#koronavirüs çocuklar
Explore tagged Tumblr posts
elazigsurmanset · 11 months ago
Text
Kombo Virüs Alarmı !!!
Tumblr media
Kombo Virüs Var, Dikkat ! Kış aylarıyla kapalı ortamlarda bulunma süresinin artması, solunum yolu vakalarında artışı da beraberinde getiriyor. Altınbaş Üniversitesi uzmanları birden fazla virüsün aynı anda yayılımı ile ortaya çıkan kombo virüse karşı uyarılarda bulundu. Yeni yıla girerken ülke genelinde hem yetişkin hem de çocukları sarsan Kovid-19, influenza ve diğer mevsimsel virüslerde ciddi bir artış var. Üstelik sadece bir virüs öne çıkmıyor, birden fazla virüsün aynı anda yayılımı ile ortaya çıkan kombo virüs de sağlığı tehdit ediyor. Sağlıkta sinyal veren tüm bu gelişmeleri Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şevket Özkaya ve Altınbaş Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğr. Üyesi İpek ADA ALVER değerlendirdi. Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özkaya, acil ve polikliniklerde grip semptomlarının 2-3 kat arttığını, ciddi yoğunluk oluştuğunu söyleyerek, “Çok fazla ateş, öksürük ve boğaz ağrısı şikayetleriyle başvurular var. Akıllar karışık. Önceden mevsimsel dönemlerde artış olurdu. Yani hava soğuduğunda influenza hâkim olurdu” dedi. Kombo Virüs Var, Dikkat ! Kış aylarıyla kapalı ortamlarda bulunma süresinin artması, solunum yolu vakalarında artışı da beraberinde getiriyor.
Herkeste Kovid Virüsü Var
Kovidin bağışıklık sisteminin yanıtını değiştirdiğini anlatan Prof. Dr. Özkaya, “Herkeste kovid virüsü var. Yani sizi pandemiden önce rahatsız etmeyecek düzeydeki influenza, domuz gribi virüsü de artık çok kolay hastalık yapar hale geliyor. Kovid öncesi sizi hasta etmeyecek düzeydeki virüsler bile hastalık yapmaya başladı” şeklinde konuştu. Vakaların bu kadar yaygın olmasının sebebini insanlarda artık tek bir virüsün olmamasına bağlayan Prof. Dr. Özkaya, “İnsanları birkaç virüs birden etkiliyor. O yüzden çoğu zaman hangi virüsün hasta ettiğini bulamıyoruz. Testlerde biri çıkıyor, biri çıkmıyor. Çünkü normal influenza virüsü iki üç gün ateş, öksürük yapıp iki üç gün sonra düzeliyordu ama şimdiki tabloda birkaç virüs birden etkili olduğu için daha uzun ve etkili oluyor. Ateş, öksürük vuruyor. Bir gün iyisiniz, bir gün kötüsünüz yani grip kronik hale geldi. Çünkü bir virüs değil, birkaç virüs birden toplumda etkili. Çocuklar ve gençler daha şanslı. Orta yaş grubu zatürreyle geliyor. 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar hastalığı daha ağır geçiriyor ve zatürreleri artıyor. İnanılmaz bir zatürre hastalığıyla karşı karşıyayız. Bu sadece influenzaya bağlı değil. Birkaç virüs ile birlikte oluşuyor” değerlendirmelerini yaptı.
Covid-19 Alt Varyantları Artan Sayılarda Karşımıza Çıkıyor
Korunma yöntemlerinin koronavirüs ile benzer olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Özkaya, “Aşı zamanı geçtiği için artık bireysel tedbirler ön plana çıkıyor. Maskeye geri dönmemiz gerekiyor” diye konuştu. Altınbaş Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alper de kombo virüs olarak tanımlanabilecek birden fazla virüsün aynı anda yayılımı ile ortaya çıkan ve insan sağlığını tehdit edici boyutlara varan vakaları anlattı ve “Bu tip vakalarda kan ve sürüntü örneklerinden alınan sonuçların yorumlanmasıyla Covid-19 varyantının alt varyantı olan Omicron’un JN.1 varyantı, RSV (Solunum Sinsityal Virüsü), Influenza tip A H1N1 yeni varyantı ve özellikle çocukları etkileyen pnömoni aynı anda giderek artan sayılarda bir tablo ile karşımıza çıkmaktadır” diye konuştu. Mikrobiyolog Alper, hasta bireylerin önlem almamaları neticesinde kombo virüs salgınının yayılımının meydana geldiğini belirterek, “Bireyler halsizlik, yorgunluk, vücut kırgınlığı, eklem ağrıları, burun tıkanıklığı ya da burun akıntısı, hapşırma, baş ağrısı, yüksek ateş, öksürük, solunum güçlüğü gibi birden fazla belirti yaşamaya başladıklarında maske takma ve izolasyon gibi önlemleri almalı. Vakit kaybetmeksizin altında yatan mikroorganizmanın belirlenmesi ve buna uygun bir tedavi planı oluşturulması için hastaneye giderek ilgili testlerin yaptırılması gerekmektedir” diye konuştu.
Topluma Karışıyorlar
Bu süreçte belirti yaşayan hastaların evde istirahat etmesini öneren Alver, “Hasta çocuk ise kreşe ya da okula gönderilmemeli. Salgının hasta bireylerin önlem almaması ve evde izolasyonda kalmak yerine topluma karışmaları neticesinde yayıldığı aşikâr” dedi. Mikrobiyolog Ada Alver, salgın hastalıklarla mücadelede bağışıklık sisteminin önemine de vurgu yaparak, “Birden fazla virüsün yayılım gösterdiği bu süreçte, izolasyon önlemlerinin yanında, bağışıklık sistemini de güçlü tutmamız gerekir. Bunun için yeterli uyku, stres faktörlerinin az olması, beslenme düzeninde probiyotik ve prebiyotik içerikli gıdalar ve bağışıklık sistemini güçlendirici yiyecek ve içecekler tüketmemiz, açık havada bulunmaya özen göstermemiz, mineral ve vitamin takviyeleri almamız gerekir. Diğer yandan bu kombo virüs salgınına baktığımızda genellikle üst ve alt solunum yollarında tutulum gösterdiği için açık havada yürüyüş ve nefes egzersizleri de önemli” açıklamalarında bulundu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)   Read the full article
0 notes
piyasahaberleri · 1 year ago
Link
1 Aralık 2022'de Lahor'da çocuklar yoğun duman koşulları altında okula yürüyerek gidiyor. — AFPLAHORE: Pencap hükümetinin Salı günü ortaya çıkmış olduğu suretiyle, eyalet başkentinde kötüleşen duman durumunu denetlemek için Lahor'da koronavirüs benzeri engellemeler getirmeyi düşünüyor.Kaynaklara bakılırsa yetkililerin çarşamba günleri tüm okulların, pazarların ve fabrikaların kapatılacağını duyurması olası. Kaynaklar, yeni politikaya bakılırsa hükümet dairelerinin Çarşamba günü %50 güçle çalışacağını belirterek, hafta sonları (Cumartesi ve Pazar) anlık denetim yapılmasının da tavsiye edildiğini ekledi.Metropoldeki olağandışı trafik kirli havanın ana nedeniyken, fabrikalardan meydana gelen emisyonlar Lahor'daki genel kirliliğin yalnızca %7'sine katkıda bulunuyor.Kaynaklara bakılırsa, yasayı ihlal eden fabrikalara ağır para cezaları uygulanması ve direktiflerin devamlı olarak dikkate alınmaması halinde bu fabrikaların kapatılması da önerildi.Kaynaklar, en yüksek duman seviyesinin haftanın ilk üç günü (Pazartesi'den Çarşamba'ya) kaydedildiğini paylaştı.Hava kirliliği yaşam süresini kısaltıyorChicago Üniversitesi Enerji Politikası Enstitüsü (EPIC) tarafınca Hava Kalitesi Yaşamı kitabında gösterilen bir rapora bakılırsa, Pakistan'da artan hava kirliliği, ülkenin Lahor, Şeyhupura, Kasur ve Peşaver benzer biçimde en kirli bölgelerinde yaşam beklentisini minimum yedi yıl kısaltabilir. Endeks (AQLI) bu senenin ağustos ayında.Parçacıklı hava kirliliğini yaşam beklentisi üstündeki etkisine dönüştüren bir kirlilik endeksi olan AQLI'ye bakılırsa, parçacık kirliliği Pakistan'da insan sağlığına yönelik en büyük ikinci tehdittir (kardiyovasküler hastalıkların peşinden), averaj yaşam süresini 3,9 yıl kısaltır. [embed]https://www.youtube.com/watch?v=62Gb8liZtks[/embed] Pakistan, Dünya Sıhhat Örgütü'nün (WHO) averaj senelik PM 2,5 konsantrasyonunu metreküp başına 5 mikrogramla sınırlandıran yönergelerini karşılarsa, ülkede yaşayan averaj şahıs 3,9 yıl kazanabilir. Bunun tersine, çocuk ve annelerin yetersiz beslenmesi ile anne ve yenidoğan bozuklukları averaj yaşam süresini 2,7 yıl kısaltıyor.Pakistan'ın 240 milyon insanının tamamı, senelik averaj partikül kirliliği seviyesinin WHO kılavuzunu aştığı bölgelerde yaşıyor. Rapora bakılırsa, ülke nüfusunun %98,3'ü kendi ulusal hava kalitesi standardı olan metreküp başına 15 mikrogramı aşan bölgelerde yaşıyor.AQLI ek olarak Pakistan'da 1998'den 2021'e kadar averaj senelik partikül kirliliğinin %49,9 arttığını ve bunun da yaşam beklentisini 1,5 yıl azalttığını belirtti.Ülkenin en kirli bölgeleri olan Pencap, İslamabad ve Hayber Pakhtunkhwa'da 65,5 milyon şahıs, şu demek oluyor ki Pakistan nüfusunun %69,5'i, DSÖ kılavuzuna bakılırsa averaj 3,7 ila 4,6 yıl ve 2,7 yıl içinde yaşam beklentisi yitirme yolunda aşama kaydediyor. AQLI, mevcut kirlilik seviyelerinin devam etmesi halinde ulusal standarda bakılırsa 3,6 yıla kadar süreceğini belirtti.Raporda ek olarak, Pakistan'ın DSÖ'nün kılavuzunu karşılaması durumunda Karaçi sakinlerinin averaj 2,7 yıl, Lahor sakinlerinin 7,5 yıl ve İslamabad'daki insanların ise ortalama 4,5 yıl averaj yaşam beklentisi elde edeceği açıklandı.Raporda, Hindistan'ın 2013'ten bu yana dünyadaki kirlilik artışının ortalama yüzde 59'undan görevli olduğu açıklandı.
0 notes
dahaneler100 · 1 year ago
Text
AB Biontech-Pfizer'in Omicron varyantlarıyla mücadele için uyarlanmış aşısını onayladı
Avrupa Komisyonu, sonbahar ve kış aylarında yapılması beklenen aşılama kampanyaları öncesinde ‘önemli bir kilometre taşına’ ulaşıldığını duyurdu Avrupa Komisyonu BionTech-Pfizer’in Covid-19 aşısının yeni Omikron XBB.1 koronavirüs alt varyantına karşı uyarlanmış versiyonunu onayladı. REKLAM Yapılan açıklamada “Aşı; yetişkinler, çocuklar ve 6 aydan büyük bebekler için ruhsatlandırılmıştır. Bu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
coronarehber · 4 years ago
Text
Anne ve babalar mutasyona dikkat!
Anne ve babalar mutasyona dikkat!
Anne ve babalar mutasyona dikkat! Yeni corona mutasyonu çocukları da etkileyebilir… Corona virüs mutasyonu hakkında son dakika haberleri üst üste geliyor. İngiltere’de ortaya çıktığı açıklanan Covid-19 mutasyonunun çocukları yetişkinlere göre daha fazla etkileyebileceği ifade edildi. Kasım ve Aralık aylarında özellikle artan vaka sayısının nedeninin B117 mutasyonu olduğu aktarılırken çocuklardaki…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sahrahaber · 4 years ago
Text
Tumblr media
İzmir ve çevre illerde 18 yaş altındakiler dışarıda olmanın tadını çıkardı https://sahrahaber.com/izmir-ve-cevre-illerde-18-yas-altindakiler-disarida-olmanin-tadini-cikardi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
bandirmahaber · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Doç. Dr. Şen: Evlatların yüzde 90’ı virüsü meskende kapıyor Çin'de başlayıp kısa vadede yerküreyi tesiri altına alan koronavirüs salgınıyla mücadele devam ediyor. Kronik hastaların daha ağır bulaştığı koronavirüs, evlatlar için de tehlike oluşturuyor.
0 notes
aliskanorganizasyon · 5 years ago
Text
Çocuklarınızı Karantina Sürecinin Etkilerinden Koruyun
Tumblr media
2020 Mart ayı döneminden itibaren ülkemizde etki göstermeye başlayan yeni tip koronavirüs salgını sonrasında özellikle 60 yaş üstü yetişkinler ve çocuklar için mutlak izolasyon zorunluluğu getirildi. Bu durum 4 Nisan tarihinden bu yana devam ederken, çocukların izolasyon süreci içerisinde daha agresif ve mutsuz olmalarına da neden oldu.  Uzmanlar tarafından da belirtildiği üzere çocuklarınızın uzun süre boyunca ev ortamında belirli koşullara alışarak yaşamasına yardımcı olmak için onlara pratik ayrıntılar ile yardımcı olabilirsiniz. Özellikle küçük yaştaki çocukların psikolojisinde zedelenme oluşmaması için ve sosyallik ihtiyacının eksilerek bir yara oluşturmaması için onlara katkılarda bulunabilirsiniz.  Ebeveyn olarak çocuklarınız için ne kadar yüksek bir ilgi gösterseniz de bilhassa çocuklarınızın doğum günü tarihleri karantina dönemi içerisinde bulunuyorsa, farklı etkinlikler tercih edebilirsiniz. Örnek olarak genellikle organizasyon firmaları ve firmamız üzerinden alabileceğiniz bubble köpük show gibi aktiviteleri ev ortamında da farklı malzemeler ile gerçekleştirebilirsiniz.  Read the full article
0 notes
sosyalokuz · 5 years ago
Video
tumblr
Ya bunlar nasıl çocuk yetistiriyor.
Bizde hata var bir yerde.
Inanin Turkiyede 58 yaşındaki adamda şu bilinc yok
👏👏👏👏👏👏👏
0 notes
cocukca-blog1 · 5 years ago
Text
Koronavirüs Çocukları Nasıl Etkiler?
Tumblr media
Koronavirüs bugünlerde hepimizin gündeminde malum. Özellikle ebeveynlerin bu süreçte çocukları için endişelenmesi çok normal. Korona çocuklarımızı nasıl etkiliyor?, ne kadar etkiliyor?
Tumblr media
Bazı uzmanlar virüsün çocukları etkilemediği yönünde bilgileri varken bir taraftan da bazı uzmanlar da çocukların ve gençlerin tedbir alması, septomları göstermese bile bulaştırma riskinin oldukça yüksek olduğunu söylüyorlar. Ve bağışıklık sisteminin düşük olduğu çocuklarda ölüme neden olabileceği belirtiliyor.
Çocuk Sağlığı , İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony ebeveynlerin en sık sorduğu 20 soruyu sizler için hazırladı.
1) Korona çocukları enfekte eder mi?
Evet korona çocukları da enfekte etmektedir. Korona virüsünün her yaşta insanı etkilediği, virüsün yaşandığı ülkelerden gelen verilerde bulunmaktadır.
2) Çocukların korona nedeniyle hastalık geçirme oranı nedir?
Çocukları verilere bakıldığında yetişkin ve yaşlılara göre daha az enfekte oluyorlar.
3) Çocuklar koronayı daha hafif mi yoksa daha ağır mı geçiriyorlar ?
Çocuklar koronavirüsü diğer yaş gruplarına göre daha hafifi geçiriyorlar.
4) Hangi hastalıklar korona virüsünü daha ağır geçirmeye neden oluyor?
Karaciğer, böbrek ve kalp yetmezliği, ağır akciğer hastalığı olan ve lösemi olan çocuklar , bağışıklığı düşüren bu gibi hastalıkları olan çocuklar korona virüsü daha ağır geçirmektedir.
5) Çocuğun korona virüs olduğu nasıl anlaşılır?
Düşmeyen ateş, solunum rahatsızlığı, halsizlik, iştahsızlık varsa korona semptomları gösteriyor olabilir.
6) Çocuklar koronavirüsü nereden kapabilirler?
Tumblr media
Çocuklar koronayı, enfekte olmuş kişilerin hapşırma, öksürme gibi durumlarında saçılan damlacıklardan, damlacıkların ulaştığı nesneleri tutup ellerinin yüzlerine götürürse kaparlar.
7) Çocukları korona virüsünden korumak için neler yapılabilir?
Hasta ve hasta olma ihtimali olan kişilerden uzak kalmak. Kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak kalmak. Ellerini sık sık sabunla 20-30 saniye boyunca yıkamayı alışkanlık haline getirmek.
8) Alerji hastalığı olan çocuklarda korona özel bir risk teşkil eder mi?
Hayır etmemektedir. Koruma tedbirlerini herkes gibi alması yeterli olur.
9) Çocukları korumak için maske takmalı mıyız?
Hayır maske takmaya gerek yoktur.
10) Koronavirüs etkili olan çocuklarda nasıl bir tedavi uygulanmaktadır?
Hastalığın şiddetine göre klinik gözlem, vitamin takviyeleri ve koronavirüse karşı etkili olduğu bilinen anti viral ilaçlarla tedavi uygulanır.
11) Koronavirüs testi isteyen herkese yapılabilir mi?
Hayır. Korona şüphesi olan ve enfekte olan kişilere temas eden kişilere uygulanmaktadır.
12) Hamile olan anne adayları koronavirüse karşı özel bir risk taşır mı?
Hayır, hamile kadınlar özellikle böyle bir risk taşımazlar.
13) Hamile kadınlar koronavirüse enfekte olurlarsa daha ağır geçirirler mi?
Hayır geçirmezler. Bugüne dek elde edilen bilgilerde böyle bir bulgu yoktur.
14) Hamile kadınlar virüsten korunmak için ne yapmalıdır?
Herkesin aldığı tedbirleri almak hamile kadınlar içinde yeterli olacaktır.
15) Korona hamileliğin devamı için risk oluşturur mu?, bebeği nasıl etkiler?
Bir risk oluşturmamaktadır. Bebeği olumsuz etkilemediği görülmüştür.
16) Corona virüsü ile enfekte olmuş hamile kadın, doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrasında bebeğine korona virüsü bulaştırabilir mi?
Bugüne kadar bilinen hamile kadınların amniyotik sıvıyla bebeği enfekte etmedikleridir. Ayrıca doğum sırasında ve anne sütü ile virüs bebeğe geçmemektedir.
17) Koronavirüs emziren anneler için risk teşkil eder mi?
Hayır. Ama annenin hem kendini hem de bebeğini çok iyi izole etmesi bu süreçte çok önemlidir.
Son olarak; elimizdeki bulgulara göre çocuklar korona virüsü için riskli bir grubu teşkil etmiyorlar ve hatta erişkinlere kıyasla hastalığa çok daha hafif atlatıyorlar. Hasta olan çocuklar kayıtlara geçti ancak hemen hepsinin iyileştiği bilgisi mevcut. Ebeveynler panik yapmamalı ancak kendileri, aileleri ve toplum sağlığı için korunmayı asla ve asla ihmal etmemeliler.
KAYNAK
https://www.sozcu.com.tr/2020/saglik/ebeveynler-merak-ediyor-corona-virusu-cocuklari-nasil-etkiliyor-5696701/
http://www.yeditepehastanesi.com.tr/cocuklari-corona-virusunden-nasil-koruyabiliriz
Koronavirüs Çocukları Nasıl Etkiler?
0 notes
baybaykus · 3 years ago
Text
TEK CÜMLEDE 19 YILIN ÖZETİ
Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan, kurban paraları, ayakkabı kutuları, para kasaları, yetim, dul, fakir, fukara, garip gureba ve kul hakları, TÜRGEV, Rıza Zarrap, mil­yarlık saatler, Bakara,/makara, din tüccarları, davul, zurna ve törenle karşılama yapan PKK uşakları, Oslo, Dolmabahçe, Apo yandaşları ve İmralı ziyaretleri, askerin yoluna döşenen mayınlar, heba edilen kahraman şehitler, unutulan gaziler, inadına BOP eş başkanlığı sözleri, başına çuval geçirilen askerler, NOTA verilsin diyenlere “müzik notası mı bu verelim?” cevabı, alınan ancak hâlâ iade edilmemiş üstün liyakat nişanı, Allah Ame­rikan askerlerini korusun, üç beş şehit için meclisi toparlayamayız, askere kelle, askerse asker ölmek için maaş alıyorlar, Kızılay Maden Suyu şişesine kadar kaldırılan T.C. ibaresi, kaldırılan Andımız, tartışmaya açılan Nutuk, usulen kutlanan milli bayramlar, alçakça indirilen bayraklar, İstiklal Marşı’n­da oturan gafiller, Türkiye Cumhu­riyeti Devleti adından rahatsız olan hainler, devletin adı Anadolu olsun, Türk bayrağı değil Türkiye Bayrağı olsun diyenler, TRT’ye çıkarılan Osman Öcalan, dağıtılan kömürler, makarnalar, suyu, elektriği olmayan köylere gönderilen buzdolapları, ça­maşır makineleri, gözden çıkarılan Kıbrıs, feda edilen Ege adaları, sı­nırda petrol kaçakçılığı, Barzani’ye gönderilen paralar, sözde Kürt devleti televizyonuna TÜRKSAT’tan yayın izni, Türk düşmanı, bölücü alçak Şivan Perver, İbo eşliğinde gözyaşları dökülerek yakılan megri megri ağıtları, elele-kolkola verilen pozlar, madenlerde birilerinin çıkarı için ölen gariban işçiler, tecavüze uğrayan masum çocuklar, kadın cinayetleri, bağımsız basına yapılan baskı, yandaş basına destek, tutul­mayan sözler, siyasi yalanlar, büyük şehirlerdeki talanlar, Katar’a satılan varlıklar, Cumhuriyetin kazanımla­rını babalar gibi satanlar, katledilen ormanlar, tohumdan, samana, diş macunundan deterjana kadar dı­şarıdan ithal edilen ürünler, devlet kefaleti ile köprü yapıp aradan rant elde eden uyanık yandaşlar, alınan avantalar, üstünden geçmesek de parasını ödediğimiz maliyeti yüksek köprüler, oto yollar, tüp geçitler, uçmasak da parasını ödediğimiz havaalanları, hastalanmasak da parasını ödediğimiz şehir hastane­leri, alınan çifte maaşlar, çalınan sınav soruları, ananı da al git diyen zihniyet, milletin anasına küfreden yandaş işadamları, bitirilen tarım ve hayvancılık, zam yapıyor diye suçla­nan esnaf, tanzim satış kuyrukları, çöpten yiyecek toplayan insanlar, beş milyon işsiz, mağdur edilmiş emekliler, yok edilmiş eğitim, bilgi yoksunu öğrenciler, sağlıktan, eği­time kadar her şeyi bedava karşıla­nan/istediği üniversiteye direk kayıt edilen mülteciler, kendi ülkesinde mülteci gibi yaşayan vatandaşlar, Dünya’nın en pahalı suyu, benzini, elektriği, doğalgazı, pahalı ancak çekmeyen internet ve telefon hizmeti, sıkıştıkça habire yapılan zamlar, 19 yılda sekiz kat artmış olan dolar, sekiz kat fakirleşmiş bir toplum, icralar, iflaslar, intiharlar, artan boşanmalar, dağılan yuvalar, ülkesinden soğutulduğu için yurt dışına giden beyinler ve yurt dışına kaçan sermaye, döviz artışından malına mal katanlar, hazineden yok olan paralar, avantadan gemicikler, yatlar, villalar, saraylar, saltanat süren aileler, kayıp damat, bir taraf­ta pudra şekeri çeken AK gençlik, diğer tarafta AÇ gençlik, malı gö­türen tosuncuklar, bitcoinciler, gri pasaportla insan ticareti, önlene­meyen koronavirüs salgını, kapatılan Hıfzıssıhha Ensti­tüsü, üretilemeyen yerli aşı, maske rezaleti, harcanmış olan kara gün akçesi, lebalep kongreler, lebalep Ayasofya açılışı, vatandaşa kesilen cezalar, tedbirlerde yandaşa uygulanan çifte standart, Suriyeli mülteci sorunu, mültecilere harcanan 40 milyar dolar, ödenemez dış borç, artan enflasyon, çöken ekonomi, önlene­meyen kriz, anti demokratik rektör atamaları, tahrip edilen eğitim sistemi, din istismarı, yaygınlaşmış hurafe düzeni, EYT mağdurları, KYK mağduru öğrenciler, atanama­yan öğretmenler, onursuzca teslim edilen Rahip Brunson, Trump’ın onur kırıcı hakaret mektubu, onur kırıcı bir şekilde Putin’in kapısında bekletilen Cumhurbaşkanı, Aziz Türk Milleti’ne kurşun
1 note · View note
mustafabayraktarsblog · 4 years ago
Text
SAĞLIKTA KALİTE VE BEDİÜZZAMAN
Hizmet kalitesiyle, hizmet edenin tutum ve davranışları arasında doğrudan bir ilişki olduğu yadsınamaz bir gerçektir. “Hizmet eden” yerine sadece “çalışan” kelimesini tercih edebilirdim, ancak kalite anlayışını sektörlere terk edemezdim. Kendi felsefesini bağrından çıkararak insanoğlunun aklına sunan “kalite”, yaşam felsefesinde de var olmayı hedefliyor demektir.
Yaşam felsefesinin birer meyveleri olan tutum ve davranışların acı mı, tatlı mı olacağı beslendikleri köklere bağlıdır. Dikkat çekmeye çalıştığım bu nokta, hizmet edenin yaşamı nasıl anladığı ve nasıl algıladığıyla ilgili kafa yormayı gerektiriyor. Önce insanı anlamalıyız ki; geldiği yere gidelim, dönüp ona yetişelim ve koluna girerek yol arkadaşı olalım. Aynı yolda yürüyemediklerimizle hedefe varmanın olanağı yoktur. Bu anlamda, insanın beslendiği manevi kökü sımsıkı kavrayıp ona öz��nü vermeye çalışan Üstad’a kulak vermeliyiz.
Bediüzzaman Said Nursi, “Dostum!” diye hitap ettiği doktora yazdığı mektupla varmak istediğimiz yola ışık oluyor:
“Merhaba, ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimi ve aziz dostum!
Senin hararetli mektubun gösterdiği intibâh-ı ruhi şayan-ı tebriktir.
Biliniz ki: Mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemât-ı hayatiye içinde en kıymettarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bakiyeye inkılap etmesi için sa’y etmektir.
Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı faniyeye hasr-ı nazar etmek; ani bir şimşeği, sermedi bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.
Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddi ve gafil doktorlardır. Eğer eczane-i kudsiye-i Kur’âniye’den tiryak-misal imâni ilaçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşallah. Senin şu intibahın senin yarana merhem olduğu gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilaç yapar.
Hem bilirsin: me’yus ve ümitsiz bir hastaya manevi bir teselli, bazen bin ilaçtan daha ziyade nâfidir…
Bilirsin ki; ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur. Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malumatın içinde ne kadar lüzumsuz, faydasız, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi câmid şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum. İşte o fenni malumatı, o felsefi maarifi; faydalı, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lazımdır. Sen dahi, Cenab-ı Hakk’tan bir intibah iste ki, senin fikrini Hâkim-i Zülcelal’in hesabına çevirsin, ta o odunlara bir ateş verip nurlandırsın. Lüzumsuz maarif-i fenniyen, kıymettar maarif-i ilahiye hükmüne geçsin.”
Bediüzzaman Said Nursi’nin doktora yazdığı bu mektupta; onun varlığını ve bir nevi yaşam felsefesini, beslenmesi gereken kaynağa ulaştırarak, zamanın çok üzerinde bir hizmet anlayışıyla nasıl motive ettiğini görmekteyiz. Bu yolculuğun adı “rızay-ı ilahi” dir. Ve bu yol, bizi, şimdiki zaman aklının kavraması güç bir kalite yolculuğuna götürür. Bu tür bir motivasyonun kişiyi hangi noktalara getirebileceğini tarih bizlere gösteriyor: İbni Sina, bu motivasyonla “Kitabü’ş-Şifa” ve “El-Kanun fi’t-Tıb” kitaplarını yazarak dünyanın en büyük bilim adamlarından biri oldu. Kitapları yüzyıllarca kaynak kitap olarak dünyanın dört bir yanında okutuldu. On yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen; aldığı edebiyat, dil, fıkıh ve akaid eğitimlerinin üzerine, çağına ve ötesine nam salan hizmetlerini inşa etmiş bir âlimdi. Harezmî, Farabi, Biruni, Cezeri ve hep aynı kaynaktan beslenerek dünya bilim tarihine yön vermiş âlimler, aynı yolda yürümüş ve aynı motivasyonla rızay-ı ilahi yolunda hizmetkâr olmuşlardır. Bu ulvi şahsiyetlerin başarıları bireysel olarak görülmemeli ve hizmet noktasında sistemlerin dışında tutulmamalıdır. Örneğin, tıp ilmi kendi içinde sistemler barındırır. Bu sistemlerin çağımızda vardığı noktayı göz önüne aldığımızda bir kalite olgusu karşımıza çıkıyorsa, sistemin en önemli çarkından biri İbn-i Sina’dır, onun hizmet anlayışıdır ve yaşam felsefesidir.
Bu anlayışla yönetilen bir sağlık sistemi düşünün! Doktoru, hemşiresi, hasta bakıcısı, temizlikçisi, güvenlikçisi, tedarikçisi… her birinin beslendiği manevi köklere bu öz verilse, yaşam felsefeleri aynı motivasyonla beslense, nasıl bir hizmetle karşı karşıya kalacağımızı hayal edin! Çağın algılayabildiğinin çok üstünde bir kalite anlayışıyla karşılaşacağımızdan hiçbir şüphe yoktur. Hangi görevde olursa olsun sağlık sisteminin parçası olan bir kişi, Bediüzzaman’ın Hastalar Risalesi’yle manevi hazinesini doldursa; “Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir.” ifadesiyle hastalığın hasta için ne denli bir hazine olduğunu, “Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki değil, teşekkür et.” uyarısıyla hastalığa nasıl bir gözle bakılması gerektiğini, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer, imanlı bir hastanın titremesi de, öyle günahları silker.” Hadis-i Şerif’i ile hastalığın nasıl bir umut kapısı olduğunu, “Eğer günahları düşünmüyorsan yahut ahireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki; milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür.” hatırlatmasıyla maddi hastalıkların manevi hastalıklar karşısındaki önemsizliğini, “Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır.” müjdesiyle hastaların ilahi bir hediyeyle nasıl müjdelendiğini anlasa ve sonra Üstad’ın: “Ey masum hasta çocuklara ve masum çocuklar hükmünde olan ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcılar! Sizin önünüzde mühim bir ticaret-i uhreviye var. Şevk ve gayret ile ticareti kazanınız.” ve “Evet, ihtiyarlara, masumlara, yalnız akrabasına bakmak değil; belki ehl-i iman – madem sırr-ı imanla uhuvvet-i hakikiye var – onlara rasgelse, muhterem hasta ihtiyar ona muhtaç olsa, ruh u canla ona hizmet etmek İslamiyet’in muktezasıdır.” mesajlarına kulak verse, rızay-ı ilahi yolundaki bu hizmet anlayışıyla sağlık sisteminin ve kalite yolculuğunun varacağı nokta, çağın çok üzerinde ileri bir seviyeye ulaşmış olacaktır.
Koronavirüs salgınının dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde; sağlık sisteminin dünya için ne kadar önemli olduğunu ve bu sistemin sağlıklı bir şekilde çalışmasının bir devleti, hatta insanlığı nasıl ayakta tutabileceğini an be an görmüş olduk. Çağların ötesinden gelip, çağları aşan bu anlayışla yaşam felsefesini ören ve manevi motivasyonla çarklarını yenileyen bir hizmet anlayışıyla, sağlık sisteminin insanlığa sağlayacağı katkı, Bediüzzaman Said Nursi’nin de dediği gibi, beşeriyetin tüm yaralarını sarmak olacaktır. Bu vesileyle Koronavirüs hücumuna karşı cansiperane mücadele eden sağlıkçılarımızın rızay-ı ilahi’ye kavuşarak mücahit olarak nam salmalarını, kaybettiklerimizin de şehit mertebesine erişmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Yaşam felsefesi ve sağlık sistemi çerçevesinden bakmaya çalıştığımız bu anlayış; hayatın her alanı için muazzam bir hazine, çağın tüm hastalıklarına merhem, sistemlerin dönmeyen çarklarına çare ve insanlığın kalite yolculuğuna benzersiz bir ilhamdır. Bu anlayışın adı; rızay-ı ilahi’dir. Ve O’nun rızasına giden yolda, kaliteye varmayan hiçbir menzil yoktur.
2 notes · View notes
onlyalperend · 4 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Son Yaz İncelemesi: Sahici Hikâyenin İnandırıcı Karakterleri
Son Yaz incelemesi sizlerle. Başrollerinde Ali Atay, Alperen Duymaz ve Funda Eryiğit’in yer aldığı Fox TV yapımı hakkındaki ilk yorumlar.
Sitare Kanşay Sarayönlü
Başrollerinde Alperen Duymaz, Ali Atay ve Funda Eryigit’in yer aldığı Fox TV dizisi Son Yaz incelemesi ile sizlerleyiz.
Pandemi döneminde evlerinde mahsur kalan seyirciyi ekran karşısına oturtmayı hedefleyen yapımlar arasında yerli diziler başı çekiyor. Hal böyle iken her gün yeni bir yerli dizi fragmanı yayınlanır hale geldi. Rekabetçi piyasa ortamında, yeni dizilerin pek azı uzun soluklu olabiliyorken, birçoğu da reyting kurbanı olup arşivlerin tozlu köşelerine yollanıyor. Yapım ekibi, set ekibi, oyuncular, figüranlar, kostüm ve makyaj ekibi gibi onlarca kişiden oluşan emekçilerin boşa giden emeği ve ekonomik yönü de işin diğer tarafı.
Reyting tablolarının en üst sıralarına yerleşen Son Yaz (Fox TV), özgün içeriğiyle ayrıksı bir yapım olarak dikkat çekiyor. Dizinin başarısının ardındaki faktörleri konu aldığımız Son Yaz dizisiyle ilgili inceleme yazımız karşınızda.
Son Yaz Dizisi: Sahici Hikâye ve Sahici Karakterler
Daha önce Vatanım Sensin dizisine imza atan Burak Arlıel’in yönettiği dizinin senaryosunu Deniz Dargı, Cem Görgeç, Cenk Boğatur üçlüsü ortaklaşa yazıyor. Dizinin başarısının altında yatan sağlam senaryo ve oyunculukların yanı sıra, oyuncuların kimyalarındaki uyum, yan karakterlerin derinliği, müzikalite ve verilmek istenen mesajların tutarlılığı da göz ardı edilmemeli. Tüm bunlar kurgusal bütünlükle birbirini tamamladığında, ağır tempoda ilerleyen diziyi akıcı ve keyifli bir seyir deneyimi haline getiriyor.İdealist, çabuk sinirlenen, dürüst ve adil bir Cumhuriyet Savcısı olan Selim Kara’nın (Ali Atay), eski mafya lideri / yeni itirafçısı Selçuk Taşkın’ın oğlu Akgün’ü (Alperen Duymaz) himayesine alarak Çeşme’ye gelmesi ile gelişiyor olaylar. Savcının Çeşme’deki eşi Canan (Funda Eryiğit) ile arası açık olsa birbirlerine olan duyguları henüz küllenmemiştir. Üstelik kızı Yağmur ve oğlu Altay ile ilişkilerini düzeltmesi ve ilerletmesi için de fırsattır savcının gelişi. Ancak Akgün ile Yağmur (Hafsanur Sancaktutan) arasındaki karşılıklı çekim, olayların daha karmaşık bir hale gelmesine sebep olacaktır.
Masum dizisinde komiser rolüyle izlediğimiz Ali Atay, tepkisel, duygusal ve adil savcı rolüyle gerçekçi bir performans sergiliyor. En son Bir Başkadır dizisinin depresif Ruhiye’sinde oldukça akılda kalıcı bir karakter çizen Funda Eryiğit, Canan rolünde Ali Atay ile karşılıklı, deyim yerindeyse, döktürüyor. Yaşamını çocuklarına adamış, avukat olduğu halde mesleğini yapmaya fırsat bulamamış, meraklı, doğrucu ve atarlı Canan oldukça inandırıcı bir karakter. Sadece Savcı ile Canan karakteri arasında değil; Akgün-Yağmur, Savcı-Akgün rolleri arasında, başka yapımlarda görmeye alışkın olmadığımız- inanılmaz bir kimyasal denge söz konusu. Oyuncu tercihi başarısı dikkat çekici boyutta.
Acı Aşk, Bodrum Masalı ve en son Çukur ile oyunculuk kariyerinde her geçen gün çıtasını yükselten genç oyuncu Alperen Duymaz, Akgün rolü ile artık iyice “olmuş” dedirtiyor. Acımasızlığın kural olduğu bir dünyada yetiştiği halde, özünde tertemiz bir kalp taşıyan, bundadır ki yaşadığı içsel çatışmalarla oradan oraya savrulan Akgün karakteri, Duymaz’ın oyunculuğuyla farklı bir boyut kazanıyor. Yüzündeki mimiklerle dönüştüğü karakterin haliyet’i ruhiyesini anında aktarma başarısının, Duymaz’ı ekranlarımızın ve sinemamızın uzun soluklu aktörlerinden biri yapacağına inanmamak için bir sebep var mı?
Yan Karakterlerin Derinliği
Dizinin başarısı sadece ana karakterlerin başarısı değil şüphesiz. Herkese kendini sevdirmeyi başarmış olduğu halde arka planda mafyanın avukatlığını yapan Fatih karakteriyle Emre Karayel, Canan’ın dominant yapıdaki ablası Emel rolünde Sezer Koç, Emel’in zayıf karakterli ama iyi niyetli kocası Metin rolünde Sinan Tuzcu, Akgün’ün babası ve eski mafya lideri rolünde Arif Pişkin oldukça akılda kalıcı performanslara imza atıyorlar.Burada genç oyuncu Halil Babür’ün, Soner Sancaktar karakterindeki özgün performansının ayrıca altı çizilmeli. Babasının kayırdığı, sevmediği, hep pis işlerinde kullandığı acımasız, sert ama içten içe yaralı Soner karakteri, Babür’ün performansıyla diğer oyunculardan rol çalıyor. Tiyatro kökenli Halil Babür’ün adını belli ki ileride çok duyacağız.
Güçlü Kadın, Güçlü Toplum, Güçlü Dizi
Dizinin kadın karakterleri, kendi kendilerine var olabilen, güçlü, baskın ve bağımsız karakterler. Canan, kızı Yağmur, ablası Emel, tek başına yaşayan kız arkadaşı Serap (Şebnem Dönmez) kendi hayatlarında söz sahibi olan kadınlar olarak karşımıza çıkıyor.Savcı Selim, eski kafalı, idealist ve baskın bir karakter olmasına rağmen kızı ve eski karısıyla tüm meseleleri karşılıklı tartışarak çözmeye çalışıyor. Sınırları belli. Erkek karakterlerin kadın üzerinde tahakkümü yok, kadına şiddet yok. Genç kızlar, geç saatte istedikleri gibi dışarı çıkma özgürlüğüne sahip. Yağmur erkek arkadaşına ayrılmak istediğini söylediğinde, karşı taraf üzülse de kabulleniyor. Kadını sahiplenme yok. Kadın kendi kararlarını veren, kararlarına saygı duyulan, bağımsız bir birey olarak ele alınıyor. Bu anlamda dizinin kadın erkek ilişkilerine, eşitlik çerçevesindeki bakışı oldukça net.
Altı Çizilen Adalet ve Etik Değerler
Dizinin belli başlı mesajları seyircinin gözüne sokmadan verebilmesine şapka çıkartmak lazım. İdealist ve işine bağlı Savcı Selim Kara’da vücut bulan adalet arayışının yansımasını diğer karakterlerde de görmek mümkün. Haksızlıkları kabul etmeyen, etik, sorgulayıcı karakterler dokundukları şeyleri düzeltmeye çabalıyorlar. Hiçbir suç meşrulaştırılmıyor. Hiçbir karakterin ayrıcalığı yok. Adam vuran hapse giriyor. Kabadayılık yapanı polis basıp, sorguluyor. Şiddet sahneleri seyircinin gözü önünde gerçekleşmiyor. Suç dünyası ve şiddet teması özendirilmiyor. Bu açıdan vurdulu kırdılı sahnelerle reyting yapan, gençleri mafyaya özendiren dizilere ciddi bir alternatif oluşturuyor yapım.Dizide güvenlik ve adalet kurumlarında canla, başla, fedakârca görevlerini yapan insanların hayatı ön planda. Arada işleyişle ilgili sorunlara da değiniliyor. Mafyaya yardım eden avukatlar, suça karışmış emniyetçiler, sistemin işleyişine engel olmaya çalışan “çürük elmalar” olarak ele alınmış. Hukuk fakültelerinin sayılarının artması ve gelecekte mezunları bekleyen işsizlik, gençlerin gelecek kaygısı, kadın istihdamı gibi konulara teğet geçiliyor.
Mütevazı Mekanlar
Yapım son model otomobiller, marka kıyafetler, görkemli mekanlar, şaşalı dekorlar olmadan samimi, küçük, orta halli mekanlarda da dizi çekilebileceğinin timsali. İstanbul’un in mekanları yerine Çeşme’nin kış tenhalığında çekilen dizinin sınırlı sayıda mekânı seyirciyi sıkmak şöyle dursun, sadece samimiyetin dozunu artırıyor o kadar.
Eski kafalı bir adam olan Savcının yetmişli yılların Retro anlayışıyla döşenmiş, az eşyalı, kiralık villası göçebe ruhunu yansıtıyor adeta. Diğer karakterlerin, mütevazi ama modern döşenmiş mekanları, trendleri yansıtmakla birlikte orta halli giyimlerine uygun; zevkli ama iddiasız.
Ailenin Önemi
Son Yaz ailenin öneminin altını oldukça kalın çizgilerle çizen bir yapım. Kuşak çatışması, karı-koca, baba-kız ilişkileri ince ince işlenmiş. Ailelerin dağılmasının çocuklar üzerindeki etkileri, aile ortamına hasret insanların sevgi ve aidiyet arayışı özellikle Akgün ve Babür karakterinde çok net. Sorunlu karakterlerin geçmişlerinde hep dağınık aile teması işlenmiş. Karşılıklı diyaloglarda samimiyet dozu yüksek. Abartılı söylemler, ağdalı konuşmalar, klişe mesajlardan büyük ölçüde kaçınılmış.
Tuna Hizmetli’nin jenerik müziğinden ve Redwolf Soundrocks’ın rock ağırlıklı müziklerinden bahsetmemek de olmaz. Kaliteli müzikalite seyir deneyimin keyfini artırıyor. Dizinin müziklerinin internette aldığı binlerce beğeni bunun en somut göstergesi.Son Yaz, televizyon kanallarında benzerlerine çokça rastladığımız klişelere teslim olmayarak zor yolu seçmiş, ayrıksı bir yapım olmasına rağmen izlenme oranlarında zirveye oynuyor. Şüphesiz, bunu sebebi tüm yazdıklarımızın yanı sıra zenginlikle, para pulla, zora koşmayla, şiddetle değil; sahip olduğumuz bir takım ortak değerlerle başarabileceklerimizi konu alması. Gençleri şiddete değil, okumaya, konuşmaya, tartışmaya özendirmesi. Adaleti, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu sorgulatması. Koronavirüs salgınının bir araya getirdiği aile ortamlarında izlemek için keyifli olduğu kadar, nitelikli bir yapım Son Yaz. Benzerlerine vesile olması dileğiyle.
https://kayiprihtim.com/inceleme/son-yaz-incelemesi/amp/?__twitter_impression=true
1 note · View note
rolanizim · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Henüz açıklanan vaka sayısı bir iken marketleri yağmalayan,internetten kazık gibi fiyatlara maske siparişi veren o kadar insan olduki olası bir felakette anlaşılıyorki herkes kıçını kurtarmanın derdinde ve bunu yapanlar diğerlerini hiç düşünmüyor. Yahu el insaf,marketin hepsini eve alıp stoklarsan ne olacak? Bu virüsün gençler üzerinde ölüm oranı %0,2 ve 10 yaş altı çocuklar bu virüsten etkilenmiyor bile. Virüsten etkilenenlerin %98i yaşlı insanlar. Genç olarak virüsü yenemeyenlerin virüsten ölme sebebi,daha önceki kronik hastalıkları ve bağışıklık sistemlerinin zayıf olmasından ötürü. Yani aslında dayanışma içinde olursak bu yenemeyeceğimiz bir şey değil. Panik yaparak ortalığı zelzeleye veren insanlara inanmayın, internette dolaşan yalan bilgilere kanmayın. Sağlıklı olanlar ve herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayanlar maske takmayın,doktorlar maskeyi sağlıklı insanlar için değil herhangi bir hastalığı olan insanlar için öneriyor. Ellerinizi sürekli yıkayıp dezenfekte edin ve unutmayın Virüsün doğduğu Çin’de vaka sayısı 126.000’ken bu sayının içinde ölen hasta sayısı 4.637 ,iyileşen ve hastahaneden taburcu olan vaka sayısı 61.400.. Yani panik yapmayın çünkü sadece 2018 yılında bile bir yılda kanserden ölen insan sayısı 9.6 milyon. Trafik kazalarından dünyada her yıl bir milyondan daha fazla kişi hayatını kaybediyor. Dünyada her yıl en az yarım milyon insan sizin basitçe hapşırık ve öksürükle atlattığınız normal gribi atlatamıyor ve ölüyor. Ve bundan iki gün önce Çin’de 102 yaşında bir koronavirüs vakası iyileşti,bunun sebeb ise kadının herhangi bir kronik hastalığının olmamasına bağlandı. Yani korkmayın,paniğe kapılmayın şu an bu sonuçlara göre dünyada daha yaşanacak çok zamanlarımız var.🦠🧸 #rolanizm #koronavirüsü #coronavirüsü https://www.instagram.com/p/B9q2geNnWrm/?igshid=6xy3jvbxz2oi
16 notes · View notes
bariyerilaclama · 4 years ago
Photo
Tumblr media
ANAOKULU VE KREŞ DEZENFEKSİYONU
Koronavirüs (COVID-19) salgınından dolayı tedbirli bir şekilde okulların açılmaya başlandığı ve yeni girdiğimiz bu kış aylarında faaliyetlerini aktif bir şekilde sürdürmeye fazlasıyla devam edeceklerinden dolayı, anaokulu ve kreş dezenfeksiyonu ile virüslere karşı önceden bir tedbir almış olursunuz. Çocuklarımızın eğitim aldığı anaokulu ve kreşlerde hijyen konusu yüksek hassasiyet gerektiren konuların en başında gelmektedir. Öyle ki anaokulu ve kreşlerde çocukların birbirlerine birlikte oynamaları ve birlikte yemek yemeleri gibi aktivitelerle yakın temas ile vakit geçirmeleri bir çocukta olabilecek hastalığın diğer çocuklar arasında hızla yayılmasına ve onlardan da ailelerine geçerek onlarında başkalarına geçirmesine neden olmaktadır. Anaokulu ve kreşler gibi diğer kapalı ortamlardaki zararlı bakteri ve virüslere karşı mücadele yöntemi olarak ortam dezenfeksiyon kapsamında anaokulu ve kreş dezenfeksiyonu yaptırmak başta çocuk olmakla birlikte toplum sağlığı açısından hayati bir önem taşımaktadır.
Kreş ve Anaokulu Dezenfektan ile Hijyen
Bulaşıcı hastalıları önüne geçmek adına insanların bulunduğu ortamların temiz olmasının yanında hem ortam hem de kişisel hijyene çok önem göstermeleri gerekmektedir. Bu açıdan hijyen önemli bir unsurdur. Ortamın bakteri ve virüslere karşı korunması için ortam dezenfeksiyonu yapılmalıdır. Ortam dezenfeksiyonunda kullanılan ürünlere ise dezenfektan denmektedir. Bu kapsamda kullanılan çok çeşitli ve etkili dezenfektanlar bulunmaktadır. Dezenfeksiyon uygulaması yapılacak olan alana ve ortam özelliklerine göre faydalı ve etkili olacak en uygun ve etkili dezenfektanın seçilmesi uzmanlık gerektiren bir iştir. Neyse ki, Bariyer ilaçlama ve dezenfeksiyon şirketi olarak biz sizin yanınızdayız. AloBariyer +90 216 641 93 93 Hemen Ara Destek Al İstanbul'un Her Yerinde 7/24 Hizmet Veriyoruz. Bilgi, Destek ve Detay: http://www.bariyerilaclama.com/anaokulu-kres-dezenfeksiyonu-nasil-yapilir/
1 note · View note
sahrahaber · 5 years ago
Text
Tumblr media
Çocukların sokağa çıkma iznine “hava koşulları” engeli https://sahrahaber.com/cocuklarin-sokaga-cikma-iznine-hava-kosullari-engeli/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
bakincocuklar · 5 years ago
Text
2020
Aradan bu kadar zaman geçince, anlatmaya nereden başlayacağını bilemiyor insan. Yazmaya başlıyorum, gerisi gelir elbet.
Oğlum... Güzel büyüdün be! Aradan geçen zamanda neler yapmadın ki. Aylarca hiç emeklemeden kucaklarda gezdin, sonra birden yürüdün. Bir gün araba sürerken, arkadan bana “Ba-ba” diye seslenişini hatırlarım, uzun yoldaydık ve sen ilk kez bilerek ve isteyerek baba demiştin. Çok güzel duygu.
Sonra daha da büyüdün, koştun, araştırdın, kurcaladın, istediğin bir şeyde hep ısrarcı oldun, bize çok çektirdin :) İyi ki de öyle yaptın. An geldi “Bu ne ya, yeter bir tane çocuk, daha gerek yok!” dediğim anlar yaşasam da seni çok, çok seviyorum. Karakterini seviyorum. Umarım yıllar sonra; büyüdüğünde de ne istediğini bilen, azimli ama iyi kalpli bir insan olursun, tıpkı şu an olduğun gibi.
Aradan geçen zamanda biz ne yaptık? İzmir’e taşındık. İnsan özlüyormuş bu şehri. Bıktık çünkü soğuktan, bıktık Eskişehir’den. Memleket bile olsa fayda etmiyor, insan mutluluğun peşinden gitmeli. Yoksa hayatın boyunca kalır aklının bir köşesinde.
Sen de sevdin İzmir’i, gerçi tam tadını çıkaracaktık ki Koronavirüs diye bir şey geldi koca Dünya’nın başına! Evdeyiz, terastan martılara yemek veriyoruz, Nisan güneşini sömürüp mutlu oluyoruz. 
2020 çok garip bir yıl oldu çocuklar. Depremler, kazalar falan derken Plague Inc. oyunu gerçek oldu da dev bir salgın sardı Dünya’nın dört bir yanını. Madem yıllar sonra okuyacaksınız bunu, kısa bir özet geçeyim. Akciğer hastalığı bu, insandan insana  solunum yoluyla öyle kolay bulaşıyor ki çok kısa zamanda Dünya’yı sardı. Tek mantıklı hamle, sosyal izolasyonla hiç hasta olmadan bu dönemi geçirmekti. Sorun şu ki, şu an günlerde öylece evde oturuyoruz ve ne zaman korkmadan evden çıktığımız,  doya doya gezdiğimiz günlerin geleceğini hiç bilmiyoruz.
...ama bu bir şey daha düşündürdü bana. Annenizle çok gezdik çocuklar. Tayland, Dubai, Japonya falan gezdik. Sülalelerimiz bırakın ülkeyi, daha memleketten ayrılmadığı için yakın çevremiz pek anlayamadı bizi ama biz hep çok isteyerek, severek gezdik Dünya’yı. Kıvanç, sen de Japonya’yı gördün be oğlum. Çok küçüktün, videolardan hatırlayacaksın ama gördün sonuçta, bu benim için bir mutluluk. 
Şimdi herkes evinde. Ne gezdiysek, ne gördüysek, ne yaptıysak yanımıza kâr kaldı. 
Yarına çıkacağımız belli mi? Yine, yeniden söylüyorum çocuklar. Hayatta şu kalbinize sorup da gerçekten istediğiniz her şeyi yapın, gerekirse sonra pişman olun. İsteyip de cesaret etmediğiniz ve sonuçta hiç yapmadığınız bir şey için, hayat boyu pişmanlık duymaktan çok daha iyidir.
30 Nisan 2020
3 notes · View notes