#maliyet enflasyonu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Artan Ekonomik Zorluklar ve İş Dünyası Üzerindeki Etkileri
Artan Ekonomik Zorluklar ve İş Dünyasına Etkileri Artan maliyetler, krediye ulaşmanın zorlaşması ve ihracatın sıkıntıya girmesi, Türk iş dünyasını adeta bir kâbusun içine sürüklüyor. İflaslar giderek artarken, konkordato talep eden firmaların sayısı da iki katına çıkmış durumda. İcra dairelerindeki icra dosyalarının sayısı 23 milyonu bulurken, karşılıksız çeklerin sayısı da artış gösteriyor.…
#İşsizlik#İflas#şirket sayısı#batık krediler#ekonomi#ekonomik buhran#esnaf#icra dosyaları#konkordato#maliyet enflasyonu#türkiye
0 notes
Text
Carry Trade Riski
Global piyasalarda yeniden gündeme gelmiş olmakla birlikte, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı en ciddi ekonomik risklerden biridir. Yüksek faiz veren ülkeler, düşük faizle borçlanan yatırımcılar için cazibe merkezi haline gelirken, Türkiye gibi ülkelerde kısa vadeli sermaye girişlerini artırsa da uzun vadede ciddi ekonomik kırılganlıklara yol açar.
Yerel seçimlerden sonra yüce devletimizin resmi rezerv varlıklarının gösterdiği artış, bazıları için övünme kaynağı oldu. Sorun, döviz rezervindeki artışlar değil, bu artışların nasıl sağlandığı ve neyle sonuçlanacağıdır. O sıcak paraların Türkiye'de kalıcı olmayacağını ve yabancılara yüksek faiz ödeye ödeye Türkiye'nin ciddi anlamda soyulacağını anlamak için 1000 tane gösterge aramaya gerek yok.
Bazı muhalif kesimlerin bile ilk etapta "rasyonel" olarak tanımladığı Mehmet Şimşek, ülkeyi sonu hiç iyi görünmeyen bir sarmalın içine soktu. Devletin KKM ve rezerv eriterek kur tutma çabaları gibi fiyasko stratejilerinden, "doları baskılama" hususunda ne kadar beceriksiz olduğunu zaten biliyorduk. Türkiye'yi carry trade cenneti yapmak da ödenmesi gereken acı faturayı biraz daha ertelemek amacıyla girilmiş başka bir yol oldu.
Takdir edersiniz ki cennet vatanımız, ani ekonomik ve politik şoklar ülkesi. Bu nedenle, bu ülke zaten yatırımcıların güvenini sarsarak ani sermaye çıkışlarına neden olmak için biçilmiş kaftan. Türkiye'de Japonların uyguladığı gibi yüklü bir carry trade dönüşlü senaryonun bırakacağı enkaz, Türkiye için hayal edilemez boyutta olabilir. Elbette, böyle bir şeyin gerçekleşmemesini dilerim.
Türk lirasının değerine gelirsek, Türk lirasının değer kaybetmesi zaten uzun vadede önüne geçilebilecek bir şey değil. Asıl sorun, devletin bu konuda hem başarısız olacak hem de başarısız olurken ülkeyi daha da batıracak olması. Yabancı yatırımcıların cazip bulduğu yüksek faiz oranları, Türkiye için ciddi bir maliyet.
Tahmin edebileceğiniz üzere, bu dandik ekonomi yönetiminin sonucunda bütçe üzerindeki baskının acısı da, kamu bütçelerinin bu kadar çarçur edildiği bir ülkede daha fazla vergi artışı ile halktan çıkarılacaktır. Ekonomiyi idare edenler bunu gizlemiyor zaten. Her gün "daha fazla vergi alacağız" diye bağırıyorlar.
Nihayetinde, TL'yi değerli kılmanın, enflasyonu azaltmanın ve refah seviyesini sürdürülebilir olarak yükseltmenin yolu, kur korumalı mevduat gibi patlayacak suni sistemler getirmek değildi. Rezerv eriterek kuru tutmaya çalışmak değildi. Kredi genişlemesi ve piyasaya hunharca para sürülmesi değildi. Ülkeyi yabancılar için carry trade cenneti yapmak da değil.
Türkiye'nin başına ne geldiyse, zaten bu kafa yapısından geldi. Türkiye'nin sürdürülebilir olmayan suni yöntemlerle olduğundan daha iyiymiş gibi gösterilen bir ekonomiye değil, gerçekten iyileşen bir ekonomiye ihtiyacı var. Bu da öncelikle iş piyasasının önündeki engellerin kaldırılması ve deregülasyon ile mümkün olabilir. Ankara'da belirlenip Van'da da İstanbul'da da geçerli olmak üzere belirlenen asgari ücret gibi saçmalıklara son verilmesi, odalara üyelik zorunluluğunun kaldırılması, zorunlu sigorta adı altında yapılan soygunun bitirilmesi, iş kurma süreçlerinin hızlandırılması, bürokratik engellerin minimize edilmesi, gereksiz kamu kurumlarının kapatılması (tasarruf demiyorum, kapatılması), kamu masraflarının azaltılması ile ortaya çıkan imkanla vergilerin minimize edilmesi ve millete yük olan ÖTV gibi bazı vergilerin tamamen kaldırılması ile mümkün olabilir.
Kısacası, bu listeye eklenebilecek birçok yapısal sorun kenarda dururken, her kim size "bakın döviz rezervlerimiz artıyor" diyerek rasyonel ekonomi politikasından söz ediyorsa, yalan söylüyordur.
2 notes
·
View notes
Text
Dolar Kuru ve Türk Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Giriş
Türkiye, dış ticaretinde büyük ölçüde dövize bağımlı bir ülkedir ve özellikle dolar kuru, Türk ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Doların Türk Lirası karşısındaki değeri, ithalat ve ihracattan yatırım kararlarına kadar birçok alanda belirleyici olmaktadır. Bu makalede, dolar kurunun Türk ekonomisi üzerindeki çeşitli etkileri incelenecektir.
Dolar Kuru ve İthalat
Türkiye, enerji başta olmak üzere birçok stratejik ürünü ithal etmektedir ve bu ürünlerin büyük kısmı dolar üzerinden fiyatlandırılmaktadır. Petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarının fiyatlarının dolar üzerinden belirlenmesi, Türkiye’nin enerji maliyetlerini doğrudan dolar kuruna bağımlı hale getirmektedir. Dolardaki artış, bu maliyetleri yükseltir ve enflasyon üzerinde baskı yaratır.
İthalat maliyetlerinin artması, iç piyasadaki ürün ve hizmet fiyatlarını da yükseltir. Özellikle enerji maliyetlerinin artması, üretici firmalar için büyük bir yük oluşturur ve bu durum, nihai tüketiciye yansıyarak genel fiyat düzeyinde artışa neden olur.
Dolar Kuru ve Dış Borçlar
Türkiye'nin kamu ve özel sektöre ait önemli bir dış borcu bulunmaktadır. Bu borçların büyük bir kısmı dolar cinsindendir. Doların değer kazanması, bu borçların geri ödemesini zorlaştırır ve borç yükünü artırır. Özellikle özel sektör firmalarının döviz cinsinden borçları, dolar kurundaki artışlardan en çok etkilenen alanlardan biridir.
Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, borç geri ödemelerinde maliyet artışına yol açar ve şirketlerin kârlılıklarını olumsuz etkileyebilir. Bu durum, yatırımların azalmasına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabilir.
Doların Enflasyon Üzerindeki Etkisi
Doların değer kazanması, Türkiye'deki enflasyonu doğrudan etkileyen faktörlerden biridir. Türkiye, ithal ettiği ürünlerin fiyatlarını dolar cinsinden öderken, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi bu ürünlerin maliyetlerini artırır. Enerji ve ham madde gibi temel girdilerin fiyatlarının yükselmesi, üretici fiyat endeksi (ÜFE) üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturur.
Yüksek enflasyon, iç piyasada tüketici talebini düşürebilir ve tüketici güvenini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, enflasyonun yükselmesi, merkez bankasının faiz oranlarını artırmasına neden olabilir, bu da ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açabilir.
Sonuç
Dolar kuru, Türk ekonomisi üzerinde çok yönlü bir etkiye sahiptir. İthalat maliyetleri, dış borçlar ve enflasyon gibi temel ekonomik göstergeler, doların değerindeki dalgalanmalardan doğrudan etkilenir. Bu nedenle, Türkiye'nin ekonomik politikaları ve döviz kuru yönetimi, doların etkilerini minimize etmek için kritik bir öneme sahiptir.
0 notes
Text
Zammın etkisi faturalara yansıdı!
https://pazaryerigundem.com/haber/185002/zammin-etkisi-faturalara-yansidi/
Zammın etkisi faturalara yansıdı!
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), elektriğe 1 Temmuz’dan itibaren zam geldiğini duyurmuştu. Zammın etkisi, bu ayki faturalarda görülmeye başlandı. Yapılan araştırmaya göre, Haziran ayında 1000 TL ödeyen bir abone Temmuz ayından itibaren bin 380 TL ödeyecek.
İSTANBUL (İGFA) – Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), mesken abone grubu için elektrik satış fiyatlarına yüzde 38 zam getirildiğini duyurmuştu.
1 Temmuz’dan itibaren uygulamaya konulan zam oranının faturalara yansıması da bu ay görülmeye başlandı. Bu zam oranıyla birlikte 100 kWh elektrik tüketimi olan bir mesken abonesi için ödenecek tutar 207,23 TL oldu.
Karşılaştırma sitesi encazip.com bu zammın faturalara nasıl yansıyacağını araştırdı. Yapılan araştırmaya göre, haziran ayında 1000 TL ödeyen bir abone temmuzdan itibaren 1.380 TL ödeyecek.
TİCARETHANELERDE DE ZAMLI ELEKTRİK FATURALARA YANSIYACAK
EPDK’dan yapılan açıklamada, tarımsal faaliyetler abone grubu için yüzde 30, kamu ve özel hizmetler sektörü abone grubunun düşük kademesi için yüzde 38 ve yüksek kademesi için yüzde 20 oranında artış yapıldığı belirtildi. Buna göre, haziran ayında 5 bin TL ödeyen kullanıcı Temmuz ayından itibaren 6 bin 562 ödeyecek.
“YAPILAN ELEKTRİK ZAMMI DEĞİL, ELEKTRİK DAĞITIM BEDELİ ZAMMI”
Yapılan zammın elektrik zammı değil, elektrik dağıtım bedeli zammı olduğunu belirten Tasarruf Uzmanı Çağada Kırım, şöyle konuştu:
“Mesken düşük kademe zammı yüzde 2,5, yüksek kademe zammı yüzde 23 ile sınırlı kalırken dağıtım bedeli yüzde 59 arttı. Ticarethanede ise düşük kademe yüzde 29 artarken yüksek kademe yüzde 8 arttı. Orada da dağıtım bedeli yüzde 59 arttı. Küçük sanayicinin fatura tutarında herhangi bir değişiklik olmazken ekonominin lokomotifi olan büyük sanayici zaten ulusal tarife sisteminden çıkartılarak maliyet bazlı tarifeye geçirilmişti. Bu tarifeye göre büyük sanayiciler temmuz ayında yaklaşık olarak 1 kW elektriğe vergi ve dağıtım bedeli hariç 3 TL ödeyecekler.”
“SANAYİCİ EVLERE KIYASLA ALTI KATA KADAR YÜKSEK FİYATTAN ELEKTRİK KULLANIYOR”
Sanayicilerin evlere kıyasla altı kata kadar yüksek fiyattan elektrik kullandığını belirten Kırım, şunları kaydetti:
“Olması gereken elektrik birim fiyatı 3,25 TL iken sadece sanayicinin bu fiyattan elektrik kullanırken örneğin evlerin sadece 0,49 TL’den elektrik kullanması aslında sektörde yapılan hatanın hala devam ettiği anlamına geliyor. Sanayici evlere kıyasla altı kata kadar yüksek fiyattan elektrik kullanıyor. Ev tüketicileri her ne kadar ucuz elektrik faturası ödediğini sansa da bu denli yüksek sanayi elektrik fiyatı iğneden ipliğe tüm ürün fiyatlarına yansıyor ve nihayetinde enflasyonu direkt olarak etkiliyor. Evde ucuz elektrik faturası ödediğini düşünen tüketici aslında bu faturayı fazlasıyla markette ödüyor. Bunun etkisi tüketiciye daha fazla oluyor. Evlerde de maliyet bazlı tarife uygulansa mal ve hizmetler üzerindeki maliyet baskısı bir ölçüde gevşeyecek bu da enflasyon rakamlarına yansıyacaktır. Yıllardır sektörün içinde olan ve farklı ülkelerde de piyasaları deneyimlemiş bir kişi olarak gördüğüm şu, tüm gelişmiş ülkelerde sanayi elektrik fiyatları ev elektrik fiyatlarından daha düşük oluyor. Aynı ülkelerin enflasyon oranlarına baktığınızda tek haneli hatta yüzde 5’in altında oranlar görüyorsunuz. İşte bunun olmasının en önemli sebeplerinin başında elektrik fiyatlandırmasındaki yanlış denge yatıyor.”
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Zam şampiyonu tavuk etine Ramazan’da da zam bekleniyor
TÜİK’e göre tüketici enflasyonu Ocak ayında yıllık yüzde 64,86'ya yükseldi. Aylık enflasyon ise yüzde 6,70 oldu. Gıda enflasyonu yüzde 69,71 olarak hesaplandı. Buna göre, dana kıyma fiyatı Ocak ayında yıllık yüzde 120, kuşbaşı yüzde 113, kuzu eti yüzde 129,41 artış gösterdi. Kasaplarda ve marketlerde kuzu eti fiyatı etin çeşidine ve illere göre 400–600 TL arasında, dana eti ise 350–650 TL arasında satılıyor. Ramazan ayında ise tavuk etine yeni bir zam gelmesi bekleniyor.
Elips Haber’den Sibel Yazıcı’nın haberine göre, Türkiye Kasaplar Federasyonu Genel Başkanı Osman Yardımcı, kırmızı ete kıyasla daha fazla zamlanan beyaz ete Ramazan ayında yeni bir zam daha geleceğini söyledi. Artan gıda fiyatlarında kırmızı ete yansıyan zam oranının diğer gıdalara göre düşük kaldığını belirten Yardımcı, hayvancılıkta artan maliyetlere dikkat çekti. Yardımcı, “Bugün bir simit 15 lira. Bir ekmek 9 lira oldu. Bakın yüzde 300, 400 zam gelen temel gıda maddeleri var. Hayvancılıkta şu anda çoban bulunmuyor. Bir hayvanın hem besleyen için bir maliyet gerektiriyor hem satan için bakın bir dükkân kirası 20 bin liradan aşağı değil. Bugün bir esnafın elektriği suyu 10 bin liradan aşağı değil. Bugün bir işçinin işverene maliyeti en kötü şartta 25 bin lira. Et pahalı mı? Tabii ki vatandaşa pahalı geliyor, doğru. Alım gücü düştü. Bugün 17 bin lira asgari ücret alan bir kişiye tabii fazla geliyor” dedi.
Kesilen cezalar zam olarak vatandaşa yansıyor
Besicilerin, kasapların artan maliyetlerden dolayı çok yorulduğunu dile getiren Yardımcı, yıllık oranda bakıldığında en çok artışın beyaz ette olduğunu söyledi. “Tavuk kırmızı etten daha fazla arttı. Hiç tavuğa bir şey diyen yok” diyen Yardımcı, “Tavukta parçalama yok arttık paketli bir şekilde geliyor bize. Kasabın işi ne? Eti parçalayıp o hizmeti yapmak değil mi? Önceden kanadını, göğsünü kendimiz parçalıyor, tabaklara ayırıyorduk. Fabrikadan bize gelmesiyle yüzde 30 fiyat artışı olarak yansıyor. O paketi de bozdun mu cezası var. O paketledikleri köpük tarzı madde hem sağlık açısından zararlı hem de ayrı bir maliyeti oluyor. Ne zaman sipariş versek tavuğa ekstra bir zam gelmiş. Bizde çoğu zaman zararına satış yaptık. Bir de geçenlerde denetleme kurulu tavukçulara ceza kesti. Bu ceza her bir pakete iki lira zam olarak yansıdı. O kesilen cezanın beş katını çıkarttılar. Böyle bir ticaret olmaz” ifadelerini kullandı.
0 notes
Text
Makro İktisat 2023-2024 Vize Soruları
Makro İktisat 2023-2024 Vize Soruları 1. Fiyatların oluşumunda maliyet koşulları esas alınıyorsa ve buna bağlı olarak fiyatlar genel düzeyi yükseliyorsa hangi enflasyon türü ortaya çıkmaktadır? A) Talep enflasyonu B) Stagflasyon C) Arz (maliyet) enflasyonu D) Kronik enflasyon E) Hiperenflasyon Cevap : C) Arz (maliyet) enflasyonu 2. Aşağıdakilerden hangisi gayrı safi milli hasıladan amortisman…
View On WordPress
0 notes
Text
Borsa şişmesi enflasyonu nasıl etkiler
Borsa ve şirket satışlarının enflasyonla ilişkisini incelemek yatırımcı ve tüketici gibi ayrı görülen dünyaların acımasız ilişkisini anlamamıza biraz kapı aralayabilir.
Henüz borsaya açılmamış bir şirket hayal ederek başlayalım. Bu şirketin 1000₺ sermayesi var ve yılda 20 bin satış yaparak net olarak 2 bin kar ediyor. Öz sermayesinin tam 2 katı hersene kar ettiği için hemen her yatırımcı için son derece karlı bir şirketten bahsediyoruz.
Bu karlı şirket birden borsaya açılmaya karar veriyor bin ₺ olan sermayesi için hisse başına 20 kat fiyat çekerek son derece karlı bir "halka açılma" gerçekleştiriyor. Eski patron şirketin çoğunluk hissesini sattığı için yeni yatırımcı(lar) yeni bir yönetim atıyorlar. Sermayedarlar yatırımlarına karşılık koydukları paranın %50 si kadar yıllık kar hedefi tespit ediyorlar.
İşte tam bu aşamada işler değişiyor. Yüksek fiyata yerli firmayı satın alan yerli / yabancı sermayedarların istediği kar oranına göre yıllık kar beklentisi 10 bin oluyor. (Yeni yatırımcılar şirketi 20 bine aldılar) Bu durumda şirket yönetiminin eskiden 20 bin satış yapıp bundan gayet kayıtlı bir şekilde 2 bin kar ederken artık 5 kat daha fazla kar etmesi gerekiyor. Bunun için de eskiden 20 bine sattıkları aynı ürünleri artık 28 bine satmaları gerekiyor. (18 bin maliyet +10 bin kar beklentisi toplam 28 bin)
İşte nur topu gibi %40 enflasyon böyle oluyor. Klasik Ekonomi kuramında olmayan bu olaya ben KAR beklentisi enflasyonu adını veriyorum.
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum bu senaryoda firmanın maliyetleri hiç değişmiyor ilk baştaki gibi toplam maliyet 18 bin. Şirketin muhasebe defterlerinde bir artan bir girdi fiyatı falan yok. Eğer aynı dönemde maliyetler döviz kuru artışı ve benzeri nedenlerle artmadığını varsayıyoruz.
Foto) Hava ile şişirilmiş bina aynı zamanda fiyatı şişirilmiş şirketlere örnek / model olabilir.
Hatta daha da acı olanı şirketin kasasına sermaye yani doğrudan yatırım olarak giren 1 lira bile yok. Şirketin aldığı bir araç, gereç ya da yaptığı bir yatırım projesi de yok. Sadece hisse senedi alış verişi yapıldı.
Birileri bizlerin ürünlerini satın aldığı şirketleri yüksek fiyattan borsada bilmediğimiz kişilere satıyorlar onlar da çok yüksek fiyattan şirketi satın aldıkları için fiyatlara yüklenmek durumunda kalıyorlar. Yeni sermayedar da aslında bunu yapmaya mecbur çünkü şirketi gayet pahalıya aldı ve yatırımını kara dönüştürmek zorunda. Hepsi bu kadar basit.
Borsada yüksek fiyata satılan bütün şirketlerin yüksek kar beklentisini de enflasyon olarak bizler ödüyoruz. Bu şirketlerde yeni yatırım olarak bir masa alınmamış olsa bile.
Belki %40 az görünebilir
Buradaki örnekte anlatmaya çalıştığım %40 rakamı az görünebilir. Ancak örneğimizde bütün girdilerin sabit varsayıldığını ve döviz kuru artışı olmadığını hatırmakta fayda var. Eğer döviz kuru artışı ya da benzer bir ortaklık yapısı değişmesi nedeniyle tedarikçilerin 28 bin olan maliyetleri 40 bin gibi bir seviyeye çıkaracağını öngörürsek o zaman örnek firma toplam satışlarını 50 bin (10 bin kar beklentisi) teleye çıkarmak zorunda kalacaktır. Bu durumda eskiden aynı ürünlerin toplam satış bedeli 20 bin iken birden bire aynı ürünlerin fiyatı 50 bine çıkacaktır. Bu da birleşik olarak % 150 lik enflasyona karşılık gelir.
Kar beklentisine dayalı fiyat artışının tedarik zincirleri üzerindeki enflasyonist artışı döviz kuru artışından daha güçlü ve yıkıcı olduğu anlatmaya çalıştığım bu örnekte görülmektedir.
Tüketici açısından dikkat edilmesi gereken neler olabilir
Markette ürünlerini aldığınız firmaya dikkat etmek bu konuda bir önlem olabilir. Ancak bu da başka bir yazının konusu. (Illustration by @mienar)
1 note
·
View note
Text
Kiralık Ev Fiyatlarında Yavaşlama Sinyalleri Alıyoruz !
Kiralık Ev Fiyatları Düşer Mi ? Merkez Bankası Başkanı Erkan, büyükşehirlerde kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama olduğunu söyledi. Erkan, dikkat çeken konuşmasında, “Özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz” dedi. T.C. Merkez Bankası Başkan Hafize Gaye Erkan’ın “Enflasyon Raporu 2023-IV”ün Tanıtımına İlişkin Bilgilendirme Toplantısında önemli mesajlar verdi. İşte o toplantıdan dikkat çeken açıklamalar, “Ancak, yeni konut fiyatları ve kira artışlarında öngörülen yavaşlamanın enflasyona yansıması zaman alacaktır. Bu durumun temelinde, hizmet enflasyonundaki atalet bulunmaktadır. Hizmet kalemlerinde zamana bağlı fiyat güncelleme davranışının yaygın oluşu, fiyat artışlarının daha uzun süreye yayılmasına sebep olmaktadır. Hizmetler başta olmak üzere, enflasyondaki ataletin kırılması, beklentilerin düzelerek yeniden çıpalanmasına bağlıdır. Ancak, son dönemde aylık enflasyondaki artışların beklenenden yüksek gerçekleşmesi, beklentiler üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Nitekim, sol panelde görüldüğü üzere, Piyasa Katılımcıları Anketi’nde 12 ay sonrası enflasyon beklentileri temmuz-ekim döneminde 12 puan yükselmiştir. Bununla birlikte, enflasyon beklentilerindeki bozulma aydan aya yavaşlamıştır. Enflasyon beklentileri arasındaki uzlaşı da temmuz sonrasında bir miktar güçlenmiştir. 2024 yıl sonu enflasyonu beklentileri ise yüzde 40,9’dur. Öte yandan, bildiğiniz üzere, ekim ayında anketin temsil gücünü artırmak amacıyla katılımcı listemizde kapsamlı bir revizyon gerçekleştirdik”
Para Politikasında Kararlılık ve Tutarlılık
Erkan şunları söyledi, “Bu revizyonun etkisini arındırıp ekim ayı verisine sabit panelle baktığımızda, 12 ay, 24 ay ve beş yıl sonrası beklentilerde gerileme görmekteyiz. Beklentiler, geçmiş enflasyon gelişmelerine dayalı olduğu kadar, Merkez Bankasının tahminlerine bağlı olarak geleceğe yönelik unsurlarla da şekillenmektedir. Dolayısıyla, para politikasındaki kararlılık ve tutarlılık ile bu çerçevede geliştirdiğimiz iletişim politikası, beklenti oluşumunda Merkez Bankası tahminlerinin ağırlığını artırarak, beklentilerin yeniden çıpalanmasını hedeflemektedir”
Vergi Güncellemesi
Erkan, vergilerde güncelleme yapıldını ifade ederek, “Politika metinlerimizde ve Temmuz Enflasyon Raporu’nda manşet enflasyon ve enflasyonun ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Nitekim, tüketici fiyatları enflasyonu, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,5’e çıkarak haziran ayına kıyasla 23,3 puan yükselmiştir. Bu artışa katkıları alt kalemler bazında incelediğimizde, 7,9 puan ile hizmet, 5,3 puan ile temel mal ve 4,8 puan ile gıda grupları öne çıkmaktadır. Enflasyonun haziran-eylül arasında yükselmesinin temel sebebi, büyük şokların bir arada gerçekleşmesidir. Enflasyonun belirleyicilerine bu açıdan bakıldığında, mayıs-eylül arasında yüzde 90 oranında yükselen akaryakıt fiyatları, 4,8 puanlık katkıyla öne çıkmaktadır. Aynı dönemde, sepet kurda gerçekleşen yüzde 40’a yakın artışın maliyet kanalıyla enflasyona 4,3 puanlık etkisi olmuştur. Bunun yanında, deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler alınmıştır. Başta KDV ve maktu ÖTV artışları olmak üzere, vergilerde ve yönetilen fiyatlarda yapılan birçok güncelleme kısa bir dönemde gerçekleşmiştir. Söz konusu vergi güncellemelerinin etkisi ise 2,5 puan olmuştur” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
100. yıl okul defteri - Gözde Bedeloğlu
İstanbul Planlama Ajansı, (İPA) “ekonomik krizin eğitim maliyeti” raporunu yayımladı. Ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin yeni yüzyılı adına utanç verici. Özel okullarda maliyet artıyor. Devlet okullarında ise giderlerin birçoğu velilerin sırtında. İktidardan uzun zamandır çözüm beklenen bir önemli konu da gıda enflasyonu sebebiyle okul çağındaki çocukların yeterli ve sağlıklı beslenememesi. Her dört…
View On WordPress
0 notes
Text
FIRSATÇI ENFLASYONUNDAN
MAĞDUR KİRACILAR
Bu hafta sık sık yakındığım, adaletsiz bulduğum ve son derece eleştirdiğim ‘‘vatandaş kaynaklı manipülatif ENFLASYON’’ konusundan bahsetmek istiyorum.
Bizim insanımızın, hakkaniyetli yatırım, dürüst ticaret, adaletli zam gibi yargılardan ne yazık haberi yok.
Ülkemizde, para söz konusu olunca kişiliklerimizden ve hasiyetimizden çabucak ödün vermeye hazırda bekliyoruz.
Sorsan en dürüst, en ahlaklı, en vicdanlı insanlarız… Tabiî ki kimse yoğurdum ekşi demiyor ama o dürüstlüğün, ahlakın, vicdanın dayanamayıp kırıldığı bir nokta var PARA PARA PARA…
Hemen araya sıkıştırayım, çok okuyan, çok araştıran bir insanım. Edindiğim bilgiler ışığında şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki kapitalizm çoktan evrim atladığı, demokrasinin belli bir seviyeye ulaştığı bir çok dünya ülkesinde insanların PARA AÇLIĞININ, Türkiye’de ve Ortadoğu Ülkelerinden daha az olduğunu göreceksiniz.
İleri medeniyetlerde insanlar sadece hayatlarını idam ettirecek kadar kazanıp, sabit bir standartta, daha stabil hayatlar yaşamayı tercih ediyorlar. Paranın sağlık, iyi bir psikoloji ve mutluluk getirmeyeceğini anlamı��lar.
Bizim ülkemiz ve benzer ülkeler bu noktaya, vatandaşlarının aç gözlülüğü ve suiistimal yetenekleri sayesinde ne yazık gelemiyorlar.
Enflasyon deyince akla ilk gelen günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır.
İhtiyaçlarınızı giderme noktasında alım gücünüzün azalmasına enflasyon denir.
Eğer ülke ekonomisini FIRSATÇI stokçular yönlendirmiyorsa, enflasyon dünya ticaret piyasasına göre şekillenir.
Mesela, pandemi sürecinde meydana gelen lojistik, nakliye ve yakıt krizi dünyanın bütün ülkelerini büyük bir enflasyon dalgası olarak vurdu.
Nakliyesi ve ticareti yapılamayan her türlü ithal ürünün fiyat değerleri otomatik olarak arttı. Buna nazaran meydana gelen işsizlik ve hızla artan enflasyonun gölgesinde kalan maaş artışları nedeniyle vatandaşın alım düzeyi oldukça düştü. Enflasyon çift hanelerin tavanlarını gördü ve halen stabil değil, düşmüş değil.
Yukarıda ki paragrafta anlattığım enflasyon dalgası, tüm dünya ülkelerinin büyük ölçüde pandemi dolayısı ile yaşadığı ekonomik krizdi.
Fakat bu kriz bizim ülkemizde bambaşka vücut buldu.
HERŞEY DE YAPTIĞIMIZ ŞEYİ ENFLASYON DEĞERLERİNİ DEJENERE EDEREK YİNE YAPTIK. ENFLASYONUN BİLE AKLINI ALAN BABA YİĞİT VATANDAŞLARIMIZ VAR BİZİM HEY YAVRUM HEY.
Dalga falan geçmiyorum. Yorumum gerçekten tam olarak bu.
Pandemi sonuna doğru vukuu bulan fırsatçılıklardan bazılarını birlikte hatırlayalım;
-Sıvı yağ stokçuluğu,
-Şeker stokçuluğu,
-Temel gıda ürünleri için yaratılan yalan haberler ve stokçuluk,
-Hayvancılık sektörünü doğrudan etkileyen yem ürünleri stokçuluğu ve fahiş fiyat artışı,
-Soğan stokçuluğu,
-Demir Çelik stokçuluğu,
-Sıfır araç stokçuluğu,
Vb vb vb.
Bu liste uzar gider ama insanları en çok mağdur eden ‘‘ Ev ve Kira Fiyatlarında Yaşanan Korkunç Fiyat Artışı ’’ bu gün ki yazımın konusu…
Şuan ki işime başlamadan önce yıllarca inşaat sektöründe profesyonel anlamda satış yaptım. Bilenler bilir. Emlakçilik değil bizzat üretim yapan inşaat şirketinin dairelerini satıyordum.
Yani hem bir konutun maliyet hesaplamasında, hem de satış fiyatının oranlaması kısmında işin içindeydim. Sattığım dairelerin ya da gayrimenkullerin alıcıları yatırımcı ise onlar için mülklerinin KİRALAMALARINIDA bizzat ben yapardım.
Doğrudur, pandemi sonrasında nakliye, akaryakıt sektöründe yaşanan büyük kriz nedeniyle inşaat sektöründe kullanılan temel malzeme kalemlerinin tamamı neredeyse %300 zamlandı. Bu zamların bir çoğunun sebebi tabiî ki yine fırsatçı piyasa baronlarıydı.
Örneğin, fayansın m2 si 27 tl den bir anda 100 tl ye yükseldi. Fakat olması gereken 27 tl den 50 tl ye yükselmesiydi. Ülkemizde ki aç gözlü fırsatçı, stokçu hain zihniyet nedeniyle olması gereken enflasyonu, biz masum vatandaşlar 3 katı hatta 4 katı daha şiddetli yaşadık.
Ham maddedeki bu önlenemez fiyat artışı ve arsa sahiplerinin arsalarına yapılacak binalar için müteahhitlerden saçma sapan oranlar istemesi nedeniyle ki bu ayrı bir aç gözlülük ve stokçuluk konusudur. Bunu başka bir yazımda ayrıca ele alırım.
İnşaat sektörü birden üretimini neredeyse tamamen duracak şekilde azalttı. Üretime devam edenlerse ham maddeye ve arsalara gelen zammı daire fiyatlarına yansıttılar.
Sözde bir daire kıtlığı başladı. Hangi nüfus yoğunluğuna göre hangi kıtlıktan bahsediyorsak. Özellikle Kastamonu’dan bahsediyorum.
Kastamonu 120.000 – 130.000 kişi arasında değişkenlik gösteren nüfusa sahip buna nazaran yüz ölçümü oldukça büyük bir şehir.
Yani özetle nüfus başına, hiç olmazsa köyde bir ev, şehirde bir ev olmak üzere 2 adet gayrimenkul rahatlıkla düşüyor. EV KITLIĞI FALAN YOK.
AMA ŞİDDETLİ BİR AÇ GÖZLÜLÜK VAR ORASI KESİN.
Ey Kastamonu’da evi olan gayrimenkul sahibi, ey yüce EV SAHİPLERİ: hangi yasa, hangi piyasa, hangi orana dayanarak siz kiralara bu artışları yapıyorsunuz?
İstanbul’u baz alalım. İstanbul bir metropol 18 milyon insan yaşıyor. Yüzölçümü sadece Kastamonu’nun 2,5 katı.
Yani
İstanbul, 18 milyon nüfus / 5461 km2 yüzölçümüne sahip bir il,
Kastamonu, 120 bin nüfus / 1834 km2 yüzölçümüne sahip bir il.
İstanbul’un en iyi ilçelerine ve mahallerine baktığımız zaman, bu gün ilanlarda Bakırköy’de, Şişli’de, Kadıköy’de 4 kişilik bir ailenin yaşayabileceği normal standartlarda bir ev kirası 15.000 tl ila 20.000 tl arasında değişiyor. İstanbul metropol ve sanayi şehri olduğu için iş olanakları ve ekonomik avantajlarından bahsetmeme sanıyorum gerek yok.
Şimdi Kastamonu ile mukayese edelim. Bu arada ben ev sahibiyim ve aynı zamanda kiracıyım. İki taraf içinde konuyu objektif değerlendirmeye çalışıyorum. Şu an Kastamonu’da merkez ilçesinde alelade bir 2+1 daire kirası 10.000 tl ila 17.000 tl arasında değişiyor. Üstelik Kastamonu’nun iş olanaksızlığı ve ekonomik zorluklarından bahsetmeme gerek yok.
Peki neye göre niçin bu kira fiyatları?
Bundan sadece iki yıl önce evini kiraya vermek isteyip 500 tl kirayı makul gören ev sahibini iki yıl sonra 17.000 tl kira istemeye iten (17.000 tl – 500 tl’nin tam olarak 34 katı) enflasyon artışı tam olarak nasıl bir artış?
Çünkü hesapladığımız zaman bu artışı talep eden ev sahibi ya da ilk kez evini kiralayacak ev sahibi ENSLASYONU %3400 CİVARINDA HİSSEDİYOR OLMALI.
Gerçekten akıl almaz ve kabul edilemez bir durum. Bu fırsatçılık, bu haksız kazanç tahammül edilecek gibi değil.
Gelelim bu gibi bir durumla karşılaştığımızda bizi koruyan yasalara;
Türkiye bir hukuk devleti, her zaman vurguluyorum ve yasalarımıza kayıtsız şartsız güveniyorum.
Bizi ekonomik anlamda, bu haksız kazanç erbaplarına karşı koruyacak bir çok yasa mevcut ama ben mağdur KİRACILAR İÇİN EN TEMEL OLANINDAN sizleri haberdar ederek yazıma son vermek istiyorum.
Arkadaşlar, yasalara göre;
-KİRASINI DÜZENLİ ÖDEYEN, KİRA KONTRATI BULUNAN VE BU KİRA KONTRATINDA KİRA ARTIŞ ORANI BEYAN EDİLEN BİR KİRACIYA EV SAHİBİ KONTRATTA BEYAN EDİLEN KİRA ARTIŞ ORANININ DIŞINDA KİRA ARTIŞI YAPAMAZ! VE KİRACI KİRA ARTIŞINI KİRA KONTRATINDA BEYAN EDİLEN ORANDA YAPARAK DÜZENLİ ÖDEDİĞİ VE MÜLKÜ YASALARA UYGUN KULLANDIĞI SÜRECE 10 YIL KİRACI KALMA HAKKINA SAHİPTİR.
Bu da demek oluyor ki 2000 tl kira ödeyen kiracıya kontrat tarihinde kiran 10.000 tl işine gelirse, gelmezse evimi boşalt tarzında bir zorlama YASA DIŞI.
Her zaman söylüyorum her şeyin hakkı kadarı güzel ve makul, paranın kölesi olmanın ve yasaları alenen çiğnemenin hiçbir anlamı yok.
#nefiseköylü
1 note
·
View note
Text
Ev fiyatları düşüyor diyen haberlere inanmayın. Düşmez!
Sadece ev satışları düşer, fiyatı değil.
Dolar kazandırmaz doların da bir enflasyonu var. Konuta ve arsaya yatırım kazandırır.
Peki; konuta talep yoksa niye fiyatlar yükseliyor?
Çünkü maliyet git gide artıyor, malzemeye her gün zam geliyor.
Müteahhit az üretmek zorunda kalıyor çünkü maliyet yüksek.
Kiralar da bu yüzden yükseldi.
İnsanlar ev alamayınca kiraya talep arttı.
Sizi dolarla kandırıp paranızı alan bir sistem var dünyada.
Türkiye, yatak odasında kırmızı lamba yakan müteahhit bir ülke. Lokomotif sektörü İnşaat olan müteahhit bir ülkede dolar kazandırmaz tapu kazandırır.
Aksi durumda bu İktisat teorisine aykırı olur.
Alıntıdır
1 note
·
View note
Text
Para ve Enflasyon İlişkisi
Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel olarak yükseldiği ve paranın alım gücünün düştüğü bir durumdur. Para arzının artışı ile enflasyon arasında genellikle güçlü bir ilişki vardır. Bir ekonomide çok fazla para dolaşıyorsa, bu, talebin arzı aşmasına ve fiyatların yükselmesine yol açabilir. Bu durum, "talep enflasyonu" olarak bilinir. Bunun yanı sıra, üretim maliyetlerinin artmasıyla fiyatların yükselmesine neden olan "maliyet enflasyonu" da vardır. Merkez bankaları, para politikalarını kullanarak enflasyonu kontrol altında tutmaya çalışır. Örneğin, faiz oranlarını artırarak para arzını sınırlayabilir ve enflasyonu düşürebilirler. Ancak, çok sıkı para politikaları da ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir.
0 notes
Text
CHP'li Dinçer'den elektrik ve akaryakıt fiyatları eleştirisi
https://pazaryerigundem.com/haber/182901/chpli-dincerden-elektrik-ve-akaryakit-fiyatlari-elestirisi/
CHP'li Dinçer'den elektrik ve akaryakıt fiyatları eleştirisi
CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, elektrik ve akaryakıt fiyatlarındaki artışın esnaf ve sanatkarı sıkıntıya uğrattığını belirtti.
ANKARA (İGFA) – CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında TÜİK tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon rakamları ile elektrik ve akaryakıt fiyatlarındaki artışı eleştirdi.
İşçi ve memur emeklilerinin gözünün TÜİK’in açıklayacağı enflasyon rakamlarında olduğunu belirten Dinçer, açıklanan rakamların beklentilerin altında olduğunu, 4 milyon emeklinin zam alamayacağını söyledi.
Milletvekili Dinçer, enflasyon rakamlarını düşük göstermek için elektrik ve akaryakıt zamlarının temmuz ayına bırakıldığını öne sürerek, “Türkiye’de 2,5 milyonun üzerinde esnaf sanatkar var. 1 milyonun üzerinde de orta ve büyük ölçekli işletmelerimiz mevcut. Bu insanlarımızın büyük bir bölümü maalesef elektrik kullanıyor. Elektrik ana maliyet kalemlerinden en önemlisi. Elektriğe yüzde 38’lik zam yapılması özellikle yaz aylarında sıcaklığın da artmasıyla beraber maalesef esnaf ve zanaatkarı büyük sıkıntıya uğrattı. Sanayide çalışan esnaf üretim yapamayacak duruma geldi. Ülkemizde imalat sektöründe çalışan bütün işletmeler akaryakıt kullanıyor. Akaryakıta ve elektriğe zam yaptıkça ortalık ucuzlayacak zannediliyor. Yapılan her zam fiyat artışı olarak yansıtılmakta. Aynı zamanda enflasyonu körükleyen gider kalemlerinin de başında geliyor. Bu kadar büyük bir zammı halk hak etmiyor. Akaryakıt zamlarında mutlaka bir düzenleme gerekiyor. Özellikle üretim yapan sanatkarlar, ticaret yapan ulaşım sektöründeki araçlardan ve üretim yapan çiftçilerin kullandıkları akaryakıttan ÖTV’nin kaldırılması gerekiyor.” diye konuştu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
AKP'de fena karışacak, kıyamet kopacak çünkü...
AKP'de fena karışacak, kıyamet kopacak çünkü... AKP'de fena karışacak, kıyamet kopacak çünkü... Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, 14 Mayıs seçimlerinde ATA İttifakı bileşenlerinden olan ve seçimin ikinci turunda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek açıklaması yaptıktan sonra, doların gün itibarıyla 23 TL'yi aşmasının ardından "kıyametler kopacak.." dedi ve bir dizi iddia ortaya koydu. Öz'e göre, dolar kısa sürede 30 TL bandına oturacak, enflasyon ve hayat pahalılığı Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıracak, iktidar kendi enkazının altında kalacak, Süleyman Soylu ve MHP cephesi taarruza geçecek, AKP’nin içi karışacak, ittifak diye bir şey kalmayacak ve yerel seçim öncesi kıyametler kopacak. Öte yandan, ekonomist Mahfi Eğilmez, doların yükselişini engellemeye yönelik yapılan hamleleri işaret etti ve geçmişte yapılan yanlış ekonomi politikalarına değindi. Eğilmez, çocukluğunda saatlerin mekanik olduğunu, pilli saatlerin henüz bulunmadığını hatırlatarak, mekanik saatlerin zemberek denilen bir yay yardımıyla çalıştığını anlattı. Zemberek, bir merkezden verilen hareketle kendi içine sarılan ve kinetik enerjiyi depolamak için kullanılan bir çeşit yaydı. Saatin kurma düğmesi sürekli ileri doğru çevrilerek zembereğin ve dolayısıyla saatin kurulması sağlanır, sonra saat bu zembereğin hareketiyle çalışırdı. Saatin kurma düğmesini her çevirdiğinizde zemberek biraz daha sıkışır ve düğmeyi çevirmek zorlaşırdı. Kurma düğmesine baskı uygular da zorlarsanız zemberek mekanizması kırılır, yay boşalır, saat çalışmaz hale gelirdi. Çocuklara saat alındığında kurma mekanizmasına dikkat etmeleri gerektiği söylenir ve "fazla zorlarsan zembereği boşalır, saat bozulur" diye tembih edilirdi. Eğilmez, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yanlış para politikalarına da değindi. 2021 yılının Eylül ayına girildiğinde enflasyon ve TCMB faizi yüzde 19 idi ve enflasyonda yükselme eğilimleri vardı. Doğru para politikası, faizi 1 veya 2 puan artırarak bu yukarı gidişi durdurmaya yönelecek politikaydı. Ancak TCMB tam tersini yaptı ve faizi düşürmeye başladı. Bu yanlışa iki yıla yakın bir süre devam edildi ve faiz yüzde 8,5’e kadar indirildi. Bu yanlış yaklaşımın sonucu olarak enflasyon yüzde 70'lere yükseldi. Hükümet, zaman içinde, bu yanlıştan dönmek yerine peş peşe yeni yanlışlar yaptı: Fiyatlara müdahale etmeye ve enflasyonu o yolla denetlenmeye çalıştı. Piyasa ekonomisi içinde kalarak bunu yapmanın imkansız olduğunu göremedi. İki yüz yıl öncesinin trampa ekonomisi mantığıyla ekonomi politikası uygulamaya çalıştı. Başlangıçta olumlu sonuç alınır gibi oldu. Ancak hep böyle olmaz. Enflasyon, önceleri baz etkisiyle sonra da fiyatlara, piyasaya ve kurlara yapılan baskılarla inişe geçti. Bunun sürdürülebilir olmadığını defalarca anlatılmaya çalışıldı. Yanlıştan dönmek yerine başka yanlışlar art arda geldi. Kuru tutmak için kur korumalı mevduat adı altında aslında döviz olan ama TL gibi görünen yüksek faizli bir mevduat uygulaması devreye sokuldu. Milyarlarca dolarlık bir maliyete ulaştı. Nasıl çözüleceği bilinmiyor ve sorun ertelenerek zamana terk ediliyor. Bir yandan da bankalara baskı yapılmaya döviz alım satımı denetlenmeye başlandı. Bu şekilde popülist yaklaşımlarla yürütülen ekonomi politikası ne pahasına olursa olsun seçim kazanmak amacıyla yürütülmeseydi ne enflasyon ne de kur böyle bir oynaklık içinde olmayacaktı. Bu yanlış ama popülist olduğu için oy getirici siyasetle seçim kazanıldı ama tarihte belki de ilk kez bir iktidar kendi kendine enkaz devretmiş oldu. Yeni kitabım Fon'un kapak yazısında bir Çin Atasözü var: "Kara gömülen ceset yazın ortaya çıkar." Yaz geldi ve Türkiye'nin ekonomik sorunlarına çözüm bulunması için bir adım atılması gerekiyor. Read the full article
0 notes
Text
0 notes
Text
cointahmin.com olarak aktardığımız üzere başkan kripto para ünitesi Bitcoin (BTC)’in fiyatı 30 bin dolarlık kritik düzeyin altına bir sefer daha indi. Bununla birlikte uzmanlar, önder kriptoya yönelik tahlillerini yineledi ve BTC için kritik düzeyleri açıkladılar! İşte detaylar…Uzmanlar açıkladı: “Bitcoin fiyatı için yatırımcılar bunlara dikkat etmeli!”2-3 Mayıs 2023 tarihleri ortasında yapılacak Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı öncesinde S&P 500 Endeksi 5 gün boyunca yüzde 1’e yakın artışla haftayı yükselişle tamamladı. Öte yandan ABD Merkez Bankası’nın toplantısının akabinde 4-5 Mayıs 2023 tarihleri ortasında işsizlik müracaatları verisi ve işsizlik oranı açıklanacak. Piyasa, bir dizi amaç faiz artışında son kere 25 baz puanlık bir artış beklerken, Haziran 2023 Fed toplantısına gerçek güvercin bir görünüme dair rastgele bir işaret piyasaları canlı tutabilir. Lakin, merkez bankasının enflasyonu %2’de tutma gayesine karşılık yeni maksat faiz oranının %5-5,25 olması mümkün olduğundan, Fed faiz kararı etrafında bir ayı tuzağı olayı yaşanabilir.Bununla birlikte yatırımcılar, enflasyonun düşmesi ve istihdam piyasasındaki istikrarın, merkez bankası 14 Haziran 2023’te FOMC toplantısı için tekrar bir ortaya geldiğinde Fed’in faiz artırımını duraklatmasını tetikleyebileceğini düşünüyor. Faiz artırımına orta verilmesi yürürlüğe girerse, kripto piyasası Fed’in bir pivotu olabileceği beklentisiyle potansiyel olarak yükseliş durumu alabilir, bu da sonraki toplantılarda faiz indirimleri manasına gelir.Uzmanlar, Bitcoin için önümüzdeki 45 güne işaret etti!Piyasa 14 Haziran toplantısında faiz artırımına orta verilmesini beklerken, Fed Lideri Jerome Powell’ın FOMC sonrası basın toplantısında güvercin bir duruş sergileyeceğine dair rastgele bir işaret, önümüzdeki 45 gün için piyasanın havasını belirlemede kilit rol oynayabilir. Bununla birlikte, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve istihdam bilgilerindeki daha fazla dalgalanma, yakın gelecekte faiz artırımının duraklaması mümkünlüğünü azaltabilir. Bununla birlikte geçtiğimiz günlerde uzmanlar, Bitcoin fiyatının mevcut 29.243 dolarlık fiyat aralığına karşı 31000 dolar düzeyinde direnç görebileceğini bildirdi.CME FedWatch Aracı’na nazaran, iştirakçilerin %84’ü ABD Fed’in 3 Mayıs toplantısında 25 baz puanlık bir artış kararı almasını bekliyor. Münasebetiyle, Powell’ın yorumlarına bağlı olarak, beklenen çizgide bir faiz artırımı, üst taraflı bir yol izlemeden evvel muhtemelen bir Bitcoin fiyat düşüşünü tetikleyebilir. Aslında Goldman Sachs ekonomistleri, ABD Merkez Bankası’nın Haziran 2023’te faiz oranlarını artırmasını beklemediklerini söyledi. Bu nedenle, önümüzdeki 45 gün genel olarak Bitcoin fiyatı için yükseliş olabilir, hatta birçok kişi BTC’nin 100.000 dolara kadar çıkacağını kestirim ediyor.BTC fiyatı için teknik tahliller açıklandı!Geçtiğimiz hafta BTC kısa bir geri çekilme yaşadı lakin kıymetli bir hareketli ortalama etrafında güçlü bir dayanak buldu. 25.000 dolar hududunu aştıktan sonra, kalan alım gücünü kıymetlendirmek için geri çekilmeleri izlemek çok kıymetlidir. Bu örnekte, alıcılar 50 günlük SMA’da süratlice devreye girerek yükseliş momentumuna işaret etti. Bununla birlikte, 30.000 dolar-31.000 dolar aralığının bugün Bitcoin fiyatı için güçlü bir direnç bölgesi olduğu kanıtlandı ve bu da daha fazla konsolidasyon muhtemelliğine işaret ediyor.Bununla bir arada on-chain datalar ise dikkat çekiyor. Kısa vadeli ve uzun vadeli sahiplerin maliyet bazları ortasındaki artan farklılık, ayı piyasasının en berbat devrinin geride kaldığına dair tarihi olarak hakikat bir sinyaldir. Kısa vadeli sahiplerin maliyet tabanı 24.000 dolara yükselirken, uzun vadeli sahiplerin maliyet tabanı 21.000 doların biraz altına düştü. Bu farklılaşma, kısa vadeli sahiplerin maliyet tabanının artık bugünkü Bitcoin fiyatı için takviye vazifesi gördüğünü gösteriyor.Bu düzey mevcut toparlanma kademesinde sırf bir sefer test edilmiş olsa da başarılı bir formda dayanmıştır. Uzun vadeli sahip maliyet temelindeki
düşüş, FTX çöküşünden sonra Bitcoin’i ucuza satın alan ve artık uzun vadeli sahip kohortuna yaşlanan kuruluşlara atfedilebilir.Kaldıraçlara bakıldığında ise bu haftaki piyasa dalgalanmasında kıymetli bir rol oynadı. Hakikaten, açık faizdeki keskin düşüş ve toplam vadeli süreç likidasyonlarındaki artış bunu açıkça göstermektedir.İlginç bir halde, Bitcoin’in fiyatı 27.000 dolardan 30.000 dolara yükselirken bile açık faiz düşmeye devam etti. Bu da sıçramanın spot süreçlerden kaynaklanmış olabileceğini gösteriyor.Sıkışan Arz ve Büyüyen TalepBüyük resme bakıldığında, Bitcoin arzı daralmaya devam ediyor ve arzın %54’ü iki ya da daha fazla yıl boyunca hareketsiz kaldı. Bu tutunma modeli, piyasa dalgalanmaları karşısında uzun vadeli inancı gösteriyor.Buna ek olarak, yeni adresler neredeyse tarihi bir süratle oluşturuluyor ve bu da bugün BTC fiyatına olan talebin arttığına işaret ediyor.Sıkılaşan arz ve artan chain içi talebin bir ortaya gelmesi, orta ve uzun vadede potansiyel fiyat artışına taban hazırlıyor.Kaldıracın Azaltılması: İstikrara Hakikat Bir Eğilim sağlayacak mı?Bir öteki yandan kısa vadede Bitcoin’in önündeki en önemli mahzur kaldıraç kaynaklı oynaklıktır. Bununla birlikte, genel eğilim piyasa kaldıracında bir düşüş olduğunu göstermektedir, bu da dalgalanma periyotlarını daha az tesirli hale getirebilir.Piyasa bedeline nazaran açık faiz ve BTC ile teminatlandırılmış vadeli süreç kontratlarının yüzdesi üzere ölçütler piyasadaki kaldıraç ve risk iştahını ölçmeye yardımcı olabilir. Bu ölçümlerin her ikisi de aşağı taraflı bir seyir izleyerek daha istikrarlı piyasa şartlarına yanlışsız mümkün bir kaymaya işaret ediyor.Bitcoin gelecek iddialarına bakıldığında ise Bitcoin’in piyasadaki dalgalanmalar karşısındaki dayanıklılığı ve kısa vadeli geri çekilmelerden sonra toparlanma kabiliyeti, temelindeki gücü göstermektedir. Kaldıraç oranı düşmeye devam ettikçe ve chain içi talep arttıkça, BTC potansiyel fiyat artışına hazırlanabilir. Yatırımcılar, Bitcoin’in gelecekteki beklentileri hakkında şuurlu kararlar vermek için temel ölçümleri ve eğilimleri yakından izlemelidir.
0 notes