#nohutunu
Explore tagged Tumblr posts
iyigelentarifler · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Tünaydınnnn 🤩 Ne dersiniz birlikte #bakliyatunu yapalım mı ? 🔽 Sağlıklı beslenmek hepimizin isteği, çabası.. Bazı ürünleri evde yaparak, hem sağlığımızı korur, hemde uygun maliyetle ev bütçemize katkıda da bulunabiliriz. 👍👍 ⬇️🔽⬇️ Üstüne birde üretmenin mutluluğunu eklersek var mı daha güzeli 😍👍💪 🔽⬇️ O zaman bakliyat unu yapımı ile ilgili merak ettiğiniz konuları, öğrenmek istediğiniz detayları bu postun altına yazın ⬇️🔽⬇️ Tüm detaylarıyla sizlerle birlikte bakliyat unları yapalım. Yorumlarda buluşuyoruz 🤩⬇️🔽⬇️ #birliktepişirelim #baklagiller #bakliyatunuyapimi #nohutunu #mercimekunu #karabuğdayunu #karabuğday #mercimek #nohut #pirinçunu #pirinç #sagliklitarifler #nasılyapılır #nasilyapilir #unyapimi #birlikteyapalım #yemektarifleri #mutfak #yemek #tarif #tariflerim (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/CJngYbJjKcL/?igshid=1jk3x8n8lps0m
0 notes
katbirbiratolye-blog · 6 years ago
Text
Tumblr media
Aslına bakarsanız tüm bu tarifleri/denemeleri malzemeleri harala gürele ölçüsüz kullanarak yapıyorum. Annelerin göz kararı dediği şeyi yemek yapmaya başladığımda hiç anlamıyordum. Hatta birisi tarif ederken göz kararı dediği zaman sinir olurdum. Neydi bu göz kararı yani şimdi! "1-2 bardak koydum işte!" dediklerinde 1 mi? 2 mi? aslında birçok şeyi değiştiriyordu. Bu tarifte yine kendi yaratıcılığınızı kullanıp, keskin mutfak reflekslerinizle kendinize göre evirip çevirebileceğiniz bir tarif. Ben yine nohut unu kullandım, aldığım paket bitene kadar bu şekilde idare edecekseniz. Yok ben sevmiyorum derseniz “göz kararı” başka unlar kullanabilirsiniz. Gluten içeren un kullandığınızda glutensiz olmayacaktır. Malzemeler:
2 dal pırasa
2 çorba kaşığı nohut unu
3 yumurta
1/2 demet maydanoz
1/2 demet dereotu
1 dolu dolu çorba kaşığı fermente kırmızı biber sosu
1 çorba kaşığı zeytinyağı
Tuz, karabiber, isterseniz pul biber
180 derece, 25-35 dk 
Pırasaları minik minik doğruyoruz. Önce sıvı malzemeleri karıştırıp üzerine katı malzemeleri ekleyip iyice karıştırıyoruz. Muffin kalıbına döküyoruz. Kolay çıkması için kağıt kaplardan kullanabilirsiniz. Siz salatayı yapana kadar pişmiş olacak. 
Ofise giderken neredeyse her gün yemeğimi yanımda götürüyorum. Taşıması kolay, dökülüp saçılmıyor, besleyici ve doyurucu. Yanına yoğurt çok yakışıyor. 
Tumblr media
0 notes
hediyekutuatolyesi · 7 years ago
Photo
Tumblr media
#nohutunu #glütenalerjisi #çölyak #glutensiztarifler #glutenfreefood #biscotti #glutensizkek #sağlıklıyaşam #mercimekunu #pasty #glutenfrei #mantı #glutensizun #glutensizçikolata #glutensizgofret #çikolata #glutensizürünler #glutenfritt #sağlıklıbeslenme #glutensizkurabiye #türkkahvesi #glutensizbörek #glutensizekmek
0 notes
45egeli45 · 6 years ago
Text
Tumblr media
↘️️AMAN ALLAHIM !!!!
️BEN NEDEN KANSER OLDUM?↙️
-Doktor bey, hayatım boyunca spor yaptım, sigara, alkol kullanmam.
Ben neden kanser oldum?
*hayatında hep şeker oldu. çayı, kahveyi şekersiz içmedin. kahvaltıya reçelsiz ve krem çikolatasız oturmadın. beyaz pirinç ve ekmeğin şeker olduğunu unuttun. içinde yüksek oranda fruktoz bulunan meyveleri kiloyla yedin. içinde glukoz ve aspartam olan ürünler tükettin. kolanın ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile içtin. önce insülin direncin başladı sonra şeker hastası oldun 150 kilo oldun ama durmadın.
*palm yağı, ayçiçek yağı, mısır özü yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin.
*paketlenmiş hazır sıvı ve katı tüm ürünlerdeki koruyucu kimyasalların seni kanser edeceğini önemsemedin. salçanı, makarnanı, turşunu hatta, limonu sıkıp limon suyunu bile kendin yapmadın. hazır almak kolayına geldi. pazardan nohutunu, fasülyeni bile almadın, bunları konserve satın almak yemek basitti.
*insanlar 4000 yıldır misvak vb doğal malzemelerle diş fırçalarken sen gittin 35 açılı sentetik diş fırçasını ağzına soktun. oda yetmedi; bildiğimiz çamaşır deterjanının şeker ve naneyle karıştırılmış şekli olan diş macunu ile hayat boyu diş fırçaladın ve bunun bir kısmını yuttuğunu göz ardı ettin. bal ve karbonatın dişlerini tartarlardan bile temizlediğini bilmedin ve dişleride o macunlarla çürüttün.
*çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücud ısısı ile deri tarafından emildiğini ve deri kanserinin en büyük nedeni olduğunu umursamadın. çamaşırlarını borax ve karbonat karışımı ile yıkayıp yumuşatıcı gözüne elma sirkesi koyarak muhteşem bir temizlik elde edeceğini umursamadın.
*bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hemde tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin.
*evde basitce kostik ve zeytin yağını karıştırıp kalıplara dökmek ve kendi doğal sabununu yapmak dururken, gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her sabah yüzünü bedenini yıkadın. her gün bu dahada iyi diye pazarlanan o şampuan zehirleriyle saçını yıkadın.
*evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine,temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. o su buharlaştıkça soludun akciğer kanseri oldun.
karıncaları, böcekleri, sinekleri; limon karbonat fesleğen acı biber vb doğal yollarla evinden uzak tutmadın. bastın böcek zehrini, o ağır kimyasalları temizlesen bile gitmezi unuttun. soludun ve eşyaların üzerinden ellerinle ağzına soktun. (o kadar kandırıldınki, böcek zehrine neden böcek ilacı dendiğini bile sormadın)
*yaşamını mahveden büyük şehirde egzost solumaya ve araba kullanmaya devam ettin.
*resmen radyoaktif olan cep telefonunu kulağına 2 saat yapıştırdın. radyoaktif olan wifi vericisini evin içine soktun, radyoaktif olan alıcı bilgisayarıda kucağından indirmedin.
*doğal beslenmeyen hayvanları, sebzeleri, meyveleri ve tahılları yedin. ve adınada "doğal beslenme" dedin.
*yiyeceklerini cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine çelik ve bilmediğin kaplamalar kaplı kaplarda pişirdin yedin. en önemlisi mutfağının her yerine plastik, teflon ve alüminyum soktun ve çizildikçe onları yediğini unuttun.
*denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin.
*fastfood un her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bas bas bağırılırken sen tepsi kadar pizzaları götürüyordun, 3 katlı burgerleri yuvarlıyordun.
*evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun. kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin.
*soba yı attın evine klima soktun.
*toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun.
Dr. Joseph Erdem
ALİNTİDİR ...
6 notes · View notes
evrim-yeter-abi · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Soğuk kış günlerinin olazsa olması sıcacık içimiyle insanın içini ısıtan maydanozlu ekşisiyle tam bir şifa kaynağı TAVUK SULU TERBİYELİ ÇORBA 🥄🥄 Malzemeler 1 litre tavuk suyu 1 çay bardağı haşlanmış nohut 1 çay bardağı tel şehriye yada arpaçık ( 100 ml bardak ölçüm) 1 türk küçük kahve fincanı sıvıyağ 1 silme çay kaşığı tuz karabiber 4 dal kıyılmış maydanoz Terbiyesi için 1 yumurtanın sarısı Yarım limonun suyu İkisi çırpılıcak Yapılışı Tenceremize yağımızı suyumuzu katıyoruz ortadan kaynamaya başlayınca şehriyesini nohutunu ilave ediyoruz Tuz karabiberini koyup şehriye yumuşayıp pişince çırpılmış terbiyesine çorba suyumuzdan kaşık kaşık alıp aşılıyoruz iyice çırpıyoruz yavaş yavaş çorbamıza ekliyoruz kıyılmış maydanozunuda ekleyıp bi taşım karıştırıp sıcak sıcak servis ediyoruz AFİYET OLSUN 😋😋 https://www.instagram.com/p/CJEEsafMy4F/?igshid=fd1cdxrh7mt9
0 notes
biviskiver · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Nohut elde kaldı, çiftçi perişan, Meksika’dan nohut alan çiftçinin nohutunu almıyor CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl yaptığı açıklamada “Çiftçiyi nohut ekmeye teşvik etmek için tarım kredi kooperatifini aracı olarak kullanan ve nohut hasatından sonra yerine ücretsiz arpa tohumu veren hükümet, şimdi teşvik ettiği nohutu kriterlere uygun değil diye almıyor.
0 notes
mustafaokutan · 6 years ago
Photo
Tumblr media
#kitapokufotografcek 📚”Büyükbabam Fırat’a baktığında, suların ışıltısında, içimizdeki sevincin sırrını görürdü; babamsa Fırat’ta bizi düşmanlarımızdan daha üstün kılan gücü görürdü; zeytini, nohutunu, buğdayı, kayısı ve üzümü görürdü. Büyükbabama, ‘Fırat nedir?’ Diye sorduğunuzda, ‘Gündüzleri sevgilinin gözlerine yansıyan ışıktır,’ derdi, ‘geceleriyse sevgilinin çözülmüş siyah saçları.’ Babama sorsanız alacağınız yanıt belliydi: ‘Düşmana kaptırılmaması gereken bereketli bir sudur Fırat.” 🍀Mesleği ve saygınlığı ailesinden kendisine miras kalan, kralına ve tanrılarına derinden bağlı genç bir saray başyazmanı; Patasana. Ancak yaşadığı büyük aşkı ve sonradan öğrendiği ihanetler onu kendine getirmiş, doğrularıyla yanlışları yer değiştirmiştir. Genç Patasana yaptığı hataları M.Ö. 700 lü yıllarda yazıp günümüze ulaşabilmesi için itinayla hazırlayıp, çok güzel saklamıştır. Ve bu genç Patasana’nın tabletlerine sürpriz bir şekilde ulaşan arkeolog Esra ve arkadaşları. Yaptıkları kazının etrafında işlenen cinayetlerin kendileriyle ilgileri var mı? Bu cinayetler onlara da sıçrayacak mı? 👉🏻Yine çok güzel yazmış #ahmetümit👏🏻👏🏻👏🏻 Başından sonuna kadar yanlış kişiden şüphelendim🙈 Hâlâ tanışmayan varsa @baskomsernevzat ın kalemiyle acele edin bence🙋🏻‍♀️ . . ✒📷 @semraninkutuphanesi . #patasana #ahmetümit #iyikiokuyorum #kitaplarheryerde #insansızhavasahası #engüzeldostkitap #okudumokuyun https://www.instagram.com/p/Bwm340DJrqq/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=a7dnoop8ph7w
0 notes
belkidebirharfimben · 5 years ago
Text
Vahiysiz peygamberlik olur mu?
Gün geçmiyor ki, kendisine Kur'an Müslümanı diyen, fakat hakikatte ‘hadis inkârcılığı’ndan başka marifeti olmayan yoz taifenin Kur'an'la bir 'ters düşme'sine daha rastlamayalım. Bunları yazmaktan ben usandım, belki siz de okumaktan usandınız, ama inanın bu arkadaşlar kötü kaleciler gibi ters köşeye yatmaktan usanmıyorlar. Evet. Bugün yine birisine dair konuşmak istiyorum sizlerle. Geçenlerde kendisini böyle tarif etmekten memnun bir arkadaşla yaşadığımız tartışmada farkettim anlatacağım sıkıntıyı. Necm sûresinin 3. ve 4. ayetlerini ‘koparmakla’ yapılan bir cerbezedir misal edeceğim.
Hızla sadede geleyim: Necm sûresinin 4. ayeti ki kısacık bir meali şudur: "O ancak kendisine vahyolunanı söyler." Bu arkadaşlar bu/benzer manadaki ayetleri ayrıca seviyorlar. Neden? Çünkü onlar böylesi ayetleri şöyle acayip bir şekilde anlamayı seçiyorlar: “Aleyhissalatuvesselamın işi sadece kendisine vahyolunanı bildirmekti. Onun ötesinde vazifesi yoktu. Dolayısıyla aslolan sadece Kur'an'dır. ‘Sünnet’ diye ona ilave edilen şey aslında bu dine kaçak kat çıkmaktır vs.” Bu iddialarını kuvvetlendirmek için "Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir..." gibi meallendirmeleri kullanmayı da ihmal etmiyorlar. Sanki orada kastedilen “Hidayet senin elinde değildir!” demek değil de “Kur’an’ı oku geç!” buyurmakmış gibi. Eh. Cerbezenin hüneri nedir ki zaten efendim? Aşurenin nohutunu ayıklayıp gösterirler de “İçtiğimiz nohut çorbasıdır!” dedirir bunlar.
Tabii bu tutumları sorunun hangi yanlış zemine basmaktan kaynaklandığını da gösteriyor. Ehl-i Sünnetin ‘vahiy tanımı ve kapsamı’ ile bu arkadaşların ‘vahiy tanımı ve kapsamı’nın birbirinden epey farklı olduğunu idrak ediyorsunuz böylece. Evet. Bu arkadaşlar, vahyi, sünnilerin 'vahy-i sarihî' dediği başlığa münhasır görüyorlar. ‘Vahy-i zımnî’yi kabul etmiyorlar. Yani onlara göre: “Kur'an'dan başka vahiy yok. Haricinde vahiy gelmedi. Başka birşeye vahiy demek, Kur'an'a ayet eklemek veya Allah Resulü aleyhissalatuvesselamı bu dinin inşasında Allah'a ortak koşmak gibi birşey…” Hâşâ! İşte benim 'halaya yanlış ayakla başlamak' diye tabir ettiğim türden bir yanlışlıktır bu. Hatadır. Tabii üst düğme yanlış iliklenince alttakiler de bir türlü doğru iliklenemiyor.
Yanlışı ortaya koymak için, arkadaşların delil olarak kullanmayı pek sevdikleri, Necm sûresinin 4. ayetini 3. ayetiyle beraber ele almak lazım. Ne diyor Necm sûresi bize bu ayet-i celilelerle? Kısa bir meallerini alıntılayalım: "O hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Ancak kendisine vahyolunanı söyler." Burada kastedilen 'o' kim? Onu da 2. ayet-i kerime haber veriyor: "Arkadaşınız (Muhammed) yanılmadı, sapmadı, aldanmadı." Yani farkediyoruz ki: Ayetler aslında Aleyhissalatuvesselama indirilen vahyin 'Kur'an'dan ibaret olduğunu' söylemek için değil, aslında onun mübarek dilinden dökülen herşeyin bir şekilde 'vahiyden' olduğunun beyanını içeriyor. Peki bu 'vahyin kapsamı' nasıl anlaşılmalı? Onu da mürşidimin metinlerinden takip edelim:
"Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, hem beşerdir, beşeriyet itibarıyla beşer gibi muamele eder; hem resuldür, risalet itibarıyla Cenâb-ı Hakkın tercümanıdır, elçisidir. Risaleti, vahye istinad eder. Vahiy iki kısımdır: Biri vahy-i sarihîdir ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm onda sırf bir tercümandır, mübelliğdir, müdahalesi yoktur: Kur'ân ve bazı ehâdis-i kudsiye gibi. İkinci kısım, vahy-i zımnîdir.
Şu kısmın mücmel ve hülâsası, vahye ve ilhama istinad eder; fakat tafsilâtı ve tasvirâtı Resul-i Ekrem aleyhissalâtüvesselâma aittir. O vahiyden gelen mücmel hâdiseyi tafsil ve tasvirde, zât-ı Ahmediye aleyhissalâtüvesselâm, bazan yine ilhama, ya vahye istinad edip beyan eder, veyahut kendi ferasetiyle beyan eder. Ve kendi içtihadıyla yaptığı tafsilât ve tasvirâtı ya vazife-i risalet noktasında ulvî kuvve-i kudsiye ile beyan eder, veyahut örf ve âdet ve efkâr-ı âmme seviyesine göre, beşeriyeti noktasında beyan eder."
Peki ‘vahy-i zımnî’yi vahy-i sarihîden ayıran nedir? Yani ikisinin arasında değer açısından ne gibi farklılıklar vardır? Bunu da Bediüzzaman'ın sözlerinde takip edelim:
"İşte, her hadîste, bütün tafsilâtına vahy-i mahz noktasıyla bakılmaz. Beşeriyetin muktezası olan efkâr ve muamelâtında risaletin ulvî âsârı aranılmaz. Madem bazı hâdiseler mücmel olarak, mutlak bir surette ona vahyen gelir, o da kendi ferasetiyle ve tearüf-ü umumî cihetiyle tasvir eder. Şu tasvirdeki müteşabihâta ve müşkülâta bazan tefsir lâzım geliyor, hattâ tabir lâzım geliyor. Çünkü, bazı hakikatler var ki, temsille fehme takrib edilir. Nasıl ki, bir vakit huzur-u Nebevîde derince bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: 'Şu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp şimdi Cehennemin dibine düşmüş bir taşın gürültüsüdür.' Bir saat sonra cevap geldi ki, 'Yetmiş yaşına giren meşhur bir münafık ölüp Cehenneme gitti.' Zât-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmın beliğ bir temsille beyan ettiği hâdisenin tevilini gösterdi."
Görüldüğü gibi, bir mü'min, Aleyhissalatuvesselamın tasnif ettiği şekilde vahyi kategorize eder. Eğer Aleyhissalatuvesselam birşeyin Kur'an'a dahil edilmesini emretmişse bundan anlaşılır ki: O vahy-i sarihîdir. Eğer mübarek dillerinden sözü olarak ifade buyrulmuşsa o mü'min anlar ki: O vahy-i zımnîdir. Fakat her iki şekilde de konuştuğu vahiydendir. Vahiyden haberlidir. Vahiyden kopuk, hissesiz veya hevasından konuşmaz Aleyhissalatuvesselam. Kur'an-ı Hakîm bize bunu söylüyor. Yani onun mübarek ağzını övüyor. Hâşâ! Hadis inkârcılarının anladığı gibi susturmaya çalışmıyor.
Yine İşaratu'l-İ'caz isimli eserinde Bakara sûresinin 2. ayetini tefsir sadedinde diyor ki mürşidim: "İphamı ifade eden ‘ma’ iman-ı icmâlînin kâfi geldiğine ve imanın, hadîs gibi bâtınî ve Kur'ân gibi zâhirî vahiylere şâmil olduğuna işarettir." Yani, ayette yeralan 'sana indirilen' ifadesindeki müphemiyet, onun Kur'an'dan/vahy-i zahiriden ibaret olduğunu söylememizi engelliyor. Böylelikle hadislerin hakikat olduğunu yine bize Kur'an söylemiş oluyor. Nerede bu heriflerin anladığı nerede Kur’an’ın dediği!
Fakat bu ayette bir güzel sır daha var ki şudur: "Onlar sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilene de..." beyan-ı icmalîsinde dikkatimiz vahyin iki türüne de çekilmiş bulunuluyor. Nasıl? Hepimiz biliyoruz ki kendisine kitap indirilmemiş peygamberler de var. Hatta ‘kitap’ veya ‘suhuf’ verilen peygamberlerin sayısı pek az. O zaman sormak gerekiyor: Peki diğerleri nübüvvet görevini nasıl yaptılar? Sayıları yüzbinlerle ifade edilen ve hatta ‘her kavme gönderildikleri’ bildirilen peygamber efendilerimizin görevlerini yaparken dayandıkları şey ne idi? Vahy-i sarihîsi, yani kitabı-suhufu, olmayanlar neyle nübüvvet dava ettiler?
İşte burası hakikatte Kur'an'ın ruhundan epeyce uzak düşmüş olan Kur’an Müslümanı arkadaşların bir çıkmazı oluyor. Diğer peygamberlerin Kur'an veya benzeri metinler olmadığına göre onlar nübüvvetlerini neyle icra ettiler? Hâşâ! Allah'tan habersiz mi nebilik ettiler? Sözlerini ‘Haktan geldi!’ diye mi yutturdular? Halbuki, elhamdülillah, Ehl-i Sünnetin vahiyde yaptığı tarif ve tasnif bu problemi de çözmüş oluyor: Onlar nübüvvetlerini vahy-i zımnî ile icra ettiler. Kitabı olmayan peygamberler vardı. Ama vahiysiz peygamber yoktu. Çünkü vahiy ‘vahy-i sarihî’ye münhasır değildi.
Uzattım. Biliyorum. Fakat birşey daha söyleyip bitireceğim: Diyelim ki, hâşâ, Allah Resulü aleyhissalatuvesselamın Kur'an dışında aldığı vahiy yok ve konuştuğu şeyler de hevasından. Bu durum hak din adına nasıl bir korkunç senaryodur düşünebiliyor musunuz? Cenab-ı Hakkın emrettiği, ancak uygulamasını ve detaylarını Resulünün pratiğinden öğrendiğimiz namaz, oruç, zekat, hac vs... gibi ibadetler başta olmak üzere, dinin neredeyse yüzde doksanı tartışmaya açık hale gelir. Çünkü beşerîleşir. Hevaileşir. Bu arkadaşların bizi itham ettikleri 'Allah Resulünü dinin inşasında Allah’a ortak koşmak' ancak şu yukarıdaki muhalin kabulüyle olur. Yani esasında onların dedikleri bu anlama gelmektedir. Demek, Aleyhissalatuvesselam dini 'vahiysiz' inşa etmiştir, hâşâ!
Daha da ötesinde: 'İnsanları ve cinleri yalnız kendisine kulluk etmeleri için yarattığını' kelamında buyuran Cenab-ı Hakkın, bu kulluğun detayına dair herşeyi, kendisi belirlemek yerine (hâşâ) Aleyhissalatuvesselamın hevasına bıraktığını söylenmiş olur ki, bu da kişinin Allah tasavvurundaki ciddi sorunlara işaret eder. Bütün kainatı en ince detayına kadar yaratan Halık-ı Hakîm, nasıl olmuştur da, hilkatten murad ettiği kulluğun keyfiyetini insana bırakmıştır? Yahut 'bırakması' mı ondan daha beklenilir birşeydir, yoksa Aleyhissalatuvesselama vahy-i zımnî ile bildirip onun da ümmetine öğretmesi mi daha beklenilir birşeydir? Hasılı: Bu Kur'an müslümanlarının Kur'an'dan daha çok çeliştiği birşey yok, fakat taş kafalarına anlatılmıyor, vesselam.
0 notes
ebrarrrrrr · 6 years ago
Text
NEDEN HÜCRELER KANSER OLUR?
Hayatında hep şeker oldu. Çayı, kahveyi şekersiz içmedin. Kahvaltıya reçelsiz ve krem çikolatasız oturmadın.
Beyaz pirinç ve ekmeğin şeker olduğunu unuttun. İçinde yüksek oranda fruktoz bulunan meyveleri kiloyla yedin. İçinde glukoz ve aspartam olan ürünler tükettin.
Kolanın ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile içtin. Önce insülin direncin başladı sonra şeker hastası oldun, 150 kilo oldun ama durmadın.
Palm yağı, ayçiçek yağı, mısır özü yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. Tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin.
Paketlenmiş hazır sıvı ve katı tüm ürünlerdeki koruyucu kimyasalların seni kanser edeceğini önemsemedin.
Salçanı, makarnanı, turşunu hatta, limonu sıkıp limon suyunu bile kendin yapmadın. Hazır almak kolayına geldi. Pazardan nohutunu, fasülyeni bile almadın, bunları konserve satın almak yemek basitti.
İnsanlar 4000 yıldır misvak vb. doğal malzemelerle diş fırçalarken sen gittin 35 açılı sentetik diş fırçasını ağzına soktun.
O da yetmedi; bildiğimiz çamaşır deterjanının şeker ve naneyle karıştırılmış şekli olan diş macunu ile hayat boyu diş fırçaladın ve bunun bir kısmını yuttuğunu göz ardı ettin.
Bal ve karbonatın dişlerini tartarlardan bile temizlediğini bilmedin ve dişleri de o macunlarla çürüttün.
Çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücut ısısı ile deri tarafından emildiğini ve deri kanserinin en büyük nedeni olduğunu umursamadın.
Çamaşırlarını boraks ve karbonat karışımı ile yıkayıp yumuşatıcı gözüne elma sirkesi koyarak muhteşem bir temizlik elde edeceğini umursamadın.
Bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. Deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hem de tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin.
Evde basitçe kostik ve zeytin yağını karıştırıp kalıplara dökmek ve kendi doğal sabununu yapmak dururken, gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her sabah yüzünü bedenini yıkadın. Her gün bu daha da iyi diye pazarlanan o şampuan zehirleriyle saçını yıkadın.
Evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine, temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. O su buharlaştıkça soludun ve akciğer kanseri oldun.
Karıncaları, böcekleri, sinekleri; limon karbonat fesleğen acı biber vb doğal yollarla evinden uzak tutmadın. Bastın böcek zehrini, o ağır kimyasalları temizlesen bile gitmez bunu unuttun.
Soludun ve eşyaların üzerinden ellerinle ağzına soktun. (O kadar kandırıldın ki, böcek zehrine neden böcek ilacı dendiğini bile sormadın.)
Yaşamını mahveden büyük şehirde egzoz gazı solumaya ve araba kullanmaya devam ettin.
Resmen radyoaktif olan cep telefonunu kulağına 2 saat yapıştırdın. Radyoaktif olan wi-fi (kablosuz ağ) vericisini evin içine soktun, radyoaktif olan alıcı bilgisayarı da kucağından indirmedin. Yatarken cep telefonunu hep başucunda tuttun ama uçak moduna almayı aķıl etmedin.
Hem çocuğunun odasına hem de kendi yatak odana gece lambası koydun ve geceleri açık tuttun. Bağışıklık sisteminin gelişmesini ve kanserden korunmayı sağlayan melatonin hormonunun gece uyurken zifiri karanlıkta üretildiğini hiç duymadın ya da duydun ama boşverdin.
Yiyeceklerini cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine çelik ve bilmediğin kaplamalarla kaplı kaplarda pişirdin yedin. En önemlisi de mutfağının her yerine plastik, teflon ve alüminyum soktun.
Denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin.
Fast food’un her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bildiğin halde pizza, hamburger yedin.
Evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun.Kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin.
Sobayı attın ve evine klimayı ve bilimum elektrikli ısıtıcıyı soktun.
Toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun.
0 notes
ersagnurhan864865 · 7 years ago
Photo
Tumblr media
KANSERİN SEBEBİ KENDİMİZİZ! "Hayatında hep şeker oldu. Çayı, kahveyi şekersiz içmedin. Kahvaltıya reçelsiz ve çikolatasız oturmadın. Beyaz pirinç ve ekmeğin şeker olduğunu unuttun. İçinde yüksek oranda fruktoz bulunan meyve sularını kiloyla içtin. İçinde glukoz ve aspartam olan ürünler tükettin. Kolanın ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile içtin. Önce insülin direncin başladı sonra şeker hastası oldun ama durmadın. Palm yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin. Paketlenmiş hazır sıvı ve katı tüm ürünlerdeki koruyucu kimyasalların seni kanser edeceğini önemsemedin. salçanı, makarnanı, turşunu hatta, limonu sıkıp limon suyunu bile kendin yapmadın. Hazır almak kolayına geldi. pazardan nohutunu, fasülyeni bile almadın, bunları konserve satın almak yemek basitti. Sentetik diş fırçasını bile ağzına soktun. oda yetmedi; bildiğimiz çamaşır deterjanının şeker ve naneyle karıştırılmış şekli olan diş macunu ile hayat boyu diş fırçaladın ve bunun bir kısmını yuttuğunu göz ardı ettin. Bal ve karbonatın dişlerini tartarlardan bile temizlediğini bilmedin ve dişleri de o macunlarla çürüttün. Çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücud ısısı ile deri tarafından emildiğini ve deri kanserinin en büyük nedeni olduğunu umursamadın. Çamaşırlarını borax ve karbonat karışımı ile yıkayıp yumuşatıcı gözüne elma sirkesi koyarak muhteşem bir temizlik elde edeceğini umursamadın. Bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hemde tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin. Gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her sabah yüzünü bedenini yıkadın. her gün bu dahada iyi diye pazarlanan o şampuan duş jeli zehirleriyle saçını yıkadın. Evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine,temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. o su buharlaştıkça soludun akciğer kanseri oldun. Karıncaları, böcekleri, sinekleri; limon karbonat fesleğen acı biber vb doğal yollarla evinden uzak tutmadın. Bastın böcek zehrini, o ağır
0 notes
katbirbiratolye-blog · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Son zamanlarda ipin ucunu kaçırıp 3 aydır yaptığım diyete biraz ara vermiştim. Nohut Unlu Krep’te uzun zamandır denemek istediğim ama nohut ununu yapmaya üşendiğim için ertelediğim bir tarifti. Nohut ununu satın alarak süreci hızlandırıp denemeyi başardım. Bu zamana kadar denediğim glutensiz tarifler içerisinde en lezzetlisi oldu.
Malzemeler
1 çay bardağı nohut unu
3 yumurta
1 çay bardağı süt veya daha az kefir
Azcık tuz
Bu malzemeleri koyarken ben göz kararı yaptım. İnce krepler yapmak isterseniz daha sulu, kalın pofidik krepler yapmak isterseniz daha yoğun bir hamur yapabilirsiniz. Ben süt kullandım ama kefir olsa daha güzel olur diye düşünüyorum. Bir dahaki denememde kesinlikle kefir ile yapacağım. Soya sütü, badem sütü veya yulaf sütü de kullanabilirsiniz. Normal krep hamuru gibi hazırlayıp, tavada arkalı önlü pişirdim. Bu kadar basit!
0 notes