#rastlamak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Okan Buruk'tan sakatlık açıklaması! ''Nelsson ile ilgili maçtan sonraki doktorumuzla konuştuk''Galatasaray
Trendyol Süper Lig’in 25. haftasında Galatasaray, sahasında Başakşehir’i 2-0 mağlup etti. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, şunları söyledi: “Bugünkü maçın başlangıcı, Galatasaray takımımız ve taraftarlarımız için çok uygun bir başlangıç oldu. İlk yarının sonuna kadar coşkuyla oynadık. Önde uyguladığımız baskı, topa sahip olma, rakip…
View On WordPress
#başakşehi#buruk#Erden#galatasaray#hedef#kutlamalar#maçın#Okan Buruk#rastlamak#son dakika golü#Süper alaşım#süper orada
0 notes
Text
Karımla Karavan Anılarımız! (2) (Gökhan 48 Y., İzmir)
Ne diyeceğimi ya da nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Karım toparlandı ve yanımdaki yardımcı şoför koltuğuna oturdu. Karımın içinde halen Akın'ın dölleri vardı ve o hiçbir şey olmamış gibi yanıma geldi, sigarasını yaktı ve konuşmamaya devam etti. İçim içimi yiyordu; hem dimdik olmuştum ve karımı sikmek istiyordum, ama bir yandan da onu o halde izlemek, ortamın ambiyansını bozmak içimden gelmiyordu. Yemek yemek için duracağımız 1.5 saatlik mesafe boyunca hiç konuşmadım; durduğumuz restoranda da denizin yanındaki masamıza geçip, siparişlerimizi verince artık konuşma zamanı gelmişti.
Önce etrafa baktım biraz, konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. Karım da zaten hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve o olaydan önceki küslüğümüzü devam ettiriyordu. "Sanırım konuşmamız gerek!" diye bir girizgah yaptım. Karım, "Öyle diyorsan!" diye kestirip attı, ama hangi konuda konuşmaya gireceğimden çok da net emin olmasa gerek, bir konuya yönelik bir şey söylemedi. "Neydi o yaptığın?" diye sordum. Ben de daha lafları yuvarlıyordum. Karım, "Neyden bahsediyorsun?" dedi. Bir süre daha lafı çevirdikten sonra, "Karavanda yaptığından bahsediyorum tabii ki!" dedim. Biraz sinirli ve kızmış gözükmeye çalışıyordum, ilk dakikadan bu olaydan keyif aldığımı öğrenmesin diye.
Karım, "Ne yapmışım ki?" deyip gevrek gevrek gülünce, "O çocukla neden o kadar ileriye gittin?" dedim. Karım gayet rahat bir ifadeyle, "Ben hep sana bakıyordum ve senin de bana baktığını biliyordum; rahatsız olduğunu anladığım anda bırakacaktım, ama sen görmene rağmen beni asla durdurmadın. Ben de sonuna kadar gittim!" dedi. Bu kadar rahat ve pişkin olması bir parça canımı sıkmıştı, ama bir yandan da hhalen hoşuma gidiyordu. Ben de, "Ben de senin beni kızdırmaya çalıştığını anladım, ama makul bir anda bırakacağını düşünerek müdahale etmedim. İşleri bu noktaya getirip 19 yaşında çocuğa vermen mi gerekiyordu?" dedim. Karım, "Özür dilerim, bir daha olmaz!" diyerek kestirip attı. O an, belki de kendimde bile garipsediğim, bir his oldu. Neredeyse (Bir daha olmaz!) dediği için, (Öyle demek istemedim!) diyecektim. O haz, garip bir biçimde hoşuma gitmişti.
Daha sonra da yemeklerimiz geldiği için konuyu açamadım. O günün akşamında, karavanı kenara park ettiğimde karımla harika bir sevişme yaşamıştık. O ana kadar aramızda uzun süredir olmayan bir haz ve istek vardı üzerimizde. Sevişmem bitip, Akın�ın yaptığı gibi, karımın içine boşaldıktan sonra, karım, "Sen bundan hoşlanmışsın!" dedi. İnkar veya kabul etmedim. Sadece susup oturdum. Karım, yıkanmak için, karavanın banyosuna doğru ilerleyince, "Bir daha yapacak mısın?" dedim. Banyonun kapısından bana bakarak, "İster miydin?" dedi. Ben sessiz kalınca, "Bakarız!" diyerek duşa girdi.
Sonraki 3 gün boyunca bu konu aramızda hiç açılmadı ve otostopçuya da denk gelmedik. Artık Muğla'dan çıkmış, daha da aşağılara doğru gidiyorduk. Rotamız güzeldi ve sanki birkaç gün önce yaşanan olay ikimizin de sinirin, stresini almış, bizi bambaşka iki insan yapmıştı. Şimdi odağımız daha farklıydı. Artık neredeyse durduğumuz her yerde, yol kenarında gördüğümüz her insana bu tarz fantaziyi yaşayıp yaşamayacağımız kişi mi diye bakıyorduk.
Saat 16:30 civarı, yine yolda ilerlerken bir otostopçu gördük. Bu çocuğu benim gözüm pek tutmamıştı, çünkü daha ufak duruyordu. Karım ise, "Alsana şunu!" dedi sadece. Biraz yavaşlatsam da arabayı, "Daha ufak duruyor o!" dedim. Ama karım, "Boş versene, ne olacak?" dedi. Daha fazla diretmeden arabayı durdurdum ve çocuğu karavana aldım. İsmi Orkun'du ve 17 yaşındaydı. Lise öğrencisiymiş ve o da klasik bir biçimde otostopla tatile çıkmış. Zaten bu yazlık bölgelerin yollarında genellikle bu tarz tatilcilere çok fazla rastlamak mümkündü.
Karımın üzerinde o gün daha da dar ve dekoltesi belli bir bluzla mini etek vardı. Karım onunla sohbet etmeye başlamıştı. Ben daha çok ipleri onun eline bırakıyor ve anın tadını çıkartıyordum. Daha rahat bir imaj vermeye çalıştığım için; karımdan olur olmaz şeyler istiyor ve teşekkür etmek için orasına burasına dokunarak dudaklarından öpüyordum. Orkun da bizi ilgiyle hissediyordu ve davranışlarından rahatlamaya başladığı da anlaşılıyordu. Atağa geçeceği ve hamle yapacağı doğru anı karımın bileceğinden emindim ve bu yüzden de onu uyaracak bir şey yapmıyordum.
Karım yine arkaya geçti ve mutfak tezgahının önünde sözde bir şeyler hazırlıyormuş gibi yaparak bacaklarını sergilemeye başladı. Ara sıra çekmecelerden bir şey almak için eğilirken minicik olan eteği yüzünden kalçalarının alt kısımları hafif hafif gözüküyordu. Çocuğun inanılmaz derecede bunu beğendiğini ve istekli olduğunu görebiliyordum; ancak beklediğimden daha cesur çıkmıştı. Çantasını kucağına almıştı ve eli, çantanın altında yavaş yavaş hareket ediyordu. Karıma bakarak 31 çekmeye başlamıştı. Hiçbir şey demeden ve fark etmeden karavanı sürmeye devam ediyordum. Karım da sanırım 31 çektiğini fark ettikten sonra bana bir şey söylemek için iyice eğilince resmen kalçalarının yarısını göstermiş oldu. O pozisyonda da neredeyse yarım dakika kadar kaldı.
Orkun'un gözleri karımın kalçalarındaydı. Bir yandan numaradan karımla konuşuyor gibi yaparken, diğer yandan da dikiz aynasından Orkun'u kesiyordum. Gözlerini dahi ayırmadan karımın kalçalarına bakıyor ve bir yandan da sikini okşuyordu. Karıma, "Ne yapacaksan yap, bu salak yoksa çantasına boşalacak!" dedim. Güldü ve, "Merak etme, ben halledeceğim!" diyerek toparlandı yavaştan. Ben, "Orkun, eğer bir problem olmazsa şurada bir 20 dakika kadar mola vereceğim." diye seslendim. Orkun da anın şoku ve zevkiyle, "Tabii efendim, sorun yok." dedi.
Arabayı durduğumda yerimden kalktım ve karavanın iç kısmına geçtim. Karımla göz göze geldik ve artık yılların getirmiş olduğu birbirini tanıma yeteneği ile birlikte hiç konuşmadan sadece bakışlarımızla birbirimizle anlaşıyorduk. Karım bir anda, "Burada mı duracaksın? Hani o söylediğim yerde duracaktık?" dedi. Ben de ters davranarak, "Ben burada durmak istedim. Senin o söylediğin yere girmeyeceğim. Orası yolumuzun 20 kilometre ötesinde, boşuna zaman harcayacağız!" diye cevap verdim. Biz orada suni ve tamamen uydurmaca bir kavgaya tutuştuk. Yaklaşık 5 dakikalık bir kavgadan sonra seslerimiz iyice yükselince, karıma, "Sen hep böyle yapıyorsun! Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun!" diyerek kapıyı vurup dışarı çıktım. Planımız tıkır tıkır işliyordu. Amacım; Orkun ve karımı yalnız bırakmaktı. Şimdi, karımın benim için aralık bıraktığı, perde aralığına geçmiştim ve karavanın içini seyrediyordum.
Karım numaradan ağlayarak Orkun'un yanına oturdu. Konuşmaları yarım yamalak da olsa duyuyordum. "Hep böyle davranıyor bana, benim isteklerime hiç önem vermiyor!" dedi. Orkun da onu teselli etmek bahanesiyle karımın omuzlarını okşamaya başlamıştı. "Sadece gezide değil; yemekte, özel günlerimizde... hatta... özel anlarımızda bile benim isteklerime önem vermiyor. Bana yetmiyor!" dedi. Orkun'un şaşkınca baktığını görebiliyordum. O an muhtemelen kapıyı açıp içeriye girsem bile beni fark etmeyecek kadar şaşırmış ve odaklanmıştı.
Birkaç dakikalık konuşmadan sonra karım aniden Orkun'un dudaklarına yapıştı ve elini, çantayı kaldırıp, Orkun'un açıktaki sikine attı. Çok büyük bir siki yoktu, ama epey kalındı. Karım benim gibi 48 yaşında bir adamdan sonra iki seferdir genç erkeklerle birlikte oluyor ve onların enerjisiyle sikiliyordu. Orkun'un siki, karımın elinde dimdik ve kıpkırmızı olmuştu. Karım, Orkun'un çok fazla dayanamayacağını anladığı için de ön sevişmeyi biraz hızlı geçmek niyetindeydi. Ufak birkaç öpüşmeden sonra, üstündekileri bile çıkartmadan, sadece içindeki külotu dizlerine kadar indirdi ve eteğini hafifçe beline doğru toplayarak Orkun'un kucağına oturdu.
Karım bilerek sırtını Orkun'a vermişti ki, hem benim için aralık bıraktığı yerden bana bakacaktı, hem de Orkun'un beni görmesini engelleyecekti. Karımın ıslanmış amcığına Orkun'un yarrağı girerken, ben de 31 çekmeye başlamıştım. Kendimi garip hissediyordum; hem bir ezik gibi hissediyordum, ama aynı zamanda da çok keyif alıyordum. Benim neredeyse üçte birim yaşındaki ergen şu an gözlerimin önünde karımı sikiyordu ve bu yaz bittiğinde de lisedeki arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatacaktı bu tecrübesini...
Karım, Orkun'un kucağında hızla zıplıyordu ve çocuğun da eli sanki yapıştırıcıyla yapışmış gibi karımın göğsünün üstündeydi. Sıkmıyor, okşamıyordu, ama muhtemelen bir refleksle oraya atmıştı ve tutuyordu. Orkun, karımın azgınlığını ve ateşine 3-4 dakikadan fazla dayanamadı ve karımın içine patladı. Orkun'un boşaldığını gördükten sonra ben de geri çekildim ve 10 dakika kadar etrafta turladıktan sonra karavana geri geldim.
Karım toparlanmıştı. Orkun da bir köşede sessizce oturuyor ve göz teması kurmamaya çalışıyordu. Karım, yakınlaşma numaraları yaparak aramızdaki (sözde) kavgayı ve soğukluğu kırmaya çalışıyordu. Ben de belli olmasın diye önce birkaç dakika soğuk durup, ardından da onu affettiğimi söyleyerek aramızdaki buzları erittim. Orkun'u ineceği yere kadar götürüp bıraktığımda, "Her şey için teşekkürler!" dedi. Karımla birkaç saniye göz göze geldiler. Karım, ben fark etmemişim gibi yaparak Orkun'a bir göz kırptı ve Orkun'un da duyacağı şekilde "Hadi kocacığım, gidelim!" dedi. Biz de yola koyulduk!
[Gökhan]
123 notes
·
View notes
Text
Hayatta en büyük şans,
Yüreği güzel bir adama rastlamak.
En güzel hediye de, yüreği güzel bir adamın sevdiği kadını olmak!
58 notes
·
View notes
Text
“Ne acı bu denli geç rastlamak sana
Ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda.”
#kitap alintilari#yalnızlık#leylailemecnun#ben de özledim#bendeözledim#edebiyat#kitaplar#sözler#keşfet#postlarım#andrey#şiir sokakta#şiirler
22 notes
·
View notes
Text
iki gündür kendi kendime konuşuyorum bu kadar sapığın, caninin olduğunu bilmek, bunlara haberlerde rastlamak, olaylara şahit olmak genç kızlara temkinli olmayı, arkadaş sevgili edinirken dikkatli olmayı öğretmiyor mu? neden böyle ruh hastası tiplere kayıyorlar ya da neden on dokuz yaşında sevgili bulma yoluna gidiyorlar. bir suçlu arama peşinde değilim, sadece çok üzülüyorum ve özellikle genç kızların bu konuda dimağlarının, algılarının açık olmasını istiyorum. herkese güvensiz bakamayız elbette ama ön yargılı olmakta fayda var korunmak açısından. benim de kız evlatlarım var evlenme çağının içindeler. onlarla konuşuyorum kendileri de anlatır dile getirirler. sosyal medya hesaplarından güzel cümleler yazarak mesaj atan, konuşmak isteyen, iltifatlar eden iş güç sahibi de olan insanlar olduğunu ve hiçbirine cevap dahi vermediklerini söylüyorlar. yapılması gereken de bu değil mi? gerçi çoğu genç arkadaş edinirken gayeleri ciddi bir son da değil, gönüllerini eğlendirmek, nefsani haz ve mutluluk. ailede ilgi sevgi görmeyenlerin ufak bir sevgi, sahiplenme gösterisine hemen nasıl aktıklarını görüyoruz. ne söylesek ne kadar konuşsak boş sadece içimizi döküyoruz. ciğeri yanan yandığıyla kalıyor. bir suçlu aramak gerekirse burda en büyük etken ebeveynler. bebeklikten genç insan olana kadar elimiz onların üstünde olmalı, çok fazla baskıcı ve yasaklayıcı olmadan arkadaş gruplarını çevrelerini tanıyarak, takip ederek kendimizden itmeden çok gevşek de bırakmadan. şu dünyada en zor şey ne deseler bir çocuğu manen büyütmek, insan etmek derdim. gerçekten çok zor ve ben şükrediyorum ki sorunsuz üç tane kız evladı yetiştirebildim. hiçbirimiz eksiksiz değiliz onlar da, ben de biz de. ebeveynler açısından şükredilesi en büyük konfor güvenebileceğiniz, arkanızdan iş çevirmeyecek, nereye giderse nerede yaşarsa yaşasın hata yapmayacak evlattır. bu ömürlük bir şükre bedeldir. Allah tüm çocuklarımızı hataya düşmekten, meyletmekten, kötü insanlardan, hasta ruhlulardan muhafaza etsin. onlara karşı ilgimiz ve sevgimiz hep olsun ki mutluluğu dışarda aramasınlar. Allah'ım sen bizi, neslimizi ve gelecek olan nesli de koru. amin.
Allah çocuk yetiştiren herkese çok yardım etsin
31 notes
·
View notes
Text
Allâh'tan(c.c) korkan bir kalbe rastlamak bayramdır.
37 notes
·
View notes
Text
Şu zamanda en lüks şey ruhuna hitap eden, sadakatli ve iyi kalpli birine rastlamak
31 notes
·
View notes
Text
Maç sonrası kadın muhabirden gözlerini kaçırdı, NBA oyuncusunun o tavırları gündem oldu: Manitam varken benim gözler!Nba
NBA takımı Memphis Grizzlies’te forma giyen 24 yaşındaki basketbolcu Ja Morant, Raptors maçı sonrası verdiği röportajda güzel gazeteci Kelsey Wright Johnson’ın yüzüne bakmaması gündem konusu oldu. SOSYAL MEDYA BUNU KONUŞTU Gazeteci Kelsey Wright Johnson’la röportaj verirken göz teması kurmayan Morant için kullanıcılardan binlerce yorum yapıldı. “MANİTAM VARKEN GÖZLERİM” İzleyiciler Morant’ın bu…
View On WordPress
0 notes
Text
Tek dileğim ve arzum. Yürüdüğüm her yolda sana rastlamak. Geceleri ışıklar kapandığında ve perdeler çekilirken cama. Seni görmek ve sana dokunmak. Yürürken sonsuzluğa seninle olmak..❤
42 notes
·
View notes
Text
şu kısacık hayatta sana rastlamak çok büyük şans🦋
78 notes
·
View notes
Text
Kaybolmuş ruhların arasında sana rastlamak.
32 notes
·
View notes
Text
kitapların, sayfaların, paragrafların, cümlelerin arasında dolaşmak; bütün bunların içinde kendine bir yer bulmaya çalışmak, kendini aramak... ara sıra kendine benzer bir ruha rastlamak, selam vermek ve uzaklaşmak... kendinden kaçmak mı? aynada kendini görüp tiksinmek gibi bir şey mi? kendine sarılmak isteyip kendinden kaçmak mı?
23 notes
·
View notes
Text
Srebrenitsa Katliamı
11 Tem 1995 – 22 Tem 1995
Srebrenitsa Soykırımı, 1995 yılında Bosna-Hersek'te, Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tanık olduğu en büyük vahşetlerden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu insanlık dışı olayda, 8.000'den fazla Boşnak sivil, sistematik biçimde katledilmiştir.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1995’te Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kentinde katledilen Boşnakların anısına 11 Temmuz’u, “Soykırımı Düşünme ve Anma Günü” ilan etti.
*
Ölmek istiyordum, masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bize sığınan insanları koruyamadığımız için kendimi affetmiyorum”
Bosna’daki İnsanları Korumakla Görevlendirilmiş Hollandalı Bir Asker
***
“Soykırımın iki yüzü vardır. Birincisi soykırımı uygulamak diğeri
de soy kırım yapıldığını unutturmaktır...
BOSNA savaşını yaşamış BİJELJINALI BOŞNAK Yazar JUSUF TRBİÇ.
***
Ve unutmayacağız ...
11.Temmuz 1995
Unutma...
unutturma...
***
Kelebek...
Zarafet, narinlik. Özgürlük sembolü.
Mavi...
Denizin, gökyüzünün, sonsuzluğun rengi. Özgürlük sembolü.
Peki ya ikisi birleşince?
Kocaman bir acı "mavi kelebek"...
Mavi kelebekler Avrupa'nın orta yerinde, Bosna Hersek'te yaşanan bir katliamın simgesi...
"Bastığın yeri toprak deyip geçme" sözü bizlere tanıdık.
Durum Bosna'da da benzer.
Attığın her adımda bir toplu mezara rastlamak mümkün.
Bosna Savaşı'nda 312 bin kişi öldü.
35 bini küçücük çocuklardı.
Binlerce çocuk annesiz, babasız kaldı. Tarif edilemez acılar yaşadı.
50 bin kadın tecavüze uğradı.
Ruhunda tamir edilemez yaralar açıldı..
Ölenler toplu mezarlara gömüldü.
Sadece bugüne kadar 500'ün üzerinde toplu mezar ortaya çıkarıldı.
Bunların 300'ü mavi kelebeklerin yardımıyla oldu.
İşte bu yüzden de mavi kelebeklerin hikayesi bugüne kadar duyduğum en yürek yaralayıcı öykü...
Bosna Hersek'te bulunan toplu mezarların üzerinde mavi kelebeklerin uçtuğu farkedilmiş.
Bir, iki derken bunun tesadüf olmadığı anlaşılmış.
Durum biraz incelenince toplu mezarların olduğu yerlerde toprağın yapısının değiştiği, mezarların üzerinde farklı bitkiler oluştuğu belirlenmiş.
Bu koku da mavi kelebekleri çekiyormuş.
Birçok kişi için kocaman bir acı olan bu hikaye, Bosnalılar içinse bir umuttu.
Sevdiklerinin kemiklerini bulmak, sadece onlardan bir ize rastlamak isteyen binlerce kişi günlerce mavi kelebekleri izlemeye, onların peşinden gitmeye başladı.
Nice ömür mavi kelebeğin peşinde geçti...
Bugün işte bu acıların en büyüklerinden birinin yıldönümü.
(Damla Doğan)
Anılarına saygıyla...
Derleme: Semihat Karadağlı
27 notes
·
View notes
Text
Günaydınn, doğru insanlara rastlamak dileğiyle!!
170 notes
·
View notes
Text
Bu dünyada seni anlayan bir ruha rastlamak karşılaşabileceğin en güzel şey. Herkes birbiriyle konuşuyor ama kim kimi sahiden yürekten anlıyor? Seni anlayan, seni anlamak cesareti gösteren bir insanla bir hayatı bir sevdayı bir evi paylaşmak, yağmurun altında herkes saklanacak bir yer ararken yalnız ikinizin Islanmayı istemesi kadar anlamlı değil de nedir? Ve sen dua et ki, her şey beklediğin kadar kıymetli ve güzel olsun...
118 notes
·
View notes