#mavi kadar özgür
Explore tagged Tumblr posts
sadmissaloneflower · 5 months ago
Text
“İnsan; kavuşmak denen rüzgar esecek diye, bir pencerenin önünde kırk yıl beklermiş..”
9 notes · View notes
miskinh4na · 6 months ago
Text
today is the day that 14 year ago, israel killed 10 turkish peace activist in a ship named Mavi(Blue) Marmara. They were carrying aid to Palestine and israel soldiers attacked them. for carrying aid of fucking course. 14 years later, no damn thing changed.
a quick reminder that Erdoğan's 'one minute' speech was about this.
https://ihh.org.tr/mavi-marmara
https://en.m.wikipedia.org/wiki/Gaza_flotilla_raid
Tumblr media
7 notes · View notes
yesiliris · 4 months ago
Text
Ölüm kokuyor şehrimin rüzgarları. Zafer var yüzümdeki gülüşte. Gözümde kanlı yaşlar. Denize karşı bir bank. Masmavi mehtap ne kadar huzur doluysa rüzgarlı bi hava onu o kadar korkunç yapıyor. Kızıl Kahkaha çok canı yanınca gülermiş. Gökyüzünde kızıl Kahkaha. Deniz bırakmıyor mehtabı ondan daha çok yanıyor canı.
Gözlerini kapat ve denizi çek içine. Kırgınlığı,hüznü,siniri alsın senden. Derin nefesler daha da boğucu oluyor. Nefes almak batıyor sanki.
Ayağa kalkıp dalgalara adımlıyorum. Her adımımda üstümden bir şey eksiliyor. Soğuk su bedenimin her yerine yüzlerce iğneyi aynı anda soksada içimde ki yangına derman olmuyor. Uykum geliyor,midem bulanıyor insanların saçmalıkları beni bitiriyor. Dalga coştukça ben batıyorum. Ben battıkça karanlık kucak açıyor. Sesler o kadar ürkütücü ki bedenim kaskatı kesiliyor. Boşluktan kocaman kanlı bir el çekiyor beni en dibe. İşte karşımda şimdi bir gölge. Gözleri masmavi. Gözlerinin masumluğuna tezat ellerindeki kan izleri.
Korkmadım. Çünkü gözlerine baktım. Sandım ki bana bi şey yapamaz bu kadar eşsiz bir çift mavilik. Sandım ki kıyamadığı olurum.
Göğsümün altında kalbim yerinden çıkacak gibi. Avcılar ilk başta avlarının güvenini kazanırmış.
Bekledi öylece hiç bir şey yapmadan. Ve sonum,omzumdan belime kadar kocaman bir yaradan. Koca denizde boğulmadım da bir çift mavi gözde kayboldum.
Kan denizde dağılmaya başladı. Acım akıl almaz boyutları aldı. Dizlerimin üstüne düştüm ama hiç bir şey hissetmedim.
Kesiğin acısına değil kırıklarımın acısına ağladım.
Hayır ben böyle yenilemezdim. Denize yalvardım. "Kurtar beni buradan..." gölge yaklaştı. Sonum geliyordu. "Kurtar beni" şimdi pis elleri vücudumda. Gözlerimi kapattım ve bekledim ölümü.
Elimi kaldırdım son çare durması için. Deniz benim itatimde. Güç bende.
Ruhumun en derininde hissettim bana getirdiklerini. Artık acım yok. Su iyileştirdi vücudumda ki koca yarığı. Ve bana bi iz bıraktı o yarayı. Gölgeden uzaklaştım. İşaret parmağımı hafifçe kaldırdım.
Derinlerin sahibi,ruhların katili,kimsesizlerin kurtuluşu,bazılarının en derin yarası benim tek bir hareketimle ait olduğu yer tarafından boğuldu. Ruhlar özgür kaldı. Maviler beni boyarken kafamı kaldırdım ve son kez baktım gökyüzüne. Güldüm ama bu yıldızlara vedaydı...
7 notes · View notes
nykszeus · 2 months ago
Text
08 - yeni ziyaretçi
~ Komutan Poi'nin Odası ~
"Bana neden haber vermedin? Bunu bilmek benim en doğal hakkımdı!"
"Sakin ol Carl, sana söylemedim çünkü gerek yoktu. Askerim de zaten her zaman etrafta dolaşmıyor, birkaç kez öyle gözüküyormuş gibi taklit yapıyor o kadar."
Prens Carlisle onu takip eden kişinin kim olduğunu ve aldığı emri öğrendiğinde sinirden küplere binmişti adeta. Yine de Komutan Poi'ye güveniyordu, diğer ailesi gibi gördüğü krallıkta onun sırrını bilen yalnızca oydu çünkü ve güvenmekte de haklıydı. Derin bir nefes vererek diğer koltuğa kendini attı, masada endişe ile kendisine bakan silüetten gözlerini ayırmadı. Başına ağrılar girmişti resmen.
"Peki ne yapacağız şimdi?"
"Aynı oyuna devam edeceğiz, öğrenmiş olman daha çok işimize yarayacak gibi gözüküyor."
"Siktiğimin oyunuymuş, hah."
Durumla alayını ettikten sonra gözü Komutan Poi'nin masasındaki demir şekile kaydığında gülümsemişti, Prens Carlisle ona imalı bakışlar atarken Komutan Poi ise gözlerini devirdi ve gülmemek için kendini tuttu.
~ İbadet Odası ~
Prens Zolita yavaş adımlarla içeri girdi. Derin nefesler alıp veriyordu çünkü zor bir gün geçirmişti, kalbini Tanrı'ya açmak iyi bir seçenek diye düşündü içinden. En öndeki orta boylu mihrapta bulunan haç önünde dizlerinin üzerine çöktü, sağındaki kürsünün kenarına tutunuyordu.
"Ne yapacağım böyle..? Neden böyle büyük bir sınav ile sınanıyorum Tanrı'm? Elimden geleni yapıyorum ben..."
"Tabii ki yapıyorsun."
Duyduğu ses ile irkilerek başını çevirdi Prens Zolita. Yanında onunla birlikte diz çöken Prens Andie gülümsüyordu. Uzun zamandır başka krallıkta eğitim gördüğü için uzaklarda kalan kardeşi Prens Andie tam da yanında duruyor ve elini tutuyordu.
Kardeşini görmesiyle sarılması bir olan Prens Zolita ise ağlamaya başlamıştı, hem kardeşini görmenin sevinci hem de üzerindeki yükün ağırlığını kaldıramamanın hüznü ile dökülüyordu gözyaşları.
Küçük kardeşi ağabeyinin sırtını ovalayarak ona teselli olurken iç çekti. Prens Zolita eğer böyle ağlamaya devam ederse kendisi de ağlayabilirdi her an.
"Sakin ol Zoli, her şeyin yoluna gireceğinden emin olabilirsin. Hem biraz daha ağlarsan ailenin karşısına kızarık ve şiş gözlerle çıkacaksın ki bunu istemediğini ikimiz de biliyoruz."
"Haklısın..."
~ Saklı Oda ~
Kral Suji ve Kral Ash yine beraber satranç oynamak ile meşguldü. İkisi de baş başa bir mücadele sürdürürlerken Prens Mavi içeri girmişti. Krallara selam verdikten sonra direkt konuya girdi.
"Ben birkaç saat boyunca sanat atölyesinde olacağım, beni ararsanız diye haber vermek istedim."
Kral Suji belli ki bu durumdan memnun değildi, oğlunun kendi düzeyine göre aşırı kalan özgür ruhunu dizginlemek her zaman onun için zor olmuştu. Hobi olarak sanatla ilgilenseydi kesinlikle desteklerdi ama o bir prensti ve önceliği kraliyet olmalıydı.
"Sana kaç kez aynı şeyi söyledim Mavi, ne zaman beni dinleyeceksin?"
"Sen beni anlamaya başladığında tabii ki de kral babacığım. Ah bu arada..."
Prens Mavi Kral Ash'in taşlarından birini oynatmış ve tek hamlede şah mat yapmayı başarmıştı. Ardından hiç beklemeden oradan ayrılarak arkasında şaşkın iki silüet bırakmıştı. Kral Suji aldığı iki türlü yenilgi üzerine moralini bozmamaya çalışsa da başaramazken Kral Ash gülmekle yetinmiş ve omzuna vurmuştu hafifçe.
"Dert etme böyle şeyleri. Hem kral olacak kişi o değil sonuçta, öyle değil mi? Ayrıca o daha çok genç Suji, bırak özgür yıllarını yaşasın. Eninde sonunda yine kraliyete göre hareket etmek zorunda kalacak."
~ Sanat Atölyesi ~
Dediği gibi Prens Mavi zamanını orada geçirecekti. Prens Soul ve Prens Rudy de onun becerilerine hayranlık duyduğu için eşlik etmek istemişti. İçeri adım attığı an iki prens de büyülenirken Prens Mavi yalnızca gururlu bir şekilde gülümsüyordu.
"Beğendiniz mi? Bakın, şu soldaki kısımda bulunan resimler ve portreler bana ait. Bir de yanındaki şu minik heykel..."
"Vay canına, yeteneğini hep takdir etmiştim ama bunlar beklediğimden de harika gözüküyor."
"Evet, kesinlikle! Soul ve bana nasıl yaptığını gösterir misin? Lütfeeeeen!"
"Pekâlâ, ama dikkatimi dağıtmamalısınız."
İki prens sevinçle bir köşeden bulduğu taburelere oturmuş merakla bekliyordu. Prens Mavi ise çoktan setini hazırlamış ve yarım kalmış resmini tamamlamaya başlamıştı.
~ Büyük Koridor ~
Kraliçe Ryo, Prenses Naomi ile çay içmek üzere odasından ayrılmışken koridorda ilerliyodu. Yanından bir anda geçen silüet hissi ile irkildiğinde arkasını döndü ve geriye bakındı. Her ne kadar birini göremese de yerdeki uzun ve siyah pelerini fark etmesiyle endişelenmesi bir olmuştu.
Uzun süre düşünmesinin ardından pelerini eline aldı ve bahçeye inmek için yoluna devam etti. Bir şeyler döndüğü hissi onu kapladığından tetikte davranıyordu ki bir anda karşısına çıkan düşes ile irkildi.
"Aman tanrım... Iryna, beni korkuttun!"
"Sen de korkacak yer arıyormuşsun, sadece acele etmen için haber vermeye gelmiştim. Bugün duyduğuma göre özel bir günmüş. Bekle, o elindeki pelerin nereden çıktı?"
"Bilmiyorum, öğreneceğiz."
Bunu duyan düşes Iryna yalnızca omuz silkmiş ve umursamazcasına önden gitmişti. Tepki olarak ise Kraliçe Ryo yalnızca gözlerini devirebilmişti çünkü biricik ablası atlı kovalıyor gibi oradan ayrılmıştı. Bahçeye inene kadar elindeki pelerini inceledi ve düşündü.
4 notes · View notes
kalp-delenimm · 1 day ago
Text
Çok nefret ettim senden.
Her davete ne kadar iyi hazırlandığımı, elbisemin ya da saçımın ne kadar güzel olduğunu düşünürken, annemin hiç bir yorumunu duymadım; ama sen... Senin hakkında hiç susmadı Alena. Beni hiç anlatmadı annem, ama seni konuşmaktan hiç bıkmadı.
Sen ve ipek saçların.
Sen ve pürüzsüz bebek tenin.
Sen ve tatlı mavi gözlerin.
Sen ve zehirli kelimelerin.
Sen ve güçlü duruşun.
Sen ve sorunlarını gizlemedeki profesyonelliğin.
Sen ve... Sen, Alena.
Sen benim nefret ettiğim, ama terk edemediğim idolümdün. Sonunda beni özgür bıraktın.
2 notes · View notes
datenshi-666 · 2 months ago
Text
Behind Blue Eyes · Limp Bizkit
youtube
No one knows what it's like Kimse bilmez nasıl olduğunu
To be the bad man Kötü bir adam olmanın
To be the sad man Üzgün bir adam olmanın
Behind blue eyes Mavi gözlerin ardında
And no one knows Ve hiç kimse bilmez
What it's like to be hated Nefret edilmenin ne olduğunu
To be faded to telling only lies Sadece yalan söylenerek solmanın ne olduğunu
But my dreams they aren't as empty As my conscious seems to be
Fakat rüyalarım, onlar bilincimin göründüğü gibi boş değiller
I have hours, only lonely Saatlerim var, sadece yalnız
My love is vengeance Benim aşkım bir intikam
That's never free Asla özgür olmayan
No one knows what it's like Kimse bilmez nasıl olduğunu
To feel these feelings Bu duyguları hissetmenin
Like i do, and i blame you! Benim hissettiğim gibi, ve seni suçluyorum!
No one bites back as hard Kimse o kadar sert ısırmaz
On their anger Öfkeli olduklarında
None of my pain woe Acı kederlerimin hiçbiri
Can show through İçini göstermez
Discover l.i.m.p. say it [x4] Keşfet l.i.m.p söyle onu
No one knows what its like Kimse bilmez ne olduğunu
To be mistreated, to be defeated Kötü davranılmanın ,bozguna uğratılmış olmanın
Behind blue eyes Mavi gözlerin ardında
No one know how to say Kimse bilmez nasıl söyleneceğini
That they're sorry and don't worry Üzgün olduklarını ve endişelenmemen gerektiğini
I'm not telling lies Yalan söylemiyorum
No one knows what its like Kimse bilmez ne olduğunu
To be the bad man, to be the sad man Kötü bir adam olmanın, üzgün bir adam olmanın
Behind blue eyes Mavi gözlerin ardında
4 notes · View notes
aynodndr · 3 months ago
Text
Tumblr media
💜🎈 #MusmutLu_sabahlar....☕☺️
#günaydın...🎈
Bazen mavi kadar özgür,
Kırmızı kadar tutkulu,
Turuncu kadar deli dolu...
Bazen de mor kadar eşsiz,
Pembe kadar umutlu,
Yeşil kadar huzurlu,
Beyaz kadar soylu,
Kendi gökkuşağının renklerini çizmek senin elinde,
Hayatındaki renklerin siyahlaşmasına izin verme...! 🦋
~🦋~
2 notes · View notes
sade1-adam · 1 year ago
Text
Bazen mavi kadar özgür
Kırmızı kadar tutkulu
Turuncu kadar deli dolu
Bazen de mor kadar eşsiz
Pembe kadar umutlu
Yeşil kadar huzurlu
Beyaz kadar soylu
Kendi gökkuşağının renklerini çizmek senin elinde
Hayatındaki renklerin siyahlaşmasına izin verme
Mutlu Hafta sonları ☕🍫
Tumblr media
13 notes · View notes
byesingul · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Şu sıralar, içimde büyüyen cümleleri kelimelere dökmek için çocuksu bir heyecan içindeyim...Deftere yazıyorum elim kalem tutuyor bir süredir ama ne yapsam yetmiyor taşıyor buralara da dökülüyor kalbim...Baharın gelişinden mi?Gökyüzünün bu kadar mavi oluşundan mı?Yoksa aşka yine çok yakın oluşumdan mı?Şairin de dediği gibi;‘’hazır bu bahar akılsız bir yeşermenin şahane hasadına ’’ hep hazırda bekliyor kalbim aşk için vazgeçmeye adının bile baş harflerinden...En güzel unutma şekli aşka tutulmak...Dünyanın sadece tek bir amaç için durduğunu düşünüyorum böyle zamanlarda aşk için sadece aşk için...Ah kalbim her zaman dediği gibi; ben aşka aşığım müsaitim gördüğümü abartmaya’’ ama lütfen bu kez doğru kalbin tomurcuklarını büyüt içinde korkusuz,sevecen,cesaretli,tutuklu,özgür bir kalbi sahiplen...Sevgili kalbim yolun açık olsun...
15 notes · View notes
1hakan · 2 years ago
Text
Siyah kadar karanlık mavi kadar özgür kırmızı kadar deli dolu böyle bı yaşam ✨🖤
4 notes · View notes
sadmissaloneflower · 6 months ago
Text
Ben artık herşeyi bıraktım düşünmeyi umut etmeyi mücadele etmeyi ve dahası çünkü ne kadar düşünsem ne kadar adım atsam herhangibir konu için ben bir adım attıkça o şeyler benden on adım uzaklaşıyor yoruldum artık çok yoruldum..
8 notes · View notes
ekremcoban · 2 years ago
Text
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
Uzaktaki şehir
Uykuya dalmıştır şimdi.
Düşündüm bir bir
Kardeşlerimin ne yaptıklarını
Nihat
Uyumuyor olmalı.
-Nefis bir şarkı
Söylüyor yandaki odadaki kız
Bir Rus
Halk şarkısı.
Ve şimdi koroyla
Başladılar-
Nihat düşünüyordur
Karanlıkta.
-Sanırım
Bir saatten sonra
Hapishanede
Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
İnsanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar.
Çağdaş şarkılar
Gerekli onlara
Hem Hayatlarının
Derinliklerinden söz eden
Gerçekleştirilmiş
Gerçekleştirilmemiş duygularından,
Hem
Kavgayı ateşleyen
Somut
Anlaşılır
Akıllı şarkılar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.
İnsafsızlık
Vahşet
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor-
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın
Yağdı mavi bir nehre
Saçlarıma yağdı
Otobüslere
Ağaçlara
Evlere.
İçimden okşadım onu.
Kelebek adımlarını
Yanımdan geçen kızın.
Herhangi bir kız
Hayalleri olan.
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
İnsanca
Bir kaygı.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
2 notes · View notes
golge-kiz · 2 years ago
Text
Mavi bi kelebek gibi hissettim hep, gökyüzü kadar mavi, gökyüzü kadar özgür. Ama şimdi gözyaşlarının mavisi gibi hissediyorum.
4 notes · View notes
uykuusuzzveedengesiiz · 13 hours ago
Text
Mavi kadar özgür,
siyah kadar yanlız.
0 notes
volkanotenblog · 13 days ago
Text
Eski Bir Fotoğrafa Doğru
 I görüyorum pencereden içeri giren yağmuru kalkıp bir kitap seçiyorum raftan kahve kokuyor eflâtun odam
II yalnızlık zamanlarıma sakladığım gramofonda eski bir taş plak dönüyor Yunan müziği yükseltiyor yükseltiyor yükseltiyorum yankısını adalara senin olmadığın gündüzlere
III rakıya gömülüyorum hafiften buz kırıyorum dişlerimle beyaza dönüyor su mavi düşlerde, bir kadeh, efendice! IV hâtıra defteri oluyor akşam yaz, yaz diyor serin akşamüstlerini, ıslak taş duvarları, bahar sabahlarını V eski bir anı oluyor Zaman: içinde yaşarken ne çok unuttuğumuz unutup unutup hatırladığımız VI annem portakallı kereviz yapıyor kokusu tüm evi kaplıyor rayihasını çekiyorum içime ev: sıcak aile ikindileri
VII aynalı dolapta suretimi seçiyorum kim bilir kaç yüzümü her uyandığımda biliyordur diye söyleniyorum bulutlara VIII sanki dünyada bulunmuyormuş gibi işçi elleriyle yakıyor sigarasını babam bir nefes çekiyor içine dalıp gidiyor uzaklara
IX korkuyla bakıyorum gökyüzüne: kara ve kasvet içinde dip derinlerde deprem bekliyor İstanbul’u X özgür atlar düşlüyorum kayışlarından kurtulmuş gözleri parlıyor, yaz akşamlarına koşuyorum mutluluk bir an’da kaybolmaktır XI yasaklı yazılar yazıyorum geceleri duvarlara günün erken saatlerinde yevmiyeliler kaba elleriyle boyuyorlar
XII bir şiirin bitiminden başlıyor dağların koyuluğunu, ovaların yeşilliğini çiziyorum kâğıda XIII
hiçbir dilin kavrayamayacağı öyküler yazıyor bir şâir usulca ağlıyorum XIV Boğaziçi’nde geçen çocukluğum çıkageliyor tarihin içinden püfür püfür esiyor şiirler: Yaprak dökümü başlıyor XV eski bir fotoğrafa doğru bakıp şiir yazıyorum: ne kadar da güzel duruyor eskimişliğin 04 Mayıs 2020
Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.
0 notes
mazlumdogan08 · 1 month ago
Text
Tumblr media
Gökyüzü, sonsuzluğun bir aynasıdır. Her sabah ufukta yeniden doğan güneş, sanki dünyanın bütün ağırlığını, sıkıntısını geride bırakıp yepyeni bir umuda açar kapılarını. Mavi örtüsüyle sarar dünyayı, içimizdeki karanlıkları bile aydınlatır. Bulutlar, nazikçe geçip giderler; her biri birer masal anlatıcısı, huzurun sessiz kelimeleri. Geceleri ise yıldızların dansı başlar; her biri evrenin uzak köşelerinden bize göz kırpar.
Gökyüzü, insanın kalbinde saklı umutların, yarınlara dair düşlerin yansımasıdır. Fırtınalar, yağmurlar, yıldırımlar bile geçici birer konuktur; çünkü gökyüzünün asıl varlığı, sükûnetin ve dinginliğin derinliğinde gizlidir.
Dünyada savaşlar, hüzünler ve kayıplar yaşanırken, o her zaman yukarıda durur, bu kaosun ötesinde. Tek gayesi, insanın ruhuna dokunmak, ona bir nefes huzur sunmaktır. Belki de bu yüzden insanlar en çok gökyüzüne bakarken kendilerini hür hisseder; çünkü onun sonsuzluğu, içimizdeki en karanlık düşünceleri bile özgür bırakır.
Gökyüzü, bize hiçliğin içinde varoluşun ne kadar değerli olduğunu fısıldar; sessiz ama anlamlı…
Kendi kalemimden -Mazlum Doğan
Tumblr media
1 note · View note