#sülük
Explore tagged Tumblr posts
elestirenadam · 9 months ago
Text
Tumblr media
Selahattin Enis, Zaniyeler kitabında savaş vurguncularını yerden yere vuruyor. 100 yıldır değişen bir şey yok. Bugün de özellikle 1980'den sonra kurulan sistemde "dört sülük" milletimizin kanını emiyor: - Sıcak para komisyoncuları - Dolar ve borsa vurguncuları - Büyük faizciler - Tarikat rantçıları Fakat Mafyokrasi sistemi çöküyor. Bu sülüklerin saltanat devri sona eriyor. Asya'dan yükselen kamucu, halkçı, paylaşmacı, üretime dayalı yeni uygarlıkta, bu sülüklere yer yok. Yakında bunu göreceğiz.
21 notes · View notes
kanalmalatya · 1 year ago
Text
AK Parti'nin aday listesi sızdı! Malatya’da ER meydanı kuruluyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pazartesi günü açıklayacağı belediye başkan adayları ortaya çıktı. Ankara’da Turgut Altınok, İzmir’de Hamza Dağ, Bolu’da Veysel Tiryaki’nin aday gösterileceği öğrenildi.   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın pazartesi günü açıklayacağı bazı büyükşehir ve il belediye başkan adayları belli oldu. Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un İstanbul…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yolguncesi · 5 months ago
Text
“Sokrates’e birinin gezip görmekle bile bir şey kazanamadığından söz etmişler. ‘İnanırım’ demiş. Herhalde kendini de yanında götürmüştür.”
Montaigne demiş.
Benliği sülük gibi yapışıyor çünkü insana!
57 notes · View notes
noksanbiri · 1 year ago
Text
cumhuriyet.
bazı zamanlar aklım durur. cumhuriyetin kazanımlarını ve faziletlerini anlamayanlara şaşar kalırım. üstelik bu çoğunlukta hiç az değil. bomboş özgüvenden. yersiz yersiz çıkışlardan. körü körüne cahilliklerden bahsediyorum. bana göre cumhuriyet ne mi?
cumhuriyet bir anaydı. anadan öte babaydı. yüzyıllar boyunca canından ve malından başka sual edilmeyen. hiçbir zaman diliminde eğitilmeyen. köle gibi çalıştırılan anadolu insanına varlığıyla değer katandı o.
topluma hiçbir zaman katkı sunmayan, üretmeyen, inandığımız dini kendine göre ölçüp biçip yorumlayıp kendine adam devşiren dervişleri, bir sülük edasıyla garibanları emen eşkiyaları baştan aşağıya tepeleyendi o. Anadolu kadınını geldiği yerden. zorbalıklardan. törelerinden. obasından bir erkekten farkının olmadığı yerden. hayvandan aşağı gören it oğlu itleri yerin dibine sokandı o. eğitimsiz, hastalıklı ve bakımsız, hastalıktan kırılan Anadolu çocuklarını sporla, sanat ve sanayi ile üretimle tanıştırandı o. bugünde sevdiğim birinin dediği gibi. dini kalben, insanı kalben sevmeye öğretendi o.
uzun lafımın kısası. 'bana göre'
Cumhuriyet bir mucizedir. bu mucizeyi atalarım başarmıştır. zorluklarla. acılarla. şehitlerle. ve onların bu zorlukla başardığını korumak ise benim en büyük vazifemdir.
yaşasın Cumhuriyet.
yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
ilelebet. son kuvâyi milliyetçiye dek, toroslarda tüten son yörük çadırına dek. nice yüzyıllara.
113 notes · View notes
sissycan · 13 days ago
Text
Kocam İstedi Komşumla Sikiştim! (Serpil 39 Y., Düsseldorf / Almanya)
Almanya'dan merhabalar, ismim Serpil, 39 yaşındayım ve evliyim. Samimi olduğumuz, aile dostumuz, Oktay abimiz bir akşam bize yemeğe gelmişti. Karısı ve çocukları Türkiye'ye izine erken gittiğinden, Oktay abi yalnız kalmış, iki hafta sonra o da peşlerinden gidecekti. Oktay abileri ailece çok severdik, onlar da bizlerden memnun olduklarından, genellikle boş zamanlarımızı beraber değerlendirirdik. O akşam havadan sudan sohbetlerle yemeğimizi yedik, ardından erkekler bira aldılar, ben de onlara bir bardakla eşlik ettim. Ama dikkatimi çekti, kocamın tavırları biraz değişikti bu akşam, taa ilk başından pek anlam veremedim.
İlerleyen saatte, TV'den gelen müziğe eşlik etmek için, kocam beni dansa kaldırdı. Daha sonra lavaboya gitme bahanesiyle Oktay abiye yerini bıraktı. Böylelikle şimdi Oktay abinin kollarındaydım ve (uygun bir şekilde) dans ediyorduk. Az sonra kocam gelip, birden arkamdan bana sarılıp, sonra da Oktay abiyi bana doğru belinden çekti. Şimdi ikisinin arasına Preslenmiş kalmıştım. "Napıyorsun aşkım?" diyerek tepkimi gösterdim. Oktay abi de gerilmişti, fakat kocam ikimizi de adeta kelepçelemiş, pis pis sırıtıyordu. Bunla da kalmamış, bir de kulağımın altından boynumu öperek yalıyordu. Şimdi Oktay abinin de tavrı değişmiş, pantolonunun önü kabarmaya başlamıştı, bacak arama yapışık olduğundan bunu hissediyordum. Artık o da pişkince davranıp, diğer taraftan boynumu öpüyordu...
Tuhaf tuhaf hisler içindeydim, sıcak beynime vurmuştu, kocam kıçıma yapışmış, Oktay abi de kabarmış sikiyle yukarı aşağı sürtünerek, pantolon üzeri amıma masaj yapıyordu. 10 dakika kadar böyle devam ettik, artık ben de tüm çekingenliğimi atmış, kendimi olanlara bırakmıştım. Oktay abi arasıra boynumdan yukarı çıkıp dudaklarıma yakın öpüp, hatta bazen dudaklarıma dudağıyla dokunuyordu. Kocamın ne yapmaya niyeti olduğunu anlamasam da, galiba amacına ulaşmıştı ki, Oktay abiye, "Karım sana emanet Oktay!" deyip masaya döndü. Oktay abi de beni elimden tutup yatak odamıza götürdü. Beynim tilt olmuştu, itiraz bile etmeden kuzu kuzu gitmiştim.
Odaya girince kapıyı kapatıp, yine dans eder gibi birbirimize sarıldık, ama bu sefer dudaklarımız kenetlenmiş, ağzımız açılmış, dillerimiz karşılıklı dans edip yalaşıyorlardı. Oktay abinin elleri tişörtümün içine dalmış, memelerimi südyenimin üstünden mıncıklıyordu. Oktay abi her hareketi bilinçli hatta ustaca olarak tişörtümü başımdan sıyırıp, südyenimin kopçasını çözüp, iki eliyle dolgun memelerimi avuçlamış, uçlarını emiyordu. Ben de onun gömleğinin düğmelerini çözmüş, vücudunu okşamaktaydım. Ardından taytımı aşağı sıyırdı, sadece külotumla kalmıştım. Beni yatağa yatırdı, kendisi de soyunup üstüme çıktı. Dudaklarımız tekrar buluşmuş, zevkle öpüşüyorduk...
Dudaklarımı bırakıp boynuma indi, buharlı nefesini tenimde hissediyordum. Dudaklarını çok ustaca kullanırken, tenime baskısı ne çok, ne az, tam orta kıvamdaydı. Ordan omuzuma geçti. Kollarımı yukarı kaldırıp koltuk altımı emerken, balık etli olduğumu, tenimi emmekten çok zevk aldığını söylüyordu. Ben artık tüm kadınlığımla teslim olmuştum Oktay abiye, daha önce hiç yaşamadığım zevklerle tanışıyordum. Koltuk altımdan bu kadar zevk alacağımı hiç düşünmemiştim. Dudakları ordan tekrar memelerimle buluşup, memelerimi yalayıp okşadıktan sonra aşağıya yöneldi. Külotumu ağzıyla kapıp aşağıya çekerken, ben de kalçamı kaldırmış külotsuz kalmama yardımcı oluyordum. Tamamen savunmasız kalmıştım...
Külotumu çıkarıp kenara bıraktıktan sonra, ayaklarımdan öperek yukarıya doğru çıktı. Diz kapağımın içine gelmiş, lop etli yerlerini ağzında vakumluyordu. Bacaklarımın iç kısmından yukarı doğru gelip amıma kavuştu dudakları. Amımın sağ kanadıyla bacak arasına yapışmış, sülük gibi emiyordu. Bitmek üzereydim, yatakta kıvranıyordum. Bir kadına ancak bu kadarı yaşatılır diye düşünürken, Oktay abi ordan sağa kayıp, amımın dudaklarının çevresinde diliyle daireler çizerek beni uçuruyordu. Dilini mükemmel kullanıyordu, içime dalıp dalıp, çıkarıp, ardından amımı tamamen ağzına alıp, sularımı içine çekiyordu. Art arda orgazmlar yaşıyor ve artık içimde istiyordum, kadının zevki için çok uğraşan bu adamı...
Yavaş yavaş üstüme çıkıp, bacak arama yerleşti. Kulak mememi öperek kulağıma, "Serpil sikimi tut amına yerleştir!" dedi. Kalın sikini kavrayıp, amımın ortasına yerleştirdim, mantar gibi başını içime almış, gerisini istekle bekliyordum. "Serpil, kadınım olmaya hazır mısın?" diye sordu. "Hazırım Oktay abi, herşeyimle al beni, senin olmak istiyorum!" diye cevapladığımda, sikini girebildiği kadar amcığıma kökledi. Offff neydi bu, ne biçim bir zevkti bu? Beynimde şimşekler çaktı. İçimde bir müddet böyle kaldıktan sonra, tamamen dışarı çıkmadan tekrar çekip, amıma yeniden gömdü. Yavaş yavaş gidip, sert hamlelerle geri geliyordu. Ben de ritmine uyup, o çekerken kalçamı gerileyip, o basarken ben de kalçamı ileri sürüp, gümleyerek buluşmamıza yardımcı oluyordum...
Böylesini ilk kez yaşıyordum, içimde değişik ritimde gelip gitmesi mi, yoksa kulağıma, "Hadi kadınım, bırak kendini, zevkin doruğuna çıkalım, patlat orgazmını, sana zevk verdiğimi duymak istiyorum!" gibi cümlelerı fısıldaması mı daha çok tahrik ediyordu emin değildim. Herşeyi unutmuş, dünyada sadece Oktay abiyle ben ve çılgın sevişmemiz vardı sanki. Defalarca üst üste orgazm oluyordum. Kendisi de artık gelmek üzereydi, iki eliyle alttan kalçalarımı sıkıca avuçlamış, nefes alışverişi hızlanmış, alnında ter boncukları birikmiş, içimde daha hızlı gidip geliyordu. "Hadi erkeğim sen de patlat içime, yıkıl kal üstüme!" dediğimde, "Oohhhhh!" diyerek, sıcak spermlerinin içime boşaldığını son uzun bir titremeyle hissetmiştim. Bana muhteşem seksi yaşatan Oktay abi, üstümde 1-2 dakika yığılıp kaldı. Sonra yanıma uzanıp beni kendine çekti. Başımı göğsüne koyup sarıldım. Bitkin, ama çok mutlu bir şekilde, 15-20 dakika dalmışım...
Oktay abinin kıpırdamasıyla uyandığımda, "Ben artık gideyim, bu geceyi asla unutamayacağım, çok mutlu ettiniz beni!" deyip, giyindi ve beni öperek odadan ayrıldı. Yorganı üstüme çekip doğruldum. Dış kapı kapandıktan sonra kocam içeri girip yanıma oturdu. Yüzüne bakamıyordum, "Neden yaptın bunu?" diye sorduğumda, "Sevgili karıcığım seni çok seviyorum, sensiz bir hayat düşünemiyorum, ameliyatımdan sonra sana yatak odamızda hiç yeterli olamıyordum, senin de seksi zevkle yaşadığını biliyorum, başka birine yenik düşmendense, güvendiğim Oktay abimize seni teslim etmek benim için daha cazip geldi!" dediğinde, gözyaşlarımı tutamayarak, beni bu kadar çok seven kocama sarıldım :)
[Serpil]
9 notes · View notes
judasizm1 · 4 months ago
Text
Ulan şeriatçı, İstanbul'un şebeke suyunu zem zem suyu diye satan sülük cübbeli ahmet, sen çıkıp "baron"una karşı çıktın mı hiç? Çıkıp söylesene hırsızlık, kul hakkı yemek haramdır diye. Söylesene müslümanlıkta böyle bir şey yoktur diye?
Fındık beyinleriniz de dahil nerenize sokarsanız sokun, bilin ki şeriat bu ülkeye gelmeyecak, sizi bugün koruyanlar yarın sizi korumayacaklar ve bizde sizi "Bağımsız" Yüce Türk Adaletinin karşısına çıkmanız için elimizden geleni arkamıza koymayacağız. Patronun gibi sen de nereye kaçarsan kaç, "Kul Hakkı" hesabını vereceksin. Hukuk, patronuna da sana da lazım olacak.
Şimdiden tövbe duası okumaya başla..
8 notes · View notes
edapostblog · 11 months ago
Text
Tumblr media
Şeytanla Rabbim konuşuyordu.
Hz Eyyübün şükrünü...
Şeytan dedi ki , tabi şükreder ona evlat verdin, zenginlik verdin peygamberlik verdin dedi. Rabbim vermesemde şükrederdi benim kulum dedi.
Tamam dedi iblis hepsini geri al beni ona musallat et de görelim dedi. Hz Eyüp için.
Hak Taalâ evlâtlarını aldı, yere onları sakla dedi.
Malını aldı hastalıklara müptela etti, şeytanı musallat etti.
Hz Eyyübün sabrı şükrü hiç değişmedi.
Vücudu kurtlandı. Kurtçuklara diline,kalbine. kulağına dokunmayın dedi Cenabı Allah.
Artık vucudunda et kalmamıştı hz Eyüp'ün. Kurtçuklardan biri kalbine, biri diline gitti, hz Eyybün canı yandı,ya Rabbi dilimle seni anıyordum, gönlümle seni seviyordum dedi.
Hak Taala, ya Eyyüb kimi kime şikaâyet ediyorsun! Gönül de benim! Dil de benim! Tövbe etmezsen peygamberliğini geri alırım dedi.
Hz Eyüp tövbe etti secdeye kapandı.
Hak Taala dilindeki kurtçuğu aldı suya saldı Sülük oldu.
Gönlündeki kurtçuğu aldı hava ya saldı Arı oldu ikisi de insanlar için şifa oldu.
Kaynak: Ahmet'i Bîcan hazretlerinin eserinden.
(yorumsuz lütfen)
Tumblr media
Tumblr media
Tumblr media
Tumblr media
36 notes · View notes
savasbitti · 1 year ago
Text
Tumblr media
ne yapsam ne etsem yalnızlığımı dolduramayacağımı biliyorum. bu sayıyla ölçülemeyecek bir yalnızlık. çevrenizde birçok kişi varken bile gelip sizi bulabilir. mesela bir otobüs durağında beklerken sizinle bekleyen, sizinle otobüse binen ve ardından sizinle yolculuk eden bir şey. otobüste başınızda istemediğiniz bir yolcu gibi durup gözlerini size diker, siz ininceye kadar da gözlerini sizden ayırmaz. sıkı sıkıya tutar direklerden hiçbir yere kaybolmamak için. siz indiğinizde de ardınızda bir gölge gibi sizi takip eder. mesela toplanmış bir lavantanın tohumlarına, bir gülün kokusuna gizlenmiştir. içinize çektiğinizde ciğerlerinizi tastamam doldurur da fark edemezsiniz o an. şifa için yetiştirdiğiniz bir bitkide gizlenir, onun özsuyunu derinize sürdüğünüzde hücrelerinize nüfuz eder de bir gün teninizden fışkırdığında nereden geldiğini anlayamazsınız. sinsi bir düşmandır o. siz dost bellersiniz kimi zaman yanınızdan ayırmak istemezsiniz ama o içten içe bileylemiştir kendini, yüreğinizi değil hayır o kadar şefkatli değildir o, ruhunuzu parçalayıp çıkmak için fırsat kollar. ondan kurtulmak, içinizden atmak için süslü elbiseler giydirebilirsiniz ona, süslü elbiseler giydirip dışarı bırakmak istersiniz ama ona yakışmaz. hangi maskeyi giyip de çıksa karşınıza bilirsiniz onun geldiğini.
ne yapsam ne etsem yalnızlığımı doyuramayacağımı biliyorum. çünkü o asırlardır açtır, aç biilaç sizi beklemiştir, sizi bulduğunda da bırakmak, bir sülük gibi yapışır. hayır, damarlarınıza değil; evet, ruhunuza. ne zaman sarılsa kaçmak istersiniz, ne zaman sarılsanız sizden kaçar. haindir, sanki siz değilsinizdir o tükettiği kişi.
ne yapsam ne etsem yalnızlığımı susturamayacağımı biliyorum. çünkü o hoşunuza giden bir şarkı, bir türkü gibi gelir. umutlarınızı sunar size, sizi umutlar içinde boğar da farkına varamazsınız. bir kitapta rastlarsınız, kaçmak için sayfayı değiştirdiğinizde de oradadır. kaçmanıza fırsat vermez sizin. siz onu okuduğunuzu sanırsınız belki ama o sizi ezbere bilir, zaaflarınızı, korkularınızı, kaygılarınızı...
ne yapsam ne etsem yalnızlığımı dolduramayacağımı, doyuramayacağımı, susturamayacağımı biliyorum. biliyorum ama bunun kime ne faydası var?
13 notes · View notes
tukenmislerdenizim · 1 year ago
Text
Of yakama sülük gibi yapıştı kurtulamıyorum
12 notes · View notes
turqlands · 2 years ago
Text
Tumblr media
Hacamat Tedavisinden Sonraki En İyi Tedavi Sülük Tedavisidir, Yaptırmadan Önce/Sonra Et Ve Süt Ürünleri Yenilmemesi Gerek! Bel, Boyun Fıtığı, Varis, Göz Hastalıklarında Kullanılır. Çift Cinsiyetli Oldukları İçin Bir Taraftan Ağrılı Bölgeyi Bulup Emisyon (Vakumluyor) Yaparken, Diğer Tarafından Doğal Serum Takviyeli Salgı Salgılıyor ! Kanı İncelterek Ödemeleri Attırıyor... Daha Fazla Bilgileri İnternet Üzerinden Araştırabilirsiniz...
13 notes · View notes
furkanonallll · 2 years ago
Text
biz kanla beslenmeyiz sülük değiliz itaatsizliğin raconunu biz koymadık ama biz uygularız
16 notes · View notes
dokuntuler · 1 year ago
Text
Emzirme hakkında olumsuz hislerim var ve bunu ne zaman seslendirsem ciddi tepkiler alıyorum. Kardeşim bebeyi beslemek iyi güzel ama emilmek hoşuma gitmiyor. Sülük gibi yapışılması hoşuma gitmiyor. Anlatıldığı gibi büyülü gelmiyor bana.
6 notes · View notes
uzayboslugundaa · 2 years ago
Text
"Yıllar önce yaşadıkların yapışıveriyor üstüne sülük gibi. Ve sen onu çoktan bırakmış olsanda o senden kopmuyor bir türlü. Kendin olan, seni sen yapan yüzlerce özelliğin varken senin için uzak ve anlamını yitirmiş bir isimle tanımlanıveriyorsun birden."
6 notes · View notes
313-silistrevi · 2 years ago
Text
Bil ki zikir üç çeşittir.
1_. Sadece dille zikretmek; bu, gafillerin zikridir
.2_. Dil ve kalple yapılan zikir; bu, seyrü sülük sahiplerinin zikridir.
3_. Sadece kalple yapılan zikir; bu, Hakk'a vâsıl olanların zikridir.
İbn Acîbe el-Hasenî
2 notes · View notes
judasizm1 · 2 years ago
Text
Geçen gün ülkemizin beka sorunu "siyasetçiler" demiştim. Evet bu doğru ama biraz eksik kalmış. Neden mi? Bakın şu resimlere;
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İşte bu şeytanlar da siyasilerin maşaları olarak beka sorunudur. Bunlar, beslendikleri siyasilerden korktuğu kadar Allah'tan korkmuyorlar. Çünjü bana göre müslüman bile değiller, hepsi Dakotalı gibi görünyor 🤔😉😜
Bugün içtiğim içkiden alınan vergilerin bir kısmı bu şarlatanların vakıflarına aktarılıyor. Sonra çıkıp haram nutukları atıyorlar (ha s..ktir ordan sülük sürüsü..)..
Vergi oranlarına bakılırsa bunlar benden daha çok içiyorlar ve aldığım her içkinin oratağı oluyorlar, sanki birlikte içiyoruz lan😜😅😅
Fakire şükür, bunlara ya rabbi şükür... Hırsızlar...
Hadi hırsız çakma müslümanlar, kadeh kaldıralım; şerefsizliğinize 🥂
7 notes · View notes
cowboyzey · 2 years ago
Text
Bir sürü kişi tanıyorum, kaç tanesi arkadaşım? Bir sürü arkadaşım var, kaç tanesi yakınım? En ufak şeyde beynimde bir düşünce. Şüphe, başlıyor kemirmeye kafamı. Önce ufak lokmalarla, hızlıca agresifleşiyor sonra. Seni unuttular, bıraktılar seni! Baksana ne kadar yakınlar birbirlerine, sevmiyorlar işte seni. Fazlalıksın sen, bir sorumluluk. Sülük gibi bir şeysin ya. Kimse nerden geldiğini bilmiyor, ne zaman gideceğini bilmiyor. Soruyorum, neden istemesinler beni? Sadece duruyorum öylece. İşte tam da bu yüzden, diye bir çığlık yankılanıyor kafamın mağaralarında. Daha fazla dene, daha fazla koş, daha hızlı koş, daha fazla kırıl, daha çok üzül. Azım diye nefret ediyorlar benden, diye bir yargıya varıyor küçük kız, daha fazla vereyim o zaman. Olduğundan daha fazlasını veremeyeceğini anlayınca başlıyor sesler. Kız susuyor onlar başlıyor. Araya gireyim, kırmasınlar kızcağızın kalbini diyorum, tam o sırada PAT! Suratımın tam ortasına bir tokat! Yüzüm kızarıyor, hani kurtarıcısı olacaktım? Kızla göz göze gelince yüzündeki şaşkınlık ve hayal kırıklığı tıkıyor boğazımı: tanrısı yenildi.
Onun gözünde ben olmak istediği her şey, olabilecek her şey, var olan her şeydim. Onun gözünde ben dağları yerinden oynatır, kutupları çölleştirir, çölleri yeşertirdim. Şimdi neyim? Gözünden düştüm, cennetten düştüm. Birinci değilsem sonuncuyum. Tanrı değilsem şeytan, evren değilsem atomum.
Ben de artık başka bir karınca dışında bir şey değilim.
Ve doğal olarak, ezilip ölüyorum.
Kız her şeyin farkında olduğunu sanıyor. Ben de öyle. Ama, aramızda bir fark var, o kendine kendi gözüyle bakarken ben başkalarının gözlerini çalıyorum. Kendini tanıyor, çünkü daha tanınamayacak hâle gelmedi. Ben kendimi öğreniyorum ve bu yolda her tarafım yara bere oluyor. Kıza bağıranlar şimdi o yaraları görüyor ve bana dönüyorlar, "lan? yoksa biz seni daha önce de dövmüş müydük?"
Gülerek kızı gösteriyorum "yok hayır, siz değil, o yaptı." Kafaları karışıyor. Neden gülüyor bu soytarı, diye fısıldaşıyorlar. Burnumdan akan kan ellerime damlıyor. Kız dehşet içinde bana bakıyor. Başkalarının akıttığı kanım, onun akıttığı kan kadar korkutmuyor kızı. Sorun yok manasında olabildiğim kadar sevimlice gülümsemeye çalışıyorum ona. Kız ağlamamak için dudaklarını dişliyor. Ben de fısıldaşanlara dönüyorum:
"gülüyorum çünkü," deyip biraz bekleyerek olayı dramatikleştiriyorum "bu yaralar şu an beni gıdıklıyor. biliyorum, biliyorum, yıllar sonra canım hiç olmadığı kadar yanacak. o yüzden şu an gülmem lazım, gülebilirken gülmem lazım, evet, evet..." ve mırıldanırken kendi kendime, yere uzanıp bacaklarımı çekiyorum göğüsüme doğru. Hayır acımıyor anne, daha değil, yemin ederim acımıyor anne. Yalvarırım etme artık endişe...
3 notes · View notes