#yazar sunumu
Explore tagged Tumblr posts
Text
İstanbul'da 'Kariyer'le üçüncü buluşmaya yoğun ilgi
https://pazaryerigundem.com/haber/193391/istanbulda-kariyerle-ucuncu-bulusmaya-yogun-ilgi/
İstanbul'da 'Kariyer'le üçüncü buluşmaya yoğun ilgi
Gençlerin istihdam edilmesine destek olmak amacıyla üç yıldır düzenlenen İstanbul Kariyer Fuarı, iki gün boyunca Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bölgesel İstihdam Ofisi ev sahipliğinde, İBB Hizmet ve İletişim Grubu iştiraki İSPER koordinasyonu, İBB Hayat Boyu Öğrenme Şube Müdürlüğü ve İBB Gençlik Hizmetleri Şube Müdürlüğü iş birliği ile gerçekleşen 3. İstanbul Kariyer Fuarı, gençlerle işverenleri bir araya getirerek istihdam sorununa çözüm odaklı yaklaşımlar sundu.
Bin 547 özel sektör işveren markası ile iş ve staj imkânlarının yanı sıra, iki gün boyunca süren fuar programında ilham veren konuşmacılarla keyifli oturumlar, eğlenceli aktiviteler, Bölgesel İstihdam Ofisi, Enstitü İstanbul İSMEK eğitmenleri ve daha pek çok eğitmenin verdiği seminerler binlerce gencin kariyer ufkuna katkı sağlandı. Bölgesel İstihdam Ofisi mülakat alanında 157 firmanın binlerce ilanına 25 bin 700 katılımcı başvuruda bulundu.
Fuar alanında ise gençler, firmaları tanıma, iş ve staj fırsatları hakkında bilgi edinme ve özgeçmişlerini paylaşarak işveren markalarla bire bir iletişime geçme fırsatı buldular. Üç yıldır İstanbul’da nitelikli genç işgücünü alanında lider özel sektör firmalarıyla buluşturarak istihdama katkı sağlayan fuar ile bugüne kadar 50 bin kişi ağırlandı.
TÜRKİYE’NİN EN SEVİLEN İSİMLERİ İSTANBUL KARİYER FUARI’NDAYDI
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açılış konuşmasıyla başlayan program, Radyo Programcısı Geveze’nin sunumu ve moderatörlüğünde gerçekleşti. Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Yönetim Danışmanı ve Yazar İdil Türkmenoğlu, Teknoloji ve Sürdürülebilirlik İletişimcisi Dr. Sertaç Doğanay, Teknoloji Yazarı ve Trend Avcısı M. Serdar Kuzuloğlu, girişimci kadınlardan DG Doğru Geri Kazanım Kurucusu Nagihan Yılmaz, AnatolianCraft Kurucusu Bilge Can ve Usersdot Kurucusu Şevin Ballıktaş, Networking Eğitmeni Erdal Uzunoğlu ve Yazar, Eğitmen ve Konuşmacı Hülya Mutlu gibi alanında önde gelen isimlerin katılımıyla ana sahnede ziyaretçilerle buluştu.
İki gün boyunca tüm oturumların gençlerin yoğun ilgisiyle gerçekleştirilen fuar programında networking’den kariyer planlamasına, gençlerin gelecekten beklentilerinden ekonomiyle ilgili soru işaretlerine, iş arama süreçlerinde yaşanan psikolojik buhranlardan kişisel mücadeleye kadar her biri ufuk açan ve umut aşılayan konulara yer verildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Elazığ’ın Kovancılar İlçesinde Dikkat Çeken Gazze Programı
Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde, Kovancılar Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü ve Kovancılar İlçe Müftülüğü tarafından düzenlenen "Direnişin Simgesi Gazze" programı gerçekleştirildi. Filistin'deki insanlığa dikkat çekmek ve gençlerin bu konuda neler yapabileceğine dair çözümler bulmak amacıyla yapılan program, TOKİ Cami İmam Hatibi Vedat Kaya'nın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Programda, Kovancılar Müftülüğü Şube Müdürü Rasim Kaya, "Direnişin Sembolü Gazze" sunumu gerçekleştirdi. Kovancılar Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde düzenlenen etkinliğe sivil toplum toplantıları ve toplantılara katıldı. Okunan ilahilerle devam eden program, İlçe Vaizi Ramazan Yazar tarafından yapılabilir Read the full article
0 notes
Text
YAZAR METİN CANSIZ İZMİR'DE ATATÜRK'Ü ANLATACAK...22 ARALIK 2023 CUMA
22 Aralık 2023 Cuma günü, saat.17.00-19.00 arasında;Sancar Maruflu Yerleşkesi Karşıyaka-İzmir adresinde, Karşıyaka Kent Kültürü Derneği yöneticilerinin organize ettiği ve Yazar Metin Soydeveli’nin sunumu ile haftanın konuk sanatçısı olarak seçilen Metin Cansız ”Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.Yılını kutlamak-Atatürk’ün yaptıklarını Anlamak ve Uygarlıklar Anadolu’dan Doğdu” konularında bir konuşma…
View On WordPress
0 notes
Text
YAZAR METİN CANSIZ İZMİR'DE ATATÜRK'Ü ANLATACAK...22 ARALIK 2023 CUMA
22 Aralık 2023 Cuma günü, saat.17.00-19.00 arasında;Sancar Maruflu Yerleşkesi Karşıyaka-İzmir adresinde, Karşıyaka Kent Kültürü Derneği yöneticilerinin organize ettiği ve Yazar Metin Soydeveli’nin sunumu ile haftanın konuk sanatçısı olarak seçilen Metin Cansız ”Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.Yılını kutlamak-Atatürk’ün yaptıklarını Anlamak ve Uygarlıklar Anadolu’dan Doğdu” konularında bir konuşma…
View On WordPress
0 notes
Text
Gri Koç, Denizlili gençlere başarının sırrını anlattı
Denizli Büyükşehir Belediyesi, Gençlik Buluşmaları kapsamında “Gri Koç” adıyla tanınan başarılı eğitimci-yazar Gökhan Müftüoğlu’nu gençlerle buluşturdu. Düzenlediği program ve sosyal medyada motivasyon seminerleriyle gençlerin gözdesi haline gelen Gri Koç, Denizlili gençlere başarının sırrını anlattı. Denizli’de hayata geçirdiği belediyecilik hizmetlerinin yanında sosyal ve kültürel projelere de büyük önem veren Denizli Büyükşehir Belediyesi, Gençlik Buluşmaları programı kapsamında Gri Koç adıyla tanınan başarılı eğitimci-yazar Gökhan Müftüoğlu’nu misafir etti. Büyükşehir Belediyesi Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Genel Sekreter Yardımcısı Ömer Faruk Özer, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı, davetliler ve çok sayıda gençkatıldı. Gri Koç Müftüoğlu’nun sunumu öncesi sahneye davet edilen Başkanı Osman Zolan, YKS’ye hazırlanan öğrencilere başarılar diledi. Başkan Osman Zolan, “Çalışma ve gayret varsa, endişeye gerek yok. Allah’ım sizleri başarılı eylesin, yolunuz açık olsun. Her zaman sizlere destek olmaya çalıştık. Sizler de hedeflerinize ulaşmak için en üst seviyede gayret gösteriyorsunuz. Allah’ım gönlünüzdekini nasip etsin inşallah” diye konuştu.
“Endişeye gerek yok, gayret var, sonuçta güzel olacak”
Gökhan Müftüoğlu’nun uzmanlık alanı, aldığı eğitimlerle gençlerin kafasındaki soru işaretlerine yanıt vereceğini ifade eden Başkan Zolan konuşmasına şöyle devam etti: “Gökhan Müftüoğlu hocamız sağ olsun, bizlerin davetini kırmadı, şehrimize sizin için geldi. Endişeye gerek yok, gayret var, sonuçta güzel olacak. Başarılar diliyorum. Allah’ım yolunuzu açık etsin, mutlu olun, önemli olan bu.” Konuşmasının ardından Başkan Zolan, Gri Koç Gökhan Müftüoğlu’na günün anısına üzerinde Denizli horozu figürü bulunan bir kaide verdi.
Gri Koç, dijitalleşmeye dikkat çekti
Başarılı eğitimci-yazar Gökhan Müftüoğlu, uzun yıllar eğitim alanında gençlere yardımcı olmaya çalıştığını anlattı. Dijitalleşen dünya ile birçok fırsatın doğduğunu ifade eden Gri Koç, bu dönüşümün gençler için çok büyük imkanlar barındırdığına dikkati çekti. Başarılı olmanın ilk şartının hedef belirleme olduğunu anlatan Gri Koç, hedef ile birlikte bu hedefe ulaştıracak amacın ne olduğunun bilinmesi gerektiğini söyledi. Gri Koç, “Griden Beyaza Başarı” adlı sunumuyla sınava hazırlık süreci, stresle baş etme yöntemleri, etkili iletişim ve zaman yönetimi gibi pek çok konuda öğrencilerin de katılımıyla interaktif bir sunum gerçekleştirdi. Read the full article
0 notes
Text
‘Kürtçe seçmeli dersi İsviçre’nin geneline yayacağız’
VAUD- Kürt Dil Bayramı dolayısıyla Lozan’da yapılan panelde konuşan Yazar Fatma Şık, Cenevre kantonundaki okullarda Kürtçenin seçmeli ders olarak verileceğine dikkat çekerek, bu uygulamayı İsviçre’nin geneline yayacaklarını söyledi. 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı vesilesiyle İsviçre'nin Lozan kentinde bir panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Yazar Mürsel Yıldız’ın yaptığı panele İsviçre Kürt Enstitüsü (Enstîtuya Kurdî a Swîsre) Eşbaşkanı Fatma Şık ile Enstitü’nün kurucularından Yazar Gernas Koçer konuşmacı olarak katıldı. Gernas Koçer İsviçre'de her yıl Kürt Dil Bayramı dolayısıyla etkinlikler düzenlediklerini belirterek, Kurdistan ve Kürtçenin tarihine değindi. Koçer, yüz yıldır süren asimilasyon politikaları karşısında Kürt dilinin korunması, sahiplenilmesi ve geliştirilmesi bakımından zorlu bir süreç yaşandığını söyledi. Bölge coğrafyasının kadim halklarından biri olan Kürtlerin, anadillerini kaybetmeyle yüz yüze olduğunu savunan Koçer, “Düşmanın asimilasyonu üst seviyeye çıkararak sürdürdüğü politikalar sonucu çocuklarımız kendi anadillerinden uzaklaşmış durumdadır. Özellikle Kürtlerin bu konuda büyük bir mücadele sergilemeleri gerekmektedir. Bu bakımdan atılacak en önemli adımlardan biri, Kürtlerin devrimsel bir hamleyle kendilerinden başlayıp aileleri ve çevrelerini anadillerine sahip çıkmak için çalışmalarıdır” diye konuştu. KÜRTÇE SEÇMELİ DERS OLARAK VERİLECEK Fatma Şık ise İsviçre Kürt Enstitüsü'nün ülke genelinde yaptığı çalışmaları aktararak, ilk aşamada birçok merkezde Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması yönünde çalışmalarına başladıklarını söyledi. Öğrencilerin Kürtçenin birçok lehçesinde eğitim görmeleri yönünde yasal engellerin de aşıldığını belirten Yazar Fatma Şık, “Cenevre kantonunda Eylül ayında başlayacak yeni eğitim-öğretim yılında Kürtçe seçmeli ders olarak okutulacak. Bu çalışmayı önümüzdeki süreç içerisinde İsviçre geneline yayacağız” dedi. TEK DİL, TEK MİLLET, TEK BAYRAK LOZAN'LA GELDİ Fatma Şık, daha sonra 100’üncü yılına giren Lozan Antlaşması’nın ağır asimilasyon politikalarının önünü açtığını belirterek, şöyle devam etti: "100 yıldır varlığını devam ettiren Lozan Antlaşması Kurdistan'ı dört parçaya bölerken, 'Tek dil, tek millet, tek bayrak' dayatması, halkları kendi dil, kültür ve kimliğinden uzaklaştırmıştır. Halkların dilini ve kültürünü yok etmeyi amaçlayan bu asimilasyon politikalarına karşı anadilimizi savunmamız gerçeği bir kez daha açığa çıkmıştır." Panelistlerin sunumu ardından soru-cevap kısmına geçildi. Ardından müzik dinletisi verildi. Read the full article
0 notes
Text
Ayhan Bozfırat
(1932-1981) 1932 yılında İstanbul’da doğmuş, 1981 yılında hayata gözlerini yummuştur. Esas adı “Ayhan Köksal”dır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, çocuk suçluluğu konusunda yüksek lisans yapmıştır. Babası, avukat ve yayıncı, Hakkı Talas’tır. Kızı ise yazar ve editör, Sırma Köksal’dır. Kızının babası, ressam ve hukukçu Mehmet Can Köksal’dır Yazarlar sendikası üyesidir. İşçi…
View On WordPress
#Ayfer Kınay#Ayhan Bozfırat#Dört Yol Ağzındaki Ev#devlet insan ve çevre ilişkileri#devlet ve çevre#eşitsizlik#Fırıldak#Fırıldak ve Sokak Lambaları#kültürel bozulma#Neyya Nükhet Eren Yaratıcı Yazarlık Atölyesi#Pazartesi14.com#Saatli Edebiyat Takvimi#Sokaka Lambaları#sorgulama#yazar analizi#yazar sunumu#İstasyon
0 notes
Text
🎧 Ambar Lucid - Universe
.
Ruhum tereddüt ve şüpheden oluşmuş. Benim için hiçbir şey olumlu değildir, olması da mümkün değildir; her şey çevremde salınır, ben de onlarla birlikte salınırım, kendimden emin olamadan.
.
Everest yayınlarının açık hava serisinden biri olan, Pessoa Olmak Üzerine Düşünceler kitabı Fernando Pessoa'ya dair bir arşivde yer alan yazılardan derlenerek oluşturulmuş. Yazarın notlarının ve kişisel düşüncelerinin bir sunumu. Çerezlik bir kitap, okurken altını çizebileceğiniz birçok söylem var. Huzursuzluğun Kitabı'nı okuduktan sonra, bir yazar tarafından anlaşıldığım hissine kapılmıştım. Öyle ya, içimizdeki duyguların bir kısmını tanımlamakta zorlanırken veya koskoca dünyada bazı duyguları yalnızca kendimiz hissediyormuş sanıyorken, bir yazarın kitabı denk geliyoruz ve işte artık yalnız değiliz. Aynı yollardan, patikalardan geçen başkaları da var. Anlaşılıyor olmaktan daha büyük bir iç rahatlığı var mıdır?
.
Ruhum üşüyor, üzerime ne giyeceğimi bilemiyorum. Ruh üşümesi için ne bir manto ne de pelerin vardır, bir hisseden bir daha unutamaz.
.
@everestyayinlari
@everestacikhava
.
#kitap #kitapyorum #kitapalıntıları #kitapsever #kitapkahve #fernandopessoa #everestaçıkhava #everestyayınları #book #bookblogger #bookquotes #bookworm
instagram
9 notes
·
View notes
Text
DMY Felsefe yeni yazı gönderildi.
Yeni yazı paylaşıldı: https://www.dmy.info/toulmin-argumantasyon-modeli/
Toulmin Argümantasyon Modeli
Argüman açıklama için sunulan önermeler dizisi, argümantasyon ise bunun yapısıdır. Farklı yapı önerilerini önceki yazıda ele almıştık. Felsefi düşünce nedenlendirilmiş, temellendirilmiş, yani mantıksal düşüncedir ve düşüncenin sunumu anlaşılır ve net olmalıdır. Temellendirmeyi ve anlaşılırlığı sağlamak için Stephen Toulmin gibi filozoflar argüman şemaları oluşturmuşlardır. Stephen Toulmin Kimdir? Stephen Edelston Toulmin (1922-2009) İngiliz filozof, yazar ve eğitimciydi. Wittgenstein’dan etkilenerek çalışmalarını ahlaki muhakemenin analizine adadı. Argümanları analiz etmek için kullanılan ve birbiriyle ilişkili altı bileşeni içeren ve 1958 tarihli The Uses of Argument adlı kitabında yayınlanan Toulmin argümantasyon modeli, özellikle retorik ve iletişim alanında ve bilgisayar bilimlerinde en etkili çalışması olarak kabul edildi.
4 notes
·
View notes
Photo
Gülin Dede Tekin|Yayın tarihi: 4 Aralık 2019
https://www.timeout.com/istanbul/tr/tiyatro/ev-sicakliginda-bir-tiyatro-bereze-goesteri-evi
Türkiye tiyatrosunun çocuk, genç, yetişkin demeden her yaş grubu için araştırmalar yapan, oyunlar sahneye koyan, nevi şahsına münhasır ekibi Tiyatro Bereze, yepyeni bir mekan ve sayısız proje ile bu seneye hızlı bir giriş yaptı. Geçtiğimiz yıl kendilerine bir aile tarafından hediye edilen mekanlarında, teatral üsluplarından ödün vermeden açtılar kapılarını. Firuze Engin, Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy’dan oluşan ekip hem kendilerine has üslupları hem de kolektif yaşama olan inançları ve çabalarıyla ürettikleri her işle göz kamaştırıyor. Danimarka menşeli çocuk tiyatrosu topluluğu MishMash International Theatre Company’nin kurucuları arasında yer aldıkları gibi, Bremer Shakespeare Company ile ortak olarak ‘Coriolanus’ projesini de yürütmeye devam ediyorlar. Yıllar içerisinde repertuvarlarına kattıkları işlerden yalnızca birkaçı olan ‘Olsa Olmalı Olabilir’, ‘Fil’ ve ‘Macbeth / İki Kişilik Kâbus’u da yeni mekanlarının açılmasıyla birlikte tekrar oynamaya başladılar. Üretken ekibe mekanın ruhunun teatral arayışlarına ne kattığını konuştuk.
Tiyatro Bereze’yi bir araya getiren ve 13 yıl birlikte üretmenizi sağlayan temel duygu, felsefe nedir? Hepiniz DTCF Tiyatro bölümü çıkışlısınız. Hep konuşulan DTCF kültürünün Bereze’ye yansıması için neler söyleyebilirsiniz?
Erkan Uyanıksoy Yola çıkış motivasyonumuz çocuk tiyatroları üzerinden oldu. 2005’te Elif ve Firuze, Bursa’daki Çocuk ve Gençlik Tiyatroları festivaline gitmişlerdi ve oradan çok heyecanlı döndüler. Ayrıca DTCF’de Tülin Sağlam hocamızın özel çabasıyla oluşan, çocuk tiyatrosu üzerine bir hassasiyet var. Hepimizde “Çocuklara neden bu kadar kötü tiyatro yapılıyor?” diye bir kaygı vardı. Elif ve ben de çocuk tiyatrosu üzerine yüksek lisans yapıyorduk. Oradan öğrendiğimiz ve gördüğümüz şeyler, “Artık biz de birlikte bir şey yapsak mı?” sorusunu gündeme getirdi. Elif’in yüksek lisans tezi olan obje tiyatrosu çıkış oyunumuz oldu. Diğer yandan Bereze’de birbirini ve birlikte vakit geçirmeyi seven insanların bir araya geldiğini düşünüyorum. “Bereze içerisinde nasıl yer alırız?”, “Ben bu tiyatroda şunu yapmak, şununla kendimi var etmek istiyorum,” diyenlere de, “Kapı açık, gel,” dediğimiz bir yapımız oldu her zaman.
Elif Temuçin Felsefe konusuna değinecek olursak, hikaye anlatmak istiyoruz. Bizi bir arada tutan hep o oldu. Bu, Dil Tarih ekolünden de gelen bir şey. Bir hikaye anlatmak, derdini anlatmaktı bizim için tiyatro. Beğenilerimiz aynı. Bu oyunun derdi, hikayesi ne? Bunu önemsiyoruz. Aynı zamanda samimiyetle yapılan, tiyatronun mutfağına da kıymet veren, tiyatronun sadece oyuncu, yönetmenden ibaret olmadığı, yazarın, ışıkçının, dekorcunun herkesin kolektif çalıştığı bir düzene inanıyoruz. Tiyatro ortak bir mutfaktır, herkes bir yerinden tutar ve çalışır. Böyle ortak bir bilincimiz de var. Bu hikaye çocuklara da, yetişkinlere de anlatılıyor olabilir.
Şimdi gerçekten bir mutfağınız var. Ama biliyorum ki buraya kavuşmanızın harika bir hikayesi var.
Erkan İlham verici bir hikaye olduğu için, anlattığımda insanların gözü aydınlandığı için anlatmayı seviyoruz. 2017 yılında Çanakkale’de, Çocukluk Bizde Kalsın Derneği’nin davetiyle çocuk tiyatrosuna dair yaptığımız işleri sunuyordum. Sunum sonrasında çocuk kitapları yazarı bir hanımefendi yanıma gelerek sunumu çok beğendiğini ve işlerimizi takip etmek istediğini belirtti. Bir sene boyunca tüm oyunlarımıza geldi. Her oyun sonrasında da mutlaka soruları oluyordu. “Sonraki projeniz ne, nerede prova yapıyorsunuz, dekorlarınızı nerede saklıyorsunuz?” gibi. Bir gün, “Size sponsor olmak istiyoruz,” dedi.
Firuze Engin Tam olarak bizden ne isteyeceğini anlamadığımız ve hiç kimseyle bir bağımlılık ilişkisi kurmak istemediğimiz için küçük bir tedirginlik yaşadık önce.
Erkan Kendisi de bizi araştırdığını, ailesinin durumunun iyi olduğunu ve sekiz-dokuz sene önce vefat eden eşinden kalan bir vasiyet olduğunu, bir kültür fonu oluşturduklarını ve özel olarak çocuklar için işler üreten bir tiyatro topluluğu aradıklarını anlattı. Sonrasında da “Size mek”n almak istiyoruz,” dedi. Biz küçük bir şok yaşadık ve “Emin misiniz?” diye sorduk. Kafamızdaki tüm soru işaretlerini sildi. Bizden hiçbir beklentisi olmadığını belirtti. “Şu ana kadar yaptığınız şeyi yapmaya devam edin ama daha iyi koşullarda yapın,” dedi. Velhasıl sonrasında kendimizi bu mekanda bulduk.
Elif İsminin söylenmesini de istemiyor. Kendini özel bir yerde görmek istemiyor.
Firuze Diğer yandan, “Benim durumumda olan herkesin yapması gerektiğini düşünüyorum, en az yatırım sanatla uğraşan gençlere yapılıyor bu ülkede,” diyor.
İlham ve umut verici bir hikaye gerçekten. Peki, mekan teatral çalışmalarınıza nasıl yansıdı? Geçtiğimiz sezon ortasında açılsa da sanki sessiz bir açılıştı o. İnsanın evine alışması gibi, sizin de burayı içselleştirmeniz mi gerekiyordu?
Firuze Mekanın adı olan Gösteri Evi aslında böyle bir yerden geliyor. Tiyatromuzun bir evi olsun istiyorduk. Ev duygusunu yaptığımız her işle kurmaya çalışıyoruz, mekanımız da böyle bir yer olsun istedik. Ve çok haklısın, burayı uzun bir süre sindirmek de istedik. Mekanla gerçekten sahiplenici bir ilişki kurmamız, beş altı ayı buldu. Şimdi şimdi Bereze’nin bir evi var hissini geride bırakıp görünür olmaya başladık.
Elif Nasıl yansıdığına gelirsek, sonunda oyun oynuyoruz! Bütün oyunlarımızı oynayabiliyoruz. Bizim en büyük sorunumuz buydu. Erkan ve ben yurt dışında da çeşitli işlerde çalışıyoruz ve kısıtlı zamanlarda buradaki sahnelerle tarihlerimizi uydurmakta çok zorlanıyorduk. Bir sürü oyunumuz vardı ve az oynuyorduk. Bunun hüznü oluyordu. Mekanın en büyük getirisi düzenli oynayabilmek ve bir repertuvar oluşturabilmek oldu. Onun dışında gençlere ulaşma, birçok insanla tanışma fırsatına eriştik.
Firuze Biraz da domino taşı gibi oldu. İyi, güzel ve temiz bir şey başka iyi, güzel ve temiz şeyleri tetikliyor. Çocuklar için ücretsiz çalışmalar yapma şansına erişebileceğiz. Mahallelere gidemiyorduk. Hem ücretli atölyelerimiz oluyor, hem de deneyim aktarımı yapabileceğimiz iç çalışmalarımızı yapabiliyoruz. İnsanlar kendi gelip bizi buluyor hatta. Orff, elementer müzik üzerine çalışan Can Emre Uygan bize geldi ve yaptıkları ücretsiz çalışmalar bir elementer müzik topluluğuna dönüştü.
Elif Bir tür laboratuvar, araştırma alanı açma şansımız oluştu. Kendi oyun çalışmalarımıza da etkisi büyük oldu. Provalarda daha hızlı ilerliyoruz geçmiş oyunlarımıza göre.
Firuze Zaman kısıtlaması yok, bütün malzemen elinin altında. Bize burayı armağan eden kişinin tam da istediği şekilde daha iyi koşullarda çalışabiliyoruz. Her gün müteşekkiriz.
Dışarıya açık olarak ne tür atölyeleriniz, çalışmalarınız var?
Elif ‘Gel Şunu Bir Anlat’ etkinliğimiz var. Koç Üniversitesi’ndeki bir grup insandan esinlendiğimiz bir iş oldu. Kim ne anlatmak istiyorsa, konu sınırı olmaksızın gelip ücretsiz olarak anlatabiliyor.
Firuze Herhangi bir konuda uzman olmasa da bilgisi olan bir insan gelip bilgilerini aktarıyor. Mesela en son Altyazı Dergisi’nin sinema yazarlarından Ali Deniz [Şensöz] konuğumuzdu. Karanlık Madde konusunu uzun zamandır araştırıyormuş. Bunun dışında mekan açıldığından beri oyunculuk atölyeleri verildi. Üst katımızda çocuklar ve yetişkinler için yaratıcı yazarlık atölyeleri oluyor. Müzikal beden atölyemiz oldu. Çocuklar için sanat atölyemiz başladı. Ayrıca bir kitabın okunup diğer yandan canlandırıldığı bir etkinlik olan Canlı Kitap var.
Benim de en keyif aldığım işlerden biri.
Erkan Bir tür teatral okuma saati aslında. Seçilmiş bir çocuk öyküsünü okuyor ve oynuyoruz. Okunan şeyin oynandığı ya da oynanan şeyin okunduğu bir şeyden ziyade bazen sadece okunuyor bazen sadece oynanarak aktarılıyor. Her kitabın dünyası bambaşka olduğu için teatral olarak da farklı stilleri çağırması bizim için çok keyifli. Bir tür teatral araştırmaya dönüştü.
Firuze Çok eğleniyoruz Canlı Kitap’ta. Çocuk tiyatrosu olmadığını anlatmakta zorlanıyoruz ama. Bir yandan değil ama bir yandan da öyle. Üst katımıza bir çocuk kütüphanesi yapma hayalimiz de var ayrıca.
Yakın zamanda ‘Kuluçka’ adlı projenizi açıkladınız. Detaylarını paylaşabilir misiniz?
Firuze Gösteri Evi’nden önce ara ara konuştuğumuz bir şeydi. Aynı alanda çalışan insanlar, harala gürele oyun çıkarmaya çalışmaktansa, zaman kısıtlaması olmadan bir araya gelip, hem birbirlerinin işlerini takip edebilecekleri hem de aynı anda iş üretebilecekleri bir ortaklığa girebilir mi diye tartışıyorduk. Elif ve ben DTCF yazarlık mezunuyuz. Ve okurken yazdıklarımızı diğer yazar arkadaşlara okutma deneyimini hâlâ anıyoruz. İştah veren bir durumdu o. Yazarlık çok tekil bir iş. Onu tekillikten çıkarmaya ihtiyaç duyuyordum. Bu ev ile birlikte üç yazar arkadaşımızı davet ettik. Şamil Yılmaz, Volkan Çıkıntoğlu ve Murat Mahmutyazıcıoğlu. Datça Tiyatro Festivali’ndeki atölyeden genç yazarlar Lami Birant ve Fulden Aytaç da proje asistanları oldular. ‘Olası Gelecekler’ diye bir başlık belirledik.
Distopyalar mı göreceğiz bol bol, ütopyalar da olacak mı?
Firuze Uzun uzun tartıştık bunları aslında. Neden gelecek deyince hep distopyalar geliyor aklımıza? Ütopya hayal edemiyor muyuz? Bir de şunu konuştuk. Her yönüyle mükemmel bir dünya tasarlamak kısmında anlatacak bir hikaye yok. Çatışma yok çünkü. Distopik bir yerden ütopik bir dünya çıkar mı ya da ütopik bir dünyaya distopik bir saldırı nasıl olur? Hem bir yandan kuramsal tartışmalar sürüyor, hem de metinler yazılmaya devam ediyorken “Bunları neden sahnelemiyoruz?” dedik. Ocak ayında yeni oyun prömiyerinden sonra Gösteri Evi prodüksiyonu olarak sahnelenmeye başlayacak.
Elif Sadece yazarlarla da kalmayacak. Yönetmenler buluşması, belki sahne tasarımcıları buluşması vb. şekilde ilerlemesini planlıyoruz.
Firuze Üst ismi ‘Kuluçka’ yalnızca. Yazarlar bir modülü. Her modülde herkes kendi yöntemini belirleyerek ilerlesin istiyoruz. Hem dayanışma hem de ürettiklerimiz üzerine biraz durup düşünmek, tartışmak, deneyimlerimizi birbirimize açmak, tökezlediğimiz yerlerde yardım istemekte çok aciziz bence. Tiyatronun kolektif bir iş olmasını çok önemsiyoruz.
Elif Hiç küçümsenmeyecek bir şey var ki o da para kazanma kaygısı. Ama çok zor koşullarda tiyatro yapıyoruz söylemiyle birbirimizi eleştirmeyi bıraktık galiba. Kendi adıma bir süre sonra konuşmamaya başladım. Biraz bunu da kırmak istiyoruz.
Dediğin gibi koşullardan belki de ama belli bir yerden sonra kimse süreçle ilgilenmemeye başladı sanki. Şartların da etkisiyle bir an önce sonuç ortaya çıkarmaya mı çalışılıyor?
Firuze Nadir Sarıbacak’ın efsane bir ödül konuşması vardı, “Biraz muhabbet etmeye ihtiyacımız var,” diyordu hani. Bu bence tiyatro için de geçerli. Gösteri Evi de seyircinin bilet alıp girip çıktığı bir yer olmasın, insanların tiyatro konuşmak için içeri girmek isteyeceği bir yer olsun istiyoruz.
İKSV tarafından verilen Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatro Teşvik Ödülü’nün sahibi oldunuz bu sene.
Elif Bu ödülün adaylıkla ilerlediğini bilmiyorduk. Haziran ayında yeni bir projemiz varsa aday olabileceğimize dair bir e-posta aldık. Uzun süredir yazmayı planladığım bir gençlik oyunu vardı. Ve o bu süreçte oldukça hızlı bir şekilde yazıldı. ‘AN-SI-ZIN’, 14 yaş ve üzeri için yazılan bir oyun. 4 Ocak’ta prömiyer yapacak. Henüz tanıtımlarına da başlamadık hatta.
Firuze Aramızda gençlik oyunları konusunda en tutkulu olan kişi Elif. “Bu yaş grubu için çok az oyun yapılıyor,” der hep. Biz de “Madem böyle bir mekan var, 14 yaş ve üzeri gençlere özel işler de üretebiliriz,” dedik.
Erkan İlaveten projedeki ışık tasarımcısı, asistan, müzisyen, fotoğrafçı… Hepsi yepyeni ve genç isimler. Ödülden gelen ve bizi rahatlatan bir bütçe de var. Öyle olunca çalışanlara emeklerinin karşılığını verebileceğimiz bir durum da oluşuyor. Onlara da bir alan açmış olduk.
Firuze Varisi olmayan iki tiyatrocunun, kendilerinden sonra gelen tiyatrocuları varis olarak seçmesi ve bizim de ödülü bu yıl Tiyatro D22, Bam İstanbul ile paylaşmamız insanın gözlerini dolduruyor. İlk gençlik işimizi bu fonla yapmamız da gurur verici.
Yurt dışı ayağınızdan da bahsetmeden bitirmeyelim röportajı. Neler yapıyor Bereze Türkiye dışında?
Erkan ‘Macbeth / İki Kişilik Kabus’u yaptığımızda, sahne tasarımcıları oyunu Almanya’ya götürmeyi çok istedi. Başvurular sonrası Bremer Shakespeare Company’den dönüş oldu. Atölyeler, sohbetler derken “Birlikte bir proje yapsak mı,” diye düşünmeye başladık. Sonra ‘Coriolanus’u yapmaya karar verdik. Fark ettik ki, Almanya’nın da Türkiye’nin de dertleri var o metinde.
Elif Kimsenin kahraman olmadığı bir Shakespeare oyunu. Fantastik hiçbir öge yok. Brutal bir yandan… Çok ilginç bir metin. Bizim fiziksel tiyatrodan getirdiğimiz anlatım biçimi ve onların bunca zaman Shakespeare oynamış olmasının verdiği deneyimle bir ortaklık kuruldu. Sınırlardan bağımsız, mesleki bir ortaklık. Ondan çok etkilendik, heyecanlandık. Ayda iki kere Bremen’de oynuyoruz.
Erkan ‘Coriolanus’da beni en çok şaşırtan şey, o kadar kısa bir süre içerisinde çok uzun yıllardır birlikte çalışıyormuşuz hissini yakalamış olmamız. Çok keyifli, güldüğümüz eğlendiğimiz bir şeye dönüştü. Oyunun dili Almanca ve Türkçe. Üst yazı da yok. İnsanlar anlayacak mı diye çok konuştuk aramızda.
www.tiyatrobereze.com
1 note
·
View note
Photo
Değerli arkadaşlar 05/12/209 Saat 09.30-12.00 arasında Veli ve temsilcilerimizle veli akademileri ve okulumuz geleneksel organizasyonlari adı altında aşağıdaki konuları paylaştık. 1- Eğitimde Dijital Dönüşüm 2-23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı için Çinli öğrencilerimizin ağırlanmasi. 3-18Mart Çanakkale Tiyatrosu ve Okul Tanıtım Günü Planlaması 4-LGS Rehberlik Sunumu 5- Yazar Atölyesi İçin Yazar Renan Özdemir'in konuşmaları Tüm velilerimize öğretmen arkadaşlarımıza okul aile birliğimize ve katılımcı ailelere gönülden teşekkürler . https://www.instagram.com/p/B5xl7y_Ak0L/?igshid=yoogi77zqk89
1 note
·
View note
Text
12.03.19
Umudumuzun birebir tükendiği bir gün. Her şey mi üst üste gelir? Geldi elhamdülillah. Sabahtan yastığa başımı koyuncaya dek. Olsun elhamd. Duayla ve umutla, kalbimizden geçenin kıyısında oturup, sabırla bekleyeceğiz. Dün kulağımdan çıkmayan şarkıyı şu an görüyorsunuz. Sertabı seviyorum. Bu şarkı da bana umut veriyor. Dün neredeyse hiç ders çalışamadım. Kesik kesik yaşanılan her şey. Buradan soyutlanıyorum artık. Bana kimsenin iyi gelmediği bir dönemdeyim. Yazar çıkarım. Gerisi beni ilgilendirmiyor. Yoruldum her anlamda. Dün annem; "çok kırgın görüyorsun zehra" dedi. Farkında değilim ki ne hissettğimin anne. Hissizleşmekten korkardım ben bunu mu yaşıyorum. Perşembe günü olan sunumu da bugüne aldılar ve dün bunu akşam dokuz gibi haber verdiler apar topar ona hazırlandım. Elhamdülillah yaptım da. Kurul beni her zaman yoruyor. Bir şey daha yoruyur beni insanlara kendimi kanıtlamak. Gerilmeyi, stres altına girmeyi sevmiyorum. Karnıma ağrılar giriyor. Dün bu kafa karışıklığından dolayı da kahve yaparken kaynar sütü yanlışlıkla elime döktüm. Reflekslerim beni yanılttı. Canım yandı ama ondan değil. Geçiyor. Geçecek bütün bunlar geçecek. Elimin haline de o an bakıldı çok şükür. Sunumdan şimdi geldim. Sabah namazından sonra bir saat uyuyabildim. Şimdi de uymayı denedim ama seçim arabaları buna izin vermiyor. Kulaklığımı takıp uyumam lazım. Bu bir saatlik uyku da beni yoruyor. Çok fazla yoruyor dedim ama yoruldum, üzgünüm. Dün kitap okurken de hemdem'in yaptığı ayraç gözüme çarptı. İşaret gibiydi. Hayat sana arka arkaya dikenlerini gösteriyorsa sakın üzülme, aksine sevin...Çünkü çok yakında gülü de gönderecektir.
Umudu olanlara selam olsun.
9 notes
·
View notes
Text
Elazığ’ın Kovancılar İlçesinde Dikkat Çeken Gazze Programı
Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde, Kovancılar Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü ve Kovancılar İlçe Müftülüğü tarafından düzenlenen "Direnişin Simgesi Gazze" programı gerçekleştirildi. Filistin'deki insanlığa dikkat çekmek ve gençlerin bu konuda neler yapabileceğine dair çözümler bulmak amacıyla yapılan program, TOKİ Cami İmam Hatibi Vedat Kaya'nın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Programda, Kovancılar Müftülüğü Şube Müdürü Rasim Kaya, "Direnişin Sembolü Gazze" sunumu gerçekleştirdi. Kovancılar Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde düzenlenen etkinliğe sivil toplum toplantıları ve toplantılara katıldı. Okunan ilahilerle devam eden program, İlçe Vaizi Ramazan Yazar tarafından yapılabilir Read the full article
0 notes
Text
MÜRSEL ADIGÜZEL HER AYIN İLK PAZAR GÜNÜ İSTANBUL'DA ŞİİR VE MÜZİK ŞÖLENİ DÜZENLİYOR
Her ayın ilk Pazar günü, saat.13.00-18.00 arasında;Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği-Ihlamurkuyu Mahallesi, Yeni İstanbul Çarşısı, C Blok, K.3 Ümraniye-İstanbul adresinde şair+yazar+ aşık+ozan ve sanatçıların iştirakı ile yapılan ”Şiir ve Türkü Dinletisi”nin 110’uncusu 5 Kasım 2023 tarihinde yapılacaktır. Proğram, genellikle aşağıdaki şekildedir; 1-Etkinliğin Sunumu;Halide GÖKSOY-Oktay…
View On WordPress
0 notes
Text
MÜRSEL ADIGÜZEL HER AYIN İLK PAZAR GÜNÜ İSTANBUL'DA ŞİİR VE MÜZİK ŞÖLENİ DÜZENLİYOR
Her ayın ilk Pazar günü, saat.13.00-18.00 arasında;Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği-Ihlamurkuyu Mahallesi, Yeni İstanbul Çarşısı, C Blok, K.3 Ümraniye-İstanbul adresinde şair+yazar+ aşık+ozan ve sanatçıların iştirakı ile yapılan ”Şiir ve Türkü Dinletisi”nin 110’uncusu 5 Kasım 2023 tarihinde yapılacaktır. Proğram, genellikle aşağıdaki şekildedir; 1-Etkinliğin Sunumu;Halide GÖKSOY-Oktay…
View On WordPress
0 notes
Text
Olan Biten, Bitemeyen
İşte, başlayabilirim. Avm’ye girdim, kapıda yeterli doz radyasyon aldıktan sonra deneyimli bir CIA ajanı gibi emin ve umursamaz adımlarla tuvaletin yolunu tuttum. Bir kabinde ayaklarımı sıkan klasik ayakkabılarımı parlak beyaz spor ayakkabılarımla, açık mavi muavin gömleğimi ise beyaz ince kumaştan yapılmış tişörtümle değiştirdim. Pantolonum durabilir, çünkü o tamamlayıcı unsurlarına göre yeterince klasik veya yeterince spor görünüme bürünebiliyor. Şu “business casual” denenlerden. Sonra şu meşhur 2. nesil kahvecilerden en popüler olanına değil de bir küçüğüne oturdum ve random bir kahve istedim. Karşı karşıya olan bu rakip kahvecilerin birinde oturacak yer bile bulamıyorken diğerinde ise at koşturabiliyor olmak işime geldi açıkçası, dikkat çekmeden yaşamayı huy edindim uzun süredir.
Öncelikle belirtmeliyim ki birazdan anlatacağım şeyler yaşanmış bir hikayeden esinlenilerek yazılan birtakım umut-umutsuzluk-heyecan-koyverme-yeniden umut-nötralleşme gibi duygular döngüsünden dışarı çıkmama ihtimali olan cümleler bütünü olacak.
Hikayemiz bir yılın Ocak ayında başlıyor, Ocak Ankara’sının o karlı, ayazıyla sakinlerinin sabrını sınadığı günlere tekabül ediyor. Hikayenin öznesi olan çocuk nispeten rutine bindirebildiği, maddi veya manevi olarak çok da tatmin olmadığı ama hiç yoktan iyidir diye düşündüğü için çalışmaya devam ettiği işine devam ederken telefonu çalıyor. Son birkaç aydır olduğu gibi yine daha önceden anımsayamadığı bir sabit telefon numarası tarafından arandığını görünce arayanın o rastgele başvurduğu ve umarsızca mülakatlarına girip çıktığı, sonra da ya kabul etmediği ya da beklentilerini yüksek tuttuğu için kabul edilmediği orta ölçekli firmalardan biri olduğunu düşünerek telefona cevap veriyor. Ama yanıldığını anlaması uzun sürmüyor zira bu seferki farklı çünkü o hayalini kurduğu, ülkenin en prestijli, en kurumsal (en taş*klı) savunma sanayii firmalarından biriydi (ismi Savunma olsun) arayan ve görüşmek için çağırıyorlardı. Heyecanlanmıştı çünkü bu 6 aydan uzun süredir beklediği fırsattı ve sonunda onu keşfetmişlerdi işte. Bir başka bu ölçekte firmayla ise daha öncesinde görüşmüş ancak bu hayatında girdiği ilk iş mülakatlarından biri olduğu için eline yüzüne bulaştırması tesadüf olmamıştı. Artık güçlerini birleştirecek ve birlikte ateş edeceklerdi, tatatatata. Ya da başka bir deyişle çocuk daha çok şey öğreneceği, daha çok kazanımlar elde edeceği (halk arasındaki tabirle para), daha düzenli, daha kurumsal, daha çok bilinen, daha çok istediği, daha çok memur gibi takılabileceği ama öte yandan da yine kılık kıyafet konusunda çok katı olmayan bir ortamda çalışabileceği (ki her ne kadar alay konusu olsa da kılık kıyafet yönetmeliği onun için önemli bir kriterdi) bir yerde hayatının geri kalanında çalışabilecek ve o hayalini kurduğu oyuncakları alabilecek, fotoğraflarını gördükçe içinin eridiği yerlerde bulunabilecekti. Tüm bunların hayali ve hevesiyle mülakata girdi çocuk, sanıyordu ki hemen alacaklar ve ertesi gün işe başlatacaklar. Mülakat bitti ve sonucu beklemeye başladı. Burada beklemekten kastımız çalışmaya devam etmek, biraz önce bahsi geçen orta ölçekli firmalarla İK’cılık oynamaya devam etmek ve hatta iş falan değiştirmek, kısacası arka planda biraz önceki umutları beslemeye devam ederek hayatını hiçbir şey olmamışçasına idame ettirmek.
Hayat devam ediyordu ve günler günleri, haftalar haftaları kovalıyordu. Çocuk çalıştığı işinden sıkkınlık, bıkkınlık ve başka birtakım maddi/manevi sebepleri mazeret göstererek ayrılmış, bir yandan kafa dinliyor bir yandan da kendini fazla yormadan “daha iyisi” için bakınıyordu ki, çat! Bir telefon daha. O az önce bahsi geçen şirketlerin bir diğeri (ismi Defans olsun), görüşmeye çağırıyor ve çocuk yine aynı heyecanlı sahneleri yaşıyordu. Bu sefer prosedür de farklıydı, sadece eli kolu bağlı beklemek yerine kendini gösterme şansı da vardı zira işleyişe göre verilecek bir konuyla ilgili sunum yapması gerekiyordu. Nitekim sunumu yaptı, ama olaya beklenildiğinden farklı bir bakış açısıyla yaklaştığından çok da etkili olamadı. Lakin ondaki “ışığı” görmüş olsalar gerek ki bir ikinci bir şans verdiler, daha spesifize edilmiş bir konuda hem de. Bu ikinci şansı daha iyi değerlendirdiğini düşündü çocuk. Neticede daha açıklayıcı ve tartışmaya kapalı cümleler kurmuş, sorulara daha net cevaplar vermişti. Sonra tekrar beklemeye başladı…
Olayları anlatıp detayları atlamayayım derken duyguları kaçırdığımı fark ettim. Daha doğrusu şu yukarıda sıraladığım paragrafların herhangi birinde duyguları doğru düzgün iletemediğimi, ilkokul seviyesinde bir günlük yazar gibi sadece olanları en basit cümlelerle aktardığımı fark ettim ki sıçayım böyle yazacağım yazıya. Olanı biteni maddeleyeyim:
Defans şirketine yaptığı sunumdan hemen sonra başka bir işte çalışmaya başladı (ismi Kardeşler Enerji İnş. Tic. Taahhüt A.Ş. olsun - ama görünüşte global bir şirket olsun - bu amcalara da methiyeler dizmek için sayfalar gerekir, ama boşverdim o kısmı)
Yeni işinde birkaç haftadır çalışıyordu ki Savunma şirketi yeniden görüşmeye çağırdı ve umutlarını tazeledi, lakin görüşmeler en başa dönmüş, başka birimler için en baştan (“adın, soyadın” kısmından) başlamıştı görüşmeler.
Sonra yine umutları azalırken ve çalışmaya devam ederken, hatta şehir değiştirmişken Defans şirketinden gelen telefonla ve telefonda belirtilen “bir sonraki aşamaya geçildiği” bilgisiyle yeniden aklı başından gitti ve topukları kıçına vurarak görüşmeye yollandı.
Ve yine gördü ki B şirketinde de yeni bir birim için görüşmeye çağırılmıştı ve prosedür “yine” taaaa en başa dönmüştü, şu “adın-soyadın” kısmına ve sonrasında yeniden sunum yapmalı olan kısma.
Bu son maddeyi görüşmenin başında fark etmişti ki, o anda bir rahatlama geldi. Daha doğrusu biraz siktir etmişlik hali, biraz da ümitsizliğin verdiği koyvermişlik hali. Yani, neticede şu an halihazırda yarı-memnun olduğu bir işi vardı ve en başa dönmüştü. Kabul edilirse çok güzel bir dönüm noktası olacaktı hayatı için ama edilmezse de bu onu derinden etkilemeyecekti. Bu nedenle ipleri eline almaya karar verdi, arkasına yaslandı, suyundan bir yudum aldı ve çapraz sorguda gibi gelen soru salvolarını ustaca cevapladı. Arka arkaya gelen soruları sıraya dizmeyi ve sonra hepsine teker teker cevap vermeyi, cevabı verirken ilgili kişinin gözlerinin içine bakıp içinden “senin sorunun cevabını şimdi veriyorum madafaka” demeyi, ve hatta sorular arasında boşluklar oldukça (ki o gergin sessizlik anlarını bilirsiniz) o boşluklara kendiyle ilgili, işle ilgili veya karşısındaki beyaz yakalı niggalarla ilgili anekdotlar, sorular sıkıştırmayı becerdi. Mülakatın sonuna doğru herkesin yüzü gülüyordu. Çocuk “ya sıçtım batırdım ya da onları etkiledim, ortası yok” diye düşündüğünden gülüyordu, karşısındakiler de ya “ne dallama çocukmuş geldi gerzek gerzek konuştu vaktimizi çarçur etti” diye düşündüklerinden, ya da “bebe iyiymiş la, baksana biraz biliyor bu işleri” diye düşündüklerinden gülüyordu. Çocuk insanların duygularını yüzlerinden okuma konusunda henüz o kadar yetkin değildi, ama en azından ihtimalleri 2'ye (ama en uç noktadakilere) indirgemeyi başarabilecek kadar iyiydi.
O umursamaz, dalga geçercesine gülümsemesiyle odadan çıktı, beklentilerini minimum seviyede tutarak yaşamaya ve o haberi beklemeye devam etti.
Bir şehrin daha az popüler olan Y kahvecisinde başlayan yazıyı başka bir şehrin daha popüler olan X kahvecisinde bitirebildim. Aynı avm’de karşılıklı konumlanan yine aynı rakiplerin farklı şehirlerdeki şubeleriydi tesadüfen. Bunun sebebini de birazdan elime alacağım yeni pilot kalemimle (keşke dolma kalemim de bana eşlik ediyor olsaydı) yeni siyah deri kapaklı eşantiyon ajandama aktaracağım, en azından parmaklarım uyuşana kadar. Ama bu sebepleri iki kelimeyle özetlemem gerekirse: Yeni Hayatım.
Daha da sonrasında, yaklaşık 1 yıl sonra bu yazıyı yayınlamadığımı fark edip bir kere daha elden geçirdim. Bu sefer ise kahvecide değil, evimde sıcak yatağımda bilumum grip çaylarımı yudumlarken. O siyah deri kapaklı defterime neler yazdığımı çok iyi hatırlıyorum. O yazdığım yazıyı da yarım bırakıp 2 veya 3 seferde bitirebildiğimi. O yeni hayatıma nasıl adapte olamadığımı, bu iş görüşmelerinin nasıl sonlandığını, o son mutlu haberi beklerken nasıl fiziksel ve ruhsal olarak çöküşe geçtiğimi, son günlerde artık saatleri bırakıp dakikaları saymaya başlayışımı.. Hepsini çok iyi hatırlıyorum ancak bu yazıyı daha fazla uzatmamak için burada noktalıyorum. Anlatırken bazen “acaba abartıyor muyum, en kötü durumda olan ben miyim gerçekten, benden çok daha kötü durumda olan binlerce insan yok mu dışarıda” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ancak bugüne kadar yaşadıklarımı, hangi yollardan geçtiğimi, hangi amaçlarla neleri yapıp neleri feda ettiğimi en iyi ben bildiğimden, anlatırken abartı gibi görünen detayların bile benim için önemli olduğuna, önemli kazançlar veya önemli problemler olduğuna kanaat getirip “böyle oldu, ne eksik ne fazla” diyorum. Bu benim hayatım ve benim problemlerim, benim çözümlerim.
2 notes
·
View notes