#kilo vermeliyim
Explore tagged Tumblr posts
kendimezraporu · 5 months ago
Text
Nişanlım bana bugün beni kilo aldığımdan beri beğenmediğini söyledi. Normalde olsa o zaman defol git derdim ama o an o kadar kırgın bomboş hissettim ki sadece sustum. Gerçekten sadece sustum. Özürler diledi, beni çok sevdiğini söyledi ama ben o sözü duydum ya. Başka hiçbir şeyin kıymeti kalmadı. Konuşmak istemiyorum. Ağlamak da istemiyorum. Susmak istiyorum bir süre. Zaten cuma günü ailesiyle memleketine gidiyor. Dönene kadar sadece susmak istiyorum bir süre. Ve evet kilo vermeliyim. Zaten konu benim kilo vermek isteyişim ama bir türlü düzene sokamayışımdan açıldı. Neyse.
0 notes
zaman-lordu · 2 years ago
Text
Hayatima ceki duzen verip hayatimi kurtarmam lazim
5 notes · View notes
kahvemsogumadan · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Çarşıda ıslandık, evde animasyon izledik, bol bol şeftalili kek yaptım (Bengi Kurtcebe kesin yapın çokk iyi) köyde vişne topladık, yine bir sürü dizi bitirdim ve Mario oynayıp stres atarım derken iyice sinir hastası oldum.
Hayatımı seviyorum, Allahım her verdiğine çok çok şükür ama aklımda hep kilo vermeliyim olmasa, yarın diyete başlarım demesem, şu pskolojimi bi düzeltsem daha da iyi olacak da. Olacak inşallah.
20 notes · View notes
petslementcom · 2 months ago
Text
Köpekler İçin Ödül Mamaları: Eğitim ve Motivasyon İçin En İyi Seçenekler
Köpek eğitimi sırasında en etkili motivasyon kaynaklarından biri ödül mamalarıdır. Doğru ödül mamaları, köpeğinizin olumlu davranışlarını pekiştirirken aynı zamanda aranızdaki bağı güçlendirir. Ancak, köpeğinizin sağlığını korumak ve dengeli beslenmesini sağlamak için hangi ödül mamalarını seçtiğiniz oldukça önemlidir. İşte köpekler için ödül mamaları ile ilgili sıkça sorulan sorular ve bu sorulara dayalı rehber.
1. Ödül Maması Nedir ve Köpeğime Nasıl Faydası Olur?
Ödül mamaları, köpeğinizin eğitim sırasında belirli davranışlarını pekiştirmek için kullanılan küçük, lezzetli atıştırmalıklardır. Bu mamalar, köpeğinizi motive etmek, eğitim sürecini hızlandırmak ve köpeğinizle güçlü bir bağ kurmak için mükemmel bir yöntemdir.
Köpeğiniz doğru bir davranış sergilediğinde ödül maması vererek bu davranışın tekrarlanmasını teşvik edebilirsiniz. Ödül mamaları, sadece eğitim sürecinde değil, günlük bakım ve köpeğinizin sağlık kontrolleri sırasında da kullanılabilir.
2. Köpekler İçin En İyi Ödül Mamaları Nelerdir?
Köpeğiniz için en uygun ödül mamasını seçerken dikkat etmeniz gereken bazı unsurlar vardır. Köpeğinizin yaşı, kilosu, diyet ihtiyaçları ve sağlık durumu bu seçimde önemli rol oynar. İşte bazı popüler ve sağlıklı ödül maması seçenekleri:
Doğal Ödül Mamaları: Kimyasal katkı maddeleri içermeyen, tamamen doğal içeriklere sahip mamalar, köpeğinizin sağlığını korur.
Düşük Kalorili Ödül Mamaları: Özellikle obeziteye yatkın köpekler için düşük kalorili mamalar tercih edilebilir.
Tahılsız Ödül Mamaları: Tahıl içermeyen mamalar, gıda alerjisi olan veya hassas mideye sahip köpekler için idealdir.
Protein Ağırlıklı Ödül Mamaları: Tavuk, hindi veya balık bazlı ödüller, köpeğinizin kas gelişimini destekler.
Köpeğinizin ihtiyaçlarına göre doğru ödül mamasını seçmek, onun sağlığını korurken eğitim sürecini daha etkili hale getirir.
3. Ödül Mamasını Ne Sıklıkta Vermeliyim?
Ödül mamalarını ne sıklıkta vereceğiniz, köpeğinizin eğitimi, yaşı ve aktivite seviyesine bağlıdır. Ödül mamaları, günlük diyetin sadece küçük bir bölümünü oluşturmalıdır. Fazla miktarda ödül maması vermek, köpeğinizin fazla kilo almasına neden olabilir. Genellikle eğitim sırasında ödül mamaları küçük porsiyonlarda ve sık aralıklarla verilmelidir.
Köpeğinizin günlük kalori alımını dengelemek için ödül mamalarının miktarını ayarlamanız gerekebilir. Bu dengeyi koruyarak köpeğinizin sağlıklı kalmasını sağlayabilirsiniz.
4. Ödül Mamaları Köpeğimin Sağlığını Olumsuz Etkiler Mi?
Sağlıklı ve doğal içeriklere sahip ödül mamaları, köpeğinizin sağlığını olumsuz etkilemez. Ancak, yüksek kalorili ve katkı maddeleri içeren ödül mamalarını fazla vermek, köpeğinizin kilo almasına ve sindirim problemleri yaşamasına yol açabilir. Ayrıca, köpeğinizin alerjisi olduğu bazı besinlerden kaçınmak için içerik listesini dikkatlice okumak önemlidir.
Veterinerinizden öneri alarak köpeğiniz için en uygun ödül mamalarını seçebilir ve aşırıya kaçmadan bu mamaları kullanarak köpeğinizin sağlığını koruyabilirsiniz.
5. Evde Köpekler İçin Doğal Ödül Mamaları Hazırlayabilir Miyim?
Evet, köpeğiniz için evde kolayca doğal ödül mamaları hazırlayabilirsiniz. Evde hazırlayacağınız mamalar, köpeğinizin seveceği ve sağlıklı malzemeler içeren ödüller olabilir. İşte evde yapabileceğiniz basit ödül mamaları:
Tavuk ve Balık Küpleri: Tavuk veya balığı küçük parçalara kesip fırınlayarak sağlıklı bir atıştırmalık elde edebilirsiniz.
Tatlı Patates Çubukları: Tatlı patatesleri ince dilimler halinde kesip fırınlayarak köpeğinizin bayılacağı bir ödül maması hazırlayabilirsiniz.
Yumurta ve Peynirli Atıştırmalıklar: Az yağlı peynir ve haşlanmış yumurtayı küçük parçalara ayırarak doğal ve protein açısından zengin bir ödül maması yapabilirsiniz.
Ev yapımı ödül mamaları, köpeğinizin sağlıklı bir şekilde ödüllendirilmesini sağlar.
Sonuç:
Köpeğinizin eğitimini desteklemek ve olumlu davranışlarını pekiştirmek için ödül mamaları harika bir yöntemdir. Doğru ödül mamalarını seçerek, köpeğinizin sağlığını koruyabilir ve eğitim sürecini daha etkili hale getirebilirsiniz. Doğal ve sağlıklı içeriklere sahip ödül mamaları, köpeğinizin motivasyonunu artırırken sağlıklı kalmasına da yardımcı olur.
0 notes
birikmesin · 2 months ago
Note
Kilon gayet güzel duruyor üzerinde neden vermeye çalışıyorsun ki
Boyumdan dolayı evet ama bel ağrılarım başladı .Fıtık var bende ve kilo olumsuz etkiliyor.Biraz vermeliyim maalesef
0 notes
eminysworld · 4 months ago
Text
selam bugün 2 temmuz 1-2 temmuz gibi gelirim demiştim bugün 2 temmuz. bizimkiler geldiler ve gittiler nasıl mı geçti ? biraz yorucu biraz güzel biraz baş ağrıtıcı karışıktı aslında. Dün yeni iş yerime gittim güzeldi ilk saatler bırakıp gitmek istedim aslında doğrusu çünkü burada yapıyorum dedim kendime ben burada olmak istemiyorum gibi düşünceler geldi fakat biraz daha kalınca ve vakit geçirince bi tık daha ısındım doğrusu. buraya yazma konusunda da çok kararsızdım ay yazsam mı yazmasam mı bilemedem fakat neyse ya yazayım bari dedim çünkü yazınca birsenler kafamda toparlıyorum istediklerimi istemediklerimi anlıyorum yazmak gerçekten önemliymiş meğerse. Yeni işe odaklanıp uygulamayı çözmek ve tanımak istiyorum kendime bir düzen oluşturmak istiyorum C# diline odaklanıp ilerlemek istiyorum bir liste yaptım gibi aklımda C# İngilizce dün bir ara iş yerinde çok doldum çünkü geçen 6 ayı düşündüm ve elimdeki fırsatı nasıl kaçırdığımı neden böyle olduğunu düşündüm ve çok üzüldüm fakat geçmişe üzülmek yerine geleceği kurtarmaya bakmalıyım daha sistematik çalışmalıyım projeye bakmalıyım İngilizce çalışmalıyım C# a odaklanmalıyım kilo vermeliyim kilo dediğime bakma çok kilom yok sadece 4-5 kilo versem nasıl olur diye düşünüyorum bu kadar hayatımı düzene koymak zorunda olduğum zamanlar geldi ilişki bakımında çok olay oldu ama onu şimdi anlatmak istemiyorum. bi başka yazımda anlatırım artık ona ait duygularımı şimdi oturup düzgünce bir hedef listesi yapmam lazım ve daha sonra iş onu istediğim gibi gerçekleştirmek bakalım artık vakit kaybetmek istemiyorum görüşürüz
0 notes
Text
27 Nisan 2021 Salı 0057
Bu Yağmurlar/Emre Aydın
Artık kilo vermeliyim artık kilo vermeliyim
ARTIK KİLO VERMELİYİMMM
Boğuluyorum nefes alamıyorum çok yoruldum artık kilo vermeliyimm
1 note · View note
bobincik · 4 years ago
Text
50 kilo olup kilo vermeliyim diyen kişi ilgi manyağıdır uzak durulması gerekir
6 notes · View notes
umuthalavar · 4 years ago
Text
30.06.2020
“şöyle olmalıyım, böyle görünmeliyim, kilo vermeliyim, güzel giyinmeliyim, sürekli gülmeliyim...”
Hayatımız boyunca kendimize zorundalıklar dayatırız. Bunu ya çevreden dolayı ya da kendimizi çevreye uydurma çabamızdan dolayı yaparız. Ama nihayetinde kendimizi umutsuz bir noktada buluruz. Çünkü bu zorundalıkları gerçekleştiremeyiz. “Neden olmuyor anlamıyorum.” cümleleri kurarız.
Bunlara irrasyonel, işlevsiz düşünceler deriz. “Ama nasıl olur, bunlar benim hedeflerim.” der bireyler çoğunlukla. Bizse şöyle deriz. Zorundalıklar yerine isteklerimiz olursa ilerleyebiliriz. Bu çoğu zaman anlamsız gelir.
Kendini kabul ise bu değişimin en alt basamağıdır. “Fakat kendimi bu halimle kabul edersem değişmem mümkün değil!” Kendinizi olduğunuz gibi kabul ettiğinizde o sizin şimdiki ben’iniz olur. Zorundalığınızın isteğiniz olduğunu düşünelim, bu da sizin ideal ben’iniz olur. Sonraki adım ise şimdiki halinizden ideal ben’inize giden yolda yapmanız gerekenleri sıralamaktır.
Yazarken kolay, yaşarken zor; farkındayım. Ancak bir kere bu düşüncenin özü anlaşılırsa her şey biraz daha kolaylaşacaktır.
‘Özlü
1 note · View note
dolunay-surat · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
12 Haziran 2019
Sağlıklı beslenen bir Ö.
Kulaklığımı takıp yağmurda yürüdüm, koştum bu akşamüstü. Eve gelip yarım saat de workout ve ip atladım. Son birkaç ayda aldığım 3 kiloyu vermeliyim. Çocukluktan bu yana hep zayıf olan ben biraz kilo alınca hemen ağır hissetmeye başlıyorum kendimi.
Duşumu aldım biraz haber (hala izliyorum) ve uzanmaca. Kimyon da yanımda yatıyor. Huzurlu ve mutluyuz.
Bu iki hafta sınavlar var. Bir yandan çalışıyorum. 21ine kadar bitirmem gerekenler var.
Bir ay kadar pek de bir şey yapmadan dinlendim. Yoğun bir sınavdan çıkmıştım ancak artık çalışmaya başladım. Usul usul kendimi de çok sıkmadan çalışıyorum/çalışacağım.
Seçime az kaldı. 21i cuma günü ben de İstanbul'a gidiyorum. Tren biletimi aldım bile. Sevgilimle oy kullanmaya gideriz. O, oyunu kullanır. Sonra ablalarımız ve abimizle, arkadaşlarımızla otururuz. Akşam hep birlikte seçim sonuçlarını izleriz. İzin alabilirsem bir hafta orada kalmak istiyorum.
Onca yoksulluk varken kitabına başladım. Bir de yeni bir dizi: Killing Eve. Dizi epey sardı.
Haftasonu direksiyon sınavım var. İ. ile dışarı çıkabiliriz ve kuaföre gitmek istiyorum.
Şimdi iki saat ders çalışacağım. Haydi bakalım.
Umut doluyum. Çünkü neden olmayayım?
0 notes
dosthaber · 3 years ago
Text
sigarayı nasıl bırakırım?
Sigaradan kurtulmak isteyenler için daha önce yazdığım ve birçok kişiye sigarayı bıraktıran yazımı paylaşmak istiyorum. Sigara içen veya içmeyen herkese referans olması açısından, en azından bir sigara bağımlısının kısaca neler çektiğini okuyabilirsiniz. En azından yeni başlayan veya meraklı biriyseniz bu yazıyı okuyun ve tiryakilerin durumunu öğrenip içmeyi düşünmeyin diye ya da bırakmak isteyen biriyseniz bir nebze faydası olur belki...
Sigarayı nasıl bırakırım? Bana göre büyük bir irade örneği ve iyi bir deneyimdi. O güne kadar 1 gün bile bırakamadığım sigarayı, 2004 yılında hem de 6 ay bırakmıştım. Malum sigara yasaklarının ve fiyatlarının iyice arttığı şu günlerde, sigarayı bırakmak isteyenlere referans olması için, arşivlerden buldum bu sayfaya ekledim. Dilerim sigarayı bırakmak isteyen biri olursa en azından bir fikir verir. Bir kişiye bile ilham verirse, ne mutlu bana
Önce özetler…
“Burada ahkam kesmiyorum, yarın bir gün tekrar o zıkkımı içebilirim. Fakat gerçek olan şu ki, 2 aydır sigara içmiyorum!”
Yaklaşık 2 ay kadar önce nerdeyse günde 2 paket sigara tüketen ve tekelin en sevilen insanlar listesinde zirveye yakın isimler arasındaydım. Bana sağlam tiryaki de diyebilirsiniz, dudak tiryakisi falan değil, kahve ve çay ile dumanı taaa ciğerlere çeken harbi bir içiciydim…
Neyse .. Bırakmak isteyenlere aşağıda kendimi motive ettiğim maddeleri sayabilirim. Burada yazdıklarım tamamen kendi yazılarım olup, sigarayı bırakma sürecinde yaşadıklarım ve sonrasında düşünüp kaleme aldıklarım olup başka bir yerden alıntı değildir. Bu yazıyı başka bir yerde görürseniz, emin olun orası benden almıştır..
İlk önce bazı tespitlerimi sunmak istiyorum
Bir tiryaki için; Üzüntü, Neşe ve (bence) Düşünme yani konsantrasyon duyguları sigaraya (ve tabi ki nikotine) bağlı olarak çalışıyor. (Çünkü nikotin bu duygularınızı ele geçiriyor)
İnsan obez seviyesine yaklaşmadan diyete başlamaz. Yani bir şeyden doğrudan gördüğü bir zarar olmazsa asla vazgeçmeyi düşünmez. (İnsan sigaradan kısa sürede zarar görmediği için bırakmayı pek düşünmez)
Bu zıkkım size ciddi zararlar veriyor.
Büyük bir sektöre kafa tutuyorsunuz.
Gerçekten zor bir işe girişiyorsunuz.
Sigarasız yapamayacağınızı düşünüyorsunuz ve eksiklik, yoksunluk, zorlanma, kaybetme korkusu yaşıyorsunuz.
Defalarca bırakmayı denediniz ama olmadı.
Hiç bir şeyin sigarayı bıraktıramayacağını düşünüyorsunuz.
Bence önce neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamalısınız.
Yani bu kadar küçük ve hadi canım bırakırım diye düşündüğünüz basit birşeyi nasıl bırakamıyorsunuz?
Bunun tek sebebi bir bağımlı olduğunuzu, bunun bir uyuşturucu olduğunu kabul etmelisiniz. Eğer öyle olmasaydı rahatlıkla bırakırdınız. Uyuşturucu değil diyenler varsa, sadec bugün içmesinler. Eğer dayanamıyorlarsa, o zaman gerçeği kabul etsinler. İnanın bu düşünce işinizi kolaylaştıracak.
Yıllarca televizyon, dergi, gazete, sinema ve birçok yayın organı ile beyninizin yıkandığını bilin. Bir filmdeki başrol oyuncusunun en kritik pozisyonsa, en karizmatik haliyle veya en kederli ya da öfkeli olduğu anda bir sigara yaktığını görmüşsünüzdür İşte en basit beyin yıkama operasyonu…
Peki sigarayı nasıl bırakırsınız?
Sigarayı nasıl bırakırım diye düşünüyorsanız, Aşağıda yazdığım maddeleri dikkatle okumalısınız.
Öncelikle bırakmayı canı gönülden isteyeceksiniz! Başkasının tavsiyesi ile bırakamazsınız. Bu yazıyı okuyup acaba bırakabilir miyim diyorsanız “iyi”, bi bakayım belki bırakırım diyorsanız “tamam”dır. İlk aşamayı geçtiniz.
Yarına ertelerseniz, inanın o yarınların hiç sonu gelmez. Kendinize bir takvim günü belirleyin. O günden önce son sigaralarınızı, hatta gece son sigaranızı için. İçerken, bunu neden içtiğinizi bir düşünün. Bu dumanı neden ısrarla ve toplamda ciddi bir para ödeyerek içiyorsunuz? Sürekli bu dumanı içinize çekmek zorunda mısınız?
Yukarıdaki bazı tespitlerdeki maddelerde bırakmanızı engelleyici, kendi kendinize türettiğiniz tüm mazeretlerin birer yalan olduğunu kabul edeceksiniz. Yani ben tiryakiyim, bırakırsam asabi olurum, doktor kontrolü lazım, psikoloğa gitmeliyim, … gibi tüm bahaneleri bir kenara bırakın. Sizin kendi kendinize söylediğiniz tüm yalanları ben de söylüyordum ve tüm tiryakiler “birgün bırakıcam” diyerek söylemeye devam ediyorlar.
Herhangi birgün bırakamazsınız, ancak bugün bırakabilirsiniz. Bu gerçeği kabul edin. Azaltarak da bırakılmıyor meret. Sigara bırakanların nerdeyse tamamı 1 seferde bırakarak içmemeye başlarlar. Kendinize bu Pazar, Pazartesi, Cumartesi gibi bir gün belirleyin ve o zamana kadar her içtiğiniz sigarada kendinizi motive etmeye başlayın.
Sigara bırakmada ilk 3 gün ve daha az oranda ilk 1 hafta önemlidir. Ben bu devrede rüyada gibiydim ve bayaa bi sersem sersem gezdim ortalıkta. Sonrasında nikotin etkisi azalmaya ve ihtiyaç duyma hissi giderek düşmeye başlıyor.
Şunu aklınızdan çıkartmayın: “İstediğiniz zaman bakkala, markete ya da tekel bayiine gidip 1 sigara alabilirsiniz”. Tekrar içmek bu kadar kolay o yüzden bırakırken, kendinizde bir sigarasızlık korkusu oluşmasına izin vermeyin.
Aklınıza sigarayı getirmemeye ve düşünmemeye çalışın, zaten sonrasında gitgide düşünmemeye başlıyorsunuz. Sigara yerine birşey bulun ve her sigara içmek istediğinizde onu çiğneyin ya da yiyin. Ben çekirdek, tuzlu fıstık, şeker, keçi boynuzu, kabuklu fıstık, .. gibi birçok şeyle ilk günleri geçiştirdim. Şimdi bu yazıyı yazarken bile ağzımda topitop var Ama dikkat edin, bunu sigaranın yerine değil, sadece oyalanmak için yapın. Sonra başladığınız bu zararsız gibi görünen etkenler, kilo veya kolestrol gibi daha zararlı şeylere dönüşebilir.
Başta da demiştim cidden zor bir işe girişiyorsunuz ve bu bağımlılıktan kurtulmak hiç de kolay değil! Bunun bir bağımlılık olduğunu kabul edin ve bu zorluğun farkına varıp, ona göre kendinizi sürekli motive edin.
Sigara içenlerle ve içilen ortamlarda fazla bulunmamaya çalışın. Ben sigara içenlerde, beni seven insanların daha ikinci günde (abim gibi) “tamam be bıraktın işte” diyerek destek olmalarını da “hadi canım 2 gün sonra başlarsın” diye köstek olmalarını da gördüm Herşeye hazırlıklı olun. Sigaraya bırakan tanıdığınız biri varsa, karşılıklı bırakma konusunda konuşup birbirinize bir nevi psikolojik destek verebilirsiniz.
Şu anda tatsız dediğimiz içtiğim suyun bile farklı bir tadı olduğunu biliyorum. Son 3 gündür bu tadı alıyorum ve bu gerçekten son derece keyif verici.
Sigara kokmayacak, kapalı mekanlarda sigara içilebilecek yer aramayacaksınız. Geçenlerde ilk kez bir cafede sigara içilmeyen bölümde oturdum bayaa hoş bir duygu olduğun farkettim. Aynı zamanda sigarayı bıraktıktan sonra, sigara içen birinin çaktırmadan üstünün ve özellikle ağzının nasıl koktuğuna dikkat edin. İnanın o hoş olmayan koku, sigara içtiğinizde sizde de oluyordu. Beni sigaradan iyice bıktıran ilk şey bu koku oldu.
Şunu bilin ki, bakkaldan sigara alan da, onu yakıp içen de sizsiniz ve ben bunu farkettim. Biliyorum bu kolay olmadı ve epey bir zaman geçti ama gerçek bu ve bunu başarabilirsiniz. Hergünün akşamı “evde sigara var mı?” diye düşünüp bakkaldan birkaç paket yedek almak zorunda kalmayacaksınız. Bir yere gittiğinizde veya cafe, restorant gibi yerlerde “acaba burda sigara içiliyor mu?” endişeniz de olmayacak.. Hele hele demin yazdığım ve her gün sigara almak, akşamına doğru ertesi güne ve hatta son zamanlarda kartonla aldığım sigara illetini sürekli alacak ve sürekli içeçecek olma düşüncesi bile, insanı ayrı bir paranoyaya sokuyor. Bu da başlamamı engelleyen ikinci mazeretim oldu.
Kimbilir kaç kere sigarayı bırakıp ertesi gün başladım. Her başlayışımda kendime kızıp, her bıraktığımda gecenin sonuna kadar sigaralar tüttürdüm. Bunun sonucu her bırakıyorum dediğimde daha da çok içtim. Ama bu beni yıldırmadı. Bu zamana kadar 1 gün bile bırakamamıştım. Demiştim ya sıkı tiryakilerdendim ama artık tiryakilik kavramının bile saçma olduğunu düşünüyorum.
Ben artık sigara içmiyorum
Şimdi sigara içmiyorum ve bunu sizlerle paylaşmak istedim. Eğer bir tiryakiyseniz ve aklınıza takılan sorular varsa buraya yazın. Elimden geldiğince eski bir tiryaki olarak size cevap yazarım
Bu sayfadaki yazılar hiçbiryerden alınmamış olup, kendi deneyimlerim sonucu yazılmıştır.
Bırakmaya yakın kendi kendime şu soruyo defalarca sordum:
Neden sigara içiyorum? Kendime karşı dürüst olmak zorundayım ve bunlara samimi cevaplar vermeliyim.
1) Sigara içmeyi seviyorum ve hoşuma gidiyor.
Genelde sigara içmeyenlere inat olsun diye söylerdim bunu. Ama kendime dürüst olacağım..
Peki nesini seviyorum? Boğazımın ve ciğerlerimin tahriş olmasını ve zarar görmelerini mi? Yoksa ağzımın sigara kokmasını mı? Ya üstümün sigara kokması? Dişlerimin sararmasını? Biriyle yakından konuşurken ya da öpüşürken, kültablası gibi hissetmeyi mi? İçtiğim sürede sürekli dumanı çekip üflemeyi mi? (Sigara içmenin bir bağımlılık olduğuna karar verdim ve sevmiyordum…)
2) Kendimi farklı hissettiriyor. (İşte en zor itiraf edilebilecek söz)
Neye ve kime karşı farklı? Çünkü sigara içenler önceleri hep heves olsun diye başlarlar. Sonra büyükler gibi davranma güdüsüyle birlikte, büyüdüklerini göstermek için sigara içerler. Filmlerdeki sigara özendirici sahnelerde, filmin kahramanının yerine koyalarlar kendilerini ve o içtikçe içerler sigarayı. İnkar etmeyin ben de öyle yaptım Ama öyleyse bu sigara sektörünün ne kadar iyi çalıştığını ve büyük olduğunu gösterir. İşte bu büyük sektöre kafa tutuyordum!
Çalıştığım yerde kimse sigara içmezdi ve tek içen ben olduğum için de farklı gibi göründüğümü sanırdım. (Ama sonuçta hep bendim. Farklı gösterdiği doğruydu, diğerlerine göre daha düşük bir statüde gösterdiğini farkettim…)
3) İçmekten keyif alıyorum!
Bu da ayrı bir yalan tabii çünkü sigara reklamlarında sigara içtiği halde öksüren ya da perişan biri yoktur, içen kişi karizmatiktir, olayı çözmüştür, yeni ufuklara yelken açacaktır. Oyumdur ben ve aynı onun gibi keyif almalıydım (yalan). Madem keyif alıyorsun, diğer keyif aldığın şeyleri düşün ve onları istemediğin zaman yiyip içmediğini anlayacaksın. (Sigaranın öyle birşey olmadığını, keyif vermek değil bağımlılık yarattığını anlamak gerekir.)
Sigara içerken bi ara kahve ve çay olmadan sigara içmediğimi farkettim. Sonra anladım ki, bir süre içtikten sonra boğazımda hoş olmayan bir tat oluşuyor ve yeni bir sigara içmek istediğimde boğazım yanıyordu. Bu nasıl bir keyif olabilirdi ki? Eğer birşeyden keyif alınacaksa arada bir zaman olmalı ve yaptığında da gayet hoşuna gitmeliydi. Hiç de öyle değildi ve paket azaldığı anda yeni bir paket sigara almak için bakkala gidiyordum. Hiçbirşeye bu kadar incelikle yaklaşmamıştım bu kadar titizlenmemiştim. (İyi düşün, madem keyif alıyorsun, o zaman içerken neden keyif aldığını söyle.)
4) Son bahanem ise, tiryakiyim işte var mı ötesi, bırakmak istemiyorum (doğrusu ise: bırakamıyorum) … İşte bu fikri benimsemek gerekiyor, çünkü sadece hayatımda içtiğim ilk birkaç sigaradan keyif aldım. Sonrakilerde ise hızla bağımlılık başladı. Artık keyif almıyordum ve şunu anladım ki, eğer bağımlı ya da tiryaki isem, bunu mecburen ve istemdışı yapıyordum. O zaman istemediğim birşeyi yapmamalı ve bırakmalıydım.
5) Olmazsa ne yaparım? Sigaradan önce yaptıklarımı ve içmeyenlerin yaptıklarını yaparım. Başkalar ne yapıyorsa onu. Artık dünya sigarasızlaşmaya gidiyor: Sigara fiyatları hızla artıyor, sigara içilen ortamlar gittikçe azalıyor, yakında boşanma sebebi bile olabilir.. Dünya sigaraya karşı artık hayır diyor. Önce bütün bunları düşündüm ve sonra bırakmaya karar verdim. Şu anda canım sigara istiyor mu? Evet istiyor tabii, ama içmiyorum. Sigara içerken bir sonrakini ne zaman içeceğimi düşünürdüm yani beynimi sürekli meşgul ederdi. Sürekli biryerlere gittiğimde ne zaman ve nerde sigara içebilirim diye planlardım. Sigara ile ilgili o kadar çok şey düşünürdüm ki.. Şimdi ise sadece içmeyeceğim diye düşünüyorum. Ayrıca eğer içmek istersem bakkala gider alır ve içerim, o kadar da rahatım
Sigarayı bıraktım. Peki ne kazandım? İnanım bana bunları saysam çok uzun sürer ama o kadar çok şey kazandım ki ..
Sigara İçmeyenlere Duyurulur, Eğer sigara içmiyorsanız, lütfen aşağıdakileri dikkatle okuyun…
Sigarayı bırakmak tiryakiler için çok zor, lütfen bunu hafife almayın. Sigara hiç bir şeyi ispatlamaz, ne büyüdüğünüzü gösterir, ne hava atılacak bir şeydir, ne de öyle güzel bir şeydir. Aslında Hiç bir şey değildir! (Size ikram edilen sigaraları kabul etmeyin ve geri çevirin..)
Sigara içenlere sakın “aman canım ne var şunda, bırak gitsin” tarzında yaklaşım sergilemeyin. Bu tarz bir yaklaşım ters teper ve içen kişi hemen savunmaya geçer. Olayın zorluğunu yaşadığım ve bunu paylaşıp, en azından birilerine yardımcı olmak adına bu yazıları yazıyorum. (Dilerim birileri okuyup da bırakmaya yönelik bir hamlede bulunur..)
Şunu eklemeden de geçemeyeceğim, daha önce defalarca kez (güya) bıraktım sigarayı. Bıraktığımın ertesi günü daha bi arttırarak yine başladım. O yüzden “bırakamıyorum” gibi bir sözü kabul etmiyorum. Ben bırakana kadar 1 gün dahi ara verememiştim. Sonunda daha azimli ve kararlı yaklaşıp bırakmayı başardım. Ve her bırakmaya karar verdiğimde, bir öncekinden daha da azimle yaklaştım.
öyle dudak tiryakisi değil, uzun yıllardır ciğerlere kadar derinden çeken harbi bi içiciydim. Beni iyi tanıyanlar ve yakınlarım bıraktığıma o kadar şaşırdılar ki anlatamam. Ben bıraktıysam siz de bırakabilirsiniz. Kendinize 1 şans verin, bırakamazsanız 1 şans daha, olmazsa 1 şans daha taa ki bıraka kadar ..
Evet gelelim bırakma hikayesinin özetine; 1.GüN öNCESi: ——— Yarın sigarayı bırakıcam ve bunun kararını almadan önce kendimi sağlam motive ettim. Bu sefer öncekilere benzemiycek (her seferinde böyle dedim ama bu sefer tutacak galiba, acayip hırs yaptım) Gece bilmem kaç kez arka arkaya tüttürdüm ama yanında çay ya da kahve içmedim. Ağzım acayip tatsızlaştı, artık iyice berbat bir tad almaya başladım. 1.GüN: ——— Bugün gerçekten zor geçecek ama bunu bildiğim için iş gününü değil, tatil gününü seçtim. Epey bi geç kalktım yataktan ve kahvaltımı yaptım. Kahvaltı sonrası uzun bir süre aralıksız çay içtim. Gün içinde canım oldukça sıkkındı ama kararlıydım ve bu sefer bırakacaktım. Sonra baktım olacak gibi değil aldım bi battaniye ve geçtim tv nin karşısına, kendimi eve ve tembelliğe hapsettim. Canım sıkıldıkça uyudum İnanın ilk gün nerdeyse yataktan kalkmadım (eheh) 2.GüN: ——— Bütün gün boyunca kendimi motive etmek için daha önceki yazdığım yazıları düşünüyordum. Ama sigara içtiğimden beri ilk kez 1 gün boyunca içmedim mereti. Bugün bi de şunu düşünmeye başladım, “dün bitti ve dün sigarayı içmiş olsaydım da içmeseydim de, dün bitti! Aynı şekilde bugün de bitecek ve yarın olacak, eğer içersem yarın olduğunda, bak dün de içmeyebilirdim” diye kendime kızacaktım. Bugün çekirdek, fıstık, meyva yeme rekoru kırdım.. 3.GüN: ——— Bugün ilk 2 gün gibi olmasa da yine de zor geçiyordu. Dün düşündüğüm sözü tekrarlamaya başladım: “dün dediğim gibi, dün sigara içmedim, 1 gün geçti ve bügün oldu. İçsem de içmesem de zaman geçiyor” kendimi tuttuğum her gün bir önceki günü düşünüp, “bak içmedim ve dün de bitti” diye motive etmeye devam ediyorum.. Sigarasız çay ve kahve içmeye kendimi alıştırmaya çalışıyorum. Böyle de içiliyormuş be
Yaşadığım ilk 3 gün, yukarıdaki kadar kısa ve basit değil elbette. Gerçekten bu zıkkımı bırakmak hiç de kolay değil ama imkansız da değil. Özellikle ilk 7 gününüzün hafif bir kabus gibi olacağını düşünerek kendinizi buna hazırlayın. Zaman geçtikçe zaten sigara isteğinizin azaldığını farkedeceksiniz. İnanın sigarada asıl birinci derece bağımlılık sebebi nikotindir. Nikotin uzun süreli bir bağımlılık yaratır ve kurtulması zordur. Ancak sigarayı bıraktıktan sonra, 3-5 gün içinde beyin artık nikotin istemez. Bundan sonrası gerçekten sürekli içmenin verdiği alışkanlıktır. İşte bu alışkanlığı kırmalısınız… Bugün 2 ay gibi bir süre oldu ve bu zaman içinde istediğim zaman bakkala gidip sigara alabileceğimi ya da evde vitrinin çekmecesinden paketi alıp içeceğimi biliyorum. O yüzden rahatım ve içmiyorum .. Sigarayı bırakırken yediğinize içtiğinize de dikkat edin, insan ölçüyü kaçırabiliyor ben artık içme ihtiyacı hissetmediğim için yeme düzenim normal ama işyerinde çekmecemden ve evde de sakız, çekirdek, fıstık eksik olmuyor .. Ben bıraktım, gerisini tekel düşünsün
Buraya kadar yazılanları dikkatle okuyup sigarayı bıraktıysanız size önerim şu olacaktır. Sigarayı bıraktım demek yerine “sigara içmiyorum” demeyi tercih edin. Uzun bir süre sigara içmedikten sonra sakın “aman canım ne olacak” diyerek tek 1 dal dahi sigara içmeyin. Nikotin doğrudan beyne etki edeceği için, ilk dal sigara sonrası tekrar sigara içme isteği uyanacaktır.
Sigarasız günler geçirmeniz dileğiyle…
Kaynak:
DostHaber.NET - sigarayı nasıl bırakırım? yazısı
Bu makale ilk olarak 15/04/2011 (03:00) tarihinde BirDost ismiyle Milliyet Blog‘da yayınlandı. Son olarak 14/08/2021 tarihinde kendi açtığım dosthaber.net web sitesinde tekrar yayınladım.
1 note · View note
editorunbeyazsayfasi · 3 years ago
Text
Köpeğime ne kadar mama vermeliyim?
Tumblr media
5 aylık köpeğimiz var 20 25 kilo civarında . Ne kadar mama vermemiz gerekir. Günlük 500-600 gram veriyoruz sizce yeterlimi köpek gözüme biraz zayıfmış gibi geliyor. Read the full article
0 notes
simsimingozlerinden · 7 years ago
Text
Genetik bilgi: Düşünce gücü ile genleri harekete geçirmek
Artık, uyuyan genlerin uyandırılabileceğini biliyoruz. “Kalıtsal” terimi, bundan 20-30 yıl öncesine kadar Kader ya da Alın yazısı ile neredeyse eş anlamlıydı. Bir kuşaktan diğerine aktarılan özellikler değiştirilemez görülmekteydi. Oysaki yetenek, büyük çabalar sonucunda elbette geliştirilebilir. Çevre ve diğer dış etkenler genlerimizin işleyişini değiştirebilir. Genetik Kodumuzda Saklı GizemlerDiğer bir mucizevi olan kısımsa; işleyiş ilkelerinin temelde aynı olmasına karşın, genlerin sonsuz sayıda kombinasyon olasılığından dolayı hiçbir varlığın birbiriyle tamamen özdeş olmamasıdır. Doğacak bir çocuk için yetmiş trilyon gen kombinasyonu olasılığı vardır. Dolayısıyla, güzel bir kadınla zeki bir adamın evliliğinden her zaman yakışıklı bir dahi doğmaz. Bu aynı zamanda sizin ne kadar eşsiz ve özel olduğunuzun da bir göstergesidir. Meseleye şöyle de bakabilirsiniz: Siz varsınız, çünkü yetmiş trilyon olasılık arasından denk gelip seçildiniz. İşte siz, bu kadar özelsiniz!Yararlı genlerinizi harekete geçirin!Japoncada, “hastalık zihinden ileri gelir” diye bir özdeyiş vardır. Başka bir ifadeyle, düşünce tarzımız bizi hasta edebilir ya da tam tersine iyileşmemize yardımcı olabilir. Bazı bilim adamları, genlerimizin ve işleyişlerinin mutlu bir yaşam sürüp sürmeyeceğimizi belirlediğine bile inanmaktadır. Bu, insanın mutluluğunun doğduğu anda genetik olarak belirlenmiş olduğu anlamına gelmemektedir.Mutluluğu yöneten genler; herkesin içinde gizlidir ve sadece devreye alınmayı bekler. Bize düşen görev, onları harekete geçirmek ve yaşantımıza fayda sağlayacak biçimde çalışmalarını sağlamaktır. Bilindiği kadarıyla; genlerimizin yalnızca %5-10’luk bir bölümü gerçek anlamda çalışmaktadır. Geriye kalanlarının ne yaptığıysa meçhuld��r. O halde, nasıl yaparız da genlerimizi mutlu olmamızı sağlayacak biçimde çalıştırırız? Bu sorunun cevabı: Her günü olumlu bir tutum içinde ve dolu dolu yaşamaktır.Hayata karşı coşku dolu bir yaklaşımın, insanı başarıya götürme ve mutluluk duymaya yol açan genleri harekete geçirme olasılığı çok yüksektir. Olumlu bir tutum içerisinde, coşku dolu ve zindeysek yaşam kolay akar. Böyle bir zihinsel durum; iyi genleri harekete geçirirken, kötülerini hareketsizleştirir. Nasıl çalıştığı henüz tam olarak anlaşılmamış olmakla birlikte günümüzde yaygın olarak konuşulan ve benimsenen “pozitif düşünce” kavramının bu ilkeyle bağlantılı olduğu düşünülebilir.Birçok insan hayata karşı olumsuz bir yaklaşım içindeymiş gibi görünmektedirler. Böyle bir yaklaşım genler açısından zararlıdır. “Fazla yememeliyim”, “fazla içmemeliyim”, “sigarayı bırakmalıyım”, “kilo vermeliyim” ve “daha iyi beslenmeliyim”… Yararlı genleri harekete geçirmeyen düşüncelere örnektir. Diğer bir deyişle, bu ifadelerde normalde bir hata olmamasına karşın; bizim için geçerli olduklarına inanmamız gereksiz gerginliğe yol açabilir ve bu gerginlik de, genlerimiz üzerinde olumsuz etki yapabilir.Sonuçta size “neyin iyi geldiği” kendinize bağlıdır. Eğer canınız bir şey çekiyorsa, yiyin. Sizi hasta etmediği sürece onun tadını çıkarabilirsiniz. Önemli olan şey; mümkün olan en fazla sayıda zararlı geni “kapamak” ve yararlı genleri harekete geçirerek, size hizmet etmelerini sağlamaktır. Bunu başarmanın anahtarıysa, düşünce tarzınızdır.
Hücre ve genlerin yaşamsal gizemleri: “Açma/kapama” mekanizmasıHayatımız, bir anlamda DNA’larımızda kayıtlı olan uçsuz bucaksız bilgiye bağlıdır. Tek bir gende kayıtlı bilginin, bedenimizde bulunan altmış trilyondan fazla hücrenin her birinde kayıtlı bilgiyle birebir aynı olduğu gerçeği; bedenin herhangi bir kısmından alınacak bir hücrenin, yeni bir insan yaratmak için kullanılabileceğini ifade etmektedir.Hücre çekirdeğindeki genler, içlerinde ucu bucağı bulunmayacak miktarda bilgi depolar. Bu bilgilerin arasında, genlerin belli durumlarda nasıl çalışacağına ve çalışmayı ne zaman durduracağına ilişkin talimat da vardır. Genetikçiler bunu “açma/kapama” mekanizması” olarak adlandırırlar. Bu “açma/kapama” mekanizmasının varlığı ise artık bir sav değil, gerçektir. Bundan kırk yıl kadar önce; Paris Pasteur Ensitüsü’nde çalışan iki iki bilim adamı, François Jacob ve Jacques Monod, genellikle bağırsaklarda yaşayan bir bakteri olan koli basili üzerinde deney yaparlarken, genlerin “açma/kapama mekanizmasına” çok benzer bir işlev keşfettiler.Koli basilinin temel besin kaynağı glikozdur. Hem laktoz hem de glikozun bulunduğu durumlarda bakteri, şaşmaz olarak ikincisini seçmektedir. Yapılan deneyde, ortama önce glikozun yanı sıra laktoz da verildiğinde bakteriler laktoza ilgi göstermedi. Bir sonraki adımda, besin kaynağı tek başına laktozdu. Bakteriler başlangıçta bir şey yemediler ancak aradan kısa bir süre geçtikten sonra laktoz tüketerek hızla çoğalmaya başladılar.Jacob ve Monod yaptıkları deneyle, bakterilerin laktoz tüketme yeteneğinin, bu maddenin ortama verilmesinden sonra mı edinildiğini yoksa hep mi var olduğunu belirlemeye çalışıyorlardı. Uzun araştırmalardan sonra, bu yeteneğin sonradan edinilmediği sonucuna vardılar. Başka bir deyişle; laktozun bozulmasını sağlayan laktaz enzimini üretme yeteneği, koli basilinin doğasında vardı. Ortamda glikoz bulunduğu sürece, enzimi üreten genin düğmesi kapalı oluyordu. Bakteri, besin kaynağı olarak sadece laktoz bulabildiğinde ve hayatta kalmak için laktozu sindirmek zorunda kaldığındaysa gen harekete geçiriliyordu.Genetik bilgi nedir?Genlerimizde kayıtlı olan ve “genetik bilgi” olarak adlandırılan bilgi, üç milyar kimyasal harfe eşdeğerdir ve basılmaya kalkılsa her biri biner sayfalık, üç bin cilt oluşturur. Bedenimizde olup biten her şey kimyasal tepkimelerin sonucudur. Yaşamı bir kimyasal tepkime olarak tarif etmek hiç de iç açıcı olmayabilir. Ama ne yapalım ki bu bilimsel gerçekliğin en iyi göstergelerinden biri de insanların kriz anlarında kazandıkları insanüstü güçtür. Kaza ya da yangın gibi acil durumlarda, kaldırılması olanaksız eşyaları kaldırabilen kişiler olduğunu duymuşsunuzdur. İlk gereklilik enerjidir. Acil bir durumda, o zamana kadar hücreye elli kiloyu kaldırmaya yetecek kadar enerji üretmesini emretmiş olan genler, enerjinin iki katına çıkarılmasını buyurur. Aslında her bir yaşam süreci, belli bir durumla uğraşmaya yönelik kimyasal tepkimelerin sonucudur. “Yaşamak” bu anlama gelir.Düşünün ve genlerinizi harekete geçirin! “Olumlu” ve “olumsuz” düşünme kavramları bize artık öylesine tanıdık gelmektedir ki; “olumlu düşün” ifadesi gündelik dilimizin adeta bir parçası halini almıştır. Ancak, yaşamda hem iyi hem de kötü şeyler vardır. İşler ters giderken, olumlu bakışı yitirmemek her zaman kolay değildir.İki kavram arasında ki farkın açıklığa kavuşmasına yardımcı olmak üzere “olumlu” ve “olumsuz” düşünmeyi entropi bağlamında karşılaştıralım. Suyla dolu bir küvete bir damla mürekkep eklerseniz ne olur? Mürekkep derhal suyun içinde yayılmaya başlar. Peki, neden bir noktada toplanıp orada kalmaz? Bu olayın altında derin bir açıklama vardır.Fiziksel alemde, düzensizliğe doğru doğal bir eğilim olduğu düşünülür ve bu eğilim “artan entropi” yasası olarak bilinir. “Artan entropi” yasası, sadece mürekkep için geçerli olmayıp; bütünüyle madde alemini ilgilendiren bir yasadır. Genler ansızın bütün hızlarıyla çalışmaya başlasalardı, bu hemen ölmeleri anlamına gelirdi. Çünkü fazlasıyla yıpranırlardı. Oysa normal koşullarda genlerimiz, bizi hayatta tutmak ve bedenimizdeki entropinin artmasını önlemek için çalışmaktadır. Buna “entropi azalması” denir.Entropi ilkesini olumlu ve olumsuz düşünme kavramına uyarlarsak; olumlu düşünmenin entropi azalmasına, olumsuz düşünmenin ise entropi artışına yol açtığı kabul edilebilir. Daha açık bir ifadeyle; neşe, heyecan, inanç ve dua gibi olumlu etkenler, yararlı genlerde bulunan belgeleri faal hale getirirken; kaygı, gerginlik, korku ve ağrı gibi olumsuz etkenler aynı belgeleri hareketsizleştirmektedir. Bedenimizdeki muazzam sayıdaki genin yalnızca %5-10’u işlev görmektedir.Bilim adamları, geri kalan genlerin ne yaptığı hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir. Onlar, içlerinde belki insan evriminin tarihini, belki de insanın gelişimini sağlayacak gizli gücü saklamaktadır. Ve biz onların ne olduklarını henüz bilmiyoruz.Vücudumuzda, genlerimizde yazılı olmayan hiçbir şey gerçekleşmez. Ne mutlu bize ki genlerimizin önünde sayısız seçenek bulunmakta; kullanılmayan genlerin büyük bir yüzdesi kendi kendilerini sağaltma gücünü elinde tutmaktadır. Bu yüzden genlerimizin şu anda bize söyledikleri, en son söyleyecekleri sözler değildir. İyi genler her an devreye girip, kötü genler de devreden çıkabilir. Bizi hasta eden genlerimizin yanı sıra, hastalığı bastıran genlere de sahibiz. Hem kansere yol açan hem de kanseri engelleyen genler olduğu kaydedilmektedir. Bunlar birlikte var oldukları sürece, denge korunmaktadır. Bu durum diğer hastalıklar için de geçerlidir. Önemli olan dengedir.
Genlerimiz biz düşünmeye başlamadan harekete geçerKendimizle, farkında bile olmadan konuşuruz. Endişeliysek, olumsuz bir bakış açısıyla düşünür ve düşündüklerimizi uygularız. Öte yandan güneşli bir sabah gezintisi, “Ne güzel bir gün!” Kendimi çok iyi hissediyorum!” diye haykırmamıza yol açabilir. O anda hücrelerimiz bu çığlıktan yarar görmektedir. Önce günışığını görsel olarak kaydedip, beynin bu mesajı bütün vücudumuza iletmesini beklememiz gerekmez.Dışarı adım atar atmaz, hücrelerimiz güzel havaya yanıt verir ve harekete geçer. Hücreler, beyinden gelen talimata göre hareket etmelerine rağmen, aynı zamanda bağımsız bir organizmadır. Bu, “açma/ kapama” mekanizması üzerinde düşünülürken, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Gerçek yaşamda, hepimizin sağlıksız ya da enerji yüklü olmadığı zamanlar vardır. İş hayatında sorunlarla karşılaşabilir ya da başkalarıyla ilişkilerinizde zorlanabilirsiniz. Böyle zamanlarda karamsarlığa kapılmamak oldukça güçtür.Size enerji veren genlerinizi harekete geçirin!Kendinizi bu duygudan nasıl kurtarabilirsiniz? Size enerji veren genlerinizi harekete geçirerek… Bunu nasıl yapacağınızı, yaşayarak kazandığınız bilgelik sayesinde keşfedebilirsiniz. Bu yolda atılacak en önemli adımlardan birisi coşkulu olmaya çalışmaktır. Eğer yaşadığınız anda coşkunuzu arttıracak bir şeyler bulamıyorsanız, sizi derinden heyecanlandırmış olan geçmiş bir anı düşünün. Coşku; sevinç ve heyecan karışımı bir duygudur.Coşkulu olmak, aynı zamanda gençliğin ve uzun yaşamanın yollarından biridir. İnsanlar, duygulandıkları zaman genellikle ağlarlar. Güçlü duygular gözümüzden yaş getirir ancak, fizyolojik olarak bu genlerin ortaya çıkardığı bir durumdur. Ve zihnimizin, genlerimizi nasıl etkilediğinin bir göstergesidir. Ağlayacak kadar heyecan duymak güzel bir şeydir. Üzüldüğümüz zaman ise, güzelce ağlamak bizi rahatlatarak kendimizi iyi hissetmemizi sağlar. Kendimizi iyi hissetmemiz, iyi genlerimizin harekete geçtiğinin işaretidir. Uzun ve dolu dolu bir ömür sürdürebilmek için; kalbinizin derinliklerinden gelen, içten duygular uyandıran işlerin ve ilişkilerin peşinden gitmek önemlidir.Yetenek her yaşta ortaya çıkabilirGenlerin harekete geçirilmesinde üç etken vardır. Genin kendisi, çevre ve zihin…Dahi: Kendisine, geçmiş kuşaklardan miras kalan genleri bir etkiyle aniden harekete geçmiş kişidir.Tüm insan ırkının gizil gücü, bireyin genlerinde saklıdır. Bu yüzden, olağanüstü yeteneklere sahip analar ve babalar, kendileri kadar iyi olmayan çocukları karşısında hayal kırıklığına uğramamalıdır.Ne kadar yaşlanmış olursak olalım, hayatımızın herhangi bir döneminde gelişme gösterebiliriz. İçimizde bir şeyler başarma tutkusu ve enerjisi varsa, her şey mümkündür. Başarıya ulaşmanın önündeki tek engel “ben bunu yapamam” düşüncesidir. Gizli yetenekleri geliştirmeye başlamanın “erken” i de yoktur. “Doğum öncesi eğitim”, anne adayının bilinçli olarak iyi müzik dinlemesini, iyi kitaplar okumasını, sanata eğilmesini ve doğmamış çocuğuna sevgiyle seslenerek, eğitmesini içerir. Bu eğitim; cenin için zararlı sayılan, olumsuz duygular uyandıran şeylerden kaçınmayı da kapsar.Doğanın hedefi çeşitliliktir. Ne, yüksek IQ’lu insanların birbiriyle evlenmesi önemlidir, ne de daha düşük IQ’lular arasındaki evlilikler… 
Olasılıklar her durumda eşittir. Herkes, içinde uyuyan muhteşem yetenekleri geliştirebilir. Yapmaları gereken tek şey, genlerini harekete geçirmeyi öğrenmektir. Uykudaki genler, yeni bir çevreyle karşılaştıklarında aktif hale gelebilir ve sanki bu fırsatı bekliyormuş gibi hemen işe koyulurlar.‘Tutumunuzu verin ve kendinizi verin!’Yeni bir çevrede bulunan herhangi bir uyarıcı, kişide ani bir başkalaşım yaratabilir. Japonlar: “tutumunuzu değiştirin ve kendinizi verin” derler. Kafa yapısının bu şekilde değiştirilmesi, varlığından haberdar bile olmadığımız genleri uyandırabilir. Zaman zaman normal yaşantınızın dışına çıkıp; size kimlerin, nerelerde, neler sunduklarına bir bakın. Eğer çevrenizin ve etkileşim halinde olduğunuz insanların hiç dışına çıkmaz, hep aynı yerde kalıp, hep aynı şeyleri yaparsanız, bakış açınız da dahil olmak üzere; her şey aynı kalacaktır. Hem zihinsel hem de bedensel olarak canlanmak için alışkanlıklarınızdan düzenli aralıklarla silkinin. Çevre değişikliği, yeni şeyler görmenizi sağlayarak, size yeni bir hayatın kapılarını açabilir.Dolu dolu ve mutlu bir yaşam için zihnimizi kullanarak, genlerimizi harekete geçirmeliyiz. Yeni şeylerle, yeni bilgilerle, yeni çevrelerle karşılaşmak “kapalı” genlerin harekete geçirilmesi için mükemmel fırsatlardır. Gelişim ve büyüme için alıştığımız kalıpların dışına çıkmak, farklı düşünce biçimlerini benimsemek ve her zaman yaptıklarımızın dışında bir şeyler yapmak önemlidir. Kaynakça: https://indigodergisi.com/2015/12/genetik-kodumuzda-sakli-gizemler/
1 note · View note
petslementcom · 2 months ago
Text
Kedi Mamaları: En İyi Mama Seçimi İçin Bilmeniz Gerekenler
Kedinizin sağlığı, uzun ömürlü ve mutlu bir yaşam sürmesi için doğru beslenmeye bağlıdır. Kedi mamaları arasından en doğru seçimi yapmak, kedinizin yaşına, sağlık durumuna ve damak tadına göre değişiklik gösterebilir. Peki, kedi maması seçerken nelere dikkat etmelisiniz? İşte, kullanıcıların sıkça sorduğu sorular ve bu soruların cevaplarına dayanan rehberimiz.
1. Kedi Maması Seçerken Nelere Dikkat Etmeliyim?
En sık sorulan sorulardan biri, kedi maması seçerken hangi kriterlerin göz önünde bulundurulması gerektiğidir. Kedinizin yaşını, kilo durumunu, sağlık ihtiyaçlarını ve beslenme alışkanlıklarını dikkate almanız çok önemlidir. Yavru kediler için protein ve vitamin bakımından zengin mamalar, yetişkin kediler için ise dengeli bir beslenme sağlayan mamalar tercih edilmelidir.
Ayrıca, kedinizde herhangi bir gıda alerjisi veya hassasiyet olup olmadığını göz önünde bulundurarak, tahılsız veya hipoalerjenik mamalar seçebilirsiniz.
2. Kuru Mama mı Yaş Mama mı Tercih Etmeliyim?
Kuru ve yaş mama arasında karar vermek zor olabilir. Kullanıcıların bu konuda sıkça sordukları sorulara cevap vermek gerekirse:
Kuru Mama: Diş sağlığını destekler ve genellikle daha uzun ömürlüdür. Ancak bazı kediler kuru mama yemekte zorlanabilir.
Yaş Mama: Su oranı yüksektir ve kediler için daha cazip olabilir. Yaş mama, özellikle idrar yolu problemleri yaşayan kediler için iyi bir seçim olabilir, çünkü su tüketimini artırır.
Her iki mamanın da dengeli bir şekilde verilmesi, kedinizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilir.
3. Hangi Marka Kedi Maması En İyisi?
Kullanıcılar genellikle hangi mama markasının en iyi olduğunu merak ederler. Royal Canin, Hill's Science Plan, Pro Plan, N&D ve Whiskas gibi markalar, kedilerin beslenme ihtiyaçlarına yönelik geniş ürün yelpazesi sunar. Bu markalar, kedinizin yaşına, sağlık durumuna ve ırkına göre özel formüller sunar.
Önerilen marka seçimi, kedinizin özel ihtiyaçlarına göre değişebilir. Bu nedenle veterinerinizin önerdiği bir marka kullanmak en doğru tercih olabilir.
4. Kedim İçin En İyi Protein Kaynağı Nedir?
Kediler etçil hayvanlardır ve bu nedenle protein, diyetlerinin ana bileşenini oluşturur. En iyi protein kaynakları arasında tavuk, balık, kuzu ve hindi bulunur. Kedi mamalarında bu proteinlerin kaliteli kaynaklardan gelmesine dikkat etmek gerekir. Ayrıca, mamaların içinde düşük kaliteli yan ürünler veya aşırı miktarda tahıl bulunmamalıdır.
5. Kedi Mamaları İçinde Hangi İçeriklerden Kaçınmalıyım?
Kediler için sağlıklı bir mama seçerken, kaçınmanız gereken bazı içerikler vardır. Kullanıcılar, bu içerikler hakkında sıklıkla soru sorarlar. İşte kaçınılması gereken içerikler:
Yapay renklendiriciler ve tatlandırıcılar: Kedinizin sağlığı için gereksiz ve zararlı olabilir.
Mısır ve buğday gibi tahıllar: Kedinizde sindirim sorunlarına yol açabilir.
Et yan ürünleri: Bu, düşük kaliteli protein kaynaklarını ifade eder ve kediniz için besleyici olmayabilir.
6. Kedime Ne Kadar Mama Vermeliyim?
Kedinizin ne kadar mama tüketmesi gerektiği, yaşına, kilosuna ve aktivite seviyesine bağlıdır. Genel olarak, her mama paketinin üzerinde, kedinizin ağırlığına göre önerilen günlük mama miktarı yer alır. Kedinizin ideal kilosunu koruyabilmesi için bu önerilere uymanız önemlidir.
7. Kedi Maması Nasıl Saklanmalıdır?
Kedi mamalarının taze kalması için doğru şekilde saklanması önemlidir. Kuru mamalar, hava geçirmez kaplarda saklanmalı ve serin, kuru bir yerde muhafaza edilmelidir. Yaş mamalar ise açıldıktan sonra buzdolabında saklanmalı ve kısa sürede tüketilmelidir.
0 notes
zeyneepfidan · 4 years ago
Text
Kilo üzerine
Kilo uzun bir süre hayatımın en büyük sorunuydu ama kısa süre önce kilo vermenin sadece acı çekmem gerek bir süreç olmadığını kendim için iyi olanı yapmaya başladığım. Kendimi de sevmeyi öğrendiğim bir süreç. Umarım okuyan birileri olursa onlara da motivasyon olur :)) 
Başlıyoruz..
Biraz zaman önce -1,5 ay kadar- hayatımdaki en büyük takıntım kesinlikle vücudumdu hayatımda kötü giden ne varsa hepsinin sorumlusu kilomdu. Takıntı seviyesinde her gün en az 1 ya da 2 kere tartılıyordum ve tartıda gördüğüm rakam bütün günkü ruh halimi belirliyordu. Gün içinde 100 gram aldığımı görmek beni çok üzüyordu o gün hiç yemek yememeliyim aç kalmalıyım gibi hissediyordum. Fazla kilom var diye başta yemek yemek olmak üzere insanların beni sevmesini, mutluluğu hak etmediğime inanıyordum. 
Birisi benle iyi anlaşamadı mı tüm sebebi kilolu olmamdı kişiliğim ya da onun kişiliği ile alakası yoktu. Sadece kilomdan dolayı beni sevmiyordu kendimi insanlardan sırf bu yüzden uzaklaştırmıştım zaten her hâlükârda beni kilolu olduğum için sevmeyecekler boşu boşuna insanlarla konuşmama gerek yok diye düşünüyordum. Aslında çok fazla bir kilom var sayılmazdı 5-10 kiloyu gözümde büyütüyordum insanlardan bunun zorbalığını görmedim ama yapacaklar diye ödüm kopuyordu bunun olmaması için kendim insanlarla arama mesafeyi ben koydum. En büyük engeli kendi önüme ben yerleştirdim. İnsanlar bu konuda özgüvensizliğim olduğunu fark ederlerse hemen beni buradan yaralarlar diye düşündüğümden bunu gizlemeye çalıştım gizleyemediğim hatta daha da belli etmiştim durmadan bu konu hakkında konuşmam ile kendimden uzaklaştırmıştım insanları.
Zayıflayan kadar her acıyı çekmeliyim diye düşünürdüm. Sadece mutlu olmayı o zaman hak ederim. Diyetlerim en kısa sürede en hızlı etkiyi vermeli uzun sürmemeli hemen kilo vermeliyim çünkü o zaman her şey düzelecek sanki 5-10 kilo verdiğim an sihirli bir değnek sayesinde her şey mükemmel ve toz pembe olacak ne de olsa tek sıkıntım kilom bunun psikolojimde bıraktığı sağlıksız yaralar ya da kendimden nefret etmem değildi.
Çok fazla diyet denedim belki daha önce hiç duymadığın böyle de yemezsin diyebileceğin şeyler yedim o vücuttan nefret ediyordum ve hemen önce kurtulmam gerekiyordu. Tahmin edebileceğin gibi başarısız oldum her kendimi aç bıraktığımda hemencecik vazgeçip daha çok yiyordum yedikçe pişman oluyordum. Yemek her yediğimde mutlu bittiği an ise keşke yememeliydim diyerek hem kendimi hem de çevremdekileri bıktırmıştım.
Karantinadan tam önce yine sağlıksız kendimi aç bırakarak diyet yaparken bu sefer üstüne yanlış spor yapmayı da eklemiştim. Olabildiğince az ye ve düşüp bayılana kadar hareket et mantığı beni bir hafta götürebilmişti. Spor yapmak benim için nefret ettiğim bir şey haline gelmişti çünkü kafamda spor= acı, diyet, kendini aç bırakmak gibi kavramlarla eşleşiyordu. Bu bir haftanın sonunda yine vazgeçip verdiğim 1-1,5 kiloyu almakla kalmayıp üstüne daha da kilo almıştım. 
En başa geri döndüm yine kendimi aç bırakmaya dayalı diyetlere tam dönecekken. Youtube’da karşıma bir video denk geldi (reklam kıvamında bir hikaye olmaya başlayacak şimdi :P) : Nasıl her istediğimi yiyerek kilo veriyorum ?. Genelde asla böyle videoları izlemem bana saçma gelmiştir böyle bir şey imkansız istediğimi ne zaman yesem kilo alıyorum bu sefer de farklı olmaz diye düşünmüştüm ki bir anda kendi kendime “Amaaan ne olabilir en kötü izle işte.” dedim ve izledim. Gerçekten de istediğimi yiyerek zayıflayabilmek mümkünmüş çünkü gerçekten sadece zayıflamayı işkence olarak ya da 1 hafta da 10 kilo vermeliyim diye düşünmeyince bu süreç daha az kendime zarar vererek geçirebilirmişim. 
Öncelikle “istediğimi yiyerek” kısmındaki istediklerimi değiştirdim çikolatalı abur cuburlar yerine çikolatalı yulaflı kek istemeye başladım. Kendim yaptığım bir şeyi yemek her zaman daha çok hoşuma gittiği için bir sürü sağlıklı tarif yapmaya başladım. Önceden sadece yavan bir şey olarak gördüğüm yulafı evire çevire bir şeyler ekleyerek, rondodan çekerek seveceğim bir şey yapabildim sonunda. Beslenmemi değiştirdikten sonra beni en çok zorlayan bazı alışkanlıklardan vazgeçmek oldu. Akşam atıştırmalıklarına bayılırdım ve artık akşam yemeğinden sonra bir şey yememeye başladım. Artık her gün tartılmıyordum haftada bir kere tartılarak kafamda bunu tartı için yapmadığımı kendim için yaptığımı inanmaya  başlıyordum. 
Başka zor bir kısım ise su içmekti cidden su içmekten nefret eden birisiydim bir günde bir bardaktan az su içtiğim bir sürü zamanlar olmuştum başta kendimi durmadan ittirerek başladığım bu işe ben bir şey yapmasam da gün içinde 1,5-2 litre su içtiğimi fark etmeye başladım. Spor yapmak bana artık o kadar zor gelmiyordu hatta sevmeye dahil başlamıştım her sabah kalkıp spor yapma alışkanlığını edinmiştim. Ve bir şekilde spor yapmadığım zamanlar kendimi tuhaf hissetmeye başlamıştım. Asla anlamazdım insanlar nasıl spor yapmayı bağımlılık haline getirir diye düşünüyordum ben de yavaş yavaş o insanlardan olmaya başlamıştım. 
Başlamak benim için zaten zor değildi bir sürü kez başlamıştım ama artık daha zor kısmı da başarmıştım süreklilik.
Ama doğrusu tamamen bu kaç yıldır boğuştuğum kötü psikolojiyi beynimden tamamen atmış sayılmam bazı yeni kötü alışkanlıklar da edindim bunları da şimdi yenmeye başlıyorum. Mesela kalori takibi yapmayı başlamıştım bunda sorun yok ne kadar yediğinin farkında olmak sorun değil ama ortalama kilo vermek için 1200-1400 kalori alman gerekmekte fakat 1200′e bile çok az yaklaşsam çok gerilmeye başlıyorum daha az almalıyım diye düşünüyorum. Şu son zamanlarda onu da aşmaya başladım. Ya da spor konusunda kendimi ne kadar kötü hissetsem de bırakmamam lazım diye düşünüyordum. Bu hafif ağrı zamanlarında iyi spora acısa da devam etmeliyiz ama kendini aşırı zorlayınca yararından çok zararını almaya başlarsın. Bunları da yavaş yavaş yenmeye başlıyorum.
Diyet lafını kullanmayı bıraktım çünkü diyet yapıyorum dediğimde kendimi önceki aç bırakma düşüncesi yeniden zihnimde canlanıyordu. Sağlıklı besleniyorum deyince kendimi daha mutlu hissetmeye başladım. Eskisi gibi ucundan bile çikolata yiyor olsam artık diyetim bozuldu diye düşünüp tamamen bozup daha  çok yiyordum şimdi ise kendi yaptığım tariflerdeki çikolatalı bir şey yemek bana yanlış gelmiyor önceden böyle bir şey yemek bana çok yanlış gelirdi ama amacım olan bir yolda devam edebiliyorum artık.
Kafamdaki düşünceleri yendim, kendimi sevmeye başladım, alışkanlıklarımı yenip yerine yenilerini koydum ben bile bunu başarabildiysem sen de yapabilirsin illa diyet ile ilgili olmak zorunda değil. Kafandaki sana engel olan düşüncelerden kurtul ve zorlukları aşmaktan korkma beklemek ve sabırlı olmak öğrenmen gerek bir şey ve sen de biliyorsun ki bunu başarabilirsin.
Yazımı ne zaman kendimi zorlansam aklıma gelen o sahne ile kapatmak istiyorum:
Tumblr media
1 note · View note
vetrium · 4 years ago
Text
Yavru Kedi Nasıl Beslenir: Miktar, Yöntem ve Yemek Bilgileri
Tumblr media
Genel
29-11-18
Minik, yavru bir kediniz var ve yavru kedinizi nasıl besleyeceğinize emin olamıyorsanız, yeni yavru kedi sahibi olmuş okuyucularımız için hazırladığımız ‘yavru kedi nasıl beslenir’ konulu beslenme rehberi yazımızı dikkatlice okumanızı tavsiye ediyoruz. 🙂
Öncelikle yavru kedilerin o şirin, sevimli hallerinden bahsedenim. Yavru kediler, sizden bir anne şefkati bekler gibi sürekli onunla ilgilenmenizi ister. Henüz annesinin yanında olmaya ihtiyaç duyan bir kediye sahipseniz, ona mutlaka annesinin şefkati ve koruyuculuğu ile bakmalısınız.
Yavru kediler normal kedilere göre daha özenli ve dikkatli bir bakım isterler. Küçük kedinize her şeyi vermemelisiniz. Bu yüzden yavru kedi beslenmesi ile ilgili ‘Ne kadar mama vermeliyim, ne zaman ve ne tür mamalar tercih etmeliyim?’ gibi merak ettiğiniz soruların cevaplarına bakalım.
Sevimli yavru kedinizin sağlıklı bir yetişkine dönüşmesini sağlamak için elinizden geleni yapmak istediğinize eminiz. Doğru beslenme, sağlık denkleminin büyük bir parçasıdır. Anne sütünün ilk dört haftasından sonra, yavru kedi yavaş yavaş mama ile beslenmeye geçiş yapar ve yaklaşık sekiz haftada tamamen anne sütünü bırakabilir.
Yavru Kedi Ne Yer: İhtiyaçları Yetişkin Kedilerden Neden Farklıdır?
Yavru kedilerin ağırlıkları yaşamlarının ilk birkaç haftasında 2 veya 3 katına çıkabilir. Bu hızlı büyümeyi desteklemek için yavru kedinizin enerji ihtiyacı, yetişkin bir kedininkine göre üç kat daha fazla olabilir. Peki, yavru kedi ne yer?
Uzmanlara göre, yavruların yağ, bazı yağ asitleri ve çoğu vitamin ihtiyaçları yetişkin kediler ile aynı olabilir. Fakat yavru kediler protein, amino asit, mineraller ve bazı vitaminler bakımından ihtiyaçları daha fazladır. Örnek olarak, yavru kedilerin enerji ihtiyaçlarının yaklaşık %30’unu proteinlerden almaları daha iyidir.
Bu nedenden dolayı, minik kediniz 1 yaşına gelene kadar yavru kediler için özel formüle edilmiş mamaları kullanmanız önerilir. Bazı kedi mamalarında her yaştan kediye uygun etiketleri yer almaktadır. Bu gibi mamalar, beslenme testleri ile desteklenmediği sürece yavru kediler için uygun değildir.
Kedinize her zaman temiz su vermeyi unutmayın! Her yaştan kedinin sağlıklı olması için su önemli bir ihtiyaçtır.
Tumblr media
İyi kalitede bir mama seçeceğimi nasıl bilebilirim?
Peki, yavru kedinize iyi kalitede bir mama alıp almadığınızdan nasıl emin olabilirsiniz? Kedinize mama alırken onun beslenmesi için gerekli olan protein, amino asit ve vitaminleri içerdiğinden emin olun. Aynı zamanda güçlü kemikler ve dişlere sahip olması için yüksek seviyelerde kalsiyum, magnezyum, fosfor, çinko ve demir gibi ihtiyaçları da vardır. Bunun için mamaların ‘içerik etiket’lerini okuyabilirsiniz. Proteince zengin, besin değeri yüksek mamalar genellikler yavru kediler için ideal olur. Fakat bu konuda çok acemi iseniz konuyu veterinerinize danışmakta fayda var. Çayyolu Vetrium Veteriner Kliniği olarak hastalarımızın sağlığı ve dengeli beslenmesi için her zaman en doğru mamayı tercih etmenizde size gerekli yardımı sağlıyoruz.
Unutmayın ki, kedinize ek besin olarak veterineriniz önermeden vitamin ve mineral takviyesi vermeniz, tıbbi problemlere yol açabilir. Ek takviyeleri sadece veterineriz önerdiği taktirde kullanmalısınız.
Kedimin ne tür mamaya ihtiyacı var, yaş mı yoksa kuru mu?
Çok genç yavru kedilerin beslenmelerinin bir parçası olarak en azından bazı konserve yiyecekleri almaları gerekmektedir. Yaş mama olarak bildiğimiz mamalar aslında konserve kedi yiyecekleridir. Ve kedilerin beslenmelerinin bir döneminde yaş mama yemeleri önemlidir.
Yavru kediler çok küçük dişlere sahip oldukları için kuru mamaları çok iyi şekilde çiğneyemezler. Bazı konserve yiyecekler olmadan, dengeli ve tam beslenemediklerinden dolayı düzgün bir şekilde büyümeleri için yeterli besin alamazlar. Kedinizi hem kuru hem yaş mama ile besliyorsanız, günde iki kez yaş mama vermeniz yeterlidir. Kedinize mama verirken doğru miktarı belirlemek için mama bilgilerinde yazan talimatlara uymalısınız.
Tumblr media
Yavru Kedi Nasıl Beslenir? En Doğru Yöntem Hangisidir?
Uzmanlar genellikle yavru kedi nasıl beslenir konusunda genç kedilerin daha sık beslenmeye ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Ama yaşları ilerledikçe günde iki kez beslenme yeterli olabiliyor.
Genç yavru kedilerin ‘serbest beslenme’lerinin daha doğru olduğunu savunan uzmanlar, tüm gün boyunca mamasına ulaşabilir olmasını fakat dört ya da altı aydan sonra normal yemek yemeye geçilebileceğini belirtiyor. Serbest beslenme yöntemi kedilerde hızlı yemek yemelerinden kaynaklanan mide distansiyonunu azaltır ve aynı zamanda, zayıf ve geç büyüyen kediler için de faydalıdır.
Fakat bu yöntem tabiki fazla kilolu ve obez kediler için uygun değildir! Obez kediler için ölçülü porsiyonlar veya yemeğin bitene kadar yenilenmemesi daha iyi bir yöntemdir. Önerilen miktar için ise mama paketlerini kontrol edin.
Tumblr media
Minik kedime vermekten kaçınmam gereken yiyecekler var mı?
En çok merak edilen ve en çok kafa karıştıran sorulardan birisi de budur. Kedinizi ara ara sevdiği yiyecekler ile ödüllendirmek, %10 kalori kuralını geçmediğiniz sürece faydalıdır. Bu kuralın anlamı, kedinizin toplam kalori alımının %10’undan az olması gerektiğidir. Fakat bu tabağınızda kalan yemekleri ödül olarak kedinize vermeniz demek değildir.
Ayrıca dikkat etmeniz gereken birkaç besin de vardır;
Çiğ et veya ciğer, parazitler veya zararlı bakteriler içerebilir.
Çiğ yumurta, Salmonella içerebilir ve B vitamini emilimini azaltabilir. Cilt ve tüy problemlerine yol açabilir.
Çiğ balıklar, B vitamini eksikliğine yol açarak iştah kaybı, nöbetler ve hatta ciddi tıbbi sorunlara neden olabilir.
Süt, sütten kesilmiş yavrularda ve kedilerde ishale neden olabilir, çünkü sütleri parçalamak için gereken enzimi kaybederler.
Ayrıca, soğan, sarımsak, çikolata, kahve, çay, kuru üzüm veya üzüm kediler için zararlı olabilir.
Doğru beslenme ile kediniz sağlıklı ve mutlu olur, günlük yaşamında hareketli ve aktif olduğunu farkedersiniz. Kedinizin sabit kilo alması, sağlıklı ve hareketli olması beslenmesinin dengeli ve tam olduğunu gösterir. Minik yavru kedinizi bu yönlerden mutlaka takip etmelisiniz. Yavru kedi nasıl beslenir sorunuzun yanıtını tüm detayları ile belirtmeye çalıştık. Eğer sorularınız olursa veya eklemek istediğiniz ek bilgiler olursa yorum bırakmayı unutmayın. 🙂
#kedi #köpek #EvcilHayvan #PetHayvan #HayvanBakım
0 notes