şey hakkında konuşmak istiyorum biraz: "kafandaki dünyayla ayaklarının altındaki dünyayı birbirine karıştırmak. " çünkü yaptığım şeyin bu olduğuna çok eminim. kafamın içi bazen öyle korkunç bir yer yapıyor ki ayaklarımın altını ölecek gibi hissediyorum. karşı karşıya olduğum ya da olacağım durum, çok basit bile olsa 'ben bunu yapamam' diye düşünmeden edemiyorum. hayata fobiğim sanki
yaralıydım ben. en derinden yaralıydım. yaramı açtığım herkes kanattı. tuz bastı. bileklerim kesikti bir kere benim. yaranın en derini bu değildi ama. ruhum yaralıydı benim. çocuk yanım ölüydü. yaranın en derini buydu benim için. öyle kan değil umut akıyordu oluk oluk. acı akıyordu, nefret akıyordu. yaralıydım ben. hani basit değildi bu benim için. yıllarımı verdim şu yaramı kapatmak için. her şeyimi verdim. olmadı. kapanmadı. bitmedi. kabuk bile bağlamadı. sustum ben. bana susmayı öğrettiler çünkü. böyle uzun uzun yazdığıma bakmayın. yüzyüze gelsek ağzımı açıp iki çift laf edemem şu yaram hakkında. gözlerim bile dolmaz. o denli ruhsuzum. bilmiyorum, gerçekten anlıyor musunuz bu satırlarımı. ama ruhumdan bir şeyler eksiliyor. yaralıyım ben. evim kırık dökük, pencerelerim kırık. biliyorum bunu. farkına varıyorum bazı şeylerin. kanlar arasında yaşam savaşı vermek gibi bir şey benimkisi. ölecek misin yoksa savaşacak gücü bulacak mısın kendinde, bilmiyorsun. öyle ya savaşamıyorum artık. çözülmüyor dilim. dedim ya susmayı öğrettiler bana. nasıl anlatılır bilmem. yarayı sarmayı da öğretmediler bana. öylece kanlarla kaldım bir başıma. kaçmayı seçtim ben. herkesten. her şeyden. yalnızca kaçmak istedim. hiçbir şey olmamış gibi yaşamak, davranmak istedim. başaramadım. kaçtım. ama yakalandım. tüm kabuslarım yakaladı. elim kolum bağlandı. kılım kıpırdamadı. kıpırdayamadı. sığındığım şeyler öldürdü beni. ağzıma sürmem dediğim içkiyi içtim. sigarayı soludum. diri diri öldürdüler beni. şimdi yaşam savaşı veriyorum. kelimelerimin intihar ettiği noktada. ben sevemedim. ben kimseyi sevemedim. bana nefreti öğrettiler. beni sevenlere nefreti ben sundum. sevgiyi kendimden soğuttum. yaramı ben kendim yarattım. buna yanıyor sol yanım. buna ağlıyor ruhum. öyle basit hissettirmiyor tüm bunlar. kanlar arasında kalmışım da sesim duyulmuyor gibi. yaşam savaşı veriyormuşum da her saniye ölüyormuşum gibi.
dün whatsappta bir arkadaşımın paylaşımı üzerine gördüğüm gözlerimden akan şırıl şırıl yaşa engel olamadığım, beynimden kalbimden vurulduğum, yani bu duygu nasıl anlatılır bilmiyorum da.. izlediğim video diyorum; babasının kızını, küçücük şehit düşmüş yavrusunu kefenlemeden bir adım önce kucağında sarması gözlerini açıp açıp öpmesi, kullandığı cümleler. ruhumun ruhu diyordu yavrusuna. keşke izlememiş olsaydım ya da bilmiyorum iyi ki izledim mi? sonra dünden beri twitterda defalarca çıktı karşıma atladım izleyemedim videoyu. çok ekstrem duygusal bir şey bu, dehşet duygusal, feci. kalbim çok değişik dünden beri. baba gözümün önünden gitmiyor, yavrusuna olan sevgisi kucağındaki o sarmalama halini ben aklımdan çıkaramıyorum. bu baba ortalığı ateşe verse yeri değil mi? yanan yüreğinin yanında dünyanın yerle bir olması küle dönüşmesi nedir ki..?
O kadar dolu ve üzgünüm ki. İlk defa asla bahsetmeyeceğim bir derdimin olduğuna eminim. Bu nasıl anlatılır bilmiyorum. Anlatılmaz. Anlatamam da. Sadece ağladığım bir gün oldu.
dün gece çok garip anlar yaşadım ya inanılmaz derecede uykum var gözlerimi bile açamıyorum ama öyle bi iç sıkıntısı oldu ki bir şey beni rahatsız ediyordu sonra uykuya dalarsam ölecekmişim hissi oluştu bu nasıl anlatılır bilmiyorum uykusuzluktan bayılıcakken gözlerimi açık tutmaya çalıştım gözlerim düştükçe böyle nefes alamadım ölüyorum sandım çok garipti ara sıra yaşıyorum bunu