#karanlı
Explore tagged Tumblr posts
0mecruh · 4 months ago
Text
Olmam gereken yerden çok uzaktayım,
belki de yoruldum , bilmiyorum
öyle karışık,
öyle yabancıyım ki,
Bu aralar kendime bile gelemiyorum
1 note · View note
tuzcularisin · 5 months ago
Text
Ama Kısa Sürerdi Küskünlükleri
Bitti, kahretsin kesmedi beni, tekrar diktim başıma ağır cam bardağı, bir iki damla kaldıysa… cebimi boşaltıp, saydım, yok ÇIKMIYOR… eski itibarım da yok ki, olsun abi desinler, bizdensin desinler!  Ne boktan bir gün !!!  Meyhanenin küflü bodrumunda imal edilen biraları bile alacak param yok. Bira yanında verilen bayat yer fıstığın da bitmesine midem itiraz ediyor, tüm gün bir simit ve bu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
atsizruhadam · 7 years ago
Text
Emniyet kemerlerinin hiçbir yararı yoktur kalbe, Her şey Allah'tandır.. Ölümlerde, Terk edişlerde..
Freni patlamış bir bıçak saplanıyor Göğsümün güneyine, Koordinatlarını bilmediğim bir yönden Hüzün yağıyor lapa lapa, Bu nasıl bir manzara Bu nasıl bir burukluk Cesaret edemiyorum Hiçbir aynaya selam vermeye...
Toplu iğne ile saçlarından toplanmış Sonbahar, Sen yalın ayak parselliyorsun Yeryüzünü, Ağustos kokusunu Eylül'e devrediyor, Gece olmadığından da yabancı...
İmla hataları ile dolu kalbin. Üzüldüğünde; Dudakların yanaklarına devrilmiş bir cümle, Ses tellerinde Kafa kafaya çarpışmış iki nota Es ve sol, Kalçaların, bir geminin Kırılmış dümeni, Sanki bir şehrin iki ayrı yakası, Ülkemden bağımsız'sın..
Ozon tabakası dekoltenden ötürü Kimsenin umrunda değil demokrasi, Rüzgar aramızda ki bütün eşitliği bozuyor, Yağmur toprağa vokal yapıyor, Tedavülden kaldırılıyor Sevişmek kelimesi, Sevmek imanın bir şartıdır artık, Tüm şarkı nakaratlarında Benden bahsediliyor, Tüm haber bültenlerinde gidişinden...
Haydi; Uğurla son cümlelerini nefesinden Nefsime, Burada bu gece isyan var, Yangın var, Bu gece, Bu şehrin bütün sokaklarında Kilometrelerce hasret var ! Uğurla kendini bana, Uğurlar ola sevdiğim Uğurlar ola...
33 notes · View notes
ruhunkatili · 7 years ago
Quote
bir dünya insan, bir insan dünyam
12 notes · View notes
hbkultursanat · 3 years ago
Text
ERDOĞAN, PEKERİ NEDEN GÖZDE ÇIKARDI...
RECEP TAYYİP ERDOĞAN-SEDAT PEKER ÇATIŞMASI ÜZERİNE NOTLAR...
Yazının başlığını böyle koymam, yaşanan olaylarla ilgili bir paradoks gibi görünebilir. Ancak altaki satırların tümü okununca haklı olduğum görünecektir. Peker sadece kullanılan bir figür olduğu bilinmeli...
Hiç bir mafya ve suç örgütü devleten güçlü değildir. Devleti, kırminal hadislerden bağımsız düşünmeyin. Peker’in sürgününe ve derin devlet içindeki rolüne büyük anlamlar yürkleyerek bir tartışma rasyonel ve mantıklı görünmüyor. Devlet-mafya ilişkilerinde, DEVET boynuuzun kulağı geçmesine müsaade etmez...
Kirli ve kara paraya ihtiyaç duyan Erdoğan, suç örgütlerine alan açtığı ve onları kullandığı bir sır değil. Derin devlet içinde ki hesaplaşmanı içinde yaşanan problemler düşündüğümüzden çok daha fazladır. Ancak Peker’i bir mit gibi sunmak bana doğru gelmiyor. Peker’le-Mit kavramı uyuşmuyor. Bir mafya figürünü erişilmez ve anlaşılmaz bir güç değildir...
İçişler bakanı Süleyman Soylu sadece Erdoğan tarafında kullanılan kirli bir figürdır... Erdoğan kimi nerede ve nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. Yakında Soylu Erdoğan’ın önünde bir tehlike olarak görünürse, Erdoğan , Soylu’yu harcamaktan asla çekinmez. Soylu’yu papuçlamak uzak değil bence. Peker’in konuşmalarıyla, Soylu’un bir karşılığı kalmadı. Sadece MHP içinde küçük bir azınlık Soylu’yu destekliyor. Erdoğan 20 yıllık politik hayatında her gün hain diyeceğimiz suçlara işledi. İşlediği suçları kamufle etmek için baş vurduğu yöntem ise, işbirliği yaptığı güçlere hain diye saldırıya geçmesidir...
Derin devletin kara kutusu, Pekerin videoları ile delindi. İlk günden itibaren büyük bir ilgi odağı olan videoları, mesajlarla destekleyen Sadet Peker, ciddi bir çekim merkeze dönüştü. . Bu ilgi son derece doğaldı, çünkü, derin devletin mutfağından yer almış bir aktorün konuşmaya, nispete çözülmeye başlamış olduğnu görüyoruz. Derin devletin içindeki çatışma hayırlara vesile olduğu kesin. Çünkü , Peker ne anlatıyorsa, neyi deşrife ediyorsa belgeleriyle yapıyor. Dolaysıyla derin devletin sözcüleri kendilerini savunamayacak kadar zavalı duruma düşüyor. İşin içinde ses kayıtları ve belgeler olunca, dut yemiş bülbüle dönüşen saray sözcüleri ve Erdoğan, olaylarla ilgili konuşacaklarına, bir suç örgütün liderinin söylediklerine,mi inanacaksınız diye, bir tür basit demagojilere baş vurmak zorunda kalıyorlar…
Devlet örgütlenmesi tam anlaşılmadan, Peker’in söylediklerini bilince çıkaramayız. Devlet denen burjuva sınıfın örgütlü kurumu, bir tarafı hep mafya türü yasal olmayan suç örgütlerine dayanır. Mafya ve suç örgütleri devletin desteğini alarak yolların devam ederler. Devletler, mafya ve suç örgütlerin suç ortağıdır. Devletin örgütlediği şiddet ve terör en büyük ve en azımasız olanıdır. Devlet denen kurum, bir tarafı mutlaka yasal değilmiş gibi görünen, ama devlet içinde yasal olan mafyatik ve çete türü suç örgütleriyle bir ilişkisi vardır. Devletler, mafya ve çete örgülerinin üstüne gitmekten kaçınmaya çalışırlar. Çünkü devlet; bu kirli ve suç odakların yarattığı imkanlardan faydalanır, kendi payına düşeni alır. Devlet çete türü suç orgütlerini ihtiyaçlarına göre kullanır. Bakın Erdoğan’ın pratiğine. Çete ve mafya türü suçlu örgütleriyle toplumda korku atmosferi yaratmak için zaman zaman onlara bilinçli olarak alan yaratmıştır...
Sarayın gönülü militanı gibi çalışan, başta muhalefeti, aydın çevreleri, gazeteciler ve toplumun tüm kesimlerini tehdit eden, ‘cuhmur ittifakın’ kazanması için mitingler örganize eden, oluk-oluk kan akıtacağını açık-açık söyleyen, her gittiği şehirde, ilçede ‘reis’ olarak karşılanan, hayır sever iş adamı olarak ödülendirilen, devletin kirli işlerini sorumluluğunu yüklenen, altına kırmız halı döşenen, devlet içinde ilgi odağı olan, ‘sevilen ve sayılan’ Sadet Peker, neden derin devlet içinde dıştalandı, neden yalnız bıraklıdı, neden okların hedefine kondu. Bu sorulara yanıt aradığımızda bazı gerçekleri görmüş olacağız. Daha bilinmeyen bir çok karanlık olayın anlamaya çalışacağız…
Derin devletin önemli bir aktörü olarak çalıştırılan Peker, derin devletin hangi prensibine ters davrandı, Peker neden bir tehlike olarak göründü. Bu soru hala tam olarak aydınlanmış görünmüyor ?
Benim kişisel görüşüm, PEKER’in, ‘reis’ olarak toplumda nüfus kazanması ve derin devletin karanlık sokaklarında yaşananlara şahit olması ve fiili olarak yer almasıdır. Erdoğan yılan büyümeden kafasını ezmeli felsefesiyle haraket eden biri. Bunu için Soylu (soysuz) kullanılmak için en iddial kişiydi Erdoğan için. Böylece Erdoğan hem Peker’den, hemde Soylu denen dalkavuktan kurtulmuş olacaktı. Peker’in kendisini korumak için kimi belgeleri önceden hazırladığı gerçeği öngürülmemiş olmasıdır. Peker’in defteri, yada pandorası daha tam açılmadı. Erdoğan’a bazı sırlar vardırki insanla mezarlığa gider söylemi, aslında daha fazla üstüme gelmeyin diyen bir uyarı yapıyor. Aslında Peker ölümde kaçıyor ve korkuyor. Pekerin durumu “yaralı yılan daha saldırgan olur” diye bir söylemi bize hatırlatıyor...
Peker’in evine yapılan baskının yöntemini savunacak mantıklı bir insan yoktur. Soylu’da Peker’den kurtulmak için bir çabanın içinde olduğunu görüyoruz. Çünkü Soylu denen içişler bakan artık kırminal işlerin içinde görülüyor. Kendine bir Pazar yaratmak savaşı vermiş. Peker’i de kullandığı ortaya çıkıyor. Soylu’nun hesap hatası yaptığı ortaya çıkmış görünüyor. Peker’den Türkiye’yi terketmesini isteyen İçişler bakanı, Peker’den kurtulmak istediği açığa çıktı. Peker her ne kadar İçişler bakanını hedef göstermesine rağmen, olayları anlatıkça ve deştikçe, derin devletin karanlık delizlerinde çok daha vahim olaylar ortaya çıkıyor. Devlet eliyle erion ticareti yapıldığı ve organize edildiği görülüyor…
Peker’in her kaldırdığı taş, yeni isimleri ve kirli olayların deşrife olmasına neden oluyor. Derin devletin yolsuzlukları, kendi içindeki hesaplaşmaları ve çıkar çatışmalarının kirli boyutlaları ortaya çıktıkça, PEKER’in gelecek videosu merakla beklenilir oluyor. Peker her ne kadar silahı İçişler bakanına çevrisede, ama mermiyi saraya doğru gönderiyor. Pekerin dili daha tam çözülmedi.Bütün bildiklerini anlatmıyor. Bir anlamda sakladığı sırlarla kendsini korumaya çalışıyor. Erdoğan’la yaşadıkları kimi olayları, birliket mezara taşayacağını söylüyor. Bu söylemi bir mesaj olarak düşünmek lazım…
Derin devlet demek, kirli ve suçlu insanların birliği demektir. Devrin devletin aktorleri olduğu söylenen kimi isimler, Türkiye tarihin en karanlık kişiler olduğu gibi, büyük bir kısmının elleri ve kimlikler kanlı olduğu biliniyor. Derin devlet söylemi, sistemin yürümesi için yürütülen provakasyonlardır, kumpaslardır ve diğer karanlı örgütlenmelerdir…
Daha önce karanlık ve mafya türü olaylarda çok sabıkası olan, bir suç örgütün başı olarak ün yapmış, santajlara, gasplara, tehditlere, öldürme olaylarına ismi karışan, sabıklaılı olarak bilinen, ömrünün büyük bir kısmının hapishanelerde yaşamış birinin, ‘cumhur ittifakı’ desteklemeksi için hangi güç PEKER’i kullanmaya karar verdi. Bu kararı veren tek kişi ‘büyük lider’ denen zatın kendisidir. Yani Erdoğan’dır. Erdoğan’ın iktidarını sürdürme stratejisi yolu, karanlık odaklar çıkıyor. Erdoğan’ın politik doğuşuna küresel karanlık güçler karar verdi. Bu iddiamızı doğrulamak için, biraz Erdoğan’ın, 20 yıllık politik hikayesine yeniden hafızlardan canlandıralım…
Erdoğan ilke olarak aldığı ve prensip haline getirdiği tek şey, iktidar mücadelsinde her yolunun mübah olduğu mandepsi anlayışıdır. Erdoğan makyavelci politik dünyası, doğal olarak etik ne kadar değer varsa yadsır. Dolaysıyla Erdoğan ilk günden itibaren tezgahını kirli ilişkiler üzerinde kurdu ve kurmaya devam edecek. Aldatma, arkadan vurma, iftira, olmayan şeyleri, olmuş gibi gösterme, yalan, santaj Erdoğan’ın vaz geçmeyeceği değerleridir. Bu nedende dolayı birlikte yola çıktığı yol arkadaşlarının ezic çoğunluğunu harcadı. Toplumda ne kadar tutarsız, ilkesiz ve korkak insan varsa onları bir yolun bulup satın aldı. Şimdi onların bir kısmından kurtulmak istiyor. İşte Süleyman Soylu bunlardan bir tanesi…
Zamanı 2002 yıllarına götürelim. Erdoğan’ın kendis küresel barbarların bir proje olarak doğdu. Bu gerçek mister bir durum değildir. Özgürlük, demokrasi, yoksulluk, işsizlik, kardeşlik ve barış gibi halkın temel özlemlerin slogan olarak kullandı. Yukarıdaki tek kelimeye inanmayan Erdoğan, geleceğinin ilk adımını kirli bir tezgah üzerinde inşa etmeye başladı. İnanmadığı toplumsal değerlere inanıyormuş gibi görünerek bir manipülasyonlar tarih gelşitirmeye başladı. Dini argümanları kullanara halkın halis duygularını istismar etmeyi önemli bir seçenek olarak aldı…
Devlet içinde ne ideolojik, neden politik bir ağırlığığı olmayan Erdoğan, küresel güçlerin desteğiyle sistem içinde gemisini yürütmeye çalıştı. Erdoğan ve Gülen Cemaatın aktif işbirliği bir ABD projesi olduğu her halde bilmeyenimiz kalmadı. Erdoğan kendi geleceği içn ‘ en zehirli yılanla bile aynı torbaya girdiği’ binlerce örneği olduğunu söylersek bir abartı yapmış olmayız. Erdoğan uzun yıllar Gülen Cemaatını kullandı. Cemaata bütün imkanları tanıdı. Erdoğan ve çevresinin Gülen cemaatı ile ilişkiler biliniyor. Pratik olarak Gülen cemaatın sözcülüğünü yapan Erdoğan ve AKP, Gülen’e ‘gel bu hasret bitisin’ diye çağrı yapıyordu. Gülen Cemaatı bir dizi suçlara karışmış bir örgüt kimliği olduğu biliniyor. Cemaat, Erdoğan’ın geleceği için bir dizi santajı ve kuması örgütledi. Erdoğan-peker ilişkisidr, Erdoğan-Gülen ilişkisine benziyor. Erdoğan, Peker’i kullanmak istiyor. Bunun içinde Peker’e alanlar yaratıyor. Peker gittiği her yerde devletin ona sağladığı imkanlara çalışmaya başlıyor. Bir süre sonra Peker, Erdoğan’ın fazla işine yaramayınca, biraz da Peker gizli sistem içinde nüfus almaya başalyıınca, harcanması için düğmeye basıldığı görülüyor. Derin devletin işini yaptıracağı başka karanlık ve güveneceği aktorlerin devreye alındığı kesin görünüyor...
Erdoğan’ın parele örgütlenmesiyle, Cemaatın paralel örgütlenmesi, devlet içinde bir iktidar savaşına dönüşünce, Gülen Cemaatı tasfiye edilmek istendi. Zurnanın tam da zırt dediği yerde Erdoğan ve Gülen arasındaki çatışma, intikam almaya dönüştü. Daha sonra yaşanalara hepimiz şahidiz. Ama kazanan Erdoğan oldu. Bana göre Erdoğan, daha sonra FETÖ olan Gülen Cemaatını kullandı. İkisinin günaları af etmek ve unutmak mümkün değil. Türkiye de büyük ve onarması zor olan bir taribat bıraktılar…
Erdoğan için tek çözüm iktidarını sürdürmeketir. Bunun içn bulaşmayacağı kirli iş yoktur. Çünkü, Erdoğan iktidara gelir gelmez, kirli senaryoları seçenek olarak benimsedi. Orta-Doğuda ne kadar İslamcı teröe örgütleri varsa Erdoğan ilişkiye geçti. Zengin olmak ve lüks içinde yaşamak vaazgeçilmezi haline gelince, Erdoğan’ın devlet eliyle bulaşmak ve organize etmek zorunda kaldığı mafyatik işler ve terör olayları hızla artı...
Erdoğan aferist kişilik sahibi kirli biri. Çıkarları ne gerektiriyorsa ona uygun pratik adımlar atar. Dünü yoktur Erdoğan’ın. Yalan söylemeyi politik mücadelede bir ilke ve yaşam tarzı haline getirmiş durumda. Kin ve nefret söylemlerinden asla vaaz geçmez. Karanlık bir dizi kanlı olayların altında imzası vardır...
Erdoğan’la- Peker arasında ki hesaplamada, Peker’e farklı misyonlar yüklemek doğru değil. Derin devletin kendi içindeki çatışmada, bir aktor harcamaya çalışıyor. Peker, dışlanmasının nedeni hala açıklamış değil.
Terörü ve şiddeti artık başka bir mantalite içinde düşünmek zorundayız. Spesifik kimi olaylar öne çıkarak, spekülatif yorumlarla bir bireyi öne çıkarmak, bir ağacı orman gibi göreme yanlışına düşeriz. Peker hadisesinde, Pekere önemli bir röler yüklemek ne kadar doğru bir yönelimdir. Derin devlet PEKER’İ mandepsi bir yöntemle harcama yolunu seçmiş görünüyor. Şiddeti sistemde soyutlamak ve ekonomik değerlerden bağımsız düşünmek bir yanılgıdır. Peker’in para bulmasını, yada zengin olmasını efsaneleştirilerek anlatmak yanlıştır.
Mit denince Peker gibi bireyler akla gelmemeli. Çünkü: Mit kuşaktan –kuşağa yayılan, toplumun fantastik değerleriyle zaman içinde toplumda anlam kazanan, halkın öyüküleri üzerinde bir efsaneye dönüşen nisbeten “mistik değerlerdir...
“Yoksulluk, şiddetin en kötü şeklidir”.
Gandi...
Şiddeti sosyo-ekonomik ilişkilerden bağımsız bir olgu değildir. Şiddetin beslendiği alanda yaşanan eşitsizlik aşılmadan, şiddetin engelleme şansımız yok. Şiddeti bir sistem sorunudur. En büyük ve en tehlikeli şiddet, devletin şidddeti olduğu gerçeğini görmek zorundayız. Şiddeti bir çete örgüt lideri üzerinde açıklamak, buna sosyolojik değerler içinde anlamlandırarak iza etmek bir yanılgıdır.
“Yoksulluk, şiddetin en kötü şeklidir”, diyen Gandi bizlere çok konuşulacak alan bırakılmamış. Şiddetin elbete başka sosyolojik nedenleri vardır. Müslüman dünyasında dinci fanatizm, şiddete besleyen bir başka olgudur. Erkek egemen toplumda, şiddete eğilim güçlü bir olgudur. Kısacası, şiddeti bugünük kapitalist toplumun yarattığı eşitsizlik değerlerinde ve çelişkilerinde bağımsız düşünemeyiz. Toplumu terörize eden sisttemin kendisidir. Devletin şiddeti, çete örgütlemelerin şiddetiyle mükayese etmek rasyonel ve mantıklı değildir. Çete türü mafyatik örgütlenmelerin etkileyici gücü her zaman sınırlıdır...
"Konfüçyüs öğrencileriyle Thai dağında gezinirken ağlayan bir kadına raslar. Kadının neden ağladığını sorar. Kadın "bu çevrede bir kaplan var. "Bütün ailemi öldürdü der" Konfüçyüse. Konfüçyüs "öyleyse niçin başka yere gitmiyorsun diye sorar. Kadının cevabı, "çünkü burada insanlara baskı yapan bir devlet yok" der. Demek ki devlet tarihin her aşamasında bir baskı ve şiddet uyguluyor insana...Ve yırtıcı bir kaplandan daha tehlikeli oluyor. Sistem tam anlaşılmadan, kapitalist sistemde devlet ve toplumsal çelişkiler anlaşılmadan şiddeti anlamaktan zorlanırız.
Dikkatleri mafya türü suç örgütlerin lideri üzerine çekmek, terör ve şiddet bu insanların yaşam koşllarına, özel olarakta psikolojisine bağlamak ve burada kimi teorik sonuçlara ulaşmak bir doğru yöntem değildir. Bugün ki şiddet sonrunu, bir sistem ve devlet sorunudur. Şiddet sorunu bugünün en temel problemidir ve temeli ekonomiktir....
Robert Peköz
9 notes · View notes
medyumhocabiztr · 4 years ago
Link
Kara büyü nedir ve kara büyünün ortaya çıkardığı durumlar neledir? Hangi durumlar için kara büyü tercih edilir ve bilindiği gibi kara büyüler çok tehlikeli durumlar ortaya çıkarır mı? Büyü ve büyücülük hakkında tüm yanlış bilinenlerin doğruları hakkında detaylı bilgiler.
#karabüyü #karabüyünedir #karabüyüler #karabüyülerinetkileri
0 notes
sohbetnumaralari1 · 5 years ago
Text
CANLI SOHBET NUMARALARI
Tumblr media
Sakın vazgeçme;artık heryer karanlı,bir mum gibi kalsan da asla aydınlatmaktan vazgeçme;bu yüzden bazı geceler bitmek bilmez ve sen sabret sabret ki aydınlık en parlak haliy le gelsin yüreğine,ruhuna. Vazgeçme ne olursa olsun vazgeçme,pes etme asla,umudunu kaybetme. Nefes almaya devam ediyor musun bırak gerisini belki de yüzüncü nefes alışında çok büyük bir mucizeye tanık olacaksın nereden bilebilirsin henüz hiç bir şey bitmedi. Henüz hiçbir şeyin sonu gelmedi ve hala en güzel şeyler senin için olabilir. Yeterki sen inan yeterki güven ve devamlı olarak olumlu düşüncelere sahip ol ve en güzel şeyleri kendine çek. Hayat aslında her haliyle bir mucizedir,ilk olarak yaratılışımız mucize ve en büyük mucize zaten biziz ve dilersek hayat boyu kendi mucizelerimizi yaratabiliriz. Hayata bir bakın ve gerçekten ne kadar fazla mucize olduğuna tanık olun bunun için sadece birazcık dikkatliolmanız yeterlidir. Yağmurun yağması,güneşin her gün bıkmadan usanmadan harika bir düzen içerisinde yeniden doğması bile  ya da toprağa ekilen bir tohumun meyveye dönüşmesi ve ya kocaman bir ağaç olması gibi ne de çok mucize var değil mi hayatta ama tabiki görebilen ve farkedebilen insanlar için. Göremeyen ve mucizelere şnanmak istemeyen insanlar için gökten sofralar açılsa bile mucizelere inanmak istemeyenler inanmayacak ve asla farketmeyeceklerdir. Hayat her haliyle aslında ne kadar da güzel değil mi ama biz insanlar genel olarak yetinmeyi bilmiyoruz ve hep çok daha farlı şeyler görmek isteyip hep te daha fazlasını bekliyoruz,istiyoruz belki de bu doyumsuzluk ve hep olabileceğinin en üstünü istemek ve sadece böyle mutlu olacağımızı sanmamız engelliyor hayatı ve bazı şeylerden kolayca vazgeçebiliyoruz ve çabucak pes etmeyi seçiyoruz. Hayat gerçekten de muhteşem bir şey ve değerini kesinlikle her saniyesiyle bilmemiz gerekir. Ve yaşadığımız en ufak olumsuzlukta da hayata küsüp,kırılıp ondan asla vazgeçmeyelim. Sabretmenin ve bir gün zifiri karanlıklarda dahi olsak kalbimizin ışığının aydınlığını bu zifiri karanlığa yansıtalım.Canlı sohbet numaraları hayatta asla vazgeçmemenin getireceği güzelliklerle ilgili keyifli sohbetler edebilmeniz için her daim sizlerle...
0 notes
alarmsistemi-blog1 · 5 years ago
Link
Kışın Ev Güvenliği - https://alarmsistemin.com/kisin-ev-guvenligi/ Hırsızlık olaylarının kış aylarında artma eğiliminde olduğunu biliyor muydunuz ? Soğuk hava suçluları caydırmak olacağını düşünebilir, ama bir hırsız için en uygun zaman soğuk ve yağışlı havalardır. Bu, günlerin daha kısa olması sonucu olabilir ve hırsızlara geceleri evinizde dolaşmaları için daha fazla zaman tanır. Durum ne olursa olsun, ev sahiplerinin kış aylarında ek güvenlik önlemleri almaları gerekir. Aşağıda, ev sahiplerinin sık sık gözden kaçırdığı bazı genel güvenlik uygulamalarını listeliyoruz. 1. Evinizi Sahipsiz Gibi Göstermeyin :  Kış aylarında evinizin dışını korumak , özellikle de gezmeyi planlıyorsanız önemlidir . Hırsızlar, boş evleri belirleme konusunda keskin bir göze sahipler. Boş bir ev belirtileri şunlardır. Karlı veya temizlenmemiş giriş yolları Posta kutusunda bulunan gazete veya kapı önündeki kargolar Bahçe veya evin çevresinin karanlı olması. Kış aylarında uzun bir süre evden ayrılmayı planlıyorsanız, evinizi dolu gibi görünmesini sağlayın. Postanızı almak için komşularınızı tembihleyin ve giriş çıkış yolarınızı kürümesi için birisi ile anlaşın. Ev güvenliğini bir adım daha ileri götürün ve haber alma merkezi ile iletişim halinde olan bir alarm sistemine yatırım yapın . Bu şekilde, eğer bir arıza olursa, izleme merkezi operatörü sizi ve ilgili (polis,jandarma, ambulans, itfaiye) makamları bilgilendirebilir. Aydınlatmaları Unutmayın : İç ve dış aydınlatma, ev güvenliğini büyük ölçüde artırabilir, ancak bazen ev sahipleri tarafından göz ardı edilir. Tatile gideceğiniz zaman evde yapmanız gereken güvenlik önlemlerini şu şekilde sırayabiliriz. Akıllı Aydınlatmalar : Akıllı aydınlatma sistemleri, siz evde olmasanız bile evde birileri varmış gibi senaryolar ile hırsız caydırılabilir. Bu cihazlar, kullanıcının akıllı telefonu üzerinden evinizin içindeki ve dışındaki ışıkları kontrol etmesini sağlar. Çevre Aydınlatmalar : Bu ışıkları daha karanlık veya daha geniş olma eğiliminde olan alanlarda kullanın. Ön ve arka bahçeniz gibi geniş alanları aydınlatmak için iyi donanımlıdırlar. Hareketle Sens��rlü Aydınlatmalar :  Bu ışıklar, hareketi her algıladıklarında yanar. Bu sadece evinizdeki hareket hakkında sizi uyarmakla kalmayacak, aynı zamanda davetsiz misafirleri caydırıcı olarak da hareket edecektir. Kapılarınızı Kilitleyin Belirgin görünse de, yatmadan veya evinizden çıkmadan önce tüm kapı ve pencereleri kilitleyin. Hırsızların %34'ü, gözden kaçan bir ev güvenlik uygulaması olduğunu gösteren ön kapıdan eve girmektedir. Genellikle kapılarını kilitlemeyi unutan ev sahipleri akıllı kilitler takmayı düşünmelidir. Bu cihazlar bir anahtara olan ihtiyacı ortadan kaldırır ve kullanıcıya bir akıllı telefon aracılığıyla evini kilitleme ve kilidini açma imkanı verir. Ayrıca, kapı her açıldığında güncellenen bir etkinlik günlüğü ve kullanıcı tarafından benzersiz erişim kodları yoluyla eve kimin girip çıkacağı ile ilgili bilgiler sağlar. Birisi kapınıza müdahale ederse güvenlik sisteminizi size mobil uyarılar göndermesi için özelleştirebilirsiniz. Hangi kışlık ev güvenlik ipuçları en etkilidir? Aşağıdaki yorumlar bölümünde paylaş.
0 notes
asyaaa123 · 6 years ago
Text
Astrea
Bundan birkaç gece önce, sabaha yakın dışarı çıktığımda, hemen hemen her gece yaptığım gibi yine kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.Yıldızlar, her zamanki gibi yerlerindelerdi.Milyonlarca yıllık yerlerinde, hepsi biriktirdiklerini anlatmak istercesine bekliyorlardı. Yaz üçgeni gökte tüm görkemiyle parlıyor, Çoban Yıldızı’ndan asılmış Küçük Ayı ve doğuda ufuk çizgisinin hemen üzerinde gün doğumunu müjdeleyen Venüs göz kırpıyordu.
Yaz üçgeni, gökyüzünün yaz aylarında taktığı bir taç gibidir benim gözümde. Kuğu takım yıldızından Deneb, Kartal’dan Altair ve Lir’den Vega yaz boyunca gökyüzündeki en parlak yıldızlar olurlar. Ve ayı denilen ama benim daima kepçeye benzettiğim Küçük Ayı, Kutup Yıldızı’ndan asılı gibi gelir hep.
Sonra her defasında yaptığı gibi Terazi’yi aradı gözlerim. Kendi burcum olması dışında bir özelliği yoktu, dağınık ve belirsiz bir yıldız kümesinden ibaretti.
Ne içinde barındırdığı Kutup Yıldızı sayesinde her daim yol gösteren Küçük Ayı gibiydi ne de Avcı gibi mutsuz biten bir hikayesi vardı.
Yıldızların ilk oluşumundan beri orada Akrep’in hemen yanında, sabırla adalet için beklemekten başka bir şey yapmıyordu Terazi.
Adaleti temsil ederdi.Milyonlarca yıldızın arasında gizlendiği yerde onu yalnızca arayan bulurdu. Dünyadaki tüm kötülüklerin arasında bir yere gizlenmiş olan adalet gibi.Yalnızca arayanlara kendini gösterirdi.
Hepsi oradalardı, tüm yıldızlar milyonlarca yıldır neredeyse hiç kıpırdamadan tüm olan biteni izliyor, hiç kimsenin hatırlamadığı yaşanmışlıkları, kadim çağlardan kalan bilgelikleri içlerinde barındırıyorlardı. Dinlemek istedim; yüzyıllardır insanların anlattığı hikayelerini bir de kendi ağızlarından duymak istedim.Gözlerimi kapattım ve gecenin sessiz sesine kulak verdim. Ancak..
Suskunlardı.
Susmuşlardı.
Ya da biz onları duymayı unutmuştuk. İnsanların seslerine kulak vereli beri, yıldızların geceleri fısıldadıkları hikayeler duyulmaz olmuştu.
Küskünlerdi.
Sessiz ve ıssız serin çöl gecelerinde gezginlere anlatılan, sıcak Akdeniz akşamlarında evlerinin damlarında yatan küçük çocukları uyutmak için fısıldanan o hikayeler, zamanda yitirilmişlerdi.Dünya üzerinde kurulmuş ve kurulacak tüm krallıklardan daha kadim olan o görkemli gökyüzü krallığının tüm fertleri susmuştu. Zamanın dışında asılı kalmış gibi, öylece duruyorlardı.Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayacak olan herkesi görmüşlerdi, göreceklerdi. Yaşları dünyanın yaşını bile katlayacak kadar büyük olan bu varlıkların tarihleri, tarihin de öncesine uzanıyordu. Zamanın en başına.İnsan ömrünün görmeye yetemeyeceği kadar ömrün bitişini görmüş, hiç bir insan hafızasının aklında tutamayacağı kadar çok olaya şahit olmuşlardı.
Her şeyin başlangıcından bu yana Yaratıcı’nın evrenin her yerine serpiştirdiği o varlıklar, zamanın en kadim şahitleriydi.
Bazen anlatırlardı zamanın kıyılarına bıraktıklarını. Belli belirsiz bir fısıltıyla, şahit olarak yaşadıkları her şeyi anlatırlardı.Yıldızlardan başka yoldaşın olmadığı uzun ve yalnız gecelerde duyarlardı insanlar bu sesleri.Binbir yalancı yıldızla doldurulup, gece olmaktan çıkarılmış gürültülü karanlıklarda değil.
Hiç görmesek bile orda olduğunu hissettiklerimiz vardır bazen, işte ben de öyleydim.
Hiç duymasam da inanıyor, ve inandığım için de hissediyordum.
Bir umut baktım yeniden. Tam tepemde Kuzey Kutup dairesine yaşayan her insanın yaz gecelerini süsleyen Vega tüm görkemiyle parlıyordu, yanında Altair, eski Çin efsanelerinde anlatıldığı gibi kavuşmak için Vega’sını bekliyor, hemen yanında; Kuğu’sunun kuyruğunda asılı olan Deneb ile birlikte insanlığa yüzyıllardır süren ve belki de hiç bitmeyecek bir yolculuğu anlatıyordu.
Hepsinin anlatacak bir hikayesi vardı.
Orion, Artemis’e olan aşkının bedelini göğe hapsedilerek ödeyişini anlatacaktı.
Ömrünün son demlerini yaşayan Akrep’in öldürdüğü Avcı’ya söyleyecekleri vardı.
Avcılık ve orman tanrıçası Artemis’in emri altındaki yüzlerce avcıdan biriyken Artemis aşık olmuştu Orion’a. Ama ikiz kardeşi olan Apollon kıskandığı için zavallı Orion’u başı bir nokta gibi görünecek kadar uzağa götürmüş ve okçulukta üstüne kimseyi tanımayan Artemis’e meydan okumuştu.Onun sevdiği adam olduğunu bilmeden okunu çekip vurmuştu Artemis. Farkettiğinde her şey için çok geçti ve ya onu yer altındaki ölüler krallığına ya da gökyüzüne, terk edilmiş boşluğa gönderecekti.Babası Zeus’tan Orion’u gökyüzüne bir yıldız olarak çıkarmasını istemişti o da. Başka bir hikayede ise, yeryüzündeki her canlıyı öldürdüğü için tanrıça Gaia, Akrep’ten Orion’u öldürmesini istemişti.
Kuğu, güneye gibi görünse de sonsuzluğa uzanan yolculuğunda gördüklerinden bahsedecekti.
Dünyanın ikizi, sabahın kıymetli incisi Zühre (Venüs) Harut ve Marut’u nasıl kandırdığını anlatacaktı.
Ama susmuşlardı.
Gözlerim yeniden Terazi’ye döndü.
Onu farklı yapan bir şey vardı aslında. Astrea vardı, adalet tanrıçası Themis ile baştanrı Zeus’un kızı Astrea.
Diğer tanrıların aksine cezalandırmayla ya da ölümle değil, kendi isteğiyle çıkmıştı insanların arasından gökyüzüne.
Bir yenilginin değil, pes edişin öyküsü vardı o silik yıldızların arasında.
Kendimi adlandırdığım Astrea vardı orada bir yerlerde gizlenmiş..
İnsanların onun için söyleyecekleri çok şey yoktu. Diğer yıldızlar gibi bir hikayesi de yoktu anlatabileceği, ifade ettiği bir şey de yoktu pes edişten başka insanlara gösterebileceği..
Ordaydı, yüzlerce yıldır sabırla farkedilmeyi beklemişti. Gizlendiği karanlıkların ardında, tahtında oturan yalnız, hüzünlü bir kraliçe gibiydi.
Bekliyordu, her şeyin düzelmesini. İnsanların yeniden onu farketmesini.
Yeryüzündekilerin onu farkedişiyse belli aralıklarla kapısını çalıp giden bir kuyruklu yıldızın dönüşüne denk gelmişti. 575 yılda bir gelirdi aslında, özlenen bir dost gibiydi Astrea için.
Kuyrukluyıldızlar hem yerdekiler hem de göktekiler için değişiklik demekti.
İnsanlar için her daim sabit olan gökte bir hareketlilik, yıldızlar içinse takılıp kaldıkları boşluğun dışından gelen birileri demekti.
Kimse onların nerelere gittiğini, neler gördüğünü bilmezdi.
İnsanların ömürleri onların bu düzenli dönüşlerini görmek için fazla kısaydı. Hayatı boyunca iki kuyruklu yıldız gören çok nadirdi, aynı kuyruklu yıldızın dönüşüne denk gelense yoktu.
Bu yüzden onların gelişine haberler atfederlerdi.
Gelen her kuyruklu yıldız, ya bir yas haberi ya da müjde getirirdi.
Astrea’nınkiyse yas getirmişti.
Her ne kadar mantıklarına düşkün olsalar da Romalılar için bir kuyruklu yıldızın imparatorlarına getirdiği ölüme itiraz eden yoktu.
Yüzyıllar sonra Terazi’ye uğrayan kuyrukluyıldızı farkettiklerinde bir şeyler olduğunu anlamışlardı. Korkak adalet tanrıçası Astrea’ya gelen yıldızın mutlaka bir şey ifade ediyor olduğuna inanıyorlardı. Nitekim kısa zaman içerisinde imparatorları Sezar ölmüştü.
O zamandan sonra Astrea’nın yenilgiyle anılan adı, ölümle anılmaya başlanmıştı.
Ölüm getiren yıldızın geldiğiydi Terazi.
Adalet, ölüm getirmişti.
Ölümü hakeden imparator, adalet tanrıçasının emriyle öldürülmüştü.
Zeus ve Themis’ in kızıydı Rea, baş tanrı ile adalet tanrıçasının kızı. Annesi Themis, adaleti sağlardı, tanrılar için de insanlar için de.
Ama adaletsizlikler karşısında her daim sessiz kalırdı, ceza veremezdi.Onun yerine intikam tanrıçası Nemesis intikamını alırdı.
Böyle görmüştü Rea, ve annesi gibi daima yönlendiren ama harekete geçmekten aciz bir tanrıça olmuştu.
Zeus’un kıskanç karısı Hera tarafından dışlanmış, ve diğer tanrılarca da sevilmemişti. Çünkü Astrea ne yaparsa yapsın, huzur sağlanmıyordu. Ne şımarık tanrılar güzel sözden anlıyordu ne de insanlar merhametten.
Tanrıların arasında sağlayamadığı huzuru, insanların arasında aramak için yeryüzüne indi Rea.
Ancak insanların arasında yaşadığı yüzyıllar boyunca onlara doğru olanı söylemiş olmasına rağmen hiç bir zaman harekete geçmemişti. Çünkü o Nemesis gibi değildi. İntikam almazdı, zarar vermezdi.
Ama zarar görüyordu.
Sürekli sorun çıkarmaya devam eden insanlar, ve hiç bir şeyden memnun olmayan tanrılar ona zarar veriyordu.
Ne zaman zihninde Eris’ in (nifak tanrıçası) fısıltılarını duyup insanlara zarar verecek olsa, düzelme ihtimalleriyle vazgeçiyordu ve içinde biriktirdiği öfkesi, her defasında dönüp onu yakardı.
Ve her şeyin yoldan çıktığı bir zamanda, artık Rea için sabır tükenmişti. İnsanlar aptallardı, ve sürekli hata yapıyorlardı.
Tek bir kez, hayatı boyunca ilk ve son olacak o tek seferde yapması gerekeni yapmıştı.
Adaletin yerini bulması için birine kıymıştı, kendine.
Ve artık, onun için insanların arasından çıkma vakti gelmişti.
Sustuğu sürece asla doğruyu yapamayacağını anlamıştı, ama aynı zamanda doğruyu yaptığı sürece asla kabul görmeyeceğini de farketmişti.
Nemesis, bu yüzden sevilmiyordu.
Ve adalet, dışlanmayı bile gerektirse yerine getirilmeliydi.
Neyse ki görevini yapması gereken tek yer yerin üstü değildi.
Yeraltı dünyasına da, tanrıların oturduğu Olimpos’ a gitmedi, diğerleri gibi yapamadığı için kolaya kaçmak istemedi.
Hakkını insanları her daim izleyebileceği semadan yana kullandı.
Ve oraya, tam terazinin kalbine yükseltildi.
Hiç bir müdahalede bulunmadan izlediği insanlara karşılık gökyüzünün kraliçeliği verilmişti.
Yeryüzünün karanlığı Nyx, ona Zeus’un sahip çıkmadığı gökyüzünü vermişti.
Ve Astrea,
Roma’lıların ölüm getiren Dike’i,
Mısırlıların adalet getiren Ma’at’ı, insanların arasında yaşayan aciz bir tanrıça olmaktan çıkıp, karanlık gökyüzünün hüzünlü kraliçesi olmuştu.
******
Çoğunuzun adliye duvarlarında, mahkeme salonlarında gördüğü gözü kapalı adalet tanrıçası figürünün (Themis) kızı olduğundan da haberi yok belki.
Homeros’ un İlyada’sında ya da Herakles’ in masallarında anlattığı bir hikayeden, Yunanlıların aşırı gelişmiş hayal güçlerinin bir ürününden başka bir şey değil belki Astrea.
Ama benim için bir gerçeklikten de öte, o benim.
Astrea, benim.
Adalete olan katı düşkünlüğümle, verdiğim kararları uygulamadaki acizliğimle, duygularımı görmezden gelip içimde biriktirişimle, öfkemi yutayım derken kendime zarar verişimle, her şeyden kaçıp kendi dünyamdaki krallığıma saklanışımla, beklentileri karşılamayınca pes edişimle, hüznümle, karanlığımla o benim.
Ben bir tanrıça değilim elbette ki. Astrea da değildi. Themis de Nemesis de.
Ancak her hikaye içinde bir gerçeklik barındırır.
Belki de o zamanın abartmaya bayılan tarihçilerinin kurbanı olmuş halk kahramanlarıydılar, ya da nesilden nesile aktarılırken tanrılaştırılmış insanlardan ibaretlerdi.
Bilemeyiz.
Tepki çekeceğimi bildiğim için bu açıklamaları yazma gereği duyuyorum.
Anlatılan mitlere inandığım ya da o tanrılara taptığım yok belki ama sadece seviyorum mitolojiyi.
Çünkü onlar bana Chesterton’un,
“Peri masalları gerçek olmaktan ötedirler: bize ejderhaların var olduklarını söyledikleri için değil; ejderhaları yenmenin mümkün olduğunu söyledikleri için.” sözünü kanıtlıyorlar. Zeus’a ya da başka herhangi birine inandığım da yok.
Orion’un gökyüzündeki bir yıldız kümesinden ibaret olduğunu da biliyorum.Ama bir kez olsun, kafanızı kaldırıp da gökte gördüklerinizin benimkiler gibi olmasını istedim.Baktığınız zaman kadim çağlardan kalan o yıldızlara basit birer ışık muamelesi yapmayın istedim.Onlar evrene rastgele serpiştirilmiş küreler değiller.Her birinin bir anlamı, bir hikayesi var.Her birinin bir görevi var.Sadece kafanızı kaldırıp göğe baktığınızda bile görebileceğiniz kurulu bir düzen var orada. Her saat her saniye işleyen...
1 note · View note
tuzcularisin · 4 years ago
Text
Vedat Türkali
13 Mayıs 1919 yılında Samsun’da doğan Vedat Türkali’nin asıl adı Abdülkâdir Demirkıran’dır.1951 yılına kadar, öz Türkçe kullanma zorunluluğu nedeniyle, Demirkıran soyadını alan yazarımız, Pirhasanoğulları soyundan geldiği için, 1960  yılında  mahkeme kararı ile soyadını Pirhasan olarak değiştirdi.
Lise bitinceye kadar öğrenimini Samsun’da tamamlayan yazar; yaz tatillerinde bakkal, marangoz,…
View On WordPress
0 notes
ademdonmez-blog · 4 years ago
Text
6. Hayallerine Sahip Çık (6. Kısım)
Karanlık çöktüğü zaman şehrin üzerine hayal ile gerçeği birbirinden ayıran bir perde iner. Kimse fark etmez bu perdeyi. Sanırlar ki yeryüzü karanlık ve gizli kalacak gerçekler.
Karanlık çöktüğü zaman şehrin üzerine hayal ile gerçeği birbirinden ayıran bir perde iner. Kimse fark etmez bu perdeyi. Sanırlar ki yeryüzü karanlık ve gizli kalacak gerçekler.
Kaldırımın kenarında bir başıma kalmıştım. Çaresizdim. Korkularım dört bir yanımı sarmıştı. Sırt çantama sıkıca sarılmıştım.
“Şu küçük hanıma bakın.” dedi bir kadın yanımdan geçerken.
“Korkmuş galiba.”
“Karanlı…
View On WordPress
0 notes
kadinburda · 4 years ago
Text
Gümüş Suyu Nedir ve Faydaları Nelerdir
Gümüş suyu, koloid gümüş olarak da bilinir ve bir terapi yöntemidir. Bu su alternatif tıpta kullanılmakta olup birçok hastalığa da iyi gelmektedir. Antibiyotik özelliği taşıyan gümüş suyu enfeksiyon hastalıklarının iyileştirilmesinde çok yardımcıdır. Kaşıntı ve tahrişleri azaltır. Dezenfektan olarak kullanılabilmektedir. Eklem romatizmalarına iyi gelir. Ansiteptik özelliği nedeniyle yüzde oluşan mikropların temizlenmesine yardımcı olur. Göz enfeksiyonlarının giderilmesine yardımcı olur. Ağız sağlığının korunmasına yardımcı olur. Kulak enfeksiyonu olan kişilerin tedavi edilmesinde kullanılabilir. Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde çok etkilidir.
  Gümüş Suyu Hangi Hastalıklara İyi Gelir? 
  Gümüş suyunun halen araştırılan ve açıklanmayan pek çok hastalığı tedavi ettiği bilinmektedir. Gümüş suyu kullanan kişilerin sinüzitleri açılır. Prostat hastalığı olan kişilerin tedavi edilmesinde kullanılabilir. Küf alerjisinin giderilmesine çok yardım eder. Soğuk algınlığı olan kişiler gümüş suyuyla tedavi edilebilmektedir. Bronşit ya da zatürree gibi hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Virüsler için çok etkilidir. Tüberküloz, AIDS gibi hastalıklara da iyi gelir. Lyme hastalığının tedavisinde Gümüş suyuna başvurulabilir.
  Gümüş Suyu Kullanırken Nelere Dikkat Edilmelidir?
  Gümüş suyunun faydalı olduğu bir gerçektir. Fakat faydalı da olsa kullanırken dikkat  edilmesi gerekenler vardır. Gümüş ağır metaller sınıfında bulunmaktadır. Çok fazla kullanıldığı zamanda zehirlenmelerin oluşmasına sebep olabilir. Uzun zaman kullanılırsa, diş etlerinin ve tenin mavileşmesine sebep olabilir. Gümüş suyu saklanırken serin ve karanlı bir oda tercih edilmelidir. Gümüş suyu kullanan kişiler, bu suyu kullandığı dönemde alkol ya da sarımsak tüketmemelidir. Kullanım esnasında küçük yudumlar halinde ağza alınmalı ve belli bir süre tutulduktan sonra yutulmalıdır. Hastalıkların tedavi edilmesinde antibiyotik gören gümüş suyu doktora danışılmadan kullanılmamalıdır.
  Gümüş Suyunun Özellikleri Nelerdir? 
  Alternatif tıpta çok fazla kullanılan Gümüş suyu gözle görülemeyecek kadar küçük parçalara sahiptir. Bazıları ise büyüktür. Homojenlik özelliği taşımaktadır. Vücutta herhangi bir yığılma oluşmaz. Bunun sebebi de homojen olmaktan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle su damlacıkları birbirini itmektedir. Belirli bir sürede dolaşım sisteminde kaldıktan sonra kısa sürede dışarı atılabilir. Homojen olması ve dışarı kolayca atılabilmesi sebebiyle kalıcı bir etki ya da yan etki oluşturmamaktadır.
  Gümüş suyunun halen araştırılan ve açıklanmayan pek çok hastalığı tedavi ettiği bilinmektedir. Gümüş suyu kullanan kişilerin sinüzitleri açılır. Prostat hastalığı olan kişilerin tedavi edilmesinde kullanılabilir.
from Kadınburda https://kadinburda.com/gumus-suyu-nedir-ve-faydalari-nelerdir/
0 notes
dizigang · 5 years ago
Text
Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü
Kıyamet günü ortamını yaşayan Orta Dünya'da, Yüzük Savaşı'nın son ve en büyük mücadelesine hoşgeldiniz. Bir yanda güvenilmez Gollum'un rehberlik ettiği yüzük taşıyıcısı Frodo ve yoldaşı Sam, Mordor'a ulaşıp Tek Yüzük'ü yokedebilecekleri tek yere götürmeye çalışıyorlar. Diğer yanda Rohan Atlıları ve Ent'lerle güç birliği yaparak Saruman'ı alt etmiş olan Gandalf, Aragorn ve diğer dostlarımız Karanlı... source https://dizigang.com/film/yuzuklerin-efendisi-kralin-donusu
0 notes
kadirstreehouses-blog · 7 years ago
Video
Kadir'in Ağaç Evleri'nden karanlı misafirimizi uğurladık #kadirstreehouses #Olympos #mountolympos #turkobjektif #iboutiquehotel #theglobewanderer #forbestravelguide #travelguide #cnnturkseyahat #cnnturktravel #coloursoflife #bbctravel #futureblogger #worldtraveler #worldtravelpics #travelandleisure #natgeophoto #cntraveler #cntravellertr #activity #olymposdivingcenter #olymposrockclimbing #simdiantalyazamani (Kadirs Tree Houses Olympos)
0 notes
ders-kitabi · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Ey insan! Manalar sırrının özü sendedir. Aradığın neyse sendedir. Kendine ait karanlı... http://ders-kitabi.blogspot.com/
0 notes
evrensonsuz-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
karanlı herşeyi ortaya koyandır.
0 notes