#rejim değişikliği
Explore tagged Tumblr posts
Text
Rıza Pehlevi'den İran-İsrail Gerginliği Üzerine Açıklamalar
Rıza Pehlevi’den İran-İsrail Gerginliğine Dair Açıklamalar İran’ın son şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin oğlu Rıza Pehlevi, Fox News’e verdiği mülakatta İran-İsrail gerginliğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Pehlevi, “İran’daki rejim değişikliğinin pek çok küresel sorunun sona ermesi anlamına geleceğini” öne sürdü. Ayrıca, “Yurttaşlarının refahını önemsediğini” vurgulayarak, “Onların, bu…
#1979 İran İslam Devrimi#İran#İSRAİL#gerginlik#küresel sorunlar#nükleer tehdit#Rıza Pehlevi#rejim değişikliği
0 notes
Text
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA MÜCADELE!
Türkiye’de 22 yıldır iktidarda olan siyasal İslamcı AKP, 2018’den bu yana MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı aracılığıyla ülkede faşizmin bayrağını dalgalandırırken buna karşı Cumhuriyetçi merkez partilerin ve sol kanadın izlediği stratejilerin de sorgulanması gerek.
En yakın seçimlere bakarsak, 2018 genel seçimlerinde partilerin ittifak yapması için seçim kanunu değiştirildikten sonra kurulan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, bir yanlışlar silsilesi yaratarak bugün içinde bulunduğumuz sonucu doğurdu.
AKP hukuk devletini çiğneyerek Türkiye’de rejim değişikliği yaptı ve zaman içinde ittifaka Büyük Birlik Partisi ile Yeniden Refah Partisi’ni katıp HÜDA PAR’ın dışarıdan desteğini alırken; CHP ise Millet İttifakı’nı korumak ve sağdan oy almak stratejisine saplandığından parti Kılıçdaroğlu yönetiminde, tam üç yıl önce bu köşede yazdığım gibi, ortanın sağına çekildi.
Ve muhalefet 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde de halkın karşısına seçenek olarak CHP ile birlikte sağ partilerden oluşan Millet İttifakı’nı çıkardı; ittifakta toplumda karşılığı olmayan tarikat savunucusu dinci partiler ile AKP’den kopan siyasal İslamcıların liderliğindeki ufak partiler de yer aldı. Sonuçta taklit aslını güçlendirdi ve haksız, hukuksuz, hileli seçimler sonucunda yine Cumhur İttifakı kazandı.
HDP’nin girişimiyle kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı, sol ve sosyalist oyları HDP güdümüne alma çabasına dönüşünce, bu ittifak dışında kalan sol partiler Sosyalist Güç Birliği’ni kurdu ancak gereken ivme yaratılamadığından etkili olamadı.
Bu hataları hatırlarsak Fransa’da faşizme karşı üç haftada sağlanan birlikteliğin nasıl sonuç verdiğini görebiliriz.
Türkiye için ÖNCELİKLİ SEÇİM HEDEFİ bellidir: O da LAİK CUMHURİYET ile sorunu olanlarla değil, LAİK CUMHURİYET’i ve HUKUK DEVLETİ’ni yaşatmak için gerçek bir mücadele verenlerle birlikte, ASIL TEHLİKE olan emperyalizm destekli siyasal İslamın yani faşizmin iktidarını engellemektir.
“Faşizme karşı omuz omuza!” sloganının gereğini yapmak için bu aşamada akılcı strateji budur!
12 notes
·
View notes
Text
🎯Cumhuriyet Halk Partisi Neyi Meşru Hale Getirdiğinin Farkında mıdır? 🎯
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#CHP neyi meşru hale getirmek istiyorum
5 notes
·
View notes
Text
ARTIK ACI GERÇEĞİ GÖRELİM Mİ?
Zahide Uçar
Seçimler bitti. Millet ittifakı kaybetti. Nedenleri çok konuşuldu. Hala konuşuluyor. Belli toplamalardan çıkarımlar yapılıyor. Bunlarla kafanızı yormayacağım. Zaten yeterince dinlediniz, dinliyorsunuz.
İlk düğme yanlış iliklendi, hem de muhalif (!) dediğiniz particikler sayesinde… Dolayısı ile artık doğru bir sonuç beklemeyin. 2017 yılında rejim değişikliği için referandum yapıldı. Cumhuriyeti el birliği ile yıkıp, monarşiyi getirdiler. Monarşilerde gerçek bir seçim olmaz.
-Atatürk, AKP’nin bir benzeri olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattırmıştır. Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı bir gazeteci Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın neden kapatıldığını sorduğunda Atatürk şu kısa yanıtı verir:
‘Bu fırkayı kuran kişilerde Cumhuriyetçi bir kişilik yoktu ve Cumhuriyetin varlığını halk oylamasına götürebileceklerini zannettiler. Cumhuriyetin varlığı oylanamaz.’
T.C. Devletiyle sorunlu ailelerin çocukları parti başkanı, vekil, bürokrat, gazeteci, yazar, akademisyen kimliği ile bir araya gelip T.C. Devleti ve kurucu unsur olan Türklere savaş açtı. Milli bayramlarımız bile yasaklandı. Bir ülkenin milli bayramlarını ancak işgal güçleri yasaklar. Önce bu gerçeği idrak edeceğiz. Tabii, onurumuzla özgürce yaşayacağımız bir vatan derdimiz varsa…
2017 yılında T.C. Devletinin rejimini değiştirdiler. Hem de el birliği ile… Kılıçdaroğlu; “ Ben Dersimli Kemal” dediği gün aslında devletle sorunlu bir ailenin çocuğu olduğunu da açıklamış oldu. Sonra, “iktidar olunca Dersim arşivlerini açacağım” dedi. Ne gariptir ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan’da Türk Milletini; “ben de Dersim arşivlerini açarsam” diye tehdit etmiştir. Bu tehdidin arkasından Avrupa Parlamentosu’nda Dersim soykırım dosyası açılmıştır. Bir iftira daha…
Düşman mı arıyorsunuz? Buyurun size düşmanlık!.. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yargılatmak için Avrupa Parlamentosu’nda bir dosya açılmasını sağladılar…
T.C. Devleti hem içeriden, hem dışarıdan kuşatılıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 100 yıl önce bozduğu oyun yeniden sahneye kondu: “Anadolu’da Türk varlığına son verme projesi bütün uyanışları sönümleyecek bir algı operasyonuyla” Türkleri sarıp kuşatıyor.
Tuzağı görmeyelim diye de yandaş kanallarda Türklerin kahramanlık dizileri oynatılıyor. Türkler devleti koruyan aksakallılar diye (hiç olmayan) bir yapıya inandırılıyor. İnansınlar ki, devleti koruyan arka yüz bir derin devlet var deyip rehavete kapılsınlar. Türkiye’de derin devlet yoktur. Türkiye’de ABD’nin kullandığı çakal sürüsü devletin derin gücü diye pazarlanıyor. O güç 1980 öncesi aynı silahla sağcı-solcu gençliği birbirine kırdırdı. Vatan diyen gençliği kırdırıp, seccademi serdiğim yer vatanımdır diyen vatansızlara bir yol değil, bir otoban verdi.
Günümüze gelirsek;
Türk Ordusu ne durumda, gücü nedir bilmiyoruz. İnsan insana istihbaratı çok iyi olan Jandarma ABD’nin de isteği ile Ordudan kopartılıp kır polisi yapıldı. Jandarma, Ordunun kulağıdır, bacaklarıdır. Ordunun insan insana istihbaratına darbe vuruldu. Bacakları kesildi, İçişleri Bakanlığına takma ayak yapıldı. Okulları kapatıldı. Hastaneleri kapatıldı. Artık dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuzdur. Kendi ordusunun hastanesini kapatan güdümlü akıl, deprem bölgesine AB-D ordusunun askeri sahra hastanelerini davet etti. Kimse güvenlik sorunu da doğuracak bu rezil durumdan utanmadı.
Üniversiteden asker yetişmez! Subay adayları liseden itibaren askerlik eğitimi alırken aynı zamanda birbirlerini tanıyor, kocaman bir aile oluyorlardı. Bu aileyi parçaladılar.
Afganistan’dan sayısını bile bilmediğimiz Amerikan askerleri hazır kıta olarak ülkemize sokuldu. ABD Suriye’de PYD/PKK devletini ilan edecek. Türk Devleti karşı çıkarsa bu lejyoner ABD askerleri harekete geçirilecek. Türkiye Şeyh Sait isyanında olduğu gibi iç karışıklıkla uğraşırken PYD/PKK devleti ilan edilerek, oldubittiye getirilecek. ABD Dedeağaç’a yığınak yaptı. Hem de silahlandırılması yasak olan bir yere, sınırımıza. AKP’nin sesi çıkmadığı gibi, muhalefetin de sesi çıkmadı. Amerikan savaş gemisi Bizans Bayrağı takarak Ege Denizinden geçti. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden kimse görmedi (!).. İşgal edilen Ege Adalarımıza sadece Yunan Ordusu değil, ABD askerleri de yerleşti. Bizim kurmalı hükümet görmedi. Kurmalı muhalefet görmedi. Ne yazık ki Ordu mensupları da görmedi. Karadeniz’den gaz çıkarttık diyen AKP, Ege’de Türk Kıta sahanlığı içinde bulunan bölgeden Amerikan ortaklı Yunan Şirketinin petrol çıkarmasına, yani petrolümüzü çalmalarına göz yumdu. Emekli Albay Ümit Yalım sayesinde bu işgal ve peşkeşi öğreniyoruz.
On milyondan fazla geçici sığınmacı Suriyeli ülkemizin her tarafına dağıtıldı. Suriyeli geçici sığınmacılara akıl almaz imkanlar sağlanıyor. İşledikleri suçların kayda alınmadığı iddiası var. Birlikte karakola düşerseniz, her durumda Suriyeli kayrılıyor. Belli ki emniyetin kulağı bükülmüş. İş yeri açtıklarında vergi alınmıyor. Vergi veren Türk vatandaşı esnaf bu haksız rekabet karşısında ayakta kalamıyor. Yavuz sonrası devşirme devletine dönüşen Osmanlı’nın Türklere yaptığı zulmün bir benzerini devşirmelerin varisi olan Yeni Osmanlıcılar yapıyor. Zaten Atatürk düşmanlığının asıl nedeni Türk Düşmanlığıdır. Çünkü son Türk Kağanı olan Atatürk bir Türk Devleti kurmuştur.
T.C. Devletinin bütün varlıkları yağmalandı. Küresel şirketlere peşkeş çekildi. Türk Milleti Osmanlı’da olduğu gibi fakirleştirildi. Cumhuriyet ayağı çıplak çocukları alıp okuttu. Doktor, avukat, öğretmen, müzisyen, ressam, bilim adamı yaptı. Artık fakirleşen Türklerin çocuklarını okutabilmesi mümkün değildir. Türk Çocukları küresel ve yandaş şirketlere boğaz tokluğuna marabalık yapacak duruma düşürüldü.
Köyler çeşitli hileli yasalarla boşaltılıyor. İnsanlar köylerinde kendi arazisine ev yapamıyor. Ev yapabilmesi için arazinin yanından kayıtlı yol geçmesi gerekiyor.. Boncuk misali evler yola dizilecek!? Komedi gibi. Kaç arazinin yola kıyısı olabilir ki? Köyler boşalmalı ki, vatan kavramı da toprakla birlikte yok olsun. Ortada küresel sisteme uyumlu, vatansız şebekler kalsın.
Bir makaleye sığdıramayacağım kadar ihanet el ele işleniyor. Türklerin ölçüsü alındı, tabut hazırlanıyor. İç Anadolu Türkleri (Haham Başının ben kurdum dediği) tarikatlarda vatansızlaşıyor, mankurtlaşıyor. Ve benim güzel (!) insanım;
YCHP’nin seçimi nasıl kaybettiğini tartışıyor.
2. Cumhuriyetçilerin ele geçirdiği YCHP, referanduma katılarak meşrulaştırdığı, TEK ADAM rejimine yol verdiği gün bütün seçimleri kaybetmiştir. Millet İttifakı aldığı oyların %50’sini de KERHEN verilen oylardan aldı. Kurulan tahterevalli oyununda iki ittifaktan birine oy vermeye zorlanan, hatta mecbur bırakılan seçmen, AKP’den kurtulmak için oyunu kerhen Millet İttifakına verdi. Konuştuğum birçok eğitimli insan şunu söyledi;
“Önce bu yağmacı, karanlık yapıyı gönderelim. Millet İttifakı kazanınca yargı bağımsız olursa, bunlarla mücadele etmek çok daha kolay olur.”
Yani Millet İttifakına oy verenlerin önemli bir kesimi Millet İttifakına bağımsız yargı için oy verirken, Millet İttifakı gayri milli uygulamaya giderse mücadele etmek, karşısında durmak için oy verdi.
Bu günkü meclis aritmetiğine bakarsak, YCHP ve İYİP’in de katkıları Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı gericilerin sayı üstünlüğünü ele geçirdiğini görürüz. Bu durum da göz ardı edilmesin! TBMM Meclis-i Mebusan’a dönüşmüştür. Meclis-i Mebusan’ın vekillerini artık okuyanlar araştırsın.
***
Sevgili Türkler, uzaktan kumandalı, içerideki öncü işgal güçlerinin yataklık ettiği, iç savaşa ve dolayısı ile NATO’nun müdahalesine imkan verecek bir bombanın üzerine oturtulduk. Partiler bizleri oyalıyor. Gerçekleri görmemizi engelliyor. Seçmenini kontrol altında tutuyor.
Ermenistan sınırından başlayarak sınırlarımızdaki mayınlar temizlendi. Ülkemiz her türlü girişe açık hale getirildi. 21. Yüzyılın savaş yöntemi, hedef ülkelere taşımalı teröristleri sokarak iç savaş çıkartmaktır. Libya, Suriye gibi ülkeleri bu yöntemle karıştırıp parçaladıklarını unutmayalım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk T.C. Devletini dönme-devşirme meclisi olan Meclis-i Mebusan ile kurtarıp kurmadı. Türk Milleti ile birlikte kurdu. Bütün vatanseverler bir araya gelmezsek, ülkemize sokulan katiller, hilafet isteyen yerli misyonerler, İŞİD kalıntıları ayaklanıp (ki, hepsi silahlandı), bir kıyıma başlayabilir. HÜDAPAR yeşillik olsun diye meclise sokulmadı.
İzmir ve Eskişehir gibi Cumhuriyet rejimini benimsemiş insanların çoğunluk olduğu illerde ilk ve orta eğitim okullarına imamların, Kur’an Kursu hocalarının görevlendirilmesi Rehber İmamlık rejiminin ön denemesidir. Pedagoji eğitimi almayan, dünyayı tek renkle okuyan bu insanların görevlendirilmesi İzmir ve Eskişehirli veliler tarafından reddedilmelidir.
Türk Milleti partiler üstü bir birliktelik sağlayıp, vatanına, devletine, şerefine, namusuna sahip çıkmalıdır. Bu birliktelik bölen görevi yapan, cambaza bak oyunuyla halkı kontrol eden partilerin güdümünden çıkmadan BA-ŞA-RI-LA-MAZ!
Azim ve Karar, 13.06. 2023
13 notes
·
View notes
Text
Seçim hakkında herkesin bildiği ancak kimsenin üzerinde durmadığı ancak temel olan ve bazı unutkanlık hallerinin hakim olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimi iki boyut taşıyan bir seçim. İlk olarak bu bir kişi seçimidir elbette ama daha önemlisi bu bir rejim seçimidir. Tarafların vaatleri arasında başkanlık sisteminin gitmesi veyahut sürmesi yönünde vaatler vardır.
İnsanların unutkanlığı şurada başlıyor ki eğer başkanlık sistemi gidiyorsa kişi olarak cumhurbaşkanı esasında o kadar şahıs itibari ile önemli değildir çünkü devleti bir kurum olarak prestiji her halükarda ilgili makama tesis edilecektir. Önemli olan başbakanlıktaki şahsi alan olacaktır. İnsanların favori adaylarının zirve zamanlarında bu makamı istememe sebepleri kanımca budur, önlerinde iktidar partisi başkanlığı veyahut başbakanlık şahsi olarak çok daha kazançlıdır onlar için. Bu noktada KK tüzüğü ile uyumlu uygun bir adaydır çünkü emekliliğini üst bir makam olarak aktif siyasetten zaten uzak geçirecektir. Lider vasfı olmasına gerek yoktur çünkü değişen sistemle tekrar yönetici değil, devletin yargısının uygulayıcısını seçiyor olacağız. Ve şahsi görüşüm başkanlık sistemini gönderme konusunda en güven verici adaydır kendisi.
Başkanlık sistemini sürdürmek isteyenler adına şahıs önemlidir elbette ve aynı seçimde karşılaşmaları adayların hepsini şahıs bazında önemliymiş gibi sunmaktadır ama esasında durum böyle gözükmemektedir. Bu noktada insanların sorması gereken ne istediği sorusudur. Ben rejim değişimi istiyorum, başkanlık sistemi gibi sorunlu ve savunmasız bir sistem gittikten sonra kendi politik konumuma gönül rahatlığı ile geri dönebileceğime inanıyorum.
Diğer yandan muhtelif “oy bölücü” adaylara bakışın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Demokraside yaşamak böyle bir şeydir, kendisine uymayan tavrı gören ayrı bir koldan ayrılır ve aynı düşüncedeki kişileri ardında sürükler. Bu nihayetinde benim isteğimi baltalıyor olsa bile demokrasinin gereği bu olduğundan, bu çok sesliliği savunmak başka bir şeydir. Bir aday olarak ilgili kişiyi eleştirmek ise başkadır. Şahsen İnce bölücülük yerine popülizm, hırs ve tutarsızlıkları açısından değerlendirilmelidir. Bu nitelikleri özellikle rejim değişikliği hususunda güvenimi kıran bir unsurdur benim için. Karşısında asla aday olmayacağını söyleyip sonrasında “O, o zamandı” diyen bir kişi başkanlığa geçince yine “o, o zamandı” diyebilir. Ancak tüm sorunların temelinde bu totaliter rejim vardır ve ben bunu riske atmak isteyen biri değilim. Bağımsız merkez bankası olmadan yatırım olmaz, liyakat olmadan kurumların prestiji düzelmez, emir komuta tek noktada birleşirse bir felakete ilk iki gün organize bir müdahale mümkün olmaz. Şu anın tek ve gerçek gündeminin bu sağlıksız sistemin sürekliliği olduğunu ve insanların adımlarını bu uğurda atması gerektiğini savunuyorum.
Bu yalnızca görünürde bir şahıs seçimidir, oluşan büyük ittifaklar da bunun nihai beyanıdır. Şahıslar üstü vaatlere ve programlara bakmak gerekmektedir. Bunu yaparken başkanlık sistemi öncesi sistemi hatırlayıp bazı kararların ona göre alındığı analizini de unutmamak gerekir. Ve başkanlığı kaldıracağını söyleyen bazı insanların bu noktada bireysel hırsını anlamak da mümkün gözükmemektedir.
Sorunumuzun da şahıslar üstü olduğunu, bu sistemle kimsenin hiçbir şeyi düzeltemeyeceğini unutmamak gerekiyor. Mevcut iktidarla da bu sistemin düzelmeyiciğini düşünmek gerekiyor. Lütfen gerçek sorunlarımızı doğru kavrayalım.
Extra: Seccade kutsal bir obje değildir, sadece bir halıdır. Nihai işlevi temiz olduğundan emin olunan bir zemin üzerinde ibadeti sağlamaktır. İşlevi İslamiyette ibadet ederken zeminin tıpkı kişinin temizliği gibi şart olmasından temel alır. Şayet temizliğinden eminseniz kendi odanızdaki halınızı da bu amaçla kullanabilirsiniz, üzerine basmak ya da kirletmek sadece namaz amaçlı işlevini bozar ve temizlediğinizde ilgili halı bu işlevi geri kazanır. Bir halıyı esas olan ibadet halinin kutsiyetine sırf siyaset için eşit kılmak, dinin kendi içinde bir nesneyi putlaştırmaktır. Bu dezenformasyonun kendisi ibadete bir halıya basılmasından daha zararlıdır.
21 notes
·
View notes
Text
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı kutlaması nedeniyle
Türk Donanması'na ait 100 gemi, İstanbul Boğazı’ndan geçerken, Dolmabahçe’yi değil, Erdoğan'ın bulunduğu Vahdettin Köşkü'nü selamlayacak. Ve artık muhalefet filan kimse demesin yok öyle birşey rejim değişikliği için önünde tek engel Anayasa ve değişmez maddeleri…
6 notes
·
View notes
Text
Yeni Suriye ve Rusya-İsrail ilişkilerinin geleceği - Mühdan Sağlam
Şam’daki rejim değişikliği sonrasında Suriye’de dengeler yeniden kurulmaya çalışılıyor. Bu bağlamda faaliyetleri dikkat çeken iki aktör Rusya ve İsrail. Rusya, bölgedeki askeri üslerine dönük kira sözleşmesini yeni yönetime kabul ettirmek ve tamamen sürecin dışında kalmamak için HTŞ ile görüşmelerini sürdürüyor. Öte yandan İsrail, Golan bölgesindeki faaliyetlerini artırarak buradaki varlığını iki…
0 notes
Text
İyi Parti Genel Başkanı Dervişoğlu; İktidara Zafer Sarhoşluğu Eleştirisi..
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, SZC TV’de Uğur Dündar ile Arena programına katılarak gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar; Suriye ve Ortadoğu Üzerine Görüşler Suriye’nin Bölünme Süreci: Dervişoğlu, Suriye’nin toprak bütünlüğünün tehdit altında olduğunu ve bu durumun, geçmişteki bölgesel müdahalelerle benzerlikler taşıdığını belirtti. 1979’da İran’daki rejim değişikliği, Irak ve Türkiye’deki darbeler gibi olayların birbirinden bağımsız olmadığını ifade ederek, Suriye’de yeni bir yapılanmaya gidileceği kanaatini dile getirdi. Türkiye’nin Suriye Politikası: Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmanın ötesinde aktif önlemler alması gerektiğini söyledi. Sığınmacı Politikası: Türkiye’nin geçici sığınmacı statüsünü kaldırması gerektiğini ve Suriyelilere verilen vatandaşlıkların iptal edilmesini savunan Dervişoğlu, bu politikaların Türkiye’nin milli yapısını zayıflattığını öne sürdü. Ekonomik ve Siyasi Eleştiriler Belediyelere Haciz Uygulamaları: SGK borçları nedeniyle belediyelere uygulanan hacizlerin, vatandaşa hizmet götürmeyi engellediğini ifade eden Dervişoğlu, bu adımları “merhamet yoksunluğu” olarak niteledi. Zafer Sarhoşluğu Eleştirisi: Hükümetin dış politikada ihtiyatsızca hareket ettiğini ve yöneticilerde “zafer sarhoşluğu” gördüğünü belirten Dervişoğlu, bu durumun Türkiye için riskler taşıdığını dile getirdi. Kahramanlık Söylemi ve Seçim Argümanı: Sınırlardaki gelişmelerin seçimlerde bir kahramanlık argümanı olarak kullanılabileceğine yönelik endişelerini paylaştı. İYİ Parti’nin Durumu ve Gelecek Vizyonu Siyasi Strateji ve Kongre Sonrası Süreç: Partisinin, kongre sonrası dönemde yaralarını sardığını ve yeniden Türk siyasetinde bir umut olma özelliğini kazandı��ını ifade etti. Türkiye’nin Geleceği: Hükümetin Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine uygun bir politika izlemesi gerektiğini vurgulayan Dervişoğlu, bu doğrultuda sığınmacı politikasının Türkiye’nin geleceği için zararlı olduğunu belirtti. Türk Futbolu ve Beşiktaş’a Destek Beşiktaş’ın Kongresi: Beşiktaş Spor Kulübü'nün Olağanüstü Kongresi’ne katılmayı planladığını açıklayan Dervişoğlu, Türk futbolunun marka değerinin artırılması gerektiğini söyledi. Rekabet ve Lig Dinamizmi: Süper Lig’deki rekabetin üst sıralarda yoğunlaşmasının ligin dinamizmini olumlu etkilediğini ifade etti ve Beşiktaş’ın şampiyonluk hedefinin altını çizdi. Dervişoğlu’nun açıklamaları, hem iç hem de dış politikaya yönelik eleştiriler ve önerilerle doluydu. Özellikle sığınmacı politikası, bölgesel sorunlar ve belediyelere yönelik uygulamalar üzerine yaptığı vurgu dikkat çekti. Read the full article
0 notes
Text
Sesli Meram #489 - Yersiz Yurtsuz (16.12.2024)
"Burnumuzun ucundaki Suriye’de 8 Aralık tarihinde var edilmiş olagelen rejim değişikliği, zorba bir iktidarın var ettiği çürümenin ardından nihayetinde bir oh çekilecek denilirken var edilmiş en katran karası cehennem örneklerinden birisini barındırır, bildirir. Eskiden o El Kaide nam yapının üyesi olagelen, fundamentalist, ırkçı Heyet Tahrir Eş Şam’ın öncül kuvvet kılındığı, Türkmen İslam Kümesi, Sultan Murat Tugayı, Milli Ordu nam Türkiye devletinin başını çektiği bir karma çetenin birlikteliğinde o cehennemin yepyeni evresi açılır. Bir biçimde demokrasinin var edileceği, halkını çoktan ayrıştırmış, beriki, öteki ya da az ilerideki diye kendisine tehdit olmalarını derecelendirip var etmiş / ezmiş, sonuna kadar da kırmış olagelen, Sednaya Mapushanesi gibi insanlık için yüz karası olagelen yerleri var edebilmiş, can almış, kötülüğün de önünü açmış bir Esad’a karşı çıkagelenler onun taklitçisi olunca her şey nasıl yoluna girebilir ki? Aralıksız bir haftadır var edilmiş ve Türkiye devletinin de hiç gizlisi saklısı olmadan suna geldiği nefret siyasetinin evlerini savunan başta Kürtler olmak üzere, Süryani, Ezidi, Mıhellemi, Arap, Ortodoks, Ermeniler ve daha nice kimliğin ortaklaşa çıka geldiği Rojava devrimi hedef kılınır. Tümüyle Colani liderliğindeki ol oluşumun / yapının egemenliğine / zorbalığın ta kendisine terk edilmiş olagelen bir yerin tahayyülünü pratik kılabilmek için Uygur, Afgan, Tacik, Çeçen, Türk, nihayetinde insanlığını çoktan kenara terk etmiş temsillerden bir güçle, TSK’nin de gücünü sonuna kadar kullanarak bir cehennem var edilmek istenir. İstikamet Kobane ve ötesidir, barış böyle bir şey midir?" sesli meram
podcast image credit: syriaconflictkurds:::delil souleiman:::afp
#sesli meram#durum#günce#hayat ne olacak#türkiye gerçeği#biyopolitika#demokrasi#adalet#akp#iktidar#tahakküm etme#yıldırı#zor#azınlıklar#tehdit#karabasan#düşmanlaştırma#politikmeram#anlam#anarşizan#nefret söylemi#politik mücadele#sözcükler#kötülük sarmalı#hayat nereye#mücadele#sözhakkı#demokrasinereye!#yaşamak#hakkaniyet
0 notes
Text
Suriye’deki gelişmeler Borsa İstanbul'da hangi hisseleri etkileyebilir?
Suriye’deki gelişmeler Borsa İstanbul'da hangi hisseleri etkileyebilir?
0 notes
Text
Signal'in ABD hükümeti için çalıştığından şüpheleniliyor
Şifreli mesajlaşma servisi Signal, iletişimlerinin gizliliğine önem veren kullanıcılar arasında son derece popüler. 100 milyondan fazla kullanıcı tarafından indirildi ve destekçileri arasında Edward Snowden ve Elon Musk gibi isimler yer alıyor. Ancak gerçekte Signal o kadar güvenilir olmayabilir - City Journal kaynağına göre, şüphe nedenlerinden biri Signal Vakfı yönetim kurulu başkanı Katherine Maher'dir . Platform, kar amacı gütmeyen Signal Foundation tarafından yönetiliyor ve altında yatan teknoloji, başlangıçta ABD kontrolündeki Açık Teknoloji Fonu'ndan (OTF) alınan 3 milyon dolarlık hibe ile finanse ediliyordu. İkincisi ise Soğuk Savaş sırasında anti-komünist propaganda için oluşturulan Radio Free Asia'dan ayrıldı. OTF, Signal'i "dünya çapında İnternetsiz savunuculara şifreli mobil iletişim araçları " sağlamak için finanse etti . OTF ile Amerikan istihbaratı arasında derin bir bağlantı olduğuna inanılıyor. Zamanla OTF, "bilgisayar korsanları tarafından oluşturulan açık İnternet projelerini Amerikan dış politikasının hedeflerini için kullanmayı planlayan Dışişleri Bakanlığı'nın" bir girişimi olduğuna dair şüphe bulunuyor . Eğer bu doğruysa, ABD yetkililerinin Signal'in faaliyetlerine müdahale etmesi göz ardı edilemez.
Bir diğer olası sorun ise, daha önce Arap Baharı olayları da dahil olmak üzere çeşitli ülkelerde rejim değişikliği operasyonlarına katılan ve Orta Doğu'da dijital iletişim girişimlerine liderlik eden Signal Vakfı'nın mevcut Yönetim Kurulu Başkanı Catherine Mar'ın imajıdır. Kuzey Afrika. gibi bölgelerde muhaliflerle ilişkiler kurdu ve “renkli devrimleri” organize etmek için Amerikan teknolojisini kullandı. 2016 yılında Wikimedia Vakfı'nın CEO'su oldu ve 2024'te ABD Ulusal Halk Radyosu'na başkanlık etti. Mar, Vikipedi'de kendisini "dezenformasyona" karşı bir aktivist olarak tanımladı ve platformdaki çevrimiçi sansürün "hükümetle yapılan görüşmelerde " koordine edildiğini itiraf etti . Eski ABD Başkanı Donald Trump da dahil olmak üzere "faşist" olduğu düşünülen kişilerin dijital platformlardan yasaklanmasını açıkça destekledi . kaynak:https://www.city-journal.org Read the full article
0 notes
Text
ANLAYANA (1/6)
AHTAPOTUN:
BÜYÜK SAVAŞLARI..
.. OCAK 2022 DEN itibaren..
2023<>2024<>2025...
Bölgesel Devletler Arasındaki,
Siyasî/Askerî/Stratejik.
SÜREÇlere DİKKAT.!!?
■'3. DÜNYA SAVAŞI' / 'KIYAMET SAVAŞI'
- RUSYA'nın;
Başta Ukrayna olmak üzere,
Eski S S C B. Ülkelerini..
Yeniden,
DESPOTİZMİ Güç Altına Almak.
•AHTAPOTUN; PLATFORM.
"YENİ DÜNYA DÜZENİ"
•AHTAPOTUN; PUTİNİZM.
HEGEMONYASIN DA İŞGAL!
•AHTAPOTUN; AMERİKANO.
KONTRALARIN DA..
(Orta Akdeniz, Ortadoğu, Orta Asya)
- Coğrafi düzen.
- Rejim değişikliği.
- Yeni ülkeler.
- Genişletilmek istenen ülkeler.
BOP<>GOP<>GBP<>SOP <>GAP..
NEDENİYLE,
3. DÜNYA SAVAŞI;
ORTADOĞU VE ORTA ASYA DA..
ÇI-KA-ÇAK-TIR.
2022 YILI İTİBARİYLE;
Hamlelerinde Son Kontralarıyla?
Bugünün Dünyasına Baktığımızda;
- Ahtapotizm Üst Akıl!,
Bilderberg/Vatikan/Platformu.
- Emperyalist, Siyonist Sopası!
CIA/GRU/M 6/MOSSAD
- Emperyalizmin Finansörü,
Platform/Suudi/BAE/Katar
- Emperyalizmin Destekçisi!
Vatikan/Ingiltere/AB/Nato
- Siyonizmin Uygulayıcısı!
Britanya/İsrail/Fransa/Ürdün
- Tüm Küreselci..
(Taraflılar!)
▪DİZAYN Edenler;
(ABD, AVRUPA, VATİKAN)
ÜST AKIL+ PLAN PROJELERİNİN;
BOP<>GOP<>GBP<>GHP<>GAP..
▪DİZAYNIN Güçleri;
(Süper Hegemonyası)
- Askeri Güç.
- Siyasi Güç.
- Silah Gücü.
- Kapital Güç.
- Gıda/İlaç Gücü.
▪DİZAYNCILARIN Hedefi;
(Enerjilerin Kontrolü)
- Petrol.
- Doğal Gaz.
- Bor Madeni.
- Su Kaynakları.
▪Demokrasi Kılıflarında;
(Arap Baharı, Dinsel Mezhep)
- 'Rejim Değişikliği'
- 'Ilımlı İslâm'
- 'Medeniyetler İttifakı'
- 'Dinler Arası Diyalog'
▪Asıl Hedef Noktaları;
(4 K)
(Melhame-i Kübra dan Önce..)
- Karabağ (Nahçıvan)
- Kırım (Acaristan)
- Kerkük (Musul)
- Kıbrıs (Doğu Akdeniz)
▪ASIL BÜYÜK Düşünceleri;
Aynı bölgelerde..
- Büyük İsrail Hegemonyasında..
Filistin (Hamas/Hizbullah)
Üzerinden..
Gazze; Lübnan işgali,
Devamında..
ÖNCESİ;
> İran Coğrafyasının,
> Türkiye Coğrafyasının,
Bütünlüğünü yok etmek planıdır.
(İsrail’in son mevcut haliyle elinde.!)
TÜM;
Ortadoğu ülkelerinin başkentlerini,
Ülkelerin önemli stratejik hedeflerini,
Anında yerle bir edecek kapaside DE..
Atom bombasının yanısıra DA..
AYNI ŞEKİLDE!
Milyonlarca Müslüman İnsanı öldürecek.!
Kimyasal, biyolojik ve bakteriyel,
İmha bombası var.
Projelerinin Uygulamasında;
- Arz-ı Mev'ut istikametinde..
- Büyük Ermenistan Sınırları.
- Uydu Kürdistan'ı Kurdurmak.
- Megali İdea/Pontus Yeniden.
▪ASIL Stratejik Coğrafyası DA;
- Ukrayna, Gürcistan, Belarus, Moldavya.
- Irak, Libya, Suriye, Yemen, Sudan, Somali,
Üzerinden..
- Bölünmüşlüğünde Planlı;
Devletsel (CIA/MOSSAD/M16)
Terörsel Suikastler, Komplo ve Saldırılar.
İran’ı/Gürcistan'ı/Ukrayna yı.
Karıştırıp, sıkıştırıp, kışkırtıp.!
‘Siyasi Yanlış bir iş’
Yapmalarını sağlamak.
SONRA DA BU;
‘Zorunlu Yanlışlığı’
Bahane ederek!
Böylece Proje savaş çıkartarak.
Öncelikle DE..
TÜRKİYE DEVLETİ Coğrafyasında,
Olmak Planın DA;
- İran'ı çökertip, parçalamak.
- Bölgesel Coğrafik Değişiklik.
- Bölgesel Rejim Değişikliği.
- Bölgesel Mezhepçilik.
ANADOLU ÇOĞRASINI;
1) Marmara ve Karadeniz DE..
> Pontus
2) Ege Bölgesinde DE..
> Yedi Kilise Noktasında,
(Efes/İzmir/Bergama/Akhisar/
Salihli/Alaşehir/Denizli)
HEDEF; Sözde Megali İdea.!
3) Güneydoğu Bölgesinde DE..
> Yedi Şehir Noktasında,
HEDEF; Sözde Arz-ı Mevud!
4) Doğu Anadolu Bölgesinde DE..
> Yedi Şehir Noktasında,
HEDEF; Sözde Kürdistan!
▪ASIL HEDEF Noktaları;
(4 K)
(Melhame-i Kübra dan Sonrası..)
- Kudüs (Filistin)
- Kariye /Ayasofya (İstanbul)
- Kırklar/Kız Kulesi (İstanbul)
- Kâbe (Mekke/Medine)
▪ASIL STRATEJİK Coğrafyası;
(HAT/AY)
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ
- Doğu Akdeniz Sahasında.
- Kuzey Suriye de belirlenen özerklik.
- Doğu ve Güneydoğunun Ayrımı.
"Referandum"
Statüsünde Bölünmesi.
- Sınırları Daraltılmış;
Bir Türkiye Devlet'ini..
Mahkûm etme Projesi'dir.
2022 YILININ SÜREÇ YOLUNDA..
2023 YILININ SÜREÇ ARASINDA..
2024/2025 E KADAR,
ÖNGÖRÜLERİN OLABİLMESİNDE..
ASRIN PROJELERİNİN,
TEMEL FİKRİ BAŞLANGIÇI;
● 1941 "Kilise Hizmetleri"
(Winston Churchill-Franklin Roosevelt)
● 1945 "Yalta Konferansı"
(İngiltere. Amerika. SSCB Devletleri)
'Asrın Projelerinin' Hazırlanışıdır.
“ANADOLU,
TARİHLER BOYUNCA..
HER MİLLÎ DEVLETE..
MUHABBETLİ,
SARIP SARMALAYAN..
KADİM BİR BEŞİK OLMUŞTUR.
ANCAK,
O GÜÇLÜ DEVLETLER,
KENDİ BEŞİĞİNİ SALLAYIP..
DURDUKÇA..!
NE ZAMAN Kİ,
AYNI DEVLETLETLER,
KENDİ HAS BEŞİĞİNİ,
BAŞKALARININ SALLAMASINA..
MÜSAHAMA GÖSTERDİĞİNDE,
O 'GÜÇLÜ' DENİLEN DEVLETLER,
YA GÜÇSÜZLÜĞE!
YA DA YOK EDİLMEYE!
TERK EDİLMİŞLERDİR.”
SON SÖZÜMÜZ.!
BİR GÜNDEN ÖNCESİ MUTLAKA!
YA>PIL>MA>LI>DIR.!!
GEÇMİŞTEN.. BUGÜNE..
SANCAK-I ŞERİF HÜRMETİNE,
ŞAHLANIŞ VE ATILIM DA..
İSTİKBALİ HEDEF;
"MİSAK-I MİLLÎ" - "AHD-İ MİLLÎ"
TECELLİSİDİR.
"TÜRKİYE MİLLÎ GÜÇ ORDUSUNUN"
Nefesi-Azameti-İradesi,
Bir değil, Bir kaç Hedefi..
Kırbaçlıyacak Güçtedir."
ÇÜNKÜ,
ANADOLU TOPRAKLARI;
KUTLU VE MÜBAREK TİR.
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ
STRATEJİTÜRK
0 notes
Text
🎯 ÜLKE DE BÖLÜNMÜŞ İKİLİĞİN DOĞUŞ GÜNÜ 27 MAYIS DARBESİ 🎯
Mobbing Bank Türk Fırtınası kitabı bir sır cümle ile şöyle başlar;
✓ Zulüm ilk çıktığı adrese geri döner ve başlatanı bitirir.
Tek başına bir cümle olarak büyük bir mana içerdiği anlaşılmamış olabilir.
Detaylarını yazayım en sonunda sırrı ve manası çok net anlaşılacaktır.
Bir fitne çok partili ideolojili dayatma ile başladı.
Bunu ben biz bütünlüğü bozan bölünmüş ikiliğin ilk adımı olarak görüyorum.
Diğer her yaşanan be bugüne kadar yaşamımızı olumsuz etkileyen her gelişmenin ardında bu işin bu noktaya gelmiş olması yatar.
27 Mayıs darbesine devrim deme gafleti içinde olanlarda var. Ben buna katılmıyorum.
Eğer din eğitim ve öğretimi kaldırılıp köy enstitüleri ile devam edilse ve tüm siyasi partiler kapatılarak partisiz ve ideoloji faaliyet olmadan devam edilmiş olsaydı devrimi devam ettiren ve sahip çıkan insan yetişir ırk ve mezhep temelinde ikiye bölünmüş bir toplum yapısı ortaya çıkmaz hiçbir açıda yaşanmazdı.
Siz demokrat parti zihniyeti nato denen belayı ülkenin başına bela ederseniz ondan sonra ordu içinde Atatürk ve Türk subayı değil nato lehine darbeden darbeye giden sürece teslim olursunuz.
İkinci adam yokluğu Atatürk gibi bir dahinin yerinin doldurulamamıs olması on yılda bir askeri darbe dönemlerini başlattı.
Bir tarafta dinci faaliyetler adına Türk İslam sentezi ihaneti diğer tarafta sol adı altında komünizm faaliyetini desteklemek sonra onları birbirlerine düşman edip çatıştıran tam bir fitne işi.
14 Mayıs 1948-14 Mayıs 1950 Filistin topraklarında o terör örgütünü devlet olarak tanıma gafleti bütün bu rezillikleri başlattı.
Bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk sonrası siyasi tarih bu şekilde doğru öğretilmeli.
Filistin'de kurulan terör örgütünün büyümesi korunması adına bir geçmiş demek daha doğru olur.
24 Ocak kararları ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından başlayan süreç ise yine devleti tarikat ve cemaatlere teslim etme ülkenin bütün ekonomik kaynaklarını her mahallede bir milyoner olarak beslenen sermaye aracılığıyla parayla siyaseti tehdit ederek hizaya getirip yine şer belanın ülkemize özelleştirme adı altında getirilerek satılması fabrikaların kapatılması üzerinde bir plan ve proje ile bugünlere gelindi.
Son yirmi yılda ise Anadolu ve Türk ulusu din, Atatürk, siyaset, medya, tüketim, bol karşılıksız para ile aldatılanlar en vahşi soygun veya talan yaşandı.
Saray ve seçimle işbaşına getirilen padişahlık benzeri bir ucube rejim bugün ekonomi yüzünden tüm tehditleri buradan aldı ve dış siyasette yine bu fitnenin din üzerinden yürüttüğü vaad edilmiş topraklar hesabına hizmet adı altında Suriye'de bir hafta içinde siz Osmanlı olacaksınız gazı ile tuzağa düşürüldü bir hafta içinde Emevi camisinde namaz kılacaklardı olmadı. Bölge ırak sonrası adeta terör yuvası kangren bir yer oldu.
Milyonlarca insan yurdundan yuvasından olarak mayın önceden temizlenip hazırlandığı için plan tıkır tıkır işliyordu.
Anadolu üzerinde ki üçüncü emperyalist proje demografik yapı değişikliği dayatması ile karşı karşıya kalıyorduk.
Ülkemizi yöneten bop eşbaşkanı aynı zamanda yahudi cesaret madalyası ödülü vardı.
Anayasa değişikliği yapılsa bu projenin istediği ikinci çakma terör Filistin toprakları üzerinde kurulan terör gibi devlet olacak ülkemize son katılan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ilmi sırrı gereği Hatay ilk kaybedilen il olarak denize kıyısı olan devlet şeklinde birinci dünya harbi ile elde edemedikleri Anadolu'nun parçalanması planı işliyordu.
2015 tarihinde mobbing bank yazılmamış mahşer tufanı ve canlı ölüler ibreti yaşanmamış olsaydı şimdiye kadar Anayasa değişikliği dahil bu şer hedefine ulaşmış olabilirdi.
Ukrayna'da bir komedyen ile Rusya'ya karşı kaybettiler.
Filistin topraklarında Gazze soykırımı ile kaybettiler.
Mahşer tufanı canlı ölüler ibretinin birer parçası gelişmelerdi çünkü yaşattığı zulmü yaşayarak bitecek bir belaydı.
Kendi kendilerini bitiriyorlar.
Sıra Anadolu da yaşam pahalılığı ile soygun yapan tefecilik düzeni olan yine bu şer düzene hizmet eden her mahallede bir milyoner olarak beslenen zihniyetin devrim ve kamulaştırma ile gücünün azaltılması ve bankaların tefecilik yapma ruhsatı iptal edildiğinde kapitalizmin Anadolu'dan yıkılmaya başlaması var.
Cumhurbaşkanı zaten faizi sevmiyor.
Bu durum kendisine fırsat verdi.
Hem yarım kalan devrimlerin tamamlanmasının önü açılacak, hem üretim ve hizmet araçları yeniden Türk ulusuna geçecek hemde ekonomi ve toplum yavaş yavaş patron kendisi olacağı için rahatlamış bir emperyalist proje daha çöpe atılmış olacak.
Sonrasında Suriye ve Irak devleti ile iyi komşuluk ilişkileri ile burada bulunan tüm terör unsurları temizlenerek Amerika kendi evine dönecek Filistin topraklarına geri sahip olacak ve orada kurulan terör örgütü devlet özelliğini yitirecek ve tarih olacak.
İncirlik ve Kürecik üsleri kapatılacak ve savunmasız, istihbaratsız kalacak.
Ortadoğu da topraklarında Amerika'yı istemeyen devletler uyanacak birleşecek ve bu şerri defedecekler.
Din üzerinden kurulan sahte plan bu şekilde tanrının mahşer tufanı ve canlı ölüler ibreti ile ibretlik bir insanlık geçmişi olarak geçmişte kalacak.
Bunun sonunu da son beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'e yani onun fikrine karşı açılan savaşı yine onun fikri ile tarihin bir birikimi ile ve ilmi sırrı ile karşılarına çıkarak yaşattığı ibret ile yenmiş olacak.
Kapitalizm kamulaştırma sonrası ilk Anadolu da yıkılacak sonra bütün dünya Türk devrimini örnek alarak insanlık emperyalizmi yeryüzünden silecek.
Dünya düzeni hayali susuz şer denizinde hayal olarak suya düştü.
Kendini tanrı yerine koyan azgınlık gerçek Tanrının gazabına uğrayarak ibret ile etkisiz hale getirildiler.
Tarihin akış sürecini her zaman Türkler değiştirir gerçeği bir daha değişmemiş olacak.
Tüm gelişmeler bundan sonra onların aleyhine çok acı çeken Türk ulusu lehine olacak.
Ne mutlu Türküm diyene.
Ne mutlu gerçek asil kan Atatürk olana.
Ne mutlu insan kalabilene.
Mobbing Bank Türk Fırtınası kitabımın ilk sözü şu sır ile başlar.
Zulüm ilk çıktığı adrese geri döner ve başlatanı bitirir.
14 Mayıs 1950 - 14 Mayıs 2024
Bu ihanetin başlangıç ve sonuç tarihleridir.
Mayıs ayında yazdıklarım bunun ispatıdır.
Mahşer tufanı ve canlı ölüler ibretinin bir diğer maddi delili budur.
Sabancı holding 19 Mayıs 2024 tarihinde geleceğimizi kimseye vermiyoruz diye bu sebeple dile gelmek zorunda kalmıştır. Geçmiş olsun o iş bitmiştir.
Fenerbahçe ile algı değiştirmeyi başarmayanda bu şekilde yenilerek bu ibrrtin maddi delili oldu.
Hepsi yaşandığı ve yaşatıldığı gibi ne bir eksik ne bir fazla.
Tüm insanlığın önünde.
İbret ve sır budur işte.
Ne mutlu kazanan insanlığa.
Olmayan demokrasiye çare bulunur. Demokrasi olmayan bir yerde demokrasi de çare tükenmez sözü bir sömürge sözüdür. Yetmiş beş yıllık çok partili sözde demokrasi tecrübesi bu gözlemi ortaya koydu.
Demokrasi bir tramvay olup günü geldiğinde inilir şeklinde amaca uygun veya gizli niyete uygun kullanışlı bir araçtır demek isteyen kimdi? Hiç kimse niyetini ve sözünü unutmaz!
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#27 Mayıs darbesi
0 notes
Text
Bu kadın hakları, kadınların özgürlüğü, kıyafet konuları vs gibi şeyler tek 1923 te olan bir durum değildi. Böyle bir şey vardı hemde 1400 yıl önce o hiç sevemediğiniz arap topraklarında oldu. Kadına istediği kişi ile evlenme hakkı tanıdı güzelliğini koruma zarar görmemesi için haklar bile tanındı. Mirastan pay alma hakkı tanındı. Yani bunlar olan şeylerdi zaten vardı. Türkiye cumhuriyetide gökten zembille inmedi vardı osmanlının devamı sadece rejim değişikliği. Doğrusuyla yanlışıyla vardı. Bu kadar ilahlaştırıp kutsalaştırmasak mı artık bazı şeyleri? En büyük hakareti bizi yaratana yapıyoruz! İnsan düzelmedikçe ne devlet ne toplum ne eğitim o bu şu biz siz onlar düzelmeeeez. Fikir özgülüğü diyolar daha öfke hallerinde karşısındakine saygı duymuyolar. Kafdın hakkı diyolar kuran okudu diye kadını suriyede dövdüklerinde ses etmiyolar. Irkçılık diyolar araplara kötü muamele yapıyolar. Bir düşünün ya bizim millet o durumlarda olsa ki bence batıdaki devletler, biz nası arapları o zihniyetle görüyorsak onlarda bize “araplar” gibi bakıyorlar. Bu kadar hatasını kabullenemeyen millet olmamalıyız. Suç devlette değil insanda. Hukukuda devletide anayasayıda ülkeyide insan kurar insan yaratır. Kötüyüde insan çağırır. İrade,akıl,fikir,mantık. Bunlar boş yere ilim haline gelmedi. Elinde imkan var aç telefonu oku kitaplar var aç oku illa okulda öğretmiyorlar diye eğitim kötü bu ne be demelimiyiz ki. Artık o işide aşmalıyız bence. Keşke eskiye dönsek. Eski yunan filozoflarının dönemine. Kafa rahat boş sadece düşünüyorsun hayat var oluş evren. Teknoloji yok skolastik düşünce çıkmamış kargaşa yok vs. Ama bu halde bile tek çözüm Yaratanına sığınmak dua etmek ruhunu iyileştirmek namaz zikir bunlar iyi şeyler bu bir gerçek. Köle olmam ben kulluk etmem diye durun. Ben böyle iyiyim. Öldükten sonrasını düşünmezsen işte böyle bu ülkede kafayı yersin şeytanın öfkesiyle kiniyle nefretiyle oyuncak olursun. Neyse…
1 note
·
View note
Text
Senatör Sommaruga: 14 Mayıs’ta Erdoğan siyaset sahnesinden çıkarılmalı
CENEVRE- İsviçre Devlet Konseyi Üyesi Senatör Carlo Sommaruga, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta siyaset sahnesinden çıkarılıp tarihe gönderilmesi gerektiğini ifade ederek, Yeşil Sol Parti’yi destekleme çağrısında bulundu. SERKAN DEMİREL / CENEVRE 14 Mayıs seçimlerine saatler kala uluslararası alandan Yeşil Sol Parti’ye destek çağrıları gelmeye devam ediyor. Serkan Demirel’in sorularını yanıtlayan İsviçre Devlet Konseyi Üyesi Senatör Carlo Sommaruga, Erdoğan’ın siyaset sahnesinden çıkarılıp tarihe karışması için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, milletvekilliği seçimlerinde ise Yeşil Sol Parti’yi destekleme çağrısında bulundu. 14 Mayıs seçimlerinin uluslararası ilişkiler açısından da büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden Sommaruga, “Irak’ta uluslararası hukuku ihlal eden, Suriye’de Kürtlere karşı etnik temizlik yaparak ve savaş suçu işleyerek varlığını sürdüren ve Ermenistan topraklarını işgal eden Azerbaycan’a destek veren, demokrasinin temel değerlerini yok sayan bir Türkiye ile karşıya karşıyayız. Dolayısıyla, Türkiye’nin uluslararası hukuka, BM Şartı’na ve insan haklarına saygı ilkelerine ve her şeyden önce ister içte ister uluslararası alanda olsun diyalog dinamiğine geri dönmesi elzemdir” dedi. ‘ERDOĞAN İKTİDARI DÖNEMİNDE DEMOKRASİNİN TEMEL DEĞERLERİ ZEDELENDİ’ Hem Türkiye’deki muhalefet hem de Avrupalı birçok siyasetçi 14 Mayıs’ta Türkiye’de gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin tarihsel bir öneme sahip olduğunu ifade ediyor. Siz bu seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü ve insan haklarına saygı değerlerinin; anayasamızın, iktidarın kullanılmasının ve kurumların işleyişinin merkezinde yer aldığı ülkede yaşıyorum. Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasından bu yana, hatta Başbakan olduğu dönemde bile, bu değerlerin tümü Türk hükümeti tarafından zedelendi. İsviçreli bir parlamenter olarak ve bunun ötesinde çok uzun süreden beridir bütün Kurdistan halkıyla dayanışma içerisindeyim. Ama özellikle Türkiye’de olup bitenleri yakından takip ediyorum. Türkiye’deki Kürt halkının durumunun, son yıllarda özellikle liderlerinin, sosyal hareketlerinin ve Kürtleri temsil eden siyasi partilerin temsilcilerinin tutuklanmasıyla büyük ölçüde kötüleştiğini görmekteyiz. ‘14 MAYIS SEÇİMLERİ KÖKLÜ BİR YÖN DEĞİŞİKLİĞİ AÇISINDAN ÖNEMLİDİR’ Dolaysıyla benim bakış açıma göre, bu seçimler bir yön değişikliği ve Türkiye’nin kurumsal bir işleyişe sahip bir siyasi yönetime, yani demokrasinin temel değerlerine, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı bir iradeye sahip bir yargı, yürütme ve parlamentoya geri dönmesi sağlamak için bu seçimler önemli bir faktördür. Yine bu seçimler, Kürt halkı ve temsilcileriyle, her bir vatandaşın siyasi sürece entegrasyonu ve kendi değerlerine, kimliğine, diline ve kültürüne saygı gösterilmesini esas alan bir siyasi diyalog başlatma imkânı sunmaktadır. ‘ERDOĞAN REJİMİ DEMOKRASİ KILIFININ ARKASINA SAKLANMIŞ YARI BİR DİKTATÖRLÜKTÜR’ Sizin de dediğiniz gibi 20 yıldan fazladır Türkiye’yi Erdoğan yönetiyor. Bu anlamda, Erdoğan rejimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Erdoğan rejimi sözde demokrasi kılıfının arkasına saklanan otokratik bir rejimdir. Son seçimlerde rejim bu örtüyü kendisine demokratik meşrutiyet kazandırmak için kullandı. Başka ülkelerde buna “democrature” denebilir, yani biçimsel bir demokrasi şeklini alan bir diktatörlük. Bu durum çok sorunludur çünkü tüm yetkileri cumhurbaşkanının elinde toplamaktadır. Bugün ordu, parlamento ve yargı tamamen tek bir kişiye, cumhurbaşkanına bağlı. Dolayısıyla bu sistem, demokrasi olmayan Putin, Kazakistan ya da Çin sistemlerinden çok da farklı değil. ‘ÜLKEDEKİ BÜTÜN AZINLIKLARIN AKIBETİ KONUSUNDA SON DERECE ENDİŞELİYİM’ Türkiye tarihsel olarak demokratik değerler dünyasının bir parçası olmuştur. Avrupa Konseyi üyesidir ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Şartı'na tabidir. Aynı zamanda NATO üyesidir. Bu nedenle Erdoğan’ın demokrasiye verdiği zararlardan büyük endişe duyuyorum. Her şeyden önce ülkedeki azınlıkların, dini, kültürel ya da sosyal azınlıkların akıbeti konusunda son derece endişeliyim, çünkü marjinalize edilmiş durumdalar. ‘14 MAYIS SEÇİMLERİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER AÇISINDAN DA BÜYÜK BİR ÖNEME SAHİP’ Bu seçimlerin uluslararası boyutta da bir öneminin var olduğunu demek istiyorsunuz? Bu seçimler Türk ve Kürt siyasi hayatının merkezi unsuru olmalıdır. Türk vatandaşlarının kendi kaderlerini belirlemelerinin onların elinde olduğuna inanıyorum, ancak bu seçimin doğru olabilmesi için seçimlere hile karıştırılmaması gerekir. Herhangi bir manipülasyon girişimini önlemek için ve Erdoğan iktidarının bu yöndeki her türlü girişimini teşhir için gözlemciler hazır bulunmalıdır. Bunun Türkiye’nin demokratik geleceği ve tüm vatandaşların kapsayacağı geleceği için son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak elbette bu seçimler uluslararası ilişkiler açısından da önemlidir. Türkiye’nin eski başbakanı “sınırlarda sıfır sorun” olması gerektiğini beyan ettiği hatırlanmalıdır. Ancak AKP ve Erdoğan iktidarı döneminde uluslararası sorunlar katlanarak arttı. Her şeyden önce Avrupa Birliği ile gerilim yaşandı. Avrupa’ya baskı yapmak için mülteci meselesi üzerinden sürekli şantaj yapıldı. Sorunları diyalogla çözmek varken, yöntem bu olmamalıydı. ‘TÜRKİYE IRAK’TAKİ VARLIĞIYLA ULUSLARARASI HUKUKU İHLAL EDİYOR’ Buna ek olarak, Türkiye’nin Irak’taki yasadışı varlığı meselesi de var. Kısa bir süre önce Iraklı yetkililer Türkiye’den Irak topraklarındaki askerlerini çekmesini istedi, ancak Türkiye bunu yapmayı reddediyor, ki bu da uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor. ‘TÜRKİYE KÜRTLERE KARŞI ETNİK TEMİZLİK YAPARAK SURİYE’DE VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR’ Türkiye aynı zamanda Suriye’de de uluslararası hukuku ihlal ederek, savaş suçları işleyerek ve özellikle de Suriye’de yaşayan Kürtlere karşı etnik temizlik yaparak varlığını sürdürmektedir. Bu, bir taraftan NATO’da yer alırken, diğer taraftan yüksek gerilimli ortamda Rusya ile flört eden, hatta Rus silahları satın almaya çalışan Türkiye açısından anlaşılmaz bir tutumdur. Son olarak Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ederek Ermeni topraklarını işgal eden Azerbaycan’a askeri destek vermeye devam ettiğini belirtmek isterim. Dolayısıyla, Türkiye’nin uluslararası hukuka, BM Şartı’na ve insan haklarına saygı ilkelerine ve her şeyden önce ister iç ister uluslararası alanda olsun diyalog dinamiğine geri dönmesi elzemdir. ‘TARİH ERDOĞAN’IN BÜTÜN SAVAŞLARI KENDİ İKTİDARI İÇİN KULLANDIĞINI GÖSTERDİ’ Erdoğan’ın Ukrayna savaşını kullanarak Kürtlere karşı saldırılarını artırdığına tanıklık ettik. Bu noktada ne demek istersiniz? Her halükârda, tarihin Erdoğan’ın savaşı genel olarak ulusal bütünlük yaratmak için bir araç olarak kullandığını gösterdiğini söyleyebiliriz. Sözde ‘Kürt teröristlere’ karşı olduğu iddia edilen bu savaş, aynı zamanda Türkiye topraklarında meydana gelen ve sorumluğu Kürt dünyasından aktörlere atfedilen saldırılarla doluydu. Bu suçlardan nihai olarak kimin kazançlı çıktığını kendimize sorabilirsek, kesinlikle Kürt toplumu ve Kürt hareketi değil, daha ziyade mevcut iktidardaki güçler kazançlı çıktı. Elbette bugün tansiyon Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına odaklanmış durumda ve Türkiye’nin de buğdayla ilgili müzakerelere kenarından köşesinden katıldığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla Türkiye uluslararası sahnede bir şekilde oynadığı olumlu bu rolden faydalanarak, Suriye’deki Kürtlere ve aynı zamanda Irak’taki Kürtlere karşı daha fazla baskı uyguluyor ve saldırıyor. ‘BÜTÜNLEŞMEYİ MÜMKÜN KILAN YEŞİL SOL PARTİ’Yİ DESTEKLEYİN’ Seçimlere geri dönersek, kapatılma davasıyla karşı karşıya olan HDP, bu seçimlere Yeşil Sol Parti adı altında girecek. Bu partinin bu seçimlerde kilit bir rol oynayacağı söyleniyor. Bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu seçimlerde dikkate alınması gereken iki önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu olduğunda, bugün Türkiye’de ilk turda mevcut cumhurbaşkanı olmayan adayın lehine bir çoğunluk sağlamak için her şeyi yapmak çok önemlidir. Bu büyük bir meydan okuma ve Türkiye’deki tüm ilerici Türk ve Kürt dostlarımı seferber olmaya ve cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir alternatif için gidip oy vermeye davet ediyorum. Mevcut cumhurbaşkanı yerine geçme şansı en yüksek olan adaya oy vermek ve oyları birinci ya da ikinci turda seçilme şansı olmayan adaylara dağıtmamak önemlidir. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmak önemlidir. Parlamento seçimlerine gelince, herkesin; Kürtlerin, ilerici Türklerin, sosyal ve siyasi güçlerin kitlesel olarak bu seçimlere katılması önemlidir. Katılım gereklidir, çünkü her ne kadar güç cumhurbaşkanlığı elinde merkezileşmiş olsa da ülkenin ve parlamentodaki farklı siyasi güçlerin temsiliyetini yeniden tesis etmek önemlidir. Bu nedenle herkesi ister şehirlerde ister kırsal kesimde ya da ülkenin farklı bölgelerinde olsun, Türkiye’deki tüm ilerici kesimleri bütünleştirmeyi mümkün kılan HDP’yi (Yeşil Sol Parti’yi) desteklemeye davet ediyorum. ‘ERDOĞAN’IN MANİPÜLASYONLARINA KARŞI SIKI BİR KONTROL GEREKLİDİR’ Bu seçimlerin demokratik ve özgür bir ortamda gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz? Kâğıt üzerinde evet. Bunun gerçeklikte olması gerekir. Bunun gerçekleşmesi için gözlemcilerin seçim bölgelerine gitmesine izin verilmesi ve onların oradaki varlığıyla manipülasyonun önlenmesi şarttır. Bu seçimlerin daha iyi koşullar altında gerçekleşmesini umuyorum. Belediye seçimlerinde gördük ki, farklı siyasi perspektiflere sahip olsalar bile AKP dışındaki partilerin temsilcileri bir araya gelerek Ankara’da veya İstanbul’da seçimleri kazandı. Dolayısıyla bu seçimlerin de doğru temelde gerçekleştirilebileceğini umabiliriz. Ancak mevcut cumhurbaşkanlığı makamının ve AKP’nin çok sık bir şekilde sonuçları manipüle etmesi göz önüne alındığında, bu seçimlerde sıkı bir kontrol gereklidir. ‘14 MAYIS’TA ERDOĞAN SİYASET SAHNESİNDEN ÇIKARILMALI’ Son olarak seçimlere yönelik bir mesajınız veya çağrınız var mı? Herkesi bana değişim için önemli görünen cumhurbaşkanı adayını desteklemeye ve Erdoğan'ın gündem olmaktan çıkıp tarihe karışmasını sağlamaya davet ediyorum. Bence oyları dağıtmak yerine değişim için her türlü şansa sahip olan adayın arkasında birleşmeliyiz. Parlamento seçimlerine gelince, bugün bence Kürt toplumunun yanı sıra ilerici nüfusun da ortak bir dinamik içinde kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyan parti olan HDP’ye (Yeşil Sol Parti) oy vermenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Umarım bu seçimler ve HDP’nin parlamentoda dahil olmak üzere güçlenmesiyle, Selahattin Demirtaş da dahil olmak üzere HDP üyesi olan ve siyasi olarak mahkûm edilen herkesin serbest bırakılmasını sağlayabiliriz. Read the full article
0 notes
Text
Çin ve Türkiye Suriye’de karşı karşıya gelir mi? - Ceren Ergenç
Pekin’in “bekle-gör” yaklaşımı, Çin’in iç işlerine karışmama politikası ile Ortadoğu jeopolitiğinde artan rolü arasındaki gerilimi gözler önüne seriyor. Suriye’deki rejim değişikliği, Çin’in esas olarak ekonomik güce dayanan bölgedeki etkisinin sınırlarını vurguluyor. Aynı zamanda Pekin’in, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi gruplar aracılığıyla Küresel Güney’e liderlik etme hedeflerini,…
0 notes