Tumgik
#karışık duygular
hewiyem · 2 months
Text
“Artık böyle oldum ben . Biraz güvensiz , biraz hissiz , biraz kimsesiz ; çokça sessiz , tepkisiz ve çok şeye karşı isteksiz …”
4 notes · View notes
delikiz · 19 days
Text
“Gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim”
~Dostoyevski~
0 notes
peri-k-z · 5 months
Text
"Bilmiyorum duygularım çok karışık ...."
8 notes · View notes
sessizlikks-blog · 2 months
Text
Ağlamak istiyorum ama olmuyor adam akıllı yakın mesafeli ilişki istiyorum olmuyor yok okul ders desen kendisinden haber yok gelecek yok şuan ki ruh halim (🥺😭😠💔😴🤒😮‍💨💩) karışık duygular köşeye sıkışmış hissediyorum
1 note · View note
parvussmyrna · 2 years
Text
Bir şeyler tamda dilediğim gibi oluyor ancak mutlu hissetmiyorum
İçimdeki yedi yaşım mı bunu hisseden yoksa vicdanımın kırıntılarımı?
Dilerim ki o yedi yaşımdır tüm bunları hisseden
Eğer ki vicdanımdan kırıntılar taşıyorsa ruhum işte o olur benim sonumu yazan
Alışkınım yedi yaşımı yok saymaya , alışkınım zihnimde onunla yaşamaya
Ama vicdan,
O benim uğramamam geren bir durak.
Beni zayıflatan,
Kararlarımı sorgulamama neden olan.
Güç kaynağımı, karakterimle oynayan.
0 notes
bilmece · 3 months
Text
Günaydın canlar!
Paldır küldür başladım yine güne. Titizlikle on beş dakika aralıklarla kurduğum alarmları hep yoksaymış hepsi çaldıktan sonra üstüne bir yirmi dakika daha uyumuş halde uyandım. Hemen duşa attım kendimi, ardından hızlı bir hazırlanma ile koştur koştur evden çıkış. İşe beş dakika geç kaldım, şans benden yanaydı ki öğrencim benden daha geç kalmıştı hihi.
Ev düzenim yavaş yavaş sarpa sarmaya başlıyor yine, ona bir el atmam şart.
İş yerine şortla gitmek istiyorum, ki insanlar geliyor, ama ben kot şort giyince sanki daha bir ciddiyetsiz duruyormuş gibi hissediyorum. Saçma (ya da mantıklı?) bir biçimde de bunu kiloma bağlıyorum. Hani sütun bacaklarım olsaydı şort güzel dururdu ama benim kolonlarda ı ıh gibi. Böyle nereden içselleştirdiğim belli olmayan düşünceler de bir sabah ansızın gelip kapımı çalıyor.
Önümüzdeki pazartesi yaz döneminin başlayacağına inanamıyorum! Sekiz ayın üstüne yeni sınıflara gireceğim heyecan ve gerginlik karışık duygular içerisindeyim.
24 notes · View notes
artniyetsizsikerimx · 5 months
Text
Bir Acayip durum-3
Mutfağın konsolu, masa ve sandalyeler arasında epeyce sıkışmıştık. Dar alanda kısıtlı hareketlerimiz vardı; ama şu an bunu pek dert edinecek halde değildik. Zeliha Hanım, ağzını becertme faslından kurtulmuş, aletimi sıkı sıkıya kavramış, kontrolü ele almış; varoşların da zevkli olabileceklerini, estetik kaygılara sahip duygular taşıyabileceklerini anlatıyordu ve baya baya ikna edici de oluyordu. “Güzelce sikilmek “ istediğini yaşının olgunluğu ve vakarı ile genç efendisine anlatıyordu. Dudağımdan gırla dökülen hakaretler tutukluk yapan ağzımdan tek tek zorla çıkmaya başlamıştı. Kadın çok güzel yalıyordu, evet zevk sahibiydi. Başı kasık bölgemde ve uyluklarımın üzerinde hiç rahat durmuyordu. Ara ara memeleri bacaklarım bir değip bir kaçıyordu. Dağılmış saçlarının bir kısmı karnıma yapışmış, aşağıda yumak haline gelmişti, saçlarından başka bir şey görünmüyordu. Sikim, taşaklarım güpegündüz karanlığa gömülmüştü. Aşağıda olup biteni kafamda canlandırmaya çalışıyordum. Başının hareketleri ile kabaran, sağa sola dağılan kuzgun saçlarından başka bir şey yoktu. Dişleri, dili, dudakları bedeninden ayrılmış her biri ayrı bir yerde işini görüyordu.  Hayal etmeye çalışmam çenemi kapamış olacak ki “Susma” diye gaipten sesler geldi kulağıma. Ormanların sık çalılıklarına dönmüş saçlarının arasından yılan gibi süzüle süzüle kulağıma gelmişti. İnilti ile karışık “Susmama” isteği. Kiminle seviştiğimi unutmuştum “ Aşkım “ diyebildim, harikasın “Aşkım” , sikim sıcacık havlularla sarıldı bir anda dibine kadar, istemediğim bir duygusallığın içine çekiliyordum.  “ Orospu beni ele geçirmene fırsat vermeyeceğim!!!” diye haykırasım geldi, ama garip bir şekilde zavallı kadının güzelce sikilme isteğine yenik düşmek üzereydi egom.
Parmaklarım saçlarına dolanmıştı, kafasını kasıklarıma iyice bastırdım, sikim dışarıda suratında geziniyordu. Dudakları karnımın altında, kasıklarım üzerindeydi. Ellerimle tuttuğum kafasını yukarı karnıma çekiyor, sonra aşağı indiriyor, yüzünü hınçla paspas gibi o bölgede dolaştırıyordum. Bu “aşkım” meselesinden kurtulmalıydım,  sikim hariç her yerimi yalatıyor, taşaklarımı emdiriyordum.
Salyalarını bırak, iyice ıslat kasıklarımı.
Emri doğru almıştı, ruhu itaat etmesini biliyordu. Yüzü ve kasıklarım erimiş dondurma gibiydi. Islak, kaygan, yapış yapış. Başını iki yanından tutup arkaya doğru ittim. Yüzü ortaya çıkmıştı, ağzına giren saç tellerini dili ile dışarı itmeye çalışıyordu. Sırılsıklamdı suratı. Parlıyordu. Ucuzdu. Ama çok güzeldi, çok çekiciydi. Almadığım kadar derin bir nefes almıştım, nefes değildi aslında iç çekişti. Canım inanılmaz çekiyordu temizlikçi kadını. Tutku dolu sevişmek ile ezilmiş erkekliğimin acısını çıkartarak becerme arasında gidip geliyordum. Aralık gözlerini iyice açtı, bir bok yoktu gözlerinde, umursamadım. Öyle herkeste olan bir gözdü ama bakışları sikiyordu belamı. Ağzından çıkartamadığı bir iki saç telini kenara çektim, inatla yüzünden ayrılmadılar, sinir oldum ne halleri varsa görebilirlerdi. İşime döndüm.
-İyice aç ağzını
İtaatkâr kadın ağzını açtı, bakışlarından kaçmak istiyordum ama hiçbir boka benzetemediğim bakışlarına yakalanmıştım
-İyice aç ağzını aşkım
Bu sefer itaat eden bendim. Sevdirecekti kendini illaki.
Bir kez daha iyice açıldı, başını ileri doğru ittim, o ılık boşluğa hiç temas etmeden sonuna kadar girdim. Zeliha hanımın gözlerinin iriliği kadar ağzının da böylesi büyük olduğunu şimdi fark ediyordum. Kimyasalların içinde geçen yılların tahribatına rağmen ince, uzun parmakları ve yıpranmaya yüz tutmuş ellerinin çekiciliği uyluklarımın üzerinde ağzına daha fazla girmemem için emniyet supabı gibi yer almıştı. Kollarımla başına sarıldım, kafasını iyice kasıklarıma bastırdım. Şimdiye kadar hiçbir kadına böylesine sarılmamıştım. Ona, bunu hissettirmek için daha sıkı sarıldım,  gırtlağına değil beynine ulaşmak istiyordum. Müthiş bir andı, kadın benimdi ve her istediğimi yapabileceğimi görmüştüm ve dahi bunu ona anlatmak istiyordum.
Dolandığım saçlarına asılıp yüzün kasıklarımdan ayırdım, “Bana mısın “ demeyen o dik ve anlamsız bakışlarla yine karşılaştım, göz bebekleri yoktu orospunun ya da yok etmişti sanki. Biraz korku biraz nefretle sikimi yine ağzına soktum, itaatkâr ağız açılması gerektiği kadar açılmış ve beni içine almıştı tekrardan. Sımsıkı sarıldım yeniden, sarılmam yetmemişti üzerine doğru eğilmişti gövdem. O arada sıkıştırmak istemiştim adeta onu. An durmuştu ilerlemiyordu ama nefessiz kalan kadın için son saniyelerin geldiğini bedenime geçen tırnaklar ve bacaklarıma gelen basınç haber vermişti. Son anda serbest bıraktım, ikimizde nefes nefeseydik, onunla birlikte nefesimi tutmuştum salak gibi.
-Boğuluyordum.
Diyen ben oldum, şaşkın şaşkın baktı , “yala” demek üzereydim ki, ıslak dilini kürek gibi çıkarıp taşaklarımın üzerine seriverdi. Hayalarıma yapışan dili ile koca yalamaya başladı, aşağıdan tepeme kadar. Defalarca. Dili taşaklarıma her dokunduğunda içimdeki fabrika taşa taşa sperm üretiyordu. Üretim bandı hızlanmıştı.
Ayağa kaldırdım, üzerindeki tişörtü çıkarttım. Kolları havadaydı, tişörtün başından geçmesi için bekliyorlardı. Bir süre öyle baka kaldım; memeleri sutyeninden kısmen kurtulmuş, gerinen beden dolayısı ile dimdik hale gelmiş, kaburgaları genç kız bedeni gibi ince ve tek tek sayılacak şekilde belirginleşmişti. Doğum kırışıklıklarına rağmen dümdüz aşağı inen bir gövde vardı. Öyle kalmıştım , “çok güzelsin dedim”, acır gibi olmuştum, kıymeti bilinmemiş diye düşündüm. Tişörtü çıkardım, lanet gözleri ile yine karşı karşıyaydım İçimde yumuşayan salağa küfür ederek sutyenini çıkardım. Altında ne varsa sıyırdım.
-Önüme düş.
Önüme düştü, nereye gideceğini biliyordu. Zayıf gövdeye fazla gelen irilikteki götü seyrede seyrede yatak odasına girdik. Yatağın üzerine ittim. Düştü. Sonra sırt üstü uzandı.
-Evde değilken bu yatakta kendini becerdin mi, sadece temizlik yaptığını hiç sanmıyorum?
Anlamsız, laf olsun diye sarf edilmiş bir cümleydi. Daha ziyade kendi tatminim için söylemiştim. Vereceği cevap umurumda değildi aslında. Maksat biraz daha üste çıkmaktı.
-Becermedim, ama karşı komşun sikti bu yatağın üzerinde.
Ağzımın açarken iki kere düşünmem gerekiyordu, bunu öğretmişti o an varoş orospusu. Söylediği doğru muydu bilmiyorum ama sinirimi bozmuştu. Sinirlenmiştim.
-Ters dön, domal.
Emir anlaşılmıştı. İtaatkâr orospu söyleneni yapmıştı ama aslında gözlerinden kaçmanın ve susturmanın bir yoluydu bu benim için, zafiyetimi fark etse onun yerine ezilen yine ben olacaktım diye korkuyordum, an meselesi gibi geliyordu. Şu an yaşadığım ya da bana müsaade ettiği üstünlüğün keyfi cinselliğin ötesindeydi. Hele ki o üstünlüğü kaybetmek… Korku ve adrenalin dolanıp duruyordu ortalıkta.
Dört ayağı üzerinde duruyordu önümde. Gözlerindeki anlamsızlık şu an bütün bedenine yayılmış gibiydi. Doluya tutulmuştum. Belini içine çekmiş, bacaklarını epeyce aralamış, gövdesini biraz aşağı almış, götünü oluşturan o iki yarım küreyi dikebildiği kadar yukarı dikmişti. Eğik başını ileri bakacak şekilde sabitlediğinde kadının dönüşümü tamamlanmıştı. Islanmış ve zaten bakımsız olan saçları iyice perişan olmuş, yorgunluklarını atmak için omuzlarına yerleşmişti.
-Kimseyi seni beklediğim gibi beklemedim Onur Bey
-Güzel sev beni
Orospu diye geçirdim aklımdan, siktiğimin orospusu elimden alıyordu her şeyi yine. Telaşla “Kapa çeneni “ deyip oldukça acemi bir şekilde üzerine çullanıp ağzını kapadım. Elim dudaklarının arasında dişlerinin üzerinde yarı yarıya ağzının içindeydi. Acemice çenesini kavramış gibiydim daha çok. Vücuduna o kadar yaklaşınca etkilenmemek zordu. İçinde bulunduğumuz ruh hali de bu zorluğu dayanılmaz hale getiriyordu. Kaskatı, zımba gibi duruyordu, oldukça gergindi. Diğer elimi o güçlü duran sırtında dolaştırmaya başladım.  Omuzlarından, omur çukuruna, oradan beline ve parmaklarımı saplamak istediğim kalçalarına kadar sevip, okşadım. Gayri ihtiyari bir şeydi, elim kendiliğinden üzerinde dolaşmaya başladı. Ağır işçiliğin, yoğun çalışmanın geride bıraktığı güçlü ama sıska bir bedeni vardı. Ağzından elimi çektim, saçlarını omuzlarından alıp boynuna sıraladım. Şimdi iki elim de üzerinde dolaşıyordu. Deniz analarının açılıp kapanması gibi avuçlarım üzerinde açılıp kapanıyor, sırtı, bacakları, kalçası ve aşağı sarkan memelerini sevip, okşuyordum. Gözlerinde her ne varsa bedeninden bana sızmıştı.
-Sev beni, güzel sev.
Kulağıma, aklıma bunu sokup duruyordu. Omuzlarına yöneldim, dişlerimi geçirdim. Kocaman bir parçasını ağzıma doldurup ısırdım. Bir elim kaba etine geçti, diğeri memelerinin canına okuyordu. Teninin tadı hoşuma gitmişti. Verdiği tepkiler hoşuma gitmişti. O arada kalan beden kıvranıyordu. Acıtmıyordum canını, o kadar sert değildim, tadındaydı ama gittikçe gözümü et bürüyordu. Diğer omuzuna dişlerimi geçirdim. Bu sefer uyluklarındaydı elim. Diğeri çenesinin altına yerleşmişti.
Bir ısırık daha aldım, omuzlarını şöyle bir içine çekti. Öpmeye başladım, zikzaklar çizerek aşağılara indim. İstediği gibi seviyordum sanırım şimdilik.  Kaba etlerine geldi suratım, büyük bir iştahla her iki elimle kavradım. Lezzetli bir sandviçi tutar gibiydim, ağzımı kocaman açıp güneş görmemiş etlere dişlerimi geçirdim. Diş köklerim sızladı, etinin tadı dilimdeydi. Lezzet!! Hayat bunun peşinde koşmakla geçiyordu. Isırdım, iç geçirdi, biraz kıpırdandı Zeliha Hanım. Bir daha ısırdım, damağım hiç bu kadar şenlenmemişti, bir daha ısırdım içimde garip bir şeyler oldu. Garip bir iştah duyuyordum ilkel, hayvani bir şeyler oluyordu.  Her defasında iç geçirdi, acıtmadım ama canını. İstediğim bu değildi, itaat etmesiydi. Öyle de etti. Muhteşem bir keyifti, sırtlanı da aslanı da şimdi daha iyi anlıyordum. Beslenmek!!!. Diğer bir mücadelemizdi var olmak için ve o direnmiyordu. Av olması iyi öğretilmişti; o derme çatma evlerin sofalarında, kömürlüklerinde, esnafın veresiye defterlerinde kim bilir daha nerelerde yıllarca ayaküstü becerilmişti orospu!!
-Epeyce kullanılmışsın, belli. Ne istendiğini biliyorsun,
Elimden geldiğince hayvanlaşmaya çalışıyordum, ruhu ezilmeliydi ama becerebiliyor muydum bilmiyorum.
-Bakkal, çakkal veresiye defteri açmıyordu sana değil mi ?
Gıkı çıkmadı yine.
Kafamı kaldırıp üzerinde bıraktığım izlere baktım. Kendime geldim. Ben 3-4 kez diye sanıyordum ama sırtı da kalçası da diş izlerimle doluydu. Ne ara o kadar dişledim hatırlamıyordum. Lezzet ve beslenme bir arada olunca lokmalar sayılmıyormuş demek ki.
-Canını acıttım mı?
Yine gıkı çıkmadı
- Canını acıttım mı!!?
- Çok değil.
- Dayanıklı orospusun yani.
Elim kaba etine sertçe indi. Sonra diğeri. Arkasına geçtim iki kaba eti araladım. Sikimi elime alıp amına dayamaya yeltendim ama kendimi, suratım o yarığın içine girmiş köpek gibi yalarken buldum. Gözlerindeki berbat ifade belirmişti bir şekilde o yarıkta ve beni içine çekmişti. Temizlikçi kadın tertemizdi, beklenmedik şekilde bakımlıydı, pırıl pırıldı o kadınsı aralık. Açlığımı hissetim tekrardan bu sefer benim dil ve dişlerim dolanıp duruyordu üzerinde. İyice ilkelleşmiştim, ayazı yemiş aç kurtların saldırması gibi saldırmıştım kadının deliklerine, ilkelliğim gittikçe artıyordu.
Doğruldum, gözlerim fıldır fıldır üzerinde dolaşıyordu, suratımdaki ıslaklığı hissediyordum. Üstü başı batmış, yemeğini yüzüne gözüne bulaştırmış çocuk gibiydim. Elim yukarı kalktı, Zeliha orospusunun kaba etinde patladı. O sıska beden bir dikildi, kafası yukarı aşağı oynadı, sırtı kasıldı, bir daha indi kalkan elim kaba etine. Bir daha. Etrafa ter, kadınsı sıvı, ağzımdan akan salyaların karışımı saçılıyordu her vurduğumda. Sesini çıkartamıyordu, zayıfça bir “IIhh” çıkabildi anca. Bir de;
-Güzel sev
Diye inlemeye başlamıştı iyice. Başarıyordum demek ki.  Kızarmış etlerini öptüm.  Arkasına iyice yerleştim, büyük bir keyif ve kolaylıkla Zeliha Hanımın içine girdim, beli iyice içeri gömüldü, gövdesini bana doğru itti, hala güzel sevilme derdindeydi. Yumuşak kalçasını kasıklarımın üzerinde ezdi.  Bir elim gerinmiş olan boynuna doğru gitti, çenesinin altından başını kendime doğru çekmeye başladım gövdemi üzerine eğdim, bir elim omuzunda diğer elim boynunda kendime doğru çekip o yumuşakçaları daha da eziyordum. Yetmiyordu, kendisi de gövdesini bana doğru itmeye devam ediyordu. Bedeni ağır, vakarlı bir şekilde kıvranıyordu, yapmacık planlı inlemeler değildi. Ben ne kadar planlı ve hain bir şekilde egomu üzerinde tatmin etmek için hareket ettiysem O da, o kadar doğal tepkiler veriyordu.
Yatağımda başka bir adamla becerildiğini söylediği gelmişti aklıma ya da ezilmiş egom getirmişti bir anda , “Eze eze becer diyor, kim bilir kaç kişi geçmiştir orospunun üstünden , sana mı kaldı tasası”
Doğruldum, memelerine dadanmış olan elimi saçlarının köküne doladım,  Nazlı’nın kibri ile bilenmiş nefretimi yayarak, intikam alırcasına içine girip çıkmaya başladım. Onu hiç dinlemiyordum sikimin zevkine göre üzerinde beceriksizce tepiniyordum. Sikim iki de bir dışarı çıkıyor,  alelacele deliği sokmaya çalışıyor, deliği tutturamıyor,  acemi binici gibi altımdaki kısrağın canına okuyordum. Hem de tepe tepe tüm rezilliğimle yapıyordum bunu. Sakil sakil sesler çıkartıyor kendimi alamadığım bir heyecanın öncü inlemeleri ile ağlamaklı mırıldanıyordum.
Gözlerimi çarşafa doladığım bölgeden kaldırdığımda Zeliha Hanım’ın 360 derece dönmüş yüzü ile karşılaştım, korku filmi gibiydi. O gözlerindeki anlamsız halleri daha korkutucu olmuş, huzursuz, sabırsız istediğini alamayan bir yaratık gibi anaç bir ses tonu ile “Güzel sik” beni deyip duruyordu. Amına koduğumun karısının söylediği başka bir şey yoktu. Kendime gelmiştim biraz, yine aynı kolaylıkla içine girdim. Zeliha Hanımı öne doğru eğildi, başını yatağa yasladı, kaba etleri daha da yukarı çıktı. Zeliha Hanımın iniltilerinin ritmine uyarak gidip gelmeye başladım. Tekrar tekrar dile getirdiği “Güzel sik” cümleleri ile beni ve egomu ehlîleştiriyor gibiydi, hızlandıkça bende hızlandım.
 Ritmin zirvesine çıkmamıştık, aynı tempodaydık, kalçasının yanaklarına parmaklarımı geçirmiş deli gibi sıkıyordum, parmaklarımı arka deliğinin üzerinde dolaşıyordum, sokmak istedim. Sol elimin baş parmağını arkasına soktum, avcumu iyice sıktım etleri, deliği, avucumun içinde bez parçası  gibi olmuştu. Zeliha Hanımın dudaklarındaki tempo artıyordu “İstediğin buysa, becer beni” dedi “Sen de diğerleri gibi kullan beni”…
Güzel sikilmekten vaz geçmişti temizlikçi kadın. Tempo da, talep de değişmişti. Arkasında hızlanmıştım “Becer beni” diyordu, arkasına girmek istiyordum, iki parmağımı soktum götüne, parmaklarımın ucundaki o daracık deliğin içindeki sımsıkı sarılmayı sikimde hissettim. Tanrım ; arkasındaydım sanki, deli gibi abanmaya başlamıştım yokuş aşağı gidiyordum. Çok istediğim ve gıkını çıkarmayacağını bildiğim halde amından çıkıp arkasına giremiyordum. Parmaklarımın içinde olması daha da tahrik etmişti. Gözlerindeki anlamsızlık, sesine yansımıştı, hırıltılar yayılıyordu ve yine korkutuyordu beni. İki parmağım yarıya kadar arkasındaydı; becerebildiğim kadar hızlı bir şekilde becermeye çalışıyordum. Ağlamaklı inlemelerle, ter içinde ilk kez kadın görmüş ergen gibi titreye tireye boşalmaya başladım içine. Acemice içine boşalıyordum, beynim zonkluyordu, ama sonrasında ne olacağı umurumda değildi. Kadın hala doğurgan bir kadındı yine de içine boşlamam tüm risklerine rağmen muhteşem oluyordu. Kasılıyordum, parmaklarım da kasılıyordu. Arkasında dimdik baston yutmuş gibi kalmıştım, alt taraflarımız birbirine yapışmış haldeydik. Sırasıyla kalçam, bacaklarım kasılıyor sonra içinde ki aletim kasılıyor Zeliha’nın kadınlığına tatmin olmuş erkekliğimi zerk ediyordum. Harikulade bir durumdu ve Zeliha Hanım’ın “İçime boşal” demesi her şeyi daha da muhteşem kılıyordu. Kamçı gibiydi isteği. Kendimden geçmiştim, ne sinir sistemi kalmıştı ne akıl ne da başka bir şey. Zembereğimi de boşaltmıştı temizlikçi kadın, doğası gereği aradığı genler de kadınlığının içine hapsolmuştu.
Son damlama kadar savaştım kadının arkasında, içinde gidip geliyor, ne varsa son damlasına kadar içine sağmaya çalışıyordum. Nihayetinde yığılıp kalmıştım. Tatlı bir uyku çökmüştü. 10-15 dakika nefeslerimizi toparlayana kadar yatakta kaldık. Zar zor üzerinden kalktım, sırılsıklamdı her yer.
-Örtüleri değiştireyim.
Dedi temizlikçi kadın.
-Siz de bir duşun alın.
Diye devam etti.
Kalktım elinden tuttum, duşa götürdüm. Temizlikçi kadını güzelce yıkadım. Duruladım. Yıkanmadan yatağa yattım. “Yatak böyle kalsın ben de böyle kalmak istiyorum” dedim. Komidinin üzerindeki cüzdanı aldım , içinde ne kadar varsa ki epeyce bir para vardı, son hayvanlığımı da yapıp,
-İyi orospuymuşsun.
Deyip parayı komidinin üzerine koydum. İnime girdim sırtımı döndüm yattım. Yatağı koklayarak gözlerimi kapadım.
-Öyleyimdir
Dedi. Gözlerim kapandı.
Kulağımı tırmalayan elektrik süpürgesi sesi ile gözlerimi açtım. Saate baktım, ne kadar uydum ki diye düşündüm. Çıkan sesler Zeliha Hanım’ın hala evde olduğunu gösteriyordu. Çişimi yaptım,  Seks kokuyordum!!!, koltuk altımdan yayılan ter kokusu ile karışıktı. Daha başka kokardı seksten sonra, daha kesif, daha keskin. Bana hep öyle gelirdi. Şu an o kokudan kurtulmak istemiyordum. Sağı solu işaretleyen erkek kediler gibi mağrur hissetmiştim kendimi. Mart aylarında -ki artık mart falan dinlemiyordu onlarda gerçi- dişi kedileri üçer beşerli kovalamaları ve çiftleşeceğim diye resmen sapkın bir şekilde ısrarcı takipleri aklıma geliverdi.  Daha ne kadar ilkelleşebilirim diye düşündüm. Tanımlayamıyordum durumu; kurtulmuş erkek egosu mu yoksa adice bir hayvanlık mıydı ? Buna rağmen Zeliha hanımı becerirken gözlerinin hissettirdiği ilkellik hoşuma gitmişti. Elimi yüzümü yıkadım, üzerimi oradaki tişörtlerden biri ile sildim. Altıma bir şort geçirdim. Komidinin üzerinde duran parayı gördüm. Aldım. Odadan çıktım.
Elektrik süpürgesini kapadım.
-Paranı almamışsın
-O çok fazla
-Az veya fazla ben verdim karşılığı bu işte al çantana koy.
Dalga geçtiğini sonra anlayacaktım. Salaklık güzel bir şeydi anı yaşarken, sonradan kafaya dank edince kötü oluyordu ama.
Saçları bağlı değildi. “O çok fazla” derken doğrulmuş hafif bir tebessümle söylemişti bu cümleyi.
Dudakları ilk kez o zaman dikkatimi çekti. Zeliha’yı dudaklarından hiç öpmemiştim sikerken. Tişörtünün altında sutyensiz memeleri de dikkatimi çekti sonra. Onların canına okumuştum, ama dudaklarım değmiş miydi hatırlamıyordum. Bu sefer gözlerine bakabiliyordum, ne gördüğümü, beni neyin korkuttuğunu anlamıştım. Para avucumdan düştü. Zeliha iyice doğruldu. Ne olacağını biliyordu. Süpürgeyi elinden bıraktı, gelmemi bekliyordu.  Yaklaştım. Yanaklarından tuttum öpmediğim o güzel dudaklarını öpmeye başladım. Yüzünü, yanaklarını. Boynunu. Yeni başlıyorduk.
Soydum güzelce. Onun isteği gibi “Güzelce” . Dudaklarından ayrılamıyordum, ellerim kadife ten üzerinde dolanıyordu, “Güzelce” . Boynundan aşağı indim. Memelerinin üzerine geldiğimde gövdesini biraz daha yanaştırdı, biraz sarkmış, biraz yumuşamış olan memelerini misafirini ağırlayan ev sahibesi edası ile naifçe sundu. Her ikisini de çocuk gibi emdim, emdim. Yüzümü, yanaklarımı sürdüm. Karnına indim, nefes alışını hissettim. Kırışıktı ama gerçekti karnı. Tertemiz kasıklarını tattım. Güzel bacakları vardı, titriyorlardı. Güzel seviliyorlardı. Ayağa kalktım, döndürdüm. Aklıma yer etmiş o güzel sırtının acıttığım yerlerini özür dilercesine sevdim. Şamarlarımı patlattığım kalçasından da özür diledim. Kadın mis gibiydi, “Zeliha…” dedim, hanımlığı kalmamıştı, orospuluğu da. Kadınlığı çıkmıştı ortaya “Zeliha çok güzel kadınsın” dedim.
Kucağıma aldım, zor geldi yemin ederim. Öyle güçlü biri değildim, titremesi hala geçmeyen bacaklarımın üzerinde şöyle bir sarsıldım. Düşürecek gibi oldum kadını. Toparladım. Yatağa bıraktım öptüm, elbette güzelce sevdim her yerini. Üstüne uzandım, bacaklarının arasına yerleştim ama altımdan kurtuldu, sırt üstü uzandım ve kadını bekledim.
22 notes · View notes
sessiz1sen · 2 months
Text
Benim bu aralar duygular baya karışık
16 notes · View notes
dramatik-buluntular · 9 months
Text
Tumblr media
(Metin Akdeniz. 20 Ocak 1970 tarihinde Tatvan’da doğdum. 1974 yılında Manisa’nın Alaşehir İlçesine yerleştim. Alaşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde kamu emekçisi olarak çalışmaktayım. İktisat Fakültesi mezunuyum. Daha önce yayınlanmış "Kayıp Kelimeler Krallığı", "Jan", "Küçük Düşler Kumbarası", "Yasaklı Semtin Sesleri" adında 4 şiir kitabım, Soyut Refleks” ve "Dramatik Buluntular" adında iki romanım ve "Polen Bulutları" adlı bir öykü kitabım bulunmaktadır. Son olarak bu hafta "Bükülen Kıyıların Çağrısı" adındaki romanım çıktı. )
***
(Çünkü “yüreğiyle konuşma” yirmi birinci yüzyılın bir geleneği değildir.)
***
“Yüzünden papatya tarlasına geçiliyordu…”
Işıltılı Kız (Rüya) bunu hissettirmişti bana Göçmen Kuşlar Kasabası’nda onu ilk gördüğümde. Çok güzel âşık olmuştum. Çok güzel yenilmiştim ona. Parçalanış tadında… Adım Vefa, o kadar güzel yenilmiştim ki ne çok şey kazanmıştım o yenilgiden. Sonra başka uçurumlarla tanıştım. Daha büyük uçurumlarla. Onlar da sevdiler beni. Çok sevdiler. Uçurumlar beni hep sevmiştir. İnmediler hiç sırtımdan. Şiir üstüne şiir. Hüzün üstüne hüzün. Ve yüksek karlı dağların arasından geçen sıcak bir tren yolculuğu tadındaydı o muhteşem duygular.
Ah, göğsüm, göğsüm dedim Göğsüm sürekli bombalanıp duran anılar ülkesi. Kalbim, mazi toplama kampı.
Ortalıkta hiç gözükmeyen Zaman aniden beyaz saçlı bulutlarla gelip herkesin ismini yazdı hatırlayış tabelasına. Herkes gömüldüğü yerden başını kaldırıp tabelaya baktı. Bütün canlılar ona boyun büktü. Yakılma hakkımı kullanma yaşıma geldiğimde Göçmen Kuşlar Kasabası’ndan ayrıldım. Kendimi anlayabilmek için felsefe öğretmeni oldum. Ama daha da karışık ve kördüğüm oldum. Adım Vefa.
Yazarın (Metin Akdeniz) bir önceki romanı olan “Dramatik Buluntular”da yer almak istiyordum. Almamıştı beni o sözcükler ovasına, bu yüzden kırgındım ona. O romandaki esas oğlan Taylan ile yakın arkadaş hatta yoldaştık. Benim kırıldığımı anlamıştı Sayın Akdeniz. Ama söz vermişti, yeni kitabının en hüzünlü çocuğu ben olacaktım. Ben bütün hüzünlü çocukların toplamıyım. Sözünü tuttu, minnettarım ona. İki yıl boyunca sözcükler ve hisler evreninde parçalanışını ve dağınık parçalardan anlamlı bir bütüne dönüşünü izledim onun. Masasının üzerinde, karalama kâğıtlarının arasında, kaleminin mürekkebinde biriktirdiği kederleri düşünceye dönüştürüşünü izledim.
En sonunda bitirmiştik kitabı. Sıra kitabın ismine gelmişti. Çok zorlandık isim bulmakta, yazma süreci bittikten ve son sayfaya son kelimeyi yazdıktan aylar sonra, geldi, sessizce yanımıza oturdu: “Bükülen Kıyıların Çağrısı.
“Bükülen Kıyıların Çağrısı” sevgili yazarım Metin Akdeniz’in bir şiirinin ismiydi. Çok sevmiştim o şiiri. Kitap boyunca zihnimde çakan çağrılarla yürüyüşlere çıktım. Her yürüyüşün sonunda anıtlaşan tutkular ve romantik yıkıntılarla karşılaştım. Çağrılar, elimden tutup düşler evrenine götürdü beni. Romanda gerçek ismimin kullanılmasını söyledim; Vefa. Peki ya diğerlerininki? Onların da öyle, gerçek: Nisan, Lavinya, Rüya, Eylül, Sinan, Aysel, Mümtaz, Nazlı… Hepsi de şiirsel isimler, öyle ki bir romanda bir araya gelmeleri tılsımlı tesadüfler yumağıdır. Sayfalar boyunca uçuşan o şeyler kol kola girmiş düşlerle gerçekliğin şöleniydi… Bazı şehirleri gizledik. O şehirler kurşuna dizilmiş öykülerle doluydu. İncitmedik onları. Onlara Ö. Şehri ve Büyükşehir gibi isimler verdik.
Yazarıma “arka kapak yazısını ben seçebilir miyim?” dedim. Sağ olsun yine kırmadı beni. Kimseyi kırmazdı Sayın Akdeniz. Arka kapağa şunu yazdık:
“Doğa, hiç beklemediğimiz anlarda ya da sıra dışı olaylarda, içimizdeki notaları eksik olan senfoniye eşlik eder ve bütün orkestrasıyla katılır. İşte o an insanlar dünya sözcüklerinin tehlikeli ve çok anlamlı sınırlarını terk edip birbirleriyle yürekleriyle konuşmaya başlarlar. İnsanların çok sık yaptığı bir şey değildir bu. Çünkü ‘yüreğiyle konuşma’ yirmi birinci yüzyılın bir geleneği değildir.”
Ben Vefa, sevgili yazarımın yarattığı bir roman karakteri yani kurgudan ibaret değilim, tamamen gerçeğim. Benim ve diğerlerinin bütün hikâyesi gerçek. Yazarım kendini de dâhil etti kitaba, benimle günlerce söyleşti, dertleşti, yaşadığım şehirlere gidip oralarda dolaştı, rüzgârlarla ve bulutlarla konuştu, sokaklardan imge topladı, zaten başka türlü olmazdı ki karakterler her ne kadar gerçek olsa da bütün anlatı ve sözcükler ormanı onundur. Ona ne kadar teşekkür etsem azdır içimdeki sonsuz çölü sözcüklere dönüştürdüğü için.
Şimdilik Hoşça kalın, belki bir gün başka bir romanda yeniden buluşuruz. Kim bilir!
(https://www.edebiyatdefteri.com/226241-b-k-lenckiyilarinc-a-risic-tanitim/)
11 notes · View notes
kendihalinde16 · 19 days
Text
İşimden istifa kararı aldım sonra aklıma borç larım geldi karışık duygular içersindeyim
5 notes · View notes
elviralora · 4 months
Text
Kafada bitmeyen sesler,karışık düşünceler ve duygular. Anlamsız duygular. İntihara meyilli bir ruh. Ağlamaktan kızarmış gözler,düğümlenen bir boğaz,alınamayan nefes saklanmış izler ve sancılar…
Tumblr media
5 notes · View notes
elvankelvan · 2 months
Text
Tumblr media
Kahvemi içerken dinlenmeye çalıştım. Bugün yapmamam gereken birşey yaptım ve 22 yıllık kocamı aldattım. Bunu da ilk defa buradan itiraf ediyorum. Kocamı ise uzun süredir (Mayıs 2024 'den beridir) Facebook'tan yazıştığım ve beni etkisi altına alan Eskişehirli murat ile onun Bursa'ya ilk gelişi ve ilk defa onunla yüzyüze karşılaşmamız sonucunda öğlen 14:00 - 17:00 arası görüklede bir hostelde sevişerek aldattım. Buna pişmanmıyım bilmiyorum ama murat benim gibi seksi ve güzel bir kadını sikmiş olarak evine dönerken ben ise hala eve gidemedim. Nasıl davranacağımı hiç bilemiyorum. Murat ile sevişmemizden çok zevk aldım ve orgazm dahi oldum. Tekrar kocamı murat ile aldatırmıyım bunu bilmiyorum. Ama karışık duygular içindeyim.
19:49
💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦
Today I did something I shouldn't have done and I cheated on my husband of 22 years marriage, and I confess it here for the first time. I cheated on my husband by having sex with murat from Eskisehir, with whom I had been corresponding on Facebook for a long time (since May 2024) and who had an effect on me, in a hostel in Görükle between 14:00 - 17:00 in the afternoon when he first came to Bursa and i met him face to face for the first time. I don't know if I regret it, but while murat went home having fucked a sexy and beautiful woman like me, I still couldn't go home. I don't know how to behave at all. I enjoyed our sex with Murat very much and even had an orgasm. I don't know if I will cheat on my husband with Murat again. But I have mixed feelings.
19:49
3 notes · View notes
hepeksikk · 11 months
Note
En acı aşk nedir sence kalbi yasa boğan nefes aldırmayan
Bu kişiye göre değişir. Herkesin yaşadığı kendine en acıdır. Severken ayrılmak insanı kendi kendine konuşan bir manyağa çeviren berbat bir durum. düşünsene en yakının seni perişan edip gidiyor...
uzun uzun anlatmaya kalksak sayfalar yetmez. hani dedik ya insan ilişkisi zor, işte insanın olayları algılayışı ve içinde biriktirdikleri ile sevdiğinin yapmak istedikleri bazen çok yanlış noktalara gidebiliyor. net bir örnek vereyim severek ayrılanların duygularına tercüman niteliğinde.
Sagopa diyor ki;
"bir bahaneden ibaret terk ediş.  bilinen en son halim bir zavallı, yaşıyorum bunu da bil.  gidiyorum adımı sil, acıyorum yaramı deş!...  varlığın yoğunla eş" ve sonra da varlığın da yokluğun da bir sözünü yalanlıyor "yokluğun ki; zoraki bir ölümdü" diyerek.
Ve kolera da benzer karışık duygularla şöyle söylüyor;
"beni birisi yolda buldu,  baygın halde kenara koydu,  çekti gitti , işte yeniden yalnızım..." ardından "ayırt et beni, fark et beni, bardak gibi kır bırak beni ama bırakma beni" diyor ve en sonunda bir yalan da o patlatıyor "artık ben ateşten geçiyorum, artık seni sevmiyorum!.." diyerek. başka şarkılarında da benzer durumlar var, tıpkı burada yazanların yaşadıkları gibi.
zaten sevgi de böyle bir şey. insan sevdiğine kötüyü konduramadığı için kavgalar büyük olduğu gibi iyi zamanlarda da hep aşırı duygular yaşıyoruz. sonrası malumunuz ömür boyu silinmeyecek izler kalbimize derinden kazınıyor. severek ayrılmak, kalbi donmuş hisleri kaybolmuş bir şekilde kuru yaprak misali savrulup duruyor..
10 notes · View notes
oguzatayinruhu · 10 months
Text
Tumblr media
Duyguları her zaman bir yerden ve birilerinden kopyalamış bir ruh emiciyim. Bana Pandora'nın kutusunda öfke kalmış. Sadece öfke çiçeğini büyütmekte ustayım, oysa elimle hangi çiçeği dikersem dikeyim büyür ama ben kaktüs severim. Dağınık düşünüyorum. Duygular, uzun zaman sadece kişiler, kitaplar, filmlerden duygu aşırıp cebimde taşımışım. Bütün duyguların barajı yıkılınca sele kapılmış, hepsini bi günde yaşamaya çalışmış ve boğulmuşum aslında. Ayrışa Ayrışa bugüne geldik sevgili çet, heyecan ve merak beni en çok etkileyen duygular. Sevgiye biraz daha mesafeliyim hala ve bu sevgi çok kalabalık parça parça. Yetmiyor kimseye. İlgim de dağınık. Kıskançlık ve güven en yönetemediğim konular. Haz duygusu biraz karışık onu bi yere koyamıyorum şuan ama yaşaması fevkalade, öfkeyi yönetebiliyorum ve uslubum çok düzeldi. Geriye bi tek düşündüğüm gibi davranmak yada davrandığım gibi düşünmek kaldı. Tabi olağanüstü bir inzivadan sonra tanımlayamadığım kendine acıma hali var. Yazık. Zekam bunu da çözmeye yeter sadece patronuslar bende bi karşılık bulmuyor. Ben hallederim. Hadi bakalım. Burdan güzel yazı çıkar. Ama yazdığım hayatı yaşamak istiyorum yine yeni yeniden. Beeeeeeeyleeeeer açmazımım burada biter.
5 notes · View notes
buffy-buffy · 5 months
Text
Garip bir gece. Karışık duygular içindeyim düşüncelerim çok karmaşık. Normalde böyle olmazdı. Yani en azından bu raddede olmazdı. Umarım bunun altından bir şey çıkmaz.
3 notes · View notes
kahvealttonugozler · 7 months
Text
Yine yolunda gitmeyen bazı şeyler yine karışık duygular yine hüzünler ve yine sahte gülümsemeler yine kavgalar yine hayattan bıkmışlıklar yine geçmişi düzeltmek istemeler yine yine yine hayatım bundan ibaret yinelerden.
4 notes · View notes