmir Ilıca Kaplıcası, adını yer aldığı semtten almaktadır. Çeşme’nin yalnızca 6 kilometre doğusunda yer alan Ilıca termal tesisleri, özellikle yaz aylarında yoğun bir şekilde ziyaret edilmektedir. Nitekim konum itibarıyla yaz tatili için en popüler noktalardan bir tanesinde yer almaktadır. Ege’deki kaplıcalar arasında su sıcaklığı en yüksek olanlardan bir tanesi olan Ilıca Kaplıcaları’nın su sıcaklığı 42 derece civarındadır. Ilıca termal suları romatizmal hastalıklara, kadın hastalıklarına, metabolizma bozukluklarına ve daha birçok rahatsızlığa iyi gelmesi ile bilinmektedir.
İzmir Uçak Bileti Fırsatları
9. Rize Ayder Kaplıcaları
Osmanlı döneminden beri şifalı suları ile bilinen Ayder Kaplıcası, Doğu Karadeniz kaplıcaları arasında en çok tercih edilenlerden bir tanesidir. 1987 yılında turizm merkezi olarak ilan edilen Ayder Kaplıcaları, başta romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıkları olmak üzere birçok rahatsızlığa çare olmaktadır. Ortalama olarak 50 derecelik termal su sıcaklığına sahip olan Ayder kaplıca tesisleri, son derece modern bir yapıya sahiptir. Hem faydaları hem de modern tesisleri ile Ayder termal tesislerinin, Karadeniz bölgesi kaplıcaları arasında oldukça popüler olduğunu söyleyebiliriz.
Rize Uçak Bileti Fırsatları
10. Erzurum Pasinler Kaplıcaları
Doğu Anadolu kaplıcaları denildiğinde akla ilk gelen yerlerden bir tanesi Erzurum Kaplıcaları’dır. Nitekim Erzurum, kaplıca ve termal su açısından oldukça zengin bir şehirdir. Bunlardan bir tanesi de Erzurum Pasinler Kaplıcaları’dır. Konum olarak Erzurum merkeze 40 kilometre uzaklıkta yer alan Pasinler termal tesisleri, toplamda 2 kaplıcaya ev sahipliği yapmaktadır. Pasinler kaplıca tesislerinin sahip olduğu şifalı sular romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, çeşitli sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme gibi birçok hastalığa iyi gelmektedir. Doğu Anadolu bölgesindeki kaplıcalar arasında yer alan Pasinler Kaplıcaları’ndaki suyun sıcaklığı ise 39-45 derece aralığındadır.
11. Antalya Damlataş Kaplıcaları
Akdeniz bölgesi kaplıcaları arasında Antalya kaplıcaları ağırlığını ortaya koymaktadır. Antalya’nın en güzel kaplıcalarından bir tanesi de Damlataş İçmeleri olarak da adlandırılan Damlataş Kaplıcası’dır. Damlataş Kaplıcası’na bakıldığında ilk dikkat çeken kısım karbondioksit ve düşük temperaürdür. Başta astım hastaları olmak üzere birçok hastalığa iyi gelen Damlataş Kaplıcaları, Akdeniz’deki kaplıcalar arasında en çok tercih edilenlerden bir tanesidir.
Antalya Uçak Bileti Fırsatları
12. Siirt Lif Kaplıcaları
Güneydoğu Anadolu kaplıcaları arasından ilk örneğimizi Siirt Kaplıcaları’ndan verebiliriz. Kaplıca açısından oldukça zengin bir şehir olan Siirt, Lif Kaplıcaları ile de ön plana çıkıyor. Konum olarak şehir merkezinde bulunan Lif Kaplıcası, Kışlacık Köyü’ne de son derece yakındır. Verimi saniyede 30 litre olan Lif Kaplıcası’nın su sıcaklığı ise 41 derecedir. Güneydoğu Anadolu bölgesi kaplıcaları arasında suyu mineraller açısından en zengin olanlardan bir tanesi olan Lif Kaplıcası’nın suları klorür, sülfat, bikarbonat, sodyum, hidrojen sülfürlü kalsiyum gibi minerallere sahiptir. Güneydoğu kaplıcaları arasından diğer ön plana çıkanlar arasında Şanlıurfa Karaali Kaplıcaları, Gaziantep Uğurlu Kaplıcaları gibi yerleri sayabiliriz.
13. Çanakkale Hıdırlar Kaplıcaları
Ege bölgesinde kaplıcalar arayışında olanlar için ön plana çıkarabileceğimiz bir başka yer Çanakkale Hıdırlar Kaplıcası’dır. Çanakkale’nin Yenice adlı ilçesinin sınırları içerisinde bulunan ve Yenice Kaplıcaları olarak da adlandırılan bu kaplıcalar, Hıdırlar Köyü sınırları içerisindedir. Yemyeşil bir doğanın ortasında yer alan Hıdırlar Köyü Kaplıcaları’nın su sıcaklığı 73 dereceyi bulmaktadır. Birçok farklı hastalık için şifa veren Hıdırlar Kaplıcaları’nın içerisinde kükürt bulunduğundan içilmesi zararlıdır.
Çanakkale Uçak Bileti Fırsatları
14. Samsun Hamamayağı Kaplıcaları
Samsun Ladik Hamamayağı Kaplıcaları olarak da adlandırılan bu kaplıcalar, Orta Karadeniz kaplıcaları arasında yer almaktadır. Son derece zengin mineraller içeren Hamamayağı kaplıca tesisleri, şehrin Ladik adlı ilçe sınırları içerisinde yer almaktadır. Başta romatizma ve sinir hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa iyi gelen Hamamayağı Kaplıcası, yakınlarında birçok piknik alanı da bulundurmaktadır.
Samsun Uçak Bileti Fırsatları
15. Denizli Karahayıt Kaplıcaları
Türkiye’deki kaplıca tesisleri arasından ön plana çıkardığımız yerlerde sıra sonuncusuna geldi. Son önerimizde Türkiye’deki en ünlü kaplıcalardan bir tanesi olan Denizli Karahayıt Kaplıcası’nı anlatacağız. Konum olarak Pamukkale ilçesinin sınırları içerisindedir. Bu sayede aynı gezi içerisinde hem Pamukkale traverterlerinin gezilmesi hem de Karahayıt kaplıca tesislerine gidilmesi mümkün olmaktadır. Ülkemizdeki kaplıcalar arasında en ilginç olanlardan bir tanesi olan Karahayıt Kaplıcaları, kızıl ve kırmızı renk tonlarına sahiptir. Bunun ana sebebi buradan çıkan suyun demir oranı yüksek metamorfik kayalar ile temasıdır. Son derece faydalı şifalı sulara sahip olan Karahayıt Kaplıcası kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago, cilt hastalıkları gibi sağlık sorunlarına iyi gelmektedir. Denizli kaplıcaları arasında en çok bilinenlerden bir tanesi olan bu kaplıca, yurt dışından gelen turistler tarafından da ziyaret edilmektedir.
Denizli Uçak Bileti Fırsatları
Ülkemizde Kaplıca Bulunan İller
Yazımızın bu kısmına kadar Türkiye’deki kaplıca bölgeleri arasından farklı noktalardaki 15 kaplıca tesisini sizlere anlattık. Ancak Anadolu topraklarının jeotermal kuşak üzerinde yer alması, Türkiye’deki kaplıca sayısını oldukça yüksek kılmaktadır. Bu yüzden yazımızın bu kısmında Türkiye kaplıcaları listesi niteliğinde bir bilgi sunacağız. Türkiye’de kaplıca bulunan diğer şehirlerden başlıcalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
· Adana
· Adapazarı
· Amasya
· Aydın
· Çorum
· Diyarbakır
· Erzurum
· İstanbul
· Kayseri
· Kırşehir
· Konya
· Kütahya
· Manisa
· Mardin
· Nevşehir
· Niğde
· Sivas
· Erzincan
· Artvin
· Eskişehir
· Isparta
· Kahramanmaraş
· Kocaeli
· Yozgat
· Muğla
· Tokat
· Osmaniye
· Uşak
· Samsun
· Ordu
Görüldüğü üzere Türkiye’nin dört bir yanında onlarca kaplıca bulunmaktadır. Dolayısıyla yaşadığınız şehir sınırları içerisinde de kaplıca olması yüksek ihtimaldir. Ancak gitmeyi düşündüğünüz kaplıcayı seçerken, yakınlığından ziyade en çok hangi hastalıklara daha iyi geldiğini öğrenmeniz daha faydalı olacaktır. Nitekim daha önce de belirttiğimiz gibi kaplıcalar her ne kadar belli başlı ortak minerallere sahip olsa da, mineral oranları ve çeşitleri açısından farklılık gösterebilmektedirler.
Geziyoruz.com olarak Türkiye'nin En İyi Kaplıcaları anlattığımız blog yazısının sonuna geldik. Yazı boyunca Akdeniz kaplıcalarından, Karadeniz kaplıcalarına kadar birçok bölgeden tavsiyeler sunduk. Kaplıcalara gitmek isteyenler için ülkemizdeki önemli kaplıcaları anlatmanın yanı sıra, bir faydamız daha olabilir. Gitmek istediğiniz yere uçakla gitmeyi düşünüyorsanız, sizler için tüm yurt genelinde ucuz uçak bileti fırsatları sunuyoruz. Ucuz ve indirimli uçak biletlerimizi ilgili linklerden inceleyebileceğinizi hatırlatmak ister; şimdiden iyi uçuşlar ve tatiller dileriz.
Kaynak: https://geziyoruz.com/blog/turkiyenin-en-iyi-kaplicalarina-geziyoruz-com-ile-ulasin
0 notes
Text
Bebek | Hastalıklar - Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar I Moiira
Kadın ve Yaşama Dair Her Şey https://moiira.com/bebek-hastaliklar-enfeksiyonlar-ve-kronik-kosullar/
Bebek | Hastalıklar - Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
Çocuğunuzun sağlığı hakkında ne kadar çok şey bilirseniz. Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar. O kadar fazla olan kaçınılmaz konuları ele almakta o kadar iyi olursunuz. Pinworms, el, ayak ve ağız hastalığı gibi enfeksiyonlar , kızamık gibi nadir görülen hastalıklar ve astım, diyabet ve kistik fibroz gibi kronik durumlar gibi sinir bozucu ama rahatsız edici rahatsızlıkları öğrenin . Bebeğinizin göbek fıtığı olup olmadığı veya çocuğunuzun idrar yolu enfeksiyonu geçirip geçirmediği konusunda sağlık yardımı alın .
Bebeklerde ardıç
Bebeğimin ağzında beyaz lekeler var. Bu ne olabilir?
Pamukçuk olarak bilinen yaygın ve bazen ağrılı oral maya enfeksiyonu olabilir. Pamukçuk, bebeğin ağzının yanlarında, çatısında, diş etlerinde, dudaklarda ve dilde kremsi beyaz veya sarı lekeler oluşmasına neden olur. Aynı zamanda boğaz, bademcikler veya yemek borusuna yayılabilir. Pamukçuklar bebeklerde ve küçük çocuklarda en yaygın olanıdır.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Bebeklerde pamukçuklara sebep olan nedir?
Maya normalde herkesin sindirim sisteminde bulunur, ancak dengesizlik varsa enfeksiyon bulaşabilir.
Bazı bebekler ilk önce doğum kanalında maya ile temasa geçerler. Bebeğiniz doğduktan sonra, antibiyotikler ilaç kullanıyorsanız (emziriyorsanız) veya bebeğiniz isterse pamukçuk vakasını tetikleyebilir. Bunun nedeni, antibiyotiklerin mayayı kontrol altında tutan “iyi” bakterileri öldürmesidir.
Bazı anneler ve bebekler enfeksiyonu ileri geri geçirir: Emziriyorsanız , bebeğiniz size pamukçuk yayabilir ve tedavi gerektiren meme uçlarında ağrılı bir mantar enfeksiyonu ile sonuçlanabilir. Emziriyorsanız ve meme uçlarınızda antibiyotik kullanmasından kaynaklanan bir mantar enfeksiyonu geliştiriyorsanız, bebeğinize pamukçuk da verebilirsin.
Öte yandan, pamukçuk olan bir bebeği emzirseniz bile, semptomsuz kalmanız mümkündür. Benzer şekilde, emzirilen bebeğiniz maya enfeksiyonunuzdan etkilenmeyebilir.
Bazı insanlar pamukçukların uzun bir süre boyunca bir şişe veya emzik emerek de kaynaklanabileceğini düşünüyor . Diğerleri kirli şişe memelerinin suçlanacağını düşünüyor. Ancak yalnızca emziren ve emzik kullanmayan bebekler hala pamukçuk yaşayabilir, bu nedenle tek bir sebebi tam olarak belirlemek zor. Bazı bebekler (ve anneler) maya enfeksiyonlarına diğerlerinden daha hassastırlar.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Pamukçuk belirtileri nelerdir?
Sadece bebeğinizin dilinde beyaz bir kaplama olduğunu fark ederseniz, muhtemelen sadece süt kalıntısıdır (özellikle silebiliyorsanız). Ancak aşağıdaki işaretlerden birini görürseniz, bebeğinizin sağlayıcısını arayın:
Bebeğinizin dudaklarında, dilinde, ağzının çatısında veya yanaklarda, diş etlerinde veya boğazda beyaz veya sarı lekeler. Pamukçuk parçaları süzme peynir gibi görünür ve kolayca yıkanmaz.
Bir emzik veya biberon emerken veya emerken ağlama. Beyaz veya sarı lekeler ağrılı olabilir ve enfeksiyon şiddetli ise beslenmeyi rahatsız edebilir. (Not: Pamukçuklu bazı bebekler herhangi bir ağrı veya rahatsızlık hissetmez ve normal bir şekilde beslenebilirler.)
Pamukçuklu bazı bebekler ayrıca maya bezi döküntüsü de geliştirir – yükseltilmiş, yamalı veya farklı kenarlıklı parlak veya koyu kırmızı döküntü. Ana döküntünün kenarlarında sık sık küçük, kırmızı lekeler belirir. Etkilenen bölge kırmızıdır ve hassas veya ağrılı olabilir ve döküntü, çocuğunuzun cinsel organları ve bacaklarının etrafındaki deri kıvrımlarına sürünebilir. Neredeyse asla kalçalarda görünmüyor.
Pamukçuk nasıl tedavi edebilirim?
Bebeğinizin sağlayıcısı pamukçuk tanısı koyarsa, oral antifungal bir ilaç (genellikle nistatin) reçete edebilir ve bebeğinize ağrı için asetaminofen vermenizi önerebilir . Enfeksiyonu temizlemek yaklaşık iki hafta sürebilir.
Bebek bezi döküntüleri için sağlayıcınız bebek bezi alanında kullanmak için nistatin merhem yazabilir.
Eğer pamukçuklu bir bebeği emziriyorsanız , birçok sağlayıcı meme ucunuza nistatin veya clotrimazol uygulamanızı önerir, böylece siz ve bebeğiniz bu enfeksiyonu ileri ve geri geçiremezsiniz.
Enfeksiyon hala temizlenemiyorsa sağlayıcınızla görüşün – tekrarlamalar oldukça yaygındır.
Bebeğimin pamukçuklaşmasını önleyebilir miyim?
Her zaman değil. Bazı insanlar doğal olarak mantar enfeksiyonlarına daha yatkındır, ancak bebeğinizin pamukçuk yaşama şansını azaltmak için aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz. (Bu önlemler ayrıca siz ve bebeğiniz pamukçuk tedavisi görüyorsa, siz dezenfeksiyondan kaçınmanıza yardımcı olabilir.)
Kesinlikle gerekli olmadıkça bebeğinize antibiyotik vermeyin. (Antibiyotikler viral enfeksiyonlara karşı yardımcı olmazlar.) Pamukçuk genellikle antibiyotik alarak tetiklenir.
Her kullanımdan sonra emzikleri temizleyin ve sterilize edin ve bebeğinizin ağzına giren oyuncakları dezenfekte edin.
Meme uçlarınızın beslemeler arasında kurumasını sağlayın.
Biberonla beslenirseniz, tüm donanımları – nipeller dahil – her kullanımdan sonra sıcak, sabunlu suyla yıkayarak veya bulaşık makinesinde yıkayarak temizleyin.
Ellerinizi sık sık yıkayın, özellikle de beslenme ve bebek bezi değişikliklerinden sonra.
Mayayı bebek bezinin döküntüsüne yol açmamak için bebeğinizin bezini sık sık değiştirmek isteyebilirsiniz .
Pamukçuk tehlikeli midir?
Hayır. Ancak bebeğiniz çok telaşlı ve rahatsızsa, pamukçuk beslenmeye müdahale edebilir. Aç bir bebek yemeyi acı verici bulduğunda çok üzücü olabilir.
Bebeğinize ihtiyacı olan tüm rahatlığı verin ve sağlayıcınızla ağrı kesici ve ilaçla ilgili talimatları izleyin. Ve bu enfeksiyonun da geçeceğini unutmayın.
Peki ya ev ilaçları? Bebeğimin pamukçuklarını tedavi etmek için centiyana menekşe kullanabilir miyim?
Alternatif bir terapi denemek istiyorsanız, bebeğinizin sağlayıcısına centian violet’i sorun. Bu, aynı zamanda etkili bir antifungal tedavi olabilen bir boyadır, ancak temas ettiği her şeyi lekeleyecektir. Gentian violet çok uzun süre veya çok yüksek bir konsantrasyonda kullanılırsa, bebeğinizin ağzında yaralara neden olabilir, bu yüzden kullanmadan önce çocuğunuzun sağlayıcısı ile konuşmayı unutmayın.
Bu yöntemi denemek istiyorsanız ve bunu bebeğinizin sağlayıcısı ile tartıştıysanız, bölgenizdeki eczacı eczacınızdan sizin için centian menekşe çözeltisini hazırlamasını isteyebilirsiniz. Bunun yerine kendin hazırlamak istersen:
1 yüzde centiyana menekşe solüsyonu alın. Birçok eczanede bulabilir veya eczaneden sipariş edebilirsiniz. 1 onsluk bir şişe yaklaşık 5 dolara mal olur.
Ağız yaraları gibi yan etkileri önlemek için bu çözeltiyi seyrelterek yüzde 0,25 veya daha az miktarda centiyana menekşe konsantrasyonu oluşturun. (Bir kısım centiyana menekşe çözeltisini iki kısım su ile karıştırın.)
Gentian menekşeyi uygulamadan önce bebeğinizi belden soyun ve kıyafetlerini lekelemeyin. Sonra altındaki yüzeyi korumak için bir havlu (lekelenme sakıncası yoktur) koyun.
Çözümü uygulamak için:
Lekelenmeyi önlemek için ilk önce bebeğinizin dudaklarına ve yanaklarına ince bir tabaka petrol jölesi uygulayın.
Bebeğinizin ağzındaki seyreltilmiş çözeltiyi “boyamak” için pamuklu bir bez kullanın. Dudaklarının, yanaklarının ve dilinin içini temizlerken bebeğinizin başını ve ellerini tutarak birisinin size yardımcı olmasını sağlayın.
Bunu günde bir kez, yedi günden fazla yapmayınız.
Bebeğinize bakarken, bazı boyalar meme uçlarınıza bulaşabilir – bu tamamen güvenlidir.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Çocuklarda akut flasit miyelit: AFM için endişelenmeli misiniz?
Uzmanlar, çocuklarda çocuk felci benzeri semptomlara neden olan gizemli bir hastalığın nedenini belirlemeye çalışırken, Amerikan Pediatri Akademisi’nin ebeveynler için bir mesajı var: Panik yapmayın. Akut flasit miyelit (AFM) korkutucu bir hastalıktır, ancak vakalardaki son artışa rağmen, hala çok nadirdir.
Akut flasit miyelit özellikle kol ve bacaklarda ani kas zayıflığına neden olur. Belirtiler hafif güçsüzlükten felce kadar değişebilir. Bu genellikle geçicidir, ancak bazı durumlarda uzun süreli hale gelmiştir.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), bu yıl 22 eyaletteki 62 vakayı onayladı (ajans hangi eyalette belirtmedi). 90’dan fazla başka dava araştırılıyor. Ajans 2014 ve 2016 yıllarında bildirilen vaka sayısında benzer bir artış bildirmiştir. Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
CDC, AFM’ye neyin neden olduğunu veya hastalığın neden 2014, 2016’da ve şimdi 2018’de ortaya çıktığını bilmiyor. İşte bilmeniz gerekenler:
Hastalığı alan çoğu insan çocuktur. 2018’deki teyit edilen vakaların yaklaşık yüzde 90’ı 18 yaşın altında ve AFM hastalarının ortalama yaşı 4’tür.
AFM, sinir sistemini etkiler. Ani kol veya bacak güçsüzlüğüne ek olarak, semptomlar yüzdeki sarkma, gözleri hareket ettirme zorluğu, göz kapaklarını sarkma, yutma zorluğu veya konuşma bozukluğunu içerebilir.
Sağlık yetkilileri, AFM’nin bir virüse bağlı olup olmadığını araştırıyor. Muhtemel bir neden olarak araştırılan virüslerden biri enterovirüs D68 (EV-D68). AFM vakalarındaki 2014 yükselişi, EV-D68 salgını sırasında meydana geldi, ancak AFM’li bazı kişilerde virüs yoktu. CDC, hastalığın çocuk felci olmadığını söylüyor.
AFM için spesifik bir tedavi veya aşı yoktur. Fizik tedavi yardımcı olabilir. CDC, akut flasit miyelit hastalarında uzun süreli prognozu bilmiyor.
Hala çok nadir. CDC’ye göre sizin veya çocuğunuzun akut flasit miyelit alma olasılığı çok azdır, CDC’ye göre – milyonda bir kişiden az. ( Bir araba çarpması veya yıldırım çarpması olasılığı daha yüksektir .)
CDC AFM için bir neden tespit etmemiş olsa da, ajans çocuğunuzu AFM’den korumanıza yardımcı olabilecek bazı önerilerde bulunuyor: Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
Ellerini yıka .
Önerilen tüm aşılar hakkında güncel kalın .
Sivrisinek kaynaklı virüslere maruz kalmayı en aza indirmek için böcek kovucu kullanın.
Ailenizden biri ani kas güçsüzlüğü veya felç geçirirse derhal tıbbi yardım isteyin.
Bebeklerde kilo alamama
Bebeğim olduğu kadar hızlı kilo alamıyor. Endişelenmeli miyim?
Muhtemelen hayır, ama bebeğinizin büyüme çizelgesine göz atmak iyi bir fikirdir . Bebeğinizin sürekli kilo alması gerektiğine dikkat edin – ilk birkaç günü hariç, hızlı bir şekilde yakalanmadan önce biraz kaybedebileceği zaman – her zaman kusursuz bir tırmanış olmaz.
Bebeğinizin büyüme hızı hızlanır ve yavaşlar. Mesela hastalandığında geçici olarak bile durabilir. Ama genel olarak kazık ons ve pound görmelisiniz. Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
Bebeğinizin yeterince kilo almadığından endişeleniyorsanız, derhal onun doktoruyla konuşun.
Doktor ne yapacak?
Doktor bebeğinize bir fizik muayene yapacak ve size bir sorunun olup olmadığının belirlenmesinde yardımcı olacak bir dizi soru soracak ve eğer öyleyse, bunun altında yatan nedenin ne olabileceğini soracaktır. Nasıl yaptığını değerlendirmek için bebeğinizin büyüme hızına ek olarak birçok faktöre bakacak.
Bebeğiniz gelişim aşamalarında çok fazla zaman harcıyor, sizinle iyi ilişki kuruyor ve başka bir şekilde mutlu ve sağlıklı görünüyorsa, muhtemelen iyi durumdadır.
Doktor bebeğinizin sağlıklı bir şekilde büyümeyeceğini tespit ederse, ona “kilo alamama” ya da “gelişememe” tanısı koyabilir. Bu tanıyı koymak için kullanacağı kriterler şunları içerebilir: Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
büyüme tablosunda ağırlık için üçüncü yüzdelik değerin altına düşmek
yüksekliği için ideal ağırlığın yüzde 20 altında
Son kontrolünden bu yana büyüme çizelgesinde iki veya daha fazla ana yüzdelik çizginin azalması
Bu arada, kilo alamaması herhangi bir bebeğin başına gelebilirken, prematüre bebekler tam zamanlı bebeklerden daha yüksek risk altındadır.
Bebeğiniz kilo alamıyorsa, nedenini bulmak çok önemlidir. Doğru beslenme – özellikle ilk üç yıl boyunca – çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimi için çok önemlidir.
Bebeğinizin doktoru kan, idrar veya başka testler isteyebilir ve bebeğinizin kalorik alımını bir süre izleyebilir. Ayrıca bebeğinizin çenesinin doğru çalışıp çalışmadığını veya emmekte sorun yaşayıp yaşamadığını görmek için sizi hemşire ya da biberonla besleyebilir. Bazen cevap çok basittir ve bazen oldukça karmaşıktır.
Doktor bebeğinizi bir pediatrik gastroenterolog, diyetisyen veya değerlendirme ve tedavi için bir beslenme uzmanına yönlendirebilir. Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar
Bu endişe verici ve sinir bozucu bir zaman olabilir. Bebeğinizin gelişemediğini duymak zor olabilir, ancak kendinizi suçlamamanız veya iyi veya besleyici bir ebeveyn olmadığınızı hissetmeniz önemlidir.
Bebeğimin kilo alamamasına ne sebep olabilir?
Bir doktorun, sorunun kaynağını keşfetmeden önce testler yapmak ve bebeğin diyetini, sağlık geçmişini, aktivite seviyesini ve olası stres nedenlerini incelemek için aylarını harcayabileceği pek çok potansiyel sebep vardır.
Genel olarak, bebeğiniz sürekli büyümiyorsa, iyi beslenemediği ya da besinleri uygun şekilde kullanmadığı ya da kullanmadığı anlamına gelir. İşte bu olabilir bazı nedenleri:
Beslenme problemleri:
Bebeğiniz yeterli miktarda süt almadan önce sürekli yorulup uyuya kalabilir.
Senin eğer göğüslerinizin yeterli süt almak için onu yapamaz bırakır zayıf emme refleksi olabilir hemşirelik bu emzirme ile daha sık görülür rağmen, hatta bir şişe -.
Yarık bir dudak veya damak, emzirmeye engel olabilir. Bu koşullar özel şişe ve meme uçları ve beslenme uzmanlarının yardımı ile ele alınmaktadır. (Yarık bir dudak ve damak genellikle bebeğin ilk yılında seyreder.)
Dile bağlı olmak , bebeğinizin iyi bakmasını ve ihtiyaç duyduğu tüm beslenmeyi elde etmesini zorlaştırabilir. Daha az yaygın olmasına rağmen, biberonla beslenmeyi de etkileyebilir.
Bebeğinizin formülünü besliyorsanız , formülün yanlış hazırlanması kilo alamamaya neden olabilir.
Emziriyorsanız ve emzirme rutini alma konusunda sorun yaşıyorsanız, bebeğiniz yemek için yeterli olmayabilir. Göğüslerinizin bebeğinizi devam ettirmek için yeterli süt üretmemesi veya arka sağlığınızın düşmemesi mümkündür.
NOT:
Anne sütünüzün üçte biri, bebeğiniz için hazır bir şey olarak bilinir. Hemşireye başladığınızda, vücudunuz içgüdüsel olarak sütünüzün arka sütünü akışını uyaran oksitosin hormonunu serbest bırakır. Bu hayal kırıklığı refleksi olarak bilinir ve meme uçlarının karıncalanma hissettiğinde ya da anne sütünüzün patladığında gerçekleşeceğini bilirsiniz. Hindmilk, sütten daha fazla kaloriye sahiptir. Eğer stres altındaysanız veya acı çekiyorsanız, hayal kırıklığı refleksi, bebeğinizin süt sağmasını engellemek için tekmeleyebilir. Bu kronik bir problem olduğunda, kilo alamamasına neden olabilir. Düşüş refleksini cesaretlendirmek için, hemşireye rahatlatıcı bir yer bulmaya çalışın.
Talep yerine sıkı bir programla beslenen bazı bebekler (aç olduklarını gösterdiklerinde) ihtiyaç duyduklarından daha az beslenebilirler. Uzmanların çoğu, bebeğinizin hemşire ya da biberonu istediği kadar istediği kadar beslemesine izin vermenin en iyisi olduğuna inanıyor.
Diğer yaygın nedenler:
Bebeğiniz hasta olmuşsa, vücudunun daha fazla kaloriye ve besleyiciye ihtiyacı olabilir. Bir hastalık da bebeğinizin iştahını incitebilir.
İshal , reflü , çölyak hastalığı veya süt intoleransı gibi kronik gastrointestinal problemleri olabilir .
Eğer varsa doğum sonrası depresyonu ya İlginiz için yarışıyor diğer bazı küçük çocukları, bebeğiniz kendisinin yeterli kalori gidiyor emin olması gerekir önem vermek mümkün olmayabilir.
Nadir durumlarda, kilo alamama , kistik fibroz gibi bir akciğer probleminin bir sonucu olabilir ; beyin felci gibi sinir sistemi problemi; Down sendromu gibi bir kromozom problemi ; kalp hastalığı; anemi ; veya büyüme hormonu eksikliği gibi bir metabolik veya endokrin bir hastalıktır. Bunlardan herhangi biri nedense, erken yakalamak önemlidir.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Bir doktor kilo almadaki başarısızlığı nasıl tedavi eder?
Siz ve doktorunuz soruna neyin neden olduğunu anladığınızda, hem tıbbi sorunları tedavi ederek hem de gerekirse bebeğinizin kalorik alımını artırarak onu düzeltmeye karar verebilirsiniz.
Bebeğinizin sağlıklı bir kiloya dönmesi, emzirmeyi formüle etmek veya daha yüksek kalorili yiyecekler sunmak için veya katı maddelere başlayan bir bebek için anlamına gelebilir . O dönerse onlar için yeterince yaşlı , iyi seçimler böyle peyniri, süzme peynir, yoğurt, dondurma, ve puding gibi tam yağlı süt ürünleri içerir (ancak yaş 1 kadar inek sütü sunan beklemeye), yumurta, avokado, tam buğday ekmek ve makarnalar, krepler, patates püresi ve sıcak tahıllar.
Ben hemşirelik konusunda yeniyim. Bebeğimin yeterince yemek yiyip yemediğini nasıl anlarım?
Bebeğiniz 3 aylıktan küçükse ve yalnızca onu emziriyorsanız, yeterince süt içtiğini bilirsiniz:
Günde altı ila sekiz adet bez veya beş ila altı tek kullanımlık çocuk bezi ıslatıyor.
İlk ay boyunca hardal renginde bağırsak hareketleri vardır. İlk aydan sonra bağırsak hareketlerini daha az sıklıkta görebilir, hatta aralarında bir veya iki gün atlayabilir.
Hemşirelik yaptığı zaman, çenesini hareket ettirdiğini ve emdiğini duyduğunu görebilirsiniz. Oda sessiz olsa bile yuttuğunu duyabilirsiniz.
Göğüsleriniz, beslendikten sonra daha önce olduğundan daha yumuşak bir his verir.
İlk üç ayında her gün bir ons kazanıyor. (Bundan sonra, doktorlar 6 aya kadar günde yaklaşık 0.5 ila 0.6 ons, 6 ila 9 ay arasında bebekler için günde 0.4 ons ve 9 ila 12 ay arasında bebekler için günde 0.3 ila 0.4 ons kazanç ararlar.
Diğer öneriler için bebeğinizin yeterince süt alıp almadığını nasıl anlayacağınızla ilgili daha fazla bilgi edinin .
Bebeğiniz beslenirken uyuma eğilimindeyse, beslenirken onu tetikte tutun. Deneyebilirsin:
yavaşça ayaklarını gıdıklıyor
Soyunma
bezini beslenme öncesi veya ortasında değiştirme
sessiz bir oyunda onu meşgul
Bir göğsünden diğerine geçerken onu geğirmek için dik oturmak
Her iki taraftaki hemşireliği bitirmezse, süt üretiminizi devam ettirmek için göğüslerinizi pompalayarak boşaltın.
Düzenli olarak planlanan kontroller arasında bebeğinizin kilosu veya yiyecek tüketimi konusunda endişeleriniz varsa, bebeğinizi haftada bir kez tartılacak ofise getirmesini isteyin. Doğruluk için daima aynı ölçeği kullandığınızdan emin olun. Ayrıca evde kullanmak için bir ölçek alabilirsiniz. Medela, ev kullanımı için doğru bebek terazisi kiralar. Bilgi için (800) 435-8316 (seçenek 3) numaralı telefonu arayın.
Emzirme her zaman tüm anneler ve bebekler için en iyi seçenek olarak görülmese de, bazı problemleriniz olduğu için formüle geçmeniz gerektiğini varsaymayın. Doktorunuzdan tavsiye ve belki de laktasyon danışmanına başvuruda bulunun.
Örneğin, süt tedarikinizi artırmak için yapabileceğiniz şeyler ve bebeğinizin hemşiresine daha verimli bir şekilde yardımcı olmanıza yardımcı olabilecek ipuçları vardır. Emzirmeden vazgeçmeden, sorunları çözmeyi düşünebilirsiniz.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Kilo almamak, çocuğumun her zaman olması gerekenden daha küçük olacağı anlamına mı geliyor?
Bu, zayıf kilo alımının altında yatan nedene bağlıdır. Bebeğinizin uzun vadeli bir tıbbi durumu varsa, örneğin, her zaman ortalamadan daha küçük olabilir. Öte yandan, sorun kolayca tersine çevrilirse, bir süre normalden daha hızlı büyüyerek yetişebilir.
Bebeklerde idrar yolu enfeksiyonu
İdrar yolu enfeksiyonu nedir?
Bir idrar yolu enfeksiyonu (İYE), idrar yolunun herhangi bir bölümünü etkileyebilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Bu idrar yapan böbrekler içerir; üreterler, böbreklerden mesaneye idrar taşıyan tüpler; vücut onu boşaltmaya hazır olana kadar idrarı depolayan mesane; ve idrar, mesaneden idrarı vücuttan taşıyan tüp.
Normal olarak idrar bu yolu sorunsuz bir şekilde geçirir, ancak bakteri idrarda kalırsa – cinsel organların veya rektumun etrafındaki deriden veya kan dolaşımından – yol boyunca herhangi bir noktada enfeksiyon ve iltihap oluşturabilir. Kızların yaklaşık yüzde 8’i ve erkeklerin yüzde 2’si çocukluk döneminde en az bir idrar yolu enfeksiyonu geçirecek. Yine de, 1 yaşından önce İYE erkeklerde kızlardan daha yaygındır.
Bir sorun olduğundan şüpheleniyorsanız, bebeğinizin doktorunu arayın. İdrar yolu enfeksiyonlarının tedavisi genellikle kolaydır, ancak tedavi edilmezse kalıcı böbrek hasarına ve hatta böbrek yetmezliğine neden olabilirler. Doktorlar, 2 yaşın altındaki çocukların daha büyük çocuklardan ciddi hasara maruz kalma ihtimalinin daha yüksek olduğunu, bu nedenle bir bebeğin İYE’sini en kısa sürede yakalamak ve tedavi etmek önemlidir.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Hangi semptomlar İYE’yi gösterebilir?
Birçok bebek için açıklanamayan bir ateş tek belirtidir. Başka belirtileri olmayan ateşi olan bebeklerin yaklaşık yüzde 5’inde İYE vardır. Amerikan Pediatri Akademisi’ne (AAP)göre, diğer belirtilerin olmayışı, bebeklerde bu kadar çok İYE tespit edilememesinin nedenidir .
Bazı durumlarda, bir bebek de dahil olmak üzere başka belirtiler gösterebilir – ateşi olsun veya olmasın –
Ağlama veya idrara çıkmanın ağrılı olduğunu gösteren başka bir gösterge
Tek kokulu idrar
Bulutlu veya kanlı idrar
Açıklanamayan, kalıcı sinirlilik
Kusma
Yemeyi reddet
İshal
Doktor ne yapacak?
Doktor bebeğinizin semptomlarını sorar ve muayene eder. Ailede UTI’lerin öyküsü hakkında soru sorabilir çünkü onları alma eğilimi genetik olarak kalıtsal olabilir.
Bebeğinizin doktoru bir İYE şüphesi varsa, idrar örneği alması ve idrar tahlili ve idrar kültürü ile enfeksiyon ve iltihaplanma olup olmadığını kontrol etmesi gerekir. Doktorun bebeğinizde bir enfeksiyon olduğunu doğrulaması ve hangi bakterilerin buna yol açtığını belirlemesi ve böylece doğru antibiyotiği yazması önemlidir.
Buradaki zorluk, doktorun “steril” bir idrar örneği veya bebeğinizin cildinde her zaman bulunan bakteriler tarafından kontamine olmayan bir numune toplaması gerektiğidir. Komuta ederek işeme yapamayan veya özel talimatları izleyemeyen bir bebek veya küçük çocukla bunun yapılması zordur.
Büyük olasılıkla, doktor bir örnek elde etmek için bir kateter kullanacaktır. Bebeğinizin cinsel organını steril bir çözelti ile temizler ve sonra mesaneden doğrudan idrar almak için idrar yolundan bir tüp veya kateter geçirir. Bebeğiniz bu işlem sırasında ağlayabilir, ancak güvenli ve rutindir ve – rahatsız edici olsa da – genellikle bir dakikadan az sürer.
Sık kullanılmayan bir başka seçenek, alt karın içine bir iğne sokarak doğrudan mesaneden idrar toplamaktır.
Doktor, idrar çubuğu kullanarak veya idrarı ofiste mikroskop altında inceleyerek ön sonuçlar alabilir. Bu ilk sonuçlardan enfeksiyon kanıtı görürse hemen tedaviye başlayabilir. Örneği test için laboratuvara gönderirse, sonuçları alması bir veya iki gün sürebilir.
Doktor başka testler de önerebilir, çünkü İYE bebeğinizin idrar yolunda bir sorun olduğuna dair bir işaret olabilir. İYE’lere neden olan problemler arasında tıkanmalar ve mesaneden alınan idrarın böbreklere geri döndüğü vezikoüreteral reflü (VUR) adı verilen bir durum bulunur. VUR, İYE olan bebeklerin ve küçük çocukların yüzde 30 ila 40’ında bulunur.
Bebeğinizin doktorunun önerebileceği testler şunları içerir:
Böbrek ve mesanenin resmini göstermek için ses dalgalarını kullanan bir ultrason.
İdrarın bebeğinizin mesanesinden böbreklerine dönüp dönmediğini gösteren boş bir sistometrogram (VCUG). Bir VCUG sırasında, mesaneye üretra yoluyla bir kateter yerleştirilmeden önce X ışınları alınır. Tüpün içinden mesaneye sıvı bir boya konur ve mesanenin dolması ve bebeğinizin idrara çıkması sırasında boyayı izlemek için daha fazla X-ışını alınır. İşlem yaklaşık 20 dakika sürer.
VCUG’a benzer ancak radyoaktif sıvılar kullanan nükleer taramalar.
İYE nasıl tedavi edilir?
Muhtemelen size ilaca bağlı olarak, bebeğinize günde bir ila dört doz arasında iki haftaya kadar vereceğiniz talimatlarla birlikte, sıvı formda antibiyotik reçetesi verilecektir.
Bebeğiniz birkaç gün içinde daha iyi görünmeye başlasa bile, ilacı bitinceye kadar vermeye devam edin. Bunu yapmazsanız, İYE’ye neden olan bakteriler tamamen silinmemiş olabilir ve enfeksiyon daha da güçlenerek bebeğinizi daha da hasta eder.
Bebeğiniz çok hasta ise ve bir şey yiyip içemiyorsa, hastanede birkaç gün geçirmesi gerekir, böylece intravenöz ilaç alabilir. İYE’leri olan 30 günden daha küçük bebeklerin tipik olarak tedavi için yatırılmaları gerekir.
Doktor bir sorun bulursa ne olacak?
Bebeğinizin idrar yolunda tıkanması varsa, düzeltmek için ameliyat olması gerekebilir. Bazı durumlarda, birçok çocuk 6 yaşına kadar durumu tamamen aşmasına rağmen, VUR’yi düzeltmek için ameliyat gerekir. Bu arada, bebeğinizin doktorunun böbrek hasarını önlemek için yapabilecekleri, tekrarlayanları önlemek için uzun süreli, düşük doz antibiyotikler önermektedir. İYE.
Enfeksiyonları önlemenin bir yolu var mı?
Bazı çocuklar sadece İYE hastalarına yatkın olabilir, ancak işte bebeğinizin enfeksiyon riskini en aza indirmek için yapabileceğiniz birkaç şey:
Bebeğinizin bol miktarda sıvı aldığından emin olun. Daha fazla içmek, bebeğinizin daha sık idrara çıkmasına ve idrar yollarını temizlemesine neden olur. Sıvılar ayrıca , bir UTI’yi daha olası kılacak kabızlığın önlenmesine de yardımcı olur.
Bebeğiniz katılıma başladıysa , kabızlığın önlenmesine yardımcı olan bol miktarda meyve, sebze ve kepekli tahıllar verin.
Eğer ediyorsanız emzirme mümkünse bebeğiniz en az 7 aylık olana kadar devam eder. Araştırmalar, bu süre boyunca hemşirelik tedavisinin İYE’lere karşı korunabileceğini ve yararın, sütten kesildikten sonra bile iki yıla kadar sürdüğünü göstermiştir .
Bebeğiniz bir kızsa sert sabunlardan ve köpüklü banyolardan kaçının (cinsel organlarını tahriş edebilir). Ve bölgedeki bakterileri en aza indirgemek için bezini değiştirdiğinizde önden arkaya doğru silin.
Sünnetsiz olmak bebeğimin İYE riskini etkiler mi?
Araştırmalar, sünnetin UTI’lere karşı bir koruma sağladığını gösteriyor , ancak uzmanlar tam olarak nedenini bulmadılar. Yine de sünnetsiz bebeklerin çoğunda ÜYE gelişmez. Aslında, büyük bir gözden geçirme çalışmasında, bir ÜYE’yi önlemek için 111 sünnet yapılması gerektiği sonucuna varıldı.
Çocuklarda Diyabet nedeni
Tip 1 diyabet nedir?
Tip 1 diyabet sağlıksız miktarda basit bir şekerin (glikoz) bir kişinin kanında birikmesine neden olan otoimmün bir hastalıktır. Tip 1 diyabeti olan biri, glikozu kan dolaşımından vücuttaki hücrelere aktaran ve enerji ve yakıt artışı sağladığı bir hormon olan yeterli insülin üretemez .
Normalde, çocuğun bağışıklık sistemi, sağlıksız hücreleri ve mikropları yok ederek vücudunu hastalıklardan korur. Fakat bir çocuk tip 1 diyabet geçirdiğinde, vücudu yanlışlıkla pankreasın sağlıklı insülin üreten hücrelerine de (midenin arkasındaki bir bez) saldırır. Bu hücreler olmadan, pankreasında çok az miktarda insülin bulunur veya hiç insülin olmaz, bu da kanında anormal derecede yüksek miktarda şekere yol açar.
Uygun bakım olmadan, tip 1 diyabet, vücuttaki organlara uzun vadede zarar verebilecek çok çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir.
Çocuğunuza tip 1 diyabet teşhisi konulmuşsa, endişelenebileceğiniz anlaşılabilir. Ancak çocuğunuzun kan şekerini dikkatlice izleyerek ve tedavi planını izleyerek diyabet kontrol altında tutulabilir. Doktorlar, hemşireler ve beslenme uzmanlarından oluşan bir ekip çocuğunuza olabildiğince sağlıklı olmasına yardımcı olabilir ve ona durumu bu şekilde sürdürmesini öğretebilir.
Çocuklarda tip 1 diyabetin belirtileri nelerdir?
Tip 1 diyabetin belirtileri şunlardır:
Aşırı susuzluk
Normalden fazla işeme (Çocuğunuz çok gençse daha fazla ıslak çocuk bezi veya çocuğunuzun lazımlık eğitimi almış olması durumunda “kazalar” görebilirsiniz.)
Aşırı açlık
Kilo kaybı
Sıradışı yorgunluk
Huysuzluk
Maya enfeksiyonu veya bebek bezi döküntü
Çocuğunuzun bu semptomlardan bir veya daha fazlası varsa, derhal doktorunu arayın. Tip 1 diyabet semptomları hızla başlayabilir ve tedavi olmadan çok ciddi hale gelebilir.
Çocuğunuzun tip 1 diyabet belirtilerine ek olarak aşağıdaki acil semptomlardan herhangi biri varsa hemen tıbbi yardım alın:
Meyveli, tatlı veya şarap benzeri kokan bir nefes
Mide bulantısı
Kusma
Karın ağrısı
Hızlı nefes alma ve uykululuk
Bilinç kaybı
Çocuklarda tip 1 diyabetin nedeni nedir?
Uzmanlar, genlerin ve çevresel faktörlerin kombinasyonunun tip 1 diyabete neden olduğuna inanıyor, ancak hala tam olarak nasıl olduğundan emin değiller. Araştırmacılar, çocukları tip 1 diyabet yaşama olasılığını daha fazla artıran birkaç gen saptamış, ancak çoğu çocuk bu genetik belirteçleri miras almaktadır ve bu durumu asla geliştirmemiştir. Tip 1 diyabetli çocukların çoğunda ailede hastalık öyküsü yoktur.
Her ne kadar tip 1 diyabet tanısı konan insanlar düşük kilolu olmalarına rağmen , araştırmacılar tip 1 diyabetli çocuklarda artışta��obezite bulmuşlardır . Aşırı kilolu olmanın çocuklarda durumun yükselişini nasıl etkilediği henüz belli değil.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Tip 1 diyabetin tedavisi nedir?
Tip 1 diyabet günlük izleme ve bakım gerektirir. Siz ve çocuğunuzun diğer bakıcıları, çocuğunuzun durumunu özelleştirilmiş bir tedavi planı ile aktif bir şekilde yönetmeniz gerekir ve çocuğunuzun sağlık ekibi, yaşlandıkça periyodik olarak gözden geçirecektir. Sonunda çocuğunuz kendi kan şekerini izlemeyi, insülini yönetmeyi ve olgunlaştıkça genel sağlığını korumayı öğrenecektir.
İşte tip 1 diyabetin yönetiminde rol oynayanlar:
Kan şekeri (glikoz) izleme: Çocuğunuzun tip 1 diyabeti olduğunda, kan şekeri güvenli bir aralıkta kaldığından emin olmak için günde birkaç kez test edilmesi gerekir. Bu, çocuğunuzun parmağını bir damla kan almak için iğnelemeyi ve ardından bir kan şekeri ölçüm cihazı tarafından okunması için bir test şeridine koymasını gerektirir. Veya çocuğunuzun derisinin altına yerleştirilmiş sürekli bir glikoz monitörü (CGM) kullanabilirsiniz.
Kan şekeri desilitre (dL) başına miligram (mg) cinsinden ölçülür. Kan şekeri için günlük hedef çocuktan çocuğa değişir, ancak genellikle öğünlerden önce 90 ila 130 mg / dL ve gece boyunca 90 ila 150 mg / dL’dir.
Çocuğunuzun sağlık ekibi, kan şekerinin üç aylık bir süre boyunca ne kadar iyi kontrol edildiğini kontrol etmek için birkaç ayda bir A1C testi adı verilen başka bir kan testi yapacak.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: DEĞİL:
İnsülin enjeksiyonları veya pompa: Tip 1 diyabetli çocukların günlük enjeksiyonlarla veya sürekli olarak insülin pompası adı verilen küçük bir makine aracılığıyla verilebilecek insüline ihtiyacı vardır. Çocuğunuz için hangisinin en iyi olduğunu belirlemek için bu seçenekleri çocuğunuzun doktoruyla (ne zaman ve nasıl kullanacağınız dahil) tartışın.
Enjeksiyonlar, günde birkaç kez, genellikle göbek içinde, uylukların ön tarafında veya üst kolda verilir. Bu çekimler genellikle çok acı verici değildir.
İnsülin pompası, derinin hemen altına yerleştirilmiş ince bir plastik tüp (kateter) aracılığıyla insülin sağlayan küçük, bilgisayarlı bir cihazdır. Pompa kullanan bazı insanlar da sürekli bir glikoz monitörü kullanır.
Beslenme : Doğru beslenme, tip 1 diyabetin kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir. Beslenme tedavisi genellikle karbonhidrat tüketiminin izlenmesini ve sağlıklı bir kiloyu korumayı içerir. Çocuğunuz için sağlıklı bir diyet planlaması için bir diyetisyen veya diyabet eğitimcisi ile konuşun. Çocuğunuz büyüdükçe ve ihtiyaçları değiştikçe periyodik olarak birlikte gözden geçirin.
Egzersiz : Uzmanlar diyabetli çocukların her gün bir saat aerobik aktivite almasını ve haftada en az üç kez kasları ve kemikleri güçlendirmek için egzersizler yapmasını önerir. Çocuğunuzun insülin ihtiyacı egzersizle değişebileceği için bir plan yapmak için bir doktor veya diyabet eğitimcisi ile birlikte çalışın.
Duygusal sağlık: Depresyon, endişe, yeme bozuklukları ve öğrenme güçlüğü durumu yönetmeyi zorlaştırabilir. Ve tip 1 diyabetle baş etmek sadece çocuğunuz için değil ailenizin geri kalanı için de stresli olabilir. Çocuğunuzun (veya başka bir aile üyesinin) desteğe ihtiyaç duymasından endişe ediyorsanız, çocuğunuzun sağlık ekibi veya bir terapistiyle konuşun.
Devam eden bakım: Çocuğunuzu planlanmış tüm doktor randevularına götürün, böylece durumunun üzerinde kalabilirsiniz. Çocuğunuzun kan şekerini izlemek ve gerektiğinde tedavi sağlamak için çocuk bakımı sağlayıcıları ve çocuğunuzun okulundaki personel ile çalışmak da çok önemlidir.
Hangi cihazlar ve yeni teknolojiler tip 1 diyabetin yönetilmesine yardımcı olabilir?
Sürekli glikoz monitörleri ve insülin pompaları artık kan şekerini izlemeyi ve ayarlamayı çok kolaylaştırıyor. MySugr ve Glucose Buddy gibi uygulamalar kan şekeri, insülin, ilaç, diyet, aktivite ve daha fazlasını izleyebilir. Bu uygulamaları, çocuğunuzun sağlık ekibi ile paylaşmak üzere çizelgeler ve grafikler oluşturmak için de kullanabilirsiniz.
Uygulamalar sık sık glükometre ile senkronize edilebilir, çocuğunuz için özelleştirilebilir ve ekstra bir koçluk (ücretli) yapabilir. Çocuğunuzun bakım sağlayıcılarından ailenizin ihtiyaçlarına uygun birinden tavsiye almasını isteyin.
Bu cihazlardan gelen verileri kullanarak, kan şekeri sonuçlarındaki kalıpları tespit edebilir ve çocuğunuzun semptomlarını daha iyi anlayabilirsiniz. Benzer şekilde, BlueLoop gibi çevrimiçi araçlar, çocuğunuzun doktoru, çocuk bakımı sağlayıcısı ve okul personeli ile bakımı izlemenizi ve koordine etmenizi sağlar.
En umut verici yeni teknoloji, sürekli glikoz izleme ve insülin enjeksiyonunu tamamen otomatikleştiren bir cihaz olan “yapay pankreas” tır. Kan şekerini birkaç dakikada bir kontrol eder ve insülini otomatik olarak ayarlar. Ayrıca, ne zaman oluşabileceğini tahmin ederek kan şekerinin düşmesini de önleyebilir.
2016 yılında, ABD Gıda ve İlaç İdaresi, 14 yaş ve üstü insanlarda kullanım için ilk modeli onayladı ve üretici şu anda kullanımını daha küçük çocukları içerecek şekilde genişletmek amacıyla denemeler yürütüyor.
Araştırmacılar ayrıca tip 1 diyabetin yönetimini çok daha kolaylaştıracak başka teknolojiler üzerinde çalışıyorlar. Örneğin, daha hızlı bir şekilde insülin sağlayabilen daha küçük cihazlar yapmaya ek olarak, bilim adamları durumu yönetmeye yardımcı olmak için yamalar, implantlar ve hatta kontakt lenslerin kullanımını araştırıyorlar.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Hangi kısa vadeli problemler tip 1 diyabet ile ilişkilidir?
Yüksek kan şekeri: Çok az insülin, yüksek kan şekeri veya hiperglisemiye yol açar. Stres, hastalık, hormonlar, diyet ve egzersizin tümü hiperglisemiye katkıda bulunabilir. Hipergliseminin sık görülen belirtileri arasında şunlar vardır:
Sık sık işemek gerekiyor
Susuzluk
İdrarda yüksek miktarda şeker
Daha az yemek yemek veya egzersiz yapmak yardımcı olabilir veya çocuğunuzun doktoru insülini veya ilacını ayarlayabilir.
Düşük kan şekeri: Çok fazla insülin, kan şekerinin düşmesine, düşük kan şekeri veya hipoglisemiye (bazen insülin şoku denir) neden olabilir. Belirtiler hızla ortaya çıkıyor ve kişiden kişiye değişiyor, ancak şunları içerebilir:
Titreme veya titreklik
Hızlı nabız
karışıklık
Baş dönmesi
Açlık ve mide bulantısı
Görüş problemleri
Yorgunluk veya zayıflık
haciz
Bilinç kaybı
Kan şekerini düzenli olarak kontrol etmek, genellikle şekerli bir şey yiyerek veya bir glikoz tableti alarak tedavi edilen hipoglisemiyi önleyebilir. Çocuğunuzun bakım ekibi size hipoglisemi semptomlarını tanıma ve yönetme konusunda talimatlar verecektir.
Diyabetik ketoasidoz (DKA): Tedavi olmadan, yüksek kan şekeri diyabetik ketoasidoza (DKA) yol açabilir. Bir insanın vücudu enerji için kan şekeri kullanmak için yeterli insülin üretemediğinde, bunun yerine yağ kullanılır. Şeker yerine enerji için yağ yakmak keton denilen kimyasallar üretir. DKA, ketonlar kanda birikir ve idrarın içine dökülürse olur. (Şaşırtıcı bir şekilde, kandaki ketonlar varsa egzersiz – yüksek kan şekeri düşürebilir – aslında sorunu daha da kötüleştirebilir.)
Yeni tip 1 diyabet tanısı konan birçok çocuğun DKA semptomları vardır. Çocuğunuzun kan şekeri yüksek olduğunda ketonları kontrol edin. Basit bir idrar test şeridi – eczanelerde tezgahta bulunur – çocuğunuzun idrarında keton olup olmadığını gösterebilir.
Ketonlu bir çocuğun derhal doktora görünmesi gerekir. DKA komaya neden olabilecek ciddi bir durumdur.
Yüksek kan şekeri ve ketonlara ek olarak, DKA belirtileri şunları içerir:
Aşırı susuzluk
Sık sık işemek gerekiyor
Meyveli, tatlı veya şarap benzeri kokan bir nefes
Kızarmış cilt
tükenme
Mide bulantısı, kusma veya mide ağrısı
Zorluk nefes
karışıklık
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Hangi uzun vadeli problemler tip 1 diyabet ile ilişkilidir?
Bu, çocuğunuzun tip 1 diyabetinin ne kadar iyi yönetildiğine bağlıdır. Genel olarak, ciddi komplikasyon geliştirme şansı yaşla birlikte artar ve daha uzun süre hastalanır. Kan şekerini hedef aralıkta tutmak, hastalığın içerdiği komplikasyonları geciktirmeye veya önlemeye yardımcı olur:
Görme sorunları ve körlük
Beyin gelişimi ile ilgili sorunlar
Böbrek hastalığı
Kalp hastalığı
Sinir hasarı
Dişeti hastalığı
Cilt enfeksiyonları
Zayıflamış kemikler
Ekstremite kaybı
Tip 1 diyabetli çocukların, diğer otoimmün koşullara sahip olma olasılıkları daha yüksektir – özellikle tiroid hastalığı ve çölyak hastalığı , bazı tip 1 diyabetlerle aynı genleri paylaşır.
Bebek | Hastalıklar – Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar: Başka hangi diyabet tipleri var?
Üç ana diyabet şekli vardır: tip 1, tip 2 ve gebelik. Tip 1 ve tip 2, hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyen yaşam boyu koşullardır ve gebelik diyabeti , hamile kadınları etkileyen geçici bir durumdur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 433 çocuktan 1’inde bir diyabet vardır, bunlar genellikle 1 tiptir.
Teşhis edildiğinde 6 ay veya daha küçük olan bebeklerin yenidoğan (veya doğumsal) diyabeti vardır. Bu, yaklaşık 400.000 bebekten sadece 1’inde olur ve yarısı 18 aylık olduklarında durumu atar. Gerisi kalıcı yenidoğan diabetes mellitus olarak bilinen yaşam boyu bir duruma sahiptir.
Kaynak: Moiira % Etiketler%
#bebek#Bebek | Hastalıklar - Enfeksiyonlar ve Kronik Koşullar#bebek enfeksiyonları#bebek hastalıkları#bebek kronik koşullar#enfeksiyonlar#hastalıklar#kronik koşullar#Anne ve Çocuk
0 notes
Link
Siyatik Bugün 40 yaşında olan B.’den büro yöneticisi Birgit S. 18 yaşına yeni girdiği günlerde, bel fıtığı, siyatik sinirini sıkıştırmış. O günden itibaren bu genç kadın sürekli ağrılarla yaşamış: Sırttan başlayan ve tüm sol bacak boyunca aşağıya, ayağına inen ağrılar, Sinir özellikle yılın soğuk ve yağışlı dönemlerinde belli ediyordu kendini.Birgit doktorda daimi hasta olmaya başlıyor zamanla. Doktoru elinden geleni yapıyor. Hap şeklinde ağrı gidericiler, bazen de iğnelerle Birgit’in bir parça olsun yeniden normal hareket etmesini sağlamaya çalışıyor – zedelenmiş sinirin kendine gelebilmesi için en iyi tedavi yöntemi. Ne var ki geçici bir iyileşmeden fazlasına erişilemiyor. Ertesi sonbaharda, nemli Soğuklar başladığında, herşey yeniden baştan başlıyor, üstelik giderek artan şiddette. IBuna bağlı olarak ilaçlar da giderek ağırlaşmaktadır. Genel geçer ilaçların yararı dokunmamaktadır artık. Birgit bu arada ilaç skalasında Tramal düzeyine erişmiş bulunmamaktadır – kol-bacak kesimleri sonrasındaki korkunç ağrıların mücadelesinde kullanılan çok güçlü bir ilaç derecesi. Bu ilacın sinsi yanı, afyon kökenli morfinle akraba olan etkin maddesi Tramadol içeriyor olmasıdıa — yapay olarak üretilen bir tür opioid yani.Baş ağrısı, depresyon, mide bulantısı gibi sadece birkaçını say-3 dığımız yan etkilerle yaşamaya çalışmaktadır Birgit. Ama ne pahasına olursa olsun, kabın etmeyeceği şey, doktorunun sorumlulukla dikkatini çektiği bağımlı olma tehlikesiydi. Peki ne yapmalıydı? Alternatif tek yol, kaymış plan omur arası diskin ameliyatla alınmasıydı. Ve bu olasılık giderek yaklaşıyordu; çünkü altı yıl öncesinde bu ağrılar giderek şiddetini artırmaktaydı, IBöylesi bir durumda herşeyi deneyebilir insan ve Birgit de mıknatıslı takıların çok yönlü etkilerinden haberdar olur olmaz daha fazla duraksamıyor, Bir bileklik ve bir de aksesuar satın alıyor ve bu aksesuarı sırtına, ağrının yayıldığı bölgeye yerleştiriyor beklentileri çok değil. Ne de olsa klasik tıp neredeyse 22 yıldır bu sinir İlletiyle başedeb ilmiş değil. Energetix TürkiyeEnergetix Yorumları , energetix manyetik takılar, energetix su çubuğu, energetix ekşi, energetix fiyatları, Manyetik bileklik, energetix bileklik , energetix ürünleri, energetix nedir? manyetik bileklik zayıflatır mı manyetik rezonans, manyetik alan , manyetik top, manyetik rezonans ne demek, manyetik karıştırıcı, manyetik mıknatıs, manyetik koşu bandı, manyetik bileklik,manyetik bant, manyetik çubuk, mıknatıslı bileklik erkek ,mıknatıs erkek küpelerimiknatisli erkek küpe modelleriMıknatısın etkisinin başarısı geç kalmıyor: Ertesi kış mevsiminin başlamasıyla birlikte ağrılar tam vaktinde yine ortaya çıkıyor, ama daha hafif olarak; ertesi yılsa ortadan kayboluyor ağrılar; bitiyorlar! Birgit’in aklı almıyor bu işi.O günden beri siyatik sinirindeki ağrı kötü bir anı sadece. Bugün yaşamını ağrıların engellemesi olmadan sürdürüyor ve daha önceleri yapmaktan kaçınmak zorunda kaldığı herşeyi yapabiliyor artık. Nihayet seyahate çıkabiliyor, üstelik sonbahar ve kış sezonunu atlamaksızın ve sevdiği ve yaşama kalitesinin önemli bir parçası olan bahçesinde de istediği vakit çalışabiliyor artık. Muayenehaneden deneyimlerMıknatıslar ağrılar üzerinde çok uygun etkide bulunabilirler ve bunları giderebilirler. Bu vakada da mıknatıs güvenli bir şekilde yardam edebilmiş, diskin metabolizmasını harekete geçirmiş ve böylece siyatik sinirinin baskısını azaltabilmiştir. Hücre duvarı metabolizmasının harekete geçirilmesi suretiyle sinirler arası iletişim de iyileşebilir bu sayede. Daha sonrasındaysa eşlik eden iltihap iyileşir.
0 notes
Text
Rathke Kleft kisti nedir? Nasıl oluşur? Tedavisi için hangi doktora başvurmak gerekir? Tedavisi nasıldır? Tüm merak ettikleriniz ve daha fazlası burada
Rathke Kleft kisti; hipofiz bezinin anne karnındaki gelişim aşamasında rol oynayan ve normalde sonradan kaybolması gereken ‘Rathke kesesi’ adındaki embriyolojik oluşumun kistik kalıntısıdır. Tümöral kökenli olmayıp iyi huylu olan bu kist; kafa tabanında yer alan ve hipofiz bezi, görme sinirleri gibi önemli yapıları da içinde barındıran ‘sella turcica’ isimli kemik boşluğun içerisinde bu yapıların komşuluğunda yer alır. Genellikle yaşam boyu belirti vermez ve tesadüfi saptanır. Buna karşın bazı kistler; içeriğinde bulunan ‘kolloid’ isimli maddenin giderek artması sonucu büyüyüp etrafındaki hipofiz bezi veya görme sinirleri gibi yapılara baskı yaparak hayatın herhangi bir döneminde belirti verebilirler. Belirti verenler sıklıkla 40-50’li yaşlarda görülmekle beraber kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla 2 kat fazladır. Hipofiz bezine veya görme sinirleri üzerine yaptığı baskı sonrası kişide hormonal düzensizlikler, görme keskinliğinde veya görme alanında azalma, baş ağrısı, çok su içme veya çok idrara çıkma, beynin su odacıklarından olan 3.ventriküle baskı yapması sonucu halsizlik, bulantı, kusma gibi belirtiler verebilir. Tedavisi için beyin cerrahi uzmanına başvurmak gerekir.
en iyi boyun fıtığı ameliyatı
Yukarıda bahsedilen şikayetlerle gelen hasta ayrıntılı muayeneden geçirilir. Şüphelenilmesi halinde damardan verilecek olan kontrastlı madde sonrası çekilecek olan Beyin MR’ ı ve Hipofiz MR’ı istenir. Bu tetkiklerinde ya da başka amaçla yapılmış tetkiklerinde tesadüfi olarak Rathke Kleft kisti saptanmış olan hastalar durum hakkında bilgilendirilir. Kan örnekleri alınarak Hipofiz hormon değerlerine bakılır, Göz Hastalıkları uzmanına yönlendirilerek görme alan muayenesi yapılır.
Herhangi bir klinik belirti vermeyip tesadüfi saptanan küçük kistler, belirli aralıklarla takibe alınır. Hasta belli sıklıklarla kontrole çağrılarak kistin büyüyüp büyümediği, çevre yapılara baskı yapıp yapmadığı değerlendirilir.
Hastada görme problemi yaratan, hormonal düzensizliklere sebep olan, etraf yapılara bası etkisi oluşturan kistler için ise cerrahi tedaviye karar verilir.
en iyi bel fıtığı ameliyatı
Cerrahisinde; hasta genel anestezi ile uyutulduktan sonra burundan endoskopik girilerek kistin içeriği boşaltılır, kistin duvarının bir kısmı alınır. İkinci cerrahi seçeneği ise; alın tarafından hastanın kafatası kemiğinin küçük bir kısmı kaldırılarak kiste ulaşılması ve kistin içeriğinin boşaltılmasıdır. En uygun cerrahi seçeneğine doktorunuz karar verecektir.
En iyi beyin ameliyatı, en iyi Alzheimer ameliyatı, en iyi boyun fıtığı ameliyatlarının değişmez adresi olan Ankara’da; bu operasyonu en iyi ameliyathane ve en iyi yoğun bakım şartlarına sahip merkezlerde başarıyla gerçekleştirebilecek çok sayıda tecrübeli isim mevcuttur.
Sizde ya da sevdiklerinizde Rathke Kleft kisti tanısı konmuşsa adresiniz bu konuda size yardımcı olup takip ve tedavide en doğru yolu gösterecek en iyi beyin cerrahı olmalı.
#en iyi boyun fıtığı ameliyatı#en iyi bel fıtığı ameliyatı#en iyi beyin ameliyatı#beyin cerrahisi ankara#ankara beyin cerrahisi
0 notes
Text
Normal Basınçlı Hidrosefali nedir? Belirtileri nelerdir? Hangi yaşlarda görülür? Tanısı nasıl konur? Nasıl tedavi edilir? Merak ettiğiniz tüm cevaplar burada
Normal basınçlı hidrosefali; Alzheimer ve demans (bunama) ile sıkça karıştırılan bir hastalık olup diğerlerinden farklı olarak; kronik ve umutsuz bir hastalık olmayıp tedavisi mümkün bir hastalıktır. Normalde beynin içerisindeki su odacıklarında ve beynin etrafında bulunan ‘Beyin-omurilik sıvısı’ sürekli bir üretim ve emilim döngüsü ile dengededir. İlerleyen yaşla birlikte beynin küçülmesi sonucu beynin su odacıklarında normalden fazla miktarda beyin-omurilik sıvısı birikebilir. Sıklıkla altmışlı yaşlardan itibaren görülen bu hastalık; yakın zamandaki olayları unutma şeklinde bir hafıza kaybı, küçük ve sık adımlarla yürüme, merdiven çıkmakta zorlanma, dengeyi sağlayamama, idrar kaçırma gibi şikayetlerle kendini gösterir. Tedavisi beyin cerrahı tarafından yapılır.
en iyi bel fıtığı ameliyatı
Bu gibi şikayetler ile başvuran hasta veya hasta yakınlarından şikayetleri ayrıntılı olarak dinlenir. Hasta detaylı bir fiziki muayeneden geçirilir, yürüyüşü ve yürürken dengesini sağlayıp sağlayamadığı değerlendirilir. Bir takım hafıza testleri uygulanır. Beyin MR’ı ya da Beyin Tomografisi çekilerek ventrikül boyutlarına bakılır. Gerekli hallerde; beyin-omurilik sıvısının akımını ölçmeye yönelik olan BOS Akım MR’ı çekilebilir. Bu tetkikler sonucunda Normal Basınçlı Hidrosefali olabileceği düşünülen hastaların belinden az miktarda Beyin-Omurilik sıvısı alınır, birkaç saat sonrasında hastanın yürümesi istenerek işlem öncesine göre yürüyüşünde ve dengesinde düzelme olup olmadığına bakılır. Kliniğinde düzelme olan hastada Normal Basınçlı Hidrosefali tanısı konur. Tedavisi cerrahidir.
en iyi boyun fıtığı ameliyatı
En iyi beyin tümörü ameliyatı, en iyi bel fıtığı ameliyatı, en iyi boyun fıtığı ameliyatı için nasıl ki en iyi beyin cerrahını arıyorsak, her şeyden önce bu hastalığın doğru teşhis edilebilmesi ve cerrahisi için de bu alanda uzman en iyi beyin cerrahına başvurmak gerekir.
Ameliyatında; beyin ventriküllerinden hastanın karın boşluğuna uzanarak fazla miktarda biriken beyin-omurilik sıvısını boşaltacak ‘şant’ adındaki silikon yapıda ince bir tüp sistemi, dışarıdan görülmeyecek şekilde cilt altından yerleştirilir. Bu hastalarda bu cihazın genellikle ayarlanabilir olanı tercih edilir, böylece hastanın klinik durumuna göre rutin kontrollerde şant ayar cihazı vasıtasıyla birkaç saniye içinde hasta için en uygun ayara getirilebilir.
Ankara beyin cerrahi camiasında; bu operasyonu en iyi ameliyathane en iyi yoğun bakım şartlarına sahip merkezlerde gerçekleştirebilecek deneyimli beyin cerrahi uzmanları bulunmaktadır.
Normal basınçlı hidrosefali, teşhisi konulamadığı zaman hastanın gereksiz yere yıllarca Alzheimer tedavisi almasına ve buna rağmen şikayetlerinde hiçbir düzelme olmamasına neden olmakla birlikte, doğru teşhis edilebilmesi ve cerrahisinin uzman kişilerce yapılması durumunda hastaya yaşamını mucize şekilde yeniden kazandıran, tedavisinin sonuçları oldukça yüz güldürücü bir hastalıktır. Bu sebeple, her unutkanlık tablosunu yaşlılığa ve Alzheimer gibi hastalıklara bağlamadan önce bir kez de bir beyin cerrahının kapısını çalmaktan çekinmeyin.
#ankara beyin cerrahisi#beyin cerrahisi ankara#en iyi beyin ameliyatı#en iyi bel fıtığı ameliyatı#en iyi boyun fıtığı ameliyatı
0 notes
Text
Egzersiz Yapayım, Spor Yapayım Derken Zarar Görmek Mümkün mü? Karın ve Bel Kaslarını Güçlendirici Egzersizler nedir? Beyin Fıtığı, Mega Sisterna Magna ve Araknoid Kist Nedir?
Tüm bu konular hakkında size en iyi beyin cerrahı bilgi verebilir. Elbette ki spor yapayım derken zarar görmek mümkün. Örnek mi istersiniz: Basketbol, futbol, voleybol, tenis, boks... Bu sporlar keyif için arkadaşlar arasında yapılan etkinlikler olmaktan çıkıp profesyonel boyuta taşındıklarında; yani işin içine kimi zaman antrenörün hırsı, kimi zaman takımın hisse sahiplerinin kazanç hırsı girince artık spor olmaktan çıkıyor... Gösteri sporları adını verebileceğimiz bu etkinliklere arena sporları da diyebiliriz. Sonuçta bu maçların, eski Roma’da arenada gladyatör dövüştürmekten bir farkı yok. Bu sporlarla profesyonel boyutta uğraşıp ta fiziksel zarar görmeden, sağlığı bozulmadan yani sakatlanmadan kurtulan yok.
Karın ve bel kaslarını güçlendirici egzersizlere kor egzersizleri de deniyor. Yani vücudun kor kısmını, asıl ortadaki kısmını; bir bakıma gövdeyi güçlendiren egzersizler. Gövdenin içindeki organlarda, yani ciğerlerimizdeki ve bağırsaklarımızdaki gazlar; çok sağlam duvarlı bir balon gibi, büyük kas grupları tarafından çevrelenmiş durumda. Pek çok hareketimizin dayanak noktasını işte bu orta bölge oluşturuyor. Ön tarafta karın kasları, arka tarafta ise bel kasları; birbirini destekleyecek şekilde çalışırlar. Bunların karşılıklı güçlerinin ustalıkla dengelenmesi çok önemlidir. Herhangi birinin yapılacak bir ameliyatla diğerinden zayıf hale getirilmesi kadar, plansız şekilde yapılacak egzersizlerle diğerinden güçlü hale getirilmesi de bu dengeyi bozar. İşte bu nedenle kor egzersizleri, yapılacak tüm kişisel egzersiz planlarının temelini oluşturmalıdır.
Beyin kapalı bir kutu içinde yerleşmiştir ve beynin bölümleri sağlam zar yapılar tarafından birbirinden ayrılmış durumdadır. Beyin ödemi olduğunda, yani beyin şiştiğinde beynin bazı kısımları fıtıklaşabilir. Beyin, bu kapalı kutunun en alt kısmındaki delikten çıkmaya kalkar, yani beyin sapı fıtığı olur. Ya da beynin bir bölümü şiştiği zaman bu bölümü sınırlayan kalın zarların altından çıkmaya, yani fıtıklaşmaya çalışır ve orta beyin fıtığı olur. Beyin fıtığının kendine özgü belirtileri ortaya çıktığı zaman, hastanın yaşamını kurtarmak için beyin cerrahları kimi zaman dekompresyon ameliyatı yaparlar; yani kafatasının bir bölümünü çıkarıp şişen beyine yer açmaya çalışırlar. Sisterna magna ise, hepimizin beyninde bulunan içi su dolu aralıklardan birinin adıdır. Bu aralıklarda beyin omurilik sıvısı yani BOS dolaşmaktadır. Mega sisterna magna tabiri, bu aralıklardan birinin normalden daha geniş olması haline verilen isimdir. Sonuçta bu bir hastalık veya risk oluşturan durum değildir.
Sadece kişisel bir farklılıktır. Yani benim burnumun daha büyük, abimin çenesinin daha sivri olması gibi basit bir farklılık. Bu tip ifadelerin tetkik sonuçlarında yer alması ise bu raporları yazan uzmanların, gördükleri tüm farklılıkları bildirmek zorunda olmasından kaynaklanır. Araknoid kelimesi de beyni saran zarlardan birinin adıdır ve bu zarın lifleri arasında beyin omurilik sıvısı yani BOS dolanır. İşte bu sıvının dolanımı herhangi bir nedenle engellendiğinde o bölgede sıvıda bir göllenme, tıbbi adı ile bir kist oluşur. Nitekim beyin görüntüleme tetkiklerinde en sık rapor edilen durum, işte bu araknoid kistlerdir. Bu kistler bir tümör veya kötü huylu bir yapı değildir. Çoğu zaman bebeklikten beri orada duruyordur ve ileride de bir sorun çıkarmayacaktır. Ancak nadiren de olsa büyüdüklerinde ameliyat edilmeleri gerekebilir, bu yüzden de aralıklı yapılan tetkiklerle takip edilirler. Kimi zaman da, bir takım tümörlerden ayırt edilebilmeleri için daha detaylı tetkikler yapılması gerekebilir.
Bir beyin cerrahı; beyin tümörü ameliyatı, beyin ameliyatı, alzheimer tedavisi, bel fıtığı ameliyatı, bel ağrısı tedavisi, boyun fıtığı ameliyatı, hidrosefali ameliyatı gibi tedavileri yapmak yanı sıra böyle konular ile de ilgilenir. Ameliyatlar öncesinde bir yoğun bakım yatağı ayrılmasında fayda olduğu ve enfeksiyondan korunmak için tam teşekküllü bir ameliyathane gerektirmesi nedeniyle hastalarını birçok beyin cerrahı Ankara iline yönlendirmektedir. Ankara beyin cerrahi camiasında da bu tip konular birçok merkezde tartışılmaktadır.
0 notes
Text
Mezoterapi Nedir?
Mezoterapi Nedir?
Kelime anlamı olarak Mezoterapi, orta deri tedavisine karşılık gelir. Mezoterapi, Avrupa ve ABD'da uzun senelerdir çoğunlukla güzel duyu tıp branşında kullanılan bir tedavi şeklidir. Temeli 1950'lere kadar giden bu tedavi; bazı ağrıların, yaraların, yara izlerinin ve selülitin ortadan kaldırılması için başvurulan bir yöntemdir. Özellikte Fransa'da çoğunlukla tercih edilen geleneksel bir tedavi olarak dikkat çeker. Mezoterapi, 1987'den bu yana Fransa Tıp Akademisi tarafınca alternatif tıp tedavilerinden biri olarak kabul görmektedir. Bu gün pek oldukca ülkede saç mezoterapisi, yüz mezoterapisi, sıkılaştırma mezoterapisi ve selülit mezoterapisi yoğun bir talep görmektedir. Mezoterapi sorunlu bölgeye ufak ve ince iğne uçlarıyla ilaç enjekte etmek suretiyle meydana getirilen bir işlemdir. 16-75 yaş arası her insana uygulanabilir. Mezoterapi nerelerde kullanılır? Selülit tedavisinde, Lokal zayıflamalarda, Gebelikte oluşan çatlaklarda, Migren ve mensturasyon ağrılarını yok etmede, Yüz ve cilt gençleştirmede, Bel ve boyun fıtığı tedavilerinde, Çil şeklinde cilt kusurlarını ortadan kaldırmada, Varis tedavisinde, Spor yaralanmalarını iyileştirmede, Eklem ağrılarında, Bazı alerjik hastalıklarda, Yara izleri şikayetlerinde, Saç dökülmesini durdurmak veya saçları canlandırmada mezoterapi kullanılır. Mezoterapinin yan tesirleri ve zararları var mıdır? Mezoterapinin malum bir ziyanı yada yan tesiri yoktur. Sadece uygulamanın uzman ellerde yapılması önemlidir. Seanslar minimum yedi gün arayla gerçekleştirilmeli ve bir defada verilen ilaç dozu 10 cc'yi aşmamalıdır. Şeker ve böbrek hastalarına, kalp yetmezliği olanlara ve kan pıhtılaşmasına karşı ilaç kullananlara mezoterapi uygulanmamalıdır. Mezoterapi uygulaması iyi mi yapılıyor? Şikâyet mevzusu olan bölgeye 10-15 dakikalık bir işlemle ince uçlu iğneler yardımıyla su atan, yağ yakan, dolaşım düzenleyen ilaçlar enjekte edilir. Gerek duyulursa uygulama bölgesine lokal anestezi yapılabilir. Mezoterapi sonrası 24 saat sıcak duş alınmamalıdır. Mezoterapinin; Yan tesiri yoktur. Neticeleri hızlıdır. Kozmetik işlemlere kıyasla daha etkin sonuçlar verir. Mezoterapi ve Selülit tedavisi Selülit mevzusunda mezoterapi ayrı bir ehemmiyet kazanır. Zira öteki bölgesel yağlanma şeklinde güzel duyu problemler, rejimle egzersizle bir seviyede azaltılırken selülitte bu uygulamalar pek işe yaramamaktadır. Kısaca selülitin en etkili tedavisi mezoterapidir. Mezoterapiyle selülit tedavi esnasında kan ve lenf dolaşımı düzenlenirken fazla yağlar parçalanır. Bu da selülitli dokuyu ortadan kaldırır.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
#Mezoterapinerelerdekullanılır?#Mezoterapiuygulamasınasılyapılıyor?#MezoterapiveSelülittedavisi#Mezoterapininyanetkilerivezararlarıvarmıdır?#Mezoterapinin;
0 notes
Text
Fiziksel Aktivite, Egzersiz Ve Fitness! Hangisi Yaşamımızın Neresinde?
Fiziksel Aktivite Nedir?
Basit bir tanım olarak Fiziksel Aktivite gün içerisinde kasların ve eklemlerin bir fonksiyon halini alarak vucudun hareket hareketleridir.
Gün içerisindeki mobile hareket dizisidir ve günümüzün tamamında bulunan tüm hareketlerimizi kapsar. Kalp atımını ve solunum hızını düzenli bir egzersizde olacak ( şiddet, sıklık, yoğunluk ) şeklinde değil de normal veya belirli bir düzeyde tuttuğu aktivite halidir.
Aktivite boyunca birey, belirli düzeyde enerji harcayıp kalori yakmaktadır.
Fiziksel Aktivite Yaşamımızın Neresinde?
Bunları kısaca şu şekilde açıklayabiliriz; ev içerisindeki yaşantımızın özeti olan ev işlerinden temizlik halinde vucudun gerçekleştirdiği tüm fonksiyonlara Fiziksel Aktivite denilir.
Ev yaşantısı dışındaki gerçekleştirdiğimiz aktivitemizden bahsedecek olursak bunu işe giderken ve iş yerinde gerçekleştirdiğimiz fonksiyonların dizimidir.
Fiziksel Aktivitemizi Nasıl Zenginleştirebilir?
Gün içerisindeki aktiviteler yer yer veya zaman zaman kısıtlanabilir. Bu kısıtlanmaları önlemek amacı ile genel bir aktivite programını evde bulunduğumuz anda veya iş yerinde bulunduğumuz anlarda gerçekleştirebiliriz.
Ev işlerinden yola çıkarsak, günlük ev içi aktivitelerimizi düzenli hale getirmek için listeleme ve bu listede bulunan aktivitelere yenilerini ekleyerek fonksiyonlarımızı geliştirip zenginleştirebiliriz.
İş yerindeki durumumuza genel bir örnekle; eğer günümüzün uzun bir bölümünü masa başında geçirdiğimiz bir işe sahipsek bunun bize dezavantajlarıyla geri dönüşümü olacaktır.
Bu dezavantajlar herhangi bir omurga yoğunluklu sağlık problemi ( bel fıtığı başlangıcı veya bel fıtığı ) olabilir. Dezavantajlara yol açan sebepler bel bölgesi odaklı genel olarak dorsal bölgede ( vucudun arka bölümünde bulunan, omurga için önemli olan sırt ve bel kasları ) bulunan kaslarımızın zayıflığı kaynaklıdır.
Herhangi bir egzersiz yapmamak ya da spor salonlarına gitmemek bu gibi problemlerin doğup gelişmesini devamlı kılar. Spor salonlarındaki havuzda yapacağı egzersizler veya fitness eğitmenlerinden alınan iyileştirici egzersiz programı ve bunun yanında kişisel destek alımı ile pozitif bir dönüşüm sağlanabilir.
İş yerindeki bu negatif durumu küçük çaplı bir hareketle belli bir iyileşme düzeyine getirme durumu yapılabilir. Nasıl bir yol izlenebilir; günlük iş yerindeki masa başı çalışma süresi sandalyeden 2-3 saat kalkmadan çalışılan durumlarda, bu süre zarfını parçalara bölerek ve küçük hatırlatmalarla destekleyerek aynı zamanla motivasyonla birlikte her 30 dakikada bir oturduğumuz yerden kalkarak 2 dakika yürüme ve küçük esneme hareketleriyle sürdürülebilir.
Egzersiz Nedir?
Fiziksel aktivasyonun düzenli hal alma durumudur.Fiziksel aktivitelerin haftada en az 3 gün ve egzersiz süresinin en az 30 dakika olarak düzenli yapılmasıdır.
Vucudumuzdaki iskelet kaslarının kasılması sonucunda üretilen, gün içerisindeki düzeyimizin üzerinde enerji harcamamızı sağlayan ve bunu da günlük hareket foknsiyonumuz dışında çeşitli ve daha fazla fonksiyonlar katarak yaptığımız bedensel hareketlerdir.
Egzersiz Yaşamınızın Neresinde, Nerede Olmalı, Nasıl?
Egzersiz dışarıya çıktığımızda yaşamımızın yürüyüşünde, bu yürüyüşte kalp atışımızın hızlanmasında ve solunum hızımızın artışındadır.
Evde bulunduğumuz vakitte yapabileceğimiz egzersiz hareketleri dünya egzersiz literatüründe mevcut, daha çok bayanların tercihinde bulunan ve çok eski zamanlardan kalan minder üzerinde gereçleştirilen açı sal olarak önem arz eden hareket fonksiyonlarıdır.
Egzersizi yaşamımızda sağlık açısından önemsemek zorundayız. Kalp – damar dolaşım sistemi, iskelet ve kas sistemi ve vücut içi yapının fonksiyonunun daha kaliteli çalışmasını sağlamak için büyük öneme sahiptir.
Egzersizin bireylerin hayatında su içmek gibi düzenli bir yere sahip olmalıdır.
Egzersiz düzenli olduğu sürece egzersiz olarak isim alabilir.
Bunu nasıl düzenleyebiliriz? Haftada 3 gün en az 30 dakika olarak egzersiz saati olarak belirleyerek yaşantımızdaki programımıza yerleştirmeliyiz.
Egzersizi Yaşamımızda Nasıl Daha Etkin Hale Getirebilir?
Egzersizi yaşantımızın içerisine en asgari şekilde yerleştirdikten ve bu alışkanlık hali kazandıktan sonra egzersizin günlük sayısını 3 günden 5 güne yükseltebiliriz.
Yine aynı ( yoğunluk, şiddet ve sıklıkta ) 5 gün’e çıkarılmış gün ve süre ile düzenli hal alıp gerçekleştirilebilir.
Bu düzey ilerledikçe bireyin seviyesi de aynı şekilde gelişecek ve yükselecektir.
Egzersizin çeşitlendirilmesi de mümkün, birey egzersizlerini düzenli halde devam ettirdikçe vücudun platolaşmaması için egzersiz çeşitliliği bu geçişlerde önemli katkı sağlamaktadır.
Fitness Nedir?
Fitness genel kelime anlamı bireyin fiziksel uygunluk hali alması, sağlıklı ve formda olması anlamını taşır.
Amaca ulaşma evresinde sağlıklı ve formda kalmak için belli başlı aletler kullanarak ya da alet kullanmadan da gerçekleştirebileceğimiz egzersizlerin programlanmış ve belirli metoda göre dizayn edilmiş profesyonel egzersiz durumudur.
Fitness içeriği gereği kalp-dolaşım sistemi, iskelet ve kas sistemi, sinir sistemi ve solunum sistemi gibi insan vücudunda bulunan tüm içyapı ve dış yapı fonksiyonlarını düzenler ve geliştir.
Bir antrenman programında bulunan egzersiz diziminin nasıl ki kas kalitesinin gelişimine görsel boyutta ve içyapı fonksiyonunun geliştiriyorsa bunun ruhsal ve psikolojik gelişmişliği de aynı pozitif boyuttadır.
Fıtness Yaşamımızın Neresinde, Nerede Olmalı, Nasıl?
Fitness hayatımızın biraz profesyonel boyutunda, bu profesyonellik belli başlı olarak; nabız atımı ve bunun fitnesstaki boyutu, aletlerle yapılan egzersizler – makinada yapılan bir egzersizin ağırlığı ve fitness ile kesiştiği nokta, aletsiz yapılacak egzersizlerde – hareketin gerçekleştirildiği fazda ve normale dönüşteki fazlarında yapılması gereken açı sal düzenleme ve fitness , tüm bu saydıklarımız ve daha fazlasının kesiştiği nokta bilim ışığındaki profesyonellik.
Eğitmeninizden alacağınız egzersiz programı ve bu programı haftada en az 3 gün uygulamanız.
Eğitmen bu programı dizayn ederken dikkat etmesi gereken nokta, öncelikle bireyin spor yapmasında engel oluşturabilecek herhangi bir sağlık problemine sahip olup olmadığını sormak olacakır. ( herhangi bir eklemsel ya da operasyonel tıbbi durum )
Eğitmen bu ilk aşamayı belirledikten sonra bireyin hedefini öğrenip bu hedefe eğer herhangi bir sağlık problemi var veya yok ise bireyi en kısa sürede sağlıklı ve formda bir hale getirmesi fitnesstaki profesyonelliğin en önemli adımıdır.
En önemli kriter ‘minimum risk, maksimum performans’ olarak söyleyebiliriz.
Fitness, bireylerin kendi özelliklerine göre ve hedeflerine göre doğru orantıda yaşamlarında profesyonel şekilde olmalıdır.
Fıtness Seviyemizi Nasıl Geliştirebiliriz?
Fitness seviyemizi geliştirmemizin yolları disiplin ve düzenden geçebilir.
Bu düzen ve disiplin zaman zaman kayıp yaşayabilir. Bu kayıp çoğu zaman motivasyon kaynaklı olabilir.
Motivasyon dışında stres veya günlük yaşantı vb. kaynaklı birçok etken de etki unsuru oluşturabilir. Motivasyon bireylerin enerjilerini yansıtmalarındaki önemli unsurdur.
Motive olma konusunda zorluk yaşanması durumunda, özellikle antrenman partneri belirli seviyede etki gösterebilir.
Ancak fitness profesyonellikler diziminden oluştuğundan bu etkiyi en profesyonel şekilde yansıtacak olan kişiler kişisel spor eğitmenleri ( PERSONAL TRAINER ) bu konuda en doğru seçim olacaktır.
Konu fitness seviyesi nasıl geliştirilir? ‘ e dayandığından profesyonel alınan her destek ve bu destekteki testler, program dizaynları ve kişiye özel antrenman methodları en motive edici fitness seviyesi geliştirme yöntemi ve deneyimi olacaktır.
Fiziksel Aktivite, Egzersiz Ve Fitness! Hangisi Yaşamımızın Neresinde?
#Egzersiz Nedir?#Egzersizi Yaşamımızda Nasıl Daha Etkin Hale Getirebilir?#Fitness Nedir?#Fiziksel Aktivite Nedir?#Fiziksel Aktivite Yaşamımızın Neresinde?#Fiziksel Aktivitemizi Nasıl Zenginleştirebilir?#Fıtness Seviyemizi Nasıl Geliştirebiliriz?
0 notes
Text
Kabızlıktan Kurtulma Yolları
Kabızlıktan Nasıl Kurtulunur?
Kabızlık en yaygın görülen sindirim sistemi rahatsızlıklarından bir tanesidir. Tuvalet ihtiyacınızı karşılamakta zorlanabilir, ağrılar hisseder ve karın kısmından normalden daha fazla şişkinlik görülebilmektedir. Kabızlığı azaltıcı ve gideren yöntemleri deneyerek rahatlamış hisseder, problemlerin önüne geçebilirsiniz.
Öğünlerinize ekstra olarak salata ilave edin. Tüketecek olduğunuz salata sindirim sisteminin çalışmasını kolay hale getirir. Sağlıklı şekilde tuvalet gereksinimini karşılarsınız.
Şeftali, erik, ananas, üzüm, portakal, kuru erik, greyfurt ve portakal tüketilmesi kabızlığını azaltarak sağlığınıza kavuşmanızı sağlayacaktır. Günde 3 porsiyon meyve tüketilmesi kafi olacaktır.
Marul, ıspanak, kereviz, domates, soğan, şalgam, havuç sebze tüketilmesi kabızlığınıza destek olmaktadır.
Bağırsakların sağlıklı çalışması adına günlük minimum 2 litre su tüketilmelidir.
Kafeinli içecekler olan çay, kola, kahve gibi içeceklerden uzak durmalıdır.
Kabızlığa neden olan kuru, patates kızartması, rafine ve işlenmiş yiyeceklerin tüketime bir müddet ara veriniz.
Bol miktarda lif içeren besinler tüketimi bağırsakların çalışmasına destek vermektedir.
Hareketsiz hayattan ötürü sindirim sistemi sorunla karşılaşır. Egzersiz ve hareket etmek sindiriminize destek olmaktadır.
Yeşil çay, anason, papatya çayı günde sabah akşam olmak üzere iki bardak tüketmek sindirim sistemini rahatlatır.
Günlük kefir ya da prebiyotik yoğurt tüketmek fayda sağlayacaktır.
Kabızlık eğer 2 haftadan daha uzun sürüyorsa mutlak suretle doktora başvurmanız gerekir.
İlgili aramalar: kabızlıktan nasıl kurtulunur, kabızlık nasıl geçer, kabızlığın tedavisi nedir, kabızlığı neler geçirir
Uzmanlara göre kabızlığın en önemli kriterlerinden biri de seyrek dışkılamak. Doç. Dr. Sezai Leventoğlu, üç aydan fazla süre olmak kaydı ile haftada iki veya daha az dışkılıyorsanız, dışkılama için lavman ya da dışkı yumuşatıcı kullanıyorsanız, dışkılama esnasında makatınızın etrafına bastırma ihtiyacı ya da yanları dışa doğru elle açma isteği duyuyorsanız, içeride dışkı kalmış gibi hissediyor, tam rahatlayamıyor, çok ıkınıyor, çok sert ve hacimli dışkılıyorsanız sizin de kabızlık probleminiz olduğunu söyledi.
Size tuvalette zor anlar yaşatan bu problemin en yaygın nedenleri arasında diyetinizde yeterince lif ya da posa tüketmemeniz, fiziksel aktivitelerinizin az olması, sıvısız kalmanız, cerrahi operasyon ya da doğum sonrası pelvik taban kaslarınızın zayıflaması, bağırsak hastalıklarınız (bağırsak fıtığı, irritable bağırsak sendromu-bağırsak tembelliği), kullandığınız ilaçlar yer alıyor. Bunlara ek olarak askerlik, gebelik, yaşlanma, seyahat gibi rutin yaşamınızı değiştiren durumlar, uygun koşullar olmadığı için dışkılama ihtiyacınızı ertelemeniz, doğuştan olma bozukluklar, kültürel, psikolojik, çevresel faktörler, eklem sorunları ve Parkinson gibi pek çok başka faktör de kabızlığa neden olabiliyor.
Türkiye'de ve dünyada en yaygın kabızlık nedeninin kabızlık giderici ilaçların yanlış ve uygunsuz kullanımı olduğunun altını çizen Leventoğlu, "Bu ilaçlar elektrolit bozuklukları, kemik erimesi, protein kaybı ve bağımlılık yapabilirler. Kullanımdan sonra kolay kolay düzelmeyen şiddetli kabızlık meydana gelebilmektedir " dedi. Eğer uzun süredir kabızlık problemi yaşıyorsanız ya da dışkılama alışkanlığınızda yeni bir değişiklik meydana geldiyse, kilo kaybı, şiddetli karın ağrısı veya dışkılama ile birlikte kan gelmesi durumları yaşıyorsanız mutlaka bir kolorektal cerrahi ya da gastroenteroloji uzmanına başvurmalısınız. Çünkü bu belirtiler çok ciddi bir durumun habercisi olabiliyor. Uzmana başvurduğunuzda fizik muayene, özellikle proktolojik muayene, laboratuvar testleri yapılıyor, gerekli görülürse kalın barsak filmi ya da kolonoskopi yapılabiliyor. Bu şekilde kabızlığın nedeni tespit edililiyor, başka rahatsızlıklar, polip veya tümörler erkenden saptanabiliyor. Kolon ve rektum kanserleri yüzde 40 oranında bu şekilde önlenebiliyor. Kabızlık tedavisinde hastaların uzman hekimleriyle birlikte yaşam zamanlaması, doğru diyet önerileri, davranışsal değişiklikler, gerekirse bazı bitkiseller açısından ayrıntılı bir yol izlemesi gerekiyor ve eğer altta yatan organik bir neden (bağırsak fıtığı-rektosel ya da barsak kanseri, iltihabi bağırsak hastalığı) varsa da bunun atlanmaması ve dışlanması önem teşkil ediyor.
Dr. Leventoğlu'nun kabızlık probleminizle başa çıkmanız için önerileri şöyle:
"- Düzenli beslenin, öğün atlamayın. Sabah kahvaltısının bağırsak fonksiyonları için önemi çok büyüktür. Sabahleyin aç karna bir kaç adet kuru kayısı, kuru incir veya kuru erik üzerine 2 bardak su içildikten sonra yapılacak sızma zeytinyağı içine kekik, 6-7 adet zeytin konularak esmer ya da kepek ekmeğin buna batırılarak yenilmesi barsak faaliyetlerinizi rahatlatacaktır,
- Kahvaltı sonrası tuvalet ihtiyacınız olsun ya da olmasın tuvalete gidip 5-10 dk oturun. Bu şekilde sağlanabilinecek barsak alışkanlığı uzun süreli rahatlatıcı olacaktır. Her gün sabahları bu dışkılama girişimine zaman ayırın, çünkü doğalı budur. Yataktan kalktıktan sonraki ilk iki saat, en kıymetli zaman. Günde bir kere sabahları tam boşaltma…
- Günlük beslenmenizde yoğunluklu olarak sebze yemekleri ve meyve tüketin, beyaz pirinç yerine kepekli pirinç tüketin, tam buğday ekmeği yiyin, kepekli gıdalara yönelin. Lif alımına özen gösterin. Lif bitkisel yiyeceklerin sindirilmeyen kısımlarıdır. Buğday kepeği, tahıl taneleri ve elma, armut gibi çeşitli meyvelerin kabukları örnek olarak verilebilir. Lifler su tutarak gaitanın miktarını ve su içeriğini arttırılar, barsakları hareketlerindirir, dışkıyı yumuşatırlar. Uygun bir barsak hareketi için günde 20-25 gram lif alın,
- Düzenli egzersiz (haftada beş gün günde 20 dakika tempolu yürüyüş) yapın, fiziksel aktivitelerinizi arttırın,
- Günde en az 6-8 bardak su için, bol sıvı alın.
- Şiddetli kabızlıkta, özellikle karında şişlik mevcutsa ozmotik dışkılatıcıların (Magnezyum tuzları, sodyum fosfat, laktiloz bu gruptandır) emniyetle uzun süre kullanılabileceğini bilin. Sıvı vazelin, mineral yağlar, ağızdan veya lavman yoluyla kullanılabilabilir,
- Pelvik taban bölgesini ve anal bölgenin kaslarını güçlendirici, sıkma-gevşeme egzersizleri, top egzersizleri, kegel egzersizlerini düzenli olarak uygulayabilirsiniz,
- Bağırsak hareketlerini arttırmak, doğru dışkılama alışkanlığını geliştirebilmek için Biofeedback tedavisi ve PTNS denilen ayak bileğinden uyarı verilerek anal bölge kaslarının çalışmasını sağlayan uygulamalar ve yine anal bölgeden uygulanan elektrostimulasyon tedavisi (EST) uygulamalarından yardım alarak fayda sağlayabilirsiniz ".
Kabızlık Neyden Kaynaklanır? Kabızlık birçok hastalığa veya duruma bağlı olabilir. En başta da şeker hastalığı, kalp damar rahatsızlıkları, hormonal sorunlular yer almaktadır. Fakat hemen hepsinde genel kabızlığın sebebi yeme içme ile tuvalet alışkanlıklarındaki sorunlardır.
Kabızlıktan Kurtulma Yöntemleri Kabızlıktan kurtulmanın en doğru yöntemi ilk önce günde 3 öğün düzenli yemek yemek ve tuvalet isteğimiz yoksa bile kesinlikle her gün sabah kahvaltısının ardından tuvalete gidecek biçimde alışkanlık edinmekten geçer.
Bu alışkanlık edinilirse genelde ilaçlara dahi ihtiyaç kalmayacaktır. Kabızlık düzelmezse mide problemleri de görülmeye başlayabilir. İlk başta da başta da reflü görülebilir. Çünkü dolu olan bağırsağımız boşalmadığı taktirde midenin kasılması azalır ve midedeki yiyecekler daha uzun süre midemizde bekleyecektir. Bu durumda daha çok asit salgılaması ve reflü anlamına gelmektedir.
Yediğimiz birçok gıdanın yanı sıra (muz, nar, kafeinli içecekler, vs) bilhassa hipertansiyon ilaçları ve kalp damar tedavilerinde kullanılan ilaçlar da kabızlık yapabilir.
Kabızlık bilhassa karın ağrısı ile beraberse, 50 yaşından sonra meydana gelmişse, yeni başlamış ve 1-2 ay kadar devam ediyorsa, büyük tuvalette kanama ile beraber ise kesinlikle kolonoskopi yapılması tavsiye edilir.
Uzun müddet kabızlık çeken hastalarda düzeni başta sağlamak zor olması için bir müddet kabızlık için ilaç tedavisi kullanmak makul olacaktır.
Tuvalete Ne Sıklıkla Gitmek Gerekir? Sağlıklı bireyler normal tuvalete gidiyorken 1 hafta süresince büyük tuvaletini isteği geldiğinde yapmazsa ve bunu ertelemesi durumunda kabızlık başlar. Organların mecburi şartlara uyum göstermesi ile alakalı durumdur.
Kabızlık bir kere başlarsa zaman içinde iyice kronikleşir ve bilhassa anal fissür denilen makat kısmında çatlak ve yırtıklara sebep olursa iyice problem oluşturmaya başlayacaktır. Basuru bulunanlarda basurun iltihap kapmasına ve kanamaya sebep olabilir.
Kabızlıktan kurtulmak için öneriler: - Sabah aç karnına ılık su içmeyi deneyebilirsiniz. Ilık su, bağırsak peristaltizmini uyarır.
- Dışkılama ihtiyacını uzun süre ertelenmeyin. Gün içerisinde her gün aynı saatte tuvalete gidin ve yeterli zaman ayırın.
- Her öğününüzde posa içeren bir besin bulundurun, besinlerin posa içeriğinden faydalanın.
- Ekmeğinizi tam tahıllı, kepekli, çavdar tercih edin.
- Tüketeceğiniz makarna, pilav gibi besinlerin kepekli olanlarını tüketin.
- Günlük 3-5 porsiyon meyve tüketmeyi ihmal etmeyin.
- Çiğ ve pişmiş sebzelerden her öğünde bir miktar mutlaka tüketin.
- Kabuklu sebze ve meyveleri kabuğunu soymadan (tüketilebilenleri) tüketin.
- Yeterince su (en az 8 su bardağı) ve sıvı gıdalar tüketmeyi ihmal etmeyin.
- Sabah kahvaltıdan önce tüketeceğiniz birkaç kuru meyve bağırsakların çalışmasını sağlayacak, sizi rahatlatacaktır. Aynı zamanda güne güzel başlamış olacaksınız.
- Düzenli egzersiz yapın. Fiziksel aktivitenin artması, kalın bağırsak hareketlerinin düzenli olmasında etkilidir.
- Yatak içinde hareketsizlik söz konusu ise (hastalık vb. durum); yatakta yapılabilecek, özellikle karın kaslarını çalıştıran pasif hareketler yapın.
Kabızlık için bitkisel çözümler :
- Sabahları bir bardak zencefil çayı içmek, sindirim sürecinin gelişiminde yardımcı olacaktır.
- Kabızlığı gidermede hızlı sonuç almak için , 1-2 yemek kaşığı hintyağı içildiğinde 2-3 saat içinde dışkılama gerçekleşir. Unutulmaması gereken en önemli şey bu yöntemin tedavi edici hiç bir yönünün olmamasıdır, sadece sorunu anlık olarak giderir.
- Keten tohumu, bağırsaklarda mekanik etki yapan çok başarılı bir müshildir. Bağırsak mukozasına zarar vermez , mineral dengeyi bozmaz, hiçbir yan etkisi yoktur.
- Sinameki çayı, müshil ve kan temizleyici etki içerir. Sürekli olmamak şartı ile, arada bir kullanılabilir. 1-2 çay kaşığı dolusu sinameki yaprağı, 1 bardak kaynar suyla haşlanır. 20-25 dakika demlendikten sonra süzülüp tüketilir. Aç karına tüketildiğinde etkisi daha çabuk görülür.
- Sinameki uyumadan bir saat önce tatlandırmadan ya da çok az tatlandırılarak ta tüketilebir. Sinameki eğer kaynatılırsa ve sıcak içilirse, dışkılama, şiddetli ishal biçiminde olur.
- İncir kürü kabızlık için çok iyi sonuç verebilir. İyice yıkanmış 3-5 adet kuru incirin üstüne, akşamdan 1 bardak su konulduktan sonra sabaha kadar bekletilir, sabah aç karnına önce incirler yenilir üzerine de incir suyu tüketilir.
Bu kür 3-4 hafta süreyle düzenli olarak uygulanırsa kabızlık için etkili bir çözüm olur. İncir, mide-bağırsak mukozasını kalıntılardan, balgamlardan temizler ve rahat çalışmasını sağlar.
Ancak İncir kürünü şeker hastalarının uygulaması doğru olmaz.
- Ispanak ve lahana salatası kabızlık için iyi gelir.
- Sabahları yenen 1-2 portakal bağırsaklarda rahatlama sağlar.
- Anason, rezene, frenk kimyonu ve keten tohumu eşit oranda karıştırılır. 1-2 tatlı kaşığı dolusu tohum havanda hafifçe ezilir ve 1 bardak kaynar suda haşlanır. Demlenmesi için 8-10 dakika bekletilip süzülür. Akşam yemeğinden sonra, tatlandırılmadan tüketilir. Sindirim ve dışkılama sistemi uyarılır, şişkinlikten kurtulunur. UYARILAR
Bireyler kabızlıktan kurtulmak için herşeyden önce hayatlarına sporu ve doğru beslenmeyi oturtmalı, doktora görünmeli ve önerdiğimiz alternatif yöntemleri ona göre uygulamalılar.
Ayrıca şunlarada dikkat etmeliler;
- Muz ve çikolata kabızlık yapar. Bunları tüketme konusunda dikkatli olun.
- Beslenmede, kepekli, lifli ve işlem görmemiş besinlere ağırlık verilmesi yerinde olur.
- Günde 2 lt sıvı tüketilmelidir.
- Kahve, şarap ve bira kabızlığa sebep olur.
- Yiyecekleri mümkün olduğu kadar çok çiğnemek gerekir.
Kabızlık hali ortaya çıktığında karın ağrısı, kusma, kan basıncında sapmalar olursa, bağırsak düğümlenmesinden kuşkulanmak ve acilen doktora başvurmak gerekir.
Kabızlığa Ne İyi Gelir ve Nasıl Geçer sorusuna güzel ve kısa bir cevap bol su içerek olabilir.
Günlük normal şartlarda 2, 2.5 litre su içilmelidir. Ayrıca kişi posalı beslenmelidir. Meyveler mümkünse kabuklarıyla yenmelidir. Meyve suyu yapmak her ne kadar cazip gözükse de özellikle kabızlık sorunu yaşayan kişiler meyveleri kabukları ve posasıyla tüketmelidir. Diyet ve yaşam tarzı değişikliği kabızlık tedavisinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Kişi su içmiyorsa ne kadar ilaç kullanırsa kullansın kabızlık sorununa çözüm bulunamaz ve kabızlık geçmez. Bu sorunla muzdarip kişi önce bu açılardan kendisini sorgulamalıdır.
Aşağıda kabızlığa iyi gelen yiyecekler ile kabızlık nasıl geçer, bitkisel tedavisi için ne yapmalı ve doktor Ahmet Maranki, Saraçoğu önerilerini bulacaksınız. Bunlara geçmeden önce kısaca kabızlık nedir, neden olur bakalım;
Kabızlık neden olur: Bir çok sebeple olabildiği gibi; Troid bezinin az çalışması, lifli gıda tüketilmemesi, doğuştan olabilir, çeşitli ilaçlar kullanmak kabızlığa neden olabilir. Ayrıca; Bağırsaklarda olan kaydırıcı maddeye Mukoza denir. Bu dışkıyı dışarı kaydırmak için gereklidir. Bu salgı azaldığı zaman kabızlığa neden olur. Bir diğer olma sebebi ise; Bağırsakların peristaltik hareketlerinin yavaşlaması da kabızlığa neden olur. Bunların haricinde, insan bağırsaklarında bulunan 400-600 çeşit bakteri vardır. Bu bakterinin bazıları zararlı bazıları ise faydalıdır. Bu bakteriler arasında bir denge bozulursa örneğin(Uzun zaman antibiyotik kullanmak bağırsak florasını etkiler ve zamanla düzenin kurulması gereklidir) Bir başka nedenleri ise; Parazitler suyu emer ve kabızlık başlar.
Kabızlıktan korunmak için: Bu konu oldukça tartışmalı olmakla beraber lif oranını arttırmak ve bol miktarda bakliyat yenmesi gereklidir. Kayısı ve incir gibi meyvelerin düzenli tüketilmesi gerekir. Günde minimum 2 litre su içilmeli. Metabolizmayı hızlandırıcı bir yaşam seçilmesi kabızlık için önemlidir.
Kabızlığa İyi Gelen Doğal Tedavi Yöntemleri İle Beslenme
Kabızlığa ne iyi gelirKabızlığa Ne İyi Gelir İbrahim Saraçoğlu Kürü: Kabızlığı gidermek için yoğurt suyu mikrobiyolojik flora için bakteri popülasyonları için önemli bir bitkisel çözüm takviyesidir. Öğleden önce birde öğleden sonra yaklaşık 150 ml. içilmeli. Bağırsak florasını dengelemek için yoğurt suyu çok önemlidir. Bununla beraber kızarmış ekmek yemek de doktor İbrahim Saraçoğlu tavsiyeleri arasındadır.
Mukozal bir sorun yok ise pirinçsiz prasa, zeytinyağlı prasa yemeği son derece iyi gelmektedir. Öğlen ve akşam olarak 2 seçenekli yemelisiniz.
Keten Tohumu: İbrahim Saraçolu’nun kabızlık için bitkisel tedavi yöntemleri arasında içinde bolca B vitamini barındıran keten tohumu var. 1 çay kaşığı kadar ezilerek sulu yoğurt ile yemek kabızlığa iyi geliyor.
Pof. Doktor Ahmet Maranki: Sarımsak tüketimini mutlaka arttırın. Bağırsak parazitlerini öldürücü ektkisi olduğu için kabızlık önüne geçer.
Kabızlığa İyi Gelen Bitkiler ve Bitki Çayları İle Kabızlık Tedavisi
Kabızlık İçin Bitkisel Basur Otu: Yaprakları kaynatılarak içildiği zaman, kabızlığa olumlu yararları olan bir bitkidir. Kabızlığı gidermek için bu bitkisel otun faydaları vardır.
Kabızlığa İyi Gelen Ebegümeci Çayı: Kabızlığa iyi gelen bitkisel çaylardan birisi olan Ebegümeci çayı, ebegümeci bitkisinin kökü, yaprakları ve çiçeklerini kaynatmak suretiyle hazırlanır. Kabızlığı gidermek için günde birkaç fincan içilmesi uygundur.
Kabızlık İçin Sinirli Ot: Gerek yenilerek, gerekse çay şeklinde kaynatılarak tüketmek kabızlığa iyi geliyor. Kabızlık sırasında günde 2 fincan sinirli ot çayı faydalı olmaktadır.
Kabızlığa İyi Gelen Ak Diken: Ak diken, kabuğu bal ile karıştırılıp tüketildiğinde kabızlığa yararlı olmaktadır. Öğütülmüş kuru ak diken bitkisi, yarım litre suyun içerisine 50 gram kadar atılarak kaynatılır. Daha sonra elde edilen bu su bal ile karıştırılarak içilir.
Kabızlığa iyi gelen bitkiler dışında Probiyotik ve Prebiyotik ürünlerde iyi gelen besinler arasındadır. Kabızlık için sinameki kullanımı son derece yanlıştır. Sinameki bitkisi rahatlatır fakat kabızlık şikayetiniz varsa kullanmamalı.
Doğal Yöntemlerle Kabızlığa Ne İyi Gelir?
Kabızlık tedavisiMeyve ve Meyve Suları: Özellikle kurutulmuş meyvelerin yüksek oranda ihtiva ettikleri lif, kabızlık tedavisi için önemli bir etken olarak göze çarpmaktadır. Kuru üzüm ve kuru erik bunların başındadır. Aynı zaman da erik ve üzüm suyu, bağırsakların etkin ve yumuşak bir şekilde çalışmasına neden olarak kabızlığı önler. Ülser ve reflü gibi rahatsızlıkları bulunan kişilerin, asit oranı yüksek meyve sularını fazla tüketmemeleri önerilmektedir. Bunun dışında genel olarak, taze sıkılmış tüm meyve suları kabızlığa iyi geliyor ve kabızlık nasıl geçer sorusunun yanıtı oluyor.
Su: Suyun sağlıklı bir vücut için öneminin büyük olduğu gibi, kabızlık nasıl geçer sorusunun faydalı cevaplarındandır. Sağlıklı her birey, normal şartlarda günde en az 2.5 Litre su tüketmelidir. Vücut dışkıyı yumuşatmak için sıvıya ihtiyaç duymaktadır. İhtiyaç duyulan mineralleri sağlamasının yanı sıra, bağırsakların sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için suyun önemi büyüktür. Ancak su direk olarak alınmalı, çay, kahve benzeri sıvı içecekler, bedenin günlük su ihtiyacı için gerekli olan su miktarından sayılmamalıdır.
Lif Açısından Zengin Olan Besinler: Lif açısından oldukça kaliteli ve zengin olan besinler arasında yer alan koyu yeşil yapraklılar, kabızlık için iyi gelen yiyecekler arasında başta gelmektedir. Bu besinler sindirim sisteminin daha etkili bir şekilde çalışması için, gerekli olan lif ihtiyacını sağlamaktadır. Özellikle brokoli, kabızlığa iyi gelen besinler arasında, koyu yapraklı sebzeler içerisinden en öne çıkanlar arasındadır.
Baklagiller Ailesi ve Fasulye: Baklagiller ve özellikle fasulye, yine lif açısından çok zengin besinler olup, kabızlığın geçer olması için son derece yararlıdırlar. Tuvalete çıkmayı kolaylaştıran bu besinler, bağırsakların yumuşamasına ve etkili bir şekilde çalışmasına neden olmaktadırlar. Ancak baklagillerin gaz yapıcı özelliklerinin bulunması nedeniyle, aşırı miktarda tüketimlerinden kaçınılmalıdır.
Tahıllar Önemlidir: Yulaf kepeği, buğday ve tüm kepekli tahıllar, sindirim sistemine son derece yardımcı besinler olup, kabızlığa iyi gelmektedirler. Çavdar ve mısır unu da kabızlığa iyi gelen besinler arasındadır. Ancak bu besinlerin işlenmemiş olarak tüketilmesi daha fazla önem taşımaktadır.
Kabızlık nasıl geçerKabızlığa ne iyi gelir denirse öncelikle liften zengin meyva ve bakliyat akla gelmelidir: Elma, Erik, Kayısı, Ahududu, Böğürtlen, Şeftali, Armut, Badem, Lahana, Havuç, Kuşkonmaz, Ispanak, Kuru Kayısı, Kuru Erik, Yulaf, Arpa, Darı, Yeşil Fasulye, Barbunya ve Esmer Pirinç gibi besinlerde, lif açısından oldukça zengin olması nedeniyle sindirim sistemine yardımcı olup, kabızlığa iyi gelen besinler arasında yer almaktadırlar.
Kabızlık İçin Önemli Öneriler;
Kabızlığı başından önlemek için ise, özellikle hayvansal yağ ihtiva eden besin kaynaklarını fazla tüketmekten kaçınılmalı, işlenmiş besinlerden uzak durulmalı ve konserve gıdalar doğru orantıda tüketilmelidir.
Kabızlık Nasıl Geçer sorusu kadar önemli bir diğer konu hangi önemli rahatsızlıklar kabızlık belirtisi ile kendini gösterebilir ve öncelikli tıbbi incelemeye ihtiyaç duyar.
Organik tıkayıcı sebepler varsa bunlar değerlendirmelidir. Tıkayıcı lezyonlar -kanser, tümör gibi sorunlar- varsa tedavileri yapılır. Bunların hiçbiri yoksa sadece çıkışa ait problemler varsa fonksiyonel açıdan hasta değerlendirilir. Hasta rahatlıkla makattan dışkısını çıkartamıyorsa gerekli testler yapılıp tanı kesinleştirdikten sonra bağırsak yeniden eğitimi denilen bio feedback tedavi yöntemi kullanılır. Hastaya ıkınma nasıl olur, nefes nasıl alınır, nasıl nefes egzersizleri vardır gibi konularda eğitim verilir. Oturuş pozisyonu da ıkınma esnasında önemlidir. Tüm bunların eğitimini kapsayan bio feedback kişinin makatına rahat emirler göndermesini sağlayan bir tedavi şeklidir.
Kabızlıkta organik bir sebep yoksa (tümör gibi) fonksiyonel bir kabızlık söz konusuysa yüzde 75 başarı sağlanmaktadır. Diyet, yaşam tarzı ve bağırsak eğitimiyle bu oran elde edilmektedir. Bunların dışında kabızlık nasıl geçer sorusunda çözümsüz kalındığında bazen cerrahi tedaviler ve ilaç tedavileri gündeme gelmektedir. Cerrahi olarak varsa hemoroide yönelik tedaviler yapılabilir. Kabızlık tedavisinde kullanılan ilaçlar laksatif olarak adlandırılmaktadır. Bunlar dışkıyı yumuşatır ve dışkının ilerlemesini sağlar. Diğer yollar denendikten sonra hala çözüm elde edilememişse ilaç tedavisi ile hasta rahatlatılmaya çalışılır.
0 notes