Tumgik
#kazandırıyor
sarjimaz · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
ama yunanlarla oynamayı nasıl vatan millet meselesine çeviriyorum
8 notes · View notes
elfgcn · 6 months
Link
#kavbet #haftalıkçekiliş #Kavbet Kazandırıyor 
0 notes
erttv · 1 year
Text
Başkan Oprukçu, Ereğli’ye Ailesinin Adını Yaşatacak Aile Sağlık Merkezi Kazandırıyor
Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Oprukçu sağlık hizmetleri kapsamında Aile Sağlık Merkezlerinin çoğalarak vatandaşların sağlık hizmetlerine ulaşımının kolaylaşması adına gerek 21 adet yer tahsisi gerçekleştirerek gerek çevre düzenlemelerini yaparak gerek de binaların yapımına katkı vererek sağlık hizmetlerine büyük destek veriyor. Bunun yanında Fatih Mahallesi’nde kendi imkanlarıyla yaptırdığı ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
benianlasan · 1 month
Text
Ne bileyim işte, öyle oturuyorum yenik düştüklerime ithafen diyorum. Sonra diyorum ölüm dışında yenilerek çıktığım tüm yerler zaferim oldu. Bana kendimi kazandırıyor ama yenilmişliğin kazancı diyorum ruhu ağrıtmıyor değil,... Bir de şey insanları kaybetmiyormuşum. Kaybedilen benmişim. Büyüdükçe anlıyor insan.
25 notes · View notes
hermes-0 · 1 month
Text
30 BÖLÜM
RÜYA REHBERİ
Tufan, Elif’in rüyasında onun yanına yaklaştı ve nazikçe konuşmaya başladı. “Elif,” dedi, “bu rüyada seninle birlikteyim çünkü içindeki gücü ve potansiyeli keşfetmene yardımcı olmak istiyorum. Seninle konuşmak istiyorum, çünkü senin değerini ve yeteneklerini görmeni istiyorum.”
Elif, Tufan’ın sözlerini dikkatle dinledi. “Ama nasıl?” diye sordu. “Ailem sürekli olarak benden daha fazlasını bekliyor ve ben hiçbir zaman yeterli olamıyorum.”
Tufan, Elif’in gözlerine bakarak devam etti. “Senin değerini başkalarının beklentileri belirleyemez. Sen, kendi isteklerin ve hayallerinle değerlisin. Kendi yolunu bulmak için içindeki sesi dinlemelisin. Hangi kitapları okumaktan hoşlanıyorsun? Hangi konular seni heyecanlandırıyor?”
Elif, biraz düşündükten sonra cevap verdi. “Klasik edebiyat ve felsefe kitaplarını seviyorum. Onlar bana farklı bakış açıları kazandırıyor ve düşüncelerimi derinleştiriyor.”
Tufan gülümsedi. “İşte bu, Elif. Bu senin tutkun. Bu tutkuyu takip etmelisin. Yazı yazmayı da sevdiğini biliyorum. Belki de duygularını ve düşüncelerini yazıya dökerek kendini daha iyi ifade edebilirsin. Günlüklerine yazdığın yazılar, senin içsel yolculuğunda bir rehber olabilir.”
Elif, Tufan’ın sözlerinden cesaret aldı. “Ama ya ailem? Onların beklentilerini nasıl karşılayacağım?”
Tufan, nazikçe Elif’in omzuna dokundu. “Ailenin beklentileri önemli olabilir, ama senin mutluluğun ve iç huzurun daha da önemlidir. Kendi yolunu bulduğunda, onların da seni anlamaya başlayacaklarını göreceksin. Kendi isteklerini ve hayallerini gerçekleştirmek için cesur olmalısın. Unutma, senin yolculuğun senin ellerinde.”
Elif, Tufan’ın sözlerinden güç alarak derin bir nefes aldı. “Teşekkür ederim, Tufan. Bana gerçekten yardımcı oldun. Kendi yolumu bulmak için elimden geleni yapacağım.”
Tufan, Elif’e güven dolu bir bakış attı. “Her zaman yanında olacağım, Elif. Rüyalarında ve gerçek hayatta, senin içsel yolculuğunda sana rehberlik edeceğim.”dedi ve karanlığın içinde kayboldu
Tufan, Solaria Adası’na geri döndüğünde önce ailesinin yanına gitti. Samira’ya sarıldı ve Aylarayı kucağına alıp sımsıkı sarıldı. O sırada Merlin kapının önünde göründü.
“Çabuk dönmüşsün, Tufan. Söylesene, Merlin, insanlar neden küçük bedenlere büyük yükler yüklüyor? Neden görmezden geliyorlar onların isteklerini?” dedi Tufan.
Merlin derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Bir an düşündü, sonra yavaşça konuşmaya başladı:
“Tufan, insanlar bazen kendi korkuları ve beklentileri yüzünden çocuklara büyük yükler yüklerler. Kendi hayal kırıklıklarını ve umutlarını çocukların omuzlarına bırakırlar. Bu, onların isteklerini ve ihtiyaçlarını görmezden gelmelerine neden olabilir. Ancak, her çocuk kendi yolunu bulmalı ve kendi isteklerini keşfetmeli. Bizim görevimiz, onlara bu yolda rehberlik etmek ve destek olmaktır.”
Merlin, Tufan’a dönerek ekledi: “Ve tam olarak sana o gün gemide anlatmak istediğim de buydu. Onların kendi yolları olmalı.”
37 notes · View notes
reyliika · 21 days
Text
Allah'ımız bize emrettikleri farz.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin yaptıkları ise bize sünnet oluyor.
O'nun sevgisini bize kazandırıyor.
Allah'ımızın ayette ne buyurdu:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَۚ Enfal suresi 20.Ayet
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin.
Ve daha bir çok ayeti kerimede Peygamber Efendimiz'e itaat etmenin onun yolundan gitmenin mükafatı zikrediliyor. Biz bu ayetleri okur, ezberler de nasıl sünnetten yüz çeviririz.
21 notes · View notes
beyazmantoluu · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
bu yazı bana ivme kazandırıyor 💖 bu yüzden masama aldım. duraksadığımda, vazgeçecek gibi olduğumda kapağını açıp okuyorum. başaracağım.
17 notes · View notes
strikhedoniaaa · 2 months
Text
Üniversiteyi tamamen ingilizce olarak herhangi bir bölüm okumakla alakalı birkaç bir şey söylemek isterim.
Hazırlık yılı? Ben hazırlık sınavını geçerek sadece bir dönem okudum. Böyle öğrencilere irregular diyorlar. Yani 2. Dönem 1. Sınıfa başlayan düzensiz öğrenciler. Bu konuda ilk duyduğum şey irregularlık öcüydü berbattı. Ama şuan öcüler olarak herkesten önce okulu bitirmenin zevkini yaşıyoruz. Bence ne kadar az yıl o kadar az maliyet o kadar az yıpranmışlık. Ayrıca hazırlık denilen şeyin bir yıl sürmesi bana garip geliyor. Üniversiteye kadar öğretemedikleri İngilizceyi o bir yılda öğreneceğinizi düşünmüyorum. Hazırlığın sadece okulu tanımak arkadaşlara ortama ısınmak için ayrılmış bi iki dönem olduğunu düşünüyorum.
İlk yıl? Öncelikle ilk yıl ne anladığınızı da anlamlandıramayacaksınız havalı söylemeye gerek yok anlamayacaksınız diyelim ahah. Çünkü İngilizce o hazırlıkta ya da o güne kadarki gördüğünüz İngilizceden çok farklı olacak, hoşgeldiniz siz artık alanınızla alakalı akademik İngilizceyle karşı karşıyasınız. Başta gerçekten çok bocalayacaksınız bazen bi ders boyunca hocanın neyden bahsettiğini anlıyor ama tam hakim olamayacaksınız böyle garip bi duygu olacak işte arafta kalmışlık asddfgjjj Ben başlarda okuldan sonra hocanın o gün anlattığı konular neymiş diye çalışmalar yapardım ki ne oluyor, biz ne konuşuyoruz bileyim ki derse katılayım. Katılmak demişken iki risk var, ya bi köşede derse katılmadan olan İngilizcenizi de bitireceksiniz ya da derse katılıp böyle bi üniversiteden mezun olmanın hakkını vereceksiniz. Benim iki çeşitten de arkadaşım oldu köşede oturan arkadaşımın bi süre sonra sınav kağıdına yazacak İngilizcesi bile kalmadı ve gerçekten sıfır resmen sıfır aldığı notlar oldu ama diğer taraftaki arkadaşım aldı başını gitti o kulüp senin bu araştırma senin yürüdü gitti (bu yükselmenin bi sınırının olmadığını düşünüyorum yeter ki isteyin lafına bu noktada inanmak gerekiyor) yani seçim sizin. Ben hocam bakın hint aksanı yapacağım deyip bilmediğim yerlerde sınıfı kaynatacak kadar utangaçlığı bi kenara bıraktım. Çünkü ne kadar kötü konuşursanız konuşun asla bi kenardan izleyen kadar kötü değilsiniz bunu unutmayın ayrıca bi aksiyon göstermek göstermemekten daha gururludur diye düşünüyorum. Her neyse akademik kısma geri dönelim. Birinci yıl öyle ya da böyle az çok terimlere hakim olarak tamamlarsınız ama ilk yıldan sonra her şey inanılmaz tat vermeye başlayacak. Alanınızla ilgili en güzel en güncel kaynaklara erişeceksiniz ki okul sizi buna itecek hiç merak etmeyin. Alana daha hakim olacaksınız belki de daha çok seveceksiniz ki ben de öyle oldu. Ne yazıkki (ekmek derdinde olmadıkları için) yabancılar bizden daha ileri bi seviyede, çok değişik araştırmalar okuyorsunuz beyninizde apayrı bi sekme açılıyor, hiç anlamadığınız bi konuda öyle güzel deneyler buluyorsunuz ki ömrünüzde unutamaz hale geliyorsunuz, bence en güzeli çalışabileceğiniz sınırsız alanların var olduğunu görüyorsunuz. Şahsen ben özel ders verdiğim öğrencilerime matematik alanında çok güzel ispatlar oyunlar uygulamalar çok güzel motive edici başlangıçlar bulup gösteriyorum dersin verimliliği ve matematiği sevmek adına çok yol katetmenize yardımcı oluyor en azından kendi alanıma böyle de bi katkısı var. Bence tüm bunlar size apayrı bi seviye ve bakış açısı kazandırıyor.
Okulu bitirmek zor değil mi peki? Bence zor. Türkçe okuyanların notları bence daha yüksek çünkü kendi anadillerinde sınavlara giriyorlar haliyle daha yüksek tabii ki. Ben istatistik sınavında bir olasılık sorusunu anlayamadım diye yapabileceğim soruyu kaçırmıştım. Hatta sınıfça kaçırmıştık. Böyle çok başımıza geldi sfsjjj Olasılık gibi soruların Türkçesini zor anladığımızı düşünürsek o sınavlara ne kadar çalışmamız gerektiğini de anlarız diye düşünüyorum. Gerçekten bir gün bile çalışmadığım gün olmamıştır ama bu benim okulumla da alakalı. Ama sözel gibi derslerde önce İngilizcesini sonra Türkçesini sonra da Türkçesini ezberlemeye öğrenmeye çalışıyorsunuz sonra da sınavın İngilizcesini çözüyorsunuz. Yani birkaç adımlı bir öğrenme şeklinde çalışıyorsunuz. Ama git gide ki 2. Sınıfın 2. Dönemi gibi hiçbir şeyi Türkçeye çevirmeden çalışmaya başladım (usandım çünkü sjsjsj) hem daha hızlı oldu hem de daha yüksek notlar aldım. Ama şöyle bi sıkıntısı oluyor bunun da şuan veri bilimiyle ilgileniyorum mesela Türkçe olarak ilerlediğim için aslında bazı bildiğim şeyleri tekrar öğreniyorum (İngilizce veri bilimi içinde yazılım için de çok kıymetli bundan bahsetmeme gerek yok bence) ama akademik bi bilgi olduğu için bunu önceden anlayıp geçemiyorsunuz ekstra çalışmış oluyorsunuz bu kimine göre iyi ama bana göre iyi değil, vakit kaybı açısından. Mesela şuan KPSS rakiplerimden Türkçe eğitim alanların benden daha önde olduğunu düşünüyorum. Çünkü o sınavın İngilizcesini biliyorsunuz Türkçesini değil. Bunun için yine onlardan daha fazla çalışmanız gerekiyor. Ama hedefiniz KPSS gibi bi şey değilse bence siz herkesten çok daha önde çalışma hayatına başlıyorsunuz.
İş bulma konusuna gelirsekte gerçekten herkesten bi tık önde oluyorsunuz. Hani işin İngilizceyle hiçbir alakası bile olmasa işveren sizin İngilizce bilmeyene göre ya da İngilizce bilen ama sizin gibi üniversite gibi bi yerde akademik olarak yıllarca maruz kaldığınızı bildiği için direkt ön planda oluyorsunuz, çok komik biliyorum ama insanlar teknolojik aletler gibi çok basit şeyleri bile sizin daha iyi kullanabileceğinizi düşünüp sizi daha ön plana alabiliyorlar (yaşandı sjsjs) :) daha sosyal olduğunuzu, sizi daha çok alanda kullanabileceklerini düşünüyorlar (kullanmak biraz garip oldu ama anladınız diye umuyorum) yani her türlü diğerlerinden daha ön plana çıkıyorsunuz.
Ayrıca okulun etkisi mi yoksa yabancı bir dile daha iyi hakim olmanın verdiği cesaret mi bilmiyorum ama (aslında ingilizce eğitim veren okul daha etkili yani yine İngilizce sjsj) İngilizcenin payı da yok değil, daha cesaretli oluyorsunuz, literatüre daha hakim olduğunuzdan iş alanınızın çok geniş olduğunu gördüğünüzden kaynaklı galiba her şeye atılıyorsunuz. Bu haliyle çok güzel oluşturulmuş bi CV demek oluyor bu da daha prestijli işler demek oluyor.
Yani özetle güzel bi kariyer yolculuğuna açılan kapının bi anahtarı desek yanlış olmaz galiba çünkü kapı açılır ama bi şeyler yapmak ilerlemek tamamen sizin elinizde.
Değer mi peki? Bence değer. Yıllar yıllar sonra okula başlamış 2. Üniversitesini İngilizce olarak seçmiş biri olarak hiç pişman değilim iyi ki diyorum hatta. Artık 2. Dilin arandığı bi dünyada üniversiteyi İngilizce okumak bence çok mantıklı. Okulun da çok önemi var ama zaten İngilizce eğitim veren okulların aşağı yukarı iyi olduğunu düşünürsek okul da size çok farklı kapılar açacak.
Birileri bana bunları anlatsaydı ya ne alaka alttarafi bi İngilizce işte derdim ama öyle değilmiş bunu gidince kendiniz deneyimleyeceksiniz. Öyle işte diyeceklerim şimdilik bu kadar ama aklıma geldikçe de güncellerim aksjsja
8 notes · View notes
siradanbirturankiziii · 6 months
Text
Kimseyi sevmemek en iyisi aslında. En azından herhangi bir şey yaptığında kırılmıyorsun ve bu sana artı zaman kazandırıyor. Zaman önemli unutmayın zamanımızı boş kişilere harcamak yerine sevdiğimiz şeyleri yapmak çok daha iyidir.
8 notes · View notes
Text
Tumblr media
Haftalık VIP kayıp bonusu ile seviyenize özel kayıp bonusları ile 2. şans sizlerin olsun. Kaybetmek artık daha zor. Bahiscom kazandırıyor!
3 notes · View notes
baybaykus · 2 months
Text
İsrail'in üniversitesi bilim ve teknoloji üretiyor, Filistin liderini İran'da öldürecek silah yapıyor.
Bizim üniversiteler Parti Genel başkanlarının yakın akrabalarına ve yakın adamlarına makam mevki açıyor onlara oralarda para kazandırıyor.
Gerçekler aşağıda.
MANİFESTO GİBİ TARİHİ BİR İSTİFA AÇIKLAMASI:
Üniversitelerin bilimden uzaklaştığını belirterek İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, akademisyenliği ve başında bulunduğu Marmara Denizi’nde süren deprem araştırmalarını bırakma kararı almış.
Prof. Görür ; İTÜ’nün artık eskisi gibi olmadığını, bir bilim insanının taşıması gereken evrensel ölçütlerin tehdit olarak görüldüğünü söyleyen Görür, “İTÜ, inanılmayacak ölçüde geriye düşen öğretim üyesi profiliyle inanılmayacak düzeyde fukaralaşan üniversiteye dönüştü. Genel olarak üniversitelerde insanlar uluslararası standartlardaki başarıları ile, araştırmaları ile algılanmıyor. Bizden mi bizden değil mi, hangi toplululuğa, hangi düşünceye aidiyeti var gibi saçma sapan bir yolun içine girildi. Eğer belirli bir düşüncenin insanı değilseniz sizi görmezlikten geliyorlar. Öyle olunca da gerçek bilim adamları küstürülüyor. İnsanlar artık kendi üniversitelerine aidiyetlerini yitirdiler” demiş. Görür, öğrencinin de bu kokuşmuş üniversite düzeni içinde daha kolay nasıl mezun olacağına baktığını, birçoğunun neredeyse hiç çalışmadan diploma aldığını vurguladı. Görür, “Bunları dekanlığa, rektörlüğe yazdım. Ben işi ciddiye aldığım için öğrenci açısından da hedef haline geldim. ‘Naci Hoca’nın dersinden geçersen üniversite bitmiştir’ gibi bir algı oluşmuş. Halbuki zor bir hoca değilim. Ben sınav kâğıtlarını ciddi ciddi okursam kimse geçemiyor. Bunun ürküntüsü ile ben de standardımı düşürdüm, buna rağmen unvanım bu. Düşünün artık üniversite ne hale gelmiş” yorumunu yapmış. Görür bunun yanısıra İTÜ’de evrensel bilim kriterlerinin tehdit olarak görülüp içinin boşaltıldığına dikkat çeken Görür, “Bu değerler ne kadar sulandırılırsa profesör, doçent olmak, kadro almak daha kolay oluyor. İşin bu hale gelişinde siyasetin büyük etkisi var. Üniversiteler siyasallaştı. Her dönemde bu oldu ama benim asistanlığımdan, yani 1971’den bu yana hiçbir dönemde bu son 10 senedeki gibi üniversiteler siyasallaşmadı” diye konuşmuş.
Türkiye’de üniversitelerin durumunun hiç de iç açıcı olmadığını, evrensel ölçütlerde bilim üretilmediğini, araştırma yapılmadığını söyleyen Görür, eğitimin kalitesinin de buna bağlı olarak düştüğünü vurguladı. İTÜ’deki durumun da aynı olduğunu ifade eden Görür, “Üniversitenin yetkili organlarına da bildirdim. Gördüm ki bunu kimse dert edinmiyor. Siyasi iktidar artan üniversite sayısı ile övünüyor” diye belirtmiş.
Prof. Görür, Türkiye’de bilim insanı profilinin fukaralaştırıldığını vurgulayarak şunları söylemmiş “Dünyada bir bilim adamı akademik basamakta yükseltilecekse yayınlarına, aldığı atıflara, yazdığı kitaplara, dünya bilim camiası ile ne kadar iç içe olduğuna bakılır. Bizde ise kesinlikle öyle değil. Eğer uluslararası bilimsel kriterlere uyuyorsan tehdit olarak bakıyorlar. Belki kolayca bileğini büküp harcayamıyorlar ama seni yok saymaya çalışıyorlar. Çünkü o tür ölçütler üniversitedeki insanları rahatsız ediyor. O ölçütlerin gelmesi demek onların değersizleşmesi demek. İşlerinin zorlaşacağını, belirli akademik basamaklara tırmanamayacaklarını düşünüyorlar. Onun için o değerleri bırakıp yeni yeni eften püften değerler üretip kendilerine değer biçiyorlar.”...
Depremle ilgili Marmara Denizi’nde yaptıkları çalışmalar nedeniyle de hedef haline geldiklerini söyleyen Görür şöyle devam etmiş: “Türkiye’de deprem araştırmaları fazla yapılmıyordu. Uluslararası kaynaklar, projeler bulup biz yaptık. İTÜ’de deprem araştırmaları yapılıyor, kurumsal desteği var gibi anlaşılıyor ama öyle değil. Biz fazla etkin oluyoruz diye üniversitemiz rahatsız.
Laboratuvarımızı elimizden almaya bile çalıştılar.
Üretmeyeceksin, çalışmayacaksın.
Üretirsen fark yaratıyorsun. O farkı yarattığın zaman da rahatsız oluyorlar. O fark oluşmasın diyorlar. Marmara’yı dünyanın en iyi bilinen denizi haline getirdik. Bunun için sürekli yurtdışından gemiler getirdik, araştırmalar yaptık, aletler yerleştirdik, bizzat çalıştık. Kendi kurumlarımızdan destek istedik, çoğu kez de alamadık.” Görür, artık jeotermal enerji ile ilgili araştırmalar yapacağını belirterek “Bilgi birikimi ve tecrübemle araştırmanın tam içinde olarak Türkiye’ye hizmet edebileceğimi düşünüyorum” diye açıklamasını sonlandırmış. (Kaynak: Cumhuriyet)
İşte gerçek akademisyen ve bilim adamı Prof.Dr.Naci Görür hoca yazdıklarına harfine kadar katılıyorum.
Ülkemin Üniversitelerinin durumu hemen hemen yazdığı hale geldi.
Yazık oluyor YAZIK ÜNİVERSİTELERE dolayısı ile ülkeye.
Prof.Dr.Ethem AKÇIL
6 notes · View notes
militankaos · 2 months
Note
Uzun bi süredir biri ile paylaşmak istediğim bir şey var seni kendime yakın hissettim bu yüzden bunu kısaca sana anlatmak istiyorum umarım sakıncası yoktur.
Bazen yalnızlık ile sınanıyor gibi hissediyorum çünkü cidden kendime yetmeyi öğrenemedim ve bana bi el uzatılmasına ihtiyacım var gibi geliyor
Bazen de tembelliğim, bir şeyleri yaşamaya ve benliğimi acı çekerek oluşturmaya olan korkum yüzünden bunu sadece kendime bir etiket olarak seçtiğimi düşünüyorum.
Yalnızlık, birçok insanın farklı temellendirdiği bir olgu. Nasıl bir yalnızlık misal. Yine de, insanın bazen yalnız kalması kişisel gelişimi açısından faydalı diye düşünüyorum. Dizlerindeki taşları tek tek temizlemek zorunda kalması ona bu öğretiyi kazandırıyor mesela. Yine de, bir noktada yalnızlık sahiden acı verici bir olguya dönüşüyor ama günümüzde bir insanın yalnız kalması da pek olası değil. Tercih edilen yalnızlık ile zorunlu olarak katlanılan yalnızlık arasında dağlar kadar fark olduğu gibi, tercih edilen yalnızlık huzura sürüklerken (kişi yalnızlığı hem tercih edip hem de bundan yakınamaz, hakkı yoktur) zorunlu olarak katlanılan yalnızlık ızdırap verir.
Diğer bir mevzu ise bir şeyleri yaşamaya olan korku bana kalırsa kişinin kendi ayağına çelme takmasına neden olur. Çünkü bildiğim bir şey varsa pişman olmanın acısı, kaybetmenin acısından büyüktür. Sonunu düşünmeden kendini bazı olaylar silsesi içerisine atması gerekir insanın bazen. Kötü yaşarım korkusu ile hiç yaşamamış olmak akıl karı değildir. Duvara kötü bir tablo asarım korkusu ile hiç tablo asmamak çok yabancı hissettirir. O sebeple, kişinin kendini tanıması ve kendiyle yakınlaşması için çokça yaşaması gerekir. Kötü veya iyi, çok yaşaması. Bunu zaman dilimi olarak değerlendirme, çok fazla deneyim ve anı, çok fazla eylem ve duygu, düşünce bütünü olarak değerlendir.
Ne sikimse, çok konuştum. Dilimin bağının olmadığı gecelerden biri, kusura bakma. Umarım cevap olmuştur.
2 notes · View notes
biyorumlar · 3 months
Text
Tumblr media
BİYORUM - MEGA+ (3)
Biyorum.com.tr, bireylere ve işletmelere Google İngilizce yorumları satın almaları için uygun bir platform sunmaktadır. Çevrimiçi varlığın çok önemli olduğu küreselleşmiş bir dünyada, birden fazla dilde incelemelere sahip olmak bir şirketin güvenilirliğini ve erişimini artırabilir. Google ingilizce yorum satın al, diller arasında kesintisiz iletişime olanak tanıyarak işletmelerin farklı bir kitleyle bağlantı kurmasına olanak tanır. Biyorum.com.tr'nin Google İngilizce yorum satın alma hizmetlerinden yararlanarak işletmeler şunları yapabilir:
- Çevrimiçi varlıklarını uluslararası alanda genişletin
- Daha geniş bir müşteri yelpazesinin ilgisini çekin
- Güvenilirliği ve güvenilirliği artırın
Ayrıca biyorum.com.tr'nin sunduğu organik ve manuel çözümler, yorumların gerçek kişilerden gelmesini sağlayarak, yorumlara özgünlük ve güvenilirlik kazandırıyor.
biyorum.com.tr, Google almanca yorum satın al isteyenler için bu özel dil ihtiyacını karşılamaya yönelik özel hizmetler de sunuyor. Almanca, çevrimiçi ortamda önemli bir varlığa sahip, yaygın olarak konuşulan bir dildir ve bu, Almanca konuşan kitleleri hedefleyen işletmelerin Almanca incelemelere sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. İşletmeler biyorum.com.tr'nin hizmetlerinden yararlanarak şunları yapabilir:
- Almanca konuşan müşterilerle etkili bir şekilde etkileşime geçin
- Alman pazarında güven ve güvenilirlik oluşturun
- Alman kullanıcılar arasında Google'da görünürlüğü artırın Yorumları farklı dillerde özelleştirme ve seçme yeteneği, işletmelerin belirli hedef pazarlara hitap etmesine ve hedef kitleleriyle daha kişisel bir düzeyde bağlantı kurmasına olanak tanır.
biyorum.com.tr'nin Google yorumlarını satın alma hizmetlerinden yararlanmak, çevrimiçi itibarlarını artırmak isteyen işletmelere çeşitli faydalar sağlar. İşletmeler, Google incelemelerini etkili bir şekilde yöneterek değerli bilgiler toplayabilir, çevrimiçi görünürlüklerini artırabilir ve rakiplerinden öne çıkabilir. Platformun özgün yorumlar sağlayan gerçek kişilere odaklanması, işletmelerin müşteri katılımını ve güvenini artırabilecek gerçek geri bildirimler ve referanslar almasını sağlar. Dijital dönüşüm süreçlerini benimsemek ve biyorum.com.tr tarafından sunulanlara benzer hizmetlerden yararlanmak, işletmelerin rekabetçi çevrimiçi ortamda gezinmesini ve dijital çağda başarılı olmasını sağlayabilir.
699 notes · View notes
dianaa70 · 1 year
Text
14 notes · View notes
filmboxvia · 4 months
Text
Dune: Part Two - Paul Atreides'in Destansı Mücadelesi Devam Ediyor
Tumblr media
2024 yılında sinemaseverlerle buluşacak olan "Dune: Part Two", Denis Villeneuve'nin yönetmenliğinde, Frank Herbert'ın klasik bilim kurgu romanının epik hikayesini devam ettiriyor. İlk filmde izleyicileri Arrakis gezegeninin çorak topraklarına götüren Villeneuve, bu kez Paul Atreides'in (Timothée Chalamet) direniş lideri olarak yükselişine odaklanıyor.
İlk filmin bıraktığı yerden devam eden "Dune: Part Two", Paul Atreides'in, ailesinin intikamını almak ve Arrakis'in halkını kurtarmak için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Paul, çölün derinliklerinde Fremen halkıyla bir araya gelir ve Chani (Zendaya) ile birlikte, Baron Harkonnen'in zalim yönetimine karşı savaşmaya hazırlanır. Film, Paul'un "Kwisatz Haderach" olarak kehanet edilen kaderine doğru ilerleyişini ve çölün zorlu koşullarında hayatta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor.
Tumblr media
Oyuncu Kadrosu ve Performanslar
Timothée Chalamet ve Zendaya'nın yanı sıra, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellan Skarsgård ve Javier Bardem gibi yıldız isimler de geri dönüyor. Florence Pugh, Austin Butler ve Christopher Walken gibi yeni katılımlar ise hikayeye yeni bir derinlik kazandırıyor. Özellikle Chalamet ve Zendaya'nın performansları, filmdeki duygusal ve dramatik yoğunluğu artırıyor.
Görsel Efektler ve Sinematografi
"Dune: Part Two", görsel efektleri ve sinematografisiyle izleyicilere büyüleyici bir deneyim sunuyor. İlk filmde olduğu gibi, Arrakis'in çorak ve mistik manzaraları, izleyicileri tamamen içine çekiyor. Görsel efekt ekibi, çöl gezegeninin devasa kum solucanlarından, Fremenlerin gizemli yaşam alanlarına kadar birçok detayı büyük bir titizlikle işliyor. Hans Zimmer'ın besteleri ise filmin atmosferini mükemmel bir şekilde tamamlıyor.
Yayınlanan fragman, Paul Atreides'in epik mücadelesine dair ipuçları veriyor. Fragmanda, savaş sahneleri, stratejik toplantılar ve çölün zorlu koşullarında hayatta kalma mücadelesi ön plana çıkıyor. Film, görsel ve işitsel şöleniyle şimdiden büyük bir heyecan yaratmış durumda.
"Dune: Part Two", sadece bir devam filmi değil, aynı zamanda büyük bir destanın ikinci perdesi. Frank Herbert'ın zamansız hikayesini modern sinema teknolojisiyle birleştiren Denis Villeneuve, izleyicilere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor. Paul Atreides'in destansı mücadelesini ve Arrakis'in kaderini öğrenmek için sinema salonlarında yerinizi ayırtmayı unutmayın!
2 notes · View notes
ismail-imkurbanim · 2 years
Text
Çok çok kitap okumalıyız.
Her kitap bir hayat demektir. Bir hayat tecrübesini insana kestirme yoldan, kısa yoldan kazandırıyor. Kıymetli kitapları çok çok okumalıyız. kütüphanemizdeki kitapların hepsi okunmalı, bitmeli; "Daha var mı?" diye aranmalıyız.
Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Rahmetullahi Aleyh
24 notes · View notes