#sonra arada bi burda aldım
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bazı güzel anlarda hiçbir şey düşünmezken ve sadece yürürken burnuma bir koku geliyor benim tabirimle “Bursa kokusu” ve bayılıyorum bu kokuya sanki evimin kokusu
#ben bu kokuyu sadece bursada çok mutluyken alıyorum#bursa dışında hiç almadım#ilk geçen sene bursaya geldiğimde almıştım arkadaşımın omzunda otobüste yatıp camdan dışarıyı izlerken#çok güzeldi#sonra arada bi burda aldım#bir de 1-2 kez saçma bir şekilde sevgilimleyken aldım bu kokuyu#onun Bursa’yla alakası olmasa da
7 notes
·
View notes
Text
geçen hafta skoda'nın kampanyası var 0 faiz diye geldi D. yok ya dedim ben o parayı çıkaramam. yok dedi ya çıkarırsın hem yatırım olur, birikim olur senin için. arabayı da yenilemiş olursun filan.
aah ah işte düşürdü mü eşeğin aklına karpuz kabuğunu. bi yandan diyorum evet gerçekten iyi olur, çünkü biriktirme konusunda kötüyüm. bi yandan da diyorum ki e arabayı nasıl satacağım tek başıma ? altından kalkabilir miyim ? derken bi anda bayilerde araç var mı diye ararken buldum kendimi. sonra bu klasik vavacars arabamcom gibi 2.el araç alan yerlere filan götürdüm fiyat aldım. tam ölücüymüşler onu öğrendim. en nihayetinde arabayı yıkatıp sahibinden'e koydum.
yüksek fiyat biçip ederinden fazla bi tutara koyup sonra da indirim yapmayı etik bulmadığım için 10 bin pazarlık payıyla ilana koydum. ha bu arada arabam sahiden temiz bi araçtı. neyse telefonum susmadı 2 gün boyunca. en nihayetinde istediğim fiyatı veren 3-4 kişi oldu. Ankara'dan biriyle anlaştık, dün expertize götürdük, temiz çıktı. yarın da satışı var. yani 2 buçuk yılın sonunda vedalaşıyorum beyaz güvercinimle. ilk arabam olduğu için mi bilmiyorum, benim için dünyanın en güzel arabasıydı. bu akşam içini boşalttım. gelin kız gibi hazırladım :( özleyeceğim sanırım.
bu süreç benim için çok yoğun ve stresliydi. ciddi manada ruhsal olarak yordu beni. alacağım arabayı da burda bulamadım. teee Samsun'dan almaya gideceğim. ama tabi henüz bayiye ulaşmamış bakalım ne zaman gelir. bi süre arabasızım vesselam.
pazar suluboya atölyesi var, hocayla yakın oturuyoruz. beni alır mısınız dedim sağolsun tamam dedi. haftasonu etkinliğinden de yine geri kalmadım yani. yarın son kez beyaz güvercinimle işe gideceğim. özleyeceğim seni kelebeğim. bazılarına garip gelecek bu belki ama bana bi çok insandan daha çok yarenlik ettiği için yeri ayrı bende. öyleyse hoşçakal beyaz güvercinim, hoş gel mavi boncuğum ..
6 notes
·
View notes
Text
Merhaba arkadaşlar bu benim son sözlerim burda Buraya sevgilimin önerisi üzerine girmiştim güzel günler hızlı geçti burda şimdi çıkıyorum çünkü işte sevdiğim kız artık yok ama merak etmeyin benim yüzümden zavallı rölü yapmıyorum sadece farkına varıyorum bazı şeylerin her neyse çıkma sebebim çok belli bana herşey burda onu hatırlatıyor çok kötü oluyorum dayanamıyorum bu yüzden gidiyorum sana bir kez de burdan veda ediyorum sevdiğim Edam seni hep sevdim belki bi şeyler yapamadım bi şeyler için uğraştım belki olmadı ben ayrıldım ben yaşadım sen aşık oldun bende aşıktım en baştan beri aşıktım sana bu sözlerim umursanmaz derecede olur belki ama bidaha seni rahatsız etmiycem hayat bazı fırsatları bir kere veriyor ben o fırsatı iyi kullanamadım seni hayatının ortasında bırakıp gittim pişmanmıyım diye sorarsan her zaman pişman olucam köpek gibi olucam belki de hikayenin geri kalan kısmı şöyle ben edayı çok sevdim onu kendime aşık ettim bende öyleydim okulda gizli gizli öperdi beni bende öperdim deli gibi hergünüm onun için geçerdi her şeyim oydu nereye baksam edayı görürdüm haftada Yarım gün iznim vardı onun için görmek için sabah kalkar 7 de onu görmeye giderdim sonra gelir işe giderdim yada dershaneye çabayı böyle bilirdim üniversiteyr gittiği zaman 5 dk görmek için 3 vesai yapar görürdüm onu çok güzeldi kıvırcık saçlım minik bebeğim seni hep sevdim erken yoruldum belki ama hep bende kaldın sonra ben arkadaşlarımla dışarı çıktım hep o kızardı bana benle ilgilen isterdi ben maalesef eşşek gibi hep astım köpek gibi pişman oldum noldu hiç bişey olmadı beni sıktığını düşünürdüm ama o beni hep seviyormuş şimdi umursamıyor bile olsun o iyi olsun ben ayrıldıktan sonra hiç açıklama yapmamıştım hep susmuştum şimdi yapıyorum şimdi kimsem yok onu anladım en yakın arkadaşım az daha canına kıyıyordu diğerleri hep kendi halinde bizimkiler hep sorardı beni naptın işte unuttun mu edayı unuttum derdim sussunlar diye bana edayı anlatmasınlar diye sustururdum farklı kızlara yazdım dedim hep gösterdim onlara onların yanında yazıp tek kalınca sildim yine engelledim hepsini gizli klasörümü açıp edoşumla olan fotoğraflarıma baktım şimdi yanlız olduğumu anladım beni unuttsun diye hep iyiyim diyordum onada öyle gözüküyordum içim rahatlamıyor böyle suskun ölürüm belki ama ben inanıyorum ilerde bir gün bişey olucak onu yine görücem şimdiden bekliyorum bu sözlerin kısası yok ister herkeze anlat beni salaktı diye kız bana ama biliyorum ki beni harbinden sevdi diceksin o yüzden rahatım gelelim veda cümlesine şimdi kendime çekiliyorum kimsesiz bir yere susucam karar aldım belki arada çıkarım hava almaya kendimi toparlamam lazım ama ben bi yolunu bulurum hep öyleydim oda öyle derdi sen bi yolunu bulursun derdi o zaman kendine iyi bak Allah'a emanet ol diyorum olurda zorda kalır bana ihtiyacın olursa ki sanmıyorum yazacağını ben hep bi yanındayım elvedaa.... @dianadansevgiler
2 notes
·
View notes
Text
MEVSİMLE SAVAŞ
151
Ulan gerçek adamı manken sandım bu sefer. Ama haklıyım, iş elbiseleri satan mağazanın köşesinde dikiliyor. Mankeni dışarda unutmuşlar salaklar, çalarlar lan bunun üstünü diyorum bi de. Güzel elbiseleri vardı.
152
Türkü söyleyerek biri açtı kapıyı, kaldırdım başımı. Elinde iri bi armutla bir adam. Birkaç dakika sonra önümde durdu. Kaldırdım başımı, bi dilim armudun içini boşaltıyor. Aldım. Diğerlerine geçti.
“Şimdi size yalakalık ediyorum ki arabası olan biri beni eve atsın. Yağmur yağıyo.”
Biraz konuştu. Başta söylediği türkünün nakaratını tekrar ediyor arada. Sonra:
“Öyle ruhum daralıyor ki, öyle ruhum daralıyor ki.”
Şemsiye düştü.
Nakarat şu:
“Huyum suyum kurusun
Eskittiğumu giymem”
153
“Ten liradır, ben sana beş liraya veriyorum ha.”
5 lira dediği şemsiyeye arap 4 lira vermek isterken büfecinin tepkisi.
154
“Hastayım ben geberiyorum.” | Otobüs şoförü
Şimdi şöyle:
Kadın dedi ki Kaynarca yazıyor mu ekranda ben Kaynarca'da inicem. Yok dedi şoför 40 dakka gecikmeli, yazacağını sanmam. Kadın dedi o zaman sen söyle. Yok dedi şoför ben hastayım konuşamam seni aklımda tutamam. Yav dedi kadın ben burda durcam. Şoför niye duruyorsun durma burda dedi. Geç arkaya dedi şoför bul Kaynarca'da inecek birini onunla in. Kadın ben herkese tek tek sorayım mı şimdi dedi. O zaman dedi şoför durağı geçersek dedi gelirsin benle son durağa. Dedi ki kadın ben de dedi evine gelirim senle... Kesti cümleyi şoför, benim evimde ne işin var dedi. Gelirim evine karın atar seni evden dedi kadın.
“Söyle Özge'ye çay koysun.” İhtilal çağrılı şifre
Kadın sorarken bir yolcuya, otobüs yazaneleri varmış, Kaynarca durağına var mı daha diye. Şoför sen burada in başımın belası dedi. İnmicem dedi kadın. Allah Allaaaah manyak mısın kadın dedi şoför.
155
“Baban orda mı, fabrikada mı baban? ... Ben, sen Nalan'sın diye konuşuyorum. ... Bende iki tane var da Fanatik, birini ona göndereyim mi diye soracaktım… Tamam oğlum, tamam.”
156
Bir ihtiyar bir ihtiyarın elinden tutup otobüsten inmesine yardım etti. Ak sakallıydılar. Kadından bir parça düşmüş, kağıt. Adam peşinden hanfendi hanfendi diye koşuyordu. Gel bi çay içelim dedi Ali abi. Bu sefer benden ama dedim. İçtik. Çıkardım cüzdanı, geri koydum cebe.
157
Dün akşam “Hocam nasssın?” diye yanaştı biri. Yanlış kişiydim. Bu akşam yarı tebessümle yaklaştım birine tanıdık diye. Yanlış kişi. “Yavv,” dedi dünkü, “bizde bi hoca vardı, gitti, ona benzettim.” “Mücahit naber?” diyecektim, demedim.
158
“Allah vere de olay çıkartmaya!” dedim içimden buram buram alkol kokan herif binip önümdeki koltuğa oturunca. Yanına oturduğu çocuğa sarhoş diliyle bir şey söyledi. Aha dedim başlıyor. Yerinden kalkıncaya kadar bir şey yapmadı. Herifin boşalttığı koltuğa bi başkası oturdu. “Otur tamam da bacağıma niye sürtüyorsun ayağını,” dedi herif. Oturan da bir şeyler söyledi sessizce kulağına. “Ben seni duyuyorum,” dedi herif, oturan ne dediyse artık. Girdiler birbirlerine. Oturan vurmamaya çalışıyor, herif uzaklaşsın, büyümesin olay diye. Herif yapıştırıyor. Bir iki de oturan vurdu. Durağa geldi otobüs, açtı kapıyı kaptan. İndirdiler gene bindi herif. Vurmaya yelteniyor. Şişmanca bir herif. “Bana mı gücün yetiyor,” diye bağırmaya başladı. “Senin yüzünü biliyorum ben, yazdım,” dedi en son. Elinde eczane poşeti.
Bana mı gücün yetiyor ne lan. :) Öteki de garibim kibrit çöpü gibi. Hadi kalın kibrit çöpü olsun. Çıkıyor ya arada kibrit kutusundan.
159
Fatih: “Çatışma mı çıkıyor abi orda her gün?” (2.'ye)
1.: “Herkesin içinde bi çatışma var Fatih.”
2.: “Sen kimle çatışıyosun?”
Fatih: “Mevsimle.”
Nefsimle mi dedi la yoksa.
160
Bi poşet ayvayı sağ dizinin üstüne koymuş. Eli ayvaların üstünde. Burnumda ayva kokusu kulağımda adamın parmağıyla poşeti çekiştirip vurarak tuttuğu ritmin sesi.
#mevsim#manken#savaş#nefis#kibrit#sarhoş#türkü#ayva#armut#çay#fabrika#fanatik#şemsiye#hikaye#olay#otobüs#kaynarca#şarkı#ritim#koku#huy
4 notes
·
View notes
Photo
Hatırlar mısın 1980 çıkan bir şarkı vardı
dün gece resmini öptüm de yattım diye
Dün gece resmini öptüm de yattım.
bazen bir daha sana hiç kavuşamayacağımdan öyle emin oluyorum ki.
özleyen ben değilmişim, olanlar bana olmuyor gibi hiçe sayıp kendimi napalım diyorum madem öyle kavuşamadan ölüp gideceğim son güne bir an evvel gelsem bari.
bence bu güzel bir şey, yarın göreceğin birini sevmek kolay ömrünce bir daha göremeyecek olmak.
yine de yarın seni görme ihtimalim olmasını isterdim.
ne tuhaf ama milyonlarca insan arasından birini seviyorsun.
sonra diyorsun ki olmasa da kavuşmak, sevmeye devam edebiliyim.
bazen bunu yüzüne hiç söyleyememişken burda yazıyor olmak üzüyor.
ahh ulan diyorum o kadar dilime gelirdi, telefon da söylenmez diye söyleyemez yanında gözlerinin içine bakarken söylemenin hayalini kurardım.
hayat işte.
aradan çekilmeyi bileceksin dediğini hatırladım bir an ağrıma gitti.
bir taraftan da kendime gülüyorum senle geçirdiğim her dakika ne kadar mutluysam seni bir daha görememe korkusuyla o kadarda huzursuzdum.
Asıl soru şu; bu bir çeşit içine doğma durumu mu, yoksa bir şeyi çok sevdiğinde yaşadığın kaybetme korkusu mu?
bence ikincisi.
o zaman çok sevmek kötü bir şey mi dersen derim ki dünya da başıma gelen en güzel şey seni sevmek.
bu arada hastalığın nasıl .
nedense senin hâlâ keçi inadını kırıp doktora gitmediğini düşünüyorum.
Bir keresin de hayal ettiğin şeyi söylemedin ama o hayali gerçekleştirmeni öyle çok istiyorum ki.
bu cümleyi kurarken çok derin nefes aldım.
bugün yemek yedim, bi esnaf lokantasında.
bilirsin esnaf lokantaları ucuz ve güzel yemekler yapar.
lokmaları ağzıma götürürken böyle yerlerin, sıradan yerlerin, basit şeylerin seninle ne kadar güzel olduğunu düşündüm.
bu gece biraz günahkarım o yüzden resmini öpüp de uyursam beni affet.
hakkım olmadığını da biliyorum, her zaman yapabildiğim bir şey değil zaten
147 notes
·
View notes
Text
kasabalı erkekler 2
kasabalı erkekler Merhaba ben Metin önceki hikayeyi hatırlamayan arkadaşlar için kısa bir tanıtım ve hatırlatma yapıcam.Bildiğiniz gibi ben finans mezunu bankacılık işinde çalışan maddi durumu pekte kötü olmayan biriyim elimde olmayan sebeblerle bir kasabaya tayinim cıktı.Eşim Gül ile birlikte buraya geldik ve kötü bir evde kalmaya başladık.Eşim 1.80 boyunda oldukça güzel kalçaları olan büyük göğüslere sahip spor yaptığı içinde sıkı bir vücuda sahip esmer tenli çok cilveli gülüşleri olan mükemmel bir kadın.Tek kusuruysa salaklık derecesinde saf bir kadın benim bir tanem.Biz buraya elit bir ortamdan geldiğimiz için alışmamız çok uzun sürdü gerçi hala alışamadık ama ilk günlerdeki gibi de değiliz. Eşimin sosyal olabilmesi için bazı şeylere göz yummak zorunda kalmıştım fakat şimdi hem onun sosyal olmasını sıkılmamasını sağlamaya çalışıyorum hem de kötü niyetli insanlardan korumaya çalışıyorum Apo ve Adem ne kadar karımı kullansalarda bunun muhabbetini yapmamışlardı.bu yönden onları takdir etmiştim.Sonucta bir dedikodu cıksa işler bizim için çok daha kötü olabilirdi.Spor salonundaki o berbat günden sonra karımla sevişemedim çünkü hem çok yorgundu hem de ben çok öfkeliydim zavallı kadının yürüyüşü bile değişmişti belli bir süre evden çıkarmamalıydım onu.Artık daha cok ve ilkel biçimde kıskanıyordum onu.Sabah kalktığımda ölü gibi sessiz biçimde uyuyordu hatta bir ara merak edip nefes alıyor mu diye iyice yaklaştım burnuna.Üstünde beyaz tanga tipi bir kilottan başka bişi yoktu sütyen bile takmamıştı heralde o hayvan heriflerin yaptıkları yüzünden göğüsleri de ağrıyor olmalıydı.Uyurken bir melek gibi gözüküyordu ona kıyamıyordum saf aptal eşim benim diye geçirdim aklımdan bir taraftan kızıyordum ama yatağa dönüp onun güzel yüzüne bakınca değişiyordu bütün fikrim.Aslında kendimi de suçlu buluyordum belkide en çok kendime kızıyordum.Onu daha koruyabilirdim ve koruyacaktımda ama nasıl işte bu bütün gün aklıma kurcalayan şey oldu Akşam eve döndüğümde bu sorular kafamı kurcalarken içimde kötü bir his vardı.Kapıyı açarken içerden bir inleme sesi geldi.çabucak kapıyı acıp içeriye girdiğimde Gül içerde oturmuş yorgun gözlerle televizyon izliyordu birden bunun benim aklımın bir oyunu olduğunu anladım.Gül beni görünce tebessüm edip hoş geldin kocacım dedi hoşbulduk deyip ona sarıldım bugün spora gitmedin mi diye sordum aşkım evden cıkıcak halin yoktu kanepeye oturup kaldım adem beyle aptullah beye ayıp olmamıştır umarım dedim bir an onları unuttuğunu belli ederek aaa evet aşkım ben onları tamamen unutmuşum dedim içimde zavallı karım benim nasıl unutabilirsinki onları diye geçirdim sonrada bunu düşüncem beni rahatsız etti.Ben yarın onlara yaptığım yemekten götürürüm böylece de gönüllerini alırım onları dedi olmaz mı diye gülerek baktım bana bir tanem olmaz diye cıktı birden ağzımdan hiç düşünmeden gül birden şaşırdı niye mert diye sordu bende birden izin aldığımı bir hafta onunla birlikte geçirmek istediğimi söyledim bu habere çok sevsin ve kollarıma atıldı hemen bende bulduğum ilk fırsatta bankayı arayıp iznimi aldım gizlice karımı onlardan uzak tutmak için ani gelişen doğaçlama gelişen bu plan tutmuştu fakat bir sorun vardıki bu cok kısa süreli olucaktı iznim süresince evde kitap okuyor güzel karımla ara sıra pilates yapıyorduk akşamlarıda yürüyüş yapıuorduk.Bir akşam otururken kapı çalındı bende gidip kapıyı açtım birde ne görim Adem karşımda mahcup mahcup duruyor iyi akşamlar beyim dedi ben daha şoku atlatıp iyi akşamlar demeye varmadan benim saf karım gül aa adem hoş geldin deyip ademi içeri buyur etti ve o hayvan gibi herife sanki 40 yıllık dostuymuş gibi sarıldı.GÜlün üstünde gri bir tayt üstünde göğüslerini kapatan ama göbeği açıl bırakan sportif askılı bir kıyafet vardı .Adem o kıllı kollarıyla eşime sarılırken resmen sömürücek gibi karımın kokusunu içine çekiyordu en nihayetinde bıraktı onu bende hiçbir şey belli etmemeliydim hayrola adem hangi rüzgar attı buraya seni dedim sahte bir gülümsemeyle beyim sizi merak ettim kaç gündür göremiyorum gül hanımda derslerine gelmedi bir sorun mu var diye merak ettim yok dedim ne sorun olucak izin aldım ve birlikte vakit geçiriz diye söyledim mal mal suratıma bakıyordu allahın kırosu eşimde misafir gelmesinden çok hoşnut aptal aptal gülümsüyordu.Oturduk bu allahın hanzosuyla sohbet etmeye başladık tam karşımda oturuyordu ve eşim içerden kahve getirip bana uzattığında tamamen eğilmiş şekilde onun gözü önünde duruyordu içimden bir ses pis pis sırıttığını söylüyordu nitekim eşim yanıma oturunca Adem sertleşmiş iri penisi önünde apaçık belli oluyordu bir ara beş dakikalığına mutfağa gittiğimde bu kıronun eşime gül spora gelmediğiniz ilk gün biz bütün hazırlıklarımızı yapıp sizi bekledik hemde cok ama gelmediniz en son apo daha fazla bekleyemedi ve gitti ama ben diğer günlerde sizi bekledim sizin spor yapmak çok zevkliydi gerçekten çok özledim sizin spor yapmayı dedi eşimde kikirdeyerek cilveli cilveli o zevk bana aittir adem beyciğim bende cok özledim spor yapmayı ama kaç gündür evde tıkılı kaldım gerçi eşimle olunca başka bişi düşünemiyorum ama spor yapmamanın vicdani rahatsızlığını hissediyorum dedi o zaman burda şimdi yapsak nasıl olur dedi adem açılmış büyük gözleriyle bilmemki eşim ne der dedi gül o anda bende daha fazla dayanamayarak içeri girdim noldu gül neye ne derim diye sordum duymamış gibi Adem bey burda spor yapabilir miyiz acıba diye sorduda aşkım dedi bende eşimin spor yapmayı ne kadar cok sevdiğini bildiğimden kıyamadım ve tabi aşkım yapabilirsiniz dedim ne de olsa adem benim yanımda bişi yapamaz diye düşünüyordum bi yandanda Adem bey biz o zaman şurdaki boş odaya geçelim küçüktür ama idare ederiz dedi benim bitanem Ademde hayhay gül hanım idare ederiz tabi dedi pis pis sırıtarak müsadenle ben geçeyim mert beyim diye bana baktı bende tabi buyrun tabi eviniz gibi rahat edin dedim artık vakit akşamdı ve 10 dakikadır onları yalnız bırakmıştım acıba napıyorlar diye meraktan cıldırıyodum ve kıskançlıktan kuduruyodum sonra odaya yaklaşınca kapının biraz aralık olduğunu fark ettim sessizce yaklaşıp kapıdan baktığımda eşimin kalçalarını kasıklarına dayayıp eliyle onun beline baskı yapan bir ayı gördüm o an kafamda şimşekler çaktı benim evimde nasıl böyle bir şey yapabilirdi diye düşünürken gül ün sesiyle irkildim ve kendime geldim biraz daha eğilin gül hanım ve kalçaları daha cok dışarı cıkarın ayaklarını ayrılmasın belinizi olabildiğince kırın bu pozisyonda alnınızı yere değdirin ve sonra yukarı kaldırın derin derin nefes almayı unutmayın gül hanımcım dedi adem bu işten büyük bir zevk aldığı belliydi eşofmanından koca aleti net bir şekilde belli oluyordu bu işe hemen bir son vermeliydim ama daha yeni spor yapmaya başlamışlardı nasıl kesebilirdimki en iyisi bir yarım saat daha beklemek ama gözetlemeyide bırakmamak dedim kendi kendime ara sıra gidip geliyor onlara bakıyordum ben bir yandan tırnaklarımı yerken adem kırosu işe gülümü benim biricik saf eşimi pozisyondan pozisyona sokuyor ve ona sürtünüyordu vakti doldurup güle bağırdım aşkım cok yormadın mı kendini ikiside terli terli odadan cıkıp kanepeye attılar kendilerini zavallı gül gerçekten spor yaptığını sanıyordu ama bu terlemeler sadece adem hanzosunun onu sıkıştırmasından kaynaklanıyordu her neyse uzun süre ademle muhabbet ettik ne kadar istemesemde eşimin önem verdiği birisiyle onla samimi olduğumu göstermek için muhabbet ediyordum ve zaman su gibi akıp gitmişti bu arada gül bize ikramlarda bulunuyor o eğilip kalkarken ikimizde gözümüzü ondan alamıyorduk bir ara ben lavaboya gittiğimde tam dönerken ademin güle gül hanım eczaneci beyin bana verdiği bir haptan getirdim size unutmuşum söylemeyi aslında tam spor sonrası verecektim ama unutmuşum dediğini duydum karım gülde aaa diye kıkırdadı bune bu gül hanım spor sonrası vücudun toparlanması için yanılmıyorsam ağrılarınızdan bahsetmiştiniz işte bununla o ağrılar geçicek ve ertesi gün yine aynı enerjiyle spor yapabileceksiniz dedi aa öylemi diyip çok iyi diyip hemen ağzına attı benim aptal karım ben ilk başta salak gibi hiç şüphelenmesemde bir saat sonra o hapın ne olduğunu anlayacaktım bu sırada saat ilerlemişti Adem beyim artık geç oldu ben kalkayım diye ayaklandı bende bir an önce defolup gitmesini istiyordum ama nezaketen ya geç oldu adem bey kalın isterseniz dedim bunu bekliyormuş gibi öyle mi dersin beyim dedi faltaşı gibi açılan gözleriyle dilimi eşek arısı soksaydıda söylemeseydim keşke diye söylendim içimden ama adem öyle söyleyince saf aptal aşkım her zamanki güleryüzüyle tabi tabi adem bey zaten saat geç oldu nasıl gidiceksiniz demez mi ademde tam kem küm edicekken tak diye lanet kasabanın elektriği gitmesin heh dedim içinden tam oldu şimdi gül içeri gidip bir mum yaktı geldi birazda karanlıkta oturup sohbet etmeye başladık gülün terlemeye başladığı gördüm gerçekten sırılsıklam olmaya başlamaıştı mum ışığının ona vurmasıylada çok seksi gözüküyordu güzel karım aşkım terledin neden gidip üstünü değiştirmiyorsun dedim tamam aşkım diyp beş dk içinde geri geldi altında rahat ama kısa bir beyaz bir etek üstündede göbeğini açık bırakan göğüs dekolteli bir tşört vardı fakat fark ettimki hayla terlemeye devem ediyordu eli bir türlü durmuyor istemsizce bacaklarına kasıklarına gidiyordu ademse uzun süredir karıma değil bana bakıyor sürekli benimle sohbet etmeye çalışıyprdu bunu gerçekten anlaşılmaz bulmuştum adem birden abartılı ve sahte gelen bir esnemeyle beyim ben sizi daha fazla tutmıyım gül hanım bana bi yatak sersin orda kıvrılıyım size zahmet olmazsa dedi gülde tabi tabi sereyim adem bey bu saatten sonra elektirikler gelmez heralde yatalım artık di mi aşkım dedi bende madem misafirimiz öyle istyor saatte geç oldu zaten yatalım dedim yatak odasına gittim bir mumla ve diğerinide eşime bırakıp bir an önce pijamalarımı giyip uyumak istiyordum gül gelip odadan yorgan aldı ve ademe götürdü dur bakıyım napıyor bunlar diye sessizce yaklaştım odanın kapısı tamamen açıktı gül yer yatağına yorganı sererken arkadan birden adem cıktı ve inanamadım adem tamamen çıplaktı ve aleti bütün sertliğiyle dikilmiş duruyordu gül hanım diyince gül birden dönmesi ve ay diye sıçraması bir oldu gülün, kıkırdayarak ve gözlerini adem beyin aletinden alamayarak efendim adem bey dedi adem pis pis sırıtarak gül hanım biliyorsun biz senle samimi arkadaşız sana bir şey söylemek istiyorum dedi buyrun adem bey tabiki biz samimi arkadaşız bana her şeyi söyleyebilirsiniz dedi güm büyük ihtimalle bütün bunları ademin penisine bakarak söyledi karım büyülenmiş gibiydi bu nasıl olabilirdi sonra birden aklıma ademin verdiği hap geldi ve bu kadar cok terlemesinide o zaman anlamdırdım ben bunları düşünürken adem hanzosu pis pis sırıtarak yalnız yatmaktan korktuğunu anlatıuordu benim saf karıma ve ekledi acıba samimi arkadaşınız olarak rica etsem en azından aynı odada uyusak olmaz mı dedi yuh dedim içimden kocaman adamsın neyden korkuyosun gerçi ben senin niyetni biliyorum olum diye geçirirken içimden gül yine aptal aptal gülerken ve kıkırdarken buna inanmış şekilde bilmemki adem bey nasıl olur dedi bütün kan beynime sıçramıştı ayıoğlu ayı benim evimde karımı götürücekti buna hemen son vermeliydim yavaşça yatağa geçip gül diye bağırdım gülde hızla yanıma geldi hayla çok terlemekteydi hadi aşkım seni bekliyorum dedim oda hemen geceliğini giyip yanıma uzandı bacaklarını okşadığımda ateş gibi yanıyordu amıda öyle aşkım ben seni iyi edicem diyip üstüne cıktım gözlerini devirip duruyordu 10 dk içinde iki kez boşaldım ama onda tık yoktu hafif inlemeleri dışında sesde cıkarmamıştı ama ben tamamen bitmiştim hayla yanıyordu ama elimi kaldırıcak halim kalmamıştı gözlerim yavaş yavaş kapanırken o terler içinde uyumaya çalışıuordu bir yarım saat ya geçti geçmedi bir tıkırtı duydum oday büyük bir gölge girdi gözlerimi kısarak baktım ve altında sadece donu olan bizim hanzoyu gördüm kısık sesle gül hanım dedi uyudunuz mu gül yavaşça doğrularak hayır adem beycim uyumadım hayrola gül hanım ben uyuyamıyorum size bahsettiğim gibi acıba benimle uyurmusunuz dedi kıro sevgili eşimse adem bey bu isteğinizi yapamam eşim sabah kalkınca bu durumu yanlış anlayabilir ademse büyüyen gözleriyle gül hanım sizden dostluğumuza güvenerek ricada bulunmak istemiştim kesinlikle sizi zor durumda bırakmam ben erken saatte kalkarım hep eşinizden önce kalkar evimin yolunu tutarım sizide uyandırır eşinizin yanına yollarım olmaz mı lütfen hadi kırmayın beni dedi benim salak karımsa hapların vermiş olduğu kafa karışıklığıyla ve samimi dostunu kırmamak için peki öyle diyorsanız size güveniyorum umarım eşim bizi görüp yanlış anlamaz tabi tabi gül siz merak etmeyin gerekirse ben her şeyi açıklarım durun kalkmanız için yardım ediyim önümde bu olanlar içimi ateş gibi kavuruyordu ama napıcağımı bilemiyordum adem bir elinde mum bir elindeyse eşimin nazik eliyle onu odasına götürdü sessizce son gücümle resmen yerde sürünerek arkalarında gittim bir beş dk sonra kapı yarı aralıktı mumu söndürmemişlerdi yorgan sadece ademin üzerinde vardı gül hanım siz niye yorganı üstünüze almıyorsunuz üşümüyormusunuz dedi canım karımsa safça bilmiyorum adem beycim cok sıcaklıuor ben hasta filan mı olucam diyerek dudaklarını ısıyordu hakkınız var gül hanım bende sıcakladım şu yorganı şuraya atalım diyip yorganı kaldırdığı gibi attığı bir oldu sonra ellerini eşimin yüzüne götürdü gerçekten cok yanıyorsunuz gül hanım peki neden tamamen soyunmuyorsunuz belki üstünüzdekilerde sizi terletiyordur dedi adem öküzü bilmemki dedi gül her gün giydiğimi şeyler bir yandan terlemeye devam ediyor dudaklarını kemiriyor sanki örtmesi gerek bir şeyler varmış gibi dizlerini kasıklarına çekiyordu iyice kaybetmişti kendini gül hanım siz beni dinleyin çıkarın üstünüzü tamamen daha iyi olucak yoksa bana güvenmiyor musunuz onca şeyden sonra yok yok dedi gül belki kocam yan odada olduğu için çekiniyorumdur biraz diyp doğruldu durun ben size yardımcı olıyım dedim adem önce geceliğini çıkardılar benim bitanecik eşimin sonra adem sütyenin kopçasını çekti gülün eşsiz dirilikti ve büyüklükteki göğüsleri o kadar güzeldiki tamda mum ışığında o kadar mükemmel gözüküyorduki adem hıyarıda bende sanki bir resme bakıuorduk gül bu arada ayağa kalkıp kalçaları adem dönük şekilde kilodunuda çıkarsı muhteşem bir görüntüydü ademe tamamen güveniyoe ve onun yanında rahat hareket ediyordu ama hala terliyordu bu arada ademde donunu cıkarmıştı eşim sırtüstü yatıyor ademde yan dönmüş onu bakıyor o büyük aletinin yarısı ise eşimin tam göbeğinin üzerinde duruyordu hiç çekincesi yoktu adamın katil olucaktım nerdeyse bütün kan beynime sıçrıyor ama hem yorgunluktan hemde eşimin üzülmesini istemediğinden bir türlü ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum adem birden kolunu kaldırdı ve pazusunu sıktı gül hanım sizce kollarım büyükmü diye sordugül gülerek ve dudaklarını ısırarak evet cok büyük adem beycim dedi baksanıza sıkılığına dedi gül elini adem pazusuna götürerek ah evet cok büyük ve sert dedi kendini kaybetmiş gibi büyk bi arzuyla bakıyordu hanzonun kollarına gül hanım siz hala terliyosunuz dedi ıslak saçlarında ellerini gezdirerek gülün evet adem beycim bana noluuor bilmiyorum peki halsiz mi hissediyorsunuz nasıl hissediyorsunuz kendinizi hayır dedi gülerek gül aksine hiç uykum yok kıvranıp duruyorum benimde hiç uykum yok gül hanım dedi yarağım yine kalktı ve inmek bilmiyor bu sizi görünce hep böyle yapıyor yaramaz dedi gül kikirdeyerek ademin yarağına baktı ve sorun değil adem beycim nasıl bir yaramaz oldığunu biliyorum ben onu dedi adem iyice gevşemiş bir şekilde vücudunu esneterek gül hanım şu kuluçlarımı filan üzerme cıkarak ovar mısınız dedi gül büyülenmiş gibi tabi adem beycim sorun değil dedi ve sırtını dönmüş şekilde pozisyonunu değiştirdi gül üzerine cıkıp bir süre sırtını ovaladı sonra adem yüzünü döndü ve ikiside birbirine bakıyordu artık ademin bütün dişlerini görebiliyordum gülde ellerini adem kıllı göğsünde gezdiriyor kollarını sıkıyor omuzlarını ovuyordu gül hanım cok terliyosunuz diyerek saçlarını düzeltti kürek gibi elleriyle zavallı karım hipnotize olmuş gibi evet adem bey cok yanıyorum neden anlamadım dedi adem bir eli gülün saçlarında bir eliyse doktor kontrolü yapar gibi gülün göğsündeydi zavallı karımın göğsü o kürek gibi elden taşıyordu gülse robot gibi hala ademi yoğurmakla meşguldü gül hanım dedi bir dakika anladım galiba diyerek bir elini gülün ıslanmış vajinaya götürmesiyle beraber gül sanki rüyadan uyanmış gibi ah diye inledi adem gayet ciddi bir şekilde gül hanım tam tahmin ettiğim gibi sizin sorununuz boşalma nasıl yani adem bey anlamadım dedi gül safça gülerek gül hanım hatırlarsanız spor salonunda yarraklarımız çok şişmişti sizinde amınız sulanmıştı ve birbirimizi dostça boşaltmıştık ama bilmemki adem bey dedi gül o zaman hemen eşimin yanına gitmeliyim nede olsa bir oda yanda dedi ademse bıyıklarının altından gülerek gülün belinden tuttu ve aşk olsun gül hanım eşinizi bu saatte uyandırmanın anlamı ne ben burda dururken bir yandanda koca aletini eşimin arkasından sürtüyrdu bunları söylerken gül bilmemki adem bey size zahmet vermek istemem sonuçta misafirimizsiniz hem eşim uyanırsa bi yanlış anlaşılma olabilir aramızda estafurullah gül hanım ne zahmeti ben sizin gibi bir kadın daha önce görmedim sizinle olmak cok zevkli hem eşinizde bu saatte uyanmaz artık elleriyle gülü daha sıkı kavrayıp kasıklarından aldığı gücü hoplattı yerinde gülü dıgıdık dıgıdık yapalım hadi gül hanım dedi şeytanca gülümseyerek ay bilmemki dedi gül cilveli bir şekilde gülerek adem bir eliyle gülü hala belinden kavrarken bir elinide kendi aletine götürerek tam gülün ıslak amına doğru götürdü ve hadi gül hanım hem size borcumu ödemek istiyorum hemde dostluğumu göstermek istiyorum gül tamamen kontrolü kaybetmiş vaziyette peki ama lütfen bu sefer acıtmayın adem beycim demesiyle adem gülü kaldırıp yavaşça yarağının başını çaresiz saf gülümün vajinasına doğru soktu sonrada hiçbir şey yapmayıp ellerini başının arkasında birleşti ve keyifle bütün kontrol sizde gül hanım dedi gül gözlerini kapatmış tavana bakıyor bir elinin yardımıylada ademin koca sikini içine alıyordu tamamen üstüne oturduğunda dudadığını sıkıca ısırdı ve ah diye inledi mum ışığında o kadar mükemmel gözüküyorlardıki adem bile gözüme yakışıklı gözükmüştü şimdi karım ademin üstünde yavaş yavaş hareket ediyor ve inliyordu adem bey bu yanlış mı adem bey cok büyük adem bey cok sıcak merak etmeyin gül hanım geçicek devam edin evet ah ah adem bey cok büyük bu cok büyük gül daha fazla dayanamadı ve ademin üstüne yığıldı zavallı karım nefes nefese kalmış şekilde başını göğsüne yaslamıştı adem yine pis pis sırıtarak bir eliyle gülü kavradı ve alttan alttan yavaşça köklemeye başladı zaman zaman hızlanıyor gülün yalvarmalarıyla bazen insafa gelip yavaşlıyordu
Adem kendinide gülüde doğrulttu gülüm kaldırıp kaldırıp oturttu koca sikine ve birden ikiside boşalmaya başladılar ikiside yanyana devrildiler nasıldı gül hanım nasıl siktim sizi rahatladınız mı gül o kadar derinden derinden nefes alıyorduki ancak heceleyerek konuşabiliyordu adem bey adem bey cok iyiydiniz cok rahatladım teşekkür ederim ne demek gül hanım bugün ben size yarın siz bana arkadaşlar bugünler için var ademin eli dursa ağzı durmuyordu her fırsattan istifa ediyor ya güzel karımı mıncıklıyor ya da öpüyordu gene kara bir gölge gibi üstüne çökmüştü gülün üzerine gül derin derin nefes alırken o bir göğsü ısırıuor sonra diğer göğsünü ısırıyor elini vücudunda gezdirmedik yer bırakmıuordu gül hanım sizin hala ateşiniz var sabaha kadar devam edebilirm ben nedersiniz evet adem bey hala yanıyorum beni biraz serinlettiniz ama yetmedi galiba sizede zahmet olmayacaksa devam edebiliriz ne zahmeti canım gül hanım ama önce siz bana bir zahmet su getirin olmaz mı tabi dedi gül güçlükle ayağa kalkarak onun ayağa kalkmasıyla bende karanlıkta kendimi bir köşeye attım o odaya tekrar girdiğinde bende eski yerimi aldım adem gülün elinde suyu alıp bir dikişte içti oturur vaziyette gülde ayaktaydı bardağı bir köşeye birden elinden tutup kucağına oturttu gülü, gül cilveli bir şekilde ay dedi bütün dişlerini görebiliyordum zavallı karım benim nasılda ne yaptığını bilmiyor ademde yine karıma gömülmüş yalanmadık öpülmedik yer bırakmıuordu sonra yastıkları üstüste koydu gülün o muhteşem sıkılıktaki ve büyüklükteki poposunu en zirveye gelicek şekilde yerleştirdi yastıkların üzerine mum ışığında o kadar güzel bir manzaraydı bu kadar saattir hareket etmeyen pipimde bile bir hareketlenme olmuştu adem bir yan şapurşupur gülün amını yalıyor hemde parmaklıyordu gülün nasıl zevkten deliye döndüğünü görebiliyordum adem bey adem bey diye inliyordu adem yalamayı bırakıp gülün üstüne cıktı terli saçlarından seç bir şekilde tuttu gül acıyla bir ah çekti sonra bütün yüzüne o cilveli aldığı zevk her halinden belli olan gülüş yayıldı seni sikmemi istyor musun dedi adem gülün omuzlarına öpücükler kondururken evet adem bey istyorum ne istiyorsunuz gül hanım anlamadım beni sikmenizi istiyorum adem bey lütfen sizi tokmaklamamı mı istyorsunuz gül hanım diyerek sertçe kendine çekti saçlarını yine gül acıyla ve zevkle gülerek evet adem bey tokmaklayın beni seni düzmemi mi istyorsun gül hanım evet adem bey beni düzün tek bir şartla yaparım gül hanım söyleyin söyleyin yeter adem bey bana erkeğim diye hitap ediceksiniz ben sizi tokmaklarken tamam tamam adem bey yani erkeğim başımdan kaynar sular boşalmıştı saf aptal karımda kontrol diye bir şey kalmamış elin adamına artık erkeğim demeyi kabul ediyordu gözlerimin yaşardığını hissettim dolu dolu oldular nerdeyse ağlıycaktım derken adem hayvanı tak diye gülün içine girdi bitanecik eşim derin bir ah çekti adem bir eliyle eşimin saçlarını bırakmıuor yükselttiği poposunaysa hızlı bir şekilde pompalıuordu hayvan herif bir taraftan gülün sırtını omuzlarını hatta boynunu dişliyor küçük morluklar bırakıuordu adem bey lütfen iz bırakmayın lütfen kocam yanlış anlayabilir kendime hakin olamıyorum gül hanım çok güzelsiniz esmer teniniz beni deli ediyor hadi şartı yerine getirin yoksa daha sert sikerm demesiyle dahada hızlanması bir oğlu allahın kırosunun ah ah adem bey yani yani erkeğim lütfen lütfen daha yavaş ol tamam işte böyle şimdi ne istediğinide sayıkla erkeğim yavaş daha yavaş tokmakla beni seni tokmaklamamı seviyor musun gül hanım he seviyormusun evet evet cok seviyorum aklımı ucuruyosun tokmakla beni sürekli tokmakla ah çok güzel ah erkeğim çok güçlüsün erkeğim düz beni oh gül hanım kocaman memelerin var oh erkeğim adem ayısı karımı hiç tanımadığım birine dönüştürmüşken benim ağzım beş karış açılmış onları izliyordum adem karımı ısırıp duruyor ata binmiş bir kovboy gibi gülün kalçalarının üzerinde gidip geliyor gülse 32 dişinide görebileceğim kadar zevkten kendini kaybetmiş erkeğim erkeğim diye inliyordu adem bir eliyle gülün memelerin sıkıyor bir eliyle saçlarını sertçe çekiyor derinden derinden nefes alıyordu bir hamleyle yastıkları cekip aldıktan sonra ikiside üst üste yığıldı adem bey lütfen lütfen daha yavaş olun dedi gül gülerek adem tam o anda gülün yan dönmüş başında onun dudaklarıyla kendi dudaklarını birleştiri az önceki sertlikten eser kalmamış şimdi çok daha yumuşak bir şekilde gel gitlerde bulunuyor bazen gülün dudaklarına yapışıyor bazense rastgele öpücükler konduruyordu adem yavaş yavaş gülün kalçalarının üstünde gidip gelirken gülde sanki daha fazla alması mümkünmüş gibi kalçalarını yukarıya doğru kaydırıyor o cilveli gülümsemesini yüzünden eksik etmiyordu adem bey adem bey diye zayıf zayıf inliyordu ARTIK gücüm kalmamıştı kendi zorla topladım ve yatağıma geçtim yapabileceğim bir şey yoktu çaresizdim yarı uyur vaziyette evde yankılanan sesleri dinliyordum adem ayısının homurtuları zavallı karımın inlemeleri ve kıkırdamaları arasında sabaha kadar uyumaya çalıştım biraz daldıktan sonra kalktım tekrar dönüp odaya baktığımda sanki dün gece olan her şey kabusmuş gibi derli topluydu oda zavallı karım gül bir köşeye yatmış uyuyordu
179 notes
·
View notes
Note
Haklısı neler yiyorsun kilo alınca fikir ver de ben de yapayım
şimdii liseden beri zayıflama gayreti içindeyim öncelikle onu söyleyeyim.
hatta burda bi ara zayıflama bloğu açmıştım neyse sildim onu şimdi ara ara tarifler veriyorum detoks suları ile ilgili zaten ama özet geçecek olursam
yeme saatlerin, uyku düzenin sabit olmalı hep. bu önemli uyandıktan hemen sonra kahvaltı oturulmamalı.
dün geceden yaptıysan detoks suyu onu iç, spor sevmiyorsan bile olabildiğince hareket etmeye çalış.
şahsen ben sporu istikrarlı yapamıyorum. kalkıyorum suyumu içiyorum evi topluyorum kedilerle ilgileniyorum vs sonra müzik falan açıp sonra kahvaltıyı hazırlıyorum
1) doyduğunu hissettiğin anda masadaki içeceğe geç çay vs.
2) serpme kahvaltıda ne yediğini anlamazsın
3) ekmek dilimi konusunda kendine keskin sınır koymalısın
nette gördüğün herhangi bi diyet listelerini yapma vücudunu dinle ne istediğine kendin deneme yanılma yoluyla ayarla. yemek konusunda tavsiye veremem.
tatlıyı azalt tatlı yerine alternatif koy tarçınlı meyve işe yarıyor.
yatmadan 4 saat önce herhangi bir şey yemeyi bırak
günde 3 litre su iç su içmeyi asla ihmal etme
detoks suyu tarifine gelirsek,
o an evde hangi ot varsa içine atıyorum ama genel malzemeleriyle
limon, maydonoz, taze nane
buna elma da ekleyebilirsin, salatalık, kabuk tarçın, biberiye, hatta form çayı falan aldıysan içine bi tane koyabilirsin.
sıcak suya yap geceden sabah posasını at
direkt suya kabuk tarçın koyduğumda da çok güzel verim aldım
bu arada sebzelerin yemeyi en sevdiğin pişirme yöntemlerini keşfet. geçen portakallı pırasa yapmıştım mesela. aynı şekilde portakallı kereviz yaptığımda da çok sevdim. karnabahar ve brokoli kızartması mesela. çokta kolay yemek yapma yöntemi. sebzeyi soyup soslayıp fırına atıyosun 30 dakikada banyo falan et sonra fırından çıkar ye yani aslında zamandan da çalmıyo
7 notes
·
View notes
Note
Dün baya bi saçmaladın 3-4 aydır o sunucuda olanlar var bazıları daha yakın hissediyor ve başka sunuculara çağırmaları reklama girmiyor artık sevdiği bi arkadaşını çağırıyor? Sana haber vermelik bi durum yok ortada hatta seni hiç ilgilendirmez devilde de takılırız başka sunucuda da
Dün yanlıs anlasıldığımı ya da anlasılmadığımı düsünüyorum bir kez daha burda acıklamaya calısıcam. Bu konu gruplaşma başlığı altında bi sorun. Sunucu ilk açıldığında numaralar paylasıldı birbirlerine verildi, insanlar tanıstı cünkü güvendi birbirlerine bu okay. wp grupları kuruldu, bu kurulan grup/lar gizliydi, kimse kimseye grupların varlığından bahsetmedi. Hm dedim interesting but still okay. Sonrasında bir kural geldi, reklam yasaktır kuralı. “Kendi sunucuna çağırmak yasaktır” Amacın burda ne olduğu önemsiz, bizimkilerin “istesek adam mı bulamayız bi storye milyon insan gelir” tribini de anlamadım çünkü bu kural gruplaşmayı aza indirmek, önlemek için vardı, zaten sunucuma gelen insanların burdaki birkaç kişiye muhtaç olduğunu düşünmüyorum. Neyse gözlemlerim sonucu insta grupları, wp grupları, farklı sunucular şeklinde bir çok örneğini gördüm duydum, duymadığım neler vardır kim bilir? İstediğiniz kadar sunucuda olun ya da bi tek burda olun fark etmez umrumda da değil kaç yerde takıldığınız nerelerde takıldığınız, bana ne? Daha önceki örneklerden vereyim solid olsun. Bakıyorum hep seslide müzik dinleyen anime izleyen bir güruh var, sonra bir süre yok oluyorlar bunlar. Başka sunucu diye kulağıma çıtlıyor, ha sunucu sahibi de arkadasım bu arada:d istiyorum görmek icin bi giriyorum 1-2 kişi değil sunucudan 10 kişi kaçırılmış. Teki bile bir sunucu daveti aldık biz orda takılıyoruz şu sebepten demedi çünkü senin dediğin gibi kime ne kafasındaydılar. Hainler diye şakayla karışık eleştirdiğimde de bir arkadaşımız sunucudan çıkmıştı onunla anime izlemek/müzik dinlemek istedik cevabı aldım. Simdi demek ki bu arkadas hala dcde takılıyor hala devildeki insanlarla konusuyor ediyor ama çıktığı servere gelmek yerine bütün server baska bir yere habersiz taşınıyor. Bunu normal gören var mı? Bu arada olayın içinde olan kimseyi bireysel olarak suçlamıyorum zaten sürü psikolojisiyle burda bir yanlışlık görmediğinizi biliyorum. Ama farklı şekilde çözülmesi gereken bir sorun(çıkanın neden çıktığını öğrenip bi sorun varsa düzeltmek gibi) olduğunda bu sekilde kural ihlali(sunucuya çağırmak yasaktır) yapıp alternatif cozumler bulmak ve bunun da hardly gruplaşma olması canımı sıkıyor ki canımın da sıkmasını gerektiği bi durum. Kaç kişi tekirin sunucusundan haberdardı dcde? On kişi hariç kimse muhtemelen. Açık açık şöyle şöyle oldu böyle bir çözüm bulduk bunu yapacağız denmedi çünkü direkt gidildi, ek olarak benimle de konuşulmadı, konuşulsa ben dertlerini bilsem çözerdim ki öğrenince çözdüm de? Bu konu kapandı artık ve deşilmesinin de sorun olmadığını düşündüğüm için bu örneği detaylı şekilde veriyorum. Bu konuda zamanında sert uyarı yapmadım, belki de yapmam gerekiyormus anlasılması icin ama bazı seyleri kendinizin anlamasını bekledim. Hatta bi ara tekir “atıyorum sunucumdan herkesi kimse konusmasın benle” tribine girmesinin sebebi de onunla bireysel olarak konusup yaptığının yanlıs hatta kurallara aykırı olduğunu söylememdendi. Neyse bunu görmezden gelmedim ama üstünde de durmadım. Sonrasındaki sunucu muhabbetleri devam etti, normalde olmadığınız yerlere sunucu içinden birinin davetiyle gidip orda takılmaya baslandığını biliyorum, söylenmiyor ama biliyorum. Birisey yazmıstı bunu genelde söylediğimde “sunucunun neden aktif olmadığı belli” ayynen öyle. 1 aktifliği düşürüyor ki benim çok takıldığım bi konu değil aktiflik sabah akşam aksın istemiyorum ama 4-5 kişinin burda tanısıp baska yere tasınmasını taşınmasa bile paylaşımlarını birbirleri arasında yapmasını da istemiyorum. Örneğin bir insta grubu var benim de icinde olduğum(hayret), bu grup sayesinde oradaki insanlar paylasımlarını orda yapıyor fotoğraflarını oraya atıyor gözlemlemek zor değil, olmasaydı devila atacaklardı. Peki neden bu gruplaşmalar var? 1- sunucu cok kalabalık herkes herkesten hoslanmıyor buna tamam, 2- sunucuda bazılarının rahatsız olduğu insanlar var onlarla kavga etmemek olay cıkarmamak hatta direkt rahstsızlığını dile getirmek istemedikleri için kendi kücük grupları içerisinde paylaşım yapıyorlar. Thats not okay. Cünkü rahatsız eden bir sey varsa sunucuda+
10 notes
·
View notes
Note
Merhaba
Şey, ben başıma gelen birşeyi anlatmak istiyorum. Şuan 10.sınıfım ve bu olay yaşandığı sıralarda 5.sınıftım.
Parkta oyun oynuyodum. Karşıma bi amca çıktı ilk fazla umursamadım filan sonra bi anda dedi ki Seni burda biri kaçırsa naparsın bi etrafıma baktım ve dedim ki Bağırırıdım illa ki yardım eden biri olurdu, güldü bu işte bende tabi tanımadığım kişilerle konuşmayı sevmem o yüzden uzaklaştım ordan başka bişeylerle oynamaya başladım, 10 15 dk sonra sanırım tekrar geldi bu yanıma ama nasıl pişkin pişkin gülüyo aklıma geldikçe iğreniyorum, neyse işte geçti bu yine karşıma dedi kaça gidiyosun filan 5.sınıf dedim dedi Tam olgunlaşma yaşın ben anlamadım tabi o zaman bu bi anda göğsüme dokundu tabi ben hemen geri çekilmeye çalıştım ama kolumdan tuttu dedi Bunlar büyicek biliyosun dimi. eminim o an rengim atmıştır. bişey demedim daha çok diyemedim çünkü daha 5.sınıfım ve iyiyi kötüyü ayırt edemiyorum, bilmiyorum neyin iyi neyin kötü olduğunu. hemen çektim kolumu uzaklaştım ordan. o zaman bizim bi kafemiz vardı parkın yakınlarında hemen oraya gittim o zaman da kafe tadilattaydı. bişey diyemiyorum kimseye ben tabi geçtim oturdum bi yere etrafa bakıyorum sadece. Sonra annem çağırdı mutfağa gittim filan sonra geri döndüğümde ne göreyim. O amca, ki dedemlerle aynı yaşta olduğuna yemin edebilirim. Ben görmemezlikten gelerek en uzak yere oturdum bişeylerle uğraşıyorum filan. Sonra annem dedi ki-o zaman kafe tadilatta olduğu için garsonlar yoktu bende zaten alışık olduğum için arada elimden geldiğince yardım ediyodum- şu amcaya bakarmısın ne istiyo, mecbur tamam dedim çünkü kimseye tek kelime bişey diyemiyodum utanıyodum. Ben hızlıca siparişi aldım ama bu şerefsiz nasıl hala pişkin pişkin bakıyo gülerek anlatamam. Korkuyorum tabi ben. Sipariş hazır olunca aldım götürdüm koydum önüne hızlıca ama ellerim titriyo bildiğin. Tam arkamı dönüp gidicekken sarıldı. Dondum kaldım. Hareket edemiyorum bildiğin. Hareketi geçtim nefes bile alamıyorum o derece. Yüzümün bembeyaz olduğuna eminim. O zamana kadar ailem dışında kimseyle sarılmayan bana o gün biri kendi isteğim dışında dokundu ve sarıldı. Gözlerim dolmaya başladı benim anında. Tam bu şerefsiz bırakırken annem gördü. Ama onunda benden bi farkı yok. Yüzü bembeyaz. Gözleri kocaman açılmış şaşkınlıktan. Ben hemen koşarak annemin yanına gittiğimi hatırlıyorum sadece.
Ben özgüvensiz bi çocuktum ki hala öyleyim, içine kapanık, insanlarla kolay kolay diyolağa girmeyen.
Bu olay bildiğiniz tuz biber oldu bunların üstüne. Daha çok içine kapanık biri oldum insanlarla nerdeyse hiç konuşmayan biri oldum.
Kaç yıl geçti üstünden ve benim daha yeni yeni aklıma oturuyo kötü bişey olduğu. İğeniyo insan kendinden sebebsizce, hiçbir suçu olmamasına rağmen.
Benim şuan ki hissettiklerimi o an hissetmem gerekti değil mi? Ama ben şuan hissediyorum. Nedenini bilmiyorum, belki o zaman kötü bişey olduğunu tam bilmediğim içindir emin değilim ama ben o an ki hissetmem gereken duyguları şuan hissediyorum.
Tamam yaşadığım şey günümüzde olan o kadar kötü şeyin yanında bayaa küçük kalabilir kimine göre.
Ama inanın asla öyle değil. Tacizin büyüğü küçüğü olmaz. Olmamalı.
Bunu artık birilerine anlatmak zorundaydım. Çünkü gerçekten dediğim gibi o anın duygularını şuan hissediyorum. O anın duygusu ne diye sorucak olursa, o anın duygusu korku. İnsan o an korkudan başka bişey hissedemiyo çünkü. Çok ağır gelmeye başladı bu olay yavaş yavaş. Nedenini bilmiyorum.
Neyse. Teşekkür ederim bu arada, beni dinlediğin için.. :)
İçinde tutmadığın için ben sana teşekkür ederim. Eğer birilerine anlatmasaydın içinde büyürdü bu ;)
Şimdi sen asla suçlu değilsin, bunu aklından çıkarma. O "adam" suçlu, daha 5.sınıfa giden küçücük çoçuğa bunu yaptığı için. Nerden bilebilirdin ki... Eğer hala aynı yerdeyseniz ailenede anlatmalısın belki annen farkına varmıştır bilmiyorum. Tekrar sana ya da başkalarına yapamasın diye. Yanında olmak gerçekten isterim, her zaman yazabilirsin :)
Eğer olay seni gerçekten hala çok etkiliyorsa psikolojik destekte alabilirsin. Hem başka birinede anlatmış olursun. Dertler paylaştıkça azalır. :)
Sen suçlu değilsin, o sapık suçlu. Bunu asla unutma.
Anlattığın için sana çok teşekkür ederim. İçine kapanmış halini aşarak bunu başarabildin;) Umarım bir daha asla başına gelmez🖤
Ve şeyide söylemek istiyorum, seni asla yargılamam ;)
6 notes
·
View notes
Text
AdrasanOtel - 1
evliliğimizin beşinci yılıydı ve şehirden ve işlerimizden bunalmıştık, ben özel sektörde sense kamuda çalışıyodun. ayrica sen kamudaki kıyafet kurallarından da bunalmıştın, sen mini ve dekolte giyinmeyi seviyodun ve ben de seni bu konuda destekliyodum, arkadaslarının kocaları etek boylarına karışırken, ben sana mini etekler hediye alıyodum, ama bunları sadece tatillerde ve haftasonları giyebiliyodun, ve kamuda calisanlarin giyim kuralları da iyice bunaltmisti seni.
yaz tatiline ikimizde sakin bir yer istiyorduk, sabahtan aksama kadar denize girmek istiyorduk sadece, ve antalya adrasanda bir butik otele rezervasyon yaptık, ve iyice bunaldığımız bir haziran gününde tatil bavullarımızı arabaya geceden koymuştum, sabah erkenden yola cikacaktik.
ertesi sabah ben duştayken sen hazirlanmistin bile, duştan çıkınca karşımdaydın
A :-aşkım nasıl, bu kıyafetimi dün aldım tatil için
S: aşkım süper de, apartmandan bu kıyafetle çıkıp arabaya mı binicen
A : ay aşkım ya, tatilde giymem için cesaretlendiriyosun beni, ama şimdi bu ne diyosun
S: aşkım biliyosun apartmandaki dedikoducu tipleri, yoksa sana çok yakışıyo, benim de hoşuma gidiyor
A : sabahın körü kim görecek aşkım ya, ayr8ca kusura bakma işteyken yeterince kısıtlanıyorum, bu bi hafta özgurce giyinicem
S : tamam aşkım, ok bişi demedim ki, hiç burda apartmanda boyle gormemistim ya, onun icin dedim
A : tamam, o zaman senin aldığın siyah elbiseyi giyeyim, yolda degisirim yine, hadi cabuk giyin sende kocacım, hemen çıkalım, trafige kalmadan gidelim. bikinilerimi giyip denize girmek istiyorum biran önce
sabah yedi gibi hazırdık ve çıktık, asansörde üst komşumuzun üniversiteye giden ogluyla karşılaştık, seni gördüğünde gözleri faltaşı gibi açıldı, ama itanmıştıda
günaydın arzum abla, günaydın selimabi dedi,
asansörün aynasından kaçamak bakıyordu sana, sende farkındaydın ve hoşuna gidiyordu bu, sen konuşmaya cslisiyodun, nasılsın mahircim, dersler nasıl falan soruyodun, mahir de kısa kısa cevaplar veriyodu sana.
sonra birden, bana dönerek
A : kocacım mahirin üniversitesi yolumuzun üstünde değilmiydi, geçerken bırakalım lütfen
dediginde, mahir yok arzumabla siz tatilinize cikiyosunuz oyslanmayin, ben servisle giderim dese de. sen yok mahircim dedin,
arabanın yanına geldigimizde mahir sana kapıyı açtı. sen de teşekkur babında otururken unutamıcağı guzellikte goruntuler verdin cocuga, yan gozle sana bakiyodum arabayi calistirirken, bunlari ysparken o kadar mutluydun ki
mahiri üniversitesine bırakıp yolumuza devam ettik,
S : aşkım naptın oyle arabaya binerken
A : kocama gostereyim dedim
S : guldurme beni, mahir icindi, cocuk nasil baktı, arzuyla
A : mhhhhh evet ama kabul et senin de hosuna gitti kocam
S : evet aşkım itiraf etmek gerekirse evet
güldün, sinra önüme baktın kabarıklığı görünce de evet belli oluyo dedin, bunun üzerine ben de elimi bacaklarının arasına attım, nemlenmişti kilodun
S : aşkım imimiz de zevk aldık, sen teşhiri seviyosun, ben de karımı begenmelerini, bir hafta tatil boyunca serbestsin hiç karışmıcam sana
A : aa bak bunu hatırlatırım sana, pişman olursun sonra
arkana yaslandın, zaten cok az uyumustuk, sen biraz sonra uyumaya başladın, hafif kaykılmıştın, etegin yukari siyrilmisti kulodun gorunuyodu, arada bakiyordum, ve sikim kalkmisti seni iyle gorurce, elimi attım biraz oynadım kilidunun üstünden amınla, kilodundaki nem daha da azdırmıştı beni,ve artık bacaklarin acik kulodun da iyice aciktaydi, sonra bi kamyonun yanindan gecerken soforun baktigini ve seni farkettigini gordum, biraz hızlı gecmeme ragmen yanindan, sana baktim uyumaya devam ediyodun, aklıma bişi geldi, yavaslayarak en sag seride gectim, biraz sonra kamyon yetismis ve yanimdan gecmisti, devam edip kamyonun soluna gectim, kamyon soforuyle ayni hizaya gelip aynı hızla gitmeye basladım, adam farketti ve sana bakiyodu, biiki dakka boyle devam ettikten sonra, elimi tekrar amına attım, kilodunu yana cekerek amını kamyon şöförüne gösterdim, bu oyun cok hosuma gitmusti, parmagim amının içine kaydığında uyandın, bana baktın önce, hoşuna gitmişti, ama sinra sagina baktiginda kamyoncuyu gorunce seni seyrederken, napiyosun aşkım dedin, ben de gaza basıp uzaklaşırken kornayaa bastım, kamyoncunun da kornasini duydugumuzda uzaklasmistik bile
sonra sana olanları anlattım, senin de hoşuna gitmişti, güneş gözlüklerini taktın, aşkım yine yavaşlayıp sağ şeride geçermisin kamyoncuyka arayı açma dediginde oyunun yeniden basladigini anlamistim
2 notes
·
View notes
Text
Evet merhabalar! Mezuna kalmışlığın verdiği yıkıklıkla buradayım. Evet anlatıyorum hikayemi Ben 18 yaşında bir yıkığım. Meslek lise YİH (Yiyecek ve içecek hizmetleri) çıkışlı, halk gözünde 'Aşçı', bir chef yada bir işletme tarafından aslında mutfak faresi sayılan biriyim. Lise hayatımda sadece 3 dönem matematik ve fen görmüş, lise sonda stajda amele gibi çalışan biriyim. okul-staj-sınav 3'lüsü arasında iken ukala ukala 'ben mf den gircem hacettepe hemşirelik yada gazi gıda müh istiyorum aynen knk yok Dershane yada bi kursa gitmicem o kadar ileriki mf'm kendim çalışcam aynen stajda çook yorulsamda okuldaki sınav-ödevler olsada çalışcam kazancam" diye geçinen biriyim. Toplasan doğru dürüst çalışılan gün sayısı 2 ay dahi değildir. Sınav zamanı sınav bana girdi. Ben zaten sonucu beklerken etrafımdakiler "sümeyye akıllı kız tutturur şurayı burayı" açıklandığında da "ya benim istediğim bölüm-üni gelmediği için tekrar gircem sınava" diye yalan söylediğim oysa ki ayt de barajı geçememiş, tyt den 250 civarı alan biriyim. Yaz tatili boyunca gayet relax olmam şaşırtıcıydı çevremdekilere göre ama ben biliyordum böyle olacağını. Sonra bir kişi "ben söylemiştim" deme hakkını kazandı: Babam. Çünkü mf den gireceğimi söylediğim zaman bana "bok kazanırsın" demişti. Ben de hırslı biri değilim ki laf bana dokunsun azimleneyim. Ama sahte mf'çiliğe devam ettim. 3 kruş staj maaşımı kitaplara yatırıyordum ama kitapları çözen sayısı: sıfır. Arkadaşlar arasında mart ayına kadar 'yaparız knk geçen sene şu yapmış bu yapmış biz mi yapamicaz' diye muhabetteler döner fakat okulda hiç çalışmaz artık mayısa gelince 'olmicak galiba' dediğimiz, öyle ki ders çalışcaz diyip tenefüsler ve boş derslerde netflixten dizi izleyen biriydik. Öyle ki sonradan iyice götü başı dağıttık. Neyse gelelim şu ana; alamancı teyzem ve dayım kahramanlık yapıp dershane paramı karşıladılar ve dershaneye yazıldım (ki zaten yazılcaktım ödemeseler de -enrivakilerden nefret ederim-) şimdi ekimde dershanem başlayacak. Ailem ödediğinde yine zan altında olacaktım elbet ama alamancıların ödemesi beni iyice köşeye sıkıştırdı. Yani sike sike 4 senelik üni kazanmalıyım. Bi de şey dilim sütten yandı haliylen ea olmaya karar verdim aljsaöklwkss Dershanemin başlamasına 1 ay var 1 ay içinde deneme paragraf vs. çözerek bir kaç adım atmaya başladım. Bundan sonraki adımlarımı sadece sınav değil her anlamda olan biteni burda paylaşacağım. Bu arada bi planlayıcı aldım yksye girecek herkese tavsiye ederim linkini aşağı bırakıyorum oradan satın alabilirsiniz tanıtım videosunun da linkini bırakıyorum. Şimdi beni tanıdınız görüşmek üzere. Ben giyiom hoçça galın.
youtube
#hayat#yks#azim#hırs#çalışmak#bir gencin dıramı#hayatın zorlukları#tanışma#konuşma#meb#mebin amk#merhabalar#hayatın amk#ben elit bayburtlu#love me pls#ı love me#soru#sorun#aile#iş#staj#okul#neyse bu kadar yeter amk
1 note
·
View note
Text
Anonimden yazan bir arkadaşımızın anlattığı, yürek burkan bir anıyı paylaşıyorum sizlerle.
okuldayım. hoca gelmemiş, ders düşmüş. aylardır yanımda oturan çocukla kantine kahve içmeye iniyoruz. 3 ü bir aradaları plastik bardağa boşaltıyoruz. bildiğin öğrenci muhabbeti dönüyor. finaller geldi, şenlikler başlıyor şurda şu var.. konuşurken benden 5 yaş büyük olduğunu öğreniyorum. aylardır benden 5 yaş büyük adamla aynı sınıfta mıyım ben diyorum. şaşırıyorum. 'gazi üniversitesinden geldim ben 4 yılda sınıf geçemedim atıldım' diyor. +aa diyorum neden çok mu zordu ehehe . anlatmaya başlıyor, başlıyoruz. ders arasına yarım saat var... ankara anadolu lisesinden mezunum ben diyor. liseden 1. değil ama dereceli mezun oldum. herkesin derece beklediği adamdım. diyor. sınava 1 ay kala 3 yıldır lisede beraber olduğum sevgilim öldü diyor. pat diye söylüyor şaşırıyorum. rahata bak. sınava girme dedi annem babam. yurtdışına git bile dediler. ama girdim ben diyor. kaç puan aldım bilmiyorum, tercihlerimi annemle babam yaptı bana gazi iibf nin yerini gösterdiler sadece.. burda tıkanıyorum ben. ters gidecek bir şeyler hissediyorum. aylarca reddettim. mayıs ta öldü betül ekim de gittim mezarının başına, ailesinin yanına. mezarına gitmek betül ün öldüğünü kabul etmekti diyor. aylar sonra ağladım ölümüne, ne kadar kaldım orda bilmiyorum. ordan bi adam oğlum diye yanıma geldi irkilip kaçtım. 5 yıl oldu daha da gitmedim ayak basmadım oraya diyor. sonrasını hatırlamıyorum pek anlatılanlardan kafamda canlanıyor; haftalarca eve uğramamaşım nerde olduğumu ben de hatırlamıyorum. arada bir iyiyim diye telefon ediyordum ama diyor. bir gün beni lise nin bahçesinde buluyorlar alıp eve getiriyorlar diyor. kendimi bir daha asla bulunmayacak bir yerlerde kaybetmiş gibi. kararsız. bu sefer aylarca evden çıkmama süresi başlıyor diyor. 70 kiloydum odama girdiğimde tam 110 la çıktım diyor. perdeler kapalı. doktorla ilaç vermiş, farkında olmadan içiyorum bir şeyler. uyumak. ama hep aynı rüyayı görmek. o kötü diyor. diye anlatıyor. sonra yurtdışına yolladılar beni. grafik tasarımı programı okumaya başladım diyor. 2 yıla yakın kaldım. 3.5 yıl oldu şey olalı.. en başında ne rahattı söylerken, şimdi yapamıyor. 'eee' diyorum dakikalardır susmuşum farkında değilim. sen hiç gözyaşı dökmeden ağlayan insan gördün mü ben gördüm. sicim gibi yaşlar iniyordu gözünden. okul hak getire. 4 yılda 4 kere gitmişliğim var diyor. benim yerime kim kayıt yeniledi bilmiyorum. tekrar sınava girdim buraya geldim işte 4 yıl sonra. şimdi bir şirketin grafik tasarım işini yapıyorum. okul parası çıkıyor. tek başıma yaşıyorum diyor. sonra duraklıyor aslında tek başıma da değilim diye mırıldanıyor. neyse bir yerden tutunmak gerekiyormuş, insanoğlu nankör azaltıp acısını yaşamaya devam ediyor işte diyor. sonra çizdiği bir resmi gösteriyor. bir kız. nasıl güzel mi diyor. 'güzel diyorum, dünyanın en güzel kızı' bazen artık yüzünü hatırlayamıyorum biliyor musun diyor. insanoğlu harbi nankör diye kendine sinirleniyor. konuşamıyorum. acının azalmış hali bu mu diyemiyorum. çıldırdım bir ara bildiğin diyor. dünyada en sevdiğin insan, en güzel yüz, beden, toprak altında çürüyor diyor. kaç kere gidip kazmak istedim diyor. tahammül edemezsin bu düşünceyle yaşanmaz diyor. yaşayamadım zaten diyor. ürperiyorum. inanamazsın. bitmeyen bir şey yok her şey azalıyor zamanla diyor. ama 70 yaşıma geldiğimde hala 17 yaşındaki bir kızın hayaliyle yaşayacağım diyor. burdan sonrası da bende flulaşıyor. gözlerimden deli gibi gözyaşı iniyor. tişörtüm ıslanmış gözyaşından. diğer arkadaşlarım geliyor. ders arası olmuş birden duyuyorum sesleri. şaşırıyorlar beni bi erkekle karşılıklı ağlarken görünce. dışarı çıkıyoruz. kısaca anlatabildiğim kadar anlatıyorum hikayeyi. biri hemen sevgilisi arıyor. diğeri çıkarıp bir sigara yakıyor. hayat devam ediyor.. inancım sorgulanabilir, ama o gece tanımadığım bir kız için dua ediyorum ben de..
11K notes
·
View notes
Text
evet bu günü yazıcağım şimdi yazarken aslında kelimelere dikkat etmek istiyorum ama bi yandan da uğraşmak zor geliyor herneyse şimdi başlayalım bu gün sabah coğrafya sınavı vardı ama olmadık zerrin hoca geldi napıyorsunuz falan sınav çalışıyoruz dedik hazırmısınız diye sordu ben de hocam işlediğimiz yerlerden hiç çıkmadı hep işlemediğimiz yerler nası hazırlanalım dedim 20 dakika sonra geldi işte sınavınızı erteledim dedi sdbıgkjh neyse 2. saat coğrafya sınavı olmadık 3. saat tmba sınavımız vardı ona girdik kopya çektik ama neyse zaten hoca kendisi dedi zor olmuş diye hatta cevapları bile söyledi fdbvnkjvs neyse 4. saat edebiyat işledik aslında ingilizceydi ama ceycey yoktu MUN daydılar demir ve esma da yoktu neyse 5. ders de felsefe sınavına girdik öyle yani o sınavdan da 100 alıcam inş yine hepsi doğru gibi gibi neyse öyle işte biz yemeğe indik sonra elifle birlikte sonra ahmet ömer geldiler biz gittik oturduk sabiha da geldi işte nehirle bihter başka yere geçti ve BERKE GELMEDİ İNANABİLİYORMUSUNUZ ÖZGE HOCA SORDU İŞTE DEDİ Kİ HOCAM ŞURDA KÖŞEDEYİZ BURASI BOŞ GELİYOR DEDİ AHMET O AN ÖYLE Bİ SÖVDÜ Kİ AMA HAKLI YANİ ŞİMDİ BURDA YAZAMAM ASLINDA YAZIYIM OLAY ŞU biz berke ahmet ömer elif ve ben şeklinde takılıyoruz dönem başından beri 1. dönem başı bu arada neyse bu 2. dönemden sonra berke bi zeynep ve melisle çok sıkı olmaya başladı tamam bişey demiyorum tabi olabilir onlar da arkadaşı onlar da arkadaşımız ama ne biliyim yanımıza gelmemeye falan başladı hatta doğum günümde ağlamıştım o yüzden bu gün de ağladım da neyse yeri gelince anlatıcam sdvkjnfkhv işte zeuneple melisle bu kadar samimi olmayı bıraktı sonra bu 19 mayıs provaları falan vals dansında berke nehirle yapıcaktı o zamandan beri bizden bi uzaklaştı zaten bu sefer de bihter ve nehirle bayağı samimi olmaya başladı işte bu gün de yemekte yanımıza gelmeyince dün de hatta şey oldu elif yanımdaydı berkeye satıcı dedi nehir de sizi satıyor beni değil dedi elif de bizi de seninle satıyor ama dedi hatta ama duymadı neyse öyle geçti tde dersinde kitap okıycaktık benim vardı berkenin yoktu o da önümdeydi dedi ki ben senle okıyım bende bişey demedim neyse benle okudu ya nehir bi sinir oldu sanırım sonra tenefüs oldu berke beni ıslattı su şişesiyle bende nehirin suyu vardı orda onu aldım sonra dedim ki içimden kıza bişey demedim şimdi bişey der bırakıyım sonra işte elimde gördü bende tam bırakıyordum o benim suyum mu dedi bende evet dedim ellemeyin benim suyumu ya yaptı göz devirerek amq çocuğu ben zaten bırakıyorum bi kes sesini demi neyse bıraktım ama çok sinirlenmiştim neyse derse girdik berke bana bişey attı ne attı görmedim ama zaten sinirliyim orda ağlamaya başladım melisle nehir sarılıyordu melis ağlıyo dedi nehir de aman banane dercesine bi haraket yaptı ben iyice sinir oldum ve gittim yani ağlamaya başladım sonra orda özge hoca gördü ben çıkmak istedim izin verdi neyseki çıktım etüt odasına gittim elif geldi sonra işte konuştuk sonra aslıhan hoca gördü gelicem dedi o geldi son 20 dk kala falan biz onunla konuşmaya başladık baya konuştuk işte zerrin hoca geldi sonra yarın nehirle konuşsam mı acaba ya ya da pazartesi konışıyım of bilmiyorum ya mal mal şeyler gerçekten yaptığı çok yanlış bence neyse şimdi 4 yapraklı yonca grubunu açtım of of ne liseymiş arkadaş yarın da mat sınavı var zaten gidiyim de çalışıyım biraz neyse başka bişeyler olursa yine yazarım bb
0 notes
Text
Selam abi
ne var ne yok
hast du lust zu reden?
ohne mich zu verurteilen
mir nur zuzuhören, ohne etwas zu sagen
mich als Individuum und Frau wahrnehmen und so akzeptieren wie ich bin
nein?
egal, nicht schlimm
dann tweete ich einfach
weißt du noch, als ich gesagt habe dass wir uns bestimmt auseinanderleben und du blöd gelacht hattest
schau, was aus uns geworden ist
ich hatte recht
weißt du noch, als wir nachts stundenlang geredet haben
bzw ich dich vollgelabert habe und ein Gespräch mit dir starten wollte
aber du abgelenkt warst und stattdessen bjk maçı gesuchtet hast
sahi noldu o maçların sonucu
seni mutlu ettiler mi, benim edebildiğim kadar ?
yıllar öne Quaresma hayranıydın
bi anda Q7 yazıyordun hertarafa
Kağıda deftere duvara
dedim acaba kim bu, abim bu kadar seviyorsa önemli biri diye düşündüm
çocuk aklı işte :)
baktım sordum ve futbolcu olduğunu bulmuştum
Sen seviyorsun diye bende sevmiştim
seninle konuşacak konum olsun diye, hakkında bilgi toplamıştım
ama nedense beni pek ciddiye almamıştın, heralde gülüp geçmiştin
olsun, ben seni de quaresmayı da sevmiştim
sen beni hiç sevmesen de, ben senin sevdiklerini bile sevmiştim
o gün bu gün
ben maçla futbolla ilgisi olmayan genç kız
Beşiktaş hayranıyım
tanımam etmem
oyuncularını bilmem
ama renklerini bayrağını gördüm mü, içimde bişeyler kıpır kıpır olur
gözümün önüne 7 yaşındaki kuzey gelir, abisinin gözlerinin içine “beni sev” diye bakan
o küçük kız çoçuğu şimdi büyüdü abi
senin sevgisizliğinle büyüdü
senin eleştirmelerinle
hor görmelerinle
üzdüğünde akıttığı gözyaşlarıyla büyüdü
Senin yokluğunla büyüdü
çok kez düştü, ama kalkmasını bildi
hem de tek başına
ağabeyi olmadan
sensiz
büyüyen kız çocuğu userin bile oldu biliyormusun abi
burda gece yarısı düşündüklerini ve hissettiklerini paylaşıyor
insanlar da okuyor
işleri güçleri yok demek ki, aynı benim gibi evet
haklısın abi, dünyalık şeyler bunlar
evet abi, uzak durmak lazım doğru diyorsun
hayatımda biri mi ?
yok abi kim olsun, zaten senden öğrendiğim gibi
sevgili işlerine hiç girmedim
biliyosun seni hep örnek aldım
sana layık bir kardeş olmaktı hayalim hep
adım çıksaydı, cumaları nasıl kıldıracaktın cemaatin önünde
hep dikkat ettim
yürümeme, konuşmama, giyinmeme, hatta sokak ortasında gülmeme bile dikkat ettim
senin yüzünü kara çıkarmamak için, çok şeyden vaz geçtim ben
ama sen hiç birini görmedin be abi
ya görmedin yada gerçekten görmek istemedin
ne yaparsam yapayım, sen hep yapmadığımı gördün
ama abi
şimdi şunu da eklemek isterim
zaten istesem de, kolay kolay yanlış yollara sapamazdım bu küçük şehirde
herkes birbirini tanıyor ediyor burada, bilirsin
herkes az çok senin kız kardeşin olduğumu biliyor
teyzeler, arkadaşların, sana enes abi diyen yaşıtlarım
çay ocağındaki sakallı amcalar bile biliyordur muhtemelen
yani senin sayende, beni de biliyorlardı
saygı duyuyorlardı heralde
yoksa neden durup dururken hürmet edip konuştuklarına dikkat ettiler ki
hele ki gençler abi :)
bi bilsen
kimse bakmadı yan gözle
çünkü sen vardın
senin sayende, ben hep koruyucu bi meleğe sahiptim sanki
kimse yaklaşmadı
Duyduğuma göre merak edenler olmuş ama pek de bi soran olmadı
seni seviyorlar ya, ondandır heralde
abileriymişsin
sahi, nasıl kazandın o kadar insanın kalbini ?
onların seni sevdiği gibi sevdin mi onları?
yok abi valla nolsun işte
gönlüm boş, olsa da söylemem zaten sana
sen nezaman dinledin ki beni
duygularımı nezaman umursadın ki
hep mi ?
güldürdün abi, Allah da seni güldürsün
sen hep gül
neden mi kimse yok
e sen öğrettin ya abi
sevgisizliğe inandırdın sen beni
seni suçlamak da istemiyorum sürekli
ama bi erkeğin sevgisine inanmamayı öğrendim sayende
dedim, insanın öz abisi bile sevemiyorsa
elin oğlu nasıl sevsin
saçma geldi bu düşünce yıllarca
sanırım hâla böyle düşünüyor kardeşin
bu yüzden kendini yalnızlığa hapseden bir kız oldu
kim uğradıysa gönül kapıma, üzerine kapatmam yetmezmiş gibi
bir de kilitledim kaç defa o kapıyı
arada açar gibi olsam da, o kapı hep kapalı kaldı
bazı günler
Hatta şaşırıcaksın belki
ama aylar
açılıp rüzgar girdi içeri
üşüdü kardeşin
cereyanda kaldı biraz
ama iyileşti sonra
bilirsin, annemiz biraz hassas
kapı pencere açık oldu mu, hemen boyunu tutuluyor
hastalanıyor
o yüzden kapalı tutmakta fayda var
onu da ondan öğrendim
oda kapılarını kapatır bana, bilirsin
o kapısını sadece sana açar
ben öyle biliyorum
sen ne düşünüyorsun peki?
biliyormusun
bugün burada tweeten edecem diye, çamaşırları katlamayı unutmuşum
sonuç yine hüsran, biraz kızdı bizimki tabi
hemen aklıma sen geldin, sen bişeyi yapmasaydın, sana kızmazdı muhtemelen
bilirsin, ilk göz ağrılar başka oluyormuş hep
heralde o yüzden
haklısın abi, dediği an kalkıp halletmeliydim
bi dahaki sefer dikkat ederim
hatta annem demeden yaparım
o dışarda olduğu vakit
evi yalayıp süpürürüm, belki az da olsa gözüne girerim
teşekkür ederim abi
beni dinlediğin için
şimdi uyumalıyım, seneye baharda belki görüşürüz
0 notes
Photo
Maviliğime mektup 48… Sevgili Hazretleri… Güzel yanım, huyum, zirvem… Seni sevmek başlı başına özel bir yetenek bence. Bu yetenek senden sırayet eden bir gen belki de… Hani biz seninle BİR'iz ya? O işte… Özüm… Saat 23:11 Sana seni sevmenin nasıl birşey olduğunu anlatayım günüm, güneşim, gün eşim… Ömrümden bir 24 saat daha gidiyor az sonra. İçine sığdığın 86400 saniye daha geride kalıyor yolun yarısına adım adım yaklaşırken… Her gün 86400 kez düştüğün kirpiklerim terledi, saç dilerim biraz daha küheylan şahlanışı gibi hınca hınç huzurlu şimdi… Ki parmak uçlarım seni anlatacak herhangi bir harfe boyun eğercesine koşar gibi. Çay soğudu bak… Güzel Maviliğim… O kadar güçsüzüm ki, sana herhangi bir beyit'ten senli örnek verecek olsam çaresizim ; çünkü sesim bile çıkmıyor. Saat 23:40… Uyusam mı bilmiyorum… Uyanmaktan korkmasam uyanmadan yüz yıl uyurum sanki ve ağaçlar, evler, kuşlar bile uykuya dalar az ötelerde az sonra. Bir lokma alabilir miyim uykundan? Bu sıralar bir garip, bir tuhaf, bir huysuzum ki sorma… Sana söyleyemediklerimi bak gaybına söylüyorum içinden konuşma bence, ayıptır ardımdan konuşman. Bu yeryüzü tamam ; bu gökyüzü iyi - güzel : amenna… Ya sen? Nasılsın? Bu arada, her işte bir hayır vardır bu doğru ; bunları geçmeyelim ancak ben bıktım artık hayırdan şer, şer'den hayır damıtmaktan. Misal, şimdi yanyana uyumak da vardı. Uyumamakta hayır var da, uyumakta ne mahsur var ki? Bir güzel olsak ya seninle.. Bu anlaşmazlıklar niye sence?.. Secdelere küs alnımda bir kara, bir kara… Yani şimdi biz seninle kalksak gitsek ya bütün mahallenin zillerine basıp basıp kaçsak, nefes nefese kalsak koşarak ve bir an dursak, hızlı hızlı nefes alırken gözgöze gelsek, ben o an içimden ; “öyle güzel ki az önce yanımda geçirdiğin saniye, içinde ki dakika, içinde ki saat, içinde ki gün, hafta, ay, yıl, asır… Öyle güzel ki… Ve güzel olan herhangi bir şey gibi bu anlar da bitmeyesice olsa…” diye iç geçirsem… Belki Abant olur, belki Porsuğun kenarı ama illa bir yer olur bir bayram namazı sonrası ben anlatsam sen anlasan, beraberce ağlasak… Ya da sadece sen anlasan, ben öylece yansam… Ağlamak anlamaktır aslında. Birlikte ağlasak mı acaba…? Biliyor musun herhangi bir alengirli sevginin dibiyim gibi ; uykundan bir damla, saçının terinden bir damla… Seni sevmek eşittir huzura eş, seni sevmek başlı başına önemli meziyet. Sevgili Sözüm, Özüm… Şimdi biz seninle denk düşsek aynı güneşin altında ki saçakların gölgesinde ve sen kafam karışık giyip gitsen, benim ilk ekmek soran Ermiş ile aramda geçecek diyalog şöyle olur muhtemelen ; - Gitti… - Sen ne yaptın? - Hiçbir şey… - Nasıl hiçbir şey? - Öyle işte, hiçbir şey yapmadım. Gitti. Ağladım sadece, öylece içli içli ağladım. Önce gözlerimle ağladım, sonra tüm vücudumla sarsıla sarsıla ağladım. - O ne yaptı peki? - Bana mı ? - Sana, kendisine…Neden gitti yani? - Bilmem… Kafası karışık mış… Kendini iyi hissetmiyor muş… Gitmesi gerekiyor muş… Öyle işte… - Sevmiyor muymuş seni ? - Seviyor muş aslında… Ama kafası karışık mış işte. - Tutsaydın ellerinden, bırakmasaydın. Gözlerini gözlerinden kaçırmasına izin vermeseydin? Neden bıraktın.? O zaman gidemezdi belki? - Denedim. Ama beceremedim, gücüm yetmedi. - Ama böyle de olmaz. Gidelim hadi… - Nereye? - Gidelim. Sevenin üzülmeyeceği bir yere… - Ben de üzmüş olabilirim belki… Saçını tararken canını acıtmışımdır, gözüne toz kaçtığında çıkarırken gözüm kamaşıp fazla üflemişimdir belki. Bilmiyorum… - Olsun, gidelim biz. Kimsenin kimseyi üzmediği, sözün öz olduğu bir yere gidelim. - Var mı öyle bir yer? - Var. Ama uzak biraz, dönüşü de olmaz ama… - İsterdim. Ama gelemem. - Neden? - Beklemem lazım. - Onu mu? - Evet onu. Beklemem lazım, belki gelir. - Gelir mi? - Bilmem. Umut işte. Belki gelir, belki umudumu kesmediğimi, ağlamanın vazgeçmek olmadığını, eğer dönerse yaralarını iyi edebileceğimi hisseder ve gelir.. Yalnız kalınca içi acır belki onun da. Eksikliğimi hisseder belki. Ensesine dokunmamı, saçlarını okşamamı falan ister belki. Bilmiyorum işte, belki diyorum. İhtimal. Belki kendi gelir, belki bana gel der. Benim beklemem lazım. - Ya gelmezse? Ya gel demezse? - Olsun. Beklerim ben. Usul usul ses çıkarmadan, sadece yağmurlu havalarda ağlayarak beklerim ama yine beklerim. Hem ya gelirse? - Haklısın. O zaman gelmiyorsun benimle? - Hayır… - Hoşçakal o zaman… - Bakalım… Tastamam böyle bir diyalog olur.. Benim gözde güzide Sevdiğim… Çayım bitti, yenisini doldurdum. Soğumuş, ısıttım ve biliyor musun öylece durup demliğin kapağının fokurdayan suyun kuvvetiyle titremesini izlerken sana titreyişimi sığdırdım demliğin kapağı arasına… Sonra dedim “her neyse…” Beni biliyorsun, ağlamaktan usanmış iki gözü olan Sen'den ibaret BEN'im… Sence sızısı olur mu gözyaşının ? Oluyor… Böyle tadı tuzu yüzünü sancıtır gibi… Ve sana bir sır vereyim mi? Bu hayatta ağlamaktan benim kadar nefret eden bir insan daha yoktur. 9 yaşımdayım, sabah 5-6 civarı. Dedem bisiklete binmiş, mahallenin yokuşundan çıkıyor. Ekmek almaya gidiyor efendimiz. Sulu kar yağıyor, hava buz gibi… Ben ilkokul 3'e gidiyorum Köprübaşı ilkokulunda. Simit tablam alüminyum, havanın etkisi resmen işlemiş simit tablama… Ayağımda siyah lastikler, uçları yırtık ama babam naylon iple uçlarını içine muşamba koyup dikmiş. Biraz tamir etmiş işte canını sevdiğim güzel kalpli idolüm… Elimde eldiven yerine çorap, ellerim soğuğun etkisinden metal simit tablama yapışıyor ve evden çıktığım daha birkaç dakika olmuş. Pantolonum kısa geliyor biraz, ayak bileklerim açık kalmış. Ama şimdi moda o tip pantolonlar. Burnum, kulaklarım buzhane de dondurulmuş gibi donmuş. Biliyor musun “Islak karın sancısı” diye kitap yazsam, o soğuğu yine de anlatamam sana. Neyse, planım her sabah olduğu gibi simit fırınına sabah 7'de ulaşıp erkenden simit alabilmek için fırına ulaşan ilk simitçi olmak. Çünkü ilk alan olunca fırının yakınında ki zengin mahallesinde ki binalarda hemen bitiyor simit. Böylece bir tabla bitirip okul vakti gelmeden ikinci tablayı da alıp satabilirim. Bir de orada ki binalar hep yüksek bina, bağırınca ses yankı yapıyor ve yüksek sesle bağırmaya gerek kalmıyor. Boğazım ağrımıyor, çok yorulmuyorum kısacası… İşte ilk simitleri ben alırsam, erken biter ve ikinciye gider tekrar alırım öğlene kadar onları da bitirip okula gidebilirim. Bir seferde 10 simit taşıyabiiyorum, iki sefer de 20 simit satmak , havalara uçmak demek benim için… Mahallenin yokuşundan çıkarken dikenliklerin ardında çimenliğe çökmüş çöpü karıştıran köpekleri gördüm. Olduğum yerde durdum, geri dönemiyorum, ileri de gidemiyorum. Öylece kaldım. Simit tablamı tuttum iki elimle, öylece bekledim bi süre birisi gelir onunla beraber geçerim düşüncesiyle. Yerden çakıl taşları alıp yeleğimin cebine doldurdum önce montumu açıp, sınıf arkadaşım Ferdi'nin annesinin artık Ferdi'ye olmadığı için bana verdiği, ama bana da kolları kısa gelen montumun ceplerini de taş doldurdum… Artık cesaretliyim. Birkaç adım attım ve orada ki köpekler hemen ayağa kalktılar. Bağırsam mı acaba diye düşündüm, bağıramadım.. Bağırırsam saldırırlar belki diye.. Bağırmadım korkudan. Fikrim… Bir anda ne oldu biliyor musun? Dedemi gördüm… Bisikletle geliyor. Öyle bir sevindim ki, o an birisi gelip bana ayakkabı alıp giydirse, birisi mont giydirse, birisi bir seferde 100 simit alsa benden, o kadar sevinmezdim… Ciddiyim o an yaşadığım sevincin tarifi yok. Yanıma kadar geldi dedem. Ellerim, yüzüm, ayaklarım buz tutmuş orada birkaç dakika da. Simit fırınına da geç kaldım zaten. Dedem geldi yanıma ve ben içimden diyorum ki ; “Dedem büyük, o korkmaz köpeklerden. Şimdi kovar köpekleri, ben de bisikletin arkasına binerim, Dedem beni Devoğlu-Çark Caddesi dolmuşlarının kalktığı durağa bırakır.” Biraz da burnum akıyor tabi… Kolları kısa gelen montumun kolları ile bazen de avuçlarımın içiyle, elimin tersiyle burnumu siliyorum ; parmaklarım donmuş. Dedemin yanıma gelir gelmez ilk söylediği şey ; “ Neye gezirsen la burda hayvan oğli hayvan, itin döli.”…. İçimde ki o heyecanın tamamı kayboldu. Ve sana yemin ederim o an o köpeklerin orada olması umrumda bile olmayıp yürümeye başladım Dedeme “Simite gidirem,köpekleri gördüm durdum ısırırlar diye.” dedikten hemen sonra. Bu cesaretim fazla sürmedi ama, köpekler saldırdı. Kaçabilecek alan da yok. Düştüm ben dikenliğin üstüne. Köpek ısırmıyor ama bana doğru dişlerini çıkarmış hırlıyor ve yaşadığım korku tarif edilemez. Dedeme baktım bi an… Bisikletin üstünde öylece duruyor kendini korumak için. Sonra bisikleti köpeklerin üstüne sürdü, taş attı ve gitti köpekler. Bisikletine binip geldi benim düştüğüm dikenlerin önüne. Üzerim sırıl sıklam, ellerim ayaklarım buz tutmuş. İndi bisikletten küfürler ederek, elinde ki file lastiğiyle vurdu bana. Ayağıma bi de yüzüme denk geldi. Vücud Islak olunca o lastiğin verdiği sancı en az milyon kat artıyordur herhalde… Ben köpekleri saldırtmışım. Öyle dedi. Suçlu benim… Üstüm ıpıslak, her yanım donmuş. O lastiğin canımı nasıl yaktığını bilemezsin. Bak yemin ederim, o anın bir saniyesi bile hayatım boyunca aklımdan hiç gitmedi. Ellerime, kalçama dikenler batmış hep, zor kalktım oradan. Tabi dedem bindi bisikletine gitti. İçli İçli ağlaya ağlaya çıktım yokuşu. Seyran yenge vardı bizim uzaktan akraba komşu, o gördü beni yokuşun başında. Halk ekmek satılırdı mahallenin aşağısında, ucuz diye herkes oradan alırdı ekmeği sabahın ilk saatlerinde. Oraya gidiyormuş Seyran yenge de. Ne oldu dedi, anlattım. Bir dolu beddua etti dedeme. Ama ben içimin dopdolu şekilde ah etmesini dile dökemedim. Elimden tuttu, yolun karşısına geçirdi beni. Gittim fırına üşüye üşüye. Üzerim sırıl sıklam. Fırıncı yaşar abi beni fırının yanına oturttu, alev rüzgarıyla üzerimi kuruttu uğraşarak. Çay verdi bana, simit verdi sıcacık. Pantolonum, montum, yeleğim hepsi kurudu. Yaşar abi çok iyi adamdı, çok seviyordum onu. Şimdilerde ayakkabı satıyor Aziziye camisinin orada ki simit fırınının yerinde, çok yaşlanmış, baya da kilo almış. Arefe günü iftar yaptık birlikte Ülkü Ocağında. Bana çok doyumsuz bir huzur verdi Allah razı olsun. Her neyse, ben o gün simitleri aldım, hiç bağıramadım. Zaten yüksek binalarda hiç satılmadı simit. Benden önce simit alan simitçi satmış oradan geçerken ondan almışlar. Sulu kar vardı, montumu serdim simitlerin üstüne, kısa geldi, bazıları ıslandı satamadım … 10 simitten 6 tane kaldı, gittim kahvehaneye. Sulu karın ardından sert yağmur başladı. Öğleden sonra okul var ve ben yol parası kadar simiti ancak satmışım 20 simit satarım diye düşlerken. Ayaklarım ıpıslak, donmuş. Ellerim buz gibi donmuş simit tablamı tutamıyorum elimde eldiven niyetine giydiğim çoraplar da ıslak… Elim sanki metalden olan simit tablama yapışır gibi oluyor soğuktan. İnan bana, bir an bütün Dünyanın en güçlü, en cesur, en zengin insanı niye ben değilim ; niye hemen şimdi güneş çıkmıyor ve benim hemen şu an güneşi çıkaracak gücüm niye yok, bu yağmuru durduracak gücüm niye yok diye hayıflandım içli içli. Gözlerim dolu, ellerim ayaklarım buz gibi… Gittim Özkan abinin “Garaj Kıraathanesi” isimli kahvesine… Cam da bir yazı : “Seyyar satıcı giremez.” Ben kendimce uyanığım ya hani? Dedim oralet içicem desem kahvenin önünde ki masada oturmama izin verir kahveci. Simit tablamı masanın üstüne koyup içeri girdim, oralet istedim ; soba var kahvenin ortasında tüm hırsıyla yanıyor. 10 kuruş bir oralet. 1 simit de o kadar zaten. Sabah ki dayak, ıslanmak, üşümek, korku, simitlerimin ıslanması, saat neredeyse öğlen olduğu halde benim henüz 4 simit satmış olup birinin parasını da oralete verecek olmam ve kahvede ki bazı insanların bana acıyarak bakması… Birkaç saat içinde hepsi üst üste . Aldım oraleti, 5 tane de şeker aldım kahvecinin kızgın bakışları arasında. Dışarı doğru çıkarken önce bir elimle, sonra diğeriyle bardağı tutarak ellerimi ısıttım, masaya koydum bardağı dışarı çıkınca, ellerimi ısıtıp ısıtıp dudağıma yanağıma sürdüm yüzümü de biraz ısıttım. Biraz açım… Oraletle birlikte bir simit yiyeyim dedim, en ıslak olanını seçtim “nasıl olsa ağzımda ıslanacak” diyerek kendimi ikna edip… Islak simit yedin mi hiç? Hiç tadı yok… Yedim onu, oraleti de içtim… Üşüdüm, pantolon kısa geldiği için açıkta kalan ayak bileklerim iyice dondu… Ayaklarım sandalye de otururken yere değmiyor ve bir defasında fırıncı yaşar abi şöyle demişti ; “eğer sandalye de otururken ayakların yere değiyorsa büyüdün demektir.” Ayaklarım yere değsin diye sandalyenin ucuna oturdum, yine de yetişmedi ayaklarım. Değmedi yere. Büyümemişim daha… İyice üşüyünce çaresiz içeri girdim tuvalete gidicem bahanesiyle… Sobanın yanından yavaş geçip tuvalete gittim, bekledim biraz tuvalette, sonra geri dönerken de aynı şekilde yavaşça geçtim sobanın yanından. En az 10 defa böyle yaptım. En sonunda kahvede bir masada oturan mükemmel kalpli bir abi çağırdı beni… “Simitçi, üşümüşsün. Otur sobanın yanına. “ dedi… Eğer yaşıyorsa Allahım ona asla zor gün göstermesin. Hayatta değilse de zaten o kalbi ile cennettedir. Çok sevindim… Şu an bile hatırlıyorum o anı. Devamında ekledi ;” Simitlerini de getir, dışarıda durmasın. “ Gittim getirdim simit tablamı. Yanıma geldi o abi. Bana oralet söyledi. Bir de simit aldı benden. Islanan simitlerimin hepsini sobanın üstünde kuruttu. Ellerimden çorapları çıkardı, ısıt ellerini dedi. Lastiklerini de çıkar, çoraplarını da kurut dedi… İlk başta çok utandım lastiklerimi çıkarmaya. Çoraplarımın ikisi de başka renkli çorap, uçları yırtık… İkinciye tekrarladı, zaten çok aşırı üşüdüm diye çıkardım lastiklerimi, çoraplarımı da çıkardım. Aldı çoraplarımı sobanın borularına sarıp kuruttu… İçim, gözlerim ışık ışıl… "Bir çocuğun içine dokunmak” deyimi var ya hani ? İşte o abi benim içimde o an pamuk şekeri dağıttı… Isındım iyice, çoraplarım kurudu, lastiklerimin içleri bile kurudu. 5 simitim kaldı, kalktım onları satıp okula gidicem öğleden sonra okul var. Okuldan çıkınca kaymak satmaya gidicem kahvelerde. O gün birkaç saat içinde şöyle birşey oldu adeta ; Sabah köpek korkusu ve dedemin dayağı, üşümek, simitlerimin ıslanması eşittir ölmek. O abinin bana oralet söylemesi, simit alması ve benim terleyene kadar ısınmam eşittir dirilmek. En yalın haliyle böyle açıklanabilir. Sabahki korku ve üşümek başıma ağrı sokmuştur kesin, şu an hatırlamıyorum ama üşümem ve korkum hiç gitmedi aklımdan. 3 numara traşlı yine saçım, biraz uzamış. Saçlarım dümdüz, simit tablamı kafamın üzerinde taşıyorum diye saçımı dümdüz yapmış. Çıktım kahveden, yağmur durmuş… Kaldırımdan, suyun olmadığı yerlerden gittim Yeşilyurt - Hendek arabalarının kalktığı “Eski Garaj” denilen yere. Orada hemen biter çünkü simitler. Yolcu otobüsünün içine çıkınca hemen alıyorlar yolcular. Ve o garajda izbandut gibi bir simitçi mesken edinmiş orayı, kimseyi sokmuyor simit satsın diye. İstisnasız beni her gördüğünde zevk için bile olsa, simitlerim bitmiş bile olsa döven birisi. Sabahki köpek korkusunun gözlerimi doldurmasının bire bir aynısı yine… Gözlerim doldu, ayaklarım oraya gitmek bile istemiyor… Ve ben artık çok güçlü olup o Simitçiyi dövmek istiyorum. Dövmeyi geçtim, artık beni dövemese bana o da yeter… Yine gördü beni. Kafamda simit tablam, simitlerim düşmesin diye koşamıyorum ama hızlı adımlarla Kaldırımdan yürümeye başladım o yetişti bana.. “ Ulan piç, ben sana demedim mi Bidaha girme buraya diye. S.ktir git burdan.” diyip tekme vurdu ayağıma, kalçama. Benim boyum onun beline ancak geliyor… Yeryüzünün delinmesi ne demektir sence? Ya da gökyüzünün yere çakılması? Ben yere düştüm, simitlerim düştü… Ve emin ol yer delindi, gök parçalandı çektiğim acıdan. Çamur, yağmur suyu ve az önce sobanın yanında kuruttuğum üzerim sırıl sıklam yine. Simitlerim her dayak yediğimde olduğu gibi yine çamurlandı, suya düştü… Gözyaşı, yağmur suyu, çamur, simitlerimin suya düşmesi ve çamurlanması, içimin yangısı, içli içli ağlamam, yaşadığım korku… Etrafta ki esnafın camların ardından bakıp karışmaması, kafamı ne yana çevirsem bir dolu umursamaz “büyük”… Simitlerim düşünce o kahvede ki abinin verdiği simit param da düştü suyun içine, kayboldu. Simit tablama koyuyordum her zaman en son sattığım simitin parasını, simit tablama bereket getirsin diye. Simitçi arkadaşım Bekir öyle derdi, ben de öyle yapardım hep. Simit tablam, simitlerim düşünce o da düştü kayboldu. Ve bu simitçi beni ne zaman dövse hep param kayboldu. O tablama koyduğum param her dayak yediğimde kayboldu. Simitlerim ıslandı, çamurlandı ve ben yine birşey yapamadım, simitlerim tamamen su gibi oldu, susamları hep dağıldı. Artık sobada ısıtmak da işe yaramaz. Kaybolan paramı da bulamadım. Çaresizim ama içimden neler diyorum neler. Bir simit parasını da oralete vermiştim. Sadece 3 tane simit parası var ve o da ancak yol parası zaten. Kalktım yerden, avucum soyulmuş, üzerim tamamen su gibi. Ve büyüdüğüm zaman mutlaka bu Simitçiyi dövücem diyorum her dayak yediğim zaman. Sana yemin ederim o gün yaşadığım iç yangısı bambaşkaydı. Ağlamak çare midir bilmem ama insan acımasaydı bilemezdi yüreğinin yerini. Ben yüreğimin yerini o gün daha iyi anladım. Kalktım o suyun içinden, oturdum önünde çöp kovası olan bir bakkalın cips kutusunun üstüne. Bakkalcı da kızdı, kalk ordan dedi… Her yanım ıslak… Ağlamak nedir sorusunun en yalın örneği haldeyim. Simit tablam elimde, yürüyerek okula gittim, öğretmenim Suzan KAYA üstümü görünce eve yolladı. Geldim eve, Annem ağlıyor. Hem de nasıl ağlamak. 9 yaşında bir çocuğun Dünyayı yerinden oynatacak güce sahip olmak istemesi kadar korkutucu birşey olmaz herhalde. Ama yok işte, çok istesem de olmadı o gücüm. Ne oldu Anne dedim… Niye ağladığını demedi, ağlamaya devam etti. Başına eşarbını yazma şeklinde bağlamış. Başı ağrıyınca öyle bağlardı hep… Benden küçük olan ortanca kardeşime sordum, “Dedem dövdü” dedi. Sabah beni mahallenin yokuşunda gören Seyran yenge anneme demiş mahalleye dönünce. “Mustafa dede çocuğu set'in orda dövmüş, üstü ıslanmıştı, gitme simit satmaya dedim dinlemedi ağlayarak gitti” demiş… Annem de gitmiş dedeme, “Baba ne yaptı çocuk sana, niye dövdün” demiş. Dövmüş annemi, çok dövmüş… Ben durur muyum. Aldım elime bisürü taş, gittim bütün camlarını kırdım, evin her camını en az 50 defa kırmışımdır ben toplamda… Ne zaman bizden birini veya beni dövse gidip camlarını kırdım. Şimdi bütün akrabalarım halen daha söyler, “çok dövdü sizi ama senin cam kırmanı birtürlü engelleyemedi” derler… Hani diyorum ya, çok güçlü olmak istedim… Çok güçlü olmak istedim ama hiç olmasa bari dayak yemesem, her fırsatta annemi yada babamı bir şekilde dövmesine engel olabilsem veya o simitçinin beni dövmesine, simitlerimin yere düşmesine, paramın kaybolmasına engel olabilsem de bana yeterdi… Olmadı işte, ben o yaşlarda hiç güçlü olamadım. Ne o Simitçiyi, ne de Dedemi durdurmak mümkün olmadı. Ben camları kırarken Nenem alt katta odunları kömürlüğe diziyor, bağırmaya başladı, “Mustafa koş camları kırıyor.” Ben durur muyum hiç , yakalarsa bayıltana kadar döver. Kaçtım o aşağı inene kadar. Onların evin iki ev yanında inşaatta kalıyorduk, adamın birisi tek katlı gecekondu yapmış, inşaat halindeyken yarım bırakmış imar izni yok diye. Biz de kendimize ev yapana kadar orada kalıyoruz. Sadece duvarlarını yapıp üstüne beton yapmış adam, ne tuvalet ne kapı pencere, ne elektrik ne su hiçbir şey yok. Bildiğin inşaat hali… Babam kış diye camlarına naylon çakmış, battaniye çakmış naylonun üstüne, soğuk geçirmesin diye. Kaçtım oraya ben, dedem geldi peşimden… Annem dedemin önüne geçti, ben inşaatın arka camından atlayıp kaçacaktım aslında ama annemi yine döver diye kaçmadım, geldi yanıma, elinde şemsiye var, vurmaya başladı bana. Düşmanına bile öyle vurmaz eminim. Annem vurma diyip engel olmaya çalıştıkça ona da vurdu… Ona vurdukça ben engel olmaya çalıştım, ikimizi de dövdü, dövdü… Annemin saçından tutup çekti, tekme attı. Bak sana yeminler ederek söylüyorum, kendi yediğim dayaklar hiç önemli değil ama annemi öyle dövmesi beni öldürüyordu sancıdan her defasında. Ve ben ona öyle çok ah ettim ki, ona kolay ölüm nasip olmayacak. Asla…. Peki Dünyanın yerin dibine girmesini istedin mi sen hiç? Ben istedim… Neden biliyor musun? İnşaatta tuvalet yok diye babam bir yağ tenekesinin üstünü kesmiş, üzerine sünger çakmış, onu klozet gibi tuvalet olarak kullanıyoruz, dolunca annem yada babam götürüp bir çukura döküyorlar. Biliyorum miden bulandı belki ama bu malesef böyle. Dedem bizi iyice dövdükten sonra çıkarken o tenekeyi gördü, ayağıyla ittirip döktü inşaatın ortasına. Ve bütün o pislik yere saçıldı. Yeryüzünün tamamı parçalansın istedim o an. Parçalanmadı. Komşulardan Dilber yenge, Aysel yenge ve Halime yenge annemin ve benim ağlamalarımıza geldiler inşaata. Zaten en ufak kardeşimle benim ufağım çılgına dönmüş korkudan. Akşama kadar sürdü ağlamamız annem ve kardeşlerimle. Ablamlar geldi tarladan, onlarla birlikte annem temizledi inşaatın pisliğini. Kovayla kapının önünde biriken yağmur suyunu alıp yıkadılar yerleri annemin sessiz ama sanki göğü parçalayan ağlaması gölgesinde. Ben ne sanıyordum biliyor musun? Dedem Dünyanın en güçlü insanı ve biz ömür boyu hergün ondan dayak yiyeceğiz. Biz ömür boyu her gün üşüyeceğiz. Her gün elektriksiz evde oturacağız. Ben onun yaşattığı sancıları hayat boyu unutmak bile istemiyorum hiçbir zaman onun gibi bir insan olmayayım diye. Neyse… Şu an bile o anları hatırlayınca içimde dinmeyen sancılar oluşuyor ama Allah büyük. Çok büyük. Kolay ölüm nasip etmeyecek. Belki şimdi ah etsem tutmaz, bilmiyorum. Ama 9 yaşımdayken benden öyle ah aldı ki, eğer biz onunla aynı Allaha inanıyorsak o ayağıyla yıkıp yere saçtığı o tuvalet pisliği gibi pisliğin içinde ölecek. Maviliğim, işte ben en çok o gün nefret ettim ağlamaktan…. Sabahın en erken saatinde üşüyüp, elim ayağım buz tutmuşken, köpek korkusundan gözlerim dolup dizlerim titrerken dedemden yediğim dayak, öğlende bir tekmeyle yere serilip Simitlerimi çamurun içinde görmek ve çektiğim acı ; vücudumun buz tutması, aynı gün yine dedemden annemle birlikte tonlarca dayak yemek, inşaatın ortasına tuvalet pisliğinin saçılması… Ağlamaktan ben tam olarak en çok o gün nefret ettim. Ve Maviliğim… Ağlamak, çok satabilmek için ağlak edebiyat yapanların algılayamayacağı bir iç yangısıdır. Bir Simitçi çocuk ağlar, bin yazar yazamaz. Anlıyorsun değil mi ağlamak nedir ? İşte seni sevmek, ağlamanın olmadığı herhangi bir an kadar güzel. Öylesine huzur, öylesine yeniden doğuş. Yeryüzümün tek rengi… Seni sevmek, ıslanan Simitlerimi sobada kurutup yeniden satabilecek olmak kadar iç cıvıltısı, göz kamaşması, bir çocuğun heyecanı ile bire bir aynı… Ve ben Seni Seviyorum. Belki hayatın boyunca hep duyarsın bu cümleyi başka başka bisürü insandan ama ben başka seviyorum. Cino çikolatanın jelatinine sarmalayarak seviyorum. Ağlamanın olmadığı herhangi bir an kadar çok seviyorum. Rengi şeffaf olan göğün ve okyanusun Maviliğisin sen… İhtiyar Sana Mecbur…
3 notes
·
View notes
Text
Biraz da iyi şeylerden bahsedelim. Dün o kadar güzeldi kiii. Karışık soyunma odasını kullanacaktık bir günlük dolabını hemen benim yanımda aldı. Kilitli dolaplara girdik içerideki orada da yanıma gelip, “burada da yan yana olalım mı” gibi bişi söyledi ben de “olalıım” diye onayladım. Sonra değiştirttiler ama dünkü kullandığı dolabı kullanması gerekiyormuş.
Gün içinde sinirimi bozan dış etkenler oldu. Biz konuşurken birilerinin sürekli ona seslenmesinden gelip bir anda dahil olmalarından çok sıkılıyorum. Sabah dururken gene bi kız geldi hep de kızlar gelir bu arada aq neyse ben nefes alamadım kalktım gittim başka yere. Arkamdan beni sormuş “burdaki nerde” diye. “Gitti o” demiş gamze. O da demiş ki “ben de gidiyom o zaman” diyip gamzeyle kızı tek bırakmış. Kckdkd sonra çıkışta da biz dururken o yanımıza geldi gene kalabalıklaştık eda dedi ki, “ben sana ben senin ardından gelirim demedim mi” dedi allam deli oldum ya hasan da güldü cevap veremedi bi. Orada da sigaramı bitirip usulca gittim fkdkkd gamzeyle erol’u gördük iki kelime ederken bi baktım hasan orda değil. Gamze’ye eğildim, “bi baksana gidip oturmuş mu oraya bi bak yanına mı oturmuş” dedim gamze güldü, “biz gidince gitti hemen o” dedi. Yaaaa
Molaya gidecekken rf’imi bırakmaya koridora döndüm o da benle geldi. Üşümüyorum diye içime giydiğim kazağı gösterdim kfkdkd
Çıkışta servise bindik bu arada gamzenin servisi değişti hasanla benim aynı. Arkaya oturuyorum o da gelip yanıma oturuyo. Bebeğiiim bana aşıksan çabuk gel ben rüyamda öpüşmemizi görmekten sıkıldım gerçekten öpüşmek istiyoruuum
Ben de burda inicem diyip onun durağında indim. İndi birkaç adım attı hatta hiç bişi demeden gidecek sandım bana yer açmış ama geri döndü, “sen emin misin o eşyalarla markete gidebileceğine. Bak istersen gelebilirim.” O teklif etmese bile ben edecektim o etti daha iyi oldu tabi. “O zamaaan ben de sana en sevdiğim çikolatadan alırım.” “En sevdiğim çikolatadan?” “Hayır benim en sevdiğim çikolatadan.” “Tadelle beyaz.” “Hayır o değil.” “Nasıl o değil ben öyle biliyodum.” “O benim ikinci en sevdiğim çikolata.” “Kendimi kötü hissettim şimdi. En sevdiğin hangisi” “Hissetme çünkü söylemiyorum ben en sevdiğimi. Kimseye söylemiyorum merve’ye bile söylemedim.” “Alla alla. Gamze’ye?” “Gamze’ye de.” “Hangisiymiş o zaman bi daha söyle. Ya da söyledin mi bilmiyorum şu an kendimi özel hissettim.” “Hisset bence de. Söylemicem göstericem.” Karşıdan karşıya geçtik, “domates alıcaz” diyip güldüm. “Domates mi? Buraya domates almaya geldik yani şimdi öyle mi?” “Evett.”
“Aslında çilek domates istiyorum ama burada yoktur muhtemelen. O yoksa çeri alacağız.” Beni salkım domateslerin oraya götürdü, “bu değil ya.” “Ne bu değil 3 çeşit domates var.” “Bu salkım domates ben çilek domates istiyorum ama yok gel çeri alalım.” Poşeti aldım, ona verdim seçmeye başladık. “Küçüklerinden. İlk defa mı domates seçiyorsun?” “Yo ilk değil annemle çıkıyorum arada ama genelde taşıyorum.” Hiç öyle anam da anam ailem de ailem aşkım canım diyen bi tip değil allaaam maşallah diyim bu konuda. Arası kötü problemli ergenliği de yok. Olmuş gibi bi çocuk.
“Dur yeter çürür sonra, çok mu aldık ya.” Poşeti tarttım, içindekilere baktım. “Çok almışız çürür bunlar” diyip iki tane büyük çıkarttım. “Onlar emekti ama.” “Büyüklerdi ama sana küçük diyorum büyükleri koymuşsun. Hadi gidelim.” Bir adım attık kapıyı gördüm döndüm, “burdan mıydı?” “Hayır. Orada girilmez yazıyo öbür taraftan.” Güldüm, “aksaray’da hakmar mı vardı hasan nerden biliyim.” “Aksaray’da hakmar yoktu da market de mi yoktu” güldüm. “Şey desene, market yoktu da okuman da mı yok kırmızıyla at kadar yazmışlar.” “Yani. Girilmeyen yerler kırmızıyla işaretlenir. İSG dersinde öğretmiş olmaları lazımdı.” “Dinlemedim ben onları. Bu taraftan.” Çikolataların önüne geçtik. “Milka mı?” “Evet” diyip aldım. “Aa biz bunu askerde komutanımla çok yiyoduk.” Ben kendime üç tane aldım ona bi tane. “Kaç tane alıyosun öyle” “Şok’ta yok. Her zaman buraya da gelemem. Stok.” “Başka bir şey istiyor musun?” “Yok bu bana yeterli.” Sonra bir iki bakındık, “sana en sevdiğim bisküviyi de gösteriyim mi yoksa başka zaman mı diyelim?” “Hangisi?” Bisküvi tarafına geçtik. “Burda varsa gösteririm yoksa da başka zaman.” “Hangisi ki? Ülker mi eti mi?” “Öyle bilmiyorum... ülkermiş. Ama kendisinden burda yok.” “Onu da başka zaman öğrenirim o zaman.” “Anlaştık. Kedime mama alalım mı?” “Kedine mama mı?” “Evet. Benim kedim var biliyo musuuun” “Biliyorum, kulak misafiri olmuştum.” “Dünyanın en güzel kedisidir ama hiç cana yakın değil.” “Garfield gibi mi?” “Garfield nasıldı?” “Bilmiyo musun garfield’ı?” “Biliyorum da nasıl olduğunu tam hatırlamıyorum.” “Kötü kedi şerafettin, garfield bunlar izlenmesi gereken şeyler.”
“Bi de sigara alıcam.” “Burda sigara yok.” “Ya ben bunu hep unutuyorum burda nasıl sigara olmaz ya bim mi burası?” “Burası biraz cemaatçi.” “Ak prtili gibiler mi yani?” “Akpartililer.” “Anladıım.” Kendine kahve aldı bana da mocha. Cips tarafına baktık, orda sevdiği cipsin olmadığına karar verdi, “neyse sigarayı aldığımız yerden alırız”
Neyse sonra yukarı kata da baktık. O deodorant baktı ben makyaj temizleme pamuğu ikimiz de almadık. Mamayı seçtim. “Sığır etli yiyodu o ama burada yok.” “bu sefer de tavuklu yesin” kasaya doğru ilerledik. Sıradayız. “Ben beyaz tadelle alcaktım unuttum.. aşağıda gözüme çarpmadı kasaya giderken alırız diye düşündüm ama yukarı çıktık..” “onu da bi dahakine alırsın artık” “öyle yaparım artık.” Arkamı dönüp eline baktım. Kart ve kahveyle bekliyo. Bi tereddütlü kaldım, “Onları da alabilir miyim hepsi birden geçsin” “hayır.” “Ya valla onun için bi daha kart çıkarma lütfen. Hem kahve borcum vardı ona sayarız.” Avcunun içinden çekip aldım. Poşet de istedim ona koyduk. “Şu poşeti tutar mısın kolum koptu güya yardım edecektin.” Kıyafetlerim olan poşeti aldı. “Onları sen getireceksin artık.” “Oh ne güzel valla. Parasını ben ödiyim taşımasını ben yapiyim bi de ben getiriyim” “Ee sen istedin.” “Doğru, ben istedim.”
Çıktık, “sigarayı nerden alıcaz?” “Karagöz’den.” “Orası tanıdık he.” “Tanıdık mı?” “Tanıdıktı yani ama beni tanımaz heralde” “tanımaz inşallah.” Yürüdük ayağı ikinci kez poşetime değdi, “ya ben mi çok aşağıdayım sen mi ayağını kaldırarak yürüyosun anlamıyorum.” “Bilmiyorum ama sen çok aşağıda değilsin.” “Biliyorum değilim.” “Yok yok değilsin.” “Kısa olduğumu söyleseydin kabul etmezdim zaten.” “Değilsin.”
‘’Sigaranı da ben alıcam.’’ ‘’Yok öyle bişi.’’ Var öyle bişi.’’ ‘’Hem ne içtiğimi bilmiyorsun ki.’’ ‘’Edge blue. Onu öğrendik artık.’’ Oysaki sadece bir kere almıştı bana. ‘’Biliyormuşsun tamam.’’ :))))))
‘’En sevdiğin cips hangisi?’’ ‘’Yoğurtlu ve baharatlı arasında kalıyorum ben hep.’’ ‘’Ben de hep ikisinin arasında kalırım, ikisini de alırım.’’ ‘’Benim tercihim yoğurtlu başka bir şey istemiyorum teşekkür ederim.’’ Kasaya geçtik, sigaramı söyledi tam önümdeydi sola doğru eğilip tadelle beyaz da aldı. İşte o noktaya ben yüreğimi bıraktım. Gerçekten yüreğimi bıraktım ya. Offffff neden böyle şeyler yapıyosun hasaaan napalım şimdi sana mecburen aşık mı olalım ulaaaan.
Çıktık, ‘’Hadi bölüşelim.’’ dedim. ‘’Al mektuplarını ver mektuplarımı gibi oldu.’’ Yaa bunu benden başka kullanan ilk defa bir insana rastlıyorum. asdasdasf fişi çöpe atıp döndü. O verdi ben verdim. Kıyafetlerimin olduğu poşeti uzattı, ‘’Onu da yarın getirsen nasıl makbule geçer bilemezsin.’’ ‘’Öyle yapalım mı? Valla istersen yarın getiriyim.’’ ‘’Yok belki giyinir gelirim, belli olmaz. Teşekkür ederim.’’
Sonra görüşürüz dikkat etler falan konuştuk ayrıldık. Çok hoştu yani. Aşşırı hoş bi gündü. Yani gerçekten tipini beğenmiyorum ama bu kadar fit fit uyduğum çok az insan vardır. Gerçi şişman bi çocuk vardı onla da böyleydi yaa. Doğru, onla da eğlenmiştim ama o korkak çıkmıştı. Ona ilgim olduğunu kabullenememişti bi türlü. Neyse iyi ki kabullenememiş, gerçi sonra kürt çıkmıştı ortaya. Ay neyse afdasfas Giden gidebilir, hiç sorun değil. Kalanlara her daim şükrediyoruz. Hasan, umarım kalanlardan olursun. Senden hoşlanmaya başladım çünkü.
0 notes