#sinirsel olaylar
Explore tagged Tumblr posts
Text
firavun vardı firavun
hz musaya napıyodu abi
falan filan diyodu
noldu abi akıbeti
müzelik eşya oldu
olum siz nolmak istiyosunuz onu söyleyin
14 notes
·
View notes
Text
Anksiyete Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
Anksiyete, endişe, korku ve iç sıkıntısı duygularıyla tanımlanan bir ruh hali durumudur. Bu durum, özellikle geleceğe yönelik belirsizlikler ve tehdit olarak algılanan durumlar karşısında ortaya çıkabilir. Anksiyetenin belirtileri hem fiziksel hem de zihinsel olabilir. Fiziksel belirtiler arasında terleme, titreme, hızlı kalp atışı, nefes almada zorluk ve mide rahatsızlıkları bulunabilirken, zihinsel belirtiler arasında sürekli endişe, konsantrasyon zorlukları, uyku sorunları ve aşırı hassasiyet yer alabilir. Anksiyetenin tedavisi, kişinin yaşadığı şiddet ve türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi psikoterapi yöntemleriyle birlikte farmakoterapi (ilaç tedavisi) uygulanır. BDT, kişinin endişe verici düşüncelerini ve davranışlarını tanımlamasına ve bunları değiştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar, anksiyetenin şiddetini azaltmada etkili olabilir. Kişiye özel tedavi yaklaşımları, uzman bir psikiyatrist veya psikolog tarafından değerlendirildiğinde en etkili sonuçlar alınabilir.
Anksiyete Nedir?
Anksiyetenin Tanımı Anksiyete, bireylerin gelecekle ilgili belirsizlik, endişe ve korku hissettiği bir duygusal durumdur. Özellikle beklenmedik ya da kontrol edilemez olarak algılanan olaylar ve durumlar karşısında ortaya çıkar. Anksiyete, kısa süreli stres yanıtlarından farklı olarak uzun süreli ve genellikle spesifik bir sebep olmadan da yaşanabilir. Anksiyetenin Tipleri Anksiyete birçok farklı türde ortaya çıkabilir. Genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk en yaygın olanlarıdır. Ayrıca, özgül fobiler, travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi diğer rahatsızlıklar da anksiyete belirtileri gösterebilir. Anksiyetenin Sebepleri Anksiyetenin sebepleri karmaşıktır ve genellikle birkaç faktörün birleşiminden kaynaklanır. Genetik, beyin kimyası, kişilik ve yaşadığı olaylar gibi biyolojik ve çevresel faktörler anksiyetenin oluşumunda rol oynar. Ayrıca travmatik yaşantılar, sağlık sorunları ya da aşırı stres gibi yaşam olayları da anksiyeteyi tetikleyebilir. Anksiyetenin Etkileri Anksiyete, kişinin günlük yaşamını, işini, ilişkilerini ve genel sağlık durumunu olumsuz etkileyebilir. Uzun süreli anksiyete, uyku problemleri, konsantrasyon zorlukları, enerji eksikliği ve baş ağrıları gibi fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, sosyal izolasyon, depresyon ve alkol veya madde kullanımı gibi psikolojik sorunlara da neden olabilir. Kaygı, endişe ya da anksiyete, hoş olmayan bir iç çatışma durumu ile karakterize edilen, sıklıkla ileri geri ilerleme gibi sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygudur. Bu durum, beklenen olaylar karşısında öznel olarak hoş olmayan dehşet duygularıdır. Wikipedia anksiyete
Anksiyetenin Belirtileri
Fiziksel Belirtiler Anksiyetenin fiziksel belirtileri arasında hızlı kalp atışı, terleme, titreme, nefes almada zorluk, sık sık idrara çıkma, mide bulantısı, baş dönmesi ve kas gerilimi bulunabilir. Zihinsel Belirtiler Zihinsel belirtiler genellikle sürekli endişe, konsantrasyon zorlukları, kararsızlık, aşırı korku ve karamsarlık şeklinde ortaya çıkar. Kişi aynı zamanda olumsuz senaryoları sürekli olarak kafasında canlandırabilir. Davranışsal Belirtiler Anksiyete, kişinin davranışlarını da etkileyebilir. Kaçınma davranışları, sürekli teyakkuz hali, aşırı kontrol ihtiyacı, huzursuzluk ve rahatlayamama bu tür belirtiler arasındadır. Ayrıca, sosyal etkinliklerden uzaklaşma veya belirli yerlere gitmekten kaçınma da gözlemlenebilir.
Anksiyete Tedavisi
Psikoterapi Yöntemleri Psikoterapi, anksiyete bozukluklarının tedavisinde en yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), kişinin olumsuz düşünce kalıplarını ve davranışlarını tanımlamasına ve değiştirmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. BDT, kişinin anksiyeteyle başa çıkma becerilerini geliştirmesine yardımcı olur ve gelecekteki anksiyete ataklarına karşı daha dirençli hale gelmesine katkıda bulunabilir. Farmakoterapi (İlaç Tedavisi) Bazı anksiyete bozuklukları için ilaç tedavisi önerilebilir. Antidepresanlar, benzodiazepinler ve beta blokerler anksiyetenin belirtilerini hafifletmek için sıkça kullanılır. İlaç seçimi, kişinin yaşadığı anksiyete tipine, şiddetine ve diğer sağlık koşullarına bağlı olarak yapılır. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedaviler Aromaterapi, akupunktur ve masaj terapisi gibi tamamlayıcı tedaviler, anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu yöntemler, geleneksel tedavi yöntemlerine ek olarak veya bazen tek başına kullanılır. Ancak, alternatif tedavilere başlamadan önce bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Öz-Yardım ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri Alkol, kafein ve şeker tüketimini azaltmak, düzenli uyku alışkanlıkları oluşturmak ve stres yönetimi tekniklerini öğrenmek, anksiyetenin kontrol altına alınmasında yardımcı olabilir. Ayrıca, destek gruplarına katılmak ve günlük yazma pratiği, anksiyeteyle başa çıkmada faydalı olabilir.
Anksiyeteyle Başa Çıkma Yöntemleri
Stres Yönetimi Teknikleri Stres yönetimi, anksiyeteyle başa çıkmada kritik bir role sahiptir. Derin nefes alma, ileri geri sayma ve kas gevşetme gibi basit teknikler acil durumlarda kullanılabilir. Ayrıca, zaman yönetimi ve görev önceliklendirme gibi daha genel stratejiler de uzun vadeli stres yönetimine yardımcı olabilir. Fiziksel Aktivite ve Egzersiz Düzenli fiziksel aktivite, anksiyete belirtilerini hafifletmede etkili olabilir. Egzersiz, endorfin adı verilen doğal ağrı kesici kimyasalların salgılanmasını teşvik eder. Bu, genel ruh hali ve enerji seviyelerini artırarak anksiyeteyi azaltabilir. Meditasyon ve Farkındalık Pratikleri Meditasyon ve farkındalık, zihni sakinleştirmeye ve odaklanmaya yardımcı olabilir. Bu teknikler, anksiyeteyle başa çıkma konusunda kişinin içsel farkındalığını artırarak, o anki duygusal ve fiziksel durumu kabullenmesine yardımcı olabilir. Bu, kişinin reaktif düşünce kalıplarından kaçınmasına ve daha dengeli bir perspektife sahip olmasına olanak tanır.
Anksiyetenin Psikolojik Temelleri
Beyinde Anksiyetenin Rolü Beyinde anksiyete oluşumunda ve denetiminde etkili olan birçok bölge ve yol bulunmaktadır. Amigdala, tehdit algısı ve duygusal tepkilerle doğrudan ilişkilidir ve anksiyete tepkilerinin merkezindedir. Prefrontal korteks ve hipokampus, anksiyete ve korku tepkilerinin düzenlenmesinde önemlidir. Bu bölgelerdeki nörotransmitter dengesizlikleri, anksiyetenin şiddetini ve sıklığını etkileyebilir. Anksiyetenin Evrimsel Kökenleri Evrimsel açıdan anksiyete, tehlikeli durumlar karşısında hayatta kalma şansımızı artırmak için gelişmiş bir tepkidir. Önceden belirlenmiş tehlikelere karşı vücudun hazırlıklı olmasını sağlar. Ancak, modern yaşamın karmaşıklığı ve sürekli tehdit algısı, bu mekanizmanın aşırı çalışmasına ve kronik anksiyete durumlarına yol açabilir. Kişilik ve Anksiyete İlişkisi Bazı kişilik özellikleri, anksiyete bozukluklarına daha yatkın olmamıza neden olabilir. Örneğin, mükemmeliyetçilik, yüksek duyarlılık veya aşırı öz-eleştirel olma, anksiyetenin gelişmesi için zemin hazırlayabilir. Çocuklukta Anksiyetenin Gelişimi Çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler veya duygusal travmalar, bireyin yetişkinlik döneminde anksiyete bozukluğu geliştirme riskini artırabilir. Ayrıca, aşırı koruyucu, aşırı baskıcı veya ihmal edici ebeveynlik stilleri de anksiyetenin temelini oluşturabilir.
Anksiyetenin Sosyal Etkileri
Anksiyetenin İlişkilere Etkisi Anksiyetenin kişisel ilişkiler üzerindeki etkisi büyük olabilir. Aşırı endişe, kıskançlık veya bağlanma sorunları, ilişkilerde gerilime ve uzaklaşmaya neden olabilir. Anksiyetesi olan bireyler, sosyal etkileşimleri zorlayıcı bulabilir ve bu da sosyal izolasyona yol açabilir. İş ve Okul Performansında Anksiyetenin Rolü Aşırı anksiyete, iş veya okulda konsantrasyon güçlüğü, sık sık devamsızlık ve düşen performans gibi sorunlara yol açabilir. Sürekli endişe ve stres, bireyin performansını olumsuz etkileyebilir, bu da kariyer ilerlemesi veya akademik başarı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Toplumsal Algı ve Anksiyete Anksiyetenin toplumda yanlış anlaşıldığı ve stigmatize edildiği durumlar olabilir. Bu, anksiyete bozukluğu olan bireylerin yardım aramalarını geciktirebilir veya engelleyebilir. Toplumun anksiyete hakkındaki bilgi eksikliği, bu konudaki farkındalığın artırılmasını gerektirir.
Anksiyete Bozuklukları ve Diğer Ruh Sağlığı Sorunları
Anksiyete ve Depresyon Arasındaki İlişki Anksiyete ve depresyon, ruh sağlığının iki yaygın sorunudur ve sık sık birlikte görülürler. Bu iki durumun benzer semptomlara sahip olması, tanıyı zorlaştırabilir. Örneğin; enerji eksikliği, konsantrasyon güçlüğü ve uykusuzluk her iki durumda da görülebilir. Ancak, anksiyete genellikle endişe ve huzursuzlukla, depresyon ise ümitsizlik ve değersizlik hissiyle ilişkilidir. Anksiyete ve Obsesif Kompulsif Bozukluk Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), bireyin obsesyonlar (sürekli düşünceler) ve kompulsiyonlar (tekrarlayan davranışlar) arasında sıkışıp kalmasına neden olan bir durumdur. Anksiyete, bu obsesyonları hafifletme amacıyla kompulsiyonların gerçekleştirilmesine neden olabilir. Ancak, bu davranışlar genellikle geçici rahatlama sağlar ve daha sonra anksiyetenin artmasına yol açabilir. Anksiyete ve Yeme Bozuklukları Yeme bozuklukları, anksiyeteyle sıkça ilişkilidir. Anoreksiya, bulimiya veya tıkınırcasına yeme bozukluğu olan bireylerde yüksek seviyede anksiyete belirtileri gözlemlenebilir. Yeme davranışları, anksiyeteyi kontrol etme veya hafifletme amacıyla bir mekanizma olarak kullanılabilir.
Anksiyete Değerlendirmesi ve Tanısı
Anksiyetenin Klinik Değerlendirmesi Anksiyete bozukluklarının tanısında, klinik bir değerlendirme genellikle ilk adımdır. Bu değerlendirme sırasında, bir uzman hastanın semptomları, yaşam öyküsü ve mevcut yaşam koşulları hakkında ayrıntılı bilgi toplar. Anksiyete Testleri ve Ölçümleri Çeşitli standart testler ve ölçüm araçları, anksiyete bozukluklarının şiddetini ve türünü belirlemeye yardımcı olabilir. Bu testler, bireyin anksiyete seviyesini objektif bir şekilde değerlendirmek için kullanılır. Anksiyete Bozukluklarının Sınıflandırılması Anksiyete bozuklukları, genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluk gibi farklı türlere ayrılır. Her tür, belirli semptomlar ve tetikleyicilerle karakterizedir.
Anksiyetenin Önlenmesi
Risk Faktörlerinin Tanımlanması Anksiyete bozukluklarının önlenmesinde ilk adım, risk faktörlerini tanımlamaktır. Genetik yatkınlık, travmatik yaşam olayları ve kişisel yaşam tarzı seçimleri bu faktörler arasında yer alabilir. Erken Müdahale ve Önleyici Stratejiler Erken müdahale, anksiyetenin daha şiddetli bir hale gelmesini önleyebilir. Bireylerin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmeleri, rahatlama tekniklerini öğrenmeleri ve olumsuz düşünce kalıplarını tanıma ve değiştirme konusunda eğitim almaları önleyici stratejiler arasında yer alır. Toplumsal Bilinçlendirme ve Eğitim Programları Toplumun anksiyete hakkında bilgi sahibi olması, bu durumu yaşayan bireylerin desteklenmesine ve erken tanıya gidilmesine yardımcı olabilir. Eğitim programları, toplumu bilinçlendirebilir ve anksiyete bozukluklarına karşı farkındalığı artırabilir.
Anksiyete Nedir? - Video
https://www.youtube.com/watch?v=R4QpaO1wXPw
Anksiyete Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Anksiyete ne demek?Anksiyete, yoğun endişe, korku veya gerginlik hissi ile karakterize edilen bir duygudur.Anksiyete olduğu nasıl anlaşılır?Anksiyete, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, mide bulantısı, kas gerginliği, uykusuzluk ve sürekli endişe gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Kişi, bu belirtileri yaşadığında, anksiyete olduğunu düşünebilir ve bir uzmana danışması önerilir.Anksiyete krizi anında ne olur?Anksiyete krizi sırasında, kişi aşırı endişeli, korkulu ve stresli hissedebilir. Fiziksel belirtiler arasında kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme, bulantı, karın ağrısı, kas gerginliği ve baş ağrısı bulunabilir. Kişi ayrıca kontrolü kaybetme, ölüm veya çıldırmaktan korkma gibi irrasyonel korkular yaşayabilir.Anksiyete bozukluğu belirtileri nelerdir?Anksiyete bozukluğu belirtileri arasında sürekli endişe duyma, huzursuzluk, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, uykusuzluk ve konsantrasyon güçlüğü bulunmaktadır. Bu belirtiler genellikle bireyin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkiler.Anksiyetesi olanlar nasıl davranır?Anksiyetesi olan bireyler, aşırı endişeli, huzursuz ve sürekli tetikte olma durumunda olabilirler. Ayrıca, belirsizliklerden kaçınma, sürekli gelecekle ilgili olumsuz senaryolar kurma ve aşırı tepki verme gibi davranışlarda bulunabilirler. Blog kategorimizde benzer içerikleri bulabilirsiniz. Fobi Çeşitleri Nelerdir? En Yaygın Fobiler Hangileri? içeriğimize de ilgili bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
İş Kazalarının Nedenleri!
İş kazalarının nedenleri arasında güvensiz davranışlar ve güvensiz durumlar en önemli etkenlerdendir.
İş Kazaları Tanımı
İş kazasının tanımı bu konuda uzman değişik kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanmıştır. Bu tanımlardan bazıları aşağıda belirtilmiştir; •Belirli bir zarara ya da yaralanmaya neden olan beklenmeyen ve önceden planlanmamış bir olaydır. (Uluslararası Çalışma Örgütü ILO Ansiklopedisi) •Önceden planlanmamış, çoğu kez kişisel yaralanmalara, makinaların, araç ve gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olaydır. (Dünya Sağlık Örgütü WHO) •Aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen ve sonradan bedence ve ruhça arızaya uğratan olaydır. •Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, •İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, •Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, •Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, •Sigortalının, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında. (SGK)
İş Kazalarının Sınıflandırılması
İş kazaları, olayın meydana gelme şekline, olay sonucu oluşan zararın niteliğine, kaza olayının sonuçlarına bağlı olarak değişik şekillerde sınıflandırılmaktadır. •Yaralanmanın Ağırlığına Göre •Yaralanma ile sonuçlanan kazalar, •Bir günden fazla işten uzaklaşmaya neden olacak tedavi gerektirmeyen kazalar, •Bir günden fazla işten uzaklaşmayı gerektiren kazalar, •Sürekli iş göremezliğe neden olan kazalar, •Ölüm ile sonuçlanan kazalar. •Yaralanmanın Cinsine Göre •Kafa yaralanmaları (baş, göz, yüz vb.), •Boyun omurga yaralanmaları, •Göğüs kafesi ve solunum organları yaralanmaları, •Kalça, dizkapağı, uyluk kemiği yaralanmaları, •Omuz, üst kol, dirsek yaralanmaları, •Ön kol, el bileği, el içi, parmak yaralanmaları, •Diz kapağı, baldır, ayak yaralanmaları, •İç organ yaralanmaları, •Ruhsal ve sinirsel tahribat yapan kazalar. •Kazanın Cinsine Göre •Düşme, incinme, •Parça, malzeme düşmesi, •Göze yabancı cisim kaçması, •Yanma, •Makinalardan olan kazalar, •El aletlerinden olan kazalar, •Elektrik kazaları •Ezilme, sıkışma, •Patlamalar, •Zararlı ve tehlikeli maddelere değme sonucu oluşan kazalar.
İş Kazaları Nedenleri
İnsanlığın temel gereksinmelerinin karşılanması için gerekli olan maddi servetlerin yaratılması, üretim etkinliği ile sağlanabilmiştir. Üretimi gerçekleştirebilmek için ise; işyeri, üretim araçları, enerji kaynakları, hammadde ve yardımcı maddeler ile çalışan insana gereksinim bulunmaktadır. Çalışan insanın işyerinde üretim araçlarını kullanarak bir görev yapması, bir üretimi gerçekleştirmesi sırasında çeşitli etmenlerle karşı karşıya bulunması meslek hastalıklarına yakalanmasına veya iş kazalarına maruz kalmasına neden olmaktadır. Üretimin ana unsurlarını oluşturan işyeri ortamı, üretim araçları ve çalışan insan üretim süreci boyunca sürekli olarak iletişim ve etkileşim içinde bulunmaktadır. Bunun sonucunda ise çalışan insan açısından çeşitli sorunlar gündeme gelmektedir. İşyerindeki çeşitli fiziksel ve kimyasal etmenler ile mekanik ve ergonomik etmenler çalışan insan üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere yol açmaktadır. Doğrudan etkiler sonucunda kısa sürede zehirlenme, uzun sürede ise meslek hastalığı gibi olaylar ortaya çıkmaktadır. İşyerindeki olumsuz çalışma koşullarının dolaylı etkileri ise iş kazaları şeklinde kendini göstermektedir. İş kazalarının oluşmasında üretim teknolojisi, üretim araçları, çevre koşullarının yanında sosyolojik, psikolojik, fizyolojik bir çok etken rol oynamaktadır. Ancak, iş kazalarının oluşmasına neden olan etkenlerin tümü temel iki etkene indirgenebilir. Bunlar işyerlerindeki güvensiz durumlar ile çalışanların yaptığı güvensiz davranışlardır. Güvensiz Davranışlar İnsanın çalışma eylemine katılması ve üretim araçlarını kullanarak üretimi gerçekleştirmesi; solunum, dolaşım, kas metabolizması, sindirim, salgı ve merkezi sinir sistemine ait fonksiyonlarının işleme düzeyi ile orantılı olarak sürmektedir. Algılama organlarının iyi ve yeterli düzeyde işlemesi ise insanın bu fizyolojik fonksiyonlarının düzenli ve yeterli ölçülerde gerçekleştirilmesine yardımcı olmaktadır. Doğal yapısı gereği insan organizmasının tümü günlük çalışma süresince belli bir düzeyde enerji harcayarak, belirli ölçülerde iş yapabilme yeteneğine sahiptir. İnsan organizmasına iş gücü ve fiziksel iş becerisinin üstünde yüklenmek yorgunluğa ve yorgunluğun sonucu hareketlerinin ağırlaşmasına neden olmaktadır. Üretim sürecinde çeşitli alet ve araçlar kullanan, ölçme, kontrol, düzenleme işlevlerini yerine getiren insan, sürekli algılama ve tepki gösterme durumundadır. Bu nedenle çalışan insanın merkezi sinir sisteminin ve duyu organlarının uyanık olması, söz konusu işlevleri yerine getirebilecek yetenekte olması gereklidir. İnsanın doğal yapısı gereği bu yeteneklerin belli ölçülerin ve sınırların ötesine geçmesi olanaklı değildir. İnsanın bedensel ve zihinsel gücünü dikkate almadan iş yükünün düzenlenmesi ve çalışma hızının saptanması sonucunda insanın makine ile uyumlu bir şekilde çalışması olumsuz yönde etkilenmekte ve güvensiz davranışlar ortaya çıkmaktadır. İş Güvenliği Samimiyet Testi Güvensiz davranışlar insanın fizyolojik ve psikolojik yapısı ile çevre koşullarından kaynaklanmaktadır. Çalışan insanda genetik bozukluklar, organik yıpranmalar, ergonomik düzen yetersizlikleri ve sağlıksız çevre koşulları güvensiz davranışların nedenlerini oluşturmaktadır. Denge duygusunun az olması, kas gücünün ve bazı beden kısımlarının iyi gelişmemiş olması veya bazı uzuvların dengesiz gelişmesi yada çeşitli hastalıklar sonucu çalışma yaşamına gelinceye kadar insanın yıpranmış olmasından dolayı yetenek azlığı, el becerisi yetersizliği, sinir sistemi ile yönetilen bütün beden hareketlerinin akıcı çalışmasını engelleyen hatalar ve eksiklikler güvensiz davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Üretim sürecine katılan insanın yapmakla görevli olduğu işi, onun fiziksel güç ve zihinsel kapasitesinin üstünde düzenlenmişse, iş düzeni insanın dalgınlık ve dikkatsizliğine neden olacak şekilde tekdüze özellikler gösteriyorsa ya da yapılan işin gerektirdiği ölçüde besin enerjisi sağlanamadığından organik bir zorlanma söz konusu ise, güvensiz davranışların ortaya çıkması ve iş kazalarının oluşması kaçınılmaz olacaktır. İnsanın yapmakla yükümlü olduğu iş için gerekli ve yeterli eğitim görmemiş yada yeterli beceri ve deneyim kazanmamış olması, yaptığı işin kendisine pis, zor yada sevimsiz görünmesi ve çalışanın kişilik özellikleri dikkate alınmadan iş verilmesi nedeniyle işe uygun işçi yada işçiye uygun iş düzeni kurulmamış olması güvensiz davranışlara kaynaklık etmekte ve iş kazası nedenlerini ortaya çıkarmaktadır. Çalışan insanın kişiliği, fizyolojik ve psikolojik yapısı, iş yükü, işin niteliği ve çalışma yöntemleri yanında işyeri ortamındaki fiziksel ve kimyasal etmenlerde güvensiz davranışların oluşmasına neden olmaktadır. Çalışma ortamı ve yapılan işin türüne göre değişik nitelikler kazanan çevre koşulları çalışan insanın sağlığını geçici yada sürekli olarak etkilemektedir. Çalışan insanı etkileyen çevre koşulları geniş anlamda düşünüldüğünde; işçinin aile yapısı ve sorunlarından oturduğu eve ve beslenmesine, işe gelip gidişinde kullandığı taşıt araçlarından, yolun uzunluğuna kadar bir çok etkeni içermektedir. Ayrıca, işyerindeki ücret ödeme biçimi, ücret düzeyi, vardiya sistemi, işletme büyüklüğü ve yönetim şekli çalışan insanın davranışlarını olumlu yada olumsuz yönde etkileyen etkenler arasında bulunmaktadır. Çalışan insan, çoğu kendi dışında oluşan etmenlerden olumsuz yönde etkilenerek güvensiz davranışlarda bulunabilmektedir. İSG Karikatürleri İşyerinde çalışanın etkilendiği çalışma koşulları genel olarak sıcaklık, nem, buhar, toz, ışık, gürültü, titreşim, toksit sıvı ve katılar, atmosferik basınç, iyonizan radyasyon gibi etkenlerden oluşmaktadır. Genel olarak çevrenin normal yaşama uygun fiziksel bileşimini değiştiren özellikler taşıyan kimyasal etmenler; çalışma ortamına havayla, gıdayla veya işçinin dış ortamla ilişkide bulunan beden kısımları ile karışmaktadır. Çalışma ortamının kimyasal yapısının değişimi, işyerinde kullanılan veya bulunan solvent, boya, çeşitli tozlar gibi kimyasal maddelerden oluştuğu gibi, mor ötesi ışınlardan ileri gelen ozon ve radyoaktif parçacıklardan ayrılan radon gibi bir kısım fiziksel olayların sonucunda da oluşabilmektedir. Çalışma ortamındaki sıcaklık, nem, hava akımları, yetersiz aydınlatma, gürültü, kirli hava gibi olumsuz fiziksel ve kimyasal etmenler çalışan insanda; yorgunluğa, ilginin dağılmasına, hareketlerin ağırlaşmasına, duyu organlarının yetersiz kalmasına neden olmakta ve bunun sunucunda da güvensiz davranışlar ortaya çıkmaktadır. Çalışma ortamı sadece makinaların bulunduğu bir ortam değil, makinaları çalıştıran, onaran, sürekli olarak bakım ve kontrollarını yapan insanın da bulunduğu bir ortamdır. Bu nedenle çalışma ortamındaki yukarıda belirtilen fiziksel ve kimyasal etmenler, çalışan insanın sağlığına zarar verdiği gibi uzun dönemde organik yeteneklerini kaybetmesine de neden olmaktadır. Böyle bir ortamda ise iş kazalarının oluşması her an olasıdır. Bu koşullar düzeltilmeden iş kazalarının düzeltilmesi olanaklı değildir.
Güvensiz Durumlar Güvensiz davranışların yanı sıra iş kazalarının birinci dereceden genel nedenlerini oluşturan temel etkenlerden birisi de işyerlerindeki güvensiz koşullardır. İşyerindeki güvensiz durumlar; üretim sürecinde kullanılan teknolojinin ve üretim araçlarının niteliğinden, iş düzensizliğine, bakım ve kontrolların noksanlığından denetim ve yönetim hatalarına, depolama ve istifleme yanlışlıklarından sağlıksız çevre koşullarına kadar bir çok etkenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Üretim sürecinde kullanılan her türlü alet, araç ve makine çalışan insanın yeteneklerine uygun nitelikte değilse, makine ve tezgahların koruyucuları bulunmuyorsa, göstergeleri kolay okunur ve anlaşılır özellikler taşımıyorsa, kumanda mekanizmaları güvenli ve kolay kullanılamıyorsa, bakım ve kontrolları zamanında ve gereği gibi yapılmıyorsa, amacı dışında ve kapasiteleri üzeride kullanılıyorsa güvensiz koşulların ortaya çıkması ve iş kazalarının oluşması kaçınılmaz olmaktadır. İşyerlerindeki olumsuz fiziksel ve kimyasal etmenlerin oluşturduğu çevre koşulları çalışan insana etkileri nedeniyle güvensiz davranışların oluşmasına kaynaklık ettiği gibi işyerlerindeki güvensiz koşullarında başında gelmektedir. Üretimde kullanılan teknolojinin niteliği güvensiz durumların başlıca nedenleri arasında bulunmaktadır. Geri ve eski teknoloji ile üretim yapan işyerlerinde iş kazalarının yoğunlaştığı görülmektedir. İşyerlerindeki güvensiz koşulların nedenlerini oluşturan geri ve eski teknolojiye dayalı olarak kurulan işyerlerinde, kuruluşda var olan güvensiz durumlar ve sağlıksız koşulların sonradan düzeltilmesi ve iş güvenliğinin sağlanması güç ve pahalı olmaktadır. Böylece sağlıksız ve güvensiz koşulları içeren işyerleri kurulduğunda genellikle bu olumsuz koşulların sürüp gittiği ve bu niteliklerdeki işyerlerinde iş kazalarının önemli boyutlara ulaştığı görülmektedir. Makine ve tezgahların koruyucu sistemlerinin bulunmaması yanında, amacı dışında ve kapasitelerinin üzerinde kullanılması, bakım ve kontrollarının zamanında ve gereğince yapılmaması güvensiz koşulların oluşmasına neden olmaktadır. Makine ve tezgahların yerleşim düzeninde, hammaddelerin ve üretilen ürünlerin depolama, istifleme, yükleme ve taşınmasında yapılan yanlışlıklar ve noksanlıklar ile genelde işyeri düzensizliği güvensiz durumların oluşmasını doğurmaktadır. İşyerinde üretimde kullanılan teknolojiden makine ve tezgahlara, çeşitli araç ve cihazlardan el aletleri ve yardımcı ekipmana, işyeri düzeni ve depolamadan bakım ve kontrollara kadar bir çok aşamada güvensiz durumlar ortaya çıkmakta ve bunun sonucunda da iş kazaları oluşmaktadır. İş kazalarının birinci dereceden temel nedenleri; çalışan insanın güvensiz davranışları ile işyerindeki güvensiz durumlardan oluşmaktadır. Değişken bir nitelik taşıyan üretim süreci boyunca yönetim ve denetim eksiklikleri ile işçi ve işverende iş güvenliği bilincinin yeterince oluşmaması iş kazalarının ikinci dereceden dolaylı nedenlerini oluşturmaktadır. Bu nedenleri ortadan kaldırmadan iş kazalarının önlenmesi ise olanaklı değildir. Yazının tüm hakları www.nedenisguvenligi.com‘a ve yazarlara aittir. Telif hakları kanunu gereğince kopyalanamaz ve/veya farklı bir yerde kullanılamaz. Ancak alıntı yapıldığında link ve adres verilmek zorundadır. Read the full article
0 notes
Text
BEAST Novel Sonuç Bölümü
Çevirinin neredeyse tamamını yapan @nabidan27re ‘e çok teşekkür ediyorum. Kendisi olmasaydı muhtemelen bu noveli hiç yetiştiremezdim.
Hikaye akışının son bölümünü okuyorsunuz, geriye Asagiri’nin BEAST hakkındaki son sözü ve iki çevirmenizin notları kaldı. Fazla uzatmadan iyi okumalar diliyorum.
Zaman geçer.
Zaman geçer.
Zaman basitçe akıp gider.
Dedektif Miyazawa Kenji “Gece geldi, yarın geliyor. Bahar geliyor, sonbahar geliyor. Her şey yarı yarıya, ve bu kötü ve iyi olanı, önü ve arkayı, tüm bu yönleri birleştiren doğanın düzeninin özü… Ve bu iyi bir şey. Bu dünyada bir diğerini övmeyen hiçbir şey yok.” Demişti.
Bir kitabın dünyası olsa bile.
“Hahaha, hadi Akutagawa-kun. Yeteneğinle bir hamak yap!”
Dedektiflik Ajansının ofisinde, Ranpo mutlulukla kahkaha attı.
“Ranpo-san, bunu yaparsa ofiste kestirebilirsin…”
“Umursamıyorum. Senin yetimlerle ilgilendiğini gördükten sonra, yeteneğinin oyun alanı olarak yararlı olduğu sonucuna vardım. Şimdi, mükemmel Ranpo-san rüyası için en iyi iki dakikalık salıncağı yapacağız.”
“Akutagawa-kun… Ajans’a katıldığından beri, savaş harici yeteneklerin arttı…”
“Evet. Görüyorsun, Ranpo-san çoktan uykuya daldı. Bunların hepsi çocukları yatıştırmak için kullanılıyor, bana bırak.”
“Uhm… Ama Ranpo-san çocuk değil…”
Artık gidecek bir yeri olmayan sokak köpekleri yoktu. Akutagawa izin günlerinden birinde Kenji’ye yardım etmeye tarlaya gitti. İkisi buluştuğu her sefer, ‘tarım ilacının oranı…’, ‘bölgede yaşayan hayvan ve bitki türlerini etkileyen neonicotinoid tarım ilaçları’ ‘Evet, bu pyrethroid temsilcisi…’ ‘ama bu durumda…’. İnsanlara tamamen anlamsız gelen teknik terimler üzerine saatlerce konuşurlardı.
Akutagawa bu şekilde yaşadı.
Kunikida artık Akutagawa’nın üzerine kağıt işi yüklemiyordu ve onu ‘kağıt öğütücü elçisi ve resmi kamu ahlak kurulu’na atamıştı. Günlük olarak parçalayıcıya gitmesi gereken dosyaları Akutagawa’ya veriyordu. Akutagawa belgeleri parçalarına ayırıp ‘atıldı!’ diye bağırıyordu, normalden daha fazla neşeli bir sesle.
Akutagawa bu şekilde yaşadı.
Zaman geçti.
İnsanlar öldüler ve yaşadılar.
***********************
Liman Mafyasının Beyaz Azrail’i ismindeki çocuk, doktorun ofisindeki yatakta uyandı.
“Oh, uyanık mısın?”
Bulanık görüşüyle çevreye baktı. Hiçbir şey bilmiyordu. Şu anda neredeydi, neden uyuyordu? Kolunda enjekte edilmiş bir IV tüpü ve yanında, garip bir kadın ayakta duruyordu.
“Aman Tanrım, o sokaklarda biraz daha vakit kaybetseydin, ölecektin.” dedi garip kadın. Beyaz ceketin içinde güzel bir kadındı. Yirmili yaşlarında görünüyordu, sarışın ve mavi gözlüydü… Avrupalıya benziyordu. Sanki çileden çıkmış gibiydi.
“Neredeyim ben?” diye sordu Atsushi.
“Uh, yemeyi reddettin ve neredeyse açlıktan ölünceye kadar sinirsel bir çöküntü yaşadın, müdür sana iyice baktı.” dedi mavi gözlü sarışın hemşire. “Bilmiyor musun? Açlık, insanların hayatta kalabileceği bir şey değil. Aç kalamazsın. Senin için imkansız.”
“Açlık mı?”
Kuşkusuz, Dazai’nin ölümünden sonra, Atsushi ne yapacağını bilmiyordu. Yemeyi bıraktı, Yokohama’dan ayrıldı, ve amaçsızca dolaştı. Sebebini pek anlamıyordu. Ama… elinde değildi.
“Ölmek istemiyorsun, sadece yaşamak istemiyorsun. İkisi tamamen farklı şeyler…”
“Bu kadar yeter, Elise-san.” Odanın diğer tarafından, gölgede saklanan biri yumuşakça söyledi.
“Yine de, Rintarou,” sarışın güzel rahatsız olmuştu.
“Söylediğin şeyi o da biliyor,” dedi adam bir azarlama olarak. Sandalyede oturan adamın gölgesi uzun bir adamınki gibi görünüyordu, ama kıyafetle kaplanmıştı ve sadece siyah silueti görülebiliyordu.
“Çocuk, nerede olduğunu biliyor musun?” diye sordu adam, ve Atsushi odaya doğru baktı.
Sonunda hastanede olmadığının farkına vardı. Tavan ve eski duvarlar tanıdıktı. Yetimhanenin revirindeydi. Kalbi delice atmaya başladı. Neler oluyordu burada?
“Ben buranın yeni müdürüyüm.” dedi adam, Atsushi’ye bakarak. Dazai-kun’un son isteği üzerine bu yeri yönetiyorum, ölüymüş gibi davranırken emekliliğimi yaşamak için. Ve seninle tekrar bir çocuk olarak ilgilenmek için… Bu dört sene önce hayatımı kurtardığı için bir borçtu. Reddedemezdim.”
Dazai-san’ın son isteği?
Yeni müdür?
Öyleyse… Bu, yetimhane hala işliyor mu demek?
Atsushi tekrar odaya baktı. İyice baktı, revir Atsushi burada olduğu zamandan beri çok fazla değişmişti. Pencere parmaklığı ve hastaları tutan duvar zinciri kaldırılmıştı. Yerine, tıbbi araç gereçler ve raflar yerleştirilmişti. Duvar bir çocuğun boyadığı çirkin manzaralarla kaplıydı.
Çatı pencerelerinden gelen ışık yerde sıcak, kare bir havuz oluşturuyordu. Dışarıda oynuyorlarmış gibi duran çocukların kahkahalarını fark etti. Bunlar, eski yetimhanede duyulamayacak seslerdi.
“Gözetim amaçlı bu yetimhaneye geri döneceksin, en azından bağımsız olmayı öğrenene kadar. Dazai-kun senin hakkında benden daha önce endişeleniyordu. Ama o, bir hata yaptı.” dedi adam açıkça. “Onunkinden farklı bir eğitim politikam var, bu yüzden benim yolumla yapmana izin vereceğim.”
Gölge öyle söyleyince, sarışın kadın kıyafetinden bir saat çıkardı ve Atsushi’nin kucağına koydu.
“Bu…”
Hata yoktu. Önünde duran saat müdürün son hediyesi olarak bıraktığı saatti.
“O saati yok et.” Adam gölgelerin içinden soğuk bir şekilde söyledi.
Atsushi gölge figüre ve sonra da saate baktı. Kalbi bir zil gibi çaldı.
“Bunu yapamam.” Dedi Atsushi soluk bir yüzle. Yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Çünkü bu saat o adamdan kalan son şeydi…
“Pekala. Onu kırana kadar bu yetimhaneden ayrılamayacaksın.” Dedi soğuk bir sesle, kendisini müdür olarak tanıtan adam. “Özellikle göze çarpan bir öğrenci değildin. Eski müdür yanılıyordu. Kendini ikna edip ilerleyebilmenin tek yolu saati kırmak.”
“Öyle değil,” dedi Atsushi refleks olarak. “İlerlemek istemiyorum. Sadece zamanda geriye gitmek istiyorum. Müdürle olan o güne... Sadece yeniden başlamak istiyorum. O zaman, müdürün hediyesi…”
Bundan fazlasını söylemedi.
Adam iç çekti, ayağa kalktı ve perdeye doğru ilerledi. Böylece adamın figürü görülebilir oldu.
Atsushi şaşkındı.
Mafyada onu bilmeyen kimse yoktu.
“Sizler…”
Mafyanın eski lideri, Ougai Mori.
Dört sene önce ölmüş olması gereken selef. Dazai’yi yetiştiren adam.
“İyi dinle, çocuk,” dedi Mori yumuşak bir şekilde. “şiddete dayalı otorite, korkunun egemenliği, yeterli ve çok yönlü olmak, herhangi birinden daha iyi olmak... Ben eğitim için bu tarz şeyleri kullanmıyorum. Bunlar yetişkinlerin en kötü gaddarlığı. Gerçek şu ki, sen yerini anlamıyorsun, çünkü şiddet görmüş bir insansın. Ve o saatin laneti gözlerini bulanıklaştırıyor.”
Bakışı ciddiydi.
Başkalarını düşünen akılcı bir yetişkinin gözleriydi.
“…”
Atsushi’nin göğsünde, sayısız duygular bir kasırga gibi döndü. Doğru olan neydi, yanlış olan neydi? Kime inanmalıydı, kimden kaçınmalıydı? Mafyadayken, çok fazla yöntem yoktu. Çünkü tüm mafyanın, emirlere uyması gerekiyordu.
“Lütfen söyle bana,” dedi Atsushi titreyen bir sesle. “Sebebin ne? Neden beni değiştirmeye çalışıyorsun?”
“Önünde ölmek isteyen bir çocuk olduğu zaman…” dedi Mori gölgelerle dolu sesiyle. “kararlı olursun. Eğer onu ölümden kurtarmayı başarırsan, bunun tekrar ikinci defa gerçekleşmesini istemezsin.”
Açıklanamayan bir şey, Atsushi’nin kafasında bir ampul yandı.
“Bunu kırmayacağım,” dedi Atsushi saati ellerinde tutarken. “Bu saat, ben olduğumun kanıtı.” O adam bunu söylemişti, ama…
“Kan akıt, kaplan. Kan dökmeye devam et.”
Akutagawa’nın sözleri aklına geldi. O anda, Akutagawa onu öldürmemişti. Her ne sebeple olursa olsun, Atsushi bir şekilde anlıyordu. Bu bir Akutagawa meydan okumasıydı. Bu nedenle, kaybedemezdi.
“Yaşayacağım. Böylece, bir gün…” dedi Atsushi, daha ileriye gitmeye çalışıyordu. Ama pek iyi konuşamadı.
Bir el saate uzandı.
“Şimdilik, iyisin,” dedi Mori sakince, sağduyunun derin bir yansıması olarak. “Eğer buradaysan ve kim olduğuna dair başka bir kanıt bulursan, ayrılmak zorundasın. O zamana kadar, bir öğrencisin… Hayır, bir oğul.”
Atsushi kafasını eğdi.
Garip bir duygu göğsünü sıkıştırdı.
Bu duygunun adını koymak mümkün değildi.
********************
Kuru bir rüzgar Yokohama’nın üzerinden esti.
Sabah esintisi Akutagawa’nın ceketini karıştırdı.
“Akutagawa, burada mıydın? Üşümüyor musun?” Oda, ajansın yatak odalarının çatısına tırmandı. “Bir iş isteği var. Bizim için. Banka soyguncularını yakalamamızı istiyorlar.”
Çatının sınırında olan Akutagawa, arkasını dönmeden cevap verdi. “Kaç suçlu var?”
“180 kişi.”
“180 mi?” Akutagawa istemsizce döndü. “Bu soygun değil de silahlı bir işgal olmalı. Bankanın içinde bağımsız bir devlet mi kurmak istiyorlar?”
“Ben de öyle düşündüm,” dedi Oda özellikle gergin duyulmayan, normal görünüşüyle. “Para basma tesisi bulunan bir devlet bankasıymış. Hedefleri bilet yazıcısı. Bu yüzden gitmemiz için bizi görevlendirdiler.
“Anlıyorum.”
O sıralarda o ikisini bilmeyen hiç kimse yoktu. Oda ve Akutagawa, öğretmen ve çırak… Dedektiflik Ajansı’nın elit ikilisi, hızla, hassas ve karşı konulamaz yıkım güçleri. Oda’nın tehlikeli durumlar üzerindeki hassas kontrolü, ve kaçak Akutagawa, mükemmel bir savaş birliğiydi. Şehir polisi ve ordu polisinin ikisi de onların kapasitelerine ağır bir şekilde bağlıydı.
Büyük olasılıkla, ikisi için de bu olay öğlen yemeğinden önce çözülmüş olacaktı.
“Hadi.” Çatıdan kalkmaya çalışırken, Oda Akutagawa’nın hala şehre baktığını fark etti. “Bir şey mi oldu?”
Akutagawa’nın bakışı binaların ufukta yükselen sonsuz katları üzerindeydi. Yaşayan, büyüyen ve iradeyle ölen insanlar tarafından oluşturulmuş bir şehrin üzerinde...
Akutagawa şehre baktı ve kısılmış gözleriyle söyledi: “Bu dünya bir kurgusal başlangıcın sadece gölgesi olsa bile…”
“Ne?”
“Hayır,” Akutagawa kafasını salladı. “Bir şey yok.”
Bu dünya, kurgusal bir başlangıcın sadece gölgesi olsa bile, buradaki hayat gerçek. Gin, ben, Dedektiflik Ajansı… Garip bir nefes darlığı ve onların sadece gölgeler olmadıklarını düşündüğümde hissettiğim kafa karışıklığı. Kesinlikle orada.
Gin’in idam edilmesi önlendi. Başından beri onu idam planı hiç olmamıştı… Ancak, olaylar sona erdikten sonra, Gin ortadan kayboldu. Beni bağışladığını duyamadığım için aramam gerekiyordu.
Ancak, sabırsız birisi değilim.
Aramaya devam etseydim ve öfkeli olsaydım, son seferkisiyle aynı reddi alacaktım. Bir abinin özelliklerine daha yakın olmak zorundayım. Gin de böyle düşünmüştü. Bu sefer, bu kelimeleri kabul edeceğim.
Bu yüzden bir dedektif olarak yaşadım.
Vakaları çöz, sonuçları al ve zayıf olanı kurtar. Ve kötü bir insan olmadığını kanıtla.
Yapabilir miyim bilmiyorum. Gerçek şu ki, çok fazla özgüvenim yok.
Ama, kimse geleceği bilemez.
Gelecek.
Çok uzak olmayan bir gelecekte, bu dünya ortadan kaybolabilir.
Ama şimdi, zamanı değil.
Pişmanlıkla canavarı tut, ve sabırsız olma ya da kaçma. Yok olmaya karşı direnmeliyiz; kendimize karşı kazanmak için savaşmalıyız.
Sonuç olarak, açgözlülükle düşmanı öldüren, çenesini kanla ıslatan kötü canavarları siz de bulabilirsiniz.
Veya kendinizi bir muhafız olarak bulabilir, dünyayı korur, ve sessizliğinizi sürdürürsünüz.
Ben de bilmiyorum.
Öyleyse, denemeye değer.
Eğer bir dedektifin de dediği gibi, iyi bir ben bulabilirsem…
İşte o zaman, kız kardeşim sonunda bana geri gelecektir.
Ve bir gün, barış da…
Kardeşimi geri kazanacağım güne kadar, hayatımı düzelteceğim ve bir insana dönüşeceğim.
Kalbim havlayan, kaçmış köpeği kontrol etmek zorunda.
72 notes
·
View notes
Note
Bilinçaltı diye bir kavram var olmasaydı ve yaşadığımız tüm olaylar direkt beynimizde gerçekleşseydi -bilinçaltının üstlendiği görevler de beynimizde gerçekleşecek- o zaman ne olurdu?
Zaten bilinçaltı da beyinde gerçekleşiyor sinirsel karşılıkları var ama bilinaltımızın komple farkında olsak muhtemelen robottan/işleyen makinadan farkımız olmazdı. (Hala makina olduğumuzu düşünüyorum) bir makina ne hissederse düşünürse onu hissederdik fjdkfk bilinçaltının derinlerde kalma ve bizim de onun pek farkında olmadığımız durumunun özgür irade ilüzyonu oluşturduğunu düşünüyorum
12 notes
·
View notes
Text
Yeni İştah Frenimiz Keşfedildi
Yeni İştah Frenimiz Keşfedildi
Yeni İştah Frenimiz Keşfedildi Acıkma ve doyma hissi; çeşitli organların, hormonlarının, sinirsel devrelerinin karmaşık etkileşimi ile oluşan bir olaydır. Yemek yediğimizde kan şekerimiz yükselir, acıktığımız da ise tam tersi olur, bu olaylar önce hipotalamus daha sonra da diğer iştah merkezlerini uyarır. Böyle anlatınca iştahı kesmenin kolay olduğunu düşünülebilir. Fakat bildiğimiz bu bilgi…
View On WordPress
0 notes
Note
Kaygı, endişe ya da anksiyete, hoş olmayan bir iç çatışma durumu ile karakterize edilen, sıklıkla ileri geri ilerleme gibi sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygu. Bu durum, beklenen olaylar karşısında öznel olarak hoş olmayan dehşet duygularıdır.
üsendim kopyala yapıstır yaptım aldöwodmel
Teşekkür ederim yararlı bilgi spdldkdk
0 notes
Photo
URANÜS RETRO NELER GETİRİP NELER GÖTÜRÜYOR? Uranüs 15 Ağustos saat, 17:26’da 10 ° Boğa burcunda başlarken ve 14 Ocak 2021'de 6 ° gene Boğa burcunda bitiyor. Plüton, ağır ve sert bir şekilde etkilenir, bu nedenle korku güçlü bir temadır. Özellikle dünya çapında kontrolden çıkan koronavirüs salgını ile kötü bir şeyler olacak korkusu. Jüpiter-Satürn-Plüton kare Mars, hayal kırıklığı, acı, zorluk, kısıtlamalar ve korku yaratabilir. Yine de bu genel haritada bazı daha uyumlu yönlerde yok değildir. Bunların en güçlüsü doğrudan Uranüs gerilemesi ile bağlantılı. Ay Venüs kavuşumu, etkileri uyumlu bir pozisyon gösterirken, sevecen ve şefkatli bir pansuman ortamı yaratabilir. Şanslı sabit yıldız etkiside, uyumlu bir yöndedir. Bu yüzden Uranüs retro, eğlence, zevk, dostluk, romantizm, para ve güzel şeyler için heyecan verici fırsatlar da getiriyor. Ayrıca, geriye dönük hareket Uranüs'ü etkiler! Uranüs'ün düzensiz ve dürtüsel dürtülerini dizginlemeyi zorlaştırıyor gibi görünüyor. Bu ani, soğukkanlılık veya heyecan verici bir doğa olarak gösterilebilir. Retro hareket, Uranüs'ün yıkıcı elektrik enerjisini içselleştirebilir de.. Bu, sinirsel anksiyeteye, spazmlara, nevrotik davranışlara veya hızlı kişilik değişikliklerine de yol açabilir. Uranüs en iyi haliyle ise, sezgisel, ustaca görünümlü ve orijinaldir. Sağlıklı bir Uranüs eksantriktir ancak kendini ifade etmede rahattır. Ancak geri giden Uranüs, kendimize veya başkalarına sıkıntı vermeden kendimiz olmamızı zorlaştırır. Geriye dönük hareketin karmik doğası, geçmiş yaşamlarınızdaki olaylar nedeniyle başkalarından farklı veya kopuk hissettiğimiz anlamına da gelebilir. İsyankâr olabilir ve çeşitli nedenlerden ötürü tuhaf ve çok farklı olduğumuz için topluluğumuzdan atılmış, çıkarılmışta olabiliriz. #doğumharitası #doğumharitasında #Yıldızharitası #yorumlamaöğrenme #yıldızharitasıYorumu #doğumharitasınasılyorumlanır #doğumharitasıevlilik #uranüsretro #uranüsgerigareketi #uranüsboğadaretro #ayboğaburcunda #günlükburçyorumu #günlükaşkyorumu #günlükyorum #gelecekanalizi #aşkanalizi #aşkuyumluluğu #astrolojiburçlar #ayboğada #uranüsgerihareketboğaburcunda https://www.instagram.com/p/CD4ChvUAc6dfbBxh1XojXPxdtGR7MdrX7CdHzc0/?igshid=luj8eu0xq8qw
#doğumharitası#doğumharitasında#yıldızharitası#yorumlamaöğrenme#yıldızharitasıyorumu#doğumharitasınasılyorumlanır#doğumharitasıevlilik#uranüsretro#uranüsgerigareketi#uranüsboğadaretro#ayboğaburcunda#günlükburçyorumu#günlükaşkyorumu#günlükyorum#gelecekanalizi#aşkanalizi#aşkuyumluluğu#astrolojiburçlar#ayboğada#uranüsgerihareketboğaburcunda
0 notes
Text
Dille Görmek!
Doğuştan kör olan insanlar bir gün yardımcı cihazlar sayesinde bizler gibi görebilecek mi? Ya da biraz daha abartsak ;dillerinde bir çip olsa ,o sayede görseler mesela. Bilim kurgu filmlerine romanlarına konu olur bu.
Peki bunu çoktan yaptıklarını ve bir sürü hastada denendiğini söylesem . Kör insanların dillerinde ki bir çip sayesinde, bulundukları oda da ki eşyaların miktarını ve yerlerini bilebildiklerini . Bunu kendileri tam olarak tarif edemeselerde “görüyorum” diye adlandırdıklarını biliyor muydunuz?.
Sinir bilimi sayesinde bundan 100 yıl 1000 yıl önce “büyü” “mucize” diye adlandırılabilecek olaylar cep telefonu seviyesinin altında bir teknoloji ile yapılıyor. “ Körün gözlerini açtı “baya baya mucize biliyorsunuz. Şimdi sizlere bu teknolojiyi anlatmama izin verin.
Önce normal görme işlemini anlatarak başlayalım. Önünüzde duran bir elmayı görmekten örnek verelim. Güneş kaynaklı ışık demeti karşınızda duran elmaya çarpıp oradan gözünüze gelir. Gözünüzün retina tabakasındaki ışığı algılayan fotoreseptörler bu ışık enerjisini elektro manyetik enerjiye çevirirler. Bu durumda gözünüzde milyonlarca hücrenin elektrik aktivitesinin oluşup oluşmamasına göre tıpkı bir bilgisayar dosyasının yazılımı gibi 0 -1 lerden bir kod oluşturulur. Elma için bu mesela 0010011 olsun. Şimdi göz siniriniz bu bilgiyi beyninizin görme alanına gönderir ordan da bu bilgi beynin kelime, hafıza, tad, anı ,farkındalık, açlık, uzaysal-mekansal alan gibi bir sürü bölgesine elektromanyetik hızla iletilir. Yani 0010011 kodu beyninizin bütün bu alanlarında belirince (her birinde farklı bir kod olarak) bilinç-zihin kompleksiniz “elmayı görür”.
Kör olan insanların gözlerinde , görme sinirilerinde bazende görme alanlarında sorunlar vardır. Bundan dolayı aslında beynin görme olgusu ile görevlendirilmiş yonlarca alanı sağlam olmasına rağmen elmayı göremezler. Yani muhteşem bir televizyonunuz var ancak sadece kablo tv var evinizde ve televizyonun kablo tv girişi yok. Ekran simsiyah.
Ne kadar korkunç dimi. Siz birkaç saniye buna katlanmanın ne kadar zor olduğunu hayal ederken dünyada milyonlarca kör bununla yaşamak zorunda. Ve biliminsanları dışında mucize veren de yok.
Peki televizyonun kablo tv girişi olmadığı için ekran siyahsa bu kader midir? Televizyonun usb, hdmi çıkışları varsa o zaman elmayı görebilir miyiz?…
Şimdi gözleri olmadığı için yada doğru çalışmadığı için kör olan deneklerde kullandıkları teknolojiye gelelim. Bu insanlar için ortasında kamera bulunan bir gözlük geliştirmişler.(Brain port) . Bu kamera tıpkı cep telefonlarımız da ki gibi önünüzdeki alanı sürekli çekmektedir. Yani gözlerin yapamadığı etraftan gelen ışığın algılanması görevini bu kamera üstleniyor. Bu aşamada yapılması gerekilen şey kameranın algıladığı bu görüntünün beynin algılayabildiği sinirsel iletim diline çevrilmesi ve görme alanına iletilmesi.
Bunu kameradan çıkan kabloları beyine takarak yapmak bugün daha mümkün değil. Sebebi basit ve anlaşılır. Çünkü kameranın görüntüyü dönüştürdüğü yazılım , görme alanının anladığı dilden değil. Hatırlarsanız bu görüntü gözlerde ki retina tabakası sayesinde bir koda dönüştürülüyordu ve sinirler aracılığı ile beyinde ışık hızında bir yolculuga çıkıyordu. . Peki acaba beyine zaten takılı olan başka bir duyu sistemi kullanılarak beyinin görme yetisini kullanması sağlanabilir mi?
Aynen de bunu yapmışlar. Gözlükte ki kamera önünde duran objelerin yakınlığı, keskinliği, yogunluğu gibi basit temel özellikleri yorumlayan bir yazılım ile donatılmış . Ve bu bilgi aynı hastaların diline yerleştirilen bir çip ile dil organında bulunan duyu sinirlerinin uyarabilecek hale getirilmiş . Yani kameraya gelen ışık bu aygıt sayesinde ; dil organının aslında bambaşka bir işlev için donatılmış olan duyusal sinirlerin de, başka bir anlamda ifade eden bir koda dönüştürülmüş. 1101011 gibi mesela. İşte burada ilginç olaylar başlıyor
Denekler bir hafta gibi kısa bir süre sonra bile (ki bunlar hayatlarında hiç birşey görmemiş insanlar) zihinlerinde daha önce görmedikleri şeyleri görmeye başlayabildiklerini bildirmişler. Doğuştan kör insanların renk ,şekil ,doğru gibi şeylerin nasıl gözüktüğünü anlatmaları çok zor olacağından bu denekler içleri eşyalar dolu odalara koyulup çıkışı bulmaları istenmiş . Değnekleri yada yol gösterici köpekleri olmadan başarılı bir şekilde eşyalara çarpmadan çıkışı bulabilmişler.
Peki bu nasıl olabilir. Nasıl olurda alına koyulmuş bir kamera , eşyaların yakınlığı -uzaklığı gibi bilgileri dile yerleştirilen bir çip aracılığıyla beyinin bambaşka bölgelerine hemde bambaşka kodlar ilettiği halde; beyin bunu görme olarak işleyebiliyor. Burada beynimizin plastisite denilen özelliği devreye giriyor. Yanı uyum sağlama, yeniden öğrenme, kaybolan köprülerin yeniden inşası, iç iletişim gücü diyebileceğimiz muhteşem özelliği. Bu denekler üzerinden anlatmama izin verin
Deneklerin beyninde ki görme alanları ve bununla ilgili iletişim halinde olan bütün alanları sağlam. Sadece bu alanlara esas veri girişi mümkün değil. Sinir bilimi sayesinde geliştirilen cihaz aslında son derece basit - etkili bir işe yarıyor. Etrafdan gelen ışık verilerini göz ve göz siniri ile bu alanlara ulaştırmaktansa , dil ve onun kendine has duyu sistemine bu veriyi sunuyor. Bu deneklerin dil-tad duyuları ve bunun ile ilgili beyin alanları sağlam. Beyin sonuçta etraftan gelen verilerin nasıl sunulduğu ile ilgilenmez. Her canlıya ait beyinler birbirinden farklı uyaranları algılayabilecek şekilde evrimleşmişlerdir . Bazı canlılar ısı ile görme , bazıları ise ses dalgalarının yansıması şeklinde görmeyi becerebilmişlerdir. Beyin bilgi aldığı sürece nasıl aldığı ile ilgilenmez . Veriyi alır işler ve bilinç-zihin kompleksimize sunar.
Bu teknolojiye “Sensory Substition” deniyor. Yani duyu-değişimi. Beyin bölgelerinin sağlam olması şartı ile veriyi toplayacak organın çalışmamasından dolayı doğan engellerin saglam diğer duyu organlarına bu verinin iletilmesi sayesinde yapılıyor. Yani beyin zamanla, dil organı ile kendisine iletilen bambaşka kodları görme alanları ve onun ilintilerine yönlendiriyor.
Bunu sadece görme ve dil ikilisinde yapmadılar. Benzer teknoloji sağır insanların giydikleri titreşimli bir yelek içinde kullanıldı. Yani bu sefer de normalde işitme sinirinin yapması gerektiği veri sunumunu , gövdedeki titreşimleri algılayan duyusal sinirlere yaptırdılar. VEST teknolojisi deniyor buna. Bu gömleği giyen doğustan sağır insanlar 5 gün içerisinde konuşulan kelimeleri duyabilmeye başladılar ve yine testler ile bu kanıtlandı.
Yazımın sonuna biraz Fütürizm katmama izin verin. Eğer duyular sayesinde esas tasarlandıkları veri sunumunun yanında başka verileri de beynimize sunabilirsek ve beyin verilerin esas yaratılışlarından farklı olmasına rağmen bu veriyi işleyebiliyor ve anlayabiliyorsa ; neden şu an sahip olduğumuz duyular ve onların verileri ile yetinelim?
Taktığımız bir gözlük, bir yelek, bir çip sayesinde sürekli olarak borsada ki trendlerin , sosyal medya hesaplarımızın , haberlerin, bulunduğunuz bölgenin google harita görüntüsünün , etrafımızdaki insanların bize olan mesafesi, duyguları, düşüncelerinin ; beynimize , bilinç yada bilinç dışımıza sürekli olarak iletildiğini düşünün. Ve beynimizin günler yada haftalar içerisinde bunu sıradan normal bir duyu gibi algılayıp işlediğini.
Neden sadece bize sunulan ve milyonlarca yıllık evrim sürecinde kalıtılan insansı özelliklerimize yetinelim ki... Sizce insan yetinir mi ?
Yeni bir insan türünün belkide biraz NİETZCHE varide olsa “Üst İnsanın” ya da bu aralar daha popüler olan adı ile “HOMODEUS” ‘un doğmasına şahitlik ediyoruz.
Bu bir utopia mı olacak? distopia mı?... merakla bekliyorum...
6 notes
·
View notes
Text
KALP ACIR MI?
Aşk, aşk, aşk…
Her yerde her şey aynı konu başlığı üzerinde dönüyor. Şu an içimizdeki en maço insan bile illaki sosyal medya hesaplarında en az bir tane aşk paylaşımları yapan hesabı takip ediyordur ki bence bu meşguliyetin sebebi aşkın eksikliğini hissetmemizden kaynaklanıyor.
Aşk Nedir?
Aşkın tanımı çağa, topluma, medeniyete, eğitim durumuna, inançlara ve geleneklere göre değişim gösterir. Türk Dil Kurumuna göre aşk “aşırı sevgi ve bağlılık duygusu” olarak tanımlanır. Siz bir de bunu Freud’a, Balzac’a, Hz. Süleyman’a sorun bakalım bu kadar kolay tanımlayabiliyorlar mı?
Aşkı sadece edebiyatçılar ele alıyor gibi görünsede aşkın ne olduğunu sosyologlardan, psikologlara, biyologlara kadar birçok bilim insanı inceler çünkü aşk midemizdeki kelebeklerden ibaret değildir. Belkide onlar kelebek bile değildir.
Aşk aslında abarttığımız kadar şaşalı bir düzenek değildir hatta oldukça sıradan bir duygudur. Elbette insanların yapısı itibariyle bu duyguyu bu kadar abartması çok doğaldır. Bu süreçte derin hisler, felsefi düşünceler insanı mutlu etsede eninde sonunda her beyin “Peki işin arka yüzü nedir?” diye soracaktır.
Duygular Kalpte Midir Beyinde Midir?
Her ne kadar toplum buna inanmak istemese bile aşk da tüm duygular gibi biyokimyasal bir süreçtir, somuttur ve beyinde sinirsel ve hormonal geçitlerle yaşanır. Bilimsel olarak aşk kesinlikle kalpten bağımsız şekilde beyinde varlık sürdürür. İstisnasız her duygu beyinde üretilir, beyinde idrak edilir, beyinde biter. Elbette beyinde gerçekleşen olaylar diğer organları da etkiler ancak bu duyguların diğer organlarla bağlantısı yoktur. Okuduğunuz satırları reddettiğinizin farkındayım çünkü içinde sevinçten üzüntüye her epik duyguyu barındıran aşktan bahsediyoruz.
Aşkın tamamen hormonal bir sürecin sonucunda vücudumuzda hissedilen bir duygu olduğunu kabul ettiysek aşkı anlamak için arkasındaki nörokimyasal temellere bakabiliriz.
Bilimsel açıdan, aşk duygusuna neden olan temel hormonlar ve kimyasallar olarak karşımıza sinir büyüme faktörü, testosteron, östrojen, dopamin, norepinefrin (noradrenalin), serotonin, oksitosin ve vazopressindir. Görüldüğü gibi aşkın insanlara karmakarışık hisler yaşatmasının nedeni, oldukça karmaşık bir hormonal dengeye dayalı olmasıdır.
#aşk#sevgi#sosyalmedya#bağlılık#duygu#freud#balzac#edebiyat#sosyolog#psikolog#biyolog#mide#kelebek#insan#doğa#his#felsefe#mutlu#hormon#beyin#kalp#sevinç#üzüntü#vücut#bilim
0 notes
Text
What Lies Beneath - Gizli Gerçek Türkçe Dublaj izle
What Lies Beneath - Gizli Gerçek Türkçe Dublaj izle body { background: url("https://image.tmdb.org/t/p/original/h3A6QXt8t35YQrSvbF9hOkKeeB9.jpg") center top no-repeat fixed rgb(0, 0, 0) !important; } What Lies Beneath - Gizli Gerçek Türkçe Dublaj izle
Filmi 720p ve 1080p HD Türkçe Altyazılı ve Türkçe Dublaj izle
Öncelikle bu filmi FullHDFilminizle.com adresinden izlediğiniz için sizlere teşekkür ediyoruz. Filmi izledikten sonra lütfen yorum yapmayı da ihmal etmeyiniz. 720p ve 1080p kalitesinde HD filmleri takılmadan rahatlıkla FullHDFilminizle.com adresinden yani sitemizden izleyebiliirsiniz. Keyifli seyirler. Diğer Korku filmlerini izlemek için tıklayın. What Lies Beneath - Gizli Gerçek Türkçe Dublaj izle Dr. Norman Spencer ve karısı Claire yeni taşındıkları evlerinde mutlu bir hayat sürmektedirler. Genetik uzmanı olan Norman, yeni bir araştırma nedeniyle çok yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Kızları da üniversite için evden ayrıldığı için çok sıkılan Claire, tüm zamanını bahçe ile uğraşarak ve bilgisayar başında geçirmeye başlar. Mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürdükleri evlerinde açıklanması zor olan olaylar meydana gelmeye başlar. Kapılar kendiliğinden açılmaya başlar ve yeni komşuları ortadan kaybolur. Claire banyoda bazı hayaller görmekte ve bunların gerçek olduğuna inanmaktadır. Norman ise bunların hepsinin sadece sinirsel bir çöküntüden ibaret olduğunu düşünmektedir. Ve Claire kendini bilinmeyen bir varlıkla savaş halinde bulur. Olayın sonucunda kendini büyük bir tehlike beklemektedir. Read the full article
#gizligerçekler1080pizle#gizligerçekler720pizle#gizligerçeklerTürkçealtazılıizle#gizligerçeklerTürkçedublajizle
0 notes
Text
youtube
Yay burcunda Merkur Retrosu ( 17 Kasım – 6 Aralık 2018 )
2018 yılındaki Merkür retroları Ateş elementleri olan Koç burcu ile başladı, yılın ortasında Ağustos ayında Aslan burcunda oldu ve bu yılın sonunda Yay burcu ile bitecek. Ateş elementlerindeki Merkür retroları tutku, aksiyon, sevgi konusunda cesur davranışlar ve maceracı tavırları gösterir.
Venüs retrosunun durağanlığı devam ederken ardından Merkür retrosunun da başlayacak olması, ilişkilerimiz konusuyla ilgili tekrar gözden geçirme ve artık son kararları alıp sonuca ermemiz Aralık ayının ortalarına kadar (gölgeli günlerini de ekleyerek) devam edecek ve tabi Chiron (Şiron) retrosunun da bitmesiyle de yeniye başlamak ya da ilerleyebilmek için nefes alabileceğiz.
Merkür gezegeni iletişim, ticaret, satış, pazarlama, iş fırsatları, seyahat, teknoloji konuları ile ilgilidir. Merkür retrosu “yeniden” kelimesiyle başlayan her şeyi yönetir. Örneğin; “yeniden yap”, “yeniden değerlendir”, “onar”, “tekrarla”, “yeniden tasarla” ya da “yeniden ziyaret et” gibi tanımlayabiliriz.
Merkür retrosunda, iletişim ve teknoloji arızaları, sinirsel anksiyete, seyahat gecikmeleri ve kayıp eşyalar konularını akla getirir. Dosyalarınızı düzenlemek ya da dolaplarınızı temizlemek ve hatta kaybettiğinizi düşündüğünüz ya da uzun zamandır bulamadığınız bir eşyanız varsa, Merkür retroları zamanında bulmanız daha kolaydır.
Ayrıca, geçmişi hatırlamak veya geçmişten gelen insanlarla (ayrıldığınız sevgili gibi) beklenmedik bir şekilde buluşma ya da karşılaşma durumları da meydana gelir.
Yeni bir sözleşme imzalanması (kira sözleşmesi) ya da yeni bir anlaşma (iş anlaşması) gibi konuların Merkür retrosunda yapılmaması önerilir. (tabi bu durum natal haritasında Merkürü retro olanlar için değildir) Örneğin, yeni bir işe başlarsanız, kabul ettiğinizi düşündüğünüz pozisyon olmayabilir ya da bir ev alırsınız, problemler daha sonra tamamen beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilir.
Merkür’ün Yay burcundaki retro hareketinde, Yay burcunun yönetici gezegeni olan Jüpiter ile kavuşarak iletişim konularında abartılı ve iyimser tarzda söylemler, geniş fikirli, sosyal ve cömertçe tavırlar içine girebiliriz. Coşkulu ve iyimser tavrıyla gelecek hakkında planlar yapmak, aklınıza koyduğunuz herşeyin olumlu sonuçlanacağını da düşünürsünüz. Kitlelere veya topluluklara kendi düşüncelerinizi kabul ettirmek istersiniz.
20 Kasım tarihinden itibaren Yay burcunun doğasına bürünmüş olan Merkür ile Jüpiter ‘in derece farklıyla da olsa aynı burçta kavuşum yapmaya başlayacaklar ve 27 kasım da Merkür ile Jüpiter tam kavuşum yapacaklar. Bu kavuşum Kasım ayının sonuna kadar devam edecektir.
30 Kasım tarihinden itibaren retro Merkür ile retro Uranüs’ün 150 li derecelik açısı (quincunx) sinsi çalışan bir açı olmasından ötürü, sıradışı ve ani fikirlerin ortaya çıkması olabileceği gibi hayatınızda sonlandıramadığınız ya da bitmemiş bir şeyinde sonucuna ulaşacaksınız.
Jüpiterin genişletme / büyütme etkisinden dolayı Merkür’ün yay burcu transitinde, iletişim tarzımızda veya konuşmalarımızda bizi abartılı yaklaşımlara sürükleyecektir.
Bu kavuşumun Balık burcundaki Mars ile olan karesi ise, iletişimimizdeki bu abartılı yaklaşımlarla birlikte karşımızdaki kişiye/kişilere karşı suçlayıcı tavırlar sergileyebilir ve ona vicdan azabı çektirebiliriz.
2018 yılını da Merkür retrosuyla bitirirken, hayatımızda dönüm noktası diyebileceğimiz olaylar, konular veya kişilerden edindiğimiz tecrübeler, öğrendiğimiz dersler ile birlikte artık sayfayı kapatıp, yeni bir kitaba başlayacağız.
https://youtu.be/VU0uMLuEYJA
0 notes
Text
Mideniz sinirlerinizin yükünü çekmesin
Son Dakika https://www.vatankocaeli.com/mideniz-sinirlerinizin-yukunu-cekmesin-12245h.html
Mideniz sinirlerinizin yükünü çekmesin
Stres birçok şeyden beslenir
Çalışıyorsak toplantı stresi, maaşı ay sonuna nasıl yetireceğim stresi, öğrenciysek sınav stresi, para sıkıntısı, işe ya da okula yetişme, ulaşım araçlarına yetişme derken hayatımız koskoca bir koşturmacadan ibaret hâle geliyor. Bu hep bir şeylere yetişme, hep bir şeyleri yetiştirme çabası sağlığımız başta olmak üzere bizleri belki doğrudan belki de dolaylı olarak etkiliyor.
Beyinde başlıyor sindirim sisteminde bitiyor
Yediklerimiz, günlük aktivitelerimiz, vücudumuzun içinde kendiliğinden gerçekleşen olaylar, duygularımız, metabolizmamız… Bu gibi daha birçok olay beynimizden başlayan komutlar dizisi ile sindirim sistemimizde son buluyor. Psikolojik sıkıntılar, ruhsal bunalımlar, yaptığımız stres de sinir hücrelerimiz aracılığıyla sindirim sistemimizin önemli bir parçası olan midemizi de direkt etkiliyor. Bu kendini bazen mide ağrısı, mide bulantısı; hatta kusma, mide yanması ve ekşimesi şeklinde gösteriyor. Vücudumuzda aksayan herhangi bir sistemimiz de bizi uzun zaman dilimlerinde kötü bir şekilde etkiliyor. Stres stresi doğuruyor ve bu döngü çok karmaşık bir şekilde devam ediyor.
Mide problemi şikayeti ile gelen hastalar çoğaldı
Kimi zaman vücutta sinirsel stres seviyesi yükseldiğinde üretilen hormonlar, kimi zaman da artan asit miktarı mide şikayetlerine sebep olabiliyor. Fark ederseniz reflü, gastrit, ülser, hazımsızlık, şişkinlik gibi problemler genetik yatkınlığın yanı sıra günlük hayatı çok yoğun insanlarda daha sık rastlanıyor.
Sinirsel stres esnasında vücut kendini tehlikede hissediyor ve bunun için bazı sistemlerinin çalışmasını artırırken bazılarını da yavaşlatıyor. Bu sistem kendi içinde dengesini kurmak için işleyen ve bizden bağımsız yürüyen bir sistemdir.
Tedavi edilebilir
En başta bu mide problemlerine yol açan sinirsel duygularınızı dizginlemeniz gerekmektedir. Daha sonra daha az alkol, sigara, kafein tüketimi, hazmı kolay besinlerle az az sık yemek yemek, yemekten sonra iki saat yatmamak, aşırı baharatlı, şekerli, tuzlu yiyecekler tüketmemek gerekmektedir.
0 notes
Photo
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır. Alopesi areata otoimmun bir hastalıkdır. Otoimmun hastalıklarda bilinmeyen br nedenle bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşmaya başlar. Bu durumda kıl kökleri etrafında bulunan lenfosit denen hücreler sitokin diye adlandırılan kimyasallar salgılarlar ve bu da saçlarda dökülmeye neden olur. Hastalığın yenilen gıdalarla bir ilişkisi yoktur. Diğer sağlık problemlerinde olduğu gibi hastalık stressli bir olaydan sonra başlayabilir, fakat bu olguların hepsinde yoktur. Alopesi areata belirgin bir rahatsızlık vermediği için, genellikle berberler tarafından saptanır. Saçın büyümesi durur ve kökünden ayrılır. Alpopesi areata üç evre gösterir. İlk olarak saçlar aniden dökülür, sonra dökülen alanda genişleme olur. Son olarak da saçlar başlangıçta renkleri beyaz veya gri olarak çıkmaya başlarlar. Bu ayları hatta yılları alabilir. Yeni kıllar çıkarken diğerleri dökülebilir. Etkilenen hastaların %5 ine kadar olanında tüm saçlar dökülebilir. Bu duruma alopesi totalis denilir ve çok uzun sürebilir. Hastaların %1 inden azında vücut kılları tamamiyle dökülür, bu durum alopesi üniversalis olarak bilinir. TEDAVİ Yaygın saç kaybı durumunda güvenilir bir tedavi yöntemi yoktur. Kortizon içeren haplar, PUVA dediğimiz bir ışık tedavisi uygulanabilir. Fakat bu tedavilerin bir takım yan etkileri vardır. Hastalığın tedavisinde bir çok farklı alternetif yöntem kullanılır. Fakat bu tedavilerin sonuçları değişkendir. Bazı losyonların kullanılması bazı kişilerde saçların çıkmasına neden olmaktadır. Bu amaçla kortizonlu ilaçlar veya minoksidil ve tahriş edici bir ajan olan ditranol kullanılabilir Ne yazık ki hastalıkta kesin çözüm sağlayabilecek tedavi yoktur. Hastalık yavaş bir şekilde kendiliğinden iyileşebilir. Bazen yeni gelen saçlar beyaz veya gri renktedir, daha sonra orijinal renklerine dönerler. Saç kıran hakkında daha detaylı bilgi için doktorunuza başvurunuz. Saçkıran için bitkisel Tedavi * Saçkıran: Tedaviye hastalıklı yerdeki saçları traş etmekle başlanır. Saçlar haftada en az iki kere yıkanır. * Saçkıran için 6 bardak suya bir avuç kepek konur kaynatılır. Süzülür. Suyuna bir bardak taze sıkılmış limonsuyu konur saçlar yıkanır. * Saçkıran için Bir kahve fincanı yeni sıkılmış kuru soğan suyu ile bir çorba kaşığı zeytinyağı karıştırılır hasta yerlere sürülür. * Saçkıran için: 7 ceviz içi çıkarıp yıkayın ve ufalayın. Külün üzerine ceviz, bir tutam ezilmiş mazı, bir tatlı kaşığı toz çam sakızı, eritilmiş bal mumu, eritilmiş zift ve 2 çorba kaşığı zeytinyağı konur yoğrulur. Başı küllü su ile yıkayıp sonra hasta yere yapılan karışım sürülür. * Saçkıran için: Bir miktar taze ak kızıl ağaç yaprağı mikserden geçirilir. Bir tülbent yardımıyla suyu sıkılıp elde edilen öz suyu hastalıklı bölgeye sürülür. * Saçkıran için: Bir litre suyun içine toz haline getirilmiş bir avuç defne tohumunu içindeki su bitip lapa olana kadar kaynatın. Tülbenten süzün lapayı hastalıklı yere sürün. Halk arasında saçkıran veya kılkıran olarak bilinen Alopesi Areata hastalığı, herhangi bir belirti ortaya çıkmadan, saçlı deri, kaşlar, kirpikler, sakal bölgesi ve vücut kıllarının tüm vücutta belirgin bir şekilde dökülmesi hastalığıdır. Genellikle hastalık sıklıkla nükseder ve saçkıranın nasıl seyredeceği bilinmez. Bu yüzden hastaların yaşamlarını fizyolojik ve psikolojik açılardan olumsuz yönde etkileyebilir. Saçkıranın sebepleri genellikle stres, hücresel ve humoral bağışıklık, endokrin, bulaşıcı ve sinirsel etkenler ve genetik özelliklere bağlanmakla birlikte, hastalığın nedeni tam olarak bilinememektedir. Saçkıran Kimlerde Daha Sık Görülür? Saçkıran dünya çapında düşünüldüğünde bölgesel bir rahatsızlık değildir. Tüm dünyada sıklıkla görülür. Her bin kişiden birinde görülen hastalığın görülme oranı, hastanelerin dematoloji bölümlerine başvuran hastalar arasında %1-2 civarlarında seyretmektedir. Saçkıran cinsiyete bağlı bir hastalık değildir. Kadınlarda da, erkeklerde de görülme olasılığı aynıdır. Hastalık belirli bir yaş aralığına bağlı olmasa da, saçkıran hastalarının %60’ı, 20 yaşına erişmeden önce hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkar. Saçkıran Hastalığının Nedenleri Nelerdir? Hastalıktaki saç dökülmesinin ana nedeni, hastanın bağışıklık sisteminin, hastanın kıl foliküllerini hastaya aitmiş gibi algılamaması, yabancı olarak tanıması ve reddetmesidir. Bununla beraber, hastanın neden sadece belirli bölgelerinde bu durumun baş gösterdiği ve dökülen kılların neden yeniden büyüyebildiği bilinmemektedir. Hastalığın bağışıklık sistemine bağlanması, akıllara, saçkıran hastalığı olan kişilerin diğer özbağışıklık hastalıklarına da sahip olma ihtimallerini getirebilir. Tiroid, şeker hastalığı, addison ve vitiligo gibi özbağışıklık rahatsızlıkları, saçkıran hastalarında, sağlıklı bir insana göre daha kolay gelişme oranına sahiptir. Saçkıran hastalığı bulaşıcı bir rahatsızlık değildir. Hastalık, vitamin eksikliğine veya beslenme bozukluğuna bağlanamaz. Ancak stres, derin üzüntü, gerilim, ayrılma ve kaza gibi olaylar hastalığı tetikleyebilir. Saçkıran Hastalığı için Uygulanan Genel Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Belirtmeliyiz ki, aşağıdaki yöntemler sadece bilgi almanız açısından verilmiştir. Tedaviler kesinlikle dermatolog bir doktor tarafından uygulanmalıdır. 1) Steroid krem ve saçlı deri uygulamaları: Günde iki kez kel alanlara sınırlı bir zaman için steroid krem sürülür. 2) Steroid tablet uygulaması: Yüksek dozda steroid tablet, saçın yeniden büyümesini sağlayabilir. Fakat geçici bir tedavidir. Tedaviye ara verildiğinde veya tedavi bırakıldığında saçkıran genellikle nükseder. 3) Lokal steroid enjeksiyonları uygulaması: Kafa derisinde ve kaşlarda uygulanmaktadır. Saç ve kaş kaybı küçük yamalar şeklinde olduğunda uygulanan en etkili tedavi yaklaşımı olduğu bir çok çevrede kabul görmektedir. 4) Ditranol krem uygulaması: Ditranol krem psoriasis adında, farklı bir deri hastalığında kullanılır. Deride irritasyona sebep olan krem, bazen kel alanlardaki saç büyümesini uyarabilir. 5) Kontakt duyarlandırıcı uygulaması: Hastada, kimyasal bir madde ile alerji oluşturmayı esas alır. Kel olan bölgeye bu kimyasalın çok düşük konsantrasyonu – genellikle haftada bir kez - uygulanır. Bu uygulama hafif derecede inflamasyonu devam ettirmek için yeterlidir. 6) Ultraviyole ışık uygulaması: Deri, alınan bir tablet veya uygulanan bir krem yoluyla ışığa hassas duruma getirilir. Sonra kel alanlar, birkaç ay boyunca, haftada iki veya üç kez, ultraviyole ışığa maruz bırakılır. 7) Minoksidil losyon uygulaması: Losyonun kel bölgelere uygulanması, saç büyümesi konusunda, bazı hastalara yardımcı olabiliecek niteliktedir. Minoksidil erkek ve kadınlardaki saç dökülmeleri konusunda FDA tarafından onaylı bir ilaçtır. Saç köklerine, bilinmeyen bir şekilde etki eden minoksidil, bazı hastlarda, cılızlaşmış saç köklerini canlandırır ve saçların tekrar kalınlaşmasını sağlar. Minoksidil’in satışı, Rogaine, Kirkland gibi markalar aracılığıyla yapılır.
Etiket Saç Dökülmesi şeker hastalığı kellik kıl folikülleri saç dökülmesi ve stres saçkıran saçkıran tedavi yöntemleri saçkıran tedavisi stres ve saç dökülmesi Saçkıran Hastalığı için Uygulanan Genel Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Saçkıran Hastalığının Nedenleri Nelerdir? Saçkıran Kimlerde Daha Sık Görülür?
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır.>:)>>>>Sitemize "Saç Kıran Bitkisel Tedavisi" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz.Beğendiğiniz tarifi paylaşmayı unutmayın :) http://www.nefiskektarifleri.net/sac-kiran-bitkisel-tedavisi/
#Saç Dökülmesi#şeker hastalığı#kellik#kıl folikülleri#saç dökülmesi ve stres#saçkıran#saçkıran tedavi yöntemleri#saçkıran tedavisi#stres ve saç dökülmesi#Saçkıran Hastalığı için Uygulanan Genel Tedavi Yöntemleri Nelerdir?#Saçkıran Hastalığının Nedenleri Nelerdir?#Saçkıran Kimlerde Daha Sık Görülür?
0 notes
Photo
MS (Multpl Skleroz) Nedir ? Multipl skleroz (MS), merkezi sinir sisteminin ilerleyici ve süregen bir hastalığıdır. Merkezi sinir sistemi beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omurilikten oluşur. Vücudun ana kumanda merkezidir. Solunum, dolaşım, sindirim sitemi gibi iç organların çalışmasından , kasların çalışma ve gevşemesi, denge koordinasyon, duyuların algılanması, görme işitme gibi birçok fonksiyonun idare edildiği merkezdir. Beyin: Kafatası içerisindeki en büyük sinirsel organdır. Yüzeyi girintili çıkıntılı olup iki yarım küreden oluşur. Beyinle kafatası arasında bulunan 3 katlı zar beyni sarsıntılardan ve darbelerden korur. Yapısında milyarlarca sinir hücresi ağ şeklinde bulunur. Beyin yardımıyla insan vücudunda; ✔ Duyu organlarından gelen uyarılar değerlendirilir. ✔ Problem ve olaylar düşünülür, çözülür. ✔ Öğrenme faaliyeti ve hafıza olgusu sağlanır. ✔ Acıkma, susama, uyku, uyanıklık düzenlenir. ✔ Kan basıncı ve vücut sıcaklığı düzenlenir. ✔ Hormonların salgılanma zamanı belirlenir. ✔ Beyincik Yapısı beyne benzer ve küçüktür. İki yarım küreden oluşur. Kafatasının arka alt tarafında bulunur. Esas fonksiyonun vücut dengesinin sağlanması ve koordine hareketlerin yapılmasıdır. Beyincik yardımıyla insan vücudunda; ✔ Kol ve bacaklardaki kasların birbiriyle uyumlu çalışması sağlanır. ✔ Kol ve bacaklardaki kasların çalışma derecesi düzenlenir. ✔ Aktif hareketin dengeli olması sağlanır. ✔ Omurilik soğanı (Beyin Sapı): Yüzeyi düz olup soğana benzer bir şekle sahiptir. ✔ Boynun üst kısmında bulunur. İstem dışı çalışan iç organları yönetir. Omurilik soğanı yardımıyla insan vücudunda; ✔ İstemsiz hareketleri yönetir ✔ Solunum sisteminin çalışması düzenlenir. ✔ Dolaşım sisteminin çalışması düzenlenir. ✔ Boşaltım sisteminin çalışması düzenlenir. ✔ Sindirim sisteminin çalışması düzenlenir. Omirilik soğanının bu bakımdan yutaklada alakası vardır. Omurilik : Omurilik soğanından başlayıp kuyruk sokumuna kadar devam eder. Omurilik omurgamız içerisinde yer alan bir sinir kordonudur. Beyin ile diğer organların arasındaki bilgi iletimini sağlar. Refleks davranışlarımızı gerçekleştirir. MS hastalığında merkezi sinir sisteminin hangi bölgesinin hasta olduğuna göre değişik bulgular ortaya çıkar. Bazı kişilerde çok hafif bulgularla seyrederken bazı kişilerde ise günlük yaşamını tek başına idame ettiremeyecek kadar ağır seyredebilir. http://ift.tt/2uDjVg0
0 notes
Text
Bitkisel yağların psikolojik etkileri
TARÇIN : Zindeleştiren bir yağ olan tarçın, yorgunluk ve güçsüzlük durumlarında faydalıdır. CITRONELLA : Ruhu canlandıran bir yağ olan citronella, depresyonda olanlar için faydalıdır. CLARY TOHUMU : Zihin ve düşünce ile ilgili bir çok rahatsızlıkta kullanılır. Normalden fazla aktif çalışan zihinlerde görülen zorlanma, aynı rüyaları görme, sinirsel zayıflık, karmaşık düşünce hissi, aşırı heyecan, panik ve klostrofobi durumları clary tohumuna hızla cevap verir. Kişilerin yaşamlarındaki problemlere daha geniş bir perspektiften bakmasına yardımcı olur, neşesizlik, depresyon ve kendine acıma eğilimi içinde bulunanların yüreklendirilmesinde yardımcı olur. KİŞNİŞ : Zihni uyarıcı bir yağ olan kişniş, duyguları canlandırır ve ruhu tazeler. Hafızaya yardımcıdır. KİMYON : Kimyon yağı zihinsel işlemleri uyarıcı, güçlü bir düzenleyicidir. SELVİ : Rahatlatıcı bir yağ olan selvi, depresyonun hem acı hem de öfke, tedirginlik, aşırı konuşma şeklinde ortaya çıkan diğer yönünü iyileştirir. Büyük ve ani değişikliklerde, kişinin değişimi kabul etmesinde büyük destektir. DEREOTU : Dereotu, kriz anlarında veya şok sonrasında olduğu gibi kişinin olaylara yenik düştüğü durumlarda kullanılır. OKALİPTÜS : Kişiye konsantrasyon ve zihin açıklığı sağlar. Enerjilerin dengesiz olduğu durumlarda kullanılır. REZENE : Sıkıntılı zamanlarda güç ve cesaret verir. Stresli zamanlarda tepki olarak yeme sonucu oluşan oburluk ve alkolizm için kullanılır.
MELEKOTU : Melekotu heyecan ve ruhsal stresi, akıl ve duygu dengesi hissi vererek teskin eder.Kaçılan problemler ile uğraşmaya motive eder.
ANASON : Canlılık hissi verir. FESLEĞEN : Güçlendirici, uyarıcı bir yağ olan fesleğen konsantre olma zorluğu çekenler, dikkati kolayca dağılanlar, kararsızlık ve disipline olma zorluğu içinde olanlar için faydalıdır. Duygusal açıdan kırılgan olanlara güç verir ve düzenleyici olarak depresyon, endişe, histeri ve ruhsal yorgunluk tedavisinde kullanılır.
DEFNE : Hafif bir uyuşturucu olan defnenin yatıştırıcı etkisi vardır.
ASİLBENT : Asilbentin rahatlatıcı, iyileştirici ve yatıştırıcı bir etkisi vardır. En çok yalnızlık, üzüntü, endişe içinde olanlara faydalıdır. Endişelerden kurtulmaya yardımcı olur ve kendine güveni sağlar. BERGAMOT : Moral yükseltici ve sakinleştirici bir yağ olan bergamot, öfke ve hayalkırıklığını giderir, özellikle endişe ile oluşmuş depresyonda mükemmel sonuç verir. HUŞ : Uyarıcı bir yağ olan huş dinçlik verir ve ruhu canlandırır. KARABİBER : Hayal kırıklıklarında dayanma gücü verir ve zihnin karar vermesini güçlendirir.Duygusal etkilere kayıtsız olan kişilerin daha sıcak bir ruh haline geçmelerini sağlar. KAJUPUT : Zihinsel ve duygusal durgunluğa faydalı bir yağdır. Zihni uyarır, düşüncelerden uzaklaştırır, durağan duyguları uyandırır, bedeni ve zihni dengeler. KAFUR : Kafur ruhu dengeleyerek, özellikle duygusal depresyonla birleşmiş gerilimi yatıştırır ve kayıtsızlıktan uzaklaştırır. KARAMAN KİMYONU : Duygulara sıcaklık veren bir yağdır. Kendini kaybolmuş gibi hissedenlere yeni bir enerji hissi verir. Gerilim ve yorgunluktan uzaklaşma sağlar. HAVUÇ TOHUMU : Fiziksel etkisi gibi, havuç zihin için de berraklaştırıcıdır. SEDİR : Gerilimleri yatıştırır. Genellikle meditasyon aracı olarak kullanılır. PAPATYA : Fiziksel ve ruhsal bir rahatlatıcı olan papatya, depresyon, korku, histeri ve gerilimi yatıştırır. Endişe içinde olanlar için yatıştırıcıdır. Tedirginlik, huzursuzluk,öfke ve sabısızlık durumlarında sükunet verir.
FRANKINCENSE : Zihinsel ve duygusal etkileri için çok eski zamanlardan beri kullanılan Frankincense, karışıklık içindeki zihne tutarlılık ve düzen sağlar. Kendini güvende hissetmeme, kendini eleştirme, disiplin eksikliği, şüphecilik, takıntılı olma, yorgunluk ve cesaret eksikliği gibi durumların hepsi, bu yağın sakinleştirici ve aynı zamanda canlandırıcı etkisinden fayda sağlayabilirler.Frankincense, uzun süreli acı durumlarında ve bir şekilde geçmişe takılmış ya da orada kaybolmuş gibi görünen insanlarda faydalıdır. Korkuların her cinsi – hafif endişelerden panik ataklara kadar-bu yağ ile bir rahatlamaya dönüşür ve kabus, klostrofobi ve bilinmeyen şeylerden korkma durumları bu uygulamaya mükemmel cevap verirler. GALBANUM : Devamlı değişen modları olan insanların özlerine dönmelerini sağlar. SARDUNYA : Sardunya, manik depressif eğilimli kişilerde, zihni yeniden dengeler ve içe/ dışa dönüklüğün aşırı uçlarını törpüler,endişe ve depresyonu yatıştırır. Genellikle kişilik olarak çok katı olanlar sardunyanın etkilerinden yararlanabilirler. GREYFURT : Kafa karışıklığı, kıskançlık ve hayalkırıklığı gibi olumsuz düşünce durumlarında ilaç olarak kullanılır. Greyfurt, bu durumları yok eder ve canlandırıcı karakteri ile kararsızlık, sürüncemede bırakma ve geçmiş için kaygılanma durumlarında fayda sağlar. Manik ve depressif arasında gidip gelen durumlarda yardımcıdır. GUIACWOOD : Meditasyon için de kullanılan Guiacwood rahatlık ve ruhaniliğe teslim olma duygusu verir. ÇÖRDÜKOTU : Nüfuz eden bir yağ olan çördükotu, bulanık zihne berraklık getirir. Gömülmüş duyguları odaklayarak duygusal acıyı azaltır. IMMORTELLE : Şok, korku ve fobilerde faydalıdır. YASEMİN : Yatıştırıcı ve canlandırıcı bir yağ olan yasemin, kendini uzak ve kopuk hisseden kişileri dünyanın daha gerçekçi bir görüntüsüne yakınlaştırır. Depresyon, üzüntü tedavisi ile güven aşılama, kayıtsızlık ve tembellikten sıyrılmanın sağlanmasında kullanılan ana maddedir. Duyguların bir yay gibi gerilerek, katılık, duygusal ifade eksikliği ve kıskançlık gibi belirtiler gösterdiği gergin durumlarda faydalıdır. Yasemin, endişeyi yatıştırır ve gelecek olaylardan korkanlara soğukkanlılık verir, aynı zamanda afrodizyak olarak da kullanılır.
ARDIÇ : Bedene olan etkisi gibi, ardıç zihin için de uyarıcı, berraklaştırıcı ve destekleyicidir. Zihnin gereksiz bilgilerden arındırılmasına yardımcı olurken, aynı zamanda endişe, depresyon, hafıza kaybı ve duygusal tükenmişlik durumlarında fayda sağlar. LAVANTA : Lavanta düzenleyici bir ilaçtır. Bir moddan diğerine atlayan duyguları dengeler, endişe, panik ve histeriyi yatıştırırken depresyon ve halsizlik durumlarında kişiye canlılık sağlar. Uykusuzluk için genel olarak faydalıdır ve manik-depresyon tedavisinde kullanılabilir. LİMON : Yanan bir kalbi ve zihni yatıştırır, tazeler. Düşüncelere berraklık sağlar. LEMONGRASS : Enerji verici bir yağ olan lemongrass ruhu canlandırır, zihne ve duygulara hareket verir ve zihni daha güçlü konsantrasyonlara yöneltir. Dış dünyalarından bağımsız olarak can sıkıntısı çekenler için faydalıdır. MERCANKÖŞK : Derin ruhsal travmaların seçimidir. Acının yalnızlığında kaybolanları rahatlatır, endişe,hiperaktivite, gerilim ve histeri durumlarında zihni yatıştırır ve uykusuzluk vakalarında iyileştirici bir uyku alınmasına yardımcı olur. MELISSA : Yatıştırıcı ve canlandırıcı bir yağ olan Melissa, duygusal blokların kişinin acı çekmesinde etken olduğu durumlarda faydalı bir ilaçtır. Şok, panik, histeri için kullanılır ve aşırı duyarlı kişileri yatıştırır. Acı içindeki kişiler bu yağ ile olumlu bir bakış açısı kazanabilirler. MÜRRÜSAFİ : Güçlendirici ve yatıştırıcı olan Mürrüsafi duyguların kızışarak kişiyi güçsüzlük, kayıtsızlık ve dürtü eksikliğine sürüklediği durumlarda kullanılır. NIAOULI : Niaouli zihni uyarır, duyguları yeniden canlandırır ve konsantrasyonu sağlar. PORTAKAL : Enerjisi durgunlaşmış kişiler için yararlıdır. Kasvetli düşüncelerden ve can sıkıntısından arındırır, Olumlu bir bakış açısı sağlar ve enerji verir. Portakal yağı psikolojik gerilim ve strese karşı korunma sağlar. KEKLİKOTU : Psikosomatik rahatsızlıkların tedavisinde faydalı olduğu düşünülmektedir. PALMAROSA : Kişiye canlandırıcı bir tazelik verir. Yatıştırır ve dü��üncelere berraklık verir. MAYDANOZ : Maydanoz, idrar akışını arttırıcı etkisi yanısıra, aşırı yüklü zihinleri temizleme özelliği mevcuttur. PATCHOULI : Dengeleyici bir yağ olan patchouli, nesnellik sağlar, espritüelliği arttırır, kararsızlık durumundaki zihne berraklık verir ve zihni karışık olanların akıllarını başına toplamasını sağlar. Endişeli olanları yatıştırırır. NANE : Etkileyici ve uyarıcı bir yağ olan nane, zihni yabancı konulardan arındırır, öfkeden uzaklaştırır, zihinsel yorgunluk ve depresyon durumlarında enerji ve dinçlik verir. Kişinin sinirsel heyecan nedeni ile titrediği durumlarda faydalıdır, sinirsel güçsüzlükte güç sağlar. Nanenin etkileyici kokusu, şok ve histeri durumunda kişiyi yatıştırır. PETIGRAIN : Yatıştırıcı ve rahatlatıcı bir yağ olan Petigrain, bazı etkileri ile Neroliye benzer. Panik ve öfkeyi yatıştırır, depresyonda olanlara cesaret verir, zihni canlandırır, duygusal karışıklığı azaltır. KIRMIZI BİBER : Çoğu baharat yağı gibi, kişinin kendini keyifsiz hissettiği durumlarda faydalıdır. Canlandırıcı ve uyarıcıdır. Yorgunluk ve bitkinlik durumlarında zihinsel enerjiyi arttırır. ÇAM : Yorgun zihni güçlendirir ve canlandırır. GÜL : Özelliklere kadınlara faydalı olan güçlü bir ilaçtır. Geçmişte kaybolmuş, duygularına aşırı bağlı, kendilerinin çok farkında olanlar ya da aşırı derecede ben-merkezli olan kişiler için faydalıdır. Üzüntü ve pişmanlık durumlarında yatıştırıcıdır, ruha neşe verir, acıyı ve depresyonu, özellikle de bu bir doğum sonrası yaşanırsa, iyileştirir. BİBERİYE : Zihin ve duygulara berraklık verir, entellektüel yetileri biler ve birikmiş çöpleri temizler. Kendini hafıza zayıflığı ya da zihin karışıklığı şeklinde gösteren zihinsel fonksiyon kaybı durumunda kullanılır. Zihinsel berraklığın olmadığı ve kararsızlığın var olduğu durumlarda odaklanma sağlar ve bir tür koruma hissi verir. Histeri, tembellik, üzüntü ve “Pazartesi Sendromu”na biberiyenin canlandırıcı özellikleri ile yardımcı olunabilinir. ROSEWOOD : Sinir sistemi üzerinde dengeleyici bir etkisi vardır. Bitkin,keyifsiz ve problemlerine fazlası ile boğulmuş olanları canlandırır. SANDAL : Sandal, bir çok olumsuz duygusal durumla başa çıkabilir.Dinginlik veren bu yağ, saplantılar, gerginlik, gelecek olaylar ya da hata korkusu, emniyetsizlik, kendini eleştirme ve güven eksikliği ile kuşatılmış olanlar için bir nimettir.Üzüntü ve depresyonu yatıştırır, kedere yardımcı olur, zor şartlarda sebat sağlar. Bu yağda, geçmişteki olaylara gereğinden fazla bağlı olanlar, bağlayıcı ipleri kesmek için bir yol, içedönük kimseler ise rahatlama bulacaklar. Entellektüel çaba korkusu sandalın etkisi altında erir. Sandal kokusu kendini emniyetsiz hissedenlere korunma hissi verir, tekrarlayan rüya problemi olanlara yardımcı olur. Cinsel iktidarsızlık ve frijidite durumlarındaki kullanımı ile ünlüdür ve içgüdüsel duyuların gelişmesine yardımcı olur. MİNEÇİÇEĞİ : Depresyon için kullanılabilen mineçiçeği, rahatlatıcı ve canlandırıcıdır. VETIVERT : Ruhun hem derin hem de yüzeysel düzeylerine etkileri olan vetivert, zihne denge hissi verir.Stres ve gerilim sonucu oluşan problemleri yatıştırırır, özellikle sınav, dişçi öncesinde yaşanan korku benzeri durumlarda faydalıdır. Derin psikolojik problemleri olanlar, özellikle de aşırı hassas ve duygusal yaşamında fazla açık olanlar, vetivert kullanımı ile rahatlayacaklardır. YLANG YLANG : Ylan ylang suçluluk, düşmanlık, sabırsızlık, kıskançlık, inatçılık, ağzı sıkılık, şüphecilik ve öfke gibi elastik olmayan aktif olumsuz duyguları yatıştırır. Uzak ve soğuk hissedenler için faydalıdır, kendilerini aşırı eleştirenlere ve güvensiz olanlara kendine değer verme hissi sağlar ve kolay telaşlanan mizaçları yatıştırır. Endişe, depresyon, uykusuzluk ve şok durumlarında faydalı olduğu gibi, geleneksel olarak cinsel iktidarsızlık ve firijidite durumlarında afrodizyak olarak kullanılmaktadır.
Bitkisel yağların psikolojik etkileri
0 notes