#soğuk savaş kimya
Explore tagged Tumblr posts
aklingolgesi · 2 years ago
Text
VE KİMYA SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİRİR: BITTERFELD | MESELE
Soğuk Savaş tüm hızıyla devam ediyordur; bilimsel araştırmalar, istihbarat operasyonları, teknolojik gelişmeler havada uçuşuyordur. ABD 1945 yılında yaptığı denemede dünyanın ilk nükleer bombasını patlatır. Ruslar henüz nükleer silahlanma üzerine çalışmalarda çok acemidir, CIA istihbaratlarına göre SSCB’nin bir nükleer silah üretebilmesi için yıllar geçmesi gerekmektedir. Ancak 1949 yılında SSCB…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
isvicreninsesi · 2 years ago
Text
İsviçre ve değer tarafsızlığı
Tumblr media
🇨🇭SESİ- Tarafsızlık, İsviçre öz imajının ayrılmaz bir parçasıdır. İsviçre tarafsızlığı, ne kadar despotik olursa olsun, tüm rejimlerle iş yapılabileceğine göre, en fazla bir değer tarafsızlığı anlamına gelir. Her şeyden önce İsviçre tarafsızlığı, emperyalist dış politikayı ve İsviçre toplumundaki sömürü koşullarını örtmek için bir kılıftır. Terim, Federal Anayasa'da yer almaktadır. Ancak nasıl uygulanacağı tarihsel duruma bağlı olarak çok sayıda yoruma konu olmuştur. Tarafsızlık efsanesi, dünya ve nasıl çalıştığı hakkında bir fikir verir. Ancak bu düşünce biçimini kapsamlı ve temelden sorgulamak gerekiyor. Emek sömürüsüne ve diğer ülkelerin doğal kaynaklarını yağmalamaya girişen, ekonomik ve mali nüfuzunu dünyanın büyük bir kısmına yayan bir emperyalist ülke “tarafsız” bile sayılabilir mi? Aslında İsviçre, kapitalist bir dünya düzeninin örgütlenmesinde ve istikrarında önemli ölçüde aktif rol almaktadır. Kendi çok uluslu şirketleri için genişleyen pazarlar ve büyük küresel emtia ticareti şirketlerine ev sahipliği yapıyor. Örneğin Nestlé Grubu'nun faaliyetleri, ortaya çıktıkları ülkelerin ekonomisini, toplumunu ve siyasetini değiştiriyor. Ekonomi sekreterliğinin (SECO) geçen yıl Dünya Tarım Örgütünde (DTÖ) Meksika'daki bir halk sağlığı yasasına müdahalesi, Nestlé'nin endişelerine bir yanıttı. Diğer büyük şirketler de çimento, kimya, ilaç ve finans gibi ekonomik sektörlerde küresel pazar liderleri arasındadır. Faaliyetlerinin toplamı, birçok insanın yaşam koşullarını belirler. Doğrudan varlığı nedeniyle silahlı çatışmalara karışmasa bile, İsviçre'ye herhangi bir tarafsızlık atfetmek zordur. “Tarafsızlık”tan bahsetmek, dünya düzenini şekillendirmedeki bu rolü tamamen göz ardı etmeyi ve bu faaliyetlerin sonuçlarıyla ilgili sorulardan kaçınmayı mümkün kılar. Ne de olsa iş yapmak, en kötü diktatörlüklerde bile barışçıl bir eylemdir! Doğanın aşırı sömürüsünden, yurtdışındaki işçilerin sömürüsünden ve yaygın yolsuzluktan gelen parayı memnuniyetle karşılamak, Anayasa'nın “İsviçre'nin refahının garanti altına alındığını” belirten 54. maddesinin fiilen nasıl uygulandığının bir örneğidir. Bu tanım aynı zamanda toplumumuzun sınıfsal karakterini de gizlemektedir. Servet birikimi, bu “tarafsızlık” ve refahın başlıca yararlanıcıları olan kapitalistler tarafından ortaklaşa kullanılmaktadır. Bu tarafsızlık, askeri düzeyde de kendine özgüdür. Soğuk Savaş sırasında ordunun standartlarının çoğu (silah sistemleri, mühimmat, iletişim) NATO standartlarıyla uyumluydu. Bu, Varşova Paktı ve SSCB'nin çöküşünden sonra da aynı şekilde görünür bir şekilde devam etti. Her şeyden önce, NATO üyesi ülkelerle çevrili, bu tarafsız alanın karadan veya havadan ayrı ayrı tehdit edilebileceğine inanmak zor. Dolayısıyla askeri bütçedeki son 2 milyarlık artış tamamen ideolojik olarak motive edilmiştir. Ve Ukrayna'ya karşı savaş, tarafsızlığı savunma kisvesi altında askeri milliyetçiliği canlandırmak için ideal bir bahane haline geliyor. Bu arada, İsviçre kapitalizminin korunması açısından, Anayasa'nın 173 ve 185. maddelerinin tarafsızlığı iç güvenlik ve “kamu düzenini ciddi şekilde tehlikeye atan fiili veya tehdit edici karışıklıklara” karşı savunma ile birleştirmesi önemlidir. Büyük batılı güçlere (ABD, AB) katılma baskısı, bazı politikacıların İsviçre'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki varlığı gibi yeni pozisyonlar almasına neden oluyor. AB'nin Rusya'ya uyguladığı yaptırımların uygulanması da -ters yönde de olsa- farklı tepkilere yol açtı. Ve bu, bu önlemlerin çok dikkatli bir şekilde uygulanmasına rağmen: yaptırımların uygulanmasına karar vermede gecikme, önemsiz bankalardaki Rus varlıklarının dondurulması (toplamda İsviçre bankalarında tutulan 150-200 milyarın 6-7 milyarı), Rus Gazı, petrolü ve çeliğinde gelişen ticaret, Ağustos 2022'de rekor Rus altın ticareti, 2022'de rekor kömür ticareti (Rusya dünyanın en iyi madencilik işletmecileri arasındadır: 2019'da 441 milyon ton). "Tarafsız" kalmak ve savaş benzeri, ekonomik ve ekolojik istismara ve yıkıma göz yummak, nihayetinde, son derece adaletsiz bir dünya düzeninin suç ortağı olmak anlamına gelir.   José Sanchez Read the full article
0 notes
harepare · 3 years ago
Text
Eved yine uzun olacağı için silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak bir post ama kopyalayacağım ve paylaşılana kadar paylaşacağım😼✊
Öncelikle sabah kahvaltıya sürüklenerek gittim çünkü uykumda kendimi çok kastığım için bacaklarım çok ağrıyodu. Anneannemin şapır şupur yemesi ve kapalı olan iştahım yüzünden sadece bir kupa çay içtim. Sonra annem ağrım olduğu için uyumamı söyledi bende az daha uyudum. Öğlene doğru kalktım ve bi şeyler yedim sonra anime izledim. Saat üçe kadar sadece anime izledim zaten✊
Sonra annemle yürüyüşe çıktık sohbet ettik. Gitmeden abimlere uğradık abim anime izlememle dalga geçti onu çoğu zaman sevmiyorum. Hastalar zaten çok görüşemiyoruz. Yarın serra yurttan gelecek ve benimle konuşmak isteyecek ama gerçekten benim için bitmiş olan bir şey kesinlikle bitmiştir ve uzatarak üzülmesini istemiyorum. Yakınımda şuan kimse yok ve belkide olması gereken budur? Sadece aileme sarılmalıyımdır? Yarın öğlen sevdeyle buluşup aşağı eğlencede waffle yiyeceğiz. Son bir aydır üç kez yediğim için canım istemiyor ama haftalardır bu buluşmayı planlıyoruz bozamam yani. Ajandamı doldurdum, yurtta ki hocayı cimere şikayet ettik ablamlarla. Kalan üç bölümü de bitirdim ve aot ikinci sezon finish...
Okuyan olmayacak zaten ama olursa da spoi olabilir sölim. Birinci sezonda fav karakterim armindi çünkü aşırı zeki ve ben zeki insanları çekici bulurum mesela taehyung??? Neyse. İkinci sezon birinci sezona göre kısa ve heyecanlıydı. Reiner kahpe ama içimde ona karşı hala bir sempati var... Bertholt masum gibi ama onun anasını sikeyim oç hiç masum gelmiyor. Aot izlerken baya küfrediyorum onu fark ettim. Mikasanın erene açılmaması sinirimi bozuyodu çünkü eren açılmadığı zaman anlayacak kadar zeki değil. Elleri yokken ısırmaya çalıştı kendini amk. Ama mikasa son olacağını düşündüğü o konuşmayı yaptıktan sonra bi güç geldi bi kuvvet geldi sikti attı herkesi. Mikasa açılsa çözülcek aslında. İkinci sezon fav karakterim aslında erwindi. Çünkü soğuk kanlılığı ve zekası kesinlikle arminden çok daha kuvvetli. O kumanda etmeseydi kesinlikle son bölümde ki savaş kazanılamazdı. Jeanı seviyorum ama bu kara sevdadan vazgeçmeli. Gerçekten aşırı güçlü karakter bayılıyom. Conny duygusala bağladığı için kanım ısındı ama normalde biraz itici. Ymir değişik biri nötrüm ona karşı. Historia da öyle. Levinin amına koyim bi sezon boyu bacağım kırık deyip yattı yer cücesi. Pixis zaten keş çok sevmiom. Hange tatlı karı onu da seviyom. Eren zekasını azıcık çalıştırsa her şeyi halledicek. Ya zaten devlerin insanlara benzediğini ve bazılarını insanların yönetebildiklerini bilmelerine rağmen devlerin aslında insan olduklarını anlayamadılar şaşırıyorum amk o kadar mal olamazsınız dimi? Zeke seninde zevkine sokim aq o kadar devi yönet girdiğin kılık şempanze mi cidden of sinirim bozuldu. Neyse güzel sezondu sadece levi bücürünü daha aktif görmek isterdim.
Şimdi az bi şey şarkı dinleyip yatıcam karnım çok ağrıyor. Yarın kahvaltıdan önceye alarm kurup odamı toparlamak istiyorum. Buluşmadan geldiğimde odam düzenli olursa kimya ve fizik çalışmam kolay olur. Txt bugün biraz daha ilgimi çekti ve biasımın beomgyu değilde kai olduğuna karar verdim. Taehyungu hala deli gibi seviyorum ama diğer üyelere de çok bağlandığım için namcun ve yoongi biasım olabilirler. Skz idolüm minho çünkü kişiliklerimiz çok benziyor ama seungmin çok tatlı. Aman neyse işte. Got7 zaten jackson için dinlediğim bir grup... tıpkı bigbangi gdragon için dinliyor olmam gibi... Biraz rap dinleyip yatayım. Görüşürüz ben. (Yirmi bir ocak)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
devrimcikadinlar · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
DİRENİŞİMİZİN 448. GÜNÜ GÜNCESİ BEN UNUTMAYACAĞIM BUGÜNLERİ SEN DE UNUTMA!
Uygulanan her türlü baskıya karşı nesnenin, kişinin verdiği cevaptır direnç, direniş. Bunun birçok örneğini görürüz doğada. Her nesnenin baskıya tepkisi aynı değildir. Bazı maddenin atomları, uygulanan baskıya dağılarak, bazıları yumuşayarak, bazıları biçim değiştirerek cevap verir. Bu, maddenin kütlesiyle, atomların yapısıyla da birebir ilişkilidir. Basınç, baskı uygulayan nesnenin kütlesi, atom yapısı da etkilidir dirençte. Örneğin bir demire pamuk tarafından uygulanan baskı demirde bir dirence bile yol açmaz. Bir demiri değiştirmek istiyorsanız ona ateş, çekiç ve örsle baskı uygulamalısınız. Başka bir örnek verelim. Parmağınızın balona uyguladığı baskı onu ancak esnetebilir. Bir balona iğne ile baskı uygularsanız patlar. Ekmeğe taşla bastırırsanız ezilir, ancak bıçakla baskı uygularsanız bölünür. Sıcak bir havayı ellerinizle uzaklaştıramazsınız kendinizden, klima gereklidir, ya da vantilatör… Havaya havayla müdahale edebilirseniz farklı şekillerde değiştirebilirsiniz onu. Sıcak havanın üstüne soğuk bir hava getirebilirseniz, yağmura, kara, doluya da dönüştürebilirsiniz. Taş mesela; kendi büyüklüğünde bir taşla vurursanız taştan ufak parçalar koparabilirsiniz. Daha büyük bir taşla vurduğunuzda taşı un ufak edebilirsiniz. Doğanın bu diyalektiği işliyor sosyal hayatta da. İnsan da doğanın bir parçası zira.
Ne güzel demiş Pir Sultan Abdal; DEMİRİ DEMİRLE DÖVDÜLER BİRİ SICAK BİRİ SOĞUKTU, İNSANI İNSANLA KIRDILAR BİRİ AÇ BİRİ TOKTU. Egemen sınıf, zenginler ne güzel biliyor doğanın diyalektiğini. Halk öğrenemesin diye de ne güzel bozuyor eğitim sistemini, ne güzel biçimlendiriyor kendine göre. Fizik, kimya ve matematikten ayrı düşündürülen hayat başınıza gelenlerin analizini de çarpıklaştırıyor. Kimi kader diyor olan bitene, kimi kendiliğinden geçiverecek, kimi görmediğim bir şey yoktur diyor, gözlerini kapatıyor. Oysa sizi yönetenler hiçbir şeyi tesadüfe bırakmıyorlar, onlar için hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Bu nedenle dillendirseler de dillendirmeseler de halk onlar için salaktır, koyundur. Halkı ne hale getirdiklerinin bilinciyle böyle düşünürler. Egemenler böyle düşünür de biz ezilenler ne düşünürüz acaba? KHK ile işten atılan yüzbinlerce kamu emekçisinden birkaç tanesinden biri olarak direnişe başladığımdan beri -bazı günler yazmasam da- gün gün yazıyorum olan biteni. Bugün 448. gün diyorum mesela. Atıldığım ilk gün doğanın diyalektiği işledi kafamda. Neden sonuç ilişkisi kuruverdim. Bir nesne beni ezmek için harekete geçmişti. Niyeti beni ezip un ufak etmek, hayatımı yaşanmaz hale getirmekti. Ben hava değildim üfleyince dağılacak. Hava idiysem de koca bir atmosferdim. Hamur değildim, yoğurup yoğurup şekil verecekleri. Odun değildim tornada biçip istedikleri alete dönüştürecekleri. Kumaş değildim makas vurup, şekil verip birilerinin üstüne giydirecekleri. Düşündüm ben neyim? Kimim? Benzetileceksem doğada bir nesneye demir olabilirdim ancak. Yemek isterlerse dişlerini kıracaktım onların. Ancak ateşle çekiçle yürüyeceklerdi üstüme. Bakalım o kadar harlı ateşleri var mıydı beni eritecek? Yalnız bir demir miydim ayrıca ben? 40 yıldır topladığım mıknatıslar getirmez miydi başka demirleri yanıma? Daha güçlü kılmaz mıydı bu beni? Sadece demir mi olabilirdim doğada? Hayır. Toprak olabilirdim bir de. 40 yılda beslenmiş, güçlenmiş bu toprağa yeni tohumlar ekip, fidanlar büyütebilir, güçlenebilirdim. Nitekim direnmeye başladığım o gün bu gündür ateşle, çekiçle, geldiler üstümüze. Direndik direniyoruz diğer demirlerle. Henüz bizi eritecek ocakları yok ellerinde. Ektik toprağa tohumları ormana dönüşüyoruz. Henüz ellerinde yok fidanları budayacak hızarları. Ezmek isteyen güce karşı bir direnç var, direniş var. Baskı varsa doğanın diyalektiği gereği direnç de olmalı dedik. Peki ihraç edilen diğerleri nerede? Onlar baskıya maruz kalmıyorlar mı? Bu da doğaya aykırı gibi görünüyor değil mi? Yok, tam da doğaya uygun seyrediyor her şey. Doğa öz savunmasını kaybedince kuruyor, kıraç topraklar çıkıyor ortaya. Mesela bir kımıl zararlısı yayılıyor toprağa tüm ekinlerinizi kırıp geçiriyor. Aç kalıyorsunuz o kış. İnsan düşünen bir varlık. Kımıl zararlısıyla baş etmesini bilecek aç kalmamak için. Sonuçta demire de benzesek, toprağa da benzesek, hamur gibi şekil alsak, toz gibi hafif olsak da insanız. Doğaya hükmeden biziz. Aklımız var. Aklımız da neyle beslendiyse onunla düşünüyor elbet. Yaşamadıklarımız, okumadıklarımız eksik düşündürüyor bizi. Annem politik bir insan değildi. Ama ne gariptir ki diyalektik düşünüyordu. Hayatın içinde öğrenmişti bunu. Bir dönem yetersizdi. Bizler büyüdükçe okuduklarımız kendi gözlemleriyle kazandığı düşüncelere yardımcı oldu. 40’ından sonra kitap okumaya başladı. Tepesi aşağı duran doğru düşünceler, ayakları üzerine oturdu. Niye mi anlatıyorum bunu? Annem gördüğüm en dirençli insandı. Memur maaşıyla 6 çocuğu kimseye muhtaç etmeden büyüten babam değil annemdi. Nitekim babam demokrat, çok iyi kitap okuyan, bilgili bir insandı. Ama hayatı çalıştığı ofis, kitaplar ve büyüdüğü köyle sınırlıydı. Hayatın her yerinde değildi. Sanırım hayatta en doğru insan annem ve babam karışımından ortaya çıkacaktı. Annem örgü, dikiş işleriyle uğraşmasa, mahalleliyle iç içe olmasa ekonomik olarak ailemiz çok acı çekecekti. Öldüğünde kendi çabası ve çocuklarıyla alabildiği bir evi vardı ve borçları yoktu. Bizim üniversite okumamızı sağladı. İşlerimizi kazandırdı. Hayatın her alanında savaş verdi. Ekmeğini taştan çıkarttı. Ama annem tarihe geçmedi. Çünkü 7 milyar insanın yaptığı şeyi yaptı. Hayata karşı direndi. Hayatta kalmak için çabaladı. Ben ona bir savaşçı diyorum ama direnişçi diyemiyorum. Zira politik direniş ve direnişçinin anlamı çok farklı. Politik direniş politik ezene karşı politik bir karşı koyma anlamını taşır. Egemen sınıflara karşı ezilen sınıfın örgütlü mücadelesi demektir direniş. Burjuva sınıfının emekçi sınıfa uyguladığı baskıya karşı mücadeledir. Ezme, baskı politikse politik bir mücadele gerektirir. Bizim yaptığımız Yüksel direnişi gibi “işimi geri istiyorum eylemleri” politik direnişlerdir. Sadece kendisi için değil kendi sınıfından ezilenler için yürüttüğü direniştir. Onun için açılan kafeler, lokantalar, çiğ köfteciler ya da ihraç edilen kamu emekçisinin her hangi bir işyerinde kendi mesleği dışında bir işte çalışması annemin savaşıdır, hayatta kalmaya dair bir mücadeledir, politik bir direnişmiş gibi sunulamaz, politik bir destek talep edemez. Bu kişiler herhangi bir amca lokanta açtığında duyurusunu nasıl yapıyor, müşterisini nasıl kazanıyorsa aynı biçimde çaba göstermeli, el ilanları dağıtmalı, reklam parası ödemeli ticari hayatını böyle yürütmelidir. Etik olan budur. Siyasi unsurları kullanarak ticari hayatını biçimlendiremez. Eğer açılan işyeri kolektif olarak kurulmuş ve gelirini KHK ile ihraç edilenlerle bire bir paylaşacağı bir yer olacaksa bu zaten politik bir direniş yöntemidir. Bu durum da bir duyuru ile kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Gerisi kişisel ticarettir. Çok da umurumuzda değildir. Kimsenin ticari hayalleri bizi ilgilendirmez. Ancak mevcut faşizm ortamı politik şahısların ticari kaygı ile hareket edecekleri bir zaman da değildir. Bunu da söyleyim. Bir çok cümle kurdum. Bir edebi metin yazdım. Çok uzun. Belki milyonlara ulaşmayacak. Ama biliyorum ki damdan düşen okuyacak bu yazıyı. Geri kalan insanlara böyle uzun uzun yazmaktan ziyade bağır bağır “insan olun, biraz düşünün ulaaaan!” diye bağırmak geliyor içimden. Sonu biraz komikli oldu ama siz yine de okuyun. Hadi kalın sağlıcakla…
Sevgi ve umutla… ACUN KARADAĞ Nam-ı diğer Acun Öğretmen
11 notes · View notes
klisesizyazar · 4 years ago
Text
Şimdi size şahit olduğum bir olayın kahramanlarını betimleyerek bir öykü anlatacağım. Bu senaryo, %100 katıksız ruh hastaları tarafından oynanmış olup maalesef benim de yer aldığım ama kendimi kurtardığım bir senaryo ve tabii sonrasını full hd izledim.. Ahhh tadı hala damağımda !
Hikayemin Adı: Kimyasız Arsıza Karşı
Tumblr media
Üçkağıtçı çocuğun telefonu alacaklısı onu zorluyormuşcasına titriyordu. Halbuki, ona yazan Keriz’in ta kendisiydi...
Sınav stresiyle savaşan Keriz, “Çok stresliyim biraz görüşelim mi?” dedi.
-“İşim var gelemem dedi.” Üçkağıtçı çocuk. Ee tabii haklıydı, Elastik kızın yanına gitmeliydi böylece kızın ne kadar elastik olduğunu ölçüp biçmeliydi(!)
Akşamüstüydü ve hava serin mi ılık mı olsam diye nazlanan küçük bir kız gibiydi. Kerizse bir o kadar terkedilmiş hissediyordu ama tabii o zamanlar olup biteni bilmiyordu. Sadece, sadece.. O altıncı his denilen olayın güzelliğini(?) yaşıyordu.
Üçkağıtçı, onu dolapta beklemek üzere bıraktığı malum asitli içecek gibi bekletebileceğini ama tadının kaçmayacağını sanıyordu. Zavallı çocuk! Ama şimdilerde ona hayat güzeldi çünkü Elastik kızla kimya çalışmaya gidiyordu... Tabii, kimya (!)önemliydi.
Öyle bir gün geldi ki Üçkağıtçı, Elastik kızla birlikte hayallerini gerçekleştirmek üzere Kimya Birleşik devletlerine gittiler ve orada epey bi’ birleştiler...Ee tabi kimya(!) çok önemliydi.
Bu arada, Keriz kızımız da kaldığı yerden hayatına devam ediyordu ta ki bir gün Üçkağıtçı’dan haber alana kadar.
Ve DM’de beliren bir mesaj:
“Doğum günün kutlu olsun.”
Aslında alt metinde “Ya sen dolapta iyisin, iyice soğu. Geldiğimde elimin altında ol.” demeye getiriyordu ama Keriz, o zamanlar toyluğundan anlayamıyordu bunu...Oysaki Üçkağıtçı çoktaaan Elastik kızla oynuyordu. Elastik kız da başlarda masumdu.
“Teşekkür ederim.” dedi Keriz, Üçkağıtçıyla Elastik’in arasındaki kimyadan haberi olmayarak.
Sonra aradan aylaaar geçti. Tabii Keriz, gereken bilgiyi FBI’dan edinmişti. Üçkağıtçı ve Elastik kızı öğrenmişti. Ancak buruk bir ifadeyle “Amaaan” deyip geçiştirmeyi de öğrenmişti. Zaten biliyordu Üçkağıtçı’nın beş para etmediğini.
Ve o kadar zaman geçmişti ki Keriz, işleri yoluna koymayı başarmıştı. Peki, bilin bakalım sonra ne oldu!? Bu sefer FaceBok üzerinden bir mesaj, Üçkağıtçı’dan.
“Hehh” dedi içinden belli ki bu, kimyalarının içine sıçmış. Miss gibi karbondioksit...”
Üçkağıtçı, o meymenetsiz suratıyla İstanbul’a ayak basmıştı. Anlamıştı Keriz, şehrin havasından ama umursamıyordu onu eskisi gibi. Sadece yapılan yamuklar silsilesine içerliyordu hepsi bu...
Fakat her şey yeni başlıyordu. Kimya dersleri bitmek üzere ve Keriz’in çok sevdiği Geometri dersi başlamaktaydı. Yani üçgen, prizma, ve çeşit çeşit yamuklar bekliyordu Üçkağıtçı’yı çünkü artık en az onun kadar üçkağıtçı olan Elastik kız, sessizce ekiyordu intikam tohumlarını.
Elastik kız, Üçkağıtçı’nın ona yaşattıklarını ödeteceğine dair söz vermişti kendisine. Onu, önce havalara uçururcasına sevecek sonra saplayacaktı kalbine hançeri. Nasıl mı? Giderek azalan sevgisiyle ardından yerine başka bir kimya koyarak bunu da onun gözüne sokarak... Soğuk ve acımasızca. 
Tabii, o sıra Keriz her şeyden bihaberdi; fakat Üçkağıtçı yere çakıldıktan sonra Keriz’e dönecekti. Ee tabii, yerle yeksan olmuş egosunu iyileştirmeliydi. Ama ne yazık ki Keriz, buzdolabında beklerken gazı kaçan Cola’ya dönmüştü:) ve Üçkağıtçı Kimya’dan yine sınıfta kalmıştı...Hal böyle olunca egosu bir darbe daha almıştı. Önce: 
Hani benim köpürte köpürte içtiğim Cola’m diye isyan etmişti içten içe :)
Ee tahmin edin noldu sonra?
Sonra soluğu Elastik kızın kapısında almıştı. Malum, dolaşılacak kapı boldu Üçkağıtçı’da.
Çok geçmeden, bu kimyasal atıklar arasında zehirli gazlar oluşmaya başlamış, ortalık kızışmıştı çünkü Keriz, kızı aramış ve onunla reaksiyona girmişti. Kerizle Elastik kız işbirliği yapmaya başlamıştı. Aaa pardon Keriz öyle sanıyordu, en azından şimdilik.. Elastik kızın saman altından su yürüttüğünü sonra anlayacaktı. Telefonda Keriz’e aynen şöyle demişti:
- “Onun leşiyle oynamak istiyorum... Umursamaz tavırlarımla delirdiğini görmek çok zevkliydi ve sonra gidip kendime başka bir kimya buldum. Bu da ona vurduğum son darbeydi.”
Şeytani planıyla o da Üçkağıtçı’yı gazı kaçmış Cola’ya çevirmişti:) O sıra, Üçkağıtçı hala ayakta uyuyordu çünkü kendisine uygulanan psikolojik işkenceyi kanıksamıştı çoktan. Yani, efendisine aşık olmuştu.
Ve tüm bunların üstüne iki arıza el ele verip tatile gitmişlerdi. Keriz, işte o zaman anlamıştı elinde yaptığı iyilikle ve sırtında yediği kazıkla kaldığını. Elastik kız da en az Üçkağıtçı kadar çıkarcı ve yalancıydı. 
Artık sabrı tükenen Keriz, kendi kendine dedi ki: 
“Kimya dersinin bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Baksana şu iki arıza nasıl da tepkimeye girip çıkıyorlar. Üstelik o kadar alışmışlar ki ikisinin de kafası güzel!” 
Oysa birbirlerini giderek zehirleyen iki hastanın oyunlarını izliyordu Keriz. Her şey sona erdiğinde ise o çok sevdiği geometriye atıfta bulunarak,
“Canım benim, biz bilemedik sinsice zehir formülize etmeyi, ne yaptıysak mertçe soktuk birilerine prizmaları, yamukları...” ve Üçkağıtçı’nın son halini görünce ekledi:
“Kimyan zaten bozukmuş, ben kerizliğimden görmemişim!” dedi ve gülümsedi....
Evet, bu kadar makara yeter... Gelelim kıssadan hissemize, sevgili dostlar. Hani derler ya gün gelir ektiğini biçersin diye. Evet, biçtiriyorlar öyle ya da böyle. Hikayede tam olarak bu resmedilmiştir, ya da hayatın yazdığı bu senaryoda bizzat oynamışız diyelim. Haha, bu cümleye sığınmış olsaydım işin içinden sıyrılmak kolay olurdu.Halbuki, ben kendine kör olan sığınmacıları hep aciz bulmuşumdur...
Şunu demek istiyorum: “Ben hiç hak ettiğim sevgiyi yaşamadım!” deyip isyan etmeden önce dönüp kendinize bakmalısınız! Sizi sevdiğini hissettirmeyen birinin yanında kalacak kadar acımasız olmamalısınız kendinize. Değerinizi ancak ve ancak siz belirleyebilirsiniz! Bizlere sürekli bir şeyler için savaşmamız öğretildi çünkü sevgi neydi? Emekti ama bir şeyi söylemediler bize. Gerektiğinde vazgeçebilmek en büyük güçtür oysaki...
Tumblr media
Tabii, bir de üçkağıtçının mumu kendinden beteriyle karşılaşınca sönermiş. Sevgili dostlarım, umarım size yapılan haksızlıkları günün birinde izleyebilecek kadar şansınız ve ömrünüz olur. Bu satırları bana yapılmış haksızlıkları, başkalarını aydınlatmak adına paylaşmak istedim sizlerle.
Anlaşılan evrenin son saniyesine kadar devam edecek iyi-kötü arasındaki bu savaş. Bazen yenileceksiniz, bazen de yenilmiş zannedeceksiniz. Aslında kazandığınızı anlayacaksınız büyük resme baktığınızda. O yüzden siz siz olun, ne umutsuz kalıp tüketin kendinizi ne de pembe gözlük takıp köreltin iç sesinizi... 
Özgün kalın
0 notes
yksdestek-blog · 5 years ago
Text
AYT Konuları — AYT Konu Dağılımı ve Müfredatı
Üniversiteye giriş sınavının ikinci aşaması olan AYT için konu dağılımını içeren bir içerik hazırladık. Aşağıda yer alan liste üzerinden güncel AYT konuları konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz.
Tumblr media
Alan Yeterlilik Testi, eski sınav sistemine göre LYS’ye eş değerdir ve alanınızla ilgili derslerden sorumlu olduğunuz oturumdur. Sayısal öğrencileri Matematik ve Fen Bilimleri testini çözerken, Sözel öğrencisi Edebiyat ve Sosyal Bilimler testini çözmekte. Aynı şekilde Eşit Ağırlık öğrencisi ise Edebiyat ile Matematik testlerinden sorumludur.
Aşağıda yer alan listede sizlere detaylı olarak AYT konularını aktardık. AYT konularını inceleyebilirsiniz.
AYT Matematik Konu Dağılımı
Temel Kavramlar
Sayı Basamakları
Rasyonel Sayılar
Ondalıklı Sayılar
Basit Eşitsizlikler
Mutlak Değer
Üslü Sayılar
Köklü Sayılar
Çarpanlara Ayırma
Denklem Çözme
Oran-Orantı
Problemler
Fonksiyonlar
Kümeler
Permütasyon
Kombinasyon
Binom
Olasılık
İstatistik
2. Dereceden Denklemler
Karmaşık Sayılar
Parabol
Polinomlar
Mantık
Modüler Aritmetik
Eşitsizlikler
Logaritma
Diziler
Seriler
Limit ve Süreklilik
Türev
İntegral
AYT Geometri Konu Dağılımı
Üçgen
Analitik Geometri
Özel Dörtgenler
Çemberde Açı
Çemberde Uzunluk
Dairede Alan
Katı Cisimler
Noktanın Analitik İncelenmesi
Vektörler
Doğrunun Analitik İncelenmesi
Tekrar Eden, Dönen ve Yansıyan Şekiller
Uzay Geometri
Dönüşümlerle Geometri
Trigonometri
Çemberin Analitiği
Dönüşümlerle Geometri
Genel Konik Tanımı (Dış Merkezlik)
Parabol
Elips
Hiperbol
AYT Edebiyat Konu Dağılımı
Güzel Sanatlar ve Edebiyat
Metinlerin Sınıflandırılması
Şiir Bilgisi
Söz Sanatları
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
İslam Uygarlığı Çevresinde Gelişen Türk Edebiyatı
Halk Edebiyatı
Divan Edebiyatı
Edebiyat Akımları
Tanzimat Edebiyatı
Servet-i Fünun Edebiyatı
Fecr-i Ati Edebiyatı
Milli Edebiyat
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Batı Edebiyatı
AYT Tarih Konu Dağılımı
Tarih Bilimine Giriş
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
İlk Türk Devletleri
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Türk-İslam Devletleri
Türkiye Tarihi
Beylikten Devlete (1300–1453)
Dünya Gücü: Osmanlı Devleti (1453–1600)
Arayış Yılları (17. Yüzyıl)
Avrupa ve Osmanlı Devleti (18. Yüzyıl)
En Uzun Yüzyıl (1800–1922)
Osmanlı Kültür ve Medeniyeti
1881’den 1919’a Mustafa Kemal
Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi
Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler
Türk İnkılabı
Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası
Atatürk’ün Ölümü
Yüzyılın Başlarında Dünya
İkinci Dünya Savaşı
Soğuk Savaş Dönemi
Yumuşama Dönemi ve Sonrası
Küreselleşen Dünya
Türklerde Devlet Teşkilatı
Türklerde Toplum Yapısı
Türklerde Hukuk
Türklerde Ekonomi
Türklerde Eğitim
Türklerde Sanat
AYT Coğrafya Konu Dağılımı
Doğal Sistemler
Beşeri Sistemler
Mekansal Bir Sentez: Türkiye
Küresel Ortam: Bölgeler ve Ülkeler
Ülkeler ve Uluslararası Örgütler
Çevre ve Toplum
AYT Mantık Konu Dağılımı
Mantığa Giriş
Klasik Mantık
Mantık ve Dil
Sembolik Mantık
AYT Psikoloji Konu Dağılımı
Psikoloji Bilimini Tanıyalım
Psikolojinin Temel Süreçleri
Öğrenme Bellek Düşünme
Ruh Sağlığının Temelleri
AYT Sosyoloji Konu Dağılımı
Sosyolojiye Giriş
Birey ve Toplum
Toplumsal Yapı
Toplumsal Değişme ve Gelişme
Toplum ve Kültür
Toplumsal Kurumlar
AYT Din Kültürü Konu Dağılımı
İnanç
İbadet
Hz. Muhammed (S.A.V)
Vahiy ve Akıl
Ahlak ve Değerler
Din ve Laiklik
Din, Kültür ve Laiklik
AYT Fizik Konu Dağılımı
Fizik Bilimine Giriş
Madde ve Özellikleri
Hareket ve Kuvvet
Enerji
Isı ve Sıcaklık
Elektrostatik
Elektrik ve Manyetizma
Basınç ve Kaldırma Kuvveti
Dalgalar
Optik
Kuvvet ve Hareket
Çembersel Hareket
Basit Harmonik Hareket
Dalga Mekaniği
Atom Fiziğine Giriş ve Radyoaktive
Modern Fizik
Modern Fiziğin Teknolojideki Uygulamaları
AYT Kimya Konu Dağılımı
Kimya Bilimi
Atom ve Periyodik Sistem
Modern Atom Teorisi
Kimyasal Türler Arası Tepkimeler
Kimyasal Hesaplamalar
Asit, Baz ve Tuz
Maddenin Halleri
Gazlar
Karışımlar
Sıvı Çözeltiler
Kimya ve Enerji
Tepkimelerde Hız ve Denge
Kimya ve Elektrik
Karbon Kimyasına Giriş
Organik Bileşikler
Endüstride ve Canlılarda Enerji
Kimya Her Yerde
Hayatımızdaki Kimya
AYT Biyoloji Konu Dağılımı
Biyoloji Bilimi
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler
Hücrenin Yapısı ve İşlevi
Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırması
Üreme
İnsanda Üreme Sistemi
Kalıtım
Modern Genetik Uygulamaları
Ekosistem Ekolojisi
Dünyamız
Canlılarda Enerji Dönüşümü
Solunum
İnsan Fizyolojisi
Endokrin Sistemi
Duyu Organları
Destek ve Hareket Sistemi
Sindirim Sistemi
İnsanda Sinir Sistemi
Dolaşım Sistemi
Genden Proteine
Hayatın Başlangıcı ve Evrim
Bitkisel Dokular
Bitki Biyolojisi
Kominite ve Popülasyon Ekolojisi
Kaynak: https://yksdestek.com/yks-konu-dagilimi-tyt-ayt-sorulari/
0 notes
haberci90-blog · 7 years ago
Text
2018 YKS sınavı ne zaman yapılacak ? YKS ertelendi mi ? 2018 YKS sınav tarihi
New Post has been published on https://www.haberci90.com/2018-yks-sinavi-ne-zaman-yapilacak-yks-ertelendi-mi-2018-yks-sinav-tarihi-9540h.html
2018 YKS sınavı ne zaman yapılacak ? YKS ertelendi mi ? 2018 YKS sınav tarihi
2018 YKS Sınavı ne zaman yapılacak? Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmasına karar verdik açıklaması yaptı. YÖK’ün belirttiği takvime göre ise YKS sınavı 23-24 Haziran tarihinde yapılacaktı? Peki erken seçim açıklaması sonrası 2018 YKS sınavı ne zaman yapılacak? İşte detaylar…Başvuruları geçtiğimiz günlerde biten, üniversiteye geçiş için yeni sistemi olan YKS’nin ne zaman yapılacağını sınava girecek adaylar tarafından araştırılıyor. YKS sınavı öncesi adayların sınav giriş tarihi ve YKS ile ilgili diğer araştırmaları hız kazandı. Peki YKS ne zaman yapılacak? İşte, bu yıl ilk kez yapılacak olan YKS’nin tarihi ve sınav hakkında merak edilen diğer detaylar…
YÖK 2018 YKS SINAV TARİHLERİNİ AÇIKLADI!
24 Haziran 2018’de gerçekleştirileceği açıklanan erken seçim tarihinin Yükseköğretim Kurumları Sınavının (YKS) yapılacağı tarihle aynı güne denk gelmesi üzerine, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) olarak YKS’nin 30 Haziran 2018 – 01 Temmuz 2018 tarihlerinde yapılmasına karar verilmiştir. YÖK, 30 Haziran’da Temel Yeterlilik Testi’nin (TYT), 1 Temmuz’da Alan Yeterlilik Testi’nin (AYT) ve yabancı dil testinin yapılacağını açıkladı. 
2018 YKS SINAV SÜRESİ NE KADAR OLACAK ?
Sınav süresi ise 135 dakika olarak belirlendi.
2018 YKS SINAVI KONULARI NELER ?
2018 Türkçe YKS Konuları
Sözcük Anlamı, Söz Yorumu, Deyim ve Atasözü,Cümle Anlamı,Cümle Yorumu,Paragrafta Anlatım Teknikleri,Paragrafta Konu-Ana Düşünce,Paragrafta Yapı,Paragrafta Yardımcı Düşünce,Ses Bilgisi,Yazım Kuralları,Noktalama İşaretleri,Sözcüğün Yapısı,Sözcük Türleri,Fiiller,Sözcük Grupları,Cümlenin Ögeleri,Cümle Türleri,Anlatım Bozukluğu
2018 Tarih YKS Konuları
Tarih Bilimi,Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar,İlk Türk Devletleri,İslam Tarihi ve Uygarlığı,Türk-İslam Devletleri,Türkiye Tarihi,Beylikten Devlete (1300-1453),Dünya Gücü: Osmanlı Devleti (1453-1600) Arayış Yılları (17. Yüzyıl),Avrupa ve Osmanlı Devleti (18. Yüzyıl),En Uzun Yüzyıl (1800-1922) 1881’den 1919’a Mustafa Kemal,Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi,Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler,Türk İnkılabı,Atatürkçülük ve Atatürk İlkeleri,Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası,Atatürk’ün Ölümü,Yüzyılın Başlarında Dünya,İkinci Dünya Savaşı,Soğuk Savaş Dönemi,Yumuşama Dönemi ve Sonrası,Küreselleşen Dünya,Türklerde Devlet Teşkilatı,Türklerde Toplum Yapısı,Türklerde Hukuk,Türklerde Ekonomi,Türklerde Eğitim,Türklerde Sanat
2018 Din Kültürü YKS Konuları
Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılması ve Kavranması,İnsan ve Din,İslam ve İbadetler,İslam Düşüncesinde Yorumlar, Mezhepler, Hz.Muhammed’in Hayatı Örnekliği ve Onu Anlama.,İslam ve Bilim, Estetik, Barış,Yaşayan Dinler ve Benzer Özellikleri
2018 Matematik YKS Konuları
Sayılar,Sayı Basamakları,Bölme ve Bölünebilme,OBEB-OKEK,Rasyonel Sayılar,Basit Eşitsizlikler,Mutlak Değer,Üslü Sayılar,Köklü Sayılar,Çarpanlara Ayırma,Oran Orantı,Denklem Çözme,Problemler,Kümeler,Fonksiyonlar,Permütasyon,Kombinasyon,Binom,Olasılık,İstatistik,2. Dereceden Denklemler,Karmaşık Sayılar,Parabol Polinomlar
2018 Geometri YKS Konuları
Doğruda ve Üçgende Açılar,Dik ve Özel Üçgenler,Dik Üçgende Trigonemetrik Bağıntılar,İkizkenar ve Eşkenar Üçgen,Üçgende Alanlar,Üçgende Açıortay Bağıntıları,Üçgende Kenarortay Bağıntıları,Üçgende Eşlik ve Benzerlik,Üçgende Açı-Kenar Bağıntıları,Çokgenler,Dörtgenler,Yamuk,Paralelkenar,Eşkenar Dörtgen Deltoid,Dikdörtgen,Çemberde Açılar,Çemberde Uzunluk,Daire Prizmalar,Piramitler,Küre,Koordinat Düzlemi ve Noktanın Analitiği,Vektörler-1,Doğrunun Analitiği,Tekrar Eden, Dönen ve Yansıyan Şekiller
2018 Felsefe ve Sosyoloji YKS Konuları
Mantık Konuları,Mantığa Girişa,Klasik Mantık,Mantık ve Dili,Sembolik Mantık,Psikoloji Konuları,Psikoloji Bilimini Tanıyalım,Psikolojinin Temel Süreçleri,Öğrenme Bellek Düşünme,Ruh Sağlığının Temelleri,Sosyoloji Konuları Sosyolojiye Giriş,Birey ve Toplum,Toplumsal Yapı,Toplumsal Değişme ve Gelişme,Toplum ve Kültür,Toplumsal Kurumlar
SINAV DEĞERLENDİRMESİ NASIL OLACAK?
Adayların Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT), yeterliliğe dayalı bir değerlendirme esas alınacak. TYT, farklı lise türlerinde öğrenim gören bütün adaylara uygulanacağı için bütün adaylar için fırsat eşitliği sunacak.Cem Radış/iha YKS’nin 1. Oturumu olan Temel Yeterlilik Testi (TYT), tüm adaylar için zorunludur.
AYT’ye de girmek isteyen adaylar, “Alan Yeterlilik Testleri (AYT)” seçeneğini işaretleyecekler, AYT’ye girmek istemeyen adaylar ise bu seçeneği boş bırakacaklardır.
TYT sınavında Türkçe temel yeterlilik testindeki 40 soruya ek olarak 20 Sosyal Bilimler (Coğrafya, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Felsefe, Tarih) sorusu, Temel Matematik testindeki 40 soruya ek olarak 20 Fen Bilimleri sorusu (Biyoloji, Fizik, Kimya) olmak üzere toplam 120 soru yer alacak.
Cem Radış/İHA
0 notes
yeniinsan · 8 years ago
Text
Savaşa karşı savaş!
Belki sıkılmışsınızdır bu köşede emperyalizm lafını duymaktan. Daha çok duyacaksınız...
Üçüncü Dünya Savaşı’nın ağları örülüyor...
ABD astronomik sayıda askeri ve silahı Almanya’nın Bremerhaven limanına indirdi... Soğuk savaştan bu yana Avrupa’da yaşanan en büyük hareketlilik... Sanki karşısında Sovyetler Birliği varmış gibi yapıyor ABD emperyalizmi... Propaganda makinesi anti-komünist propaganda ile Rus düşmanlığını birleştirdi... Oysa karşısında yozlaşmış, bürokrasi artığı, kendini olduğundan güçlü göstermeye çalışan bir Rusya var... Bremerhaven’den fotoğraflar paylaşıyor ABD ordusu. Tanklar ve araçlar çöl kumu renginde... Bir yankee yorum yapıyor: “Çöl rengi nasıl da güzel...” Kızıl bayrak yakışırdı Bremerhaven’e. Limanda işçilerin süresiz greve çıkması ve limanı işlettirmemesi gerekirdi. Alman devrimcilerin rayları işçilerle birlikte tahrip ederek bu sevkiyatı engellemesi gerekirdi. Hatta, rayları patlatmaları ve tren yollarını devre dışı bırakmaları gerekirdi... ABD emperyalizminin medyası “Rus işgaline karşı” geldik diyor. Yankee general limanda açıklama yapıyor: Rus saldırganlığına cevap olarak geldik! Alman solunun altmış yaş üstü beyaz saçlı pasifist başıçıları toplanmışlar eylem yapıyorlar. Ellerinde mavi üstüne beyaz güvercin bayrağı... Ne bekliyordun ki demeyin! Karl’ın ve Rosa’nın memleketi... Savaşa karşı grev yapan işçilerin memleketi... Geçmişte nükleer karşıtı eylemlerde raylara yatıyorlardı ve kendilerini zincirliyorlardı... En azından onun olmasını bekledim... Polisin aşırı şiddet kullararak raylardaki insan zincirini kırmasını bekledim... Yakın geçmişte vardı böyle şeyler... Fakat solun kendini Rus emperyalizmi saçmalığına inandırdığı zamanlarda... Afganistan, Yugoslavya, Irak, Suriye, Yemen savaşlarında gözüne far tutulmış tavşan gibi kaldığı... Afrika’da süren paylaşım savaşlarından haberi bile olmadığı zamanlarda ne bekliyordun ki? Diyebilirsiniz! Biz enternasyonalistler, uzlaşmaz anti-emperyalistler, biz Leninist politikaya bağlı kalanlar... Zaten Halep’te düşen uluslararası soldan birşey beklemiyoruz ki... Basit gerçekler vardır... Yakında Alman şovenizmi, Alman faşizminin değirmenine su taşıyan gerici politikacılar ve sol popülistler başlar söylenmeye: “Almanya’da ABD işgali var” diye... Alman emperyalizmini görmez bunlar, hep başka emperyalistleri hedef gösterirler... Biz Leninistler için basit gerçekler vardır politikada. İçinden geçtiğimiz ocak ayında öldürülmüş olan, Alman devrimciliğinin onuru Karl Liebknecht’in dediği gibi: Esas düşman kendi yurdundadır... Kıbrıs gibi uluslararası emperyalizmin uluslararası garnizonu ve kerhanesi olan bir ülkede bile söyledik biz bunu ısrarla... Uluslararası pezevenklerin ve barbarlığın basıncı altında ısrarla esas düşman kendi yurdundadır dedik... Çünkü yerli sermaye tüm izolasyonlara rağmen dışarıyla bütündür, milli burjuvazimiz uluslararası sermayeyle ilişki halindedir, buna mecburdur. Yerli burjuvaziyi boş bırakmaya gelmez, bu memleketteki siyasi ciyayetlerin tamamında yeri burjuvazinin parmağı vardır... CİA ve Mossad Kıbrıs’ta Filistinlilere operasyon yaptı bildiğim kadarıyla. Fakat Kıbrıslıları hep Kıbrıslılar öldürdü... Anti-emperyalizm yalnızca dışarıya doğru atılan bir slogan değildir. Esas mücadele içerdedir... Bununla da kalmaz. Anti-emperyalizmin esas düşmanları sermayenin beslemesi faşistler, açık şovenistler ve düzen partileri olsa da, solun içinde yuvalanan asalak liberal ve şovenist eğilimler de anti-emperyalizme düşmandırlar. Bunlara sorsanız sosyalisti de vardır, radikal solcusu da... Fakat söylemde ve eylemde emperyalizme karşı biçbir mücadele emaresi göremezsiniz. Ha! Ağızlarından “Rus emperyalizmi” gibi kara cahil ve emperyalizmin kara propagandası laflar duyarsınız... Putin takıntıları vardır. Bu takıntı da zaten emperyalizmin tarafında olmalarından ileri gelir... 2.700 parça tank, tanklaştırılmış araç ve arazi aracı... İşgallerde kullanılan teçhizat 4000 askerle birlikte Bremerhaven’den yola çıktı... Kısa bir süre sonra Alman faşizminin sözcüleri “Almanya’da ABD işgali var” diyecek. Alman emperyalizminin finans kapitali, bankaları, demir-çelik, kimya, elektronik, silah ve otomobil sanayisi “helal olsun bizim çocuklara” diyecek, “iyi kafa karıştırıyorlar!” ABD emperyalizmi ve Alman emperyalizmi hedef yükseltiyor. IŞİD’in umurlarında olmadığını Rus sınırına asker yığarak gösterdiler... Peki, Cenevre umutları mı? Bremerhaven gerçeği mi? Cenevre de uluslararası pezevenklerin bir kerhanesidir! Masa da kasap tezgahıdır... Dünya savaşını sınıf savaşına dönüştürmek bizim görevimiz: Savaşa karşı savaş!
10 Ocak 2017
Afrika Gazetesi
Aziz Şah
0 notes