#sosyal medya eleştirisi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Türkiye'de Kadın Cinayetleri ve Ünlü İsimlerin Tepkileri
Son üç gün içinde Türkiye’de 7 kadın cinayeti işlendi. Artan kadın cinayetleri, toplumda derin bir üzüntü ve öfke yaratırken, kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ni sıkça hatırlatıyor ve kendilerini güvende hissetmediklerini haykırıyorlar. Bu kritik konunun gündemde olduğu günlerde, ünlü isimlerin söyledikleri ya da sessiz kalmaları dikkat çekiyor. Son olarak, ünlü çift Burak Özçivit ve Fahriye Evcen’e…
#İstanbul Sözleşmesi#ünlülerin tepkileri#Burak Özçivit#Fahriye Evcen#kadın cinayetleri#sosyal medya eleştirisi#türkiye#toplumsal sorunlar
0 notes
Text
BOŞTUR BOŞ
Yazsam mı şu hususta ?
Yazsam mı bu hususta?
Misal : Ömer dizisinde daha başörtüsü bağlamayı bilmeyenlerin İslâm eleştirisi dizisi yapmalarını... Şalı dikişi görünür tarzda örtüyor dindar hatunlar , bunlar sokağa da çıkmıyor? Gibi gibi... Halktan kopuk sanatçılarımızı... Shitsel ' de / orijinalinde yani Museviler' in çok ama çok dindar oluşlarını...
Ordan uyarladıkları ile bizim gerçeklerimizin uyuşmazlığını...Bizim dindarlığımızın sakız orucu bozar mı hojam formunda kaldığını...
Yazsam mı?.
Sonra düşününce saniyelik , yaw ne kadar boş diye vazgeçmek...
Günümüz halet- i ruhiyesi aşağı yukarı böyle hepimiz için...
Ömer Hayyam demiş ya:
"Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende...
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!.. "
Oysa ne çok tutunup kalıyoruz bazı anlara...
Meselâ babam , su ister misin denilen enkazdan çıkarılan çocuğun muayenem yapılmadı daha demesine...
Ben, gecekonduda hijyenik şartlarda değil eldivensiz hamur yapıyor soba üstünde diye tefe koyup alay ettikleri fenomen çocuğun arkasından yas tutan sosyal medya klavyeşörlerine...
Ya da sınava 3 ay kaldı YKS kitaplarım kaldı evin altında diyen evladımıza...
Psikolog , çok fazla deprem haberi izleyenler merhamet yorgunu olur dikkat dikkat diyor...
Oysa...
Yakıyor ateşten haberler yakıyor...
Ne yapsak olmuyor...
Ne oldu ne yaşadık biz böyle son yıllarda, sana ibret gerek ise demiş ya Yunus Emre...
Nasıl ibret & hayret olmaz ki makam olarak?
Neler yaşamadık ki?
Bir tarafta...
Alnı secdeli denilen insanlar , vatan evlatlarını vuruyor da arkadaşı elinize sağlık diyor...
Bir tarafta...
Kadın , tedavi ile sahip olduğum ikiz çocuklarım 8. kattaki evde selin altında kalıp kayboldular diyor televizyonda...
Sonra iki yıl okul tatili , tek harf öğrenmiyor çocuğum uyuyor durmaksızın tükenmişlik sarıyor 11 ve 12. sınıf çöpe gidiyor...Ateşli hastalıklar tuhaf günler kafa toplamaya fırsat tanımıyor...
Hastalık kol geziyor pandemi can yakıyor...
Sonra yangın...
Sonra deprem...
Deprem..
5. Kol faaliyetleri...
Yalan haberler, dezenformasyonlar...
Diyanet ' e sorulan bir evlatlık sorusu üzerinden sapık Akepeliler torunumu evlat diye alıp sonra evlenecekmiş diyor bir siyasetçi, siyasetçi böyle deyince troller coşuyor,bilimsel düşüncesi olmayan insanlar depremden ölür bunun suçlusu oy verdikleri Beştepe ' dir diyor öbür siyasetçi...
Siyasetçiler siyaset yapmayak artık deyu siyaset yapıyorlar...
Âlakasız bir konudan konuşurken okulda bir çocuk, tek adam rejimi yüzünden öldü insanlar , vali hep cumhurbaşkanına telefon etmiş de onay almadan yardım gönderememiş seferberlik olmamış ölmüşler diyor... Oysa sabah ilk anlarda kışladan çıkan askerlerin görüntüleri varken acının üstünde özellikle tepiniyor birileri...Ve okul çocuklarını sosyal medyada zehirliyor birileri...
Selâdan imamdan sarıktan tekbirden irite olanlar diğer tarafta göze çarpıyor ...
Kendini böyle tanımlayan insana ne denmeli yani ? Hem
ne yapsın ki alternatif olarak insanlar ? Haluk ' un Amentüsü ' nü mü okusunlar enkazdan çıkarken ? Evrenin ulu mimarına selam mı çaksınlar ? Yaşasın laiklik diye mi slogan atsınlar?
Seküler aydın kesimimizi ne mutlu ederdi acaba ? Herkese ayar vermeyi seven ikna odası mucitçileri, bakıp bakıp olmuyor olmuyor bu milletten diyorlar afet deprem sel yangın demeden...
Elin Japon ' u depremde Allah u Ekber demiyor o halde kentsel dönüşümü yapmayan herkes bundan sorumludur ve ranttır bu dediğimizde cana paha biçilemez diyenler cahilin önde gidenidir diyorlar ya..
Halbuki azıcık empati bu kadar zor mu ?
Bir öğretmen bir gün sonra okulum var öğrencilerime kavuşacağım derken balkondan yalın ayak karların üstüne atladım, okul yok , öğrencilerim yok diyor...
Biz de olabilirdik aynı durumda...
Hiç mi yumuşamıyor kalpler?
Bir doktor bu kadar çok ağlayan erkek görmedim hiçbir yerde diyor...
"Gariplere göynür özüm" / yanar içim/ gidenlerin ardından ruhumuz kanıyor...
Devlete millete küfretmeyi bırakıp yaraları sarmaya çalışsak...
Çalışsak hep birlikte...
Sen ben demeden...
Kin ve nefret tohumu ekmeden yapsak bunu...
Çok mu şey istiyorum?
Topla bizi Ya Rab !
Perişanlığımızı sana arz ediyoruz hâlimiz sana âyan...
Aman Ya Rab aman...
Varlığına birliğine yoktur güman...
Nüket Belsan Taşören
7 notes
·
View notes
Text
Oyle mi?
Hayatımda bundan daha les bir secim donemi görmedim diyeceğim de kesin görmüşümdür. 32 sene Turkiyede yasamış bir insan olarak sunu söylemem ayıp olur zira. Neler neler görmüşüzdür de iste son olan akılda daha kalici oluyor. Yaram taze gibisinden.
Bir de tabi eskiden sosyal medya bu kadar etkin degildi. Etkin olduğu donemde de ben degildim. Beni zorla sosyal medyaya sokan herkese ettigim küfrün haddi hesabi yok zaman zaman. E bırak o zaman diyebilirsiniz tabi. Pek kolay olmuyor, bilhassa yurt disinda yaşayıp ülkenizle ilgili tek haber kaynaginiz dijital ortamsa. Illa ki kendinizi içerisinde buluveriyorsunuz.
Biri bir açıklama yapıyor insanlar ona tepki veriyor digeri bir açıklama yapıyor buna tepki veriyor. Ortada bir takim dalyaraklar popülizm pesinde koşuyor digeri iste bok gibi bir gun geçirip gözüne ilk çarpana saldırmaya başlıyor öteki hayatındaki mutsuzluğun kaynağı olarak hayati kendisinden azıcık iyi olana saldırıyor falan.
Kimse de dürüst degil tabi. Hani diyeceksiniz “sen dürüst musun sanki”. Vallahi ne diyeyim evet ben de degilim, sonuçta sosyal medyada gördüğünüz kadın normal yaşantımda gösterdiğim kişiliğime biraz uzak. Daha gevsek daha trol her haltla kendisi de dahil dalga gecen trol biri. Normalim Boyle degil doğru. Zaman zaman toplantılarda da trole bağlayıp herkesi soka ugrattigim ya da trolledigim ya da guldurdugum de olmuyor degil ama haliyle birisi yalaklık yapınca tutup is yerinde “vay amk sen ne salak bir insansın” diyemeyiz. Ha arkadaşlarıma derim o ayrı da onun icin de ilk once bi insanlarla buluşacak vakte sahip olmam lazım sanırım. Neyse. Ama dürüstçe söyleyim; samimi olarak benim kadar dürüst pek hesap bulamayabilirsiniz sosyal medyada o da ayrı konu. Zira benim kafam almıyor bir turlu insanların nasıl bu kadar rahat yalan söyleyip kendi reklamlarını yapabildiklerini. Yok abicim almıyor. Neyse konu bu degil
Zaman zaman hep bahsederim ama yazayım burada da dursun. Bugun bir seye sinirlenip “siz beni kendiniz gibi aptal mi saniyorsunuz lan” dedim. volki de geldi “o biraz senin de hatan, insanlar inceliği eziklik sanıyor” dedi. Hakli adama bir şey diyemeyeceğim. Eleştirdiğim seylerin en basında geliyor zaten bu. Boyle bakiyorum abi iti köpeği oldugunuz insanlara siyasiler de dahil olmak uzere, sürekli birilerini asagilayip birilerine hakaret ederek yasayan insanlar bunlar. Sürekli birilerine iftira atıp sürekli birilerini yaftalayıp ötekileştirip gomen insanlar. Komik ve daha dogrusu trajikomik olan bu siyasilerden bazıları bir de ilk baslarda düzgün insanlardi ve bizim toplumda nahifligin sadeliğin kibarligin falan tutmayacagini anlayıp liseli kavgasına ve üslubuna büründüler ve çok da hakli ciktilar. Çünkü bir anda etraflarında fedailer belirmeye başladı.
Hayretler içerisinde izliyorum. isim gucum olmasa 7/24 oturur twitterdaki dinamikleri izlerim. Sosyoloji bölümlerinde yeni dersler falan olmalı artık dijital toplum diye bence.
mesela bir prof ya da akademisyen. Bir kaç kez tv ye ciktiysa ya da dijitalde hafif populer olduysa artık o ne derse o olmaya başlıyor. Ornek vereyim. Ben matematikçi degilim baska bir konu hakkında matematikçi ve ileride umut ediyorum ki harika bir akademisyen olacak olan akademide bir arkadasla muhabbet ederken kendisine dedim ki “yalanla kandırılan insani uyandirirsin da doğruyla kandirilani kurtaramazsın”... (doğruyla kandırmak en tehlikeli taktiktir çünkü. Asla açamazsın da o kafayı). O da dedi ki “ben bu dediğinizi Celal hocada gordum. Sürekli bilir kisi gibi matematik tarihi uzerine konuşuyor. Alanım olduğu icin ne kadar yanlış bilgi verdigini goruyorum. Ama benim alanım olduğu icin ben görebiliyorum bilmeyen icin o doğrular gercek”
Boyle bir seyler yani - oturup celal hoca eleştirisi yazmıyorum burada. ornek olarak verdim - . Bakıyorum Boyle bilimle alakası olmayan insanlar bilim insanciligi oynuyor siyasetle alakalı olmayan insanlar siyaset uzmanı oluyor gazeteciliği geçtim kitap okuduğundan suphe ettiklerim gazeteciliğe soyunuyor.
Ulan bunlar Boyle ucuz herkesin elini uzatınca alabileceği sıfatlar olmamalı. Manyak misiniz siz? Bir de sapik gibi ardlarından giden bi kesim var. Hani artık takipçi falan degil onlar, eleştirdikleri koyunlardan farki kalmamış zombiler bir cogu. Bir de kendilerine koyun demiyor da “fedai” gibi kendilerince havali isimler buluyorlar. A-aaaa hayretler içerisindeyim. Ozgur bir insan nasıl olur da bile isteye birinin bir seyi olmayı kabul eder diye.
Üstelik isinde gercekten uzman bir kisi dahi (zaten fikir belirtenlere kuduz kopekler gibi saldirmalarini falan geçtim bak artık direkt uzman kısmına atladım) bunlara “o öyle degil” dediğinde bir anda o kisiye saldırıyorlar. Ulan uğruna kopeklik yaptigin insana bir bak. O isin degil uzmanı okulunun kapısından bile geçmemiş mesela. Sen burada isin uzmanına hırlıyorsun.
Valla bakıyorum. Hakikaten bir cogunuz hak ediyorsunuz su yönetimi awk. Ozgurluk falan sizin neyinize.
Oyle.
3 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
21. Filmmor perdeyi “Parola: Barış” ile açıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/177950/21-filmmor-perdeyi-parola-baris-ile-aciyor/
21. Filmmor perdeyi “Parola: Barış” ile açıyor
20 Haziran’da başlayacak 21. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali kapsamında farklı ülkelerden yapımların izleyiciyle buluşacak. Festival İBB Beyoğlu Sineması, İBB Mahalle Evleri ve Fransız Kültür Merkezi’nde 30 Haziran’a kadar devam edecek.
İSTANBUL (İGFA) – Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 20 Haziran’da izleyicileri 21. kez selamlamaya hazırlanıyor. Filistin’i İşlemek filminin online gösterileceği Açık Seans ile başlayacak festivalde “Kadınların Sineması”, “Parola: Barış”, “Yerel Siyaset Yerinden Sinema”, “Feminist Bellek”, “Hak Odaklı Sinema” bölümlerinde filmler, forumlar, atölye ve söyleşiler yer alıyor.
25 Haziran’da İBB Zafer Mahalle Evi, 26 Haziran’da İBB Örnektepe Mahalle Evi’ne konuk olan festival, İBB Beyoğlu Sineması ve Fransız Kültür Merkezi’nde 30 Haziran’a kadar sürecek.
AÇILIŞ, FİLİSTİNLİ KADINLARIN SÜRGÜN HİKÂYELERİ
Carol Mansour’un herkese açık çevrimiçi gösterimle Türkiyeli izleyicileri Filistinli kadınlar ve çocukların sesini duymaya çağırdığı filmi Filistin’i İşlemek, 12 Filistinli kadının sürgün hikâyelerini anlatıyor. 20 Haziran Perşembe 21.00’de yapılacak Açık Seans’ın gösterim linki aynı gün Filmmor’un sosyal medya hesaplarından paylaşılacak.
KADINLARIN SİNEMASI’NA KAPSAMLI BİR BAKIŞ
“Erkeklerin kadınları filme alma tarihi” olarak nitelenen sinemayı alt üst eden filmler Kadınların Sineması bölümünde izleyiciyle buluşacak. Türkiye’de “sinemanın kadınları”ndan “kadınların sineması”na varılmasını mümkün kılan yönetmenlerden Bilge Olgaç, 30. ölüm yıldönümünde Kaşık Düşmanı filmiyle programda yer alıyor.
İlham ve gurur veren son dönem filmlerinden Melisa Önel’den Aniden, Vuslat Saraçoğlu’ndan Bildiğin Gibi Değil, Handan İpekçi’den Diyet, Selin Öksüzoğlu’ndan Görüşürüz Kaplumbağa, Emine Uysal Berger ve Özgür Ceylan’dan Gukla, Selen Örcan’dan Herkesin Yapabileceği Bir Şey, Tilbe Cana İnan’dan Nasıl Kaybolunur, Şirin Bahar Demirel’den Zarafet ve Şiddet Arasında, Nazlı Elif Durlu’dan Zuhal ile; kadınların sinemasına bakarken yeniden izlenmese olmaz filmlerden Türkan Şoray’dan Dönüş, Ayse Toprak ve Nick Read’den Benim Adım Mutlu, Kaouther Ben Hania’dan Dört Kız Kardeş de bu bölümde gösterilecek filmler arasında yer alıyor.
KUŞAKLAR ARASI FEMİNİST BELLEK
Festivalin daimi bölümlerinden Feminist Bellek’te bu yıl, Berna Gençalp’in ressam Mihri Hanım’ın 19. yüzyılda bıraktığı izlerin peşine düştüğü Kim Mihri filmi ile, Elodie Lélu’nun feminist büyükannenin kızı ve torununa uzanan bir unutma ve hatırlama öyküsü olan Retroterapi var.
ADALETİN PEŞİNDEKİ KADINLAR
Festivalin Hak Odaklı Sinema bölümü, dünyanın dört bir yanında hak arayışını sinemaya aktaran kadınları selamlıyor. Martina Priessner’in harap Zaz köyünü koruma sorumluluğunu tek başına sırtlanmış Süryani rahibe Dayrayto’nun hikâyesini aktardığı Bekçi, Maria Binder’in Eren Keskin ile birlikte hakikatin peşine düştüğü Eren, Steffi Niederzoll’un İran’da, 19 yaşındayken tecavüze yeltenen adamı öldürdüğü gerekçesiyle idam cezasına mahkûm edilen Reyhaneh Jabbari’nin hikâyesini beyazperdeye taşıyan filmi Tahran’da Yedi Kış bu bölümde izleyiciyle buluşuyor.
Film sonrası söyleşiler ve forumların yanı sıra Ayşe Toy Par’ın yürüteceği Film Okuma Atölyesi’nde katılımcılar, Bildiğin Gibi Değil filmini konuşacak. Etkinlik 26 Haziran Çarşamba 13.00’te İBB Örnektepe Mahalle Evi’nde yapılacak.
Sektör Buluşmaları bu yıl film eleştirmenlerini ağırlayacak. Alin Taşçıyan, Janet Barış, Esin Küçüktepepınar, Müge Turan, Nil Kural, Yeşim Tabak’ın film eleştirisi ve ötesini tartışacakları “Dikkat Spoiler Var!” forumu 29 Haziran Cumartesi 16.00’da İBB Beyoğlu Sineması Pera Salonu’nda yapılacak.
Tüm gösterim ve etkinliklere katılımın ücretsiz olduğu festival İBB Beyoğlu Sineması, İBB Mahalle Evleri ve Fransız Kültür Merkezi’nde Haziran sonuna kadar sürecek.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Ünsal Oskay’ın yazdığı gibi, siyasi yenilgi dönemleri, genel olarak muhalif diyebileceğimiz ve solda anabileceğimiz geniş bir kesimin kültürel alana daha fazla çekildiği, daha çok kültürel ürün ortaya koyduğu, bu kültürel ürünlere olan ilginin arttığı, ama bu ürünlerin niteliksel olarak her zaman yenilgiyi içerdiği dönemlerdir. Bunu Gezi Direnişi sonrasında Ot, Bavul gibi dergilerle, değişik isimli müzik gruplarıyla, Kadıköy fenomeniyle, Twitter starlığıyla ve bütün bunların virüs hızıyla yayılmasıyla bizzat yaşadık. Siyaset alanından kültürel alana gerçekleşen bu ricat, siyasetsizliğin de verdiği konforla, ana akımla eleştirel olan arasındaki sınırların inceldiği, topluluktan ziyade bireylerin ön plana çıktığı ve örgütlenmenin/eylemin yerini gösterinin aldığı bir kültürel ortamı da beraberinde getirir. Jodi Dean bu bağlamda şunları söyler: “Kapitalizmin, giderek daha az alıcının olduğu bir ortamda, hayatta kalmak için çoğumuzu kendimizi satmaya mahkûm eden korkunç, sömürücü bir sistem olduğunu düşünebiliriz. Ancak eylemlerimiz de oyunla uyumlu bir şekilde ilerler. Dahası, bu sadece ekonomik eylemlerimizi değil, siyasi eylemlerimizi de kuşatmıştır. Anti-kapitalizm, bir hipster edasıyla, olan bitenin farkında, senden daha radikal bir ısrarcı tavır takınan, sinik bir nihilizm şeklinde işlev görür: Kapitalizm öylesine kötüdür ve bizi öylesine kıskıvrak yakalamıştır ki siyaset, sefaletimizi bir gösteri olarak sahnelemekten başka hiçbir şey yapamaz.” Siyaset kültürün ardına saklanır, kültür de gösteri halini alırken, birey de atomize olur ve neoliberal öznenin sınırlarına daha fazla yaklaşır. Bu düzende her birey, kişiliğini yatırım alanı haline getirmiş bağımsız bir girişimcidir. Sosyal medya hesaplarının tasarlanmasından arkadaş çevresine, okunacak olan kitaplardan dinlenilecek müziklere, izlenilecek dizilerden alınacak siyasi tavırlara kadar hayattaki her adım kâr-zarar hesabına tabi kılınır. Her şeyin değerle ölçüldüğü böyle bir dönemde, egemen sistemin eleştirisi de bir değer yüklüdür. Örneğin Black Mirror’la başlayan tekno-kötümser eleştiri dalgası, değer üzerine kurgulanan teknolojik gelişmelerin eleştirisini bizzat değer sahası haline çevirmiştir.
0 notes
Text
POPÜLARİTE: ÇÜNKÜ HERKES YAPIYOR | AntiKAFA
POPÜLARİTE: ÇÜNKÜ HERKES YAPIYOR | AntiKAFA
Modern Çağ ve sosyal medyayla beraber büyük değişime uğrayan kavramlardan biri: Popülarite. Popülarite, günümüzde insanların tercihini etkiliyor ve hatta ona uygun olan şeyleri yapmamak bir ayıp sayılıyor. Diğer insanlar yapıyor diye herkes kendini onu yapmaya zorluyor. Gelin eleştirilerde bulunduğumuz AntiKAFA serimizin bu videosunda popülarite ve doğurduğu sonuçlar hakkında konuşalım. Nedir…
View On WordPress
#popülarite#popülarite bizi nasıl esir aldı#popülarite eleştirisi#popülarite nedir#popülarite ve akımlar#popülarite ve moda#popülarite ve sosyal medya#popülarite ve tik tok#popülarite ve tiktok#popülaritenin zararları#popülerliğin zararları#popülerlik iyi bir şey mi#popülerlik nedir#tik tok eleştirisi
0 notes
Note
Arkadaşlar şu tez yazma olayını bu denli büyütenleri anlamıyorum. Yoldan geçen amcalar bile artık tez yazıyor ve üstüne basa basa tez yazdığınızı belirtmeniz çok komik ya. Tez yazınca lisans eğitimi almış birinden çok daha iyi yerlerde ve bilgide değilsiniz. Önüne gelen yüksek lisans yapıyor zaten bunun da boku çıktı. Bir kağıt parçası alacak olmanız sizi eğitimli yapmıyor ne yazık ki. Ülkemizde çok fazla örneği de var. Şu sosyal medya da sürekli tez yazma vurgusundan çok sıkıldım yeter artık. Ben de illa ki kendimi sosyal medya dan bunları bunları yapıyorum diye öveyim mi? Çok komiksiniz. Toplama çıkarma bilmeyen insanlar tez yazıyoruz diyor. Aferim çok iyi isler yapıyorsunuz. Kı zaten bir çoğunuzun çöp işleri olduğu için... Türkiye de üniversitelerin kalitesi zaten belli. Kenar mahalle üniversitelerinin öğrencileri tez yazıyoruz diye geçiniyor. Çok bossunuz. Bunları okuyorum bu arada ama ne denli ciddiye alıyorum tartışılır. Hocasına ahlaksız şeyler teklif eden bireylerin tez yazıyoruz demesi çok gülünç yapmayın gülerler adama
Bu bir eleştiri değil, bu bir saldırı. İnsanlara saldırarak hiçbir şey elde edemezsiniz, insanların tez yazma süreçlerini beğenmiyorsanız (ki beğenmeyebilirsiniz) öyle davranmamakta özgürsünüz, kimse öyle davranmak zorunda değil en nihayetinde. Siz nasıl insanları böyle genelleyerek, hoşnutsuzluğunuzu hakarete varan yerlere getirebiliyorsanız, eleştiri ayağına sadece saldırabiliyorsanız insanlar da istediğini paylaşır lütfen bunu unutmayınız. Buradaki ifadenizde nitelikli tez süreci için kimseyi zan altında bırakmadan neler olması gerektiğine dair fikirlerinizi paylaşmak yerine yok şöylesiniz, yok boşsunuz, yok siz hocanıza neleri neleri teklif edenlersiniz derseniz hisleriniz öyle olmasa, gerçekten bu konuda verimli düşünceleriniz olsa dahi maalesef kuru gürültü yapan ve salyalar saçan birini görüyor oluyorum karşımda. Bir durumdan rahatsızsanız onu düzeltme meyilinde olmanız gerekmez mi? Ve onu düzeltmenin yolu hakarete varan şekilde sadece küfretmek mi? Bir çözüm soruna çözümler üretmekle mi olur, sorunu sürdürenlere saldırmakla mı? Bu sorunun sadece bireysel yönelimlerden ibaret olduğunu düşünecek kadar sığ olmadığınızı düşünmekteyim, sadece bireylere saldırmak bu yüzden sağlıklı bir eleştiri değil sadece aradaki mesafeleri açarak çözümü zorlaştıran ve dolayısı ile eleştirdiğiniz şeye sadece dil kullanımızla bile katkı sağlayan bir süreçtir.
Böyle yapmayınız, korkarım ki aksi takdirde sözünüzün hiçbir değeri kalmayacaktır. Çünkü siz hiçbir şey söylemiyor sadece söylenmekte olanı bozmaya çalışıyorsunuz, bozmanın herhangi bir kurma tasarısı olmadan bir anlamı olabilir mi?
Ben de bireysel olarak böyle şovları sevmem ve yapmayı tercih etmem ama yapmak isteyen de yapabilir, ben de bazen çalışmakta olduğum şeyi paylaşmak isteyebilirim, hangimiz ürettiğimiz ya da üretmekte olduğumuz bir üründen bahsetmekten zevk almaz ki? Empati kurmama rağmen bu tavrı sevmeyebilirim ve o zaman da böyle insanları takip etmem (bu beni sizin kadar kızdırıyorsa), yani bu kadar basit. Böyle laflar edecek kadar saldırganlaşmanın lüzumu var mı? Akademik ürünlerin ve personellerin niteliğini mi eleştiriyorsunuz, sokak arasında laf dalaşına mı giriyorsunuz belli değil. İnsanlar da şimdi benim yaptığım gibi bu tavrı sergileyen birinin niteliğini eleştirmeye meyilli olur doğal olarak, çünkü kullanılan ağız akademiye dönük dahi olsa oraya ait değil. Böyle bir dille akademik vasatlık savunulabilir mi? Hocasına çeşitli tekliflerde bulunmak sizde tez sürecinde aranması gereken bir nitelik midir? Ahlak bekçisi misiniz, öğretim hayatını odağına alan birisi mi? Ha oradaki tekliflerin maksadı yolsuzluksa da orada ele alınması gereken şey de yolsuzluktur ve bunun eleştirisi de buna imkan kılan bütün sistemi içermelidir, insanların ahlak durumları ile akademik yeterlilikleri denk değildir, çünkü bu iki alan eş değildir ancak sizin odağınız karşı tarafa saldırmak olduğu için kannımca, akademiye dönük eleştiriler de kişilere zarar vermenin sadece bir yoludur esas odağı değil. Bunlar da yukarıda ifade ettiğim, eleştirdiğinizi sandığınız şeyi nasıl beslediğinizin sadece dilsel olarak bile sağlıyor olduğunuz iddiamın özüdür.
8 notes
·
View notes
Note
Gitmek değil de belki ara vermek iyi olabilir.Koreldigini düşünüyorum tmblrda.Yazilarin kendini tekrarlıyor ve o kendine has stilin de değilsin gibi sanki abla,zaman uydun paylaşımlarında . Yanlış anlama takipteyim ama ablam ne yazmış gibi bir heyecanım da yok açıkçası.
Evet artık buraya yazmıyorum maalesef. İnsanlar hakka hukuka riayet etmiyorlar. Burda yazdıklarımın başka sosyal medya mecralarında izinsiz ya da kendileri yazmış gibi paylaşıldığını gördüm. Buradaki arkadaşlardan da yazıyı tanıyıp geri dönüş yapanlar oldu.
Ben de o yüzden burada paylaşamıyorum bazılarını. 7-8 aydır bir edebiyat dergisine gönderiyorum yazıları. Orada bir köşem var. Editörlerin eleştirisi ve puanlamasından geçerek yayınlanıyor.
Bir de insan her zaman yazamaz. Bazen diline gelenlerden de kaçar, canı acımasın diye.
Ben bu eleştirinizi anonimden değil de kendi blog isminizle gelip yapmanızı beklerdim. O zaman daha yerinde olurdu. Yine de teşekkür ederim 🌺
3 notes
·
View notes
Link
25 Mart 2020 Gülin Dede Tekin
Yeni tip koronavirüsün Türkiye’de görülmesi ile beraber ilk kapanan yerler kültür-sanat mekanları oldu. Özellikle bağımsız sahne ve kumpanyaların bu süreci ne tür bir mekanizma ile atlatacakları sorusu henüz belirsizliğini koruyor. Geçtiğimiz yıl hayata geçirilen Tiyatro Kooperatifi konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmeler yaptı. Detaylı bilgiye www.tiyatrokooperatifi.org/ sitesinden ilerleyen günlerde ulaşacağız.
Diğer taraftan birçok tiyatro da boş durmayarak kendi alternatif (yani dijital) sahne ve sahneleme biçimlerini devreye soktu. Sosyal medya aracılığıyla yayınlanan canlı performanslardan, sanal ortama taşınan arşiv kayıtlarına her geçen gün uzayan bir liste söz konusu. Bu aşamada yerli ve uluslararası toparlayabildiklerimizi iki haftada bir Açık Dergi’de yayınlanan tiyatro kuşağımız Tezahür’de sizlerle paylaşacağız.
TÜRKİYE’DEN ÖRNEKLER ÇOĞALIYOR
İlk haberlerden biri Türkiye’nin dans tiyatrosu konusunda en tanıdık isimlerinden Hareket Tasarım Atölyesi’nden geldi. Birçok gösterilerinin kaydını web sayfalarından izleme şansı bulabileceğiniz ekibe hareketatolyesitoplulugu.com sayfasından ulaşabilirsiniz. Sitelerindeki hakkımızda sayfasında ‘Şu bir gerçek ki bedenlerimizin hafızasını yeniden kurgulayabilmek için kendimize günlük hayatın dışında yaşama alanları yaratmamız gerek” yazan ekip bu dönemde de günlük hayatın dışında alan yaratmakta öncü oldu diyebiliriz.
Bu yıl 20. Yılını kutlayan ve yaptıkları birçok işle Türkiye tiyatrosu için öncü olan ekiplerden Kumbaracı50/Altıdan Sonra Tiyatro ekibi yine öncü bir hareketle hafta içi her akşam Yiğit Sertdemir sunumuyla canlı yayınlara başladı. “Kapı Açık Kalmış” mottosuyla her akşam farklı konuk ve konularla 20.30-22.00 arası izleyici ile buluşan ekip son yarım saatini ise bir oyun okumasına ayırıyor.
İstanbullu izleyiciler olarak düzenli takipçisi olamadığımız için hayıflandığımız Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu da eski ve devam eden oyunlarından 8 yetişkin ve 4 çocuk oyununu paylaşıma açtı. Bunların içerisinde, sahnelenmeye başlandığı günden bu yana oldukça ses getiren ‘III.Reich’in Korku ve Sefaleti’ ve benim en sevdiğim çocuk oyunlarının başında yer alan, bakış açısına hayran olduğum Güray Dinçol’un yönettiği, Pelin Temur’un yazdığı ‘Yeni Dünya-Bir Uzay Macerası’ oyunlarını mutlaka izlemenizi öneririm.
Bam İstanbul farklı bir yaklaşımla çıktı karşımıza. Her akşam evde kalınan bu süreçte yazılmış yepyeni bir metin, sevilen oyuncular tarafından okunuyor. #evde hashtagiyle yayınlanan okumaların ilk ikisi Murat Mahmutyazıcıoğlu tarafından kaleme alındı. “Ege Evde” Melis Öz tarafından okunurken, geçen Yaz Barış Gönenen ve Canan Atalay tarafından okundu. Emre Yüksel tarafındna yazılan “Tepeye Doğru” ise Başak Ertanoğlu tarafından seslendirildi.
Studyo 4, 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenen, Fatih Gençkal’ın ilk yönetmenlik denemesi olan “Olmamış mı?” performansını yayınladı.
Bir kısmı Berlin’de tiyatro hayatını sürdüren Mekan Artı ekibi, 2013-2018 yılları arasında sahnelenmiş en beğenilen işlerinden, en genci 50 yaşında olan 4 trans bireyin Türkiye’de lubunya olmanın genel ve özel tarihini anlattığı “80’lerde Lubunya Olmak”ın kaydını Youtube üzerinden yayınlıyor.
Türkiye’de çağdaş dansın hayranı olduğumuz isimlerinden İlyas Odman arşivininin büyük bir çoğunluğunu paylaşıma açtı. Özellikle yakın zamanda, Sabancı Müzesi’ndeki Marina Abromoviç sergisinde 10 gün boyunca 8 saat sergilediği “One for The Road” isimli performansını da canlı olarak yayınlaması kalbimizi çarptırmaya yetti.
Troas’larıyla tanışıp, Salto’larını henüz izleyememiş olmanın üzüntüsünü yaşadığım Türk, Yunan ve Polonyalı sanatçılar arasında sanatsal ve yaratıcı bir diyalog oluşturmak adına kurulan Teatr Andra ise“Troas” performasını seyirciyle paylaştı. Üçer monologdan oluşan üç bölümün yer aldığı oyunda Kerem Karaboğa, Salih Usta ve Cem Yiğit Üzümoğlu’nu izleme şansı bulabilirsiniz.
Kalemine çok güvendiğim Firuze Engin’in yazdığı Selen Uçer’in tek kişilik performansı ile izlediğimiz ‘Güle Güle Diva’ Vodafone TV üzerinden yayınlandı. DasDas bünyesindeki diğer işler için tıklayın.
Kadro Pa, Shakespeare’in Macbeth’inden uyarlanmış bir obje tiyatrosu örneği olan oldukça keyifli bir iş olan ‘Macbeth Mutfakta’yı 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde canlı olarak sahneleyecek.
Tiyatro Alesta’nın Pınar Selek’in araştırmasından yola çıkarak 2015-2018 sezonları arası sahneye koyduğu ‘Sürüne Sürüne Erkek Olmak’ da sanal olarak izlenebilecek oyunlardan.
Gazete Müstehak da yine canlı yayın yapan ekiplerden biri olarak çıktı karşımıza. Onları da her akşam sosyal medya hesaplarından farklı konuklarla canlı olarak izleme şansı bulabiliyoruz
Ödenekli tiyatrolardan Devlet Tiyatroları ise 24 Mart-1 Mayıs arası her akşam bir canlı tiyatro oyunu yayınlayacak. Evde kalınmasının tembihlendiği/gerektiği bir dönemde insanları bir araya toplayarak canlı oyun sahnelemeyi kendi adıma çok mantıklı bulmasam da meraklısına TRT2 ekranlarında olacakları bilgisini verelim. Ayrıca opera ve bale severler için de gösterimler olacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde kayıtlı olan bir yetişkin ve bir çocuk oyununu paylaşıma açacağı bilgisini verdi.
İşsanat 'Evvel Zaman Dışından Masallar'ın müzik, dans ve eğlence dolu oyunu 'Orman Lokantası'nı Kumbara TV'de yayınladı.
YURTDIŞINDAN DA PEK ÇOK ÖRNEK VAR
Uluslararası yapımlarda şüphesiz en heyecanlandıran, Almanya’nın en büyük tiyatro topluluklarından biri olan Schaubühne’nin 21 Mart’tan 17 Nisan’a kadar her akşam 20.30’da bir oyununu paylaşıma açacak olmasıydı.
Dünyaca ünlü yönetmenleri izleme imkânı veren oldukça yoğun programda Peter Stein’in 10, Thomas Ostermeier’in ise 8 oyunu yer alıyor. 2017 yılında İstanbul Tiyatro Festival’ine güvenlik kaygılarıyla gelmekten vazgeçildiği için izleyemediğimiz Ostermeier’in III.Richard’ı da listedeki oyunlardan yalnızca biri. Her oyun öncesi oyuncuların evlerinden yapacağı okumalar ve doğaçlamalar da bonusu. Buradan takip edebilirsiniz.
Bu yıl İstanbul Tiyatro Festivali’nin en başarılı işlerinden, bir belgesel tiyatro örneği olan “Temiz Şehir”in methini duyanlardan sık sık duyduğum sorulardan biri, “belgesel tiyatro nedir?” olmuştu. Bunun cevabı bulmak isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat olarak belgesel tiyatro denince aklı ilk gelen ekip olan Rimini Protokol tüm arşivini erişime açtı.
Boş Alan kitabıyla geniş kitlelere ulaşan, dünya tiyatro tarihinin önemli isimlerinden Peter Brook’un Paris’teki tiyatrosu Les Bouffes Du Nord da bir tiyatro oyununu ve Samuel Beckett üzerine bir belgeseli erişime açtı.
Benim de Aylin Alıveren sayesinde keşfettiğim fiziksel tiyatro konusunda hatırı sayılır ekiplerden olan ‘Gecko’ya da sanal olarak ulaşabiliyoruz artık.
Polonya’nın en bilinen tiyatro topluluklarından TR Warszawa da Macar yönetmen Kornel Mundruczo rejisi ile bir prömiyer yapıyor. Aynı zamanda her Cumartesi 21:00'de yeni bir oyun kaydını da erişime açacaklar.
Berlin’in avangard gösteri sanatları merkezi HAU 19-29 Mart tarihleri arasında ikincisini düzenleyecekleri ve detayları çok önceden belli olan “Spy on me” başlıklı festivalini webe taşıma kararı aldı.
İKİ ÖNEMLİ KAYNAK DAHA
Uluslararası işlerde liste aslında çok daha uzun. Yerli ekiplerden de her gün listeye bir yenisi ekleniyor. Biz de bu listeyi hazırlarken özellikle uluslararası işler için, kendisi üniversiteden de hocam olan Mehmet Kerem Özel’in danzon2008.blogspot.com/ sayfasından çokça yararlandım. Kendisine çok teşekkür ederim. Yurtdışında sıklıkla oyun izleyen ve uluslararası tiyatro cenahına oldukça hakim olan Özel’in paylaşımları ve eleştirileri tiyatro adına yepyeni keşifler yapmanıza fırsat verecektir. Bir diğer tavsiyem de sevgili arkadaşlarım Melike Saba Akım ve Noyan Ayturan’ın tiyatro kuramı, eleştirisi ve dedikoduları hedefiyle yola çıkarak açtıkları sosyal medya hesabı Haus Bühne olacak. Burası da yine bu dönemde sanal etkinlikleri keşfetmenize ve Türkiye tiyatro çevresindeki tartışmalara eşlik etmenizi sağlayacaktır.
2 notes
·
View notes
Text
EMİNE BULUT CİNAYETİ İÇİN DİYORLAR Kİ:
Cemal Mekan: 《Bu toplumun tamamına yakını zaten aşağılık kompleksleri ile yok sayıp öldürüyor! Seven insan kıskanırcıların hepsi bu zihniyeti emziriyor.》
Metin Asiltürk: 《Yanlış hayatın doğru sonuçları olmaz.👍》
Halil Kaya:《sanırım herkes katil...》
TC Zafer Dereli: 《Cinayet bir acizliktir.》
Keke Aslı: 《Sevgiye çok ihtiyacımız var!》
Onur Ülgen: 《İnsan insanı öldürmez öldüremez öldürüyorsa birinden biri insan değildir.》
Murat Bekar: 《İnsan çok derin bir canlıdır! Karanlık tarafının fazlaca sorgulanması da makbul değil galiba? "öldürmenin hiç şüphesiz Tanrısal bir yanı vardır..》
Cengis Asiltürk: 《Her ne olursa olsun, konu ne olusa olsun, nedeni ne olursa olsun; insan bir başkasına sesini dahi yükseltmemesi gerektiği bilincini edinmeliydi... Bir insan birine vurmayı, öldürmeyi, darp etmeyi aklının ucundan geçirecek zihniyette biriyse zaten, gerisi sinir katsayısına kalıyor. Sinirlenmek de ne demek? Strese ya da hayatın zor koşulları bahanesine sığınmak da ne demek?》
Ayşe Demirkol: 《Bütün erkekler ve bütün kadinlar; kaç defa karsinizdaki insani öldürmek istediniz? Ona siddet uyguladiniz veya dusundunuz?》
Metin Samancı: 《Yeni arş. gör. olduğum dönemlerde öğrencilere siz diye hitap etmeyi denemiştim. Sonra öğrencinin biri bana sen diye hitap edince toplumun buna hazır olmadığını anladım.》
Ayşe Demirkol: 《Sadece kitap okumak yetmez
Meydan okumayı da bilmeli insan
Kendine, Dünya'ya Hayata ...》
Şahin Kurt: 《imza ve: eşit olsun; baba ölür maaş koca ölür maaş, boşanır nafaka.. otobüste yer vermez 18'lik kızlar yaşlı erkekler yer verirken, zengin koca, yerine göre kullanışlı başörtüsü, ölesiye çalışan kocalarının başını yemiş canavarlar biliyorum ben, tazminatı alıp anında evlenen kadınlar.. yok öyle cinsiyet kolaycılığı.. gücün yeri değişse ne değişir; soru bu, devrimse fransız kadınları gibi bedelle, kazanılmışın üzerine yatarak değil... devrim olanaksızsa salla erkeklerin üzerine gitsin mi, şiirde her yerde pozitif ayırım, bir şeye yaramaz iktidar söyleni, kapital büyük anlatının yazısı su... değil mi!. Doğan Devrim Akdemir ben sadece her toplumsal olayda klavye basuru açmasına, bunun sömürülmesine ve bir şeye benzememesine yaramamasına kızıyorum yoksa herkes üzülüyor eminim!》
Doğan Devrim Akdemir: 《Şahin Kurt çok haklısın. Feminizm eleştirisi var sende ama ,bu akşam çok pis dayak yeriz.. bence susalım》
Neriman Uysal: 《Vahşet 1: Koca eski karısını öldürür!
Vahşet 2: Katil koca ceza evindekiler tarafından şişlenir!
Düzen böyle sürer gider...》
Erdem Filiz: 《Abla şuana kadar edindiğimiz bilgilere göre faili mechul listesine bir yaratık eklenmiş. Umarım yaşattığından daha kötü bir şekilde acı yaşayatak gebermiştir...🙏》
Ali Can: 《Keşke şişlenmese de onunda boğazı kesilse.》
Mustafa Kara: 《Bugun idami çikariyoruz deseler.. Şu binbir suratlar olur mu öyle şey hiç çagdaş degilsiniz gerici yobazlar diye bizi işidci ilan ederler.》
Uğur Lüçük: 《UTANÇ DUYUYORUM️❗️Bu namussuz, haysiyetsiz, vicdansız, şeref yoksunu katillerle aynı ülkede yaşamaktan, onlarla aynı yüz yıla denk gelmiş olmaktan utanç duyuyorum!Çocuğunun karşısında göz göre göre canice öldürülen Hatice Bulut ve aynı kaderi yaşayan, mazlum, mağdur, kimsesiz kadınların katili olan hainlere sorgusuz sualsiz idam istiyorum! İdam az bile kalır ama istiyorum! İşte bu ve muadili örnekler nedeniyle ben hümanist değilim ve ömrüm boyunca da olmayacağım.》
Fatih Aksop: 《İnsan müsveddesi. Namusunu temizledin değil mi?
Pislik, aşağılık yaratık !》
Ömer Erdem: 《 ÖZET...toplumun her katmanında yaşanan ergin yozlaşma çürük meyveler gibi toplum ağacının dibine düşecektir. çürükleri toplamak ve rüzgarı suçlamak yetmez. akıl sahipleri meyve neden çürüyor bunu düşünür, bu bilginin peşine düşer. eğer yaşananlar toplumsal değil bireysel olsaydı olmuş olanı psikoloji ve sosyoloji ilmiyle izah ederdik. oysa manzara çoktan tarihi ve antropolojiyi ilgilendiriyor. gazete, televizyon,sosyal medya, polis, adliye, politika çenelerinin değil, Jung çapında zekalar ile aydınlatılacak meseleler bunlar. Ömer Erdem'in yazısının tümü kendi sayfasından okunablir.》
BİR DE KONUYLA İLGİLİ OLMAYAN ŞUNLAR VAR:
Nuran Öztürk; 《Hakk'ı bilenler için ölüm ve doğum diye bir şey yoktur.
-Lütfi Filiz-》
İbrahim İlhan: 《İçtenlik!
İçi güzel insanlara yakışır.》
Barış Erdoğan: 《haydi bu sabah güvercinleri seyre gidelim》
13 notes
·
View notes
Text
Bahar Dizisinde Çekim Hatası Dikkat Çekti
Bahar’ın Yeni Bölümünde Çekim Hatası Dikkat Çekti Son dönemin popüler dizisi Bahar, Demet Evgar, Buğra Gülsoy, Mehmet Yılmaz Ak, Ecem Özkaya, Hatice Aslan ve Füsun Demirel gibi başarılı isimleri barındırıyor. Ancak, dizinin yeni bölümünde izleyicilerin gözünden kaçmayan bir çekim hatası ortaya çıktı. Bahar’ın son bölümünde, Seren’in babası hastaneden çıkış yaptığı sahnede, arka planda bir…
0 notes
Link
Okul ve eğitim sistemi eleştirisi yapan yazar ek olarak televizyonun da çocukları kontrol ettiğini ve hayli uyuşturduğunu söylüyor. Bunu günümüzle ilişkilendirdiğimizde karşımıza internet, sosyal medya ve çevrim içi oyunlar çıkıyor. Sorunun hemen hemen aynı fakat araçların farklı olduğunu görüyoruz.
0 notes
Text
Cristiano Ronaldo'dan medya eleştirisi
Cristiano Ronaldo’dan medya eleştirisi
Yeni eklenen Cristiano Ronaldo’dan medya eleştirisi son dakika haberini aşağıda okuyabilirsin. Manchester United’daki geleceği belirsizliğini koruyan Cristiano Ronaldo suskunluğunu bozma kararı aldı. Son devirde Portekizli yıldız hakkında birçok transfer söylentisi ortaya atıldı. Durumdan rahatsız olan Ronaldo bir röportaj vererek her şeyi anlatacağını açıkladı. Sosyal medyada bir Instagram…
View On WordPress
0 notes
Text
0 notes
Text
Bekir Develi: Sosyal medya Hayati hocayı Lady Gaga'ya döndürdü
Bekir Develi: Sosyal medya Hayati hocayı Lady Gaga’ya döndürdü
Bekir Develi, Hayati İnan��’ın yıllardır çok önemli şeyler anlatmasına rağmen son yıllarda sosyal medya ile meşhur olduğuna dikkat çekti Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 12. Kocaeli Kitap Fuarı’nda konuşan Bekir Develi, sosyal medya eleştirisi yaptığı konuşmasında Hayati İnanç’ın Lady Gaga’ya dönüştürüldüğünü söyledi. ‘Bizim Hikayemiz’ adlı söyleşisinde sosyal medya…
View On WordPress
0 notes