#silahlı çeteler
Explore tagged Tumblr posts
Text
✽For the fifth day in a row, Turkish-backed armed gangs are blocking access to humanitarian aid offered by the Autonomous Administration of North and East Syria to the affected people in Idlib and Afrin.
The denial of access to aid for those in need is recognized as a crime against humanity under international law, especially since thousands have died due to the lack of relief.
We are committed to our humanitarian duties to alleviate the people's suffering in the affected areas.
As a reminder, Turkey and these armed gangs have also been cutting off drinking water supplies to approximately 1.5 million people living in al-Hasaka for a year now.
Via Twitter/ Farhad Shami Head of SDF Media Center (+photos )
✽Türkiye destekli silahlı çeteler, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin İdlib ve Afrin'deki mağdur halka sunduğu insani yardımlara erişimi beşinci gündür engelliyor.
İhtiyaç sahiplerinin yardıma erişiminin engellenmesi, özellikle de binlerce kişinin yardım eksikliği nedeniyle hayatını kaybettiği düşünüldüğünde, uluslararası hukuk kapsamında insanlığa karşı işlenen bir suç olarak kabul edilmektedir.
Etkilenen bölgelerdeki insanların acılarını hafifletmek için insani görevlerimizi yerine getirmeye kararlıyız.
Hatırlatmak isteriz ki Türkiye ve silahlı çeteler bir yıldır Haseke'de yaşayan yaklaşık 1,5 milyon insanın içme suyunu da kesmektedir.
Twitter üzerinden/ Farhad Shami SDG Medya Merkezi Başkanı (+fotoğraflar)
✽トルコの支援を受けた武装集団が、5日連続で(シリア北西部)イドリブとアフリンの被災者のために、北東シリア自治行政区が提供する人道支援へのアクセスを妨害しています。
特に、救援を必要としている人たちの救援へのアクセスを拒否することは、国際法上人道に対する罪と認識されており、救援の欠如により数千人が亡くなっています。
私たちは、被災地の人々の苦しみを軽減するために、人道的義務を果たすことをお約束いたします。
なおトルコとこれらの武装集団は、1年前から(シリア)ハサカに住む約150万人の人々への飲料水の供給も遮断しているのです。
Twitter/ ファルハド・シャミ司令官-シリア民主軍メディアセンター長 (画像とも)
#kurds#kurdistan#kurdish#news#human rights#sdf#syrian kurds#rojava#politics#kurdish ypg#ypj#ypg#earthquake
6 notes
·
View notes
Text
Kuyu 7'de 33 şüpheli yakalandı
https://pazaryerigundem.com/haber/181608/kuyu-7de-33-supheli-yakalandi/
Kuyu 7'de 33 şüpheli yakalandı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Kuyu-7 operasyonunda 33 şüphelinin yakalandığını duyurdu.
ANKARA (İGFA) – İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul merkezli iki ilde düzenlenen “KUYU-7” operasyonları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Ali Yerlikaya, operasyonlar kapsamında organize suç örgütü üyesi 33 şüphelinin yakalandığını belirtti. Operasyonların, halkın huzurunu kaçıran organize suç örgütlerine karşı kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı.
İstanbul merkezli 2️⃣ ilde düzenlenen “KUYU-7” operasyonlarında; Elebaşılığını Volkan Reçber’in (Yurt Dışı Firar) yaptığı Organize Suç Örgütü Üyesi 3️⃣3️⃣ şüpheli yakalandı❗️
Suçta kibirlenenler, halkımızın huzurunu kaçıranlar, organize suç örgütleri ve çeteler kazdıkları kuyulara… pic.twitter.com/CLl98dvovw
— Ali Yerlikaya (@AliYerlikaya) July 6, 2024
Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından İstanbul ve İzmir’de düzenlenen operasyonlar sonucunda 33 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin, elebaşı Volkan Reçber’in (Yurt Dışı Firar) liderliğinde çeşitli suçları işledikleri tespit edildi.
Suçlamalar;
Yakalanan şüphelilerin, şu suçlara karıştıkları tespit edildi:Suç işlemek amacıyla örgüt kurmakKasten öldürmeKasten adam öldürmeye teşebbüsKasten yaralamaİş yerlerine silahlı saldırı6136 sayılı kanuna muhalefetGenel güvenliğin kasten tehlikeye sokulmasıMala zarar verme
Bu suçlarla ilgili toplamda 25 ayrı suç eylemi gerçekleştirdikleri belirlendi.
Operasyonlar sırasında çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirildi. Ele geçirilenler arasında:
34 adet ruhsatsız tabanca1 adet AK-47 Kalaşnikof uzun namlulu tüfek1 adet balistik yelek1 adet Uzi olarak tabir edilen otomatik silah
Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya, operasyonları gerçekleştiren emniyet güçlerine teşekkür ederek, “Kahraman polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle” dedi. Ayrıca, suç örgütlerine karşı mücadelenin devam edeceğini ve adaletin sağlanması için kararlılıkla çalışacaklarını ifade etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
Gucci'nin Ermeni modeli Armine Harutyunyan terör örgütüne katıldı
0 notes
Text
Yol Sahiden Nereye!
Şiddet, kırım ve bolca paradoks içerisinde yüzüyor memleketin yenisi. Yenilendiği anılıp, zikredilip, işaretlenen bir yerde geçmişin nasıl da geçip gitmediğini muştulayan haller ve hamlelerin yekununda cürümlerle birlikte bir hayat imgesi çürümeye terk ediliyor. Seçim, oy, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramların önü alınabilsin diye kırk kere tekrarlanmış bir senaryonun zikredildiği bir kırım çabası tezgahta işleniyor. 2015 yılında var edilmiş ol mağlubiyetin ardından bir türlü kurulamayan iktidar yüzünden tarihinin en karanlık haller ve günlerini geçirerek ikinci bir seçimi var eden ülkenin ulaştığı katran karasının tekrarına çabalar gizli değil ulu orta var ediliyor. Şiddeti övmek serbest kılınıyor. Kırım için nerede bir f��rsat varsa bu değerlendiriliyor. Kendilerinin de savuna geldiği barış idesinin tapusu, yönelimi sadece kendilerindeymiş gibi, memleketten gidersek, el çektirilirsek sonunuz hiç de iyi olmazlara bağlanıyor hayat kademe, kademe her gün her yerde bir kere daha.
Nefret dilini kullanırken elini korkak alıştırmayan baş amirin vurgularından, kendisini hal ve gidişat içerisinde halen içişleri bakanı zanneden bir temsilin suna geldiği alttan alta destek çıktığı hizalama / kin kusma / linç ettirme pratiklerine bir devinime devam olunur. Seçim kaç turdur, birinci turda iş biter mi, ikincisine kalır mı yollu göndermelerin ortasını ol “on dört gün” yakalanabilecek fırsat dahilinde memleketi bir kere daha cehennemin bizzat sureti temsiline dönüştürme gailesi gibi nice tevatür aralıktan sızdırılır. Baş amirin ta kendisinden başlayarak bir çirkefleşme, çeteleşmenin ta kendisinin her nasıl bina edilmiş olageldiğini muştulayan ifşalar da cabasıdır. Beşli çete nam yapı / kolektifin tümü 418 milyar dolarlık yağmasının geri isteneceğinin duyurulması sonrasında çıkagelen bütün o katmerli yalanlar, engellemelere rağmen başta Kemal Kılıçdaroğlu ve destekçisi siyasi partilerin pratikleriyle kötülüğe karşı mücadelenin elzem hali yeniden tanımlandırılır. Durum sanılan gibi, sanıldığından da kalıcı bir yıkıma rehinelik yahut da sahiden hayata varabilmenin eşiğidir.
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından "Bay Kemal çıktığı yoldan asla dönmez. Milletimiz için, milletimizle birlikte. Allah yardımcımız olsun" notuyla bir video paylaştı. Videoda, Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında tehditlere karşı yaptığı açıklaması yer aldı.
Kılıçdaroğlu'nun Twitter hesabından yayımladığı yayımladığı videoda 17 Ocak 2023'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma yer aldı. Kılıçdaroğlu açıklamasında şunları söylemişti:
“Silahlı insanların olduğu reklamla güya beni tehdit ediyorlar. O resimdeki mesaj net: sizin için geleceğiz diyorlar. Bu paramiliter artıklar daha büyük bir resmin sadece bir parçası. Her şeyin temelinde aslında tek bir şey var para, çok para... Doymayacakları kadar para. Halkımızdan çalınan bu para ve bu parayı çalan beşli çeteler var. Bunların kod ismi beşli. Aslında bunlar binlerce. Bu iktidar döneminde çalınan, çetelerin çaldığı mafya artıklarının çaldığı, uyuşturucu baronlarının çalıdığı 418 milyar dolar. Sonra çıktım çok açık bir biçimde söyledim. Defterinize yazdım sizden, 418 milyar doları iktidarımızda tahsil edeceğiz ve alacağız. Önce benimle konuşmak istediler. Anlaşmak istediler. Kapıyı yüzlerine kapattım! Her türlü operasyona başvurdular. Ve artık son aşamaya geldik; silah ve suikast tehditleri. Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar! Siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüze diz çöküp yaşamaktansa, ayakta ölmeyi tercih ederim! Hodri meydan, gelin görüşelim. Ha Allah nasip eder de yaşarsak, hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Eğer bana bir şey olursa halkıma emanetimden o 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Her kuruşunu 85 milyona tahsil edeceksiniz. Benim size vasiyetimdir.”
O sırada baş amirin var ettiğidir, onu da aktaralım: “İstanbul Sultangazi düzenlediği seçim mitingde sahte Kemal Kılıçdaroğlu videosunu izletmek istediği sırada aksaklık yaşayan Recep Tayyip Erdoğan, danışmanı Orhan Karakurt'a fırça attı. Erdoğan, "Ya Orhan bunlar manyak mıdır nedir! Beni küfrettirmeyin! Geri alacak icabında" diye fırça attı.
Erdoğan, daha önceki seçim mitinglerinde de gösterdiği, manipülatif şekilde montajlanmış sahte "Haydi" videosunu Sultangazi'de de izletti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Haydi, birlikte sandığa" çağrısı yaptığı reklam filmine PKK mensuplarının montajlanmasıyla oluşturulan söz konusu sahte videonun ekrana yansıtılacağı sırada aksaklık yaşanması ise gerilime neden oldu.
"Seni başkan yaptırmayacağız" sözleri sonrası tutuklanan, tahliye kararlarına ve AİHM hükmüne rağmen yaklaşık 7 yıldır cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş'ı hedef alıp Kılıçdaroğlu'na yüklenen Erdoğan, "Şimdi ne diyor bak bakalım. Şimdi Selo'yu kurtaracak" dedikten sonra bir süre durakladı.
Bu sırada sahnenin kenarında bulunan danışmanı Orhan Karakurt'un, Erdoğan'ın önündeki monitörleri ve kulaklarını işaret ederek teknik ekip ile sert şekilde konuştuğu görüntülere yansıdı. Erdoğan da Karakurt'a dönerek asgresif şekilde "Ya Orhan bunlar manyak mıdır nedir!" dedi. Karakurt ise "Yeni ekip. Yani mahvolduk ya vallahi" yanıtını verdi. Erdoğan ise "Beni küfrettirmeyin! Küfrettirmeyin! Geri alacak icabında" diyerek Karakurt'u fırçaladı.
Ardından konuşmasına devam eden Erdoğan, sahte videoyu izleterek şu sözleri sarf etti:
"Bunun bir Selo'su var. Bay bay Kemal'in Selo'su. 'Selo'yu kurtarmak istiyorsanız oyu bana vereceksiniz' diyor. İşten bunlar şimdi hep teröristler. Bu teröristler ile beraber yürüyor bay bay Kemal. Bu Selo ne yaptı, Diyarbakır'da… Buyurun, bak şu görüntüye tekrar geri dönelim. Kimlerle haydi diyor. Kandil'in teröristleriyle haydi diyor…"
Her tarafından sapır sapır dökülmeye devam diyen düzenin aslında her nasıl yürütüldüğü de gözler önündedir. Bir tarafın yok edilmiş umutlara, elden çalınmış milyarlara dair sözü ve hesap sorma istemi, diğer yanın duraksamadan ezber ettiği, ezber bildiği, kötülüğünde yön / yol açmaya çabaladığı zeminin katran karanlığı çıkagelir. Salt baş efendinin kendisi değil, beraberindeki tüm avenesi ile birlikte kurumsallaştırılmış nefretin / ayrıştırılamayan o şiddet isteminin ve bir tabi ki Kemal Kılıçdaroğlu ekseninde, Aleviliğinden, ötekilere ol öteki sanılanlara dair tüm kelamları çoraklaştırmak, ıssızlaştırmak ve unutturma gailesinin evreleri arşınlanır. Bitimsiz bir hal ve daimi bir tevatürle birlikte rakip olarak kolay lokma sayılana dahi bunlar ve nicesi reva görülür ki, upuzun bir hikayedir Türkiye’de siyasetin her neyi var ettiğini gösterecek bir utanmazlık sarmalıdır mesele.
Şiddet, nefret ve aralıksız korkuların salındığı bir cerahat menziline dönüştürülmüş olagelen yerin hikayesine tamam mı, devam mı kararı nihayetinde verilecektir Türkiyeli halklar eliyle. Dolambaçlı, uzun uzun bir tahakküm karşısında sıradan insanların elinde kalakalan tek hak olarak zikredilen oy / rey ile birlikte bir katran karanlığına devam mı, yoksa her şekilde yeniden yola çıkılacak, dahası unutturulan demokrasiyi inşa ederek bir restorasyona girişebilecek midir memleket bunun arafındadır yer, zemin, şu ülke. Arasız, fasılasız bir biçimde en sonunda saçmalama boyutunu aşan bir iğneleme halini sahiplenen o da kesmeyip küfür ettiğini bile algılamadan dan dun sallayan bahçesiz efendinin hiddeti zaten olan biteni de özetlemektedir. Baş amirin kurgusunun, montajlarının, yalanlarla bir ve beraber çakma goebbels eliyle suna geldiği itham / yafta ve kırım hallerinin yamacında oluşturulan çeper zaten memleketi çoktan iki kutba ayrıştırmıştır. Gören gözler için ne kadar hazin bir tablonun var edildiği, düşman, hain, mihrak, terörist, affedersiniz, biliyorsunuz, sürtük, çürük, ahlaksız, kitapsız, dinsiz, imansız uzaya giden bir sürünceme taşımayan kin gütme halinde bizatihi birinci elden yürütülen bir simya ile sunulandır. Yol nereye?
Genel geçer değil, ibadethaneleri birer siyasal islami / dinci kurgular için zemin, sahne kılan, bunu yeterli görmeyip, hutbelerden, fetvalara sürekli olarak baş amire güzellemeler, bolca da sabırlar var edilen, dikte edilen bir zeminde, demokrasinin, eşitliğin ve hürriyetin vardığı eşik düşündürücü değil midir, hala değil midir? Madun siyaset, pragmatist halleri, düşman yaratacağım diye çıkagelen nice uydurma halle sürekli kaşınırken memleketin tüm hatları, bağlar kesintisiz kopartılmaya devam olunurken komşularla, yol nereye sahi ama sahiden de? Asırlık bir ülke tahayyülünün toplamında, yeniden kötülüğü vaz ederek, en başa kutsiyet atfedilmiş oysa insanların var ettiği bir devlet kurgusunu, düşmanlaştırma ve ötekileştirme için stepne kılan bir akılla yol nereyedir, hangi karanlıklara?
Hepinizin malumu olduğu üzere, bütün tanımlardan öte halen düşman, kötü, küfre özne bilinen kırk beş küsur bin Ermeni’den birisi olarak şu aşağıdaki Nor Zartonk inisiyatifinin sunduğu şeyi de göz önünde bulundurursak yol nicedir, sahiden? “21 yıldır sürmekte olan ve her geçen gün daha da otoriterleşen AKP iktidarı, toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi Ermenilerde de onarılmaz yaralar açmıştır. Vakıf ve patriklik seçimlerine yapılan doğrudan ve dolaylı müdahaleler ile Ermeni halkının sadece maddi kaynakları değil çok daha kıymetli ve sınırlı olan insan kaynağı da aşındırılmıştır. Liyakatsizlik ve vasatın tahakkümü genelde Türkiye halkları özelde ise Ermeniler nezdinde benzer sonuçlara yol açmıştır. Nitekim bu yozlaşmanın açık örneklerinden biri olarak, geçtiğimiz günlerde AKP milletvekili adayının, “kayyum patrik” himayesinde Ermeni Kilisesinde din adamları ile birlikte seçim çalışması yürütmesine şahit olduk. Bugün Ermeni Kilisesini siyasallaştırarak ikballeri uğruna firavunların yanında saf tutanlar yarın “iğnenin deliğinden geçebilirler” mi bilinmez ama Ermeni halkın hafızasından silinmeyecekleri kesindir.” Düşünür müydünüz, misal?
Şiddet, kırım ve bolca paradoks içerisinde yüzüyor memleketin yenisi, yenilenmiş denilen bu sahnesi. Kötülüğün, arşıalaya çıkmış olagelen cerahat kültünün, ötekisini yok sayma hal ve istemlerinin kıyısında bir ülke dönüşümü süreğen kılınıyor. Durmak yok yola devam tahayyülünün, sloganlaştırılmış olan içeriğinin var ettiği tek şey, geçmişten el aldığı tekil / tektip, tek düşün imalatının sabit olunmasıdır. Bugün varılan eşikte yirmi bir yıl içerisinde zaten toplumun hemen her kesimi kendi payına düşürüleni aldı, bir kalıbın içerisine mahkum edildi. Tırpanlanan, engellenen, hakir görülen ve dahası çalınan her şey bir müşterek ülke tahayyülünü de imha etti, ediyor, edecek. Görünen köy kılavuz istemiyor artık. Yirmi bir yıllık iktidar pratiğinin suna geldiği şeyin ışıltılı ambalajı, neon lambaları, tek adam imgesi ve kurgusu ötesinde, dışında sonsuz bir karanlığa çıka geldiği unutturulmak isteniyor. Oysa daha üç ayı yeni geçmiş olan deprem felaketinin vurduğu ol illerden görünüyor her şey.
Yıkımın yok ettiği kentlerin etraflarının kuşatıldığı, yaşamın her anlamda zehir edildiği bir coğrafya, kadermiş gibi dayatılıyor, yaralar henüz kanamaya devam ederken, sahiden? Sözün özü, lafın kısası, akp ve baş amirin yeni ülkesi o alışılageldik gündelik rutini dahi imkansız koydu. Hayata dair en ufak bir olumlamayı bile çok görerek, yaraların sarılabilmesi, insani koşullarda bir hayatın tesisi, demokrasisi, eşitliği, adaleti çok görüldü, çok bilindi. Hikayenin gerisinin her nasıl getirileceğine seksen beş milyonun aksiyonunun her ne olacağı pazar günü yapılacak seçimlerde meydana çıkacaktır, muhakkak. Bildiğimiz ezber ettiğimiz hallerle, bir kabustan başkasına mı uyanılacak, yoksa, yeniden bu defasında bambaşka idelerle sorgulayan, müştereken hayatı umursayan, her türlü eksikliğe rağmen demokrasinin yaşatılabilirliği için çabalayacak bir temsil mi gelecektir, yaşayarak göreceğizdir. Bir tevatür değil her şeyin çürümeye, kötülüğe esaretine tanıklık edip ah vah çekilecektir ya da bütün bu kaos haline cidden bir son verilecektir. Her şey ortada, anlatmaya hiç gerek yok...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Ankara’dan Bir Kesit – Reuters – Arab Weekly
#siyasa#pragmatizm#söylem#sağcılık#akp#erdoğan#kötürüm#yıkım güncesi#yol nereye?#adalet#eş#eşitlik#hürriyet#demokrasiye ne oldu#bu nasıl ülke#cerahat#mücadele#müştereklerimiz#söz hakkı#azınlıklar#yordam#hükümet#kölelik düzeni#neoliberalizm#can yakar#mana#meram#politik#metinler#iz
0 notes
Text
Kılıçdaroğlu'na suikast iddiası "Gürcistan'dan Türkiye'ye girdi"
Kılıçdaroğlu'na suikast Gazeteci Merdan Yanardağ, seçimlere kısa bir süre kala Twitter hesabından dikkat çekici bir iddiayı paylaştı. Yanardağ, Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik 'suikast' iddiasında bulundu. Yanardağ paylaşımında şunları kaydetti: 1- Türkiye'nin siyasal ve toplumsal yaşamını derinden etkileyecek önemli bir olayı, -geç bir saatte de olsa- kamuoyu ile paylaşmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kaynağıma güvendim.. Kemal Kılıçdaroğlu'na suikast yapacak bir grubun Gürcistan'a Türkiye'ye girdiği belirtiliyor. 2- İddiaya göre, affedilmesinin karşılığı olarak bu işi organize eden kişi ise, firari işadamı Galip Öztürk. Metro Holding ve Metro Turizm'in sahibi Galip Öztürk, uzun sürediir bu ülkede (Gürcistan) yaşıyordu. Öztürk, bir kişiyi öldürmeye azmettirme suçundan mahkum olmuştu. 3- Dediğim gibi bu bir iddia.. Kesin olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle isimler konusunda emin değilim. Ama çok önemli.. Düşük olasılıklı bir iddia olsa da, devletin bütün güvenlik birimlerinin dikkate almasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Kılıçdaroğlu'na suikast
‘”Sizin için geleceğiz’ diyorlar” Kılıçdaroğlu, sosyal medyadan yayınladığı videoda şöyle dedi: “Silahlı insanların olduğu reklamla güya beni tehdit ediyorlar. O resimdeki mesaj net. ‘Sizin için geleceğiz’ diyorlar. Bu paramiliter artıklar daha büyük bir resmin sadece bir parçası. Her şeyin temelinde aslında tek bir şey var. Para, çok para, doymayacakları kadar para. Halkımızdan çalınan bu para ve bu parayı çalan beşli çeteler var. Bunların kod ismi beşli. Aslında bunların sayısı binlerce. Bu iktidar döneminde çalınan, çetelerin çaldığı, mafya arttıklarının çaldığı, uyuşturucu baronların çaldığı 418 milyar dolar. Sonra çıktım çok açık ve net bir şekilde söyledim. Defterinize yazın sizden 418 milyar doları iktidarımızda tahsil edeceğiz ve alacağız. Önce benimle konuşmak istediler, anlaşmak istediler. Kapıyı yüzlerine kapattım. Her türlü operasyona başvurdular. “Sizin önünüze diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim” Ve artık son aşamaya geldik. Silah ve suikast tehditleri. Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar. Siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüze diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim. Hodri meydan, gelin görüşelim. “Eğer bana bir şey olursa halkıma emanetimdir, 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz” Ha, Allah nasip eder de yaşarsak hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Eğer bana bir şey olursa halkıma emanetimdir. O 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Her kuruşunu tahsil edeceksiniz. 85 milyona tahsil edeceksiniz o parayı. Benim size vasiyetim budur.” Read the full article
0 notes
Text
Nijerya’da silahlı çetelerin rehin aldığı 14 kadın ve çocuk kurtarıldı https://sahrahaber.com/nijeryada-silahli-cetelerin-rehin-aldigi-14-kadin-ve-cocuk-kurtarildi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
Text
TARİHİ TAŞ KONAK…
Geçen haftaki yazımda “Atatürk’ün Demirkapı’da kaldığı Taş Konak”tan da bahsetmiştim.
Birçok kişi bu konu hakkında beni aradı, bilgi istedi.
Anlatayım…
Kasım 1919…
Osmanlı Devleti, işgallerle, iç ayaklanmalarla tam bir kaos halindedir.
İşgal devletleri, kurdurdukları silahlı çeteler vasıtasıyla Anadolu’daki direnişi kırdırmaya çalışmakta, halka baskı uygulamaktadırlar.
Emekli Jandarma Binbaşısı olan Ahmet Anzavur, İngilizlerin desteğiyle Millî Mücadeleye karşı tavır almış, kurduğu çeteyle bölgemizde ayaklanma hareketlerine başlamıştır.
Çok ciddi boyutlara ulaşan Aznavur kuvvetlerine cevap gecikmez.
Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak isyanın bastırılmasını emreder.
Albay Kazım Özalp ve Salihli Cephesi Komutanı Çerkes Ethem’in idaresindeki birlikler,
Demirkapı köyü sırtlarında Aznavur’un çetesini kıstırırlar.
Ama Aznavur, bu saldırıdan birkaç adamıyla kurtulur.
Çerkes Ethem yaklaşık bir ay boyunca Demirkapı köyünde bulunan Askeri Birlikte kalır.
Bir gün köyün ileri gelenlerinden Abdullah Ağa, Çerkes Ethem’i evine yemeğe davet eder.
Abdullah Ağa’nın “Taş Konak” olarak bilinen evi; kafesli pencereleriyle, oymalı tavanlarıyla, mavi kırmızı çiniyle kaplı ocağıyla, nakışlı kapıları, demir topuzlu kapı kollarıyla, işlemeli konsolları, komodinleri, aynalarıyla yörenin en gösterişli evidir.
Hemen altın kaplamalı tabaklar, gümüş çatal kaşıklar çıkartılır. Mükellef bir sofra kurulur.
Çerkes Ethem ve maiyeti o gün en iyi şekilde ağırlanır.
Sonrasında aynı Taş Konak’ta “Gazi Mustafa Kemal” de ağırlanacaktır…
Abdullah Ağa’nın torunu ve evin sahibi Nükhet Meteoğlu Birinç’le, 2015 yılında, evin tarihiyle ilgili konuşmuş, anlattıklarını yine bu köşede sizlerle paylaşmıştım.
Bandırma’da yaşayan Nükhet Hanım, o yıl Demirkapı’da düzenlenen Çerkes Yemekleri Festivali’ne katılmış, yemekte dönemin Büyükşehir Belediye Başkan Edip Uğur ve Susurluk Belediye Başkanı Hüseyin Hızlıoğlu’na evin tarihini anlatmış,onlar da evin hemen restore edilmesine karar vermişlerdi.
Nükhet Hanım sohbetimizde köyün gençlerinden de övgüyle bahsetmiş; “Evimize sahip çıktılar. Ev yıkılmak üzereyken ‘Nükhet Abla, bu ev yıkılmasın, biz çatısını onarırız’ dediler. Bu beni çok mutlu etti.” demişti.
Birinç Ailesi Demirkapı’dan ayrıldıktan sonra Taş Konak yıllarca boş kalmış ama konağın hikâyesini bilen kötü niyetli kişiler boş durmamış.
“Evimizde hazine aramışlar” demişti Nükhet Hanım, “Evimizi talan etmişler. Kapı kollarından çinilere kadar ne varsa çalmışlar.”
Neyse ki Gazi Mustafa Kemal’inve Çerkes Ethem’in yemek yediği tabaklar,kaşıklar evinde özel koleksiyon olarak muhafaza ediliyormuş.
Nükhet Hanımdan köydeki caminin hikâyesini de öğrenmiştim.
Sultan Abdülmecid’in 4. Hanımı ve Osmanlı’nın son Valide Sultanı Rahime Pirüstü, Nükhet Birinç’in üvey annesinin öz halası, Sultan Abdülhamid Han’ın da manevi annesiymiş. Köydeki camiyi Sultan Abdülhamid Han, manevi annesinin yani Nükhet Hanımın halasının isteği üzerine yaptırmış.
Atatürk’ün ve Çerkes Ethem’in kaldığı bir evden haberimiz olmamışsa, şimdiye kadar bu eve, tarihimize sahip çıkamamışsak bu tamamen bizim eksikliğimiz…
Umarım 150 seneden fazla geçmişi olan ve çok önemli olaylara tanıklık eden “Taş Konak”, restore edilir ve tarihimize ışık tutmaya devam eder…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
2 notes
·
View notes
Photo
Sitemize "Meksika'da doğum günü partisinde silahlı saldırı : 11 ölü" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. https://vizyonliste.com/meksikada-dogum-gunu-partisinde-silahli-saldiri-11-olu/
#Meksika'da doğum günü partisinde silahlı saldırı: 11 ölü#meksika#silahlı çeteler#cinayet#silahlı saldırı#çocuklar#doğum günü partisi#en son haber#haber
0 notes
Text
Nijerya’da çoğu kadın 80 kişiyi kaçırıldı
Nijerya’da çoğu kadın 80 kişiyi kaçırıldı
HABER MERKEZİ – Nijerya’da silahlı çeteler, ülkenin kuzeybatısındaki saldırılarda onlarca kişiyi katlederken, çoğu kadın olmak üzere 80 kişiyi de kaçırdı. Nijerya’da silahlı gruplar 7 Kasım’da köyleri, okulları ve otoyolları hedef alarak birçok saldırı gerçekleştirdi. Ülkenin kuzeybatısındaki gerçekleşen saldırılarda çoğunluğu kadınlardan oluşan 80 kişiyi kaçırıldı. Onlarca kişi de yaşamını…
View On WordPress
0 notes
Text
Spirit Airlines Uçağı Kurşun Saldırısına Uğradı
Spirit Airlines Uçağı Kurşunlara Hedef Oldu Miami Herald’ın haberine göre, 951 sefer sayılı Spirit Airlines uçağı, Dominic Cumhuriyeti’nde bulunan Santiago Havalimanı’na güvenli bir şekilde iniş yaptı. Uçak, iniş sırasında kurşunların hedefi olmuştu. Spirit Airlines sözcüsü, uçağın yapılan ilk incelemeler sonucunda kurşunlardan kaynaklanan hafif hasarlarla birlikte servis dışı bırakıldığını…
#BM#Dominic Cumhuriyeti#güvenlik#Haiti#havalimanı#Kriz#kurşun saldırısı#silahlı çeteler#Spirit Airlines#Uçak#Uçuş#Yolcu
0 notes
Text
BM, Hızlı Silahlı Kuvvetlerin Haiti'deki Krizi Sonlandırmaya Yardımcı Olacağını Düşünüyor
BM, Hızlı Silahlı Kuvvetlerin Haiti’deki Krizi Sonlandırmaya Yardımcı Olacağını Düşünüyor
San Juan, Porto Riko – BM Genel Sekreteri António Guterres Pazar günü Güvenlik Konseyi’ne, çeteler ve protestocular ülkeyi felç ederken Haiti’den yardım çağrısının ardından hızlı bir eylem gücünün derhal harekete geçirilmesini öneren bir mektup sundu. Associated Press tarafından görülen ancak kamuoyuna açıklanmayan mektup, hızlı eylem gücünün bir veya birkaç üye devlet tarafından Haiti Ulusal…
View On WordPress
0 notes
Text
Demir'den Kapılar: Atatürk
(Bugün Atatürk’ün ölüm yıldönümüymüş. Atatürk konusunda mahalle kavgasına benzeyen paylaşımları görünce farkına vardım. Bu vesileyle 2001 yılında yazdığım Atatürk yazısını paylaşmak iyi olabilir. Bugün yazsaydım muhtemelen başka bir üslup, vurgu ve örneklerle yazardım ama yazının temel fikri değişmezdi. Anlama etki etmeyen birkaç küçük üslup düzeyindeki düzeltmeyle tekrar yayınlıyorum. Kanımca bu kısa Atatürk analizi geçerliliğini korumaktadır. Bir bu analizin dayandığı kavramsal temele bakın bir de bugün Atatürk üzerine yazanların kavramsal temellerine. 10 Kasım 2017 Cuma)
Atatürk, her şeyden önce bir Bizans-Osmanlı Generalidir. Bizans-Osmanlı ise, Sümerlerden beri gelen uygarlıklar, imparatorluklar ve devletler zincirinin, o Doğulu, Devlet’i her şeyden üstün tutan, bu gün moda deyimiyle “sivil toplum” denen, devlete karşı her türlü halk örgütlülüğü ve inisiyatifinde kendi varlığına bir tehdit gören ve onu yok eden kahredici devletçiliğinin son halkasıdır.
Dolayısıyla Atatürk de binlerce yıllık bu geleneğin, olağan bir cisimleşmesinden başka bir şey değildir.
Bu kapıkulları için, varoluşlarının temel koşulu olan devletin varlığı ve devamlılığı kendi başına bir amaçtır. İçe işlemiş temel kavrayışta, Devlet, insanlar, halk ya da ulus için değil, İnsanlar, ulus ya da halk devlet için vardır.
Atatürk’ün sık sık bir “Jakoben” olduğu söylenir. Atatürk bir Jakoben değil, bir Bonapart��tır. Bir Robespierre ya da Marat değil, bir Napoleon’dur.
Jakobenizm, burjuva (yani demokratik) karakterdeki tarihsel görevlerin “avamca”, yani geniş yoksul kitlelerin meşrebiyle, gerçekleştirilmesidir.
Yoksul kitlelerin bu devrimci yükselişleri ise daima, sonradan Bonapartların darbelerinin kurbanı olmuşlardır.
Bu sadece modern değil, bütün tarihte görülebilecek bir eğilimdir ve iki farklı tarihsel tipe karşılık düşerler.
Devrimci dalgaların yükselişler, Hazreti Ali, Robespierre, Marat, Lenin, Troçki’leri öne çıkarır; bunu izleyen reaksiyon dönemleri ise Muaviye, Napolyon, Stalin’leri yükseltir.
Birinde yoksul kitlelerin tarihsel inisiyatifi ve örgütlenmelerinin damgası, diğerinde ise bunların dağıtılması, devletleşme, devletin ve devletçiliğin damgası döneme ve tarihsel kişiliklere damgasını vurur.
Türkiye’deki burjuva devrimi çok karikatür ölçülerde olmakla birlikte, Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı’nın yıkılışı, Anadolu’da çeteler ve öz savunma biçiminde halk örgütlenme ve direnişlerinin gelişimine yol açmıştı. “Kurtuluş Savaşı”ndaki gerilla savaşı dönemi, bir bakıma, İslamiyet’in ilk yükseliş dönemine veya Fransa’daki Paris “san kilot”larının (baldırı çıplakların) Jakoben iktidarı dönemine veya Ekim devriminin ilk yıllarına benzetilebilir. Eğer tarihsel kişiliklerle paralellikler kurmak gerekirse, Robespiyer’lerin, Marat’ların, Lenin ve Troçki’lerin, Ali’lerin Türkiye’deki karşılığı, Çerkez Ethem ve silahlı halktan başka bir şey olmayan çetelerdir.
Atatürk’ün yükselişi, bu Jakobenizmin ezilmesinin tarihidir. Bu da iki önemli aşamada gerçekleşir. Batılı Emperyalistler’den Londra’da garanti alındıktan sonra, kısa zaman içinde, Ali Fuat Cebesoy, Batı Cephesi komutanlığından alınır, Çerkez Ethem kuvvetlerinin tasfiyesine girişilir ve Karadeniz’de Suphi ve arkadaşları öldürülür. Bu bir bakıma, Türkiye’de Jakoben egemenliğine son veren Thermidor adlı karşı devrimdir.
Ne var ki henüz, Fransa’da olduğu gibi “Cumhuriyet”, yani “Meclis” yerinde durmaktadır.
Napolyon’un bütün temsili kurumları feshedip, kendisini imparator ilan etmesinin Türkiye’deki karşılığı ise, Cumhuriyet’in ilanıdır. (Bunun Osmanlı’daki daha otantik karşılığı Enver ve Talat’ların Babıali darbesi’dir)
Bir bakıma, Atatürk, Jakobenliğin ve Cumhuriyet’in tasfiyesini şahsında birleştirmek ve bunu bir kaç yıl içinde gerçekleştirmek bakımından Napolyon’dan ileridir. Tasfiyenin bu hızla gerçekleşmesi de onun yeteneklerinden ziyade, demokrasi ve kitle örgütlenmelerinin cılızlığı ile devlet ve devletçiliğin güçlülüğünden gelir.
Ne var ki, İmparatorluğun ilanı, “Üçüncü Meşrutiyet”in ve Padişahlığın tasfiyesi ve Cumhuriyet ilanı biçiminde gerçekleştiğinden, bu biçimsel özellikler onun özünün kavranmasını engellemektedirler.
Üçüncü Meşrutiyet’te (Yani Ankara’da kurulmuş Büyük Millet Meclisi’nde) millet vekilleri iyi kötü siyasi iktidara sahiptiler.
Cumhuriyet’te ise onlar, Atatürk tarafından atanan birer basit birer memurdular ve hiçbir gerçek güçleri yoktu. Cumhuriyet aslında, padişahsız bir padişahlıktan başka bir şey değildi.
Atatürk bir Bonapart’tır. Ama Bonapart’ların bir özelliği, öldürdüklerinin tarihsel vasiyetini gerçekleştirmektir. Napolyon, Fransız devriminin, Bismark 1848 devriminin tarihsel vasiyetini, yukarıdan gerçekleştirmek zorunda kalmışlardır. Atatürk de bir Bonapart olarak öldürdüğü “burjuva devrimi”nin tarihsel vasiyetinin bir gerçekleştiricisidir elbette.
Yalnız onlardan temel bir farkı vardır. Onların, bulundukları ülkelerde iyi kötü gelişmiş bir burjuvazi ve belli bir güce ulaşmış bir işçi sınıfı vardı.Türkiye’de ise, Ermeni ve Rum katliamlarıyla ve mübadelelerle tasfiye edilmişti bu burjuvazi ve işçi sınıfı.
Bu nedenle, Türk Bonapartizmi, burjuvaziden ziyade, Ermeni ve Rum burjuvazisinin mallarına konan Müslüman taşra bezirganlığının ve ağalığının, politik iktidardan uzaklaştırılmasıdır aynı zamanda.
Kalan tek burjuvazi, zaten Rum ve Ermeni burjuvazileri karşısında Türk ulusunu yaratarak kendine bir kitle temeli arayan Yahudi burjuvazidir. Bu burjuvazi ile yaratılmak istenen ulus arasındaki kültürel kopuklukların ortadan kaldırılmasıdır o kıyafet inkılapları. Herkes şapka giyerse kimin Müslüman, kimin “gavur” olduğu anlaşılamazdı.
Ne var ki, Türkiye’deki Bonapartizm, klasik Bonapartizm’den farklı olarak, daha doğarken, tekelci ve devletçi olarak doğar. Böylece, batıda o burjuvazinin nispi ilericiliği bile yaşanılamaz. Atatürk’ün Devletçiliği de özünde budur.
Güçlü bir proletaryanın olmadığı ülkelerdeki devrimler Çin’den Yugoslavya ve Vietnam’a kadar, daha baştan bir bürokratik deformasyonla gerçekleşirler. Bunlar hiç bir zaman Rusya’da olduğu gibi, daha sonra karşı devrimle ezilen iyi kötü bir devrimci bir işçi demokrasisi dönemi yaşamazlar. Sınıfın zayıflığı, daha baştan onun yerine ikame olan bir Parti-Devletin egemenliğine yol açar.
Türkiye’de de siyasi yapı, Çin, Yugoslavya vs. gibi ülkelerle analoji içinde, daha baştan bürokratik bir deformasyona uğramış bir burjuva iktidarı olarak da görülebilir.
Ne var ki, bu paralellikte onları yıkıma götüren tam da Kemalizm’in ömrünü uzatandır.
Onların, sosyalist örneği ve esin kaynağı, Sovyetler Birliği idi. Sovyetler Birliği ise, kendisi bizzat, bürokratik bir karşı devrimle sınıfın iktidardan uzaklaştırıldığı bir bürokratik diktatörlüktü. Dolayısıyla, İşçi sınıfının sınıf olarak iktidarı alması, yani bir sosyalist demokrasi, hiçbir zaman bir örnek olarak ortaya çıkamıyordu.
Kemalizm ise, cılız burjuvazinin yerine ikame olmuş bir bürokratik diktatörlük olduğundan, kapitalist ülkeleri örnek alıyordu ve bunlar aynı zamanda burjuva demokrasileriydi. Dolayısıyla, geri ülkelerdeki sosyalist devrimleri yapanların, demokrasi diye bir hedef ve denemeleri olmaz iken, Kemalizm’in Serbest Fıkra denemeleri ve daha sonra çok partili sisteme geçiş, ona belli bir esneklik kazandırmış bu da onun ömrünü uzatmıştır.
Eğer Sovyetler Birliği karşı devrime uğramamış bir İşçi Demokrasisi olarak var olabilseydi, İşçi Sınıfının cılız olduğu ülkelerdeki sosyalist yönelimli daha baştan bürokratik çarpılma içindeki iktidarlar için, bir model ve ideal olarak, Batı demokrasilerinin Kemalizm’e örnek olması gibi, onlara benzer bir esneklik sağlayabilirdi.
Ama Kemalizm’in ömrünü asıl uzatan, ne Atatürk’ün “deha”sı, (ki aslında en sıradan Osmanlı generallerinden biridir, pragmatik bir politikacıdır) ne de uzak görüşlülüğüdür.
Bugün Stalin’in heykelleri yıkılmış, Mao bir kenara itilmiş, Tito’nun adını kimse ağzına bile almaz iken, Atatürk’ün heykelleri hala duruyor ve Atatürkçülük Türkiye’nin resmi devlet dini olmaya devam ediyorsa, bu Kapitalizmin, Bürokratik diktatörlükler karşısında kazandığı tarihsel zafer nedeniyledir.
Onun modeli ve ideali zafer kazanmıştır; o modelin temsili niteliği ona esneklik kazandırmıştır. Kemalizm şimdilik bu tarihsel zaferin rantını yemektedir. Yoksa tarihsel ömrünü çoktan doldurmuş bulunmaktadır.
Henüz öldüğünün farkında değildir. Genelkurmay destekli “Doğuluyuz”, “Asyalıyız” şiarları bu ölümün bizzat Kemalistlerce ilanından başka nedir ki?
10 Kasım 2001 Cumartesi
Demir Küçükaydın
https://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2017/11/ataturk.html
0 notes
Text
Haitili çete bu kez 38 kişiyi kaçırdı
Haitili çete bu kez 38 kişiyi kaçırdı
Ülkenin şoförler derneği lideri Mehu Changeux, Village de Dieu merkezli bir çetenin, içinde 18’er yolcu ve birer de sürücü bulunan otobüsleri seyir halindeyken durdurup kaçırdığını söyledi. MAYIS AYINDA 200 KİŞİ KAÇIRILDI Yoksulluğun ve yolsuzluğun kıskacındaki Haiti’de, silahlı çeteler ülkenin en büyük sorunu haline dönüşmüş durumda. Birleşmiş Milletler bilgilerine nazaran, yalnızca Mayıs ayında…
View On WordPress
0 notes
Text
Nijerya'da katliam: 154 kişi öldürüldü, 4 bin 800 kişi evlerini terk etti
Nijerya’da katliam: 154 kişi öldürüldü, 4 bin 800 kişi evlerini terk etti
Nijerya’da 10 Nisan’da gerçekleşen silahlı saldırıda 154 kişinin yaşamını yitirdiği, saldırının ardından yaklaşık 4 bin 800 kişinin evlerini terk ettiği açıklandı. Enformasyon ve Kültür Bakanı Mohammed, saldırıdan silahlı çeteler ve Boko Haram’ı sorumlu tuttu. Nijerya’nın Plateau eyaletinde 10 Nisan’da silahlı kişilerin düzenlediği saldırıda 154 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Garga Meclis…
View On WordPress
0 notes
Text
Haiti'de 2 Gazeteci Çeteler Tarafından Öldürüldü
#haiti #gazeteci
Karayip Denizi’nde bir ada ülkesi Haiti‘de, iki gazeteci çeteler tarafından öldürüldü. Bölge basınında çıkan habere göre, başkent Port-au-Prince’nin eteklerinde çeteler tarafından 6 Ocak’tan bu yana alıkonulan 3 gazeteciden 2’si öldürüldü, 1’i ise kaçmayı başardı. Gazetecilerin haber yaptıkları sırada silahlı çetelerce kaçırıldığı kaydedilmişti. İnsan Hakları Analizi ve Araştırma Merkezi’ne…
View On WordPress
0 notes
Text
Kolombiya'da silahlı saldırılarda iki günde 14 kişi öldü
Kolombiya’da silahlı saldırılarda iki günde 14 kişi öldü
Antioquia ve Narino idare bölgelerinde kimlikleri bilinmeyen silahlı çeteler, bir çiftliğe ve altın madenine baskın yaptı. Akınlarda kanaat başkanlarının de ortalarında olduğu 14 kişi hayatını yitirdi. Antioquia Valisi Anibal Gaviria, saldırıların yasa dışı silahlı çeteler tarafından yapıldığını bildirdi. Yılbaşından bu yana ülkenin farklı bölgelerindeki silahlı kümelerin taarruzlarında 36…
View On WordPress
0 notes