#naber arkadaşlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
kahve içtim cin gibiyim 🤓
#naber arkadaşlar#ciddi anlamda nasılsınız#ben ne iyiyim ne kötüyüm#günlerim dümdüz geçiyor#gülüyorum falan ama#huzursuzum da#yanında olduğum kişiler beni yanında istemiyormuş gibi geliyor#lise bana hep yanında huzursuz olduğum arkadaşlıklar edindirdi#hayatım çok boş ya#eğlence eksikliği çok#ve sevgi eksikliği#yılın sonunu çok merak ediyorum#ne değişmiş olacak acaba#umarım ders çalışıyorumdur#seneye sınava giricem şaka gibi#kazanırsam üniversiteye gidicem nasıl ya#tabii önce ölmemem gerekiyor#neyse#öyle konuşam dedim
6 notes
·
View notes
Text
Birisi selam iyi akşamlar naber demiş kim olduğunu bilmiyorum arkadaşlar güya ona cevap veriyordum bilmeden paylaşmış oldum ve sildim 🤭🤣
29 notes
·
View notes
Text
Ulan 1 haftadır kalbim ağrıyor , tam da üstüne mezun olalı 10 yıl olmuş 2 gündür üniversiteden arkadaşlar arar oldu kimi resim atıyo kimi naber napıyosun diyor.... birşey de diyemiyor insan... hani dile vuramazsın bari yazıyım dedim...eee birgün yorulcağı belliydi hadi hayırlısı bakalım...
0 notes
Text
Kusur Güzeldir
Alex ve Selim, iki psikologdu. İkisi de, süper şehirlerde yetişmişti. Genetik mühendisliğinin ürünü, kusursuz adamlar...
Bedenleri mükemmeldi. Sporcu bedeni. Beyinleri de, çok iyi çalışıyordu. Deliliğin ve kusurun ne olduğunu bilmeyen bir sitede büyüdüler.
İkisi de psikoloji okudu, oradan tanışıyorlar. Dostluk ve yakın ilişkiler, hayatta kalmak için elzemdi, böyle öğrendiler. Ancak, cahiller gibi çok yakın ilişkiler ve bağlar kuramazlardı. Dostluk, fayda içindi ve bir gün biterdi. Sevgilileri olurdu, ancak onlarla da duygusal anlamda çok yakınlaşmazlardı.
İki genç psikolog olarak, onlara bir görev verildi. Cahillerin arasına karışacaklardı. 'Cahiller', süper şehirlerde yaşamayan herkesi kapsayan yeni bir deyimdi. Yaşadıkları süper şehirden ayrılacak, Anadolu'yu gezeceklerdi. Görevleri, burada karşılaşacakları delileri incelemekti.
Süper şehirlerde deli yoktu, herkes kusursuzdu. Genetik mühendisliği sayesinde. Ama, Anadolu'da hala, deliler, organik ve kusurlu insanlar bulunmaktaydı.
Uçakla Ankara'ya gittiler. Şehir merkezinde biraz tur attıktan sonra, psikiyatri hastanesini ziyaret ettiler.
Kısa boylu, gözlüklü ve kel bir adam karşıladı onları.. Organik bir insan. Bu adamı epey sevimli buldular. Adı Nihat'tı, psikiyatr idi. Heyecanla, Alex ve Selim'in elini sıktı.
-Hoşgeldiniz.
Selim cevapladı:
-Teşekkürler.
-İstanbul'dan gelen arkadaşlarsınız, değil mi?
-Evet. araştırma için geldik..
-Buyurun, ofisime geçelim.
Nihat önde, diğer ikisi arkada, ofise geçtiler. Duvarda bir Van Gogh tablosu vardı. Mobilyalar ahşap ve eskiydi. Nihat masanın ardındaki koltuğuna geçti, genç psikologlar da, karşılıklı koltuklara oturdu..
Nihat'ın ardındaki duvarda, küçük bir Atatürk portresi vardı.
-Demek genç psikologlarımız sizlersiniz.
-Evet.
-Belli, genetik mühendisliği neler yaratıyor. Maşallah..
Alex ve Selim, 'maşallah'ın ne anlama geldiğini anlamadı. Nihat devam etti:
-Burada, psikolojik sorunları olan insanlara şifa vermeye çalışıyoruz. Lüks şehirlerinizde asla göremeyeceğiniz insanlar var burada.. Bipolarlar, şizofrenler, depresifler.. Rengarenk burası.. Açıkçası, genetik mühendisliğine şüpheyle bakarım. Ben kusurun güzelliğine inanırım. Hayat, çeşitlilik sever. Yaşam biçiminize, kusursuz insanlarınıza ve mükemmel şehirlerinize saygı duyuyorum elbette. Ama burada, kusurlu insanlar göreceksiniz. Eh, ben de onlardan biriyim.
-Ne zaman ziyaret edebiliriz hastaları?
-Önce biraz dinlenin. Kaydınızı yapalım. Ben işlemleri yaptıktan sonra, biraz gezeriz hastanede.
-Tamam.
-İsim neydi?
-Ben Selim, bu da Alex.
-Ben de Nihat.
-Memnun oldum...
Nihat bilgisayara döndü, bir şeyler yazdı. Alex ve Selim, odayı inceledi.
Bir süre sonra odadan çıktılar, koridorda yürüdüler.
-Bahçeye çıkalım. Güzeldir bahçemiz..
Bahçede bir sürü deli vardı. Onlarca organik insan. Bir tanesi şarkı söylüyordu. Çoğu, ikişerli gruplar halinde yürüyorlardı. Bir tanesi, hiçbir şey yapmadan, bir ağaca bakıyordu.
Nihat ve iki psikolog, ahşap, tek parça, her iki tarafında oturacak yerler olan masaya oturdu.
-Nasıl buldunuz hastaneyi?
-Gayet güzel.
Az sonra, yirmi yaşlarında, temiz yüzlü bir genç geldi, yanlarına oturdu.
-Naber Ahmet?
-İyiyim hocam.
-İlaçlarını alıyorsun değil mi?
-Evet.
-Aman ihmal etme. Arkadaşlar, bu Ahmet. Çok güzel türkü söyler..
Alex araya girdi:
-Hastalığı ne?
-Şizofreni. Arada zihni uçar kaçar Ahmet'imizin. Ama kafası iyi çalışır. Ahmet, anlat bakalım kendini.
Ahmet heyecanlandı. Daha önce, böyle kusursuz, manken gibi insanlar görmemişti.
-Robot gibiler hocam. Hani süper şeyler oluyo ya, yapay zeka.
-Yok oğlum, bunlar da, senin benim gibi insan.
-Ben korkarım.. Robotlar, insan gibi görünüyo artık. İçinde ne olduğu belli değil.
-Yok oğlum, insan bunlar.. Genetik mühendisliğini duydun mu?
-Evet.
-Hah, kusursuz insanlar yaratıyorlar artık. Alex ve Selim bey öyle. Senin benim gibi yamuk değiller..
Nihat, bunları söyledikten sonra kahkaha attı. Ahmet ayağa kalktı:
-Hocam, bi çay alayım ben.
-İyi madem.
Ahmet gittikten sonra, Nihat açıkladı:
-Ruhhali gelgitlidir Ahmet'in. Bi an, dünyanın en mutlu insanı olur. Sonra, inanılmaz korkulara kapılır. Herkesten şüphelenir. Ama güvenini kazanırsanız, her şeyini anlatır.
-İlk defa bir şizofren görüyorum.
-Sizden korktu. Baksana, robot zannetti sizi.
Nihat bir sigara yaktı. Selim şaşırdı:
-Bir sağlıkçının bunu içmesi ilginç..
Alex ve Selim, patavatsızlığın norm olduğu, dürüst bir ahlakla yetiştirilmişti. Nihat cevap verdi:
-Bırakamıyorum bu meredi.. Valla iyi geliyo bana.
-Çok ilginç.. Nasıl bir haz veriyor acaba?
-Tarif edemiyorum. Epey gevşetiyor beni.
Az sonra, Ahmet, elinde çay bardağıyla geldi. Nihat, sigara paketini çıkardı, Ahmet bir tane sigara aldı, sonra yaktı. Nihat dedi ki:
-Ahmet, hadi bi türkü söyle abilere...
Ahmet, sigarasından bir nefes çekti, dumanı üfledi, gözlerini kapattı, başladı türküsüne.
'Ervah-ı ezelden, levhi kalemden, levhi kalemden
Bu benim bahtımı kara yazmışlar
Bilirim güldürmez devri alemden
Bir günümüzü yüz bin zara yazmışlar..'
Alex ve Selim, daha önce hiç deneyimlemedikleri bir şey hissettiler. Tuhaf bir hüzün. İnsanı dinginleştiren, sinir sistemini yatıştıran bir sakinlik.. Türküyü sonuna kadar dinlediler.
Ahmet, güzel söylediğinin farkındaydı. Türkü bitince bir sigara yaktı, gülümsedi.
0 notes
Text
Arkadaşlar komşumuzun oğlu kız kardeşim çok makyaj yaptığı için naber filli boya diye sesleniyor😅😅💁♀️gerçekten erkekler şaşırtmıyor
1 note
·
View note
Text
YigoRich Olarak En Başarılı Parçam Naber?: Bir Beatmaker ve Müzisyenin Yolculuğu
Merhaba arkadaşlar, ben Yiğit. Müziğe olan tutkum 2013 yılında küçük bir stüdyo kurarak başladı. O zamandan beri, profesyonel olarak kayıt, miks, mastering, beat yapma ve müzik prodüksiyonu gibi konularla ilgileniyorum. Sahne adım YigoRich ve rap ve R&B müzik türlerinde prodüksiyon yapıyorum. Geçen aylarda Nart35 ile birlikte yaşadıkları “Naber?” adlı şarkı, şimdiye kadar en başarılı şarkım…
View On WordPress
#Albüm#Atmosfer#Beatmaking#EP albümü#Ezhel#Müzik dinleme platformları#Müzik prodüksiyonu#Murda#Naber?#Nart35#Post Malone#R&B müzik#Rap müzik#Spotify#YigoRich#Youtube#Şarkı
1 note
·
View note
Text
Arkadaşlar naber mental açıdan bıkmış psikolojik olarak yıpranmış fiziksel açıdan kolunu kaldıracak hali olmayan bombok hisseden tek varlık ben miyim
19 notes
·
View notes
Text
ay arkadaşlar sene 2012 bu siteye ilk geldiğim yıl o zamanlar tumblr çok komplikeydi ara yüzler bu kadar iyi değildi kullanıcıya direkt her şeyi sunan bir uygulama değildi yani bazı yerlerde ufak html kodları yazmak bile gerekiyordu neyse siteyi çözmeye çalışırken birine soruyla naber yazmıştım amacım siteyle ilgili bir şey sormaktı bana siktir git demişti şimdi hatırladım çok üzüldüm ama artık yıl 2021 kimsenin siteyi çözme gibi bir ihtiyacı yok artık çok basit..
17 notes
·
View notes
Text
Naber arkadaşlar ben iyiyim teşekkürler
10 notes
·
View notes
Text
Günlerden pazartesi saat 7.30 ısparta otobüsündeyim yanıma oturan çocuk ilk önce havalı bir şekilde bana dönüp göz kırptı, naber dedikten sonra da nereye diye sordu. Zeka önemli şey arkadaşlar. Diyeceklerim bu kadar
4 notes
·
View notes
Text
Arkadaşlar bana naber yazıp durmayın bok gibiyim
1 note
·
View note
Text
Aşkım içime gir.
Aşkım içime gir. Aşkım içime gir. Aşkım içime gir. Ben mahpus olmaya hazırım da, sende benim içime girecek yürek var mı? Aşkım içime gir. Aşkım içime gir. Tecavüze uğramış gibidir mahpus, suçunu inkâr eden mahkum taradınfan. Aşkım içime gir! Ve o anlarda en kusursuz intihar süsüdür; mahpus duvarlarını çatlatan, müebbet yemiş mahkumun gülmesi. Aşkım içim... Bazıları böyledir işte; cennet olsa girilmez, cehennem olsa çıkılmaz. Oh my god!Yeah! Naber lan ırkçı?Bu yazıya beat bir şiirle başlamak istedim. Güzel oldu bence. He amına koyim şiir değil üstteki. Zaten götümden uydurdum. İsmini beat şiiri koydum. Hehehe. Böyle arkadaşlar var değil mi? Şiir yazıp altına "koala kuyruğundaki altın sarısı hayaller" tarzı başlıklar atıyorlar. Nasıl gizemli bir şiir oluyor anlatamam. Sırf başlık şiir kadar amına koyim. Beat şiiri dedim ya aslında tepki vermek içindi o. Hani şu beatçiler ve bukowskiciler var ya o dalyaraklara ithafen yazdım bu şiiri. Adını da "Amına Koyduğumun Özsüzleri" koydum ben de. Her şeyden önce bu yazacaklarımı Bukowski okuduktan sonra övgüler yağdırıp insanlara ahlak dersi verenler, iddaa bayilerinden çıkmayıp kul hakkından bahsedenler ve oy verdiği parti yüzünden insanları eleştirenler okumasın. Bu kadar lak lak yeter. Bir şeyler anlatmak istiy... ben derdimi anlatamıyorum lan. Ne zaman sıkılsam, dertlensem, moralim bozulsa ve farklı kelimelerin aynı anlama geldiği duyguları yaşadığım anlarda Cüneyt Arkın'ın Battal Gazi filmlerini seyredip ağlayacak gibi oluyorum. Dalga geçmiyorum göt oğlanı. Hatta demin aynı şeyi yaptım ve dayanamayıp yazayım buraya dedim. O duygular da epilepsi nöbeti gibi bir anda girince astım ilacı niyetine kullanıyorum işte. İntiharı seviyorum evet. Siz nasıl anlatıyorsunuz lan derdinizi birilerine? Ben duvarlara bile anlatamıyorum uzun zamandır. 2012 Yılında herkesle paylaşırdım her şeyimi. Sonra paylaştığım insanları kaybetmeye başladım. Futbolda totem çok önemlidir ya bu da onun gibiydi. Derdimi bilen gidiyordu amıma koyim. Sanki içimdeki acıyı anlatmak onlara falçata yarası açmak gibiydi. Önce bacağa saplıyor sonra da anlatacaklarım bitene kadar çevirip damarlanını iptal ediyordum. Alışmak içinde zehir olan bir uyuşturucudur moruk. İnsan alışkanlığını bırakmak için başka bir alışkanlık edinmesi gerekiyor. Çok fazla olması gerekiyor ilkinden. Sigara içenler bilir. Nasıl kurtuldum biliyor musun? Yazarak. Hemen "ööğğğ sen de mi amağa goyen" gibilerinden klişe bir cümle kurma sikerim tahtanı. Yazarak ama kimseye okutmayarak. Adına günlük deniyor. Tek fark, yazdıktan sonra üstünü karalıyordum. Tabii her ilaçta olduğu gibi bunu da kullandıktan ve hastalığı atlattıktan sonra kurtulmam gerekiyordu. Öyle de yaptım. (Bunu yazınca aklıma Ahmet Davutoğlu'nun; herkes konuşur, Ak Parti yapar demesi geldi. Hehehe. Çok güldüm yazarken ve söylemeden geçmeyeyim dedim.) Üç yıldır rutin olarak anlatmıyorum kimseye içimdekileri. Aşkım içime gir. Birilerine derdinizi anlatırsanız hemen şükretmenizi isterler. Ama suskunlarda şöyle diyordu Ecevit; "hep acı çekeceksin. Çünkü insansın. O nedenle geldin dünyaya." İşte bana şükret diyen insanlara da sırf "amına koyduğumun sığırı, ben derdimi sen teselli ver diye anlatmıyorum, en azından içimden çıkardığımı ispatlamak için anlatıyorum. Somut bir şekilde görmek için. Bunun için de seni kullanıyorum. Zaten en iyisini çekemiyorsam sikeyim acısını..." dememek için anlatmıyorum. (Ayrıca bknz. Birine güvenmek bile onu kullanmaktır.) Aşkım içime gir. Klisye gidip günah çıkarmayı denediniz mi? Bunu bizim işyerinden İbo'ya sorduğumda, bana cevap olarak "ben günah çıkarmaya gitsem rahibe ilk soracam soru 'gerçekler acıysa baklava niye tatlı?' olur." demişti. Bu tarz esprileri bütün facebook sayfalarında görebilirsiniz. Ben ilk defa duymuş gibi haykırarak gülmüştüm. Acımı gizlerken yaptığım gibi. Hatta çizgi filmdeki o kedi Tom gibi. Ama aynı kelime espirisine benzer anonim bir espiriyi sohbete gittiğimizde Kuran'da baskı yoktur, hoşgörüdür, temiz ahlaktır, iyi huydur vs diyen abiye "Kuran'da baskı yoksa niye çoğaltılıyor?" diye sorduğumda kimse gülmemişti. Hatta son girişimdi öyle yerelere. Aşkım içime gir. Kime içinizi açarsanız ve anlatmaya çalışırsanız saçma sapan teselli cümlelerinden başka bir geri dönüş bulamazsınız. Zaten yalnızlık, birilerine en ihtiyacınız olduğu anda hissedilmiyor mu lan? "Kapana kısılınca dua etmek bile Allah'ın varlığına kanıt değil midir?" demenin bilimsel yolunu bulmaya çalışmak ile birilerine içinizde cehennem taşıdığınızı ıspat etmek aynı şeydir. İnandıklarını dile getirirler ama inanmadıklarını gözleriyle çivilerler size. İşte o an içinize değmez ağızdan çıkan cümleler, kör bıçak gibi saplanmaya çalışır. Saplandıkça paslandırır içinizi. Aşkım içime gir.
5.9.2020
0 notes
Text
Arkadaşlar naber? Ben yine sınav haftasında çıldırmamaya çalışıyorum.
8 notes
·
View notes