#soğan suyu
Explore tagged Tumblr posts
Text
MİYOMLARI YOK EDEN SARAÇOĞLU SOĞAN KÜRÜ TEDAVİSİ Miyomlar rahimde en sık görülen ve anormal kas çoğalması olan iyi huylu tümörlerdir. Daha çok 30 – 40 yaş arasındaki kadınlarda görülür. Menopozla beraber hormon düzeylerinin azalması neticesinde miyomların boyutlarında küçülme yaşanabilir. SOĞAN KÜRÜ TEDAVİSİ: MALZEMELER: 1- Orta boy beyaz soğan 2- 2 su bardağı su Hazırlanışı: Soğanı dörde bölün. Kaynattığınız 2 su bardak suya bu soğanları ekleyin. Ocakta 5 dakika kaynatın. İçine bir şey eklemeden öğlen ve akşam yemeklerinden önce 15 gün boyunca bir bardak için. 15 gün düzenli içtikten sonra 6 ay ara verin. Ardından tekrar bu karışımı 15 gün boyunca için. Miyom için soğan kürü 15 günden fazla uygulanmamalıdır.
kadınhastalıkları #miyom #miyomtedavisi #miyomkürü #ibrahimsaraçoğlu #saraçoğlu #soğansuyu #soğansuyukürü #saraçoğlusoğansuyukürü #saraçoğlumiyomkürü #polip #polipredavisi #regldüzensizliği #regdüzensizliğitedavisi #reglsöktürücü #şifabul #şifabulun #sağlık #sağlıklıyaşam #sağlıklıbeslenme #sağlıkbilgileri #sağlıkhaberleri #sağlıktavsiyeleri #faydalıbilgiler
#şifabul#şifa#şifa bul#sağlık#sağlık bilgileri#sağlık haberleri#faydalı bilgiler#şifalı bitkiler#şifa bul youtube#ev reçeteleri#şifabulun#miyom#miyom tedavisi#soğan suyu#soğan suyu kürü#miyom kürü#ibrahim saraçoğlu
1 note
·
View note
Text
Mevsim Geçişlerinde Saç Dökülmesine Karşı Doğal Çözümler
Mevsim geçişleri, doğanın canlanması ve değişimiyle birlikte insanların vücutlarında da bazı etkiler yaratır. Özellikle bahar ve sonbahar dönemlerinde yaşanan sıcaklık ve nem değişiklikleri, saç dökülmesi gibi sorunları tetikleyebilir. Saç dökülmesi, birçok kişinin karşılaştığı yaygın bir problemdir ve sıklıkla mevsim geçişlerinde artış gösterir. Bu durumun başlıca nedenleri arasında stres,…
#aloe vera#Beslenme#doğal çözümler#mevsim geçişleri#nane yağı#saç dökülmesi#saç sağlığı#Sarımsak#soğan suyu#yumurta maskesi#Zeytinyağı
0 notes
Text
Soğan suyu iyi geliyor diyordu biraz daha araştırdım derken tek bir kişi yok kullanmayın çok zararlı yazmış içime şüphe düştü şimdi 🤦🏼♀️
7 notes
·
View notes
Text


Merhabalar...
Bugün şahsına münhasır bir pilav tarifi vereceğim; Sultan Reşat Pilavı...
Heybeti lezzetinde gizli, her ne kadar pilav olarak anılsa da ana yemek olarak kabul edilebilecek, tane tane bir pirinç pilavı, üstünde minik köfteler, bir de patlıcanın olduğu lezzet bombası...
Yapım aşamasına geçebiliriz;
İlk olarak, 2 su bardağı pirincimizi tuzlu ılık suyla ıslatırız. Yarım saat beklettikten sonra, pirinçleri süzüp, bol suyla yıkarız. Ardından, pilavı pişireceğimiz tencereye 4 yemek kaşığı kadar tereyağını alıp, kızdırırız. İçine pirinçleri atıp, kavururuz ve 1 tatlı kaşığı tuz, 3 su bardağı kaynar haldeki et suyunu pirinçlerin üstüne ekleriz. (Tavuk suyu da olur. Aromasını sevmeyenler normal su da kullanabilir) Suyunu ilave ettikten sonra karıştırıp pişmeye bırakırız. Biraz kaynayıp suyunu çekmeye başlayınca altını kısarız. İyice suyunu çekince ocağın en kısık ayarına getirip, demlendiririz.Yaklaşık 20/25 dakikada pişer...(Ben pilavıma haşlanmış nohut ilave ettim. Râyihasına nefâset katan. Şehriye de katan vardır bu arada)
Pilav pişerken, 1 büyük patlıcanın kabuğunu alalı soyup, zar büyüklüğünde olacak şekilde minik minik doğrarız ve kızartırız. (Fırında da olur, kızartma işlemi, sağlık açısından)
Kızarmış patlıcanları bir havlu kağıdın üstüne alıp, fazla yağlarının süzülmesini sağlarız.
Diğer taraftan, 2 adet domatesimizi yıkayıp, kabuklarını soyup, küp küp doğrarız. Bir tavaya 1 yemek kaşığı tereyağını alıp, yağ eridikten sonra içine doğradığımız domateleri ekleriz. 1 çay kaşığı tuz ilave ettikten sonra, kapağını kapatıp, yüksek ateşte 5 dakika kadar pişiririz.
Sıra geldi köftelerimize; 250 gr köftelik kıyma, 2/3 yemek kaşığı galeta unu( ya da bayat ekmek kırıntısı), 1 küçük soğan rendesi,1 tatlı kaşığı tuz ve 1 tatlı kaşığı karabiberi, 1 çay bardağı kimyonu bir kapta güzelce karışıtırıp yoğururuz. Köfte yapıyoruz kısacası...
Hazırladığımız bu köfte harcından misket büyüklüğünde minik minik köfteler yapıp kızartırız ve fazla yağlarının süzülmesi için kağıt havlunun üzerine alırız.
Yağı süzülmüş olan köfteleri, güzelce pişmiş olan domateslerin içerisine ekleriz ve güzelce karıştırırız.
Pilavımızı bir servis tabağına alırız.Üstüne kızartılmış patlıcanları ve onun da üstüne domatesli köfteleri yerleştiririz. Pilavımızın etrafını kalan patlıcanlarla arzu edersek süsleyip, arzı edersek de kıyılmış maydanoz serpiştiririz...
Doyurucu, göze hitap eden, lezzet bombası bir pilav...
Afiyet olsun.
(Not; bu pilavı Ramazan iftarı için hazırladığımdan dolayı, fotoğrafta fonda ramazan pidesi ve şerbeti mevcuttur. Şerbeti de kendim yapmış olup, kuru meyve, şeker ve suyu kaynatıp, tencerede soğutup, süzüp, o halde şişelere doldurmaktayım. Bildiğiniz ramazan şerbeti olup, oldukça organik oluyor. Daha önce yemek bloğumda şerbet tarifi de vermiştim.)
2 notes
·
View notes
Text
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
İstanbul dediğiniz; sur içinden ibaretti.
Eyüp'te Rami'de, Zeytinburnu'nda oturan insanlar sokakta karşılaştıklarında, "Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorusuna "İstanbul'dan geliyorum, İstanbul'a gidiyorum cevabını verirdi."
Yani: Rami'de, Eyüp'te oturan İstanbulluyum demezdi, diyemezdi..
Zira İstanbullu olmak; Türkçesi, görgüsü, nezaketi ile ayrıcalıklı olmaktı ve başka bir şeydi.O zaman Eminönü gündüz milyon nüfuslu, gece mültecilerin, Arapların fink attığı bir semt değildi.
Azak yokuşunda tiyatro vardı.
Kocamustafapaşa'da merhum Nejat Uygur'un çevre tiyatrosu, tiyatro bitişiğinde zamanın assolisti Alâaddin Şensoy'un kafeteryası vardı ve daha da önemlisi o tiyatroyu her akşam dolduracak, o tiyatroyu ayakta tutacak kadar da seyirci vardı.
O yıllarda sanatçı dediklerimiz magazin haberleri ve burnundan kıl aldırmaz kibirli halleri ile değil, sanatları ve mütevazi kişilikleriyle anılırdı.
Alâaddin Şensoy; kafeteryası önünde bir çocuğa 25 kuruşluk dondurma doldururken, Nejat Uygur çocuklarla şakalaşırdı.
Günün 24 saati açık olan Koska kahvesi, Çakıl ve Gar gazinosu sanatçılarının program çıkışında gelmesiyle dolar, sanat sokağa taşardı.
Masmavi gözlü, bembeyaz saçlı, her gün düzenli tıraş olan Muratlılı muhacir Arif baba; nargile, ateş, çay servisini aksatmadan sürdürür, bir defa gelmiş ve iki saat oturmuş müşteriyi aylar sonra gördüğünde çayı kaç şekerli, kahveyi nasıl içtiğini hatırlardı.
Udi Hırant'ı da, Arif Sami Toker'i de orada tanımış ve dinlemiştim.
Marmara ve Küllük kahvehaneleri devrin aydınlarının ufuk açan sohbetlerine sahne olurdu.
Şehzadebaşı'nda, Çemberlitaş'ta sinema vardı.
Gedikpaşa'da cadde üzerinde bir bakkalın önünde bütün dekoru bir sandık üzerinde mavi muşamba ve camekan olan kimsenin ismini bilmediği "pala" namıyla maruf biri, torik lakerda satar, kunduracı kalfası öğle yemeğinde torik lâkerda-mor soğan yerdi.
O zamanlar Marmara'da torik olurdu, lâkerda da bir ayakkabıcı kalfasının yiyebileceği fiyattı.
Çarşıkapı'da Kubbealtı sebilinde börekçi İzmirli Cemal'de kuşüzümü ve fıstıklı kıymalı börek, Bulgar sütçü Nedelko'da
bal-kaymakla kahvaltı edilirdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı..
Su deyince aklımıza, "Hamidiye ya da Taşdelen" suyu gelirdi, su da henüz pet şişeye girmemişti, "Cam sağlığı can sağlığıydı."
Naylon poşet, pet şişe, ve gürültü kirliliği yoktu.
Devir: Kese kâğıdı, file zembil sepet devriydi..
Cami avlularında güvercin, her yerde ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Nişanca Kumkapı sokaklarında eşek üzerinde tel dolapta güveç kaplarda yoğurt satan Bulgar sütçü Boris'in zilinin sesi, Nişanca-Soğanağa arasında günün en sessiz zamanı kaldırımda duyulan tak-tak sesleri ardından Davudî bir sesin, değme şarkıcıya taş çıkartacak biçimde icra ettiği bildiğim hiç bir şarkıya benzemeyen şarkı mı, gazel mi, mani mi? anlayamadığım bir musiki icrası..
İsfahan da bir kuyu var
İçinde nane suyu var
Her güzelin bir huyu var
Ne yaman Acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
Mahmut Paşa meydanımız
Var tütüncü dükkanımız
Her güzele söz çakarız
Ne yaman acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
***
Diz altında iptidai bir tahta bacağıyla gezen nane şekeri satıcısının muhteşem sesidir bu ve o tak-tak sesleri de tahta bacağın kaldırımla buluşması ile musiki öncesi girizgâhı..
Boynunda çapraz biçimde asılı, deri kayışlardan oluşan bir kafes içinde billur kavanozda nane şekeri mi satmaktadır, ya da sanat icra edip şeker mi ikram etmektedir?.
Güneş yanığı bronz bir tenle inanılmaz tezat bembeyaz saç ve sakal, bir martının açık kanadını andıran gür, gümrah ve yine bembeyaz kaşlar..
Tepeden tırnağa sakız beyazı, kar beyazı bir gömlekle pantolon ve inadına dimdik, eyvallahı olmayan bir baş..
O sessizliğin hüküm sürdüğü tenhalıkta, açılan pencereler, hafif bir meltemde dalgalanan perdelerin ardında hayal-meyal genç, olgun, yaşlı kadın yüzleri ve caddenin iki yakasındaki açık pencerelerden kaldırıma düşen madeni paraların, yağmur taneleri gibi sessizliği delen sesleri...
Sokağa dökülen paraları toplayıp kanadı açık martı kaşlı, davudî sesli beyazlar içinde heykel duruşlu adama veren, onun verdiği şekerleri saygıyla alan çocuklar.
Sonra da aralık pencere, dalgalanan perdeler ardındaki meçhul ve müphem hanımefendilere bıçak sırtı gibi belli belirsiz bir tebessümle verilen baş selâmı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Tepebaşı'nda çamlar vardı çamlar arasında da çay bahçesi, Şişhane'de Haliç manzaralı Kanun-i esasî kıraathanesi, Eyüp'te göç edemeyip insan merhametine sığınan leylekler...
Sirkeci'de Ali Muhittin Hacı Bekir'de demirhindi şerbeti, Kapalıçarşı'da çukur muhallebicide sakızlı muhallebi, Çemberlitaş'ta köfteci Saim babada başka hiç bir yerde bulamayacağınız Hıdrellez salatası ve şıra vardı.
İstanbul pet şişe, naylon poşet, çiğ köfte, arabesk ve mülteci istilası altında değildi.
Kebapçı deyince akla yumurtalı piyaz, Arnavut ciğeri, köfte ve külbastı yenilip, şıra içilen menüsü fakir ama lezzeti gani mütevazi Arnavut köfteciler gelirdi.
Çiçek pasajında madam Anahit sağdı ve akordeonuyla her masa müşterisine hitap edecek kadar zengin bir repertuarı vardı.
Sütçüler Bulgar, boza, dondurma, revani tulumba tatlısı satanlar Balkanlı, kasaplar Eğinli, en iyi aşçılar Bolulu, meyhanecilerin ünlüsü Rum olurdu.
Üsküdar'da Kanaat, Beyoğlu'nda Hacı Salih, Hacı Abdullah, Hacı baba, Mısır çarşısında Pandeli, Kapalıçarşı'da Havuzlu, Sirkeci'de Konyalı lokantaları İstanbullunun damağını şenlendirirdi.
Çatladıkapı'dan Yedikule'ye kadar olan sahilde "Lodosçu" denilen rızkını denizde, ve denizin karaya attıklarında arayan bir zanaat erbabı vardı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Sokaklarında ayı oynatanlar, çubuğa dolanan rengârenk macun ve lahmacun satanlar vardı ve Gülhane parkı ayni zamanda hayvanat bahçesiydi.
Lâhmacun dedim de, lâhmacun: İstanbul'un yeni yeni tanıştığı üzeri beyaz muşamba kaplı oval tahta sandıklarda seyyar esnafça satılan sokak lezzeti, fukara taamıydı.
Beyoğlu İstiklal caddesinde, lâvanta ve kokina satan Roman kızları ile Beyoğlu çikolatası satan küçücük dükkânlar vardı.
Caddelerde troleybüsler, troleybüs içinde önden arkaya yürüyüp, mesafeye göre bilet kesen biletçiler..
Mecidiyeköy'ün dut bahçelerini hatırlamam ama zaman, Yedikule'de marul, Çengelköy'de salatalık, Arnavutköy'de çilek, Langa'da bostan, Kanlıca'da yoğurt, Beykoz'da paça, Emirgân'da çay, Sarıyer'de de börek, Vefa'da boza zamanlarıydı.
Kapalıçarşı'da ayakları dizden kesik Hamparsum, Eminönü'nde Nimet abla, kendisini tanımasak da; Galata köprüsü altında merhum uzun Ömer'in altı çok pençeli devasa pabuçlarının sergilendiği piyango satıcıları henüz talih ve umut satıyordu.
Galata köprüsü dedim de aklıma geldi; bir tane dolandırıcımız vardı Kız kulesi, Galata köprüsü ve Haydarpaşa garını satardı Sülün Osman'ı herkes tanırdı. Bunca yıl sonra bile tebessümle hatırlanır. Nice dolandırıcılar geldi geçti, ne adları kaldı ne sanları..
O yıllarda "Gangster" denirdi, bir tane banka soyguncusu vardı Necdet Elmas! adeta "Arkası yarın" izler gibi bir sonraki hamlesi "Arsen Lüpen" macerası gibi beklenirdi.
Radyoda radyo tiyatrosu, Orhan Boran'la Yuki, Müzeyyen Senar'ın ardında Yorgo-Aleko Bacanos'ların ismi anons edilirdi.
Merhum Selahattin Pınar'ın tamburu elindeyken kalbinin durduğu Kalamış'ta Todori, Beyoğlu Balık pazarında "Krepen'deki İmroz" Kumkapı'da kör Agop, Tarlabaşı'nda bir çok Yeşilçam filmine sahne olmuş İmrozlu Nikoli'nin işlettiği Hasır, Yedikule'deki Sefa, Kurtuluş'ta adına şiirler yazılan İlk kadın meyhaneci, madam Despina'nın meyhaneleri birer dünya markasıydı.
Samatya'da İstanbul'un belki de son koltuk meyhanesi Küçük Paris; şarabın bardakla satıldığı, birkaç leblebi iki dilim elmayla ayaküstü içen müdavimlerinin hizmetindeydi.
Henüz ezan da merkezi sistemle okunmuyordu.
O meyhanelerden çıkıp çorbacıya, çorbacıdan çıkıp sabahçı kahvesinde kahve içmeye gidenler; hangi cami müezzininin sabah ezanının daha iyi kıraat ettiğini bilir ve sabahın o sessizliğinde gözlerinde yaş, dudaklarında pişmanlık ve tatlı bir ürpermeyle huşû içinde ezan dinlerdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Ve henüz İstanbul'un siluetinde gök kubbeyi delen gökdelenler de gürültü kirliliği de, tabelalardaki dil ve görüntü kirliliği de yoktu.
Cami avlularında güvercin, caddede ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Ve o zamanlar gerçekten güzel zamanlardı..
Selâm ve muhabbetle..
TC Yahya Kaptan
4 notes
·
View notes
Text
Mercimek Köftesi Tarifi
New Post has been published on https://nepisirsek.net/mercimek-koftesi-tarifi/
Mercimek Köftesi Tarifi

Lezzetli Mercimek Köftesi İçin En İyi Malzemeler Neler?

Lezzetli Mercimek Köftesi İçin En İyi Malzemeler Neler?
Mercimek köftesi, Türk mutfağının sevilen ve sağlıklı bir atıştırmalığıdır. Hem vejetaryen hem de vegan diyetlerde sıkça tercih edilir. Bu lezzetli köfte, mercimek, bulgur ve çeşitli baharatlarla hazırlanır. Her lokmada sağlıklı besin değerleri ile dolu bir seçenek sunar. Özellikle sosyal etkinliklerde, pikniklerde ve davetlerde sıkça servis edilir. Mutfağınızda yer açın, çünkü bu tarifle birlikte herkesin beğenisini kazanacaksınız!
Malzemeler

1 su bardağı kırmızı mercimek
1 su bardağı ince bulgur
1 adet soğan
2-3 dal yeşil soğan
1/2 su bardağı zeytinyağı
3-4 yemek kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı kimyon
1 tatlı kaşığı pul biber
Tuz (damak zevkinize göre)
Yarım limon suyu
Marul yaprakları (servis için)
Yapılışı

Mercimek köftesinin yapılışı oldukça basittir. Öncelikle kırmızı mercimekleri iyice yıkayın. Sonra bir tencereye koyun ve üzerini geçecek kadar su ekleyin. Mercimekler yumuşayana kadar kaynatın. Kaynadıktan sonra, ocaktan alın ve mercimeklerin suyunu süzün.
Bir başka kapta ince bulguru, kaynar su ile ıslatın. Üzerini kapatıp bulgurların şişmesini bekleyin. Bulgurlar şiştikten sonra, mercimekleri ekleyin. Doğranmış soğanları, yeşil soğanları, zeytinyağını, salçaları ve baharatları da ekleyin. Karışımı iyice yoğurun.
Karışım homojen bir kıvam aldığında, limon suyunu ekleyin ve tekrar yoğurun. Son olarak, karışımı şekil vermek için şekillendirin. Servis tabağına marul yapraklarıyla birlikte dizin.
Nasıl Hazırlanır?

Mercimek köftesinin hazırlanışı oldukça keyiflidir. İlk adımda, mercimekleri yıkayıp kaynatıyoruz. Kaynadıktan sonra, süzerek bir kenara alıyoruz. Bulguru ıslatmak için kaynar su kullanıyoruz. Bulgurlar yumuşadıktan sonra, mercimekleri ve diğer malzemeleri ekliyoruz.
Hepsini yoğurduktan sonra, limon suyu ilavesi ile lezzet katıyoruz. Son adımda, karışımı şekil verip marul yaprakları ile servis ediyoruz. Bu aşamada, istediğiniz şekli verebilirsiniz. İsterseniz yuvarlak, isterseniz oval yapabilirsiniz.
Hazırlama Süresi
Mercimek köftesinin hazırlanması toplamda yaklaşık 30-40 dakika sürmektedir. İşte detaylar:
Mercimeklerin haşlanması: 15 dakika
Bulgurun ıslanması: 10 dakika
Malzemelerin karıştırılması ve yoğurulması: 15 dakika
Besin Değerleri (1 Porsiyon İçin)
Besin Değeri Miktar Kalori 180 kcal Protein 7 g Karbonhidrat 27 g Yağ 6 g Fiber 5 g
Saklama Koşulları
Mercimek köftesini buzdolabında 2-3 gün saklayabilirsiniz. Daha uzun süre saklamak isterseniz, dondurucuda 1 aya kadar muhafaza edebilirsiniz. Dondurucudan çıkardıktan sonra, çözdürüp taze marul yaprakları ile servis edebilirsiniz. Her zaman taze ve lezzetli kalması için hava geçirmeyen bir kapta saklamanız önerilir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Mercimek köftesi vegan mı? Evet, mercimek köftesi tamamen bitkisel malzemelerle yapılır.
Mercimek köftesi nasıl daha lezzetli olur? Baharatları arttırarak ve limon suyu ekleyerek lezzetini artırabilirsiniz.
Mercimek köftesi hangi soslarla servis edilir? Yoğurtlu sos veya tahin sos ile servis edebilirsiniz.
Mercimek köftesini dondurabilir miyim? Evet, dondurucuda 1 aya kadar saklayabilirsiniz.
Mercimek köftesi kaç kalori? Bir porsiyon mercimek köftesi yaklaşık 180 kalori içermektedir.
2 notes
·
View notes
Text
mutfağa beraber girdik onlar akşam arkadaşları ile pikniğe gidecekler diye çayın yanına sütlü bir tatlı yapıyorlardı ortancayla bende mantarları ayıklayayım, ıspanakları da yıkayayım bir yemek yaparız dedim. sonra english teacher mantarlı pilav yapayım dedi tamam ama bana mantarlarından ayır ben bulgurlu yapayım kendime dedim (sağlıklı beslenme modundan devam ediyorum çok şükür ve bu olaya fevkalade alıştım) sonra ıspanakları doğrarken çorba yapmak aklıma geldi onu da çorba yaptım. instagramda karşılaştığım bir tarif soğan, minik doğranmış havuç, ben kırmızı biber de ekledim, küçük doğranmış ıspanak, sonra bir avuç kadar haşlanmış nohut veya kuru fasulye ve yoğurt-un ikilisini çırpıp, çorbanın suyundan da ekleyip pişiriyorsunuz. harikulade bir çorba oldu çok beğendiler hatta iki kase içtiler. tavuk suyu hep vardır dondurucuda ben tavuk suyu kattım ve baharat da ekleyince tadı daha da iyi oldu. insan sebzeleri farklı öğelerle birleştirince, içine kendinden fikir de ekleyince ki mutfak keşiftir bence çok değişik ve güzel lezzetler çıkıyor ortaya. benim kalıplarım yok mutfakta, bir tarifi uygularken listenin dışına çıkabilirim, ekleyebilirim bu benim çeşitliliğimi, yemek bilgimi artırıyor. yemek yaparken sınırları, adetlere, sayılara takılı olanlarla yemek yapmakta zorlanırım.
öyle işte.
*yemek tarifi de sıkıştırdım arada :)
2 notes
·
View notes
Text
kulağımda bu ezgi, bir saat kadar önce en sevdiğim sahilde hafif esinti varken oldu. şimşekler çakıyor ara ara, fırtına söylentileri. derken aniden tüm köyde elektrikler kesildi, kapkaranlık. o kadar şaşırmadım ki sanki bunu bekliyordum. ve tam da o ân başımı gökyüzüne kaldırmış, ışıklardan gözükmeyen yıldızları seçmeye çalışırken hayatıma mematıma bakıyordum. garip teselli. o zaman gördüm, çıkartılırdı yıldız haritası. etkilenmemek elde değil, hülya gibi. büsbütün rü’ya gibiydi. gökyüzüne baktığımız yok, ama burası… sahil kasabası tüm dertlere deva. cildin hafif yanık hâliyle sağlıkla ışıldar, iştahın açılır, tüm her şey muazzam leziz, esintili hava her dâim, bayılırım. sonra yavaş her şey, sabah namazında fırından ekmek çıkıyor çıtır, suyu denizi berrak. gece yıldızları, az çeşitli ama güzel dondurması. beraberinde oldukların, artık tanıdık köy insanı. her gün tepeden güneşin batışını izlediğim dalgakıran, kayıkların suda nazik sallanışları, her sabah bizi uyandıran erkenden yola çıkan motorlu teknenin sahibi, câmii cemaatinden meczup, kahvede oturan amcalar, son soğan ören birkaç kişi. bal kavun, arkamızda yemyeşil tepe, bir tarafı hep sisli.
öyle ki, şehre dönüş zor. insan her daim alışmaya mahkum. yıldızlarımı ve gençliğimin bir parçasını her yıl burada bırakıyorum.
8 notes
·
View notes
Note
ben çok resgl ağrısı çeken biriyim soğan suyu annem zorla içiriyordu kötü tadı ama içe içe alışıyorsunuz hdksjds ve işe yarıyor miğdemide bozmadım çarrsiz kalımca insam içiyor işte
valla yazik... bnm agri kesici toleransim cok dusuk(zorunda olmadikca hic icmedigim icin, kicim basim agrio diye atmiyorm yani adam gibi cekiyorum acimi) nse, bu sayede tek hapla kurtuluyo gunum coksukur arveles🫶🏼
3 notes
·
View notes
Video
youtube
Kış Sofralarının Vazgeçilmezi_ Pırasalı Kereviz Tarifi #kereviz #pırasay... AÇIM AÇ! & BUGÜN NE PİŞİRELİM? Kış Sofralarının Vazgeçilmezi_ Pırasalı Kereviz Tarifi #kereviz #pırasayemeği #şifalı AÇIM AÇ !! BUGÜN NE PİŞİRELİM ? 30 dakikada hazır AÇIM AÇ !! BUGÜN NE PİŞİRELİM ? #iftarmenüsü#iftar#SAHUR #sağliklibeslenme #doyurucutarifler #toktutantarifler #yemektarifleri #sağlikliyaşam #sağlikbeslen #anayemekler #yemektarifleri #meze tarifleri izle ,#nefis yemek tarifleri izle ,#kolay yemek tarifleri izle ,#etli yemek tarifleri izle ,#ana yemek tarifleri izle ,#yemek tarifleri #akşam yemeği izle ,#yemek tarifleri #aperatif izle ,#salata tarifleri,#balık tarifleri,#tavuk tarifleri #şifalı #çorba tarifleri #diyet #salata#yemektarifleri #pratiktarifler #lezzetbombası #mutfaktayım #shorts Tiktok @lalelisa.031 instegram @laleiii facebook Lale Gülüm https://www.youtube.com/channel/UCCSou5wUwuiMpkef3eMSNQg/?sub_confirmation=1 Lütfen 🍲YOUTUBE👩🏻🍳 Kanalıma 🥣ABONE OL Beğen PAYLAŞ🙏🏻🤩 🥣Kış Sofralarının Vazgeçilmezi: 🥕🥒 Pırasalı Kereviz Tarifi!😍 Merhaba arkadaşlar! Kışın içinizi ısıtacak hem lezzetli hem de sağlıklı bir tarif mi arıyorsunuz? O zaman Pırasa ve Kereviz Mucizesi'ne göz atın! İlk olarak, soğan ve havuçları zeytinyağında, mutfak mis gibi kokana kadar soteliyoruz. Sonra, içine o canlı pırasaları ve lezzetli kerevizleri ekliyoruz. Şimdi, sihirli dokunuş- lezzetleri zirveye çıkarmak için biraz taze portakal suyu! Kısık ateşte, tüm malzemeler birbirine karışıp harika bir uyum yakalayana kadar pişiriyoruz. Soğuduktan sonra, üzerine biraz daha zeytinyağı gezdiriyoruz, ekstra lezzet katması için. İşte karşınızda, kış sofralarınızın vazgeçilmezi olacak bir yemek! Bu tarifi mutlaka deneyin ve daha fazla lezzetli tarif için abone olmayı unutmayın. Sizin favori kış yemeğiniz nedir? Yorumlarda bizimle paylaşın! 🥗AÇIM AÇ !! BUGÜN NE PİŞİRELİM? 30 dakikada hazır https://www.youtube.com/channel/UCCSou5wUwuiMpkef3eMSNQg/?sub_confirmation=1 Lütfen 🍲YOUTUBE👩🏻🍳 Kanalıma 🥣ABONE OL Beğen PAYLAŞ🙏🏻🤩 Tiktok @lalelisa.031 instegram @laleiii facebook Lale Gülüm https://www.youtube.com/channel/UCCSou5wUwuiMpkef3eMSNQg/?sub_confirmation=1 Lütfen 🍲YOUTUBE👩🏻🍳 Kanalıma 🥣ABONE OL Beğen PAYLAŞ🙏🏻🤩 I'M HUNGRY I'M HUNGRY!! WHAT SHOULD WE COOK TODAY? Ready in 30 minutes I'M HUNGRY I'M HUNGRY!! WHAT SHOULD WE COOK TODAY? #iftarmenu#iftar#SAHUR #healthynourishment #satisfyingrecipes #fullrecipes #recipes #healthyliving #healthynourishment #maindishes #recipes #watchappetizer recipes,#watch delicious recipes,#watch easy recipes,#watch meaty recipes,#watch main dish recipes,#food recipes #watch dinner,#food recipes #watch snacks,#salad recipes,#fish recipes,#chicken recipes #healing #soup recipes #diet #salad#recipes #practicalrecipes #flavorbomb #iaminthekitchen #shorts Tiktok @lalelisa.031 instegram @laleiii facebook Lale Gülüm https://www.youtube.com/channel/UCCSou5wUwuiMpkef3eMSNQg/?sub_confirmation=1 Please 🍲YOUTUBE👩🏻🍳 Channel 🥣 SUBSCRIBE Like SHARE🙏🏻🤩 🥣Indispensable for Winter Tables: 🥕🥒 Leek and Celery Recipe!😍 Hello friends! Are you looking for a delicious and healthy recipe to warm you up in winter? Then check out the Leek and Celery Miracle! First, we sauté the onions and carrots in olive oil until the kitchen smells wonderful. Then, we add those vibrant leeks and delicious celery. Now, the magic touch - some fresh orange juice to take the flavors to the next level! We cook on low heat until all the ingredients are mixed together and a perfect harmony is achieved. After it cools down, we pour a little more olive oil on it, for extra flavor. Here is a dish that will be indispensable for your winter tables! Be sure to try this recipe and don't forget to subscribe for more delicious recipes. What is your favorite winter dish? Share it with us in the comments! 🥗 I'M HUNGRY !! WHAT SHOULD WE COOK TODAY? Ready in 30 minutes https://www.youtube.com/channel/UCCSou5wUwuiMpkef3eMSNQg/?sub_confirmation=1 Please 🍲YOUTUBE👩🏻🍳 Channel 🥣 SUBSCRIBE Like SHARE🙏🏻🤩 Tiktok @lalelisa.031 instegram @laleiii facebook Lale Gülüm https:/
0 notes
Text
ISPANAKLI VE PEYNİRLİ BÖREK
Mükemmel ıspanaklı ve peynirli börek Hazırlama 30 dk Pişirme 30 dk 4 kişilik 4 adet taze soğan Yaklaşık 200 gr ıspanak , tercihen olgun yapraklar veya yaklaşık 160 gr dondurulmuş ıspanak, çözülmüş ve suyu sıkılmış 3 yemek kaşığı zeytinyağı , artı yağlamak için biraz daha ¼ çay kaşığı ince tuz ¼ çay kaşığı pul biber 1 küçük demet taze nane , yaprakları ayıklanmış 10 gr taze dereotu 10 gr taze…
0 notes
Text




Merhabalar...
Mantarın en güzel halinin tarifini vereceğim, her mevsim yapılabilen...
İlk olarak, yarım kilo mantarımızı yıkarız. Genel bir ayrım konusudur, mantar yıkanır mı, yıkanmaz mı? Ben yıkayanlardanım, aksi takdirde illâ ki toprak ve de böcek kalıyor. Yıkandıktan sonra sirkeli karbonatlı su da yarım saat kadar bekletiriz. Beklettiğimiz suyu süzüp, mantarın üzerinde ki zarını soyup, iyice mantarı elimizle sıkıp, suyunu sıkarız. Kullanıma hazır...
Tavamıza 1 adet kuru soğan, 2 adet sarımsak ve 3 adet sivri biberi doğrayıp, 3 yemek kaşığı zeytinyağı ile soteleriz. Arasıra doğradığımız mantarları üzerine ilave edip, 1 tatlı kaşığı tuz ve 2 tatlı kaşığı toz biber ilave edip pişirmeye bırakırız.
Diğer taraftan bir güveç kabına ya da fırına dayanıklı bir kaba patates püremizi koyayız. Patates püresi tarifini daha önce vermiştim, ama kısacık tarifini vermek gerekirse; 2 adet büyük patatesimizi(miktarı aslında size bağlı, püreyi kalın isterseniz 3 patates olur) soyup, küp küp doğrayıp üzerini hafif geçecek şekilde su ve süt ilave ederiz. Kısık ateşte haşlarız. Haşlanan ve suyunu çeken patateslerimize 1 çorba kaşığı tereyağı, 1 tatlı kaşığı tuz ve arzu edilirse 1 çay kaşığı karabiber ilave edip ezerek, püre haline getiririz.
Mantarlarımız pişince güveç kaplarında ki püremizin üzerine mantarımızı yerleştirip, üzerine rendelenmiş ya da yassı kesilmiş kaşarlarımızı ilave edip fırına yollarız. Üzeri kızaran kadar pişsin...
Kaşarların üzeri kızarınca,afiyet olsun...
Dip not; mantara salça ve domates asla koymuyorum. Domates mantarı çok sulandırıyor, salça da ekşimsi bir tat katıyor. Konulmadığı taktirde kebap lezzetini alıyor ve bu tarif, tavuk ve etle de nefis olmaktadır...
3 notes
·
View notes
Text

Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
İstanbul dediğiniz; sur içinden ibaretti.
Eyüp'te Rami'de, Zeytinburnu'nda oturan insanlar sokakta karşılaştıklarında, "Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorusuna "İstanbul'dan geliyorum, İstanbul'a gidiyorum cevabını verirdi."
Yani: Rami'de, Eyüp'te oturan İstanbulluyum demezdi, diyemezdi..
Zira İstanbullu olmak; Türkçesi, görgüsü, nezaketi ile ayrıcalıklı olmaktı ve başka bir şeydi.O zaman Eminönü gündüz milyon nüfuslu, gece mültecilerin, Arapların fink attığı bir semt değildi.
Azak yokuşunda tiyatro vardı.
Kocamustafapaşa'da merhum Nejat Uygur'un çevre tiyatrosu, tiyatro bitişiğinde zamanın assolisti Alâaddin Şensoy'un kafeteryası vardı ve daha da önemlisi o tiyatroyu her akşam dolduracak, o tiyatroyu ayakta tutacak kadar da seyirci vardı.
O yıllarda sanatçı dediklerimiz magazin haberleri ve burnundan kıl aldırmaz kibirli halleri ile değil, sanatları ve mütevazi kişilikleriyle anılırdı.
Alâaddin Şensoy; kafeteryası önünde bir çocuğa 25 kuruşluk dondurma doldururken, Nejat Uygur çocuklarla şakalaşırdı.
Günün 24 saati açık olan Koska kahvesi, Çakıl ve Gar gazinosu sanatçılarının program çıkışında gelmesiyle dolar, sanat sokağa taşardı.
Masmavi gözlü, bembeyaz saçlı, her gün düzenli tıraş olan Muratlılı muhacir Arif baba; nargile, ateş, çay servisini aksatmadan sürdürür, bir defa gelmiş ve iki saat oturmuş müşteriyi aylar sonra gördüğünde çayı kaç şekerli, kahveyi nasıl içtiğini hatırlardı.
Udi Hırant'ı da, Arif Sami Toker'i de orada tanımış ve dinlemiştim.
Marmara ve Küllük kahvehaneleri devrin aydınlarının ufuk açan sohbetlerine sahne olurdu.
Şehzadebaşı'nda, Çemberlitaş'ta sinema vardı.
Gedikpaşa'da cadde üzerinde bir bakkalın önünde bütün dekoru bir sandık üzerinde mavi muşamba ve camekan olan kimsenin ismini bilmediği "pala" namıyla maruf biri, torik lakerda satar, kunduracı kalfası öğle yemeğinde torik lâkerda-mor soğan yerdi.
O zamanlar Marmara'da torik olurdu, lâkerda da bir ayakkabıcı kalfasının yiyebileceği fiyattı.
Çarşıkapı'da Kubbealtı sebilinde börekçi İzmirli Cemal'de kuşüzümü ve fıstıklı kıymalı börek, Bulgar sütçü Nedelko'da
bal-kaymakla kahvaltı edilirdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı..
Su deyince aklımıza, "Hamidiye ya da Taşdelen" suyu gelirdi, su da henüz pet şişeye girmemişti, "Cam sağlığı can sağlığıydı."
Naylon poşet, pet şişe, ve gürültü kirliliği yoktu.
Devir: Kese kâğıdı, file zembil sepet devriydi..
Cami avlularında güvercin, her yerde ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Nişanca Kumkapı sokaklarında eşek üzerinde tel dolapta güveç kaplarda yoğurt satan Bulgar sütçü Boris'in zilinin sesi, Nişanca-Soğanağa arasında günün en sessiz zamanı kaldırımda duyulan tak-tak sesleri ardından Davudî bir sesin, değme şarkıcıya taş çıkartacak biçimde icra ettiği bildiğim hiç bir şarkıya benzemeyen şarkı mı, gazel mi, mani mi? anlayamadığım bir musiki icrası..
İsfahan da bir kuyu var
İçinde nane suyu var
Her güzelin bir huyu var
Ne yaman Acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
Mahmut Paşa meydanımız
Var tütüncü dükkanımız
Her güzele söz çakarız
Ne yaman acem güzeli
Nane suyu nane şeker
Benim canım her gün çeker
***
Diz altında iptidai bir tahta bacağıyla gezen nane şekeri satıcısının muhteşem sesidir bu ve o tak-tak sesleri de tahta bacağın kaldırımla buluşması ile musiki öncesi girizgâhı..
Boynunda çapraz biçimde asılı, deri kayışlardan oluşan bir kafes içinde billur kavanozda nane şekeri mi satmaktadır, ya da sanat icra edip şeker mi ikram etmektedir?.
Güneş yanığı bronz bir tenle inanılmaz tezat bembeyaz saç ve sakal, bir martının açık kanadını andıran gür, gümrah ve yine bembeyaz kaşlar..
Tepeden tırnağa sakız beyazı, kar beyazı bir gömlekle pantolon ve inadına dimdik, eyvallahı olmayan bir baş..
O sessizliğin hüküm sürdüğü tenhalıkta, açılan pencereler, hafif bir meltemde dalgalanan perdelerin ardında hayal-meyal genç, olgun, yaşlı kadın yüzleri ve caddenin iki yakasındaki açık pencerelerden kaldırıma düşen madeni paraların, yağmur taneleri gibi sessizliği delen sesleri...
Sokağa dökülen paraları toplayıp kanadı açık martı kaşlı, davudî sesli beyazlar içinde heykel duruşlu adama veren, onun verdiği şekerleri saygıyla alan çocuklar.
Sonra da aralık pencere, dalgalanan perdeler ardındaki meçhul ve müphem hanımefendilere bıçak sırtı gibi belli belirsiz bir tebessümle verilen baş selâmı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Tepebaşı'nda çamlar vardı çamlar arasında da çay bahçesi, Şişhane'de Haliç manzaralı Kanun-i esasî kıraathanesi, Eyüp'te göç edemeyip insan merhametine sığınan leylekler...
Sirkeci'de Ali Muhittin Hacı Bekir'de demirhindi şerbeti, Kapalıçarşı'da çukur muhallebicide sakızlı muhallebi, Çemberlitaş'ta köfteci Saim babada başka hiç bir yerde bulamayacağınız Hıdrellez salatası ve şıra vardı.
İstanbul pet şişe, naylon poşet, çiğ köfte, arabesk ve mülteci istilası altında değildi.
Kebapçı deyince akla yumurtalı piyaz, Arnavut ciğeri, köfte ve külbastı yenilip, şıra içilen menüsü fakir ama lezzeti gani mütevazi Arnavut köfteciler gelirdi.
Çiçek pasajında madam Anahit sağdı ve akordeonuyla her masa müşterisine hitap edecek kadar zengin bir repertuarı vardı.
Sütçüler Bulgar, boza, dondurma, revani tulumba tatlısı satanlar Balkanlı, kasaplar Eğinli, en iyi aşçılar Bolulu, meyhanecilerin ünlüsü Rum olurdu.
Üsküdar'da Kanaat, Beyoğlu'nda Hacı Salih, Hacı Abdullah, Hacı baba, Mısır çarşısında Pandeli, Kapalıçarşı'da Havuzlu, Sirkeci'de Konyalı lokantaları İstanbullunun damağını şenlendirirdi.
Çatladıkapı'dan Yedikule'ye kadar olan sahilde "Lodosçu" denilen rızkını denizde, ve denizin karaya attıklarında arayan bir zanaat erbabı vardı.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Sokaklarında ayı oynatanlar, çubuğa dolanan rengârenk macun ve lahmacun satanlar vardı ve Gülhane parkı ayni zamanda hayvanat bahçesiydi.
Lâhmacun dedim de, lâhmacun: İstanbul'un yeni yeni tanıştığı üzeri beyaz muşamba kaplı oval tahta sandıklarda seyyar esnafça satılan sokak lezzeti, fukara taamıydı.
Beyoğlu İstiklal caddesinde, lâvanta ve kokina satan Roman kızları ile Beyoğlu çikolatası satan küçücük dükkânlar vardı.
Caddelerde troleybüsler, troleybüs içinde önden arkaya yürüyüp, mesafeye göre bilet kesen biletçiler..
Mecidiyeköy'ün dut bahçelerini hatırlamam ama zaman, Yedikule'de marul, Çengelköy'de salatalık, Arnavutköy'de çilek, Langa'da bostan, Kanlıca'da yoğurt, Beykoz'da paça, Emirgân'da çay, Sarıyer'de de börek, Vefa'da boza zamanlarıydı.
Kapalıçarşı'da ayakları dizden kesik Hamparsum, Eminönü'nde Nimet abla, kendisini tanımasak da; Galata köprüsü altında merhum uzun Ömer'in altı çok pençeli devasa pabuçlarının sergilendiği piyango satıcıları henüz talih ve umut satıyordu.
Galata köprüsü dedim de aklıma geldi; bir tane dolandırıcımız vardı Kız kulesi, Galata köprüsü ve Haydarpaşa garını satardı Sülün Osman'ı herkes tanırdı. Bunca yıl sonra bile tebessümle hatırlanır. Nice dolandırıcılar geldi geçti, ne adları kaldı ne sanları..
O yıllarda "Gangster" denirdi, bir tane banka soyguncusu vardı Necdet Elmas! adeta "Arkası yarın" izler gibi bir sonraki hamlesi "Arsen Lüpen" macerası gibi beklenirdi.
Radyoda radyo tiyatrosu, Orhan Boran'la Yuki, Müzeyyen Senar'ın ardında Yorgo-Aleko Bacanos'ların ismi anons edilirdi.
Merhum Selahattin Pınar'ın tamburu elindeyken kalbinin durduğu Kalamış'ta Todori, Beyoğlu Balık pazarında "Krepen'deki İmroz" Kumkapı'da kör Agop, Tarlabaşı'nda bir çok Yeşilçam filmine sahne olmuş İmrozlu Nikoli'nin işlettiği Hasır, Yedikule'deki Sefa, Kurtuluş'ta adına şiirler yazılan İlk kadın meyhaneci, madam Despina'nın meyhaneleri birer dünya markasıydı.
Samatya'da İstanbul'un belki de son koltuk meyhanesi Küçük Paris; şarabın bardakla satıldığı, birkaç leblebi iki dilim elmayla ayaküstü içen müdavimlerinin hizmetindeydi.
Henüz ezan da merkezi sistemle okunmuyordu.
O meyhanelerden çıkıp çorbacıya, çorbacıdan çıkıp sabahçı kahvesinde kahve içmeye gidenler; hangi cami müezzininin sabah ezanının daha iyi kıraat ettiğini bilir ve sabahın o sessizliğinde gözlerinde yaş, dudaklarında pişmanlık ve tatlı bir ürpermeyle huşû içinde ezan dinlerdi.
Henüz İstanbul'un güzel zamanlarıydı.
Nüfus daha üç milyon bile olmamıştı.
Ve henüz İstanbul'un siluetinde gök kubbeyi delen gökdelenler de gürültü kirliliği de, tabelalardaki dil ve görüntü kirliliği de yoktu.
Cami avlularında güvercin, caddede ağaç, ağaçta serçe, denizde yelkovan kuşları ile martı sesleri olurdu.
Ve o zamanlar gerçekten güzel zamanlardı..
Selâm ve muhabbetle..
TC Yahya Kaptan
4 notes
·
View notes
Text
Tavuklu Çökertme Kebabı Tarifi

Tavuklu çökertme kebabı, hem görselliği hem de lezzeti ile sofralarınızı süsleyecek harika bir yemektir. Özellikle misafirlerinize sunabileceğiniz şık bir ana yemek tarifi arıyorsanız, bu tarifi kesinlikle denemelisiniz. İşte tavuklu çökertme kebabı için gerekli malzemeler ve yapılış aşamaları. Malzemeler - 2 adet tavuk göğsü - 2 yemek kaşığı zeytinyağı - 1 adet büyük boy soğan - 2 diş sarımsak - 1 tatlı kaşığı pul biber - 1 tatlı kaşığı kekik - 1 tatlı kaşığı tuz - Karabiber (isteğe bağlı) - 1 su bardağı yoğurt - 1 yemek kaşığı limon suyu - 1 tatlı kaşığı sumak - 4-5 adet orta boy patates - Yarım su bardağı sıvı yağ (kızartma için) Sosu İçin: - 1 su bardağı domates püresi - 1 yemek kaşığı zeytinyağı - 1 tatlı kaşığı pul biber - Yarım çay bardağı su - 1 çay kaşığı tuz - 1 tatlı kaşığı şeker Tavuklu Çökertme Kebabı Nasıl Yapılır? - Öncelikle tavuk göğsünü ince uzun jülyen şeklinde doğrayarak hazırlayın. - Bir karıştırma kabında yoğurdu, limon suyunu, rendelenmiş soğanı ve ezilmiş sarımsakları ekleyin. Ardından pul biber, kekik, tuz ve karabiber ile birlikte karıştırarak marinasyon sosunu oluşturun. - Doğradığınız tavukları bu marinasyona ekleyin ve iyice karıştırdıktan sonra en az 30 dakika (mümkünse 2-3 saat) buzdolabında bekletin. Bu aşama tavukların lezzetinin daha iyi oturmasını sağlayacaktır. - Patatesleri soyup, ince uzun dilimler halinde doğrayın. Kızartma işlemi için sıvı yağı bir tavada ısıtın ve patatesleri altın rengini alana kadar kızartın. Kızardıktan sonra kağıt havlu üzerine alarak fazla yağını süzdürün. - Ayrı bir tavada zeytinyağını ısıtın ve üzerine domates püresini ekleyin. Domateslerin iyi pişmesi için bir süre karıştırarak pişirin. Ardından pul biber, tuz, şeker ve suyu ekleyin. Sosun kıvam alana kadar pişirmeye devam edin. - Tavukları başka bir tavada zeytinyağında yüksek ateşte kızarana kadar pişirin. Tavukların dışı güzel bir şekilde kızarırken içinin de pişmesini sağlayın. - Servis tabağına önce kızarmış patates dilimlerini yerleştirin. Üzerine hazırladığınız domates sosunu ve yoğurdu ekleyin. Son olarak, pişmiş tavukları yerleştirerek sıcak servis edin. İsterseniz yanında közlenmiş biber ve domates ile süsleyebilirsiniz. Afiyet olsun! Read the full article
0 notes
Text

İtalyan Usülü Köfteli Spagetti
* 1 kg dana kıyma
* 2 su bardağı (150 gr) beyaz ekmek, parçalara ayrılmış
* 250 ml süt
* 4 diş sarımsak, ince rendelenmiş
* 1/2 su bardağı maydanoz, ince kıyılmış
* 1/2 su bardağı rendelenmiş parmesan peyniri (artı servis için)
* 2 yumurta, çırpılmış
* 2 çay kaşığı tuz
* 1 çay kaşığı karabiber
Kızartmak için :
1/2 su bardağı zetinyağ
Sos için:
* 4 yemek kaşığı zeytinyağı
* 1 orta boy soğan, ince kıyılmış
* 1 yemek kaşığı şeker
* 1 çay kaşığı tuz
* 1/4 çay kaşığı karabiber
* 1.200 gr doğranmış domates
* 500 gr spagetti
1. Büyük bir kasede eti karıştırın, tuz ve karabiberle tatlandırın. Ekmeği sütle birlikte bir kaseye koyun ve ıslanmaya bırakın. Islatılmış ekmeği kaseye etin üzerine koyun ve kalan tüm köfte malzemelerini ekleyin. Daha sonra karışımı birleşene kadar ellerinizle yoğurun.
2.Fırını 180C'ye önceden ısıtın ve fırın rafını orta konuma yerleştirin. Karışımdan minik köfteler yuvarlayın ve yağlı kağıt serilmiş ve zeytinyağlanmış bir fırın tepsisine yerleştirin. Yaklaşık 10 dakika pişirin, ardından fırın tepsisini fırından çıkarın ve köfteleri çevirmek için metal bir spatula kullanın. Köfteleri tekrar fırına koyun ve güzelce kızarana ve neredeyse pişene kadar 10 dakika daha pişirin.
3.Bu arada zeytinyağı orta boy bir tencerede koyun ve 1 dakika ısıtın, ardından doğranmış soğanı birkaç dakika kızartın. Domatesleri ve şekeri ekleyin, ardından tuz ve karabiber ekleyin. Orta ateşte 10 dakika pişirin. Köfteleri ekleyin ve sosla tamamen kaplandıklarından emin olmak için hafifçe karıştırın. Tavayı kapatın ve yaklaşık 20 dakika kısık ateşte pişirin, sosu ara sıra köftelerin üzerine dökün.
4.Köfteler pişerken, büyük bir tencerede iyi tuzlanmış suyu kaynatın. Spagettiyi ekleyin ve al dente olana kadar pişirin. Süzün, ardından önce sos ve sonra köftelerle karıştırın. Üzerine dilerseniz taze fesleğen ve daha fazla rendelenmiş parmesan peyniri koyarak servis edin.
Notlar: Pişmiş köfteler, soslarıyla birlikte 3 aya kadar dondurulabilir.
Italian meatballs with spaghetti
* 1 kg ground beef
* 2 cups (150 g)white bread, torn into pieces
* 250 ml milk
* 4 garlic cloves, finely grated
* 1/2 cup parsley, finely chopped
* 1/2 cup parmesan cheese, grated(plus extra to serve)
* 2 eggs, beaten
* 2 teaspoons salt
* 1 teaspoon black pepper
To fry:
1/2 cup olive oil
For the sauce
* 4 tablespoons olive oil
* 1 medium onion, finely chopped
* 1 tablespoon sugar
* 1 teaspoon salt
* 1/4 teaspoon black pepper
* 1.200 gr chopped tometoes
* 500g spaghetti
1. In a large bowl, mix the meat, season with salt and pepper. Place the bread in a bowl with the milk and leave to soak. Place the soaked bread in the bowl on top of the meat and add all the remaining meatball ingredients. Then knead the mixture with your hands until combined.
2. Preheat the oven to 180C and place the oven rack in the middle position. Roll the mixture into small sized meatballs and place on a baking tray lined with baking paper and oiled with olive oil. Bake for about 10 minutes, then remove the baking tray from the oven and use a metal spatula to turn the meatballs. Put the meatballs back in the oven and bake for another 10 minutes, until nicely browned and almost cooked through.
3. Meanwhile, put the olive oil in a medium saucepan and heat for 1 minute, then fry the chopped onion for a few minutes. Add the tomatoes and sugar, then season with salt and pepper. Cook on a medium heat for 10 minutes. Add the meatballs and stir gently to make sure they are completely coated with the sauce. Cover the pan and simmer for about 20 minutes, occasionally drizzling the sauce over the meatballs.
4. While the meatballs are cooking, bring a large pot of well-salted water to a boil. Add the spaghetti and cook until al dente. Drain, then stir in the sauce and then the meatballs. Serve topped with fresh basil and more grated Parmesan cheese, if desired.mix until just combined
Notes: The cooked meatballs can be frozen, in their sauce, for up to 3 months.
0 notes