#kaybedilenler
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Önce hep iyi niyetimden kaybettim.
Sonra iyi niyetimi de kaybettim.”
~Yılmaz Güney
#iyiniyetim#kaybedilenler#sendenonce#sendensonra#seninle#yilmazguney#yılmaz#guney#iyininzarari#iyilerhepmikaybeder#kotulerhepkazaniyor#masalsidunyam#iyiolmakkaybettirir#kotuniyetliler#hepkaybettim
5 notes
·
View notes
Text
Hisleriniz öldüğü gün siz artık yaşamıyo olucaksınız
11 notes
·
View notes
Text
Çok sevmemeli kimseyi
Böyle Sevdaların zamanı değil çünkü
Hele ki Sevip de Sevdası uğruna ölebilen o eski zamanlardan hiç değil
Ne bir selamı kaldırır oldu, ne de doğru bir kelam Sayar oldu bu devrin insanları
Bir merhaba ya s��ğdırır olduk Duygulardan yoksun insanlığımızı
Bir mesaja gelen naber lere sevinir olduk çaresiz!
Mektuplarımız vardı mesela, elle yazılan
En sevdiğimiz kitabın sayfa aralarında!
Gidenin ardından yas tutulmuyor, ayrılık acısı birkaç hafta dahi sürmüyor
Ne şarkılarda aranır oldu gidenler, ne de şiirleri konu oldu kaybedilenler
Sevmeyi bilenlerin değer görmediği, sahte Sevdaların omuzlarda taşındı Zavallı bir devir
Giderlerin acısını gelenlere kapatan bir devir
120 notes
·
View notes
Text
Her fidan vaktinden önce kuruyup gider
Her deniz kendi ufkunda yiter..
Kırılan ayna olmak için hep çok gençtir ümitler ve her gün daha geç bitmeyi hak eder…
Gözbebeğime ilişen bu sızı neden mütevellit, orası muamma..
Umulmadık anlarda bir gölge oluveriyorum akşamüstü alacasında, rengi utancından kırmızıya çalmış gökyüzünde.
biliyorum ki şiirler uzayıp gittikçe biter ve üzerine titrendikçe güzelleşir manalı deliliklerim..
İki dudak arası mesafeyi on günde kateden bir üşengeç, bir tembellik abidesi,bir vurgun simgesiyim
Yani ben,, yani biraz da sen.
Biliyorum Her kuyu bir Yusuf için
Her Züleyha bir sınav için…
Ademle Havva’nın tohumundan vücuda gelenler için yasak elmalar.
Her gece bir masal için ve her pervane ateş için…
Ben o yüzden her gün satırlar dolusu kelime yoğuruyorum, kelimelerin oyuncağı oluyorum hayalhanem de
Bir harf çarpıntısı yüreğimde,,, sen de havadan, ben diyeyim aşktan..
Biraz hasret gelsin.
Yani ben,, biz yani. Ve en çok da sen!
Salkım saçak rüyalar aman vermez ki zulmetimin selametine!!
Hep aynı duaya amin demeler külfetten kurtarmaz ki sızım sızım sızlayan benliğimi..!
Pürtelaş meftuniyetim perdeleyebilir belki gamlarımı…
Yorgun değilim aslında.
Hamuruma karışan iki damla gözyaşı, tek katre alev yüzünden oluyor her ne oluyorsa!
Bundandır baharı hazan sanmalarım, samanlıkta iğne aramalarım…
Hala merak ediyorum.
Meftuniyetim diyorum,hani şöyle en pürtelaşından olsa..
Yahut pervasız,,? Tıpkı benim gibi, biraz da sen, ve gene sen, aldığı kadar da biz…
Haddi hesabı olmayan bu erteleyişlerle nereye kadar gidilir ki!!
Hep aynı kapıyı zorlamalar önleyemez ki sonunda havlu atmaları..!
Şu halde kesinkes inanmış bulunmaktayım hamuruma gözyaşı karıştığına, gözyaşının da alevle karıldığına…
Yoksa nereden gelsin bu aşinalık, bu yakınlık?
Nasıl oluyorsa ne alev tutuşturmuş suyu, ne su söndürmüş alevi..
Ruhum gidip geliyor ikisi arasında. Yanıyorum, kâh ağlıyorum.
Can tutulması yaşıyorum, cankurtaran arıyorum.
Gökte kaç yıldız var, onu saymaya giriştim gene bu akşam.
Bir yerden sonra sayıların aklıma oyun oynayacağını bile bile…
Ve okyanuslara bıraktım kendimi, arınayım diye.
Irmağın da benimle beraber kaynağında boğulacağını bile bile.
Senden sonra başka omuzlar aramadım ağlamak için, tek damla gözyaşımın dokunmadığı omzunun yerini doldursun diye..,
Nasıl olsa dolmaz o boşluk diye diye, söz yaşı döke döke,mehtaba diş bileye bileye, gelmeyeceğini bile bile!
Bünyesinde son çare ayrılıklarla bilmecburi aykırılıkların el ele verdiği kalbim, tüm bitişlere hak veren aklımla daimi savaş halinde.
Mühimmat yetersiz, menzil belirsiz…
Ölüme nazır terk edişler yaşamaya hazır, ölüme daha fazla, buna yaşamak da denemez esasında.
Uzun savaşlar hep böyle biter.
Kaybedilenler candan bir parça, can kimi zamansa..
Oysa kazanılanlar hiçten bile az, esire muhalefet boşluklardan daha boş,,..
Ama bu kez yerle gök çarpışıyor sol yanımda.
Ummanlar taşıyor, bulutlar semaya fedai… Şimşekler bir an bile susmuyor, gök gürlüyor.
Yer altında ne kadar su varsa coşmuş, öfkeden köpürüyor.
Gayzer demek haksızlık olur bu ihtişama… Bir aşk kalıyor işte,,, kıyıda köşede.
Günü gelince savaştan sıyrılıp her zerreme sirayet etmek üzere…
189 notes
·
View notes
Text
Bazı acılar vardır, anlatılamaz. Derine, çok derine kök salmıştır. Onlar, insanın kalbine sızar, gece herkes uyuduğunda kendini hatırlatır, sessizlikte yankılanır. Zaman geçtikçe azalması gereken bu acılar, tam aksine, daha da büyür, daha da keskinleşir. Bir yara gibi kabuk bağlar gibi görünür, ama en ufak bir dokunuşta kanar yine.Gün boyu kalabalıkların içinde kaybolmak istiyorum, kendimi unutturmak. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip, "iyiyim" demekten başka çarem kalmadı artık. Her şey yolundaymış gibi davranıyorum; ama içimde kopan fırtınaları kimse görmüyor. Hani derler ya, "Bir insanın güldüğü yere değil, ağladığı yere bak." Benim gözyaşlarım bile artık içime akıyor, kimseye gösterecek gücüm kalmadı.Gece olunca yüzleşiyorum içimdeki bu boşlukla. Herkes uyumuş, ışıklar sönmüş… İşte o zaman geliyor acılar. Düşünceler üstüme çöküyor, kaçacak yerim kalmıyor. Hatıralar, kaybedilenler, kırık umutlar, yarım kalmış hayaller... Her biri birer kurşun gibi zihnime saplanıyor.Kendime sorduğum o sorular, cevaplarını bulamadığım düşünceler… "Neden?" diyorum, "Bu acıyı hak edecek ne yaptım?" Cevap yok. Sadece karanlık ve sessizlik var. İnsan bazen kendine bile yabancılaşıyor bu acı içinde. Kendi sesini bile tanıyamaz hale geliyor. Baktığım aynada yansıyan yüz, artık bana ait değil sanki.Kalbim bir moloz yığını gibi; altında kaybolmuş umutlarım, yıkılmış hayallerim yatıyor. Nereye dönsem onları göreceğimden korkuyorum. O yüzden kaçıyorum, hep kaçıyorum. Ama bir gün, her kaçış yolu bittiğinde yeniden yüzleşeceğimi biliyorum.Belki bu acılar beni güçlü yapar, belki zamanla bu yaralar kabuk bağlar. Ama bugün, şu an, içimdeki bu karanlık o kadar derin ki, ışığa ulaşmak için ne kadar yol katetmem gerektiğini bile bilmiyorum. Yine de devam etmek zorundayım; yarım kalan her şeyin hesabını bir gün soracağımı bilerek, içimdeki kırık parçaları bir araya getirmeye çalışarak...
-Moonloveee
4 notes
·
View notes
Text
Sevgili Emre,
Bugün, sana bir soru sormak istiyorum. Belki de sormak için çok geçtir ama yine de, içimdeki bu sorunun yanıtını almak istiyorum. En çok merak ettiğim şey şu: Ben ölsem, üzülür müsün? Gerçekten, kalbinde bir yerlerde bir şeyler kıpırdar mı? Yoksa sen, her zaman olduğu gibi, o lanet olası gururuna, kibirine sarılıp, hiçbir şey olmamış gibi mi devam edersin?
Biliyorum, bu soru belki sana çok garip gelecek. Ama içimde biriktirdiğim bu acıyı, bu soruyla sana dökmek istiyorum. Çünkü bazen düşünüyorum, belki de bir insanın değeri, sadece kaybedildikten sonra anlaşılır. Eğer ben, bir gün, her şeyin son bulduğu o noktada kaybolursam, gerçekten üzülür müsün?
Ve sonra, ölüm… İnsan bazen öyle şeyler düşünür ki, asla kimseye anlatamaz. Herkesin bir gün gideceğini biliyoruz, ama kimse ölümün ne anlama geldiğini tam olarak anlayamaz. Sen de bunun farkında değilsin, değil mi? Ölüm, son değil, yalnızca bir nokta; ama belki de sen, bir noktadan sonra her şeyin geri dönebilir olduğuna inanıyorsun. Oysa gerçeği görmüyorsun, Emre. Bir insan ölünce, geriye sadece toprağa sarılınacak bir beden kalır. Bir daha o bedene dokunulmaz, o gözler bir daha bakmaz. Her şey biter ve kimse geri dönemez.
Bir an için gözlerini kapat ve düşün: Toprağımda sarılıp kaldığını düşün. O an, senin için ne anlam ifade ederdi? Yüzümü bir kez daha görmek ister miydin? Ellerim soğudukça, senin ellerin, belki de bir zamanlar bana o kadar yakın olan o eller, ne hissederdi? Her şeyin sona erdiğini, her şeyin kaybolduğunu düşündüğünde, bir şeyler hissedebilir miydin? Yoksa her şey, sadece bir "geçmiş" olarak mı kalır?
Bunları yazarken, içimde bir yerlere gömdüğüm, susturduğum bir öfke de var. Çünkü bir insanı sevmenin, ona güvenmenin ve sonunda o insanın seni yok sayarak uzaklaşmasının acısı, ölüm kadar derindir. Bunu yazarken bile, hissettiğim boşluğu, o korkunç yalnızlık duygusunu kelimelerle anlatamıyorum. Sadece bir anlık bir yansıması var içimde, bir gölge gibi.
Ve şimdi, seninle ilgili her şeyin bittiğini kabullenmeye çalışıyorum. Ama bu soru, sormadan içimde kalacak. Çünkü ben, seni sevmiş biriyim. Senin için üzülmüş, seninle kaybolmuş biriyim. Ama sen, bir kez olsun, beni kaybetmenin ne demek olduğunu düşünmedin. Beni gerçekten anlamadın, o yüzden hiçbir şeyin gerçek olmadığını düşündün. Ama belki de, senin için her şeyin "dönülür" olduğunu düşündüğün anlarda, kaybettiğin her şeyin geri gelmeyeceğini hiç fark etmedin. Ve bir gün, o kaybedilenler, asla geri dönmeyecek.
Senin için her şey, gururla, kibirle, kalp kırıklıklarıyla, bir süngü gibi hayatında yer alırken, belki de sen hiç sormadın: Beni gerçekten sevmiş miydin?
Ve şimdi, şu an, seni bir kez daha gözlerimle görmeyecek olmanın, bir zamanlar seninle olduğum yerlerde yalnız kalmanın acısı içimi parçalıyor. Beni unutmuş olsan da, ben seni hiç unutmadım. Beni sildiğin gibi silmedim. Ama belki de, bir gün, ölümün öyle bir şeyi değiştireceğini, kalpte bir şeylerin kırılacağını düşüneceksin. Belki de, gerçekten bir kayıp olduğunu hissedeceksin. Ama ben buna artık inanmak zorundayım. Çünkü geriye kalan her şey, beni her gün daha fazla yok ediyor.
Sana yazarken, her şeyin bitmiş olduğunu kabul ediyorum. Ve belki de, bu mektup, seninle vedalaşmanın, seni bırakmanın en acı yolu. Bunu yapmak zorundayım, çünkü sen artık bu hayatta olmayacaksın. Ama seninle geçirdiğim zamanlar, seni sevdiğim her an, bir hayalet gibi peşimi bırakmayacak. Belki de bu sorunun cevabını, asla alamayacağım. Ama içimdeki en büyük dilek, bu sorunun cevabını gerçekten öğrenmekti.
Ve bir gün belki, her şeyin kaybolduğu, her şeyin yok olduğu o anı düşündüğünde, belki biraz bile olsa, bir şeyler hissetmiş olursun.
Ama o zaman, senin için çok geç olacak.
Sonsuza kadar silinecek her şeyin içinde, hala seni seviyorum.
#emreyemektuplar#ölsem yeridir#ölüm bir varmış bir yokmuş#ölümle yaşam arasında#ölmüş hisler ve geriye kalan bir mezar#ölümün kıyısı#ölümvarbuhayatta
6 notes
·
View notes
Text
"Karsu, Hatay’daki depremde yakınlarını kaybetmesine rağmen yardım toplayabilmek için günlerdir varını yoğunu ortaya koydu. Henüz acısını yaşayamadı doğru düzgün. Öncüsü olduğu Hollanda’daki yardım kampanyasında 89 milyon Euro bağış toplandı.
Karsu depremde kaybettiği kuzeninin, kendisine ulaşamayınca telefonuna, “neredesin sen?” diye sesli mesaj bıraktığını anlattı. O nedenle hollanda’daki yardım kampanyasında, kuzeni ve depremde kaybedilenler anısına bu türküyü seçtiğini söyledi..."
87 notes
·
View notes
Text
Ne kadar çok seversen
O kadar derinleşir yaraların
Çok sevmelerin zamanı değil artık
Sevip kavuşmayı beklemenin devri değil bu devir
Bir selama muhtaç kalmıyor artık kimse ve bir selamla güneş doğmuyor kimsenin yüreğinde
Elle yazılmış mektupların kıymeti kalmadı
Saklanmıyor artık kitap sayfalarının arasında mektuplar
Kimsenin ardından yas tutulmuyor
Ayrılığın acısı yılları bulmuyor
Şarkılarda aranmıyor şiirlere yazılmıyor artık kaybedilenler
Dokunmadan sevilmiyor
Görmeden taşınmıyor kimse yüreklerde
Sevdaya dahil değil artık hiçbir şey
Sadık kalınmıyor verilen sözlere
Yeminler kolayca bozuluyor artık
Emekle kazanılmıyor artık sevdalar
Kimse bir Cemal Süreya gibi sevmiyor kadınını
Ve kimse bir Piraye kadar gururlu ama sevdasına sadık kalamıyor..
Çok sevmelerin devri kapandı Dosttum..
14 notes
·
View notes
Text
Ne kadar çok seversen, o kadar derinleşir yaraların.
Çok sevmelerin zamanı değil artık..
Sevip kavuşmayı beklemenin devri değil bu devir.
Bir selama muhtaç kalmıyor artık kimse ve bir selamla güneş doğmuyor kimsenin yüreğinde..
Elle yazılmış mektupların kıymeti kalmadı, saklanmıyor artık kitap sayfalarının arasında mektuplar..
Kimsenin ardından yas tutulmuyor, ayrılığın acısı yılları bulmuyor..
Şarkılarda aranmıyor, şiirlere yazılmıyor artık kaybedilenler..
Dokunmadan sevilmiyor, görmeden taşınmıyor kimse yüreklerde..
Sevdaya dahil değil artık hiç bir şey.
Sadık kalınmıyor verilen sözlere, yeminler kolayca bozuluyor artık.
Emekle kazanılmıyor artık sevdalar..
Kimse bir Cemal Süreyya gibi sevmiyor kadınını.
Ve kimse bir Piraye kadar gururlu ama sevdasına sadık kalamıyor.
Çok sevmelerin devri kapandı.
Az sevip çok sevişmelerin devri, ağız dolusu sevip hissetmeden dokunmaların devri, gidenin hoşça kaldığı gelenin hoşgeldiği devir bu devir.
Güzel sevenlerin kendini çirkin hissettiği, çirkin sevenlerin kendini güzel zannettiği zamanı..
Gidenin acısını gelenle kapatmanın zamanı..
Eski aşklara özenerek yaşayıp, Aşkı kirletmenin zamanı şimdi...!
~
Pınar Kılıç
2 notes
·
View notes
Text
şifâ,biliyorsun ki karanfilim kaybedilenler arasındadır
20 notes
·
View notes
Text
Sesin titrer konuşmaya çabaladığında ardarda
Oysa kim istemez ki, her gün ilkbahar günü?
Şiirler yazmak, izleyip kırmızı gülü
Akan saatler, beraberinde götürür ömrü
Kalan sağlar senindir, kaybedilenler ölü
3 notes
·
View notes
Text
Gitmeyin işte, eğer canımı yakacaksa çıkmayın hayatımdan. Bir şeyler yarım kalacaksa hiç başlamasın hatta. Sevmeyin mumları biriyle ya da çiçekler size umudu besletmesin. Neden diye sormayın, kaybedilenler kağıtlara sığmaz. Anlatmamı beklemeyin benden dilim dönmez, karıştırırım. Umut ettiğiniz hayaller var ya hepsi yaşanır elbet, yaşanır ama o insan hayatınızda olur mu bilmem. Belki yazdıklarıma bakıp gülersiniz, gülün. Hayatım yeterince gülünç zaten. Unutmamanızı istediğim bir şey var, en güzel çiçekler de soluyor hatta sönmez dediğimiz mumlar da sönüyor.
5 notes
·
View notes
Text
Çok sevmemeli kimseyi
Böyle Sevdaların zamanı değil çünkü
Hele ki Sevip de Sevdası uğruna ölebilen o eski zamanlardan hiç değil
Ne bir selamı kaldırır oldu, ne de doğru bir kelam Sayar oldu bu devrin insanları
Bir merhaba ya sığdırır olduk Duygulardan yoksun insanlığımızı
Bir mesaja gelen naber lere sevinir olduk çaresiz!
Mektuplarımız vardı mesela, elle yazılan
En sevdiğimiz kitabın sayfa aralarında!
Gidenin ardından yas tutulmuyor, ayrılık acısı birkaç hafta dahi sürmüyor
Ne şarkılarda aranır oldu gidenler, ne de şiirleri konu oldu kaybedilenler
Sevmeyi bilenlerin değer görmediği, sahte Sevdaların omuzlarda taşındı Zavallı bir devir
Giderlerin acısını gelenlere kapatan bir devir.
12 notes
·
View notes
Text
Her fidan vaktinden önce kuruyup gider Her deniz kendi ufkunda yiter..
Kırılan ayna olmak için hep çok gençtir ümitler ve her gün daha geç bitmeyi hak eder…
Gözbebeğime ilişen bu sızı neden mütevellit, orası muamma..
Umulmadık anlarda bir gölge oluveriyorum akşamüstü alacasında, rengi utancından kırmızıya çalmış gökyüzünde.
Biliyorum ki şiirler uzayıp gittikçe biter ve üzerine titrendikçe güzelleşir manalı deliliklerim..
İki dudak arası mesafeyi on günde kateden bir üşengeç, bir tembellik abidesi,bir vurgun simgesiyim yani ben,, yani biraz da sen.
Biliyorum Her kuyu bir Yusuf için Her Züleyha bir sınav için…
Ademle Havva’nın tohumundan vücuda gelenler için yasak elmalar.
Her gece bir masal için ve her pervane ateş için…
Ben o yüzden her gün satırlar dolusu kelime yoğuruyorum, kelimelerin oyuncağı oluyorum hayalhanemin tozlu raflarında,
Bir harf çarpıntısı yüreğimde,,, sen de havadan, ben diyeyim aşktan..
Biraz hasret gelsin.
Yani ben,, biz yani.
Ve en çok da sen!
Salkım saçak rüyalar aman vermez ki zulmetimin selametine!!
Hep aynı duaya amin demeler külfetten kurtarmaz ki sızım sızım sızlayan benliğimi..!
Pürtelaş meftuniyetim perdeleyebilir belki gamlarımı…Yorgun değilim aslında.
Hamuruma karışan iki damla gözyaşı, tek katre alev yüzünden oluyor her ne oluyorsa!
Bundandır baharı hazan sanmalarım, samanlıkta iğne aramalarım…
Hala merak ediyorum.
Meftuniyetim diyorum,hani şöyle en pürtelaşından olsa..
Yahut pervasız,,?
Tıpkı benim gibi, biraz da sen, ve gene sen, aldığı kadar da biz…
Haddi hesabı olmayan bu erteleyişlerle nereye kadar gidilir ki!!
Hep aynı kapıyı zorlamalar önleyemez ki sonunda havlu atmaları..!
Şu halde kesinkes inanmış bulunmaktayım hamuruma gözyaşı karıştığına, gözyaşının da alevle karıldığına…Yoksa nereden gelsin bu aşinalık, bu yakınlık?
Nasıl oluyorsa ne alev tutuşturmuş suyu, ne su söndürmüş alevi..
Ruhum gidip geliyor ikisi arasında.
Yanıyorum, kâh ağlıyorum.
Can tutulması yaşıyorum, cankurtaran arıyorum.
Gökte kaç yıldız var, onu saymaya giriştim gene bu akşam.
Bir yerden sonra sayıların aklıma oyun oynayacağını bile bile…
Ve okyanuslara bıraktım kendimi, arınayım diye.
Irmağın da benimle beraber kaynağında boğulacağını bile bile.
Senden sonra başka omuzlar aramadım ağlamak için, tek damla gözyaşımın dokunmadığı omzunun yerini doldursun diye..,Nasıl olsa dolmaz o boşluk diye diye, söz yaşı döke döke,mehtaba diş bileye bileye, gelmeyeceğini bile bile!
Bünyesinde son çare ayrılıklarla bilmecburi aykırılıkların el ele verdiği kalbim, tüm bitişlere hak veren aklımla daimi savaş halinde.
Mühimmat yetersiz, menzil belirsiz…
Ölüme nazır terk edişler yaşamaya hazır, ölüme daha fazla, buna yaşamak da denemez esasında.
Uzun savaşlar hep böyle biter.
Kaybedilenler candan bir parça, can kimi zamansa..
Oysa kazanılanlar hiçten bile az, esire muhalefet boşluklardan daha boş,,..
Ama bu kez yerle gök çarpışıyor sol yanımda.Ummanlar taşıyor, bulutlar semaya fedai…
Şimşekler bir an bile susmuyor, gök gürlüyor.
Yer altında ne kadar su varsa coşmuş, öfkeden köpürüyor.
Gayzer demek haksızlık olur bu ihtişama…
Bir aşk kalıyor işte,,, kıyıda köşede.
Günü gelince savaştan sıyrılıp her zerreme sirayet etmek üzere…
153 notes
·
View notes
Text
YouTube'da "Karsu, depremde kaybettiği kuzeni için ve depremde kaybedilenler anısına söylüyor..." videosunu izleyin
youtube
3 notes
·
View notes
Text
Ne kadar çok seversen, okadar derinleşiyor yaraların. Çok sevmelerin zamanı değil artık. Sevip kavuşmayı beklemenin devri değil bu devir. Bir selama muhtaç kalmıyor artık kimse ve bir selamla güneş doğmuyor kimsenin yüreğinde. Elle yazılmış mektupların kıymeti kalmadı , saklanmıyor artık kitap sayfalarının arasında mektuplar. Kimsenin ardından yas tutulmuyor , ayrılığın acısı yılları bulmuyor. Şarkılarda aranmıyor, şiirlere yazılmıyor artık kaybedilenler. Dokunmadan sevilmiyor, görmeden taşımıyor yüreklerde. Sevdaya dahil değil artık hiç bir şey . Sadık kalınmıyor verilen sözlere , yeminler kolayca bozuluyor artık. Emekle kazanılmıyor artık sevdalar. Kimse bir Cemal Süreya gibi sevmiyor kadınını . Ve kimse Piraye kadar gururlu ama sevdasına sadık kalamıyor. Çok sevmelerin devri kapandı . Az sevip çok sevişmelerin devri, ağız dolusu sevip hissetmeden dokunmaların devri. Gidenin hosça kaldığı gelenin hoş geldiği devir bu devir. Güzel sevenlerin kendini çirkin hissettiği , çirkin sevenlerin kendini güzel hissettiği zamanı. Gidenin acısını gelenle kapatma zamanı.
Ama sen yinede bizden bahset onlara .✨
5 notes
·
View notes