Tumgik
#kendimi arıyorum
goktekisu · 3 months
Text
Bir zamanlar ki gibi konuşasım yok, hislerimi dile getiresim yok, hararetli tek bir konuşmayı bile dinleyemiyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Bazen yalnız kalıyorum. Bir müddet kendimi arıyorum ama kendimi bile bulamıyorum.
498 notes · View notes
keskinbicak · 2 years
Text
yıllar geçti. keşke bir saniye bile geçmeseydi ama yıllar yıllar geçti. bir zamanlar 16 yaşındaydım, şimdi ise inanması güç ama 25 yaşındayım. yaşımdayım mı yaşındayım mı bilmediğim bir ayrıntı. zihnimin içinde boğuştuğum sonsuz konuşmaların devam etmesinin beni tescilli bir deli yapmasından endişeliyim artık. geçen 9 yıl boyunca çıkmaza düştüğüm her an peşine düştüğüm bir cevap var. sorusu ise *ben kimim? * cevabını bulduğumu sandığım her an büyük bir çukura düşmüşüm, bunu şimdi anlıyorum. anlıyorum anlamasına da bu bir şeyi değiştiriyor mu emin değilim. şimdi yine desem ki ben cevabı buldum, desem ki artık ben kimim biliyorum, daha da büyük bir çukur içinde olduğumun farkına varmaksızın yine aynı soruyla karşılaşana kadar kendi aldatmacamda kaybolup gideceğim.
bir şeyler değişir umuduyla anlattım, kendime anlattım, en yakınım dediklerime anlattım, hiç tanımadıklarıma anlattım, göğe, taşa, geceye anlattım... anlattım ama değişen yalnızca ben de eksilenler oldu. anlatmak değiştirir mi bir şeyleri, ben öğrenemedim. çok anlattım ama öğrenemedim. yalnızca eksildim, ilerlemek isterken ya yerimde saydım ya geriledim ya da kayboldum. anlatmaktan kaçamam, insan olarak geldim bu dünyaya 25 yıl önce. insanım ben. beni insan kılan nedir onu da bilmem ya. ben bu dünyada ne öğrendim diye sorsam kendime, en baskın cevabım şu olurdu: *insan anlatmazsa delirir. ama kime neyi anlatacaksın? insan biri duysun ister içinde kopan kıyameti, açan çiçekleri, acıyı, iyileşen yaraları, asla kapanmayacak olan yaraları, kabuk bağlamış yaraları kendi tırnaklarıyla mütemadiyen kazımayı.. ve bir çok şeyi anlatmak istiyor insan, aynı şekilde duyulmayı, anlaşılmayı.
1 note · View note
penaber · 21 days
Text
Ne yormak istedim seni,
ne de yormak kendimi...
Çok çalıştım,
gitmeye de kalmaya da...
ikisi de aynı acı,
ikisi de rezil...
Daha öncede gitmiştim
ama böyle kalarak değil...
Yormak istemiyorum artık kimseyi... Yorgunum zira!
Kelimeleri yan yana getiresim yok,
kendimi anlatmak için...
Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için...
Hiç söylenmemiş sözler duymaya
ve yeniden cümleler kurmaya
ihtiyacım var...
Yetmiyor bildiklerim...
222 notes · View notes
sertsiken0606 · 2 months
Text
Merhaba ben Ayşegül. Çok güzel hikayeler paylaşıyorsunuz bende sizlere başımdan geçen ilk seks hikayemi anlatacağım. 12 yaşımda arkadaşım Kezban dan mastürbasyon yapmasını öğrendim. O zamanlar hemen hemen her gece yorgan altında amımı oynamadan uyuyamaz olmuştum. Liseye başladığım ilk zamanlar erkek arkadaşım yoktu hep orta okuldan tanıdığım kızlarla geziyordum . 1 dönem ilk yazılılar bitmiş biraz rahatlamıştım. Emre diye oldukça yakışıklı bir sınıf arkadaşım vardı ilk bakışmalarla başladı sonra kuzeni Eda ile beni beğendiğini arkadaşım olmak istediğini söyletti kabul ettim ilk zamanlar el ele tutuşmalar ilerleyen günlerde ufak ufak öpüşmeler başlamıştı. Bu arada ben ben şuan 30 yaşımda 3 çocuk annesi 173 boyunda esmer oldukça güzel bir kadınım. Kocam Hollanda da bunu da belirteyim. Konumuza dönelim Emre yarı yıl tatiline girmeden önce beni evlerine götürdü ilk defa orada çırılçıplak soyunduk birbirimizi elledik okşadık öpüşmek emişmek çok hoşuma gitmişti bana porno dergilerden hikayeler okuttu birlikte fazla ileriye gitmeden seviştik hikayelerin birinde halasının kocası kızları götünden sikiyordu anlattıklarına göre ilk olduğu için canı yanmış ama her zaman götten sikilmeyi çok sevdiğini anlatıyordu onların yaptığı gibi banyodan şampuan getirip Emre nin sikine sonra götüme sürdüm önünde domaldım sikini yavaş yavaş yüklenip sokmaya başladı canım yanıyordu ama dişlerini sıkıyordum sesim çıkmadığı için o da rahat ediyor yavaş yavaş sikini götüme soktu bekledi memelerimi tuttu okşamaya başladı meme uçlarım fındık tanesi gibi olmuş sertleşmişti içimde bekledi bekledi sonra yavaş yavaş çıkartmaya başladı canım yanıyordu ama zevkte alıyordum artık alışmaya başladı Emre işini biliyordu hep yavaş davranıyordu artık zevk sularım amımdan akıyordu bunu hissede biliyordum Emre ye hızlan zevk alıyorum hızlan dedim artık durmak yoktu soktukça sokuyor boşalmak bilmiyordu benim amımdan sularım dizime akıyordu saçlarımdan tutup çekerek daha sert girip çıkmaya başladı birden sikini çıkardı götümden ben boşalıyor sandım tekrar götüme sokmaya çalışıyordu nasıl oldu anlamadım sanırım akan sıvılardan olacak bir anda amıma soktu yere kan gibi ama daha açık pembemsi birşeyler damladı anlamıştım kızlığımın bozulduğunu ama umurumda değildi zevk çığlıkları atıyordum Emre durdu siki içimde kalp gibi atıyordu Emre nin boşaldığını içimdeki sıcaklığı hissettiğimde anladım çok kızdım hamile kalabilirdim ne götümün sikildiği umrumdaydı ne de kızlığımın bozulduğu hemen elbiselerimi toplayıp giyindim eve gittim anneme dolaylı olarak arkadaşımın böyle bir şey yaptığını ne yaparsa hamile kalmaz diye sordum annem ertesi gün hapı verdi aman kızım sakın sen böyle şeyler yapma al bu hapları arkadaşına götür 1 tanesini içsin endişe etmesin hamile kalmaz dedi . Hemen evden çıktım a101 e gidip su alıp içtim hapı biraz bekleyip eve döndüm . Artık her tarafım açıktı çok mutlu olmuştum lise bitene kadar Emre ile her fırsatta seks yapmaya devam ettik. Lise bitince Emre İstanbul a gitti ben aydın a gittim . Aydın da şuanda ki kocamla tanıştık 2 . sınıfta nişanlandık kendimi bakire gibi gösterip evlenene kadar hiç dokundurmadım 3 sınıf bitiminde ailemden istemeye geldiler 1 ay içinde nişan ve düğün yaptık gerdek gecesi doktor arkadaşımın verdiği suni kızlık zarını amıma yerleştirip beni bakire bozuyormuş sanarak birlikte oldu ben halen başka erkeklerle birlikte oluyorum daha büyük daha kalın yarak arıyorum. Kendine güvenen erkekler buraya not bıraksın . Hasan bey yayınlarsanız çok sevinirim teşekkür ederim.
92 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 6 months
Text
YÜCE RABBİM MEKANINI CENNET EYLESİN BU ÜLKENİN ENDER YETİŞTİRDİĞİ NADİR INSAN
Bir coşku var içimde bugün
Kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşiyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasinda kendimi birakip
Mis gibi nane kokulari arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmis herşey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey bu sonsuzluğun sahibi
Sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk üşüyorum
Tumblr media
93 notes · View notes
kamtarir · 5 months
Text
Yük ettim kendimi kendime ne güzel biriydim önceden şimdi sıfatıma bile bakmak istemiyorum nasıl dönecek bu devran sorusu karşımda dimdik durmuş bense dilimi arıyorum ne çok yazık etmişim kendime demi
66 notes · View notes
japonyamesken · 22 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Ghostlanan mailler, En iyi bulaşık deterjanları, Indüksiyonlu Ocaklar, Tayl*r Sw*ft Konserleri, Kapıda Unutulan Anahtar, Kabuslar ve Tuhaf Hobiler Gün boyu önemli bi mail bekledim, başka işlere ve derse odaklanamadım hiç. Android telefona bi kez daha sinirlendim çünkü telefonun tuş kilidini açınca mail bildirimlerini gösteriyor, yüzde doksan böyle. E ne anladım ben bu işten? Eski iPhone’umu sırf bildirimleri için yedekte kullanıyorum. Artık mail de gelmez zaten. Günümü boşa geçirdiğimle kaldım. Brain dumping, oversharing, binge watching… Hangisini yapıcam acaba derken yavaştan dumpingi başlatıyorum sanırım.
Ben o maili beklerken New York Times’ın en iyi bulaşık makinesi deterjanıyla beni heyecanlandırması(!!) peki… Çamaşır deterjanı haberi olsaydı ilgimi çekerdi çünkü yeni bi marka arıyorum.
Yeni başlayan guiltyi pleasure’ım masterchef izlemek. Sanırım en son 5 sene önce falan ilk batch’i izlemiştim. Ama kurduğum set-up çok güzel. Arkada bana eşlik ediyor aslında, daha doğrusu önde. Danilo’nun Türkçesi ilerlemiş."Hahahah minik fare” gibi tepkiler veriyorum, Türkçe konuşan yabancıları havuç yiyen tavşanlar kadar tatlı bulurum. Ama o kadar sene burada kalıp da “eveddd-ı bu etapda birincisi” demesi ne olacak? Tamlayan eklerinin gözü yaşlı.
En yakın arkadaşlarımdan birisi bu ayın başında Amerika’dan Polonya’ya ******affedersiniz****** “Tayl*r Sw*ft” konseri için geleceğim dedi. Bileti falan da aldı. Arada bir yerde buluşuruz, ben oradan Hollanda’ya gelirim, yeter ki görüşelim dedi. Ben de bu yüzden alumnasında olduğum programın İsveç’teki General Assembly’sine kaydolmadım. Sonra arkadaşım vizesiyle ilgili bir sorun çıktığını ve amerikada kalması gerektiğini söyledi, bileti sattı ve gelmedi. Ve hayatımın seneler sonra en boş ve mümkün ağustosunu yaşarken GA’ya gidemedim. Seneye Kasım’da Mısır’da olacakmış ama Mısırlıların organizyonel yönlerine o kadar güvenmiyorum ki… Ölmeden önce bir GA’a katılmak bucket listemde. Çok first world problems gibi oldu. Derdimiz bu olsun, zaten ağustosu hiç verimli geçiremedim akademik anlamda, işler nasıl yetişecek bilmiyorum ama bi şekilde yetişeceğine inancım tam nedensefkffkfl.
Bu arada bu Taylor Swift olayı neymiş arkadaş. Konser turunun İngiltere’ye katkısı 500 milyon pound olacağı için hükümet bazı finansal açıklamaları yapmayı konser turu sonrasına erteliyor diye bir şeyler okudum, nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama kafamdaki kaynaklar sıralamasında çok da güvenilir olmayan bir kaynak diye yer etmiş.
Kalkıp yemek yapmam lazım, buzluktan tavuk çıkarmıştım onu marine edeceğim. Sonra da fırına. Çünkü indüksiyonlu ocak pişmanlıktır. Çok kötü çok.. Soğanlar ölmüyor mesela, burada soğanı öldürmek diye bir konsept yok, diri diri kalıyor ya da yanıyor. Zaten üç soğanı iki ay kullanıyordum artık hiç kullananıyorum.
Geçen gün dersten sonra ormana yürüyüşe gittik ve bir arkadaşım indüksiyonlu ocağın çalışmasındaki fizik kurallarını anlattı. Böyle anlarda çok mutlu oluyorum, dersten sonra ormanda yürüyelim mi diyen ve yürüyüşte de böyle şeyler anlatan arkadaşlarım olduğu için yani. Diğer bi arkadaşımın da maymuncuk kilidi açmak gibi bir hobisi var, bir gün tren beklerken şak diye kocaman bir kilit ve çeşitli aletler çıkartıp bana öğretmeye başladı hahaha harikaydıdjdkdkd. Herkes kapısına bacasına dikkat etsin.
Gece rüyamda birisi evimin kapısını açmaya çalışıyordu ve ben de arkadan kapatmaya çalışıyordum. Çok korkarak uyandım. Her şeyin olduğu gibi bunun da bi sebebi var. Artık ben de mantıklı, makul ve rasyonel bir insan olmanın kırıntısı kalmadığı için geçen gece eve dönüp anahtarı kapıda unutmuşum. Ve ben duştayken kapı deli gibi çalmaya ve yumruklanmaya başladı. Saat 12’ye geliyor. Ben kapıyı açacak hale gelene kadar susmadılar. Aklım çıktı tabii ki. Ama sağolsunlar, öyle uyumak istemezdim. Tabii Dutch değillerdi, Güney Avrupalılardı sanırım. Beni etkilemiş işte bu olay bi şekilde. Yaptığım diğer leylalıkları bi anlatsam… Neyse olur böyle şeyler diyip omuzlarımdan öpüyorum kendimi. Pazar günü çok gitmek istediğim bi şehre ve etkinliğe gideceğiz. Ama sonra dizimi kırıp oturmam ve çalışmam lazım artık. Her şey çok karışık ve giderek daha da karışık hale geliyor. Evet, dumping ve oversharing bittiğine göre sırada yemek hazırlarken overthinking var. Sonra da cycling, çünkü biliyorsunuz yağmurda, çamurda, karda ve de fırtınada o bisikleti her gün sürmezsem bu ülkede yaşıyor olmanın hakkını veremem.
-the.end.-
29 notes · View notes
girifit · 4 months
Text
içimde zerresi dahi kalmayan umudu arıyorum yana yakıla. ayakta durmamı sağlayacak tek bir dayanak arıyorum. biraz gürültülüyüm. gözyaşlarım bir bir süzülüyor gözlerimden yanaklarıma doğru. hıçkırıklarım boğazıma diziliyor. yutkunamıyorum. bir yere dalmışım çekip alamıyorum kendimi. zihnimle savaşıyorum. geçmişi unutmaya çalıştığım her saniye daha da körükleniyor nefretim. ben birkaç alev ortasında yanıyorum. gıkım çıkmıyor, çıkmaz da. sızlanıyorum ama ağzımı açamıyorum. balkon köşesinde kaçıncı olduğunu bilmediğim bir sigarayı daha yakıyorum. zaman algımı yitirdim. ne zamandır bu soğuk betonda oturuyorum, bilmiyorum. gözlerimdeki kızarıklığı artık acıdan sayıyorum. saçlarımı bağlamışım sıkıca, geçmişten kaçarcasına. titreyen ellerimi bacaklarıma sarıp başımı dizlerime gömüyorum. kendimi kasmaktan uyuşmuş bedenim, yorgun düşüyor. dişlerimi kırarcasına birbirine geçirmişim, başımdaki ağrıya destek vermişim. bir acıyı koynumda büyütüp bedenimden doğurmuşum. ciğerlerime çektiğim zehirli duman, başımı çevreliyor. sana bahsetmek istiyorum. ben ölümden kaçarken yolumun sonu tek yönlü bir uçuruma çıktı, demek istiyorum. ardıma dönüp koşamıyorum. bak, ayaklarıma zincir vurdular demek istiyorum. küçük bir çocuk gibi tüm acımı şikayet etmek istiyorum. dilim dönmüyor. sigarayı bin bir çaba iliştiriyorum kanamış dudaklarıma. sızlayan gözlerimi kapatıyorum. titreyen ellerim uzanmak istiyor boynuma. nefesimi kesene kadar da sıkmak ve yer yer de olsa kanatmak. engel olacak güç yok bedenimde. çekiyorum elimi kolumu, yakamı paçamı. uyuşmuş bedenimi biraz olsun rahatlatmak istiyorum. şu acıyı göğsümden söküp almak istiyorum. adım atmama, yeri gelince nefes almama dahi engel olan bu acıdan kurtulmak istiyorum. olmuyor. bu acı, bedenimi yuva bellemiş. bedenim, acıyı yavrusu bellemiş. kendimi kurtaramıyorum. saatlerdir boğazımdan geçen tek şeyin sigara ve kahve olduğunu bilmenin acısını yok etmek istiyorum. içtiğim ilaçları intihardan sayıyorum. her gece yatmadan önce göz göze geliyorum, her biriyle. ben çok anlatmadım bunları veya anlamak istemedin. hangisi bilmiyorum. doğruyu istersen bu acı beni içten içe çürütmeye başladığı andan beri ben pek bir şey bilmiyorum. sustum ama içimdeki acıyı dilsiz kılamadım. kılamıyorum. ben artık ne yapılır bilmiyorum. gitme arzusu tüm bedenimi bir zehir gibi istila etmişken yaşamak çok zor geliyor yalnızca. ben ne yapıyorum, bilmiyorum. biraz sızlıyor yaralarım ve kesiklerim. uyumalıyım.
42 notes · View notes
layezalll · 1 year
Text
Her fidan vaktinden önce kuruyup gider
Her deniz kendi ufkunda yiter..
Kırılan ayna olmak için hep çok gençtir ümitler ve her gün daha geç bitmeyi hak eder…
Gözbebeğime ilişen bu sızı neden mütevellit, orası muamma..
Umulmadık anlarda bir gölge oluveriyorum akşamüstü alacasında, rengi utancından kırmızıya çalmış gökyüzünde.
biliyorum ki şiirler uzayıp gittikçe biter ve üzerine titrendikçe güzelleşir manalı deliliklerim..
İki dudak arası mesafeyi on günde kateden bir üşengeç, bir tembellik abidesi,bir vurgun simgesiyim
Yani ben,, yani biraz da sen.
Biliyorum Her kuyu bir Yusuf için
Her Züleyha bir sınav için…
Ademle Havva’nın tohumundan vücuda gelenler için yasak elmalar.
Her gece bir masal için ve her pervane ateş için…
Ben o yüzden her gün satırlar dolusu kelime yoğuruyorum, kelimelerin oyuncağı oluyorum hayalhanem de
Bir harf çarpıntısı yüreğimde,,, sen de havadan, ben diyeyim aşktan..
Biraz hasret gelsin.
Yani ben,, biz yani. Ve en çok da sen!
Salkım saçak rüyalar aman vermez ki zulmetimin selametine!!
Hep aynı duaya amin demeler külfetten kurtarmaz ki sızım sızım sızlayan benliğimi..!
Pürtelaş meftuniyetim perdeleyebilir belki gamlarımı…
Yorgun değilim aslında.
Hamuruma karışan iki damla gözyaşı, tek katre alev yüzünden oluyor her ne oluyorsa!
Bundandır baharı hazan sanmalarım, samanlıkta iğne aramalarım…
Hala merak ediyorum.
Meftuniyetim diyorum,hani şöyle en pürtelaşından olsa..
Yahut pervasız,,? Tıpkı benim gibi,  biraz da sen, ve gene sen,  aldığı kadar da biz…
Haddi hesabı olmayan bu erteleyişlerle nereye kadar gidilir ki!!
Hep aynı kapıyı zorlamalar önleyemez ki sonunda havlu atmaları..!
Şu halde kesinkes inanmış bulunmaktayım hamuruma gözyaşı karıştığına, gözyaşının da alevle karıldığına…
Yoksa nereden gelsin bu aşinalık, bu yakınlık?
Nasıl oluyorsa ne alev tutuşturmuş suyu, ne su söndürmüş alevi..
Ruhum gidip geliyor ikisi arasında. Yanıyorum, kâh ağlıyorum.
Can tutulması yaşıyorum, cankurtaran arıyorum.
Gökte kaç yıldız var, onu saymaya giriştim gene bu akşam.
Bir yerden sonra sayıların aklıma oyun oynayacağını bile bile…
Ve okyanuslara bıraktım kendimi, arınayım diye.
Irmağın da benimle beraber kaynağında boğulacağını bile bile.
Senden sonra başka omuzlar aramadım ağlamak için, tek damla gözyaşımın dokunmadığı omzunun yerini doldursun diye..,
Nasıl olsa dolmaz o boşluk diye diye, söz yaşı döke döke,mehtaba diş bileye bileye, gelmeyeceğini bile bile!
Bünyesinde son çare ayrılıklarla bilmecburi aykırılıkların el ele verdiği kalbim, tüm bitişlere hak veren aklımla daimi savaş halinde.
Mühimmat yetersiz, menzil belirsiz…
Ölüme nazır terk edişler yaşamaya hazır, ölüme daha fazla, buna yaşamak da denemez esasında.
Uzun savaşlar hep böyle biter.
Kaybedilenler candan bir parça, can kimi zamansa..
Oysa kazanılanlar hiçten bile az, esire muhalefet boşluklardan daha boş,,..
Ama bu kez yerle gök çarpışıyor sol yanımda.
Ummanlar taşıyor, bulutlar semaya fedai… Şimşekler bir an bile susmuyor, gök gürlüyor.
Yer altında ne kadar su varsa coşmuş, öfkeden köpürüyor.
Gayzer demek haksızlık olur bu ihtişama… Bir aşk kalıyor işte,,, kıyıda köşede.
Günü gelince savaştan sıyrılıp her zerreme sirayet etmek üzere…
188 notes · View notes
mabelvesekerlemesi · 1 month
Text
Her gece uyucam diye millete yalan söylüyorum bi bakıyorum güneş çıkmış ben daha yeni niyet ediyorum uyumaya, kimse beni anlamıyor kimse beni dinlemiyor gibi hissediyorum öylece kocaman 2 katlı evde yanlız kalmışsın bi başına bir kedin bile yok öyle bir yanlızlık dünyada tek kalmışım gibi kimse ben iyi hissedeyim diye bir şey yapmıyor. Ben ise birilerin yüzü gülsün diye kendimi yırtıyorum.sonra kendimde bütün kusurları arıyorum. Evimizde bi pencere var kafamda hep aynı seneryo ordan atlasam ve ölsem arkamda ağlayacak bir kişi bile yok yasımı geçtim arkamda tek damla gözyaşı dökecek insan yok. Ben bu kocaman dünyada yanlız kalmayı ve bu kadar berbat hissetmeyi nasıl becerdim.
23 notes · View notes
hepeksikk · 1 month
Text
Kendimden mi kaçıyorum, kendimi mi arıyorum bilemiyorum bu aralar. Ruhumun derinliklerinde bir yerlerde kaybolmuş gibiyim. İçimde bir boşluk var, adını koyamadığım bir eksiklik. Her gün, her saat, her dakika kendime sorduğum soruların arasında kayboluyorum. Bazı günler, kaçmak istiyorum her şeyden. Sorunlardan, beklentilerden, hayal kırıklıklarından... Kendi iç sesimi bile duymak istemiyorum bazen. Kaçmanın huzur getireceğini sanıyorum, ama kaçtığım her adımda kendime daha da yaklaşıyorum sanki. Kendi zihnimin içinde dönen bir labirentte kaybolmuş gibiyim. Diğer günler ise kendimi aramaya çıkıyorum. Kendi içimde bir yolculuğa başlıyorum. Kimim, ne istiyorum, neye inanıyorum? Bu soruların peşinde sürükleniyorum. Kimi zaman cevapları bulduğumu sanıyorum, kimi zaman ise daha da derin bir karanlığa sürükleniyorum. Belki de ikisi de aynı anlama geliyor. Kendimden kaçmak da, kendimi aramak da aynı yolculuğun farklı durakları. Hayatın karmaşıklığı içinde, bu belirsizlikte kaybolmak belki de en insani halimiz. Ve belki de bu kaybolmuşlukta, en çok kendimizi buluyoruz.
Tumblr media
25 notes · View notes
sarrafefendi · 2 months
Text
Tumblr media
"Bir evren ki kaybolum ruhunda
Kendimi arıyorum gözünün karanlığında
Sessiz çığlıkların arasında bana bakışında
Hapsolmuş hayallerim senin aklında"
41 notes · View notes
zeyhal · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
geçirdiğim son iki hafta 🌻🌱🔆🌳✨💘💐🐥
Hayatın akışında kendime bir yer arıyorum bu sıralar. Sakinlik, arkadaşlık, birine yaslanmak özlediklerim listesinin başını çekiyor. Stres, stres ve stresten ibaret gibi hissediyorum kendimi. H. ile görüşmek yaralarımı bir nebze sarsa da günün sonunda hayat hikayemizin bir yere bağlanmasını istiyoruz artık. Salı günü mülakatı olacak inşallah, görüp dua ederseniz çok seviniriz, buna ihtiyacımız var. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun
39 notes · View notes
nefes3534 · 4 months
Text
Kelimeleri yan yana getiresim yok
Kendimi anlatmak için.
Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için…
Hiç söylenmemiş sözler duymaya,
Ve yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var.
Yetmiyor bildiklerim..
____________ 📖☕🎧🎶🎵🎶
https://youtu.be/k64STgXIsP8
#CanYücel #TomrisUyar
youtube
35 notes · View notes
kotukarma · 4 months
Text
Tumblr media
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.
İnsanların benden beklentilerini yansıtan bir aynalar toplamından ibaretim.
Gibi’ydim! İnsan gibiydim. Gölge gibiydim. Uzak ihtimallerin uzak çocuğu gibiydim.
Durumlar enteresan! Ruh sağlığımı düzeltecek bir marangoz arıyorum!
Herkes farklılığımın altını çiziyor.
Hekimler 'ruh kanseri' diyor, bunun ne demek olduğunu biliyorum. Korkmayın bulaşmam.
Zaman zaman aklıma takılıyor; ben olmasam sağlıklı olduğunuzu nerden anlayacaktınız?
Benim de içimde büyük bahçeler var. Bazen dünyadan kaçmak için orada nasıl sonsuz koşuyorum.
Normal olacak kadar anormal değilim.
Senelerce, kayanın içinden altın ayıklar gibi İmge ayıkladım, henüz hiç bir onkolog tedavi etmeye yanaşmıyor kanserleşmiş düş hücrelerimi. Beyinlerimizin ortaçağa takılmış olmasından korkuyorum, deliler farklılık gösteriyor, hangi deliye saygı duyacağımızı unuttuk, kendimi bildim bileli gayya kuyusundayım..
"Bu dünyada ne öğrendin"? Cevabım hazır: Birlikte olduğum insanlardan yalnızlığı öğrendim.
43 notes · View notes
laviniapricity · 2 years
Text
Ben bu dünyadan kopup gitmiyorum. Ben kendime yeni bir dünya kuruyorum. Ben burayı terk etmiyorum ben ruhuma ev arıyorum. “Kayboluyorsun” diyolar oysa ben kendimi buluyorum. Anlamıyorlar, anlatamıyorum..
Tumblr media Tumblr media
303 notes · View notes