#komşulara
Explore tagged Tumblr posts
Text
elimin ayarı yok fazla yapmışım mecbur komşulara dağıtacaz
29 notes
·
View notes
Text
Aşure günü
Bugün annem aşure yaptı (benim ısrarım etkili) ben de komşulara dağıttım. Bir komşu siz nerelisiniz artık yapanlar azaldı dedi. Hâlâ geleneklerimizi devam ettirmeyi seviyorum. Ayrıca aşureye de bayılırım. Akşam da amcamı ve halamı çağırdık aşure yemeye. Ben sıcak sıcak yemeyi seviyorum. Ama soğuk da ayrı bi güzel oluyor. Aşure isteyen varsa tabağını uzatsın 😌 🍽️
22.07.24
21 notes
·
View notes
Text
Mevlid kandilini nasıl karşılamalıyız
Meşâyıhtan biri âlem-i mânâda Rasûlüllah görerek: Sizin mevlidiniz uğrunda insanlar ferah ve sürura delâlet eden birçok kutlamalar yapıyorlar, buna rızânız var mi? diye sorduğunda
Rasûlallah: Kim bizimle ferahlanırsa biz de onunla ferhalanırız buyurdu.
•En güzel ve pak elbiselerimizi giyinmeli,
•Çocuklara hediye ve ikramda bulunabiliriz
•Fakirlere sadakalar verebiliriz
•Çevremiz ile hediyeleşebiliriz
• Talebe okutan, sohbet veren güvendiğimiz kurumlara yardımda bulunabiliriz
•Bir tatlı dahi olsa Efendimizin teşrifine sevinç mahiyetinde komşulara ikram edip tebrikleşmeli
• Neşemizi belli edecek en ufak bir detay dahi mühim asla az çok demeden bu haftanın ve ayın sevincini göstermeye çalışabiliriz. Kur'an- Kerim okumalı, tesbihler çekmeli, ibadetler etmeli ve çokça "salat-ü selâmlar" ile karşılamalıyız.
7 notes
·
View notes
Text
Ben ümmet bilinci olan aile ile büyümedim. Yani Müslümanlığın sadece ön bir bilinç olduğu soy ve ırk kavramına girilip ön plana atılmayan. Mesela böyle ailelerde sadece Müslümanlık ön bir bilinç ve Türk'üm demek veya bunu sunmak ırkçılık gibi algılanıyor. Bizim ailede Türk'üm ve elhamdülillah müslümanım olarak büyüdüm. Yaşadığım yerler yani büyüdüğüm şehirler babam nedenli tayin kaynaklı değişse de hep milliyetçi mahalle ve komşulara düştük. En son zaten yaşadığım yer tam bu şeyin merkezi. Çocukluğumdan beri yaşlılarımız durmadan bayrak,asker,polis görse "Allah vatanımıza ve milletimize zeval vermesin ve askerimizi ve polisimizi korusun" derlerdi. Bunu derkuen gözleri dolardı. Çocukken bu algılanımıyor ama sonradan içine işliyor. Bunun yanında dedem Türk milletini her daim över soyunun Oğuz boyuna dayanmasıyla gurur duyardı. Bu yüzden Türklükten ayrı bir Müslümanlık düşünemiyorum. Beni bu konuda elestiren oluyor ama boyleyim maalesef.
19 notes
·
View notes
Text
Allah'ım beni çılgın şoförlerden, ani yapılan frenlerden, arabanızın dibine kadar gelen araçlardan -takip mesafesi diye bişey var di mi?- kamyonlardan, kazalardan muhafaza eyle...
Elim ayağım halaaa titriyor. Tansiyonum düştü. Zincirleme kazadan kıl payı kurtulduk. Çarpa çarpa çarpa yazdım yani o kadar uzaktı ama çok da yakındı. Yolun kalanını nasıl tamamladım bilmiyorum. Tın tın tın...
Allah muhafaza etti. Siteden çıkarken bahçedeki çocuklara ve komşulara Kuveytten getirdiğim mamüllerden ikram etmiştim. Belki de onun hatrına.
Ne diyoruz, Az sadaka çok belayı defeder efendim...
.
#benimle yola çıkan sıkı tutunsun diyorum tam içimden#kısa günün karı#kısa gününün korkusu#aferin yani#hepimizi amin
11 notes
·
View notes
Text
(EMANETİ MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRMENİN YOLU) (İnfâk)
Allah Resûlü’nün (s.a.s.) evinde bir koyun kesilmiş. Hz Âişe annemiz de koyunun etini komşulara dağıtmıştı....
Hz Peygamber efendimiz (sav) eve geldiğinde. Koyundan ne kadar kaldı diye sormuş..
Âişe validemizin ön kolundan başka bir şey kalmadı.. cevabı üzerine şöyle demişti..(Demek ki) Ön kolu hariç tamamı (bize sevap olarak) kalmıştır......
(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 33)
51 notes
·
View notes
Text
“Sene 2009’du. 17 yaşındayım, bizim mahalleye yeni bir aile taşınmış... Tabi o zamanlar mahalleye taşınan kişiyle gidip tanışılır, hediye verilir, sohbet edilir... Mahallede apartmanın önüne masa sandalye koyulur, çekirdek yenilir, sohbet edilir falan... Güzel zamanlar tabi* yeni taşınan ailenin iki çocuğu var, biri 19 yaşında adı Mert, tabi o gün onun benim hayatımın anlamı olacağından bihaberim. :') Diğer çocukta 5 yaşında, erkek, adı da Murat. Mahalleye kızlarla buluşmaya çıkıyorum bir öğle vakti, Murat koşarak yanıma geliyor, tabii bayağı zaman geçti annesiyle Murat bize gelirdi, Murat’la oyunlar oynardık. ‘Selin abla, kapıyı çalıyorum açmıyor annem,’ dedi bana. Uyumuştur diye düşünüp Murat’la onların evine çıktık, kapıyı çalıyorum açan yok tabii. Komşulara söylüyorum, Murat’ın annesi Hatice ablayı telefonla arıyorlar, zil sesi evden geliyor. O sırada Mert geldi, bakındı önce sonra sordu ‘ne oldu?’ diye. ‘Hatice abla kapıyı açmıyor,’ dedim. Gözlerime baktı birkaç saniye... Sonra kapıyı çaldı açan yok, endişelendi hemen. Cüzdanından kart çıkardı, kapının arasına sokarak açtı kapıyı. Mutfağa girdik bir baktık Hatice abla yere yığılmış, nefes almıyor... O gün ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Mert kucakladı annesini, ağlaya ağlaya ölmedi diyor... Ben hıçkıra hıçkıra ağlayıp Murat’ı sakinleştirmeye çalışıyorum. Mert arabasına bindiriyor Hatice ablayı, Muratla bize de binin diyor. Biniyoruz. Öne Murat’ı oturttum, arkada ben, Hatice ablanın kafası kucağımda... Saçlarını okşuyorum, ağlıyorum, dünya dar geliyor. Hatice ablanın kocası, Murat 1 yaşındayken ölmüş. Hatice ablanın nabzına, kalbine bakıyorum atmıyor. Hastaneye varıyoruz, Mert delirmiş durumda, Murat perişan. Murat’ın elinden tutuyorum, Hatice abla sedyeye alınıyor. Ah hatırlayınca her defasında ağlama tutar beni. Her neyse, Hatice abla öldü. Cenazesi vs derken Muratla Mert bizde kaldılar. Annemle babam melek gibi insanlardır, yardıma muhtaca arkalarını dönmezler... Muratla annesi gibi ilgileniyorum, mutlu etmeye çalışıyorum. Mert çalışıyor, eve geliyor, Muratla kaldıkları misafir odasına çekiliyor hemen. Onunla doğru düzgün konuşmuyoruz, ağzını bile açmıyor. Bir gece Murat’ı yatırmak için odaya girdim, uyanıktı, yatakta öylece oturup duvara bakıyordu. Hemen yatağa kucağımdaki Murat’ı yatırıp onun yanına ilerledim. Murat abisinin onu sevmediğini düşünüyordu, bana söylüyordu, hiç olur mu öyle şey diyordum. Geçtim yanına, dedim ki: ‘Muratla biraz ilgilensen, psikolojisi iyi değil.’ Bana döndürdü gözlerini, ellerimi tuttu. ‘Her şey için teşekkür ederim,’ dedi. Saat gece 3, herkes uyuyor, fısıltıyla konuşuyoruz tabii. Sonra sarıldı bana birden... Kokusunu ilk defa o gün yakından aldım. Çok güzel kokardı hep. Odasına sinerdi kokusu. Ne yapacağımı bilemeyip ben de sarıldım. Birkaç saniye kaldık öyle, sonra ağlamaya başladı kafasını omzuma koyup... Birlikte ağladık. Sarılmayı bırakmadan. Sonra çekildi benden, ‘İyi geceler Selin,’ dedi yattı yatağa. İyi geceler dedim çıktım odadan ama kalbim nasıl atıyor. Odama gittim uyuyamıyorum ama. Tüm gece onu düşündüm. Ona âşık olduğumu anladım... Sonra birkaç ay geçti, biz Mertle daha da yakınlaştık, konuşmaya başladık, hatta flört eder gibi konuşmaya başladık falan. Daha sonra Mert para biriktirdi. Ayriyetten bizimle kaldığı için çekinip kiraya, faturalara destek olurdu. Geldi bir gün konuştu babamla, aldı Murat’ı, valizleri amcasının yanına gideceğini söyledi. O gün yüzüme bile bakmadan gitti. Murat’ı öpebildim sadece gitmeden. 2 yıl geçti, bir gün telefonum çaldı. Onun sesi telefonda. ‘Murat seni görmek istiyor,’ diyor. O gün geldi beni almaya.
#dizyarasi#alıntı değil#şarkı yorumu#şarkı#selin mert#sevgi#sevilmek#sevda#sevgili#aşk#ölüm#badem#sen ağlama
53 notes
·
View notes
Text
Asuremiz hazır, komşulara dağıtıldı. Şükür Allah kabul eylesin..🇹🇷💐🤲
34 notes
·
View notes
Text
Sihirli annemdeki Avni gibi komşulara sahip olmasaydım bir kaç saatlik perdesizlik sorun olmazdı ama gel gör ki şimdi 1900lerdeki kerpiç evlere ışınlanmış gibi hissediyorum, hiç de özlememişim sefalet ve kaoslarla dolu geçen çocukluk yıllarımı
18 notes
·
View notes
Text
çocukken komşulara gidip şeker ve para toplardık,şimdi büyüdük keşke hiç büyümeseydik...
4 notes
·
View notes
Text
📌 *SON 10 GÜN ARINMA LİSTESİ* 📌
🌷Az yemek
🌷Az konuşmak(Susma orucu tutmak)
🌷Az uyumak
🌷Çok gözyaşı dökmek
🌷Çok istiğfar etmek
🌷Secdeleri çoğaltmak
🌷Nafileleri artırmak
🌷Dünyayı manen sessize almak
🌷Ölümü çokça düşünmek
🌷Ellerimiz uyuşana kadar dua etmek
🌷Dualarımızda ısrarcı olmak Ümmeti Muhammede dua etmek
🌷Telefonda geçirilen zamanı telefon konuşmalarını azaltmak
🌷Sadakayı çoğaltmak
🌷Komşulara Allah rızası için yemek ikramında bulunmak
🌷Anne baba duası almak
🌷Kuranı Kerim ile meşguliyeti artırmak
🌷Saatlerce süren Aşırı ev temizliğinden kaçınmak
🌷Kerahat tesbihlerini Virdleri çoğaltmak
🌷Bolca tefekkür etmek
🌷Dedikodu gıybetten katiyen uzak durmak
🌷Televizyona bakmamak
🌷Müzik,çalgı aleti v.s dinlememek
🌷Namahremden kaçınmak
🌷İhtiyaç dışı dışarıya çıkmamak
🌷Çokça tefsir okumak ayetleri idrak etmek
🌷Esmail hüsnayı çokça okumak
🌷Çokça salavat getirmek
🌷Tesbih namazı kılmak
🌷Sünnetleri yerine getirmek
🌷Temiz elbise giyinmek, ev içinde koku sürünmek
🌷Gusül almak
🌷Her namaz öncesi misvak kullanmak
🌷Evin bir odasını itikaf odası yapmak
🌷Evde cemaatle namaz kılmak
🌷Ramazan tesbihlerini çekmek
🌷Çokça şükretmek
🌷Asla kalp kırmamak
1 note
·
View note
Text
Uğur Yücel söyleşisi
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor:
“Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?”
Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.”
Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar.
Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı
ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden,
dolmaları topiği Ermenilerin elinden,
hamuru Türklerin,
eti Kürtlerin elinden yiyeceksin.
Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı
ve bunun farkına varırdın.
Tabii yemekler, tatlılar. Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar…
Mesela dedem hacıydı
ama Paskalya zamanı yumurta tokuştururdu benim arkadaşlarımla,
yılbaşında başına kukuleta takardı,
yılbaşı kutlanırdı
ama Kandil’de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi.
Mevlitlere gidilirdi,
kilisedeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler.
Yakın biri öldüğü zaman bizim mevlit olurdu
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başörtüsü takıp bizim eve gelir, duaya katılırdı.
Bu dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?
İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun, Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır.
Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nerden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor.
Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir.
Sınırsız bir dünyaya inanıyorum ben.
Benim yerleştiğim, köklerimin yerleştiği bir yer varsa köklerim o topraklara, o denizlere göre hareket ediyor.
Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen
dünya harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın.
Yahu Şirince’de dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadeleyle gelen insanlar tütüncü.
Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyor.
Ama bir Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçası.
Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiçbir şey algılamıyor.
Kim mutlu oldu lanet Mübadele’den ne Müslümanı ne Hıristiyanı.
Anadolu kurudu.
Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, meyveler, her şey kurudu, beton oldu.
Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır.
Hepsi dindar, hepsinin dinleri var.
Eğer Tanrı’ya inanıyor ve tapınıyorlarsa bence bu Tanrı’ya yapılmış en büyük ihanettir.
Çünkü herkes başka bir dünyada daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor oysa dünya denilen yer bir cennet.
Sen bu yaşadığın cennete ihanet edersen, öbür tarafın hangi kurgusuyla uğraşacaksın?
(Uğur Yücel’le yapılan söyleşiden)
Dr Umut Kısa
4 notes
·
View notes
Text
Baklava kesiyor
Yağmur:Anne al komşulara hava atarsın alınmış gibi oldu
Annem:Teşekkürler ✨diğerini de kes✨
18 notes
·
View notes
Text
dün lisanstan arkadaşımla 2 saate yakın konuştuk. aslında sadece lisanstan demek saçma olur çünkü dört yıl aynı odada birlikte kaldık ve şu an en çok onun yokluğunu hissediyorum. o kadar özlüyorum ki birlikte geçirdiğimiz zamanları ):
ay sonu yanıma geleceği için de şimdiden çok heyecanlıyım
neyse asıl bahsetmek istediğim 4 yıl boyunca hayatımdaki her şeye en yakından tanık oldu ve her zaman yanımdaydı
şimdi hayatımda o kadar fazla şey değişti ki 2 saate sığdıramadım bile. ona rağmen her şeyimi bilen biri olarak 'sen nasıl bu durumların içinde kaldın, senin normalde asla kaldırmayacağın şeyler bunlar' dedi.
o kadar içime oturdu ki bu cümlesi
çünkü gerçekten gerek kendi ailemden gerekse çevremden hep bir adım uzakta durup kendi hayatımı kurmaya çalışan biriyim. (kimselere bağlı kalmadan)
şimdilerde olduğum konum çok tuhaf ve komik. gerçekten yarım saat boyunca güldüğümüz tek şey; nasıl bu kadar aile içine girip komşulara kadar benden bahsedildiğine inanamamamız ama gerçekler bunlar (;
gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum ama konusu açıldığında söylediğim tek şey
'ben kendi akrabalarımla bile görüşmüyorum konuşmuyorum, beni bu işlere bulaştırma' oluyor ((:
2 notes
·
View notes
Text
Komşulara komşu görevleri öğretelim lütfen yoksa yanlışla çingene kişiliğim ortyaa çıkıp kavga çıkacak bu saate
2 notes
·
View notes
Text
Tolstoy Anna karenina romanını yazarken saatlerce odasına kapanır ve öyle yazardı. Öyle ki hizmetçisine zorunlu bir neden olmadıkça kendisini rahatsız etmemesini söylerdi. Hizmetçi de Tolstoy'un yemeğini kapıya bıraktıktan sonra kapıya bir defa vuru ve giderdi.
Sürekli böyle devam eden hizmetçi aradan birkaç gün geçtikten sonra yemeğin yenilmediğini görür. Bunun üzerine kapıya vurur ama içeriden en ufak bir ses dahi yoktur. Telaşlanan hizmetçi komşulara, yakın arkadaşlara haber verir ve hemen gelip yardım etmelerini isteyince gerçek ortaya çıkar.
Eve gelenler kapıyı açarlar ve büyük yazarı cenin pozisyonunda yerde yatarak ağladığını görünce büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Neden böyle ağladığına anlam veremeyenler Tolstoy'a bunun sebebini sorunca ünlü yazarın ağzından şu sözler dökülür:
"Anna Karenina öldü."
3 notes
·
View notes