#kaynak işleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Eriş Metal Ferforje
#balkon korkuluk imalatı#pendik ferforjeci#bina giriş kapıları#kurtköy otomatik yana kayar kapı imalatı#bahçe giriş kapıları#kaynak işleri#demir doğramacı#kurtköy çelik konstrüksiyon#sülüntepe çelik çatı imalatı
0 notes
Text
http://www.ferforjedunyasi.com
Ferforje, çelik çatı, yangın merdiveni, kepenk, otomatik kapılar, kaynak işleri, merdiven korkulukları, balkon korkulukları, pencere korkulukları, bina giriş kapıları, maltepe ferforje
#Ferforje#çelik çatı#yangın merdiveni#kepenk#otomatik kapılar#kaynak işleri#merdiven korkulukları#balkon korkulukları#pencere korkulukları#bina giriş kapıları#maltepe ferforje
0 notes
Text
İktidarın Etki Ajan Yasası ile Emekli Generalleri TV'lerde susturmak istemesinin sebebi belli oldu!
E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Türkiye'nin asıl sorununu canlı yayında açıkladı:
"Türkiye'de bir derin devlet vardır
ama bu Amerikan derin devletinin uzantılarıdır.
Millî bir derin devlet yoktur.
Derin millet vardır.
Türkiye'nin millî bir derin devleti olsaydı, 1970-1980 arasındaki olayları,
12 Eylül'ü ve diğer müdahaleleri ve
15 Temmuz'u yaşamazdık"
Habertürk'teki "Türkiye'nin Nabzı" programında Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını cevaplandıran Pekin'in değerlendirmelerinden bazıları şöyle:
"Türkiye'de silâhlı kuvvetler veya askerî öğrenciler içinden seçilen gençlere Seferberlik Tetkik Kurulu ve sonra da Özel Harp Dairesi'nde görev verilirdi.
Bunların kim olduğunu sadece
MİT bilirdi. MİT ise zaten CIA ile Ankara'da aynı binada altlı üstlü çalışırdı. Maaşlarını ABD verirdi.
Bu kadrolar içinden devşirilen insanları sonra ABD ve İngiliz istihbaratı Türkiye aleyhine kullandı.
Muammer Aksoy, Uğur Mumcu,
Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu gibi kamuoyunu uyarmaya çalışan değerlerin ortadan kaldırılmasında bu yapının rolü vardır.
Türkiye 12 Eylül'e bu kadrolar tarafından sürüklenmiştir.
Fetullah Gülen, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959'da bu yapı içinde görevlendirildi.
Görevleri, Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi.
12 Eylül'den sonra yakalanan
Fetullah Gülen'in serbest bırakılması için Genelkurmay Başkanı aradı ve serbest bırakıldı.
Bu tür insanların bir kısmı CIA tarafından devşirildi ve şimdi FETÖ dediğimiz istihbarat örgütü kuruldu."
***
Biz devletin ele geçirilmiş olduğunu
son 20 yıldır defalarca gündeme getirdik ama gerçekleri komplo teorisi diye gösteren gazeteciler de bu
yapının elemanıydı...
Devletin omurgası ele geçirilmişse, siyasi yapı bu işin dışında tutulabilir miydi? Siyaset de ele geçirilmiş olduğu için Türkiye 1952'den beri savrulmaktadır.
Biz bu konuyu yakın tarihte şöyle yansıtmıştık:
FETÖ'nün darbe girişimi ile ilgili değerlendirmelerin hiçbiri meselenin esasına girmiyor.
Bir defa 1960 darbesinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde ağını kurmuş bir örgütten, Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, Genelkurmay Başkanlarının ve MİT Müsteşarlarının haberdar olmaması mümkün değildir❗️
Soru şudur: Devlet bunu neden yaptı❓
Bülent Ecevit, ilk başbakanlığı sırasında, "kontrgerilla"nın varlığından tesadüfen haberi olduğunu söylemişti.
Özel Harp Dairesi Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ise kendisine teminat vermiş, devletin siyasi partiler içinde de örgütlenme yaptığını, hatta çeşitli partilerden birçok milletvekilinin bu yapının üyesi olduğunu söylemişti.
Fetullah Gülen ve Müslüm Gündüz ise daha askerlik çağında iken 1960-61'de keşfedildiler.
İskenderun'da birlikte askerlik yaparken, eğitime alındılar.
Fetullah Gülen, askerlikten sonra da kendisi gibi bir "görevli" olan ve tahsili yeterli olmadığı halde Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na getirilen
Yaşar Tunagür'ün açtığı yolda ilerledi.
Türk Cumhuriyetleri'nde okullar açmak için ilgili ülkelerin devlet başkanlarına tavsiye mektuplarını Turgut Özal ve Süleyman Demirel yazdı.
Abdullah Gül de Dışişleri teşkilâtına cemaate yardımcı olmaları için talimat verdi.
Devleti yönetenler, bu işleri, kendi akıllarıyla yapmadı.
Devleti yönetenler, NATO'nun Gladio yapısı ile birlikte Türkiye'nin bütün istihbaratını avucunun içine almış olan ABD'nin taleplerini yerine getirdi!
Devlet, Abdullah Öcalan'ı nasıl kontrolden kaçırıp Türkiye'nin başına belâ ettiyse Fetullah Gülen'in de aynı şekilde bir bumerang gibi dönüp devleti vurmasına yol açtı!
***
Türkiye'nin, kuruluş ilkelerine sarılmaktan başka çaresi yoktur ama şimdiki yapılanma da FETÖ artıkları ve federasyonculardan oluşturuldu.
Bu da bir Amerikan-İngiliz ortak yapımıdır. Görevleri, Türk egemenliğini yıkmak ve Orta Doğu Birleşik Devletleri'ne zemin hazırlamaktır!
Çözüm milletin beynindedir,
başka yerde değil.
Kaynak: yenicaggazetesi.com.tr/derin-devlet-k…
7 notes
·
View notes
Text
MUAVİYE PİÇTİ SÜNNİ KAYNAKLAR
Piç Muaviye'nin Anası Ciyer Yiyen Hind'e Cahiliye dönemin de Fahişeliği Ve Kötü İşleri İle Meşhur İdi.
Muaviye'de Böyle Bir Dönemde Ondan Doğmuştur.
Zamahşeri ''Rabi'ul Abrar'' Adlı Kitabında Muaviyenin Dört Ayrı Babaya İsnat Edildiğini Rivayetle Naklediyor.
1- Abu Amr b. Misafir
2- Abbas b. Ebdul Muttalip
3- İmaret b. Velit
4- Zenci Bir Adam Olan Sabah [1]
İbn'i Ebi'l Hadi de Nehc'ül Belağa'nın Şerhinde Bu Konuya İşaret Etmektedir [2]
Nasayih'ül Kafiye Kitabının Yazarı Muhammed bin Akil Şöyle Diyor: Hassan b. Sabit Peygamberimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi vessellem)'in Yanında Hind Ve Kocası Eu Süfyana Hicivli Sözler Diyordu Peygamberimiz (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Ve Ashabı da Onun Şiirlerini Dinliyordu.
Hassan Hicivlerinde Hind'e Zina İsnad Ediyordu Rasulallah (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Onu Men Etmiyordu. Hassan Diyor ki: Hind'e Bayraklı Fahişelerdendi Not. 1 [3]
Cemalettin Yaldır
Kaynaklar:
[1] Muaviye Kimdir Kitabı Sayfa 45-46
[2] Şerh-i Nehc'ül Belağa c 1 sayfa. 111
[3] Nesayih'ul Kafiye
Not. 1= Cahiliye Döneminde Fahişeler Damlarının Üzerine Kırmızı Bayrak Asarlardı.
İşte Hind'enin kocası, muaviyenin babası ve yezit lanetliklerin dedesi ebu sufyanın söyledikleri
Hilafet Ümeyye oğulları ve Mervan oğullarının eline geçince, Ebu Süfyan tarihi cümlesinde pervasızca şöyle demiştir
Ey Ümeyye oğulları! Saltanatı kimseye kaptırmamaya çalışın (saltanat topunu birbirinize pas verin). Andolsun yemin ettiğim şeye ki, cennet ve cehennem diye bir şey yoktur! (Muhammed'in kıyamı, siyasi bir kıyamdan başka bir şey değildir).
“Hind (la) Hz. Hamza’nın (as) ciğerini ağzına almış fakat yutamadığı için geri dışarı atmıştır.”
Bu hususta Ebu Abdillah (İmam Cafer-i Sadık) aleyhisselam şöyle demişti: “Allah Hamza’nın bir parçasının cehenneme girmesine izin verecek değildi.”
Kaynak:
(bk.Ali b. İbrahim el-Kummi, Tefsiru’l-Kummi, 1/116)
- el-Kadi en-Numan el-Mağribi de, aynı kıssayı anlattıktan sonra, Hz. Peygamberin (saa) şöyle dediğini bildirmiştir: “Hind’in Hamza’nın ciğerini yemesi mümkün değildir, Allah onun parçasının cehenneme gitmesine izin vermez.”
Kaynak:
(Şerhu’l-Ahbar, 1/275)
Muaviye'nin annesi Hind, Korkusundan müslüman olmadan önce Fakihe isminde biriyle evliydi. Hind Zina ettiği için etrafa yayılır. Fakihe bir sebeple Hind’in başka birisiyle zina ettiği şüphesine kapılır. Bu söz insanlar arasında yayılır. Hind'in babası da başkaları da bunun doğru olup olmadığı hakkında tereddüde düşerler. O zamanda, bunun gibi gizli şeylerin gerçek yüzünü haber veren kimseler varmış. Bunlardan birisi de Yemen'de bulunuyormuş. Babası Hind'i de alarak, Yemen'e o adama giderler. Gidenler sadece ikisi değildir. Yanlarında başka kadınlar da vardır. Yemen'e varırlar.
Adam, kadınlara teker teker bakar ve sıra Hind'e gelince:
- Zina Hakkında konuşulan kadın sensin, der. Ve şunları söyler:
- Sen ne kadar çok zina yapıyorsun. ve Sen ilerde Muaviye isminde bir piç çocuk dünyaya getireceksin ve o çocuk hükümdar olacaktır.
Bu sözleri duyan kocası Fakihe, hemen kalkar Hindeyi boşar Hind ise kendi yüzüne karşı söylenen zina suçundan ötürü son derece mahçup olur ve üzülür.
Bu arada, Hind'in dünyaya getireceği bir çocuğun hükümdar olacağı haberi etrafa yayılmış bulunuyordu. Bunu duyan herkes onunla evlenmeye heveslendi. Muaviye'nin babası Ebu Süfyan, birçok mal ve servet vererek onu kendisi ile evlenmeye razı etti. Zaten Hind de kendisi oldukça güzel ve zengin bir kadındı.
İşte bu evlilikten Muaviye dünyaya geldi.
Bilindiği gibi, Ömerin Halifeliği Döneminde Muaviye Şama Vali olarak atandı. Valilik Döneminde Muaviye (la) Beytul Malın parasıyla güçlendi Hazreti Ali'nin (as) halifeliğinden sonra Şam'ı kendisine merkez yaparak hükümdar oldu.
Hz.Hamza (ra) Ciyerini Yiyen Muaviye (la) Annesi Hind
Hind, Hz. Hamza (ra), Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hind'in adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşilik.
İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığında. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hine'e götürdüm... Hind onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hinde) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sünniler Nezdinde Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi " olabilmiştir.
Sünni Kaynaktan:
Muaviyenin Annesi Hind
Hint, Hz. Hamza a.s'ın, Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hinde'nin adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Ben burada Hind hakkında çok fazla bir şey yazma taraftarı değilim. Sadece Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşiliğe dikkat çekmek istiyorum.
Alıntı Yaptığımız eser: İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığıdır. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hint'e götürdüm... Hint onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hind) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi r.a" olabilmiştir.
Kısaca belirtmekte fayda vardır. Peygamber s.a.a'in Annesi ve Babasına, Hz. Ali a.s'ın babasına "Kafir ve Müşrik" (Haşa) olarak öldü diyenler, aynı zamanda Muaviye, Ebu Süfyan ve Hind'i "Sahabe" olarak değerlendirmişlerdir.
Uhud Savaşında Hz.Hamzayı Şehid Edip çigerini yiyen Hinde. Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı,
Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Allah'ın laneti üzerlerine olsun.
17 notes
·
View notes
Text
Sessiz İstifa’dan Sessiz Kopuşa
İş hayatında son yıllarda karşılaştığımız yeni kavramlardan biri “sessiz kopuş” oldu. Bu, daha önce sıkça duyduğumuz "sessiz istifa"dan farklı bir olgu. Sessiz istifa, çalışanların yalnızca fiziksel olarak işte bulunması, ancak ruhsal olarak işlerine bağlı olmamaları anlamına geliyordu. Bu durum, yöneticilerin ve patronların çalışanlarının motivasyonunu anlamadıkları, onlara değer vermedikleri zaman ortaya çıkıyordu. Ancak günümüzde bu sessiz kopuş daha da derinleşti. Artık çalışanlar sadece işyerinde fiziksel olarak bulunmuyorlar, aynı zamanda içsel olarak da işlerinden kopuyorlar. Kendilerini bu iş yerinde değerli hissetmediklerinde, bir şekilde bu kopuşu sessizce yaşıyorlar.
İş hayatının en büyük sorunlarından biri, yönetim anlayışının eski tarzda kalması. Hâlâ 90’lar kafasında bir şirket kültürüyle yönetilen pek çok kurum var. Bu tür şirketlerde, patron-çalışan ayrımı oldukça belirgin. Çalışanlar, yalnızca verilen görevleri yerine getiren bireyler olarak görülüyor ve bu işyerlerinde insanlara değer verilmediği zaman verimlilik düşüyor, insanlar tükeniyor. Oysa artık dünyada işler çok farklı işliyor. Teknoloji, yapay zeka ve yeni iş yapma biçimleri, daha özgür, daha yaratıcı ve insan odaklı bir çalışma ortamı gerektiriyor. Yani, çalışanların yalnızca fiziksel varlıkları değil, fikirleri, katkıları ve enerjileri de şirketin başarısı için önemli.
İyi yönetici, sadece işleri değil, insanları da yönetendir. İyi bir lider, takımındaki herkesin güçlü yönlerini görüp, onları doğru bir şekilde yönlendirir. Yetenekli çalışanlar, sadece maaş almak için çalışmazlar; aynı zamanda kendilerini değerli hissedecekleri bir ortamda olmak isterler. Eğer bir yönetici, çalışanını bir araç olarak görürse, o kişi zamanla işine olan bağlılığını kaybeder. Çalışanların motivasyonunu kaybetmesi, bir şirketin verimliliğini doğrudan etkiler. Çünkü mutsuz çalışan, verimsiz çalışandır. Sessizce işine odaklanmayan, yeni fikirler geliştirmeyen, sadece zamanını dolduran çalışan, şirketi bir adım ileriye taşıyamaz.
Ancak maalesef, iş hayatında bu tür yönetim anlayışlarının hâlâ yaygın olduğu birçok şirket var. İyi bir iş ortamı yaratmayan, çalışanlarının katkılarına değer vermeyen, onları sadece bir kaynak olarak gören patronlar hâlâ var. Bu tür yönetimler, sessiz kopuşa yol açar. Çalışanlar, zamanla işlerine karşı ilgisizleşir ve şirketten koparlar. Bu da, şirketin kalitesizleşmesi, iç iletişimin zayıflaması ve uzun vadede iş gücünün tükenmesine sebep olur.
Bununla birlikte, değişen iş dünyasında, teknoloji ve yenilikçilik çok daha büyük bir öneme sahip. Bugün şirketler, sadece kar odaklı değil, aynı zamanda takım çalışmasını, yaratıcılığı ve sürdürülebilir başarıyı önemseyen yapılar kuruyor. Bu da ancak değerli çalışanlarla mümkün olabilir. Yetenekli ve yaratıcı bireyleri ekiplerine dâhil eden şirketler, başarıya ulaşabiliyorlar. Bu şirketlerde, çalışanlar kendilerini değerli hissediyorlar ve sadece işlerini değil, şirketin gelişimine de katkı sağlıyorlar.
Sonuçta, iş hayatında değeri bilmeyen bir yönetim anlayışının artık geçerliliği yok. İnsanlar, sadece paraya dayalı bir iş ilişkisi değil, aynı zamanda kendilerini değerli hissettikleri bir çalışma ortamı arıyorlar. Bu yüzden şirketlerin, çalışanlarını sadece bir maliyet kalemi olarak görmemeleri gerekiyor. Çalışanların motivasyonunu, mutluluğunu ve gelişimini önemseyen bir yaklaşım, sadece onların verimliliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda şirketin sürdürülebilir başarısını da garanti eder.
Umarım, iş hayatında bu anlayış daha yaygın hale gelir ve insanlar kendilerini gerçekten değerli hissedebilecekleri, saygı duyulan ortamlarda çalışır. Çünkü başarılı bir iş sadece kazançla ölçülmez, o işteki herkesin içsel tatminiyle de ölçülür.
#istanbul#iyiniyet#istanbuldayasam#türkiye#kıbrıs#insan#artists on tumblr#hayat#iş#writers on tumblr#işhayatı#işlergüçler#instagram#içerik üretimi#içerik stratejisi#kahvekeyfi#kahve#event#halklailişkiler#proje#etkinlik#sosyal etkileşim#kendine yazar#tumblr yazarları#blog yazarı#blog yazısı#blooger#blog#kendi kalbine yazar#halimecan
6 notes
·
View notes
Note
Pazar günleri o kadar boktan ki oturmuş burda akplilerin Atatürk'e yönelttiği "Yahudi!" iddiasına kaynak araştırıyorum 🥲🥲
A*plilerin herhangi bir iddiasını ciddiye aldığın için sana kırıldım . İşleri güçleri boş yapmak
3 notes
·
View notes
Text
youtube
Çağın Ustası
Bir türkü kırk bin yıl su altında kalıp arınmış bir çakıl taşı gibidir. Büyük halk kitleleri türkülerini yüzyıllar ötesinden alıp işleye işleye, süreler üstünden aşıra aşıra günümüze getirmiştir. Türküyü her insan söyler, her insan söylerken de türküyü kendince bir kere daha yaratır. Türkü insanlığın kanında olan, insanoğlunun kanıyla yaratılan bir sanat yapıtıdır. Yüzyıllar boyunca halkla birlikte büyük ustalar da damgalarını, kişiliklerini, türkülere vururlar. Yüzyıllar boyu yıkana yıkana gelmiş türküye kişiliklerini katıp, ona yeni bir biçim verirler. Bölgeler, iklimler, koşullar da büyük ustalarla birlikte coğrafyalar da onlarla birlikte türküyü kendilerine, kişiliklerine uydururlar. Bu türkünün zenginleşmesidir.
Türküleri bize yüzyıllar, milyonlarca insanın emeği, tadıyla, yaratmasıyla getirir. Her çağ da türkülere kendi özelliğini katar. Bu türkülerin, insanlığın yasasıdır. Bizim türkülerimiz daha halkın dilinde, elindedir. Çağımızın dünyası, halkın büyük ustalarının dışında türkülerle pek öyle uğraşacak zamanı bulmamıştır. Sömürü dünyası bütün insanlıkla birlikte türküleri de yozlaştırma çabasında. Elinde de bu işleri yapabilecek sonsuz olanaklar var. Ama türküler insanlığın kanındadır, onları kimse kolay kolay yozlaştıramaz. Sömürücü güçlerin bütün yasalarından, insanlığın kanına sinmiş, kanından doğmuş türküler daha güçlü, daha yaratıcıdır. İnsanlık türkülerini yaratmakta devam edecektir. Doğal kalmış, yabancılaşmamış her insan kendince insanlığın türkülerini yaratacaktır.
Ve bu insanlığın içinden sivrilmiş Zülfü Livaneli gibi çağın ustaları da insanlığın türkülerini sürdürmeleri için onlara yardımcı olacaklardır. Zülfü Livaneli büyük halk gibi, halk ustaları gibi türküyü kanıyla, yüreğiyle söyler. Bir gün yüreği dört okka Zülfü Livaneli’lerle birlikte tekmil halkımız, sağlıklı bir ortamda türkülerimizi büyütecek, söyleyecek, zenginleştirecektir Zülfü’nün güzel, yürekten, kanından gelen usta sesi halkımızın, insanlığımızın sesidir.
Hep Zülfü’nün yorumlarından söz ettim. Elbette yorumlar da yaratıdır ve yorumcular da yaratıcılardır. Ancak Zülfü’nün öteki önemli yanından söz etmek gerek: Daha usta, gerçek ve öz yaratıcılığından. Zülfü bir türküler yorumcusu olduğu kadar besteler yaratıcısı, ustasıdır da… Zülfü’nün bu yönü, yorumculuğundan çok daha önemlidir. O, çağımızın özgün müziğini yaratanlardan birisidir. Bir “Yiğidim Aslanım”, bir “Karlı Kayın Ormanı”, bir “Leylim Ley” çağımızın kalıcı, özgün yapıtlarındandır. Çok ilginçtir ki bu yapıtlar söylendiği her ülkede halkın diline düşüveriyor ve halklar bu yapıtları kendilerininmiş gibi hiç yadırgamadan söylüyorlar. Çünkü onun bu yaratıları çok derinlerden, halklardan geliyor; yani büyük ustaların, klasiklerin geldiği yerden…
Yaşar Kemal
İstanbul, 13.12.1997
Kaynak: http://www.livaneli.gen.tr/livaneli-besteleri/
8 notes
·
View notes
Text
Kılıçdaroğlu'nun paylaştığı Tweet'e bir bakın.
Şunu yazmış: İşte gençler, aşmamız gereken eşik bu ve sizsiz olamıyor maalesef.
Re-Tweet yaptığı da Haber'in şu Tweeti: Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Dini, bayrağı, ezanı olmayanlar Bay Kemal'i destekliyor.”
Videoyu da kırpmışlar, saadece işlerine gelen kısmını paylaşıyorlar.
Bunları okuyan/izleyen durumu nasıl yorumlar? Erdoğan Kemal'i destekleyen her kişiye, hatta genclere, "Dini, bayrağı, ezanı yok" diyor.
Gerçeği öyle değil ama, Erdoğan o mitinginde sadece ve sadece Kandil'deki destekçilerden bahsetti, sırf onlar için "Dini, bayrağı, ezanı yok" dedi.
Kemal'in, genelde sol kesimin, işi gücü yalan, dolan ve algı, sabah kalkıyorlar yalan, dolan ve algı, akşama kadar yalan, dolan ve algı…
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, barış, özgürlük diye avaz avaz bağırırlar, ama işleri güçleri insanları dolandırmak. Halktan taraf olsalardı, halk da onları seçerdi zaten.
İşte bu yüzden ben bunlardan gıcık kapıyorum ve bunlarla da uğraşacağım, kimse kusura bakmasın. Ağır konuşacağım ama, bir b*k becerdikleri yok, böyle sahtekarlıklarla başa gelmeye çalışıyorlar.
Vatanımız asla ve asla bunların eline bırakılamaz, güzel Türkiyemizi mahveder, bizi 20-30 sene geriye götürürler. Sana söz bay bay Kemal! Seni 14 Mayıs'ta ebedi oy sandığına gömeceğiz!
Kaynak: https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1653662591837696003
5 notes
·
View notes
Text
Yaşı 49-78 arası olanlar:
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar(- kime göre neye göre) içinde yetişmiş hırpalanmış yaralı bir nesiliz biz.
Peki kimiz biz
1939 ile 1971 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en gencimiz 50, en delikanlımız 70 yaşında ve hâlâ 18’lik
Deli taylar gibi ideallerimizin peşinde koşan koşarken hiç bir hesap kitap yapmayan nesiliz biz.
Hiçbirimizin altına hazır bez bağlanmamış…
Kimimiz seker çuvalından, kimimiz amerikan bezinden pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş, zaman zaman Sümerbank'tan giyinmiş, eskiyen gömlek yakalarını ve pantolonları tornistan yapan.
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesiliz biz.
Hicbirimizin renkli "çocukluk" resmi olmamış…
Hatta çoğumuzun bebeklik çocukluk resmi bile olmamış…
Hiçbirimiz kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepimiz bugün kü profesörlere(!) ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf(!) nesiliz.
Harp görmüş, darp görmüş, darbeler görmüş
Baskı, çatışma, sorguda işkence, dayak görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azımız 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı "karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş"…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık vb. Işleri yaparak okul harçlığını çıkarmış...
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir "baltaya sap" olmuştur…
Muhanete (namert, alçak) muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Gözünüzün nurları olsun
En güzel akşamlar sizlerin olsun...
2 notes
·
View notes
Text
Temizlik İşleri Personeline Yalın Temelleri Eğitimi Verildi
İnegöl Belediyesi’nin yalın belediyecilik faaliyetleri kapsamında başlattığı “Yalın Temelleri Eğitimi” bugün Temizlik İşleri Müdürlüğü personeline yönelik gerçekleştirildi. Eğitime Başkan Alper Taban da katılarak personellerle bir araya geldi. KAYNAK: BURSA HABER MERKEZİ
0 notes
Text
Ferforje Dünyası
http://www.ferforjedunyasi.com
#Ferforje#çelik çatı#yangın merdiveni#kepenk#otomatik kapılar#kaynak işleri#merdiven korkulukları#balkon korkulukları#pencere korkulukları#bina giriş kapıları#maltepe ferforje
0 notes
Text
ferforje, demir dorama, kepenk, otomatik kapılar, kaynak işleri, merdiven korkulukları, balkon korkulukları, pencere korkulukları, bina giriş kapıları, ferforje merdiven korkulukları, ataşehir ferforje
#ferforje#demir dorama#kepenk#otomatik kapılar#kaynak işleri#merdiven korkulukları#balkon korkulukları#pencere korkulukları#bina giriş kapıları#ferforje merdiven korkulukları#ataşehir ferforje
0 notes
Text
MASKİ’den DSİ’ye ziyaret
https://pazaryerigundem.com/haber/197315/maskiden-dsiye-ziyaret/
MASKİ’den DSİ’ye ziyaret
“Temiz Su, Güvenli Altyapı” sloganıyla çalışmalarını aralıksız sürdüren Manisa Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ), Manisa’nın altyapısını daha da güçlendirmek ve kente kalıcı çözümler kazandırmak amacıyla kamu kurumlarıyla olan iş birliklerine de büyük önem veriyor.
MANİSA (İGFA) – MASKİ Genel Müdürü Talat Postacı, Devlet Su İşleri (DSİ) İzmir 2. Bölge Müdürü Hüseyin Koray Bilgi’yi ziyaret ederek kentte iki kurumun iş birliğiyle hayata geçirilen projeler hakkında görüş alışverişinde bulundu. Genel Müdür Postacı, kent genelinde önemli projelere imza attıklarını belirterek, “Temiz su, güvenli altyapı sloganımızdan hareketle içme suyu rezervlerini artırmak, doğal kaynak sularını daha sağlıklı ve verimli şekilde kullanmak, yağışlı havalarda oluşabilecek taşkınlara son vermek amacıyla pek çok yenilikçi çalışmayı hayata geçiriyoruz.
Hem kent merkezinde hem de ilçelerimizde içme suyu isale hatlarını yenileme, ekonomik ömrünü tamamlamış hatları modernize etme, içme suyu terfi ve şebeke hattı imalatları, yağmur suyu hatlarının güçlendirilmesi ve menfez imalatları gibi projelerimiz sürüyor. Ayrıca, kayıp kaçağı önlemek, atık su arıtma tesisimizin kapasitesini artırmak için yaptığımız hamlelerimizle de sürdürülebilir, çevreye duyarlı bir yaklaşımla şehrin ihtiyaçlarına cevap vermek için aralıksız çalışıyoruz” dedi.
Postacı, “Tüm bu çalışmalarımızla birlikte, MASKİ Genel Müdürlüğü olarak, Manisa’nın daha dirençli bir kent olması için tüm kurum ve kuruluşlarla olduğu gibi DSİ ile de iş birliği içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu görüşmeler, şehrimize kazandırılan projelerin daha etkin yürütülmesi ve yeni projelerin planlanması açısından da büyük önem taşıyor” diye konuştu.
Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin kararlı adımları ve projeleri sayesinde Manisa, çevre dostu ve sürdürülebilir altyapısıyla Türkiye’ye örnek bir şehir olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
0 notes
Text
Robert Prosinecki: Gayret ederek, hak ederek kazandık
Robert Prosinecki: Gayret ederek, hak ederek kazandık İHA UEFA Uluslar B Ligi 4. Küme 6. ve son maçında Karadağ, konuk ettiği Türkiye'yi 3-1 mağlup etti.Karadağ Teknik Yöneticisi Robert Prosinecki, müsabakanın akabinde düzenlenen basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu."SAHA YERİ HER İKİ KADRO İÇİN DE GEÇERLİYDİ"Zeminin her iki kadro için de geçerli olduğunu söyleyen Prosinecki şöyle dedi:“Grupta birinci olacaklarını düşünüyorlardı ve bu yüzden işleri biraz zorlaştı. Artık ekstra bir elemeden geçmeleri gerekiyor. Yağmur yağdığı vakit sahanın ülkü olması mümkün değil ve durum buydu. Lakin bu durum, hem bizim için hem de onlar için geçerliydi. Fakat diyebiliriz ki biz, duruma daha âlâ ahenk sağladık”Türkiye karşısında bu halde bir sonuç bekleyip beklemedikleri tarafındaki soruya Prosinecki, Türkiye’nin Juventus, Real Madrid üzere birçok büyük kulüpte oynayan oyunculara sahip olan büyük bir grup olduğunu ama bugünkü maçı gayret ederek ve hak ederek kazandıklarını söyledi. Kaynak: İhlas Haber Ajansı (İHA)https://www.ensonhaber.com/kralspor/milli-takimlar/robert-prosinecki-mucadele-ederek-hak-ederek-kazandik https://hepsigundem.com/robert-prosinecki-gayret-ederek-hak-ederek-kazandik/?fsp_sid=1791
0 notes
Text
GÜNEŞ ENERJİSİNE DAYALI YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAK ALANLARI VE BAĞLANTI KAPASİTELERİNİN TAHSİSİNE İLİŞKİN YARIŞMA İLANI (YEKA GES-2024 YARIŞMA İLANI)
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından:GÜNEŞ ENERJİSİNE DAYALI YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAK ALANLARI VEBAĞLANTI KAPASİTELERİNİN TAHSİSİNE İLİŞKİN YARIŞMA İLANI(YEKA GES-2024 YARIŞMA İLANI)1 – İdare Bilgileri:Adı : T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – Enerji İşleri GenelMüdürlüğüAdresi : Nasuh Akar Mahallesi, Türkocağı Caddesi No: 2 06500Çankaya/ANKARATelefon Numarası : 0 312 546 46 46Faks…
0 notes
Text
GÜNEŞ ENERJİSİNE DAYALI YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAK ALANLARI VE BAĞLANTI KAPASİTELERİNİN TAHSİSİNE İLİŞKİN YARIŞMA İLANI (YEKA GES-2024 YARIŞMA İLANI)
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından:GÜNEŞ ENERJİSİNE DAYALI YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAK ALANLARI VEBAĞLANTI KAPASİTELERİNİN TAHSİSİNE İLİŞKİN YARIŞMA İLANI(YEKA GES-2024 YARIŞMA İLANI)1 – İdare Bilgileri:Adı : T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – Enerji İşleri GenelMüdürlüğüAdresi : Nasuh Akar Mahallesi, Türkocağı Caddesi No: 2 06500Çankaya/ANKARATelefon Numarası : 0 312 546 46 46Faks…
0 notes