Tumgik
#muhammed zahid el-kevseri
teneres · 3 months
Text
Tumblr media
Muhammed Zahid el-Kevseri'nin "muhaddislerin sultanı" diyerek andığı ve O'nun şehid düştüğünü söylediği (bkz. Fıkhu Ehli Irak 75 ve Mukaddimetu Nasbu'r-Raye 47. İki eser de Kevseri'ye aittir) Hanefi mezhebi alimlerinden Muhammed Tahir el-Fetteni (v.1578) şöyle demiştir;
İnsanlardan kimisi peygamberlerin ve salihlerin kabirleri yanında namaz kılmak, orada dua edip onlardan ihtiyaçlarını istemek için oraya ziyarete gitmektedir. "Böyle bir şey MÜSLÜMAN ÂLİMLERİNİN HİÇBİRİNİN YANINDA CAİZ DEĞİLDİR." Zira ibadet etmek, ihtiyaçları talep etmek ve yardım dilemek şüphesiz sadece Allah'a yapılması gereken şeylerdir ve bunlar O'nun (kullar üzerindeki) hakkıdır.
Mecmau Bihari'l-Envar, 2/444
Yine başka bir yerde duanın ibadetin özü ve esası olduğunu beyan etmiş ve bu sebeple duanın sadece tek olarak Allah'a yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Mecmau Bihari'l-Envar, 4/549
DİPNOT: Muhammed Zahid el-Kevseri'yi özellikle belirtmemin sebebi, bu zatın koyu bir Vehhabi düşmanı olmasıdır. Aslen Türk'tür ve Osmanlı'nın son döneminde Düzce'de doğmuştur. Osmanlı'nın yıkılışı sebebiyle Mısır'a gitmiş ve orada ilim hayatına devam etmiştir. Türkiye'de Ebubekir Sifil, İhsan Şenocak'ın başını çektiği bazı kesimler Kevseri'yi övüp, eserlerini basmışlardır. Bu kesimin yanında evliyaya seslenilmez, kabirdekinden yardım istenilmez dediğinizde anında Vehhabi damgası yersiniz. Buyursunlar, zirve gördükleri Kevseri'nin tezkiye ettiği ve yine kendilerini nispet ettikleri Hanefi mezhebinden bir alimin bu konuda sözleri. Onların ve takipçilerinin bunu deyince hemen; seslenilen velinin kendinden menkul güç sahibi olduğuna inanılırsa ancak şirk olur yoksa Allah'ın asıl güç sahibi olduğuna inanılırsa problem olmaz demelerine ASLA KANMAYIN. Mekke müşrikleri, Yunan, Roma ve Hint putperestleri gibi değildi. Onlarla alakalı şirk ayetlerini, nüzul sebeplerini, sahabenin tefsirini ve siyerde cahiliye ile alakalı inanç ve davranışları dikkatli okuyun.
6 notes · View notes
emretekintr · 3 years
Text
Tumblr media
İçinde, Ehl-i Sünnet'e karşı çıkma hastalığı bulunan hiçkimse görmedim ki kendi kendisiyle çelişmesin..
İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî Rahimehûllah
34 notes · View notes
derdiderun · 5 years
Note
İmam Gazali son iki senem olmasaydı helak olurdum demiş mürşidiyle tanışmasını kastederek. Bu bilgi doğru mu? Mürşidi olmayan helak mı olur? Kendi başına farzları sünnetleri yerine getirerek cennete giremez mi?
İmam Gazali (k.s) için değil bu söz, İmam-ı Azam Hazretleri (rah.a) için söyleniyor:
Ebu Hanife'nin (rah.a) böyle bir şey dediğine dair hiçbir güvenilirkaynakta bilgi yoktur, bunu diyen geçmiş yüzyılda Hanefi mezhebinin en önemlitemsilcilerinden olan İmam Muhammed Zahid el-Kevseri'dir (bkz. İrğamu'l Merid).
Alim Nakşi, Şazeli, Kadiri’den icazetli Şeyh İsmail ÇetinHocaefendi’ye soruyorlar:
-Efendim, İmam-ı Azam'a ait şöyle bir söz naklediliyor,“İki sene olmasaydı Numan helak olmuştu. Bu sözün bir aslı var mıdır?
Eğer İmam Azam böyle bir söz söylemiş ise şu minvaldesöylemiştir:
-Oradaki ifadenin Arapça aslı “Levla Sünnetan le helekeNuman"dır. Yani “İki Sünnet olmasaydı Numan helak olurdu”demektir. Bu iki sünnetten kasıt nedir?
1-Rasulullah'ın(Aleyhissalatu vesselam) sünneti
2-Ashabın Sünneti'dir.
İrbad bin Sariye'den gelen bir hadiste
“Muhakkak benden sonra sizden kim yaşarsa, elbettebirçok ihtilaflar görecektir. İş böyle olunca, size sünnetim ve sünnetimle ameledip nefislerini kemale erdiren, Allah Teâlâ'nın onları hak ve doğruya ilettiğiHalifelerin sünneti gerek.”(Ebu Davud; hn: 4607, Ahmed İbn-i Hanbel,Müsned; hn: 17114, Tirmizi; C: 5 s: 45) bu ikinci sünnete de işaret edilmiştir.
İmam Ebu Hanife'nin ifadesi “EğerRasulullah'ın(Aleyhissalatu vesselam) ve ashabının Sünneti, amelleri, fiilleri,sözleri, yolları olmasaydı, helak olmuştum” manasında söylemiş olabilir,sonradan “Sünnetan”(İki Sünnet) ifadesini “senedan”(İkisene) olarak okunmuş olabilir…” demiştir.
…..
Bu sözü İman-ı Azam Hazretleri söylememiş olsa İmam-ı Azamdeğerinden bir şey kaybetmez. Aynı şekilde tasavvuf da değerinden, önemindenbir şey kaybetmez. Kaldı ki bu söz tasavvufun kaynağı da değildir. ZahidiKevseri Hazretleri gibi bir alim “Ebu Hanife'nin (rah.a) böyle bir şey dediğinedair hiçbir güvenilir kaynakta bilgi yoktur” demiş ise bütün külliyatıincelemiş ve öyle söylemiştir. Yine mutasavvıf bir alim olan Merhum Alim Şeyhİsmail Çetin Hoca’da aynı görüşü söylemekte ve konuya güzel bir açıklama getirmekte.Yine Ebu Bekir Sifil Hoca, Abdullah Yıldırım Hoca da aynı görüştedir. Bu konuda tasavvuf yolundaolanlar bize kızacakta olsa, bilmiyorlar ki bu konu tasavvufa değer katmaktançok zarar veriyor. Tasavvuf düşmanları zaten hazır kıt’a beklemekte.. Bu yüzdenkaynağı sağlam olmayan bu sözle tasavvufa değer biçmeye hiç gerek yok.Söylenmiş ise de berekettir, rahmettir. Bu sözü söyleyen kabul eden kişiye dedüşman olmaya, haşa tekfir yoluna gitmeye kalkmakta büyük bir cahillik olur veiçinde taşıdığı tasavvuf düşmanlığına bir kılıf bir fırsat yaparak kötüniyetine alet etmiş olur.
….
Mürşidi olmayan helak olur, mürşidi olan cennete girerolmayan giremez haşa böyle bir şey yoktur. Hiçbir tasavvuf büyüğü de böylesöylemez. İslâm’ı daha güzel yaşamanın, taklitten tahkike geçmeninimkânlarından biri olan tasavvufu, din gibi yahut itikadî bir şart gibi sunulmazasla.
Kaldı ki biz ne mürşidimiz olduğu için ne de sen kendiyaptığın ameller ile cennete gireceksin, tamamen Allah’ın rahmeti, Allah’ınfazlı ile cennete gireceğiz.
O halde bize düşen ne? Bir kişinin tasavvufta olması ameller,niyetler açısından ne kadar önemlidir? gibi sorulara cevap verilmesi bizim içindaha faydalı olur.
“Ey îmân edenler! Allâh’tan ittikâedin ve sâdıklarla berâber olun!” (et-Tevbe, 119)
“Âlimlerpeygamberlerin varisleridir.” (Buharî, İlim, 1; Ebu Davud, İlim,1;Tirmizi; İlim,19; İbn Mace, Mukaddime, 17; Darimi, Mukaddime, 32, Ahmed b.Hanbel, V/196.)
Büyüklerile oturunuz. Alimlerden sorunuz (ve bilmediklerinizi öğreniniz). Hikmetsahiplerinin de aralarına karışınız (kendilerinden istifadeye çalışınız). (Taberani,el-Mu’cemü’l-Kebir, 22/125,133; Süyuti, el-Camiu’s-Sagir, nr.3577)
Ümmetiminen hayırlıları, görüldüklerinde Allah hatırlanan kim­selerdir. (Müsned,IV/277)
Bu Ayetve hadisi şerifler tasavvufun özünü oluşturur.
Hadis kitaplarımızda “Cibril Hadisi” diye zikredilen hadis­ tasavvufun kaynağıdır, hadiste;“islam, iman ve ihsan” kavramlanı peşpeşe sıralanmıştır. Cibril hadisinde zikrigeçen konulardan her birini inceleyen bir ilim teşekkül etmiş, islam, fıkhın;iman, akaid ve kelâmın; ihsan da tasavvufun konusu olmuştur.
Cebrail aleyhisselam, Efendimize (sallallahu aleyhiveselleme) “İhsan nedir?” diye sormuş ve Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)de “Görüyormuşçasına senin, Allah’a ibadet etmendir; sen O’nu görmesen de Oseni görüyordur.” (1) cevabını vermiştir.
İşte tasavvuf bu ihsan makamını yaşamaktır, bu hali kazanmakiçin tasavvuf şarttır.
Kişi başta ehlisünnet bir akaide sahip olduktan sonra Allah’ınve Resulü’nün yap dediklerini yapmakla, yapma dediklerinden de uzak durmaklagörevlidir. Asıl gaye farzlar olduğunu biliyoruz o zaman onları rahatça, güzelbir şekilde yani her türlü gösterişten, kibirden, dünyalıktan arınmış birşekilde yapmaya yardımcı olacak her şey de bize farzdır değil mi? Yani amelleriihlas ile yapmakta farzdır. Tasavvuf bunun içindir işte.
Hadisi Şerif’te buyrulur ki;
“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş birkimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o dahatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:  “Peki, bunlara karşılık ne yaptın?” buyurur.  “Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim.” diyecevap verir.  “Yalan söylüyorsun. Sen, “Babayiğit adam.” desinlerdiye savaştın, o da denildi.“buyurur. Sonra emrolunur da o kişiyüzüstü cehenneme atılır. “Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzuragetirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itirafeder. Ona da:”  “Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?” diyesorar.  “İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur'anokudum.” cevabını verir.“  “Yalan söylüyorsun. Sen “Âlim." desinlerdiye ilim öğrendin, "Ne güzel okuyor.”desinler diyeKur'an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi.“ buyurur. Sonraemrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.”“(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişigetirilir. Allah  verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itirafeder.”  “Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?" buyurur.  "Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerdenesirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım.” der.  “Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını "Necömert adam." desinler diye yaptın. Bu da senin için zatensöylendi.” buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”(Müslim, İmâre 152)
Hadisi Şerif’ten anlayacağımız üzere ameli işlemek yetmiyorne niyetle yapıldığı önem arz ediyor. Önemli olan sadece Allah’ın rızası için halis, ihlaslı, samimi birniyetle amel işlemektir. Böyle bir niyet ancak nefsin terbiye edilip, kalbinhastalıklardan arındırılmasıyla mümkün olur. Kibirden, riyadan, şöhret olmasevdasından yani kalp hastalıklarından temizlenmeyen bir kalp ile terbiyeolmamış bir nefisle bu hadisi şerifteki cehenneme atılan insanların durumunadüşme tehlikesi çok yüksektir. Allah muhafaza buyursun. Halis, ihlaslı, samimibir amel işlemenin bu hadisi şerifteki durumdan amellerimizi korumanın yolu da tasavvuftur ve dolayısıyla bir mürşidi kamileintisap etmekten geçer.
Ariflerden Ebu Nasr es-Sarrac (k.s) velilerdeki kulluk halinişöyle anlatır:
“Tasavvuf terbiyesinde Allah Teala’ya ulaşan sufiler,İslam’ın ilim ve emaneti taşıyan fıkıh, tefsir, hadis alimi ile aynı derecedefarz ve vacipleri yerine getirip haramlardan kaçındıktan sonra, bir çokhususta, onlardan daha farklı bir ilim ve ahlaka sahiptirler.
Bu özel ilim ve yüksek ahlaki değerler ise şunlardır:
-Malayani denilen boş işleri ve sözleri terk.
-Allah Teala’nın rızasından başka her şeyi kalpten çıkarmak.
-Az ile kanaat etmek.
-Dünyalık olarak zaruri ihtiyaçlarla yetinmek.
-Kendi iradesiyle fakirliği zenginliğe, açlığı tokluğa tercihetmek.
-İnsanların gözünde yükselmeyi, makam ve mevkii terk etmek.
-Halka son derece şefkat ve iyilik etmek.
-Büyük küçük herkese tevazu göstermek.
-Kendi ihtiyacı varken başkalarını tercih etmek.
-Dünyalık imkanları kimin kullandığına ve kimin elegeçirdiğine hiç aldırış etmemek.
-Allah Teala’ya karşı güzel zan beslemek.
-Bütün iş ve ibadetlerinde ihlas halinde hareket etmek.
-Devamlı Allah Teala’ya yönelmek.
-Allah’tan gelen belaya teslim olmak, kaza ve kadere boyuneğmek.
-Nefsani arzulara karşı sabretmek.
-Tasavvuf yolunda mücahedeye devam etmek, asla yılmamak.
-Allah Teala’ya tam bir huzur ve huşu içinde kullukyapabilmek için kalbi kötü düşüncelerden arındırıp murakabeye sarılmak.
-Ebedi sevgiliye kavuşmak için ölümü hayata, sıkıntıyı rahatatercih etmek.
Bu sayılan ahlakları insan nasıl kazanacak işte buda birilimdir. Tasavvuf ilmidir.
…..
Tarikata girmekle iş bitmiyor, ehlisünnet bir akaide sahip olmaz isek, namaz kılmaz isek, yani farzlarıyapmaz isek tarikat, tasavvuf, mürşid bizi kurtarmayacaktır…
Şeytan istiyor ki tek başına kal. Seni öyle kolaycayenebileceğini biliyor çünkü:
Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), takvaüzere kurulmuş cemaatin faydasıni tek başına kalmanın zararını şöylebelirtmiştir: 
“Sizin cemaat hâlinde olmanız gerekir. Ayrılıp tek başınakalmaktan sakının. Şüphesiz şeytan, tek kalanla beraberdir; (onu kolaycaetkileyip, kalbine vesvese verir). İki kişiden ise çok uzakta durur. Kim imanselameti ile ölüp cennetin tam ortasında olmak istiyorsa; cemaate yapışsın.Kimi iyilikleri sevindiriyor, kötülükleri üzüyorsa o, gerçek bir mümindir.(Tirmizi, Fiten, 7; Ahmed Müsned, 1/18; Hakim, Müstedrek, 1/114;İbnu’l-Cezvi, Telbisu İblis, 7.)
Tarikat, tasavvufta istiyor ki; “topluca tövbe edelim,birlikte zikredelim, şeytanlara karşı birleşelim, hak için birbirimizidestekleyelim ve Allah yolunda yürüyelim..
Ariflerin işi, Allah Teâla'yı kullarına, kulları da Allah Teâla'ya sevdirmektir….
8 notes · View notes
1-yolcu · 7 years
Note
Abdullah ebu gudde nin zamanin kiymeti adli eserini onerir misiniz?
İmam Muhammed Zahid el-Kevseri Hz'lerinin talabesi, ehli sünnettir, not olarak otto yayınları sıkıntılıdır.Vesilenizle önerdiğimiz yayınlar.Lalegül Neşriyat, Arifan Yayınları, Ahıska Yayınevi, Kubbe Yayınları, Çelik Yayınları, Bedir Yayınları, Beyzade Yayınları, Hayrat Neşriyat, Hakikat Kitapevi (not: Hakikat Yayın evi ile karıştırmayınız), Misvak Neşriyat, Tekbir Yayınları, Salih Kitaplar, Semerkand Yayınları, Marifet Yayınları, Muceddid Vakfı Yayınları (Ahıska Yayınevi), Rıhle Kitap, Hüküm Kitap,Yasin Yayın evi, Erkam Yayınları, Sebil Yayın evi, Ocak Yayınları, Fatih veya Osmanlı Yayınları, Fazilet Yayınları, ihvan Yayınları, Muallim Neşriyat, Kahraman Yayınları, Sağlam Yayınları, Huzur Yayınları, Hisar Yayınları, Sıraç Kitap evi, Dila YayınlarıTeReKe Yayınları, Ravza Yayınları, Medine Yayınları, Aktaş Dağıtım, Timaş (Tarih Kitapları), Büyük Doğu Yayınları (Necip Fazıl), Ayfa Basım, Furkan Yayınları, Hacegan Yayınları, Mostar Yayınları, Eşik Yayınları, Şadırvan Yayınları, Haşimi Yayınları, Sey-Tac Yayınları, Mavi Uçurtma Yayınları, Nizamiye Akademi Yayınları, Genç Okur Yayınları.
12 notes · View notes
teneres · 4 years
Text
Tumblr media
Muhammed Zahid el-Kevseri'nin "muhaddislerin sultanı" diyerek andığı ve O'nun şehid düştüğünü söylediği (bkz. Fıkhu Ehli Irak 75 ve Mukaddimetu Nasbu'r-Raye 47. İki eser de Kevseri'ye aittir) Hanefi mezhebi alimlerinden Muhammed Tahir el-Fetteni (v.1578) şöyle demiştir;
İnsanlardan kimisi peygamberlerin ve salihlerin kabirleri yanında namaz kılmak, orada dua edip onlardan ihtiyaçlarını istemek için oraya ziyarete gitmektedir. "Böyle bir şey MÜSLÜMAN ÂLİMLERİNİN HİÇBİRİNİN YANINDA CAİZ DEĞİLDİR." Zira ibadet etmek, ihtiyaçları talep etmek ve yardım dilemek şüphesiz sadece Allah'a yapılması gereken şeylerdir ve bunlar O'nun (kullar üzerindeki) hakkıdır.
Mecmau Bihari'l-Envar, 2/444
Yine başka bir yerde duanın ibadetin özü ve esası olduğunu beyan etmiş ve bu sebeple duanın sadece tek olarak Allah'a yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Mecmau Bihari'l-Envar, 4/549
DİPNOT: Muhammed Zahid el-Kevseri'yi özellikle belirtmemin sebebi; Türkiye'de Ebubekir Sifil ve İhsan Şenocak'ın başını çektiği bazı kesimler Kevseri'yi övüp, eserlerini basmışlardır. Bu kesimin yanında evliyaya seslenilmez, kabirdekinden yardım istenilmez dediğinizde anında Vehhabi damgası yersiniz. Buyursunlar, zirve gördükleri Kevseri'nin tezkiye ettiği ve yine kendilerini nispet ettikleri Hanefi mezhebinden bir alimin bu konuda sözleri. Onların ve takipçilerinin bunu deyince hemen; seslenilen velinin kendinden menkul güç sahibi olduğuna inanılırsa ancak şirk olur yoksa Allah'ın asıl güç sahibi olduğuna inanılırsa problem olmaz demelerine ASLA KANMAYIN. Mekke müşrikleri, Yunan, Roma ve Hint putperestleri gibi değildi. Onlarla alakalı şirk ayetlerini, nüzul sebeplerini, sahabenin tefsirini ve siyerde cahiliye ile alakalı inanç ve davranışları dikkatli okuyun.
Muhammed Zahid el-Kevseri aslen Türk'tür ve Osmanlı'nın son döneminde Düzce'de doğmuştur. Osmanlı'nın yıkılışı sebebiyle Mısır'a gitmiş ve orada ilim hayatına devam etmiştir.
19 notes · View notes
derdiderun · 5 years
Text
“Nafile ibadetler, şahsınızı kurtarmak, Allah lûtfederse cennetteki makamınızın yükselmesi içindir. Fakat ilim, müslüman kardeşlerinizi cehennemden, cehennemin başlangıcı olan dalaletten ve küfürden kurtarır...” Muhammed Zahid el-Kevseri (rahimehullah)
7 notes · View notes