#milli manevi değerler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çanakkale’den Cumhuriyet’e 100. Yıl Müzesi: 100 Bin Ziyaretçiye Ev Sahipliği
Çanakkale’den Cumhuriyet’e 100. Yıl Müzesi: Ziyaretçi Akınına Uğradı 9 Ocak’ta kapılarını açan “Çanakkale’den Cumhuriyet’e 100. Yıl Müzesi”, aradan geçen 9 ayda 100 binden fazla ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Cumhuriyet Bayramı coşkusunu yaşamak isteyenler için salı gününe özel olarak hazırlandı. Başkan Yalçın, özellikle genç nesillere Çanakkale ruhunu aşılamak amacıyla hayata geçirdiği bu…
#100 Yıl#30 Ağustos#Çanakkale#Çanakkale Savaşı#Cumhuriyet#Cumhuriyet Bayramı#müze#milli manevi değerler#sergiler#tarihi eserler#Ziyaretçi
0 notes
Text
Bu ülkenin %45'i bölünmekten yana oy kullandı. Bunu aklımızdan hiçbir zaman çıkarmayalım.
Milli ve Manevi değerlerin ne kadar kötüye gittiğini buradan anlayabiliriz...
Hayırlısı olsun.
28 notes
·
View notes
Text
677 SAYILI YASAYI ÇİĞNEYEN HERKES SUÇ İŞLİYOR!
Önce AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7. Din Şûrası’nda konuştu; “Filmlerin dizilerin televizyon programlarının aile ile birlikte dini değerlerimizi, dindarları da hedef aldığını müşahade ediyoruz. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı, cüppeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastları düzenlenmektedir” diyerek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nu (RTÜK) “hızla tedbir” almaya çağırdı.
Direktifi alan RTÜK de Arka Sokaklar dizisine “milli manevi değerlere aykırı olduğu” gerekçesiyle ceza kesti. Oysa dizide hedef alınan dindarlar ya da dini değerler değildi, söz edilen bölümde tarikatta küçük yaşta evlilik ve cinayet konusu işlenmişti. Defalarca tecavüz olaylarıyla gündeme gelen, çocuk yaşta evliliklerin hayatları kararttığı tarikatlarla ilgili bu iğrenç gerçeği eleştirmenin neresi milli ve manevi değerlerimize aykırı?!
Bir yandan da Erdoğan konuşurken, Üsküdar’da Aczmendiler cüppe ve değnekleriyle sokağa çıkarak 100. yılına giren Kıyafet Devrimi’ni ve Harf Devrimi’ni hedef aldı. Aczmendi tarikatının şeyhi Müslüm Gündüz, “Cumhuriyetin camileri yasakladığını” iddia ederek “Bu devrim kanunları milletin fıtratına ters” dedi.
30 Kasım 1925’te TBMM’de kabul edilip 13 Eylül 1925’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı yasaya göre yukarıdaki paragraflarda anlatılan olaylar suçtur! Açıkça suç işleyenleri koruma, suça teşvik ve yasayı çiğneyerek anayasaya aykırı davranma söz konusudur.
3 notes
·
View notes
Text
Yengeç Burcunda Dolunay/Ektiğimiz Tohumlar Hayat Buluyor
07 Ocak Yengeç Burcunun 16 derecesinde dolunay diye tabir ettiğimiz, etkisini önceden hissetmeye başladığımız Ay-Güneş karşıtlığını yaşayacağız. Bu görünümden öncelikle Yengeç-Oğlak ve sonrasında Koç ve Terazi burcunda önemli yerleşimleri olanlar etkilenecektir.
Önemli sabit yıldızlar etkisinde gerçekleşen bu dolunayda Güneş’ te Uranüs’ten olumlu açı alıyor.Ektiğimiz tohumların, emek verdiğimiz konuların hayata geçtiğini gözlemleyeceğiz.
Yengeç burcu, aile, ikamet ettiğimiz ev, vatanımız, köklerimiz,beslenme-barınma güdümüz, biriktirdiğimiz maddi değerler ve manevi olgularla ilgilidir. Bu konular gündemimizi daha çok meşgul edecektir.Duygularımız daha yüksek tonlarda yaşanacak, retro Merkür’ün de etkisiyle geçmiş ve nostaljik konular zihnimizi daha çok meşgul edecektir.Duygusal anlamda ani karatlar vermekten kaçınmak gerekir.
Bu dolunayın çatışma konusu sorumluluklar olacaktır. Yaşamı idame ettirmek gereğiyle aldığımız sorumluluklar ve çekirdek çevremizin bizden bekledikleri çatışacaktır ancak dolunayın iyicil etkileri, ailemizin hakkımızda farkına vardığı gerçeklerle barışabileceği bu konularda bir orta yol bulabileceğimiz görünüyor.
Evlerimizde sudan ya da su kanallarından kaynaklanan problemler açığa çıkabilir, barınma , yuva gibi kavramlarla desteklenen ait olma isteğimiz artabilir, anne-çocuk-aile konuları daha çok gündeme gelebilir, retro konular, nostaljik duygular, hatıralar etrafımıza üşüşebilir, duygusal anlamda karmaşa yaşayabiliriz.Mide ve meme bölgesi hassasiyetimiz artabilir.Dünyada, sular, denizlerle ilgili konular gündeme gelebilir, taşma ve sel hareketleri olabilir,milli duyguların körüklediği hareketlenmeler yaşanabilir.
Hepimiz için güzelliğe vesile olsun🙏🏻
4 notes
·
View notes
Text
Bilgievi Korosu’ndan Cumhuriyet Bayramı’nda muhteşem konser
https://pazaryerigundem.com/haber/190503/bilgievi-korosundan-cumhuriyet-bayraminda-muhtesem-konser/
Bilgievi Korosu’ndan Cumhuriyet Bayramı’nda muhteşem konser
Çayırova Belediyesi’den Cumhuriyet Bayramı’nda muhteşem konser. Bilgievlerindeki öğretmenler, veliler ve öğrencilerden oluşan koronun seslendirdiği şarkılar ilgiyle dinlendi.
KOCAEL (İGFA) -Çayırova’da Cumhuriyet Bayramı kutlamaları muhteşem bir konserle taçlandı. Çayırova Belediyesi’nin Bilgievleri’nde eğitim veren öğretmenler, kursiyer veliler ve minik öğrencilerden oluşan Bilgievi Korosu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde bir konser verdi. Konser programını Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi, meclis üyeleri, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda Çayırovalı yerinde takip etti. Konser öncesinde bir konuşma gerçekleştiren Başkan Çiftçi, “Burada Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlamak adına buluştuk. Nice yüzlerce yılı kutlamayı inşallah rabbim bizlere nasip eder. Bu vesile ile başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bütün ecdadımızı rahmetle ve minnetle yad ediyorum. İyi ki Cumhuriyetimizi bize kazandırdılar. İyi ki bizler Türkiye Cumhuriyeti olarak varız ve sonsuza kadar var olacağız. Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmak için çalışacağız. 101 yıldır Büyük Atatürk’ümüzün hedeflediği doğrultuda bu yolu yürümeye devam ediyoruz.
“EN GÜZEL ÖRNEĞİ”
Çocuklarımızın milli ve manevi değerler çerçevesinde yetişmesi için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Bugün burada da bunun en güzel örneği olarak koromuz yer alıyor. Çayırovalı müzik sevdalılarımızın oluşturduğu koroyu hep birlikte izleyeceğiz” dedi. Başkan Çiftçi günün anısına koro şefi Erkan Kamil Yüksel’e çiçek takdim etti. Ayrıca Bilgievlerinde eğitim gören kursiyerler, elleriyle diktikleri Türk Bayrağı’nı Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi’ye hediye etti.
KONSER RENKLİ ANLARA SAHNE OLDU
Konuşmaların ardından Bilgievi Korosu, hazırladıkları en güzel şarkıları seslendirdi. Çayırovalıların büyük bir ilgiyle izlediği konser renkli anlara sahne oldu. Başkan Çiftçi ve Çayırovalılar şarkılara hep birlikte eşlik ederken, Cumhuriyet Bayramı’na özel gerçekleştirilen konserde bayraklar hep birlikte sallandı. Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi ve protokol üyeleri günün sonunda Çayırova Belediyesi Bilgievi Korosu’yla hatıra fotoğrafı çektirdi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Elbise askısına dolanan milli değerler - Gözde Bedeloğlu
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), mayısın son günü ‘Mezuniyet Günü Etkinlikleri’ konulu bir genelge yayınladı. Okul müdürlüklerine gönderilen genelgeye göre, mezuniyet etkinlikleri ülkemizin örf, adet ve geleneklerine uygun olacak; milli, manevi, ahlaki ve kültürel değerlerine aykırı olmayacaktı. Etkinlikler için okulların uygun mekan ve alanları kullanılacak, okul dışında mezuniyet töreni…
View On WordPress
0 notes
Text
Eğitimde Dinselleşme ve Milliyetçilik Endişeleri
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayınlanan taslak müfredat, eğitim camiasında ve sivil toplum kuruluşlarında tepkilere yol açmaya devam ediyor. Eleştiriler, müfredatın laik, bilimsel ve demokratik eğitim ilkelerinden uzaklaşarak dini ve milliyetçi değerleri ön plana çıkarmasına odaklanıyor. Eğitim Sen, müfredatın "milli ve manevi değerler" ile donatılmış nesiller yetiştirmeyi amaçladığını savunuyor. Sendika, bu durumun eğitimde dinselleşmenin son adımı olduğunu ve farklılıkları ötekileştirerek ayrımcılığı derinleştireceğini belirtiyor. Tepkilerde, müfredatın bilimsel açıdan zayıf ve gerici olduğu da vurgulanıyor. Özellikle evrim teorisinin müfredattan çıkarılması ve tarih derslerinde dini referansların artırılması eleştiriliyor. Bu durumun, öğrencilerin eleştirel düşünme ve sorgulama becerilerini geliştirmelerini engelleyeceği savunuluyor. Ayrıca, müfredatın hazırlanma sürecinin şeffaf ve katılımcı olmaması da eleştiriliyor. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları, müfredatın hazırlanmasında eğitimcilerin ve velilerin g��rüşlerinin alınmadığını savunuyor. Tartışılan Başlıca Noktalar: Dini ve Milliyetçi Eğitim: Müfredatın laik eğitimden uzaklaşarak dini ve milliyetçi değerleri ön plana çıkarması, laiklik ve demokrasi ilkelerine aykırı olduğu savunuluyor. Bilimsellikten Uzaklaşma: Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması ve tarih derslerinde dini referansların artırılması gibi değişiklikler, müfredatın bilimsel açıdan zayıf ve gerici olduğu yorumlarına yol açıyor. Eleştirel Düşünmenin Zayıflaması: Müfredatın eleştirel düşünme ve sorgulama becerilerini geliştirmeye odaklanmaması, öğrencilerin bu becerilerini zayıflatacağı endişelerini beraberinde getiriyor. Şeffaflık Eksikliği: Müfredatın hazırlanma sürecinin şeffaf ve katılımcı olmaması, eğitimcilerin ve velilerin endişelerini artırıyor. Eğitim Sen'in Önerileri: Eğitim müfredatının hazırlanmasında bilimsel, demokratik, laik ve bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten ilkelerin benimsenmesi. Farklı dillerin varlığını kabul eden ve anadilde eğitim imkanı sunan bir müfredat. Müfredat içeriğinden demokrasi karşıtı unsurların çıkarılması. Ölçme ve değerlendirmede sınav ve not sistemine dayalı tekdüze bir yaklaşım yerine, niteliksel değerlendirmenin ön plana çıkarılması. Ders kitaplarının sermaye çevrelerinin çıkarları ve dini referanslar yerine, bilimsel ve pedagojik ilkelere göre hazırlanması. Müfredat hazırlık sürecine sendikalar, bilim çevreleri, öğrenci ve veli temsilcilerinin dahil edilmesi. Sonuç: Milli Eğitim Bakanlığı'nın taslak müfredatı, eğitim camiasında ve sivil toplum kuruluşlarında önemli tartışmalara yol açıyor. Müfredatın laik, bilimsel ve demokratik eğitim ilkelerinden uzaklaşarak dini ve milliyetçi değerleri ön plana çıkarması, birçok endişeyi beraberinde getiriyor. Eğitim Sen'in sunduğu öneriler gibi, müfredatın bu ilkeler doğrultusunda yeniden düzenlenmesi ve tüm paydaşların görüşlerinin alınması gerekiyor. Read the full article
0 notes
Text
Erkek Gümüş Yüzük: Şıklığın ve Özgünlüğün Simgesi
Diriliş Takı, gümüşün zarafeti ve özenle seçilmiş tasarımlarıyla erkekleri buluşturan bir markadır. Özellikle erkek gümüş yüzük koleksiyonu, estetik anlayışıyla ön plana çıkarak her zevke hitap etmektedir.
Kalite ve Zarafetin Buluştuğu Adres: Diriliş Takı
Diriliş Takı, 925 ayar gümüş kullanarak özel tasarımlarını hayata geçiren bir markadır. Müşteri memnuniyetini ön planda tutan firma, her bir ürününde kaliteyi ve özgünlüğü ön plana çıkarmaktadır. Gümüş erkek yüzük konusunda uzmanlaşmış olan Diriliş Takı, her zevke uygun geniş bir koleksiyona sahiptir.
youtube
Erkek Gümüş Yüzük: Estetiğin ve Şıklığın Harmanı
Erkek gümüş yüzük, şıklığı ve özgünlüğü seven erkekler için vazgeçilmez bir aksesuardır. Gümüş erkek yüzük modelleri arasında, kehribar taşlı, akik taşlı, kaplan gözü taşlı, firuze taşlı gibi farklı taş seçenekleriyle zengin bir çeşitlilik bulunmaktadır. Ayrıca İslami motiflerle süslenmiş, Mührü Süleyman, Mührü Şerif, Kelime-i Tevhid gibi özel tasarımlar da koleksiyonun önemli bir parçasını oluşturur.
Diriliş Takı'nın Öne Çıkan Modelleri
1. Osmanlı Serisi
Osmanlı motifleriyle süslenmiş gümüş erkek yüzükleri, tarih kokan bir şıklığı günümüze taşıyor. Bu seride, Osmanlı arması, tuğra ve minyatür desenleriyle bezenmiş özel tasarımlara yer verilmiştir.
2. Milli ve Manevi Değerler Serisi
Türk bayrağı, bozkurt, polis ve asker motifleriyle süslenmiş gümüş yüzükler, kullanıcılarına milli ve manevi değerleri simgeliyor. Bu özel koleksiyon, kişisel tarzını öne çıkarmak isteyen erkekleri bekliyor.
Kişiye Özel Tasarımlar: Sizin İçin Üretiliyor
Diriliş Takı, müşteri taleplerine özel olarak tasarım hizmeti sunmaktadır. Kehribar taşlı, akik taşlı veya diğer özel taşlarla istediğiniz modeli tasarlayarak kişisel tarzınızı yansıtabilirsiniz. Bu hizmet, gümüş erkek yüzük dünyasında kişiselleştirilmiş bir deneyim sunmayı amaçlar.
En Zarif Gümüş Yüzükler
Gümüşün şıklığıyla buluşmak için tek adres https://www.dirilistaki.com/erkek-gumus-yuzuk
Diriliş Takı'nın erkek gümüş yüzük koleksiyonu, özgün tasarımları ve kaliteli malzemeleriyle erkeklerin tarzını yansıtan eşsiz parçalardan oluşmaktadır. Her bir yüzük, kullanıcılarına hem estetik bir deneyim sunmak hem de özel anlarını daha da değerli kılmak için tasarlanmıştır. Unutulmaz bir tarz için Diriliş Takı'nın zengin koleksiyonuna göz atmak, kalitenin ve özgünlüğün tadını çıkarmak için en doğru adımdır.
#erkek yüzük#gümüş yüzük#erkek gümüş yüzük#gümüş erkek yüzük#hediye#erkeğe hediye#hediye tavsiyeleri#hediye seçenekleri#Youtube
1 note
·
View note
Text
DEÜ ZAFER YÜRÜYÜŞÜ İÇİN AFYON KOCATEPE’DE
REKTÖR HOTAR: “BAĞIMSIZLIK ATEŞİ HİÇ SÖNMEYECEK” Büyük Taarruzun son safhası olan ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan Başkomutan Muharebesi’nin 101’inci yıl dönümünde; Afyon’a giden Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) mensupları, hem şehitlerimizi andı hem de Zafer Yürüyüşüne katıldı. DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “İstiklal harbimizin ruhunu yaşatmak, araştırma üniversitemizin temel sorumluluğudur. Bu yüzden her fırsatta bağımsızlık ateşinin sönmeyeceğini dile getirmeye ve milletimize şükranlarımızı sunmaya devam edeceğiz” dedi. Bağımsızlık yolunda 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzun son safhası olan ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan Başkomutan Muharebesi’nin 101’inci yıl dönümünde; Afyon’a giden Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) mensupları, hem şehitlerimizi andı hem de Şuhut’tan Kocatepe’ye 15 kilometrelik Zafer Yürüyüşüne katıldı. Kafile Başkanlığını Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Özlem Çakır’ın yaptığı yürüyüş programında; Yüksekokulun yanı sıra Buca Eğitim, Edebiyat, Fen, İktisadi ve İdari Bilimler ve Mühendislik Fakültelerinden gelen personel ve öğrenciler hazır bulundu. Kafile, Büyük Taarruz Şehitliği ile İstiklal Tanıtım Merkezi’ni de ziyaret etti. Milli Mücadele dönemindeki tarihi olayları ve şahsiyetleri anlamanın Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli olduğunu kaydeden DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “İstiklal ve istikbal sevdalısı aziz milletimizin davasını anlamak, geleceğimizin teminatı olan evlatlarımızı yetiştirmek kadar önemlidir. Biz, sadece savaş meydanlarında zaferler kazanan bir millet değiliz. Aynı zamanda yaşadığımız hayata değer katan; milli ve manevi duruşumuzla örnek olan; bizi biz yapan kahramanları hatırlayan bir toplumuz. Bu yüzden 30 Ağustos’un anlamı, bağımsızlık ülkümüzün göstergesi olduğu kadar aziz milletimizin ne kadar kudret sahibi olduğunun ve zorlu şartlarda nasıl ayakta kaldığının da kanıtıdır. Dolayısıyla hem Büyük Taarruz hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği, milli dayanak noktamızdır” dedi. Bu yaklaşıma uygun olarak üniversite bünyesinde birçok etkinliğin Ağustos ayı sonuna kadar planlandığını ifade eden Rektör Hotar, bu programlarda da Milli Mücadele döneminin farklı noktalardan ele alınacağını da belirtti. HER ZAFER YENİ BAŞLANGIÇTIR İstiklal Savaşı’nın büyük bedeller ödenerek sonuca ulaştırıldığını hatırlatan Rektör Hotar, “Gönlü zengin milletimizi, içeride ve dışarıda yok etmek isteyen güçlerin gayretleri, bir asır önce boşa çıkarıldı. Bu gerçeklik, birlik ve beraberlik ruhunun sürdürülmesi adına ülke olarak attığımız her adımda kendini göstermektedir. Unutmamamız gerekir ki, 30 Ağustos Zaferi’nin ardından 9 Eylül’de İzmirimiz kurtuluşu gerçekleşmiş ve bir yıl sonra da Cumhuriyetimiz ilan edilmiştir. İşte bu noktada Cumhuriyetimizin ilanının 100’üncü yılında, Afyon’daki etkinliklere katılmak ise yeni başlangıçlar yapmamız için büyük ailemizin fentlerine ilham vermektedir” ifadesinde bulundu. AKLIN VE BİLİMİN YOLUNDA Araştırma üniversitesi olarak, milli ve manevi değerler ile özel günlere bundan sonra da önem vereceklerini kaydeden Rektör Hotar, “Akıl ve bilimin yolunda aziz milletimize hizmet etmeye; dilimize, dinimize, bayrağımıza ve vatanımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizin kurulmasında ve bugünlere gelmesinde emeği olanları ise her zaman şükranla hatırlayacağız. Milli Mücadelemize liderlik eden Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve kahraman ecdadımızı rahmetle anıyoruz. Afyon’da üniversitemize temsil eden hocalarımıza, mesai arkadaşlarımıza ve öğrencilerimize de teşekkür ediyoruz.” diye konuştu. https://www.youtube.com/watch?v=mbjt5osBDkE&t=13s Read the full article
#30Ağustos#Buca#DEÜ#DokuzEylülÜniversitesi#gündembuca#Prof.Dr.NükhetHotar#Prof.Dr.ÖzlemÇakır#ZaferYürüyüşü
0 notes
Link
Kırıkkale Yavuz Selim İlkokulu değerler kulübü tarafından, Çevreme Duyarlıyım-Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) işbirliği projesi kapsamında hazırlanan Değerler Sokağının açılışı yapıldı. M... ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
Text
HER SAKALLIYI DEDE, HER PROF’U HER KONUDA BİLGİLİ SANMAYIN!
MertReport May 3
Mehmet Efe Çaman, Mine Kırıkkanat’ın erkek versiyonu.
Kırıkkanat, Kemalist faşistti; Çaman liberal bir faşist.
Sonuçta o atalar sözü doğruluğunu hiç kaybetmiyor: Her sakallıyı dede sanmayın. Her prof.’u da bilgili.
Mehmet Efe Çaman,
Dinden anlamaz, tarih bilmez… Sadece cahil cesareti var. Dini konulara girince iyice göstermiş kendisini. Bazen bu kadar cehalet ancak okumuş birisinde olur dedirtiyor.
Şimdi yukarıda görselde yer alan @MehmetEfe_Caman’ın yazdıklarının Mine Kırıkkanat, Yılmaz Özdil veya Enver Aysever taifesinin yazıp söylediklerinden ne farkı var.
Veya Kırıkkanat, Özdil ve Aysever söyleseydi bunları özellikle Tr724 ne yazardı. Yazarları nasıl yorumlardı. Erkam Tufan ne derdi programında, nasıl tepki gösterirdi. Bu kadar şefkatli olurlar mıydı?
Oysaki Çaman’ın patlamaya hazır bir balon olduğu alanın dışının zır cahili olduğunu anlamak için son paylaşımlarına bakmaya bile gerek yoktu. Eski yazılarından belliydi…
Mehmet Efe Çaman, Cemaatin mağduriyetlerini kendi ideolojik bakış açısını yaymak, cemaati “başkalaştırmak” için kullanıyor. Uygurlar konusunda Çinliler gibi, 1915 olayları konusunda Taşnak/Hınçak militanları gibi yazıyor. Din konusundaki cahillikte ise ulusalcılardan farkı yok.
Din konusundaki cahillikte ise ulusalcılardan farkı yok. Ayakları bu topraklara basmıyor. Nedense kendine liberaller konu bir şekilde din ve milliyete gelince en azılı solculardan daha solcu, Kemalisten daha kemalist olabiliyor. Türk, Türk tarihine düşman kesilebiliyor.
ORTAYA KARIŞIK SAÇMALIK! Kadı kızı değil ki kusurunu görmezden gelelim! link.medium.com
CHP’li gazeteci Şaban Sevinç pandemi nedeniyle ramazanın ertelenmesi gerektiğini söylemişti. Alay konusu olmuştu.
Benzer cahilliği Çaman yapınca büyük yazarlığından bir şey kaybetmiyor. Abdülhamit Bilici ile yaptığı son programda, Kanada’daki Hristiyanların sanal dua günleri düzenlediğini söyleyerek pandemi sürecinde Türkiye’de Müslümanların Cuma namazlarının sanal kılabileceklerini, ancak diyanetin bun yapmadığını söylüyor. Bir gün camiye sıra koymayı da teklif ederse de şaşırmam. Karşısında oturan Bilici’den ise buna herhangi bir açıklama gelmiyor. Twitterda yazdıklarının bazıları ise yukarıda gördünüz.
youtube
Çaman, siyaset üzerine çalışmış olabilir ancak tarih ve din konusunda cahil cesareti var. Bir şey değil hiç bir şey bilmiyor. Belirli ezberleri tekrarlıyor. Uygur Çinliler soykırım yaparken, Türkiye’den yükselen tepkileri “Uygurlar Türk değildir” diye yazdı hemde tr724'de. Türkçe’nin ilk sözlüğünü yazan Kaşgarlı Mahmut’u herhalde Hababam sınıfındaki kel mahmut hoca zannediyor. İnanmayan arşiv yazılarına bakabilir.
UYGURLARIN KİMLİĞİYLE İLGİLİ ÇİNLİLER GİBİ DÜŞÜNMEK! UYGURLARIN KİMLİĞİYLE İLGİLİ ÇİNLİLER GİBİ DÜŞÜNMEK! Her yazarın her görüşüne katılmak mümkün değil elbette. Ancak… link.medium.com
Köşe yazılarını yayınlayan sitede yazanlardan bir Allahın kulu da sen ne saçmalıyorsun demedi. Uygurlar’ın kurdukları devletin adı Doğu Türkistan Cumhuriyeti nasıl Türk olmazlar demedi. Aynı sessizlik Ermeni meselesiyle ilgili yazılarda söz konusu. Biden’den önce sitenin yazarları “soykırım” iddiasını kabul etti. Buna gariptir ki Erzurumlu Bilici gibi isimlerde dahil. Bediüzzaman’ın Tarihçe’nde “şehit” dediği Enver Paşa’ya bu tipler artık katil diyor. Çaman’a mı inanacaksınız, Bediüzzaman’a mı karar verin.
Tehciri anlamak için 1915'ten önce doğuda, güneydoğuda yaşananlara önce bir bakmak gerekir. Hatta Berlin konferansına kadar gitmek. Erzurum’n kara günlerini okumak, Van’daki kıyımı bilmek gerekir. Çaman ve çamangiller gibilerin gönlünü hoş tutacağınız diye tarihi gerçekleri çarpıtmayın, atalarınızı, dedelerinizi soykırımcı olarak ilan etmeyin. Ortada bir işgal, bir iç savaş vardı. Devlet kurmak için ayaklanan bir grup vardı. İttihatçılar bir gece uyanıp hadi Ermenileri göç ettirelim demedi. Tehcir, katletme değil nakletme projesidir. Bir hiç soykırım değildir. İttihatçı düşmanı İngilizlerin Malta yargılamalarında bulamadığı soykırımı siz şimdi uydurmayın.
1915 olayları öncesiyle sonrasıyla ortak bir acıdır. Keşke hiç yaşanmasaydı. Keşke o topraklarda insanlar bir ağaç gibi hür bir orman gibi kardeşçe yaşasaydı. Ama olmadı. Acılar yaşandı. Fakat bu acıları tanımlarken haksızlık yapmayın. Ermeniler’i kazanacağız derken Türkleri kaybetmeyin. Hareket’in kökü Türkiye’dir. Gidenler geride kalanların çok küçük bir kısmıdır. Gemiler yakın ancak ülkeyi, ülke insanını yakmayın. Fethullah Gülen, AKP’nin zulümlerini “pakraduniler” gibi tarihsel bir gruba yıkarak hedef küçültmeye çalışırken siz bütün milleti karşınıza almayın.
OSMANLI'YI TEHCİRE ZORLAMAK: 1915'TEN ÖNCE NE OLDU? 19. ve 20. Yüzyıl Osmanlı tebaasının en uzun ve acı yüzyılları olmuştur . link.medium.com
Efe Çaman gibi Taşnak bakışıyla, sağduyudan yoksun yazanlar Hareket’in akıl hocası olamaz. Korkarım ki bu isim Etyen Mahçupyan’ın günümüz versiyonu. Sonu da aynı olursa, yarın muktedirlere karşı sizi satarsa kimse şaşırmasın!
MEHMET EFE ÇAMAN NEREYE KOŞUYOR VEYA ETYEN MAHÇUPYAN NEREDE? Türkler Anadolu'da işgalci mi? link.medium.com
Hiç bir milli meselede Türkiye’nin tezlerini savunmayan Mehmet Efe Çaman bir gün Mine Kırıkkanat’ın kamyoncular için söylediğini gibi derse de şaşırmayın: Beni cemaatçiler okumasın! Beni Türkler okumasın!
#Mehmet Efe Çaman#Tr724#Tr724 Yorum#Islam#Türkiye#15 Temmuz#recep tayyip erdoğan#Fethullah Gülen#Gülen Cemaati#AK PArti#AKP#Youtube
3 notes
·
View notes
Text
Erdem Yayınları 41. Yayın Yılını İstanbul'da Kutladı
Erdem Yayınları: Geçmişten Günümüze Yayıncılık Anlayışı Erdem Yayınları, Türkiye’nin en köklü ve saygın yayınevlerinden biri olarak, çocuk edebiyatı ve kültürel değerler konusundaki özverili çalışmalarıyla dikkat çekmektedir. 1980’li yıllardan bu yana yayın dünyasına yön veren Erdem Yayınları, özellikle milli ve manevi değerleri ön plana çıkaran eserleriyle geniş bir okuyucu kitlesine…
0 notes
Text
Kayseri Olay Gazetesi 25 Temmuz 2020 Cumartesi yazısıdır;
ATATÜRK OLMAK..
Zırhlı Mercedesi ile geldiği İbadethanede, sahte kahramanlar gibi kılıç kuşanmak ve sonrada ülkenin kurucu değerlerine, kurucusuna hakaret etmek..
Adama, “Haddini bil efendice yerinde otur” derler.
Hem de, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Senedi Lozan’ın imza altına alındığı günün yıldönümünde.
Hemi de geçmişinde, Fetö Haininin ayak izlerine rağmen.
Atatürk olmak için önce, Arap Hayranlığını bir kenara koyup, Türk olmak lazım Efendi..
Sonra bu milletin onu Ata olarak görmesi gerekir.
Atatürk olmak için başka neler gerekir sayayım mı?
Düşman çizmesi altında çiğnenen topraklarda isyan ateşi yakma becerisi gerekir..
Bir avuç inanmış insanla yola çıkarak bir ülkeyi nakış nakış örmek gerekir.
"Bağımsızlık Benim karakterimdir" diyerek bu değere bir ülkeyi, bir toplumu inandırmak gerekir.
Her türlü imkansızlığa rağmen, ülkenin işgal altında olmasına bakmadan topyekun bir isyan ateşini yakmak gerekir.
İngilizi, İtalyanı, Yunanı, hatta Avusturalyalısından oluşan devasa orduları Çanakkale Boğazına gömebilecek inanç ve iman gerekir.
Atatürk olmak için Devletin hazine anahtarı elinin altındayken, anneden gelen "Paramız kalmadı oğul" mesajına "Evdeki kilimleri satın" diyebilecek kadar sağlam karakter ve sarsılmaz Ahlak gerekir.
Atatürk olmak için 4 kadını bir erkeğe cariyelik için uygun görmek değil, her kadını birey olduğuna inandırmak, onun da erkek gibi seçilip seçebileceğini ona anlatmak gerekir.
Atatürk olmak için kadının 4 adım önünden yürümek değil, yan yana, kol kola yürüyebilecek kadar aydınlık olmak gerekir.
Atatürk olmak için, bir köşkün çatısını tehdit eden ağacı kesmek yerine, Köşkü yerinden kaydırtarak ağacı kurtaracak kadar çevreci ve doğa düşkünü olmak gerekir.
Atatürk olmak için, köylü ile bu aziz vatan toprağının üzerinde bağdaş kurup sohbet edebilecek kadar kibirden arınmak, gittiği tarlada galoşsuz yürüyebilmek gerekir.
Atatürk olmak için Millete inanmak, güvenmek, yalan söylememek gerekir.
Atatürk olmak için milletvekilinin de bir öğretmen kadar maaş alması gerektiğini savunabilmek, ülkenin bağımsızlığının, dışa bağımlılıktan kurtulduğumuzda güvence altına alınacağına inanmak ve üretimi her alanda geliştirmek gerekir.
Atatürk olmak, bu ülkede yaşayan herkese aynı ölçüde yakın, aynı ölçüde uzak olmayı gerektirir.
Atatürk olmak kutsalları basamak olarak kullanmak yerine, onların insanın manevi dünyasına uygun değerler olduğunu savunmak ve saygı duymayı gerektirir.
Atatürk olmak, Allahın ayetleri ile bir yandan alay ederken, bir yandan da o ayetleri kitleleri uyutmak için kullanmaya izin vermez.
Atatürk olmak, Misak-ı Milli demektir.
Atatürk olmak ülkede ve dünyada barışı savunmak demektir.
Atatürk olmak, teröriste uzak durmayı, başka ülkelerin iç işlerine karışmamayı, ama ülkenin iç işlerine de kimseyi karıştırmamayı gerektirir.
Atatürk olmak, ülkenin okullarında fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirilmesi için her imkanı seferber etmeyi, bilimi, aklı, medeniyeti, çağdaşlığı savunmayı gerektirir.
Atatürk olmak, bırakın teröristle, bu topraklarda gözü olan devletlerle bile masaya oturmaya izin vermemektir.
Atatürk olmak, çalmamak, çaldırmamaktır.
Atatürk olmak, çağdaş yaşamı sadece kendisine değil, ülke toprakları üzerindeki her bireye uygun bir yaşam tarzı olarak kabul etmeyi gerektirir.
Ve Atatürk olmak, demokrasiyi kafanın içinde benimsemek, ülke toprakları üzerinde her ferdin kanunlar önünde eşit olduğunu savunabilmektir.
Atatürk olmak, Yasama, Yürütme, Yargı, Basın, Üniversite gibi oluşumların bağımsızlığını sonuna kadar savunmayı gerektirir.
O nedenle önce sen, oturduğun koltuğun ilk sahibi Rıfat Börekçi’nin hayatını oku da, sonra kılıç kuşanıp Ahkam Kes..
Ayrıca Unutma, Atatürk, Bağımsızlık, Demokrasi ve Cumhuriyet gibi değerler bu ülkenin, bu milletin ‘Bam Teli’dir.
Onlar üzerinde fazla dolaşma.
Kısacası Sayın demeye dilimin varmadığı çakma kahraman.
Sen ve senin kafandakiler, bırakın Atatürk’ü eleştirmeyi, yanında çırak bile olamazdınız.
O nedenle ettiğin laflara dikkat et.
Hem de unutma;
Soytarılarının ömrü krallarının ki kadardır..
Ahmet ZORLU
1 note
·
View note
Text
Kıbrıs Türklerinin özgürlüğü yolunda
Onurlu bir mücadele veren, Türk siyasi tarihinin örnek devlet adamları
Arasında yerini alan, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyet'nin kurucusu Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş'ı Vefatının 8.yıl dönümünde
Saygı ve Rahmetle anıyorum.
"Biz , milli ve manevi değerleri korursak , değerler de bizi koruyacaktır".
Rauf Denktaş
5 notes
·
View notes
Text
Özgürlük
Tanımında ve tarifinde zorlanılmış bir kavram. Kişisel özgürlük öyle uçlara doğru arzulanıyor ki, İbn-i Sina'nın Boşluktaki insan nazariyesinde bahsettiği "insan" en özgür insan..! Nitekim günümüz de bu talebe, tersten bakarsak, yalnızlaşmak diye okunuyor. Kimse olmasın! Kimse karışmasın! Kimse bilmesin!.. Özgürlük kime göre, neye göre..! Fark ettiniz, kişisel özgürlükten bahsedeceğim bugün. Biraz psikolojik, biraz sosyolojik ve biraz da felsefi boyutuyla; kişisel gelişim yolunda olgunluk sağlanması ve iç barışın tesisi için, iyi anlaşılması gereken bir kavram. Kısaca tanımlarsak kendi kendimizin, düşünce ve davranışlarına karar verebilme serbestliği. Başka insanların, kurumların, toplumun ve devletin baskısından azade olmak. Yaşama biçimini, kararlarını, davranışlarını ve dünya görüşünü kendi kendine biçimlendire bilmek. İçinden geleni yapmak diye de tarif edenler vardır. Bu çok eğreti bir tanımlamadır. Biz şöyle diyelim: Temel insani değerlere ters düşmedikçe, başka insanlara maddi ve manevi zarar vermedikçe içinden geleni yapmak evet özgürlüktür. Ama bu içinden gelenin faydalı olması da beklenir. Topluma, değerlere veya başka insanlara hiç bir zarar vermeden kendine zarar vermeyi seçebilirsin. Fakat bu özgürlük değil hafif tabirle aymazlık olur. Tarih Boyunca Özgürlük İstedik İnsanlar fıtratı itibariyle başına buyruk olmak, hesap vermemek, sorgulanmamak ve yönlendirilmemek üzerine içgüdüsel olarak ayarlıdır. Fakat ait olmak, sığınmak, dost olmak, aile olmak, toplum içinde var olmak ve Yaradan'a inanmak üzerine de güdülenmiş olarak doğar. İçsel çatışmalarımızdan biridir aslında özgür olmak... Tarihin ilk çağlarından beri toplumsal gelişim ve aydınlanmanın anahtarlarından biri de bireysel özgürlük kavramı olmuştur aslında. İnsan kendi kendine karar verip, baskı altında kalmak istemediğinden ve fakat buna mecbur kaldığından ötürü, kendini geliştirmek istemiştir. İyi bir avcı, iyi bir savaşçı, iyi bir izci vs olmak onu özgür kılıyordu. Bu sebeple devrin gereklerine göre kendini gerçekleştirmek yolunda olmuştur. Özgürlük talebi bir yönüyle, diğerlerine hükmede bilme erkidir. Bu bir kabiliyettir. Zira toplumu kendi kararlarını benimsemek zorunda bırakırsın. Bu talep, özgürlüğünü isteyip, ilan etmektir. Bana karışmasınlar... İstek ve taleplerimi kabul etsinler... İyi ama nasıl sağlayacaksın bunu? Güçlü olacaksın ki sözün geçsin, seni sana bıraksınlar... İlkel bir düşünce tarzıydı bu. Zaman ilerleyip, insanlık aydınlandıkça şu sonuca varıldı. Özgürlükler, diğerlerinin sınırlarına kadar... Yani kafana göre takılmak değildir. Bildiğini okumak hiç değildir. Özgürlük yüksek bir insani bilinç seviyesidir. Bizi insan yapan ihtiyaçlarımızın tatmini için elzem bir farkındalık seviyesidir. Mutlak Özgürlük İmkansızdır Genellikle tatmini mümkün olmayan bir insani taleptir özgürlük. Hatta bir ütopik idealdir. Çünkü insanlar toplum halinde yaşarlar. Bu yaşanılan düzlemin madden ve manen sınırları vardır ve sizin genişlemeniz bir diğerini daraltacaktır. Peki adil midir bu durum? Herkese eşit özgürlük alanı kalır mı? Ne yazık ki hayır. Zaten çatışmanın esas kaynağı bu adaletsiz özgürlükler düzlemidir. Bu sebeple ailenin çocukları arasından başlayıp, milletlerin, devletlerin özgürlük çığlıkları yükselmiş ve hep böyle devam edecektir.
Esaret Anıtı!!! Sömürgeciler Devlet olabilirler. Bir ırk, bir soy, bir zümre veya bir kişi de olabilirler. Kimsenin özgürlüğünü istemezler. O müslüman, şu zenci, beriki kızılderili, şurdaki köle.... Uzar gider sömürülenler. Özgürlük talebi sömürgecilik karşısında gerçek anlamını kazanır. Bu özgürlük anıtı çocukluğumdan beri beni ürkütür ve bütün dünyaya adının tezatını yansıtır, acılar yaşatır... Kişiliğin Özgür Olması Toplumsal Hayata Engel Değildir. İnsan öz benliğinde olgunluğu yakalamış ve hayatın sırlarına vakıf olmaya başlamış ise özgürdür zaten. Zira onun anladığı özgürlük asi olmak değildir. Filozoflar, sanatçılar, şairler, yazarlar, bilim adamları ve tasavvufçular genelde özgürlüğü tadan insanlardır. Psikolojik temelde kendinizi sınırsız ve engin bir dünyanın içerisinde görürseniz özgürsünüz... Müziğin sesini istediğin kadar açmak, caddede sokakta çılgınlık yapmak, devletin kanunlarını ihlal etmek, sosyal medyada küfretmek, diğer bir insana yada kamu malına zarar vermek.... Bunlar değil ki aradığınız... Özgürlük peşinde koşarken, insanlık bilincinizi ve kişisel olgunluğunuzu kaybederseniz, zihinsel kölelere dönüşürsünüz. Bunlarla tatmin olan insanlar, ayaklarında kalın zincirlerle tutsak, gönüllerindeki kelepçelerle esir, beyinlerindeki örümcek ağlarıyla hapistirler aslında. Benlikleri saadet içinde değildir. ruhlarında sükunet yoktur, dışarıdan bakıldığında ise eğlence adında ahlaksızlık, anarşi ve şiddet... Özgürlük odur ki; sizi dünya ve ukbada mesut etsin. Zindan da olsanız dahi, gök yüzünde süzülen bir kartal eylesin... Aşırı özgürlük, gerek devlette ve gerekse bireylerde köleliğe dönüşür.Eflatun (Platon) Adam öldürmek, intihar etmek, mazoşist veya sadist olmak, eş cinsel yada madde bağımlısı olmak, fuhuş yapmak, milli değerlere ihanet etmek... Yahu bu ve benzeri tercihler özgürlük müdür? Etik kaideleri bir kenara atmak kişinin kendi özgür iradesidir dene bilir mi? Alman filozof İmmanuel Kant'ın konuyla ilgili şöyle bir tespiti var: İnsanoğlu, ‘insan’ niteliğini kazanmak istiyorsa kuşkusuz özgür olmalı, özgür olmak için de ahlak yasalarına saygı duymalıdır ve onu gerçekleştirmekte en önemli buyruktur. Yenişehirlioğlu, 1982:48 Her konuda olduğu gibi, bu konuda da insaf ile değerler silsilesi incelenmeli, insana ait özgürlük alanı, insan haysiyetine uygun olarak belirlenmelidir. Saygı Kişinin kendisine karşı duyduğu saygı ve dolayısıyla çevresi ve toplumlar nezdinde duyduğu saygı, kişisel özgürlüğün temel sınırlarını belirler. Kendini bilmek, kendine inanmak, kendinle barışık olmak seni saygılı ve ardından özgür bir birey haline getirir. Özgürlüğe bu bağlamdan bakmaz isen, başkalarının talimnamesi ile yaşar, adına da özgürlük dersin. Başkalarının güdümü dışında içsel bir talep de, efor da doğuramazsın... Liderlik bahsinde de geçtiği gibi yetkiler sorumluluklarla beraber verilir veya alınır. Siz kendi seçimlerinizle hayatınızı ve kendinizi tasarlarsınız. Ruhsal, fiziksel veya toplumsal tercihleriniz size aittir, özgürce belirlersiniz. Tabii ki sorumluluğu da size aittir. İster bu dünyada ister ötesinde özgürce yaptığınız seçimlerin sonuçlarını yaşarsınız... Read the full article
1 note
·
View note
Text
Hatice Hatun Çocuk Mektebi’nde yaz kursları sürüyor
https://pazaryerigundem.com/haber/182878/hatice-hatun-cocuk-mektebinde-yaz-kurslari-suruyor/
Hatice Hatun Çocuk Mektebi’nde yaz kursları sürüyor
Yaz dönemi Kur’an-ı Kerim Kurslarından 4-6 yaş gruplarında ve ilkokul-ortaokul seviyesinde 250 öğrenci faydalanıyor.
KONYA (İGFA) – Selçuklu Belediyesi tarafından çocukların milli ve manevi değerler çerçevesinde eğitim almaları amacıyla Hacıkaymak Mahallesi’ne kazandırılan Hatice Hatun Külliyesi’nde yaz döneminde de eğitimler sürüyor. 4-6 yaş aralığının yanı sıra ilkokul ve ortaokul seviyesinde bulunan öğrenciler uzman eğitmenler eşliğinde Kur’an-ı Kerim ve temel dini bilgiler konusunda eğitimler alıyor. Çocuklar eğitimlerle birlikte kişisel gelişim sağlayabilecekleri aktiviteler ile de günlerini eğlenceli bir şekilde geçiriyor.
Türkiye’ye örnek bir kompleks niteliğinde olan ve eğitimleriyle dikkat çeken Hatice Hatun Çocuk Mektebi geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yaz döneminde de yoğun ilgi görüyor. Yaz dönemi kurslarından 250 öğrenci faydalanıyor. Külliyede, Çocuk Mektebi bünyesinde “Elif” Atölyesi, “Ba” Atölyesi, Ahşap El Becerileri Atölyesi, Kıssahan Atölyesi (Kütüphane ve Drama), Oyun ve Zeka Oyunları Atölyesi yer alıyor.
“EN ÖNEMLİ DÜSTURUMUZ ŞEHRİMİZİ İMAR EDERKEN NESLİMİZİ DE İHYA ETMEK”
Eğitim alanındaki örnek yatırımlardan bir tanesi olan Hatice Hatun Çocuk Mektebi ile çocuklar için örnek bir hizmet sunduklarını ifade eden Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı: “Selçuklu Belediyesi olarak merkezimizde yıl boyunca verilen eğitimlerle çocuklarımızı geleceğe hazırlıyoruz. Hatice Hatun Çocuk Mektebi ile okul öncesi çocuklarımızı yaz dönemi kurslarıyla beraber ilkokul ve ortaokul öğrencilerimize milli ve manevi değerlerimize bağlı şekilde eğitimler veriyoruz. Külliye içerisinde yer alan atölyeler ile geleceğin Türkiye’sinde çocukların kişisel gelişimlerine katkı sağlayarak özgüvenli birer birey olmalarını amaçlıyoruz. Bunu yaparken çocuklarımızın temel dini eğitimlerini tamamlamaları bizler için önemli. Çocuklarımıza bu eğitimleri verirken onların sıkılmadan eğlenceli etkinliklerle vakit geçirmelerini sağlıyoruz. Bu noktada en önemli düsturumuz ‘şehrimizi imar ederken neslimizi de ihya etmek’. Bize çocuklarını emanet eden velilerimize özellikle teşekkür ediyor, tüm eğitmenlerimize çalışmalarında kolaylıklar diliyorum” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes