"Ve benim
ruhum da bir aşığın
şarkısıdır."
Bir zamanlar
gece yağmurlarının öptüğü gül yaprakları selamlardı beni.
Yağmurlar ağrılar gibi dindi.
Bir eksik şarkı esip duruyor bahçelerde şimdi:
Ölüm kibirlidir… aşk acemi.
Güneşi hiç görmemiş çiçeklerin kokusu çağırır geceyi.
Orada, uzak güneyde, bu kokuyla sarsılır karanlık. Sevgiliyi
öven şarkılar ışıldar ufukta…
Ne gecenin umurundadır, ne sevgilinin… Yalnızların incinir
yüreği:
Ölüm kibirlidir… Aşk acemi.
Altın parçaları gibi sarkar da dallardan iğde, kokusu
anımsamaz çiçeğini. Söyle hangisinden yanasın… Hangisi
daha sevgili. Dudağında dilinde dolaşan buruk tat mı, baş
döndüren koku mu? Söyle özlediğin hangisi? Aşk mı acemi
yoksa … Ölüm mü kibirli?
Bir zamanlar gece yağmurları öperdi gülleri…
Sennur Sezer, Aşk Acemidir
52 notes
·
View notes
Doğduğun Gün Kutlu Gündür… Olmasan Da Aramızda…
✍🏻 Nilgün Sezeralp
https://www.gundemarsivi.com/dogdugun-gun-kutlu-gundur-olmasan-da-aramizda/
DOĞDUĞUN GÜN KUTLU GÜNDÜR… OLMASAN DA ARAMIZDA…
BU YAZI SANA ARMAĞANIM OLSUN BABAM…
‘Bahar gelmiş olmalı
Adının önünde sekiyor kuş sesleri’
Sen ellerinin titremesinden anlardın ya baharın geldiğini, bense anlıyorum titremesinden yüreğimin…
‘Giderken kuşları da götürdün
İndirdin kepengini gökyüzünün’
Diyorlar ki; Nisandan kalma bir bulut ağlıyormuş hala...’Şimdi yemyeşil doğada kar düşüyor sesime… Sözcüklerim bembeyaz…’
Babamı ilk hissettiğimde başım dizlerindeydi. Bir eliyle saçlarımı okşarken, bir elinde bilmem ki hangi kitap, hangi şiir?
Devirdim yüz yılın yarısını, gece uyku öncesi bazen bir eli gelir yine saçlarımın arasına, bir elinde kitap yine… Bu kez biliyorum hangi kitap, hangi şiir… Duyuyorum sesini usulca;
“Usuma ölüm düşse ilk seni düşünürüm
Seni yaşarım baştan başa bütün gün
Bakarım boynu bükük Nilgün’ üm
Oturmuş eşiğe elinde bir salkım üzüm..”
./..
Ruşen Hakkı demek çiçeklenmekti çokça. Alabildiğine mavilikti… Uçsuz bucaksız umuttu… Ben maviliğimi O’ndan alıyordum. ‘Nilgün’ mavi, mavimtrak demekti…
Şimdi daha az maviyim… daha az çiçekli…
Ancak, O’ndan kalan Umut hep var. Solmaya yüz tutsa da bazen, filizlenip yeşeriveriyor birden. Bazen gülüşüyle gelip oturuveriyor sıcacık, ısınıyor yüreğim… Bazen de bir dizesiyle…
‘Güneş nasıl doğarsa
Denizden ovadan
Ya da güzelim tepelerin
Başı dumanlı dağların ardından’
İşte öyle bir şiir gibi doğuveriyor ansızın ektiği UMUT tohumları…
‘Çiselerken yağmur inceden
Yolda rastlasam,
Bir gülüş sarar yüzünü katıksız
Yağmur diner, güneş açar.’
der Sevgili Fatma Türk Kuskaya… bir şiirinde… İşte öyle güneşti O’ nun gülüşleri. Dostluktu yüzü.
Hep söyledim. Demiryolu (şimdiki adıyla) yürüyüş yolu eksik, boş, selamsız, en çok da ‘MERHABA’sız…
“İzmit’teki çınarlardan biri Ruşen Hakkı’nın mıdır bilmem. Dikili bir ağacı olduysa sevinirim de. Ama Ruşen Hakkı bir ağaç olsaydı bence AKASYA olurdu. Çiçekleri kokulu, tomurcukları ballı. Gölgesi kıvamında bir yeşil akasya” demiş Sevgili Sennur Sezer.
‘Öldükleri söylens de inanma
Nedir ki ölmüşlüğu ağaçların doğada
Bir yerlerden sürer gider
Kökü toprakta.’
O bir çınarsa eğer, kökü de buralarda. Ölen ağaç bin yerde şimdi..
Buralarda olduğuna inandığım çok sevgili Fahrettin Demir’i de anmadan olmaz. Aynı hastanede, aynı zaman diliminde yattılar. Fahrettin Hoca babamdan kısa bir süre önce çıktı son yolculuğuna, yer ayırmak için belki de çok sevdiği dostuna kendi yanında…
Her insan bir öyküdür aslında. Ancak öyle öyküler vardır ki, savurur sizi oradan oraya. Uçurum kenarında gibi yaşarsınız hayatı. Benim hayatım da bir yanıyla böyle geçti.
O yıllarda, günler, haftalar sonra ilk kez, güçlükle pencereyi açıp, dışarıya baktığımda;
“Aaaaa Baba!..Gökyüzü, ay, yıldızlar hepsi duruyor yerinde.”
O bakışını asla unutamam. Yemek masasındaydı, yerinden kalktı, omuzlarımı tuttu… Ve yalnızca en derinine baktı yüreğimin.
O andan sonra birlikte harmanladık acılarımızı, sevdalarımızı, kavgamızı, sevincimizi… Birlikte direndik…
‘Seni yalnız ve umutsuz komam
Ve de kör bir bıçak gibi ortalarda
YASLAN BANA…’
Her sevdalı yüreğin harcı değildir sevdiğinin tarhanasıysa tarhanasına, yok bulguruysa bulguruna katılmak… O’ na bölünmek günde üç öğün…
Kimbilir belki de bu yüzden mercimeğin de, bulgurun da taşı gider O’nu bulurdu.
“Ulaaan” diyerek fırlardı yerinden, biz sessizce gülerdik, döndüğünde ortak olurdu gülüşümüze.
Güzel günlerdi. Yaz günlerinin kendine özgü bir kokusu olurdu o zamanlar, şimdilerde duyamadığım. Sokaktan döndüğümüzde, oksijenli pamukla silerdi yaralanan dizlerimizi. Acırdı… Üflerdi… ‘Geçecek’ derdi… Önce köpürürdü bembeyaz… Sonra sönüp giderdi.
Söndü gitti her şey!..
Şimdi annem, ‘indirip gölgeni duvardan, oturtuyor seni yanına nedensiz.’ gittiğinden beri sen…
Balkonunuz senin sevdiğin gibi yine… Sevdiğin çiçeklerle…
‘ince bir sevda nakışcısı gibi işliyor’ annem seni hala yüreğine…
‘parmağındaki alyansla adını..’ kızlarınla seni güzelliyor. Aşkınızı dokumaya devam etmekte, perdesi alçak sesinin işliğinde…
Ve bir köşe hazırladı sevdiğin, sıradan şeylerden oluşan. Tuzluğun, biberliğin hepsi duruyor bir arada…
Biz de bir aradayız Babam… Sevenlerinle bir aradayız…
SENİ SEVMEYE… SENİ ÖZLEMEYE DEVAM ETMEKTEYİZ….
Kızın Nilgün…
1 note
·
View note
"Ne çok korktun yüreğimden..."
–Ağrımasa bilir miydim
yüreğimin yerini?
Döndünüz.
Kırlangıçlar da gitti,
Bırakıp suya gölgelerini.
Sesiniz yorgun, sesiniz üzgün,
Sesinizde özlem, sesinizde…
–Umut yok hayır–
Rüzgârı hızlandıran kanatlarla
değiştiriyorum görüntüleri:
–Ağrıdıkça bilirim
yüreğimin yerini.
Sennur Sezer, Yankı
39 notes
·
View notes
Gördüm
Bilirim
Gülümser cefayla ölenler
Yüktür cesetleri cellatlarına
Ve sevdiklerinden uzak
Mezarsız gömülenler
Gözleri yarı örtük
Güneşle dönerler
Kır lalelerine
Vay bana!
Sevdiklerim mezarsız
Mezarlarım ıssızdır!
Bilirim
Süsüdür saçı kadının
Uzatılır
Sevdaya, duvağa ve kefene
Örtmez aklı
Kestim örgülerimi gömdüm
Bahçeme
Duvağımın ve sevdamın
Kalsın izi
Kefenim kimbilir nerde
Değer toprağa
Ah!
Sesim bana düşman
Uykum yabandır
Sennur Sezer ~Köyünü Bırakanın Ağıdı
Artist: by Edvard Munch (1863-1944, Norway)
72 notes
·
View notes
Sennur Sezer ve Dedemin Şerefine!
Çok küçükken cafe gibi bir yerde bir kadınla tanıştığını hatırlıyorum annemin. Yaşlı bir kadındı ya da annemin çok genç olan yaşı bana böyle hissettirdi, bilmiyorum. Annem o kadınla sohbet etti ben de torunuyla oynadım. Sonra bir daha hiç görmedik onları ama o kadın bana bir kitap verdi: Sümüklü Böceğin Masalı. Kendi kitabıymış. Kadının adı Sennur Sezer’miş. İlk kez bir yazar bana imzalı kitabını vermişti. Bunun ne demek olduğunu 5-6 yaşında tam kestiremesem önemli bir şey olduğunu hissediyordum. Dedeme o kitabı o kadar çok kez okuttum ki sonunda ezberlemiş, o okurken ona eşlik eder bir hale gelmiştim. Dedem -ki sayemde sabrı az sınanmamıştır- aynı kitabı defalarca okumaktan usansa, “Kızım yeter bıkmadın mı?” diye isyan etse de benim hiçbir istediğimi geri çevirmediği gibi bunu da reddetmezdi.
Geçenlerde yirmi küsur sene önce tanıdığım bu kadının çocuklar için yazdığı bir şiir kitabını buldum. Yirmi küsur sene önce aynı kadının yazdığı kısacık hikayeyi neden bu kadar sevdiğimi ‘Pencereden Bakan Çocuk’u okurken bir kez daha anladım. Gerçi ben büyüyünce öğrenmiştim Sennur Sezer’in şair yönünü. “Ağrımasa bilir miydim yüreğimin yerini?” dizelerini okurken de anlamıştım daha çok şiirini sevebileceğimi. Ama bu emekçi, dik duran, güçlü kadının kaleminden çıkanların içinde beni bu kadar etkileyenin bir çocuk şiiri olacağını hiç düşünmemiştim.
Kitabı 1. sınıfta okuma-yazmayı söktükten en fazla bir kaç ay sonra şiir yazmaya başlayacak kadar kaçık bir dize düşkünü olarak başka bir çocuğa verme umuduyla almıştım aslında ama sanırım artık benim için başka bir anlam edindi... Sennur Sezer zaten hep çocukluğuma dair biriydi. Hep biraz dedemdi. Ama şimdi hepten dedeme bulandı şair de, şiirleri de. Sanki bisiklete binmekten tut da ilk harflerime varana kadar öğretmeden bu dünyayı terk etmeyen dedem zaten şiirimde, denememde, öykümde; Her kelimemde değilmiş gibi...
Yemeğimi ne kadar yersem yiyim dedem olamayacağımı bilsem de dedemin benimle oynarken yüzünde gülen çocuğu bana hatırlattığı için, ölümünden seneler sonra, çocukluğumun üzerinden tırla geçeli yıllar olmuşken dedeme okumak istediğim bir şiirle yeniden karşıma çıktığın için teşekkürler Sennur Sezer.
3 notes
·
View notes