#kader planı
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 1 month ago
Text
Özgür Özel'in Amasra Maden Faciası ve Hayvan Koruma Yasası Üzerine Açıklamaları
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Açıklamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. İşte Özel’in konuşmasından bazı satır başları: Amasra Maden Faciası ve Kader Planı Dün, Amasra’daki maden faciasının yıl dönümüydü. Özel, AKP iktidarının işçilere yalnızca yoksulluk, sefalet ve perişanlık değil, en acısı da ölüm getirdiğini vurguladı. Amasra maden…
0 notes
3r7an · 2 years ago
Text
Sondaki söz ülkemizin özeti gibi...
"Ne yerdeyiz ne de gökteyiz,
İkisinin ortasında sallantıdayız..."
YouTube'da "kader planı 2" videosunu izleyin
youtube
16 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 years ago
Text
AHLAK HIRSIZLARI, HUKUK KAPKAÇÇILARI, SİYASET YANKESİCİLERİ, KAMU YÖNETİMİ KALPAZANLARI!
İstediğiniz kadar “kader planı” diyerek acılı insanları uyutmaya çalışsanız da gerçek ortada:
Hazırlıksızlıktan geç müdahaleye kadar, imar aflarından gerekli denetimleri yapmamaya kadar tüm süreçten iktidarınız sorumlu!
Deprem de sel de birer afet ama felaket sizin iktidarınız; 21 yıldır halkın canını, malını enkaz altında bırakan siyasal İslamcı AKP iktidarı!
9 notes · View notes
mistikyol · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
SEÇİYORUM OLUMLAMALARI Bu cümleleri içinden bir kez tekrarla...
1- Sevgiyi alarak ve vererek denge içinde yaşamayı seçiyorum. 2- Şans kapılarının sonuna kadar açıldığı bir kader yolunda yürümeyi seçiyorum. 3- Anlayışla ve birbirini geliştirerek yanyana olduğum dostluklar seçiyorum. 4- Gözlerimi güzelliklerle doyurduğum ve huzurlu anlar biriktirdiğim bir yaşam akışı seçiyorum. 5- Bolluk ve bereketimin her gün arttığı maddi rahatlığın normal olduğu bir yaşam planı seçiyorum.
3 notes · View notes
baybaykus · 2 years ago
Text
KADER VE KADER PLANI NEDİR?
Ay ve güneş tutulması ne zaman gerçekleşir, güneş sabah kaçta doğar, med-cezir olayları ne zaman yaşanır, Halley kuyruklu yıldızı dünyaya en yakın hangi tarihte geçer?
Bilim bunları çok önceden hesaplar ve takvimlere yazar.
Bütün bu olaylar, sen onları takvimlere yazdın diye gerçekleşmez, sen bu olayların ne zaman gerçekleşeceğini önceden hesaplayıp tarihlere yazdın sadece.
Kader de öyledir.
Yüce Tanrı, sonsuz bilgisiyle eseri olan senin neler yapacağını önceden bildiği için kader planını öyle çizdi.
Yani ne maden göçükleri ne de depremler ve sel felaketleri, Tanrı'nın Kader Planı gereği değildir!
İnsan olarak senin kendi elinle kendine ve çevrene yaptığın kötülüktür.
Elbistan'ı, Afşin'i ve Maraş'ı fayın üstüne kurmasaydık bunlar yaşanmazdı.
Hadi kurduk diyelim, yapıları tıpkı Japonya'da olduğu gibi depremden en az etkilenecek biçimdeki yapı malzemeleriyle ve sağlamlıkta yapsaydık bunlar yaşanmazdı.
Yapı denetimlerinin iş olsun diye yapılmasına göz yummasaydık ya da Yapı Denetim Elemanlarının, müteahhidin ısmarladığı iki kadeh rakıya veya bir tabak kebaba fit olup yapıları görmeden sağlam raporu vermelerine izin vermeseydik bunlar yaşanmazdı.
Hele hele para karşılığı kaçak yapılara yasal statü getirmeseydik bunlar yaşanmazdı ya da daha az hasarla atlatılırdı bu depremler.
Dolayısıyla; "Kader planı" denilen şey, sizin bildiğiniz ve anladığınız şekilde değildir...
______
Foto: Kahramanmaraş'ta deprem sonrası demiryolu bu hale geldi.
Ömer Sağlam
1 note · View note
adl1bbed · 4 days ago
Text
Bölüm 131: Ve şimdi, iyi ve güvende misin, öğrenmek istiyorum
Qi Yan dudaklarının köşelerini kaldırdıktan sonra alçak sesle karşılık verdi, "O bizimle gelmeyecek. Tüm bu yıllar boyunca hastaydın ve nihayet biraz daha iyiye gidiyorsun, bu yüzden üzerine fazla düşünme. Unutma ki... stres bozukluğun var. Bundan sonra, gege'nın dediklerinin tümü doğru ve diğer her şey yanlış. Korkma. Üstelik, iki tane çocuk dünyaya getirdin. Oğlanı Çimenli Ovalardaki ah-be ve ah-ma'ya götürmesi için çoktan birini görevlendirdim. Kesinlikle onu gördüklerine sevineceklerine inanıyorum. Dışarıdaki avluda bulunan sunak sahte, yani bundan dolayı üzülmene gerek yok."
Xiao-Die'nin gözlerinden bir parıltı geçti, "Ah-ba ve ah-ma iyiler mi? Ah-ma doğum yaptı mı? Didi'm mi yoksa meimei'm mi oldu?"
Önemli not: Şimdiye kadar çoktan tahmin etmişsinizdir ama Çincede ah-ba: baba, ah-ma: anne, meimei: kız kardeş, didi: erkek kardeş, gege: ağabey, jiejie: abla demektir (akrabalık yoksa da hitap olarak kullanılabiliyorlar), er-jie/da-jie ve xiao-mei de buradan geliyor yani. Hatta prensler de yaşça küçük kardeşine wu-di, san-di falan diyor numarasına göre.
Qi Yan aniden kafasını başka yöne çevirdi, "İleride anlatacağım, şimdilik sadece bugün dediklerimi aklında tut. Yeni kimliklerimizi unutma. Güzelce dinlenmene bak, ben çıkıyorum."
Qi Yan gözyaşları içinde odayı terk etti, fakat avludan ayrılmadı. Bu fırsatı küçük sunağın önünde sessizce ağlayarak değerlendirdi.
Qi Yan'ın bilmediğiyse, Nangong Jingnu emir verdiği gibi büyük bir muhafız birliği sivil kıyafetlere bürünüp çeşitli patikalara dağılmış, "araştırma" emrini gerçekleştiriyordu.
İki taraf da zamanla yarışıyordu ve bu, Qi Yan ile Nangong Jingnu'nun arasında ilk defa kılıçların çarpışışıydı...
İkisi de kasıtlı olarak birbirini hedef almamıştı. Biri yalnızca kız kardeşini korumak, diğeriyse "saklı gerçeği" araştırmak istemişti.
Lakin kader tarafından yapılmış gibi görünen bir ayarlama vardı ki ikisi hayatlarını riske atarak kendilerini bir düellonun ortasında bulmuştu. Qi Yan'ın planı bir adım ötede miydi? Yoksa saray önü muhafızları mı daha büyük bir etki yaratacaktı?
Qian Yuan at arabasını bizzat sürüyordu. Çocuğu başkentin dışına çıkarması için bir süt anne buldu, ardından doğruca kuzeye yöneldi.
O zeki biriydi: süt anneyle daha öncesinde ödeme konusunda anlaşmış ve sonrasında ikisi akrabalarında kalmaya giden bir karı-koca kılığına girmişti. Bu, yolda sorgulamayla denk gelmeleri olasılığına karşı iyi bir kılıftı.
Süt anne bebeğin kehribar rengi gözlerini gördüğünde ürperdi, fakat Qian Yuan'ın bahsettiği ödeme çok yüklü bir miktardı. Hayatının kalan yarısında beş kişilik ailesinin tüketmesine yetecek kadardı, bu nedenle elinden gelen tek şey cesaretini toplayıp bunu kabul etmek oldu.
Süt annenin şüphelerini dağıtmak ve onun içtenlikle iş birliği yapmasını sağlamak için, Qian Yuan süt anneye Qi Yan'ın öncesinde uydurduğu kılıfı anlattı. Kadınlar böyle durumlarla karşılaştıklarında her zaman yumuşardı, böylelikle süt anne bebeğe yeniden baktığında biraz daha anaç ve sempati dolu hale geldi. Artık anne-oğula daha çok benziyorlardı.
... ...
Qi Yan bebekle ilgilenmesi amacıyla bir süt anneyi ufak avlunun yanında kalması için davet ederken kendisi geçici olarak Xiao-Die'nin hanesine taşındı. Bu davranış uygunsuz sayılırdı ama birilerinin ağacın altındaki içinde sadece kumaş olan mezarı kazmasını önlemek için Qian Yuan gelene kadar orada kalmak zorundaydı. 
Bebeğin doğumuna yardım eden ebe içinse, Qi Yan Xiao-Die'nin zayıf sağlık durumunu bahane ederek köşkte kalmaya ikna etti motive edici olarak yüz liang gümüş verdi. Kendisi de Xiao-Die'nin avlusundaki ikincil odada kalıyordu.
Üç gün geçmişti, fakat Qian Yuan hala dönmemişti. Qi Yan bir rapor yazmak üzere çalışma odasına gitti, ardından birine bunu Zhenzhen Prenses malikanesin iletmesini bildirdi.
O öğlen, rapor Nangong Jingnu'ya iletilmişti.
Ekselanslarına: Jingjia on birinci yıl, altıncı ay, on altıncı gün. Bu kulun özel köşkünde ikiz bebekler doğdu. Ne trajedidir, belki de bu kulun işlediği hatalar yüzünden; büyük oğlan ne yazık ki erkenden öldü. Sadece kız çocuk hayatta. Sağlık durumu zayıf, hayatta kalma durumunun belirsiz olduğuna dair işaretler var. Bu kul bin defa öldürülmeyi hak ederek bu kız Ekselanslarının lütfu tarafından korunabilsin diye Ekselanslarından ona bir isim bahşetmesini rica etmeye cüret ediyor.
Nangong Jingnu Qi Yan'ın raporunu okumayı bitirdiğinde, kahkaha atmıştı. Gülüşün ses yüksekliği gitgide yükseldi, bu da kapının dışında dikilmekte olan Sijiu'yu harekete geçirdi.
"Küçük Ekselans?"
Nangong Jingnu göğsüne hafifçe vurduktan sonra elini kaldırarak gözlerinin kenarlarındaki yaşları sildi, "Bir şey yok, gidebilirsin."
"Anlaşıldı."
"Sijiu gonggong..."
"Bu yaşlı hizmetkar burada."
"Bir ayak işi için birini göndermeni isteyerek zahmet vereceğim. İç meclis bölümünün danışmanını buraya çağır."
"Anlaşıldı."
Nangong Jingnu raporu masaya fırlattı. Üzerindeki tanıdık kaligrafiye bir kez daha baktığında kahkaha atmaya başladı, ardından kendisiyle alay ederek şöyle dedi, "Ne kadar da harika Qi Yan, Qi Yuanjun... O kadın için kara sevdaya tutulacağını beklemiyordum. Sırf o kadın için bir statü elde edebilmek amacıyla bana çocuğuna isim verdirtmeyi düşündün, sen..." Beni kalbinde nasıl bir yere koyuyordun?
Qi Yan yanında bir metres tuttuğu için iç meclis bölümünün emriyle meclis sopasını yemişti, fakat Xiao-Die'nin korunmasına rağmen onun resmi olarak tanındığını belirten belge hala iletilmemişti. Xiao-Die'nin hiçbir statüsünün olmadığı bir gün, yaşamının tehlikeye girebileceği bir gün demekti.
Meclis ya da Nangong Jingnu Xiao-Die'nin kimliğini resmi olarak tanıdığı müddetçe artık öyle kolay yollanamazdı.
Bunu Nangong Jingnu da Qi Yan da anlıyordu. İkisi de Qi Yan'ın bunu neden yaptığını net bir biçimde biliyordu. Mantıken Qi Yan'ın bunu yapmasında bir suç yoktu, fakat Nangong Jingnu'nun açısından, Qi Yan bir kez daha hiç tereddüt etmeden onun kalbini ezip geçmişti.
Qi Yan'ın kalbinde nasıl bir yere sahipti ki? O kadar mı endişeleniyordu? Onu zorlayarak metresine bir statü kazandırmak için kendi çocuğunu kullanacak kadar mıydı gerçekten?
O, Nangong Jingnu, kalbinde o denli acınası mı görülüyordu? İntikamını almak için uygun zamanı bekleyen, dönek bir yılan mıydı? Her ne kadar öncesinde nefret etse, kin gütse, incinse de... Qi Yan ve o kadını, hatta olacak çocuklarını korumanın bir yolunu bulmaya karar vermişti. Hiçbir zaman onları ayırmayı düşünmemişti!
Nangong Jingnu Qi Yan'ın raporunu öfkeyle yırtıp parçalara ayırdı. Yere attı, fakat bu kadarı yetmemişti. Ayaklarını kaldırıp üzerine basarak ezmeye başladı.
Öfkesi dindiğinde, rapor çoktan bölük pörçük bir yığına dönmüştü. Nangong Jingnu parçalanmış kağıtlarla dolu zemine baktı, sanki bu şeyler kendi kalbiydi.
Yalnızca paramparça olmakla kalmamıştı. Yere atılmış, kalpsizce çiğnenmişti. Bir çöpten ibaretti.
Bir saat sonra Sijiu Nangong Jingnu'yu bilgilendirdi: iç meclis bölümünün danışmanı oraya varmıştı.
Nangong Jingnu anladığını belirttikten sonra yere çömelerek parçaları tek tek topladı. Sadece İmparatorlar tarafından gizli mektupları yakmak için kullanılan ocağa attı, ardından çalışma odasından ayrılarak gizli geçitten geçip ikincil odaya ulaştı. İkincil odadan ana odaya geçiş yaptı.
İç meclis bölümünün danışmanı cübbesinin alt eteklerini yayarak Nangong Jingnu'nun önünde diz çöktü, "Ekselansları Zhenzhen'e selamlar."
"Kalkabilirsin, geç otur."
"Ekselansları Zhenzhen'e teşekkürler."
Nangong Jingnu doğrudan konuya girdi, "Bir süre önce, Fuma benim iznimle özel köşküne bir metres aldı. Bunu İmparator babam da biliyor. Fuma daha yeni, o kadının bir kız dünyaya getirdiğini bildirdi. İmparator babam bana, iç meclisin birkaç isim belirlemesi ve söylemesi için sizi buraya çağırmamı söyledi."
İç meclis bölümünün danışmanı tereddüt ederek, "Bu... bu yetkili Ekselanslarına soruyor, bu çocuk kimin adı altında kaydedilmeli?" diye sordu.
Soğuk bir gülümseme, Nangong Jingnu'nun dudaklarının köşelerini kaldırdı, "Tabii ki benim adım altında. Bundan böyle, o benim meşru prensesim olacak."
Danışmanın yüzündeki ifade rahatladı, "O halde, bu yetkili anlıyor."
"Çıkabilirsin."
"Anlaşıldı."
... ...
Nangong Jingnu transa geçmiş gibiydi. Adam artık görünmez olduğunda kendine geldi: az önce ne yapmıştı?
İç meclis bölümüne Qi Yan'ın metresine, artık bir çocuğu olduğu için statü verilmesini istediğini bildirmişti.
Fakat tam son anda, kalbinden karmaşık bir duygu yükseldi. Nefret, kin ve kıskançlık barındırıyordu...
Ve böylelikle, son anda dediklerinde değişiklik yaptı. O ikisine ait olan çocuğu tamamen kendi adı altına kaydettirdi...
O kadın için bu çocuk, kendisine statü kazandıracak en iyi biletti. Lakin bu şans doğrudan Nangong Jingnu tarafından yok edilmişti.
Qi Yan onu suçlar mıydı? Kesinlikle bu denli uç nokta bir şey yapacağını tahmin edemezdi, değil mi? Bu noktaya kadar düşündüğünde, kalbine zevk duygusu yayıldı. Bu, alınan intikamın verdiği zevkti.
İç meclis kısmı hayret verici bir hızla çalışıyordu, hemen o gece üç tane isim iletildi. Nangong Jingnu bunlara göz gezdirdi ve içlerinden hiçbirinin güzel olmadığını fark etti.
Bu nedenle bizzat fırçasını eline alarak iki karakter yazdı: Yuxiao. 
Ç/N: 玉箫 yu – yeşim taşı, xiao – dikey üflenen bir flüt, Qi Yan'ın çaldığından.
Şuradan alınmıştı: şimdi iyi ve güvende misin öğrenmek istiyorum, yeşim taşından xiao'yu düşürmekten kaçın anın şokuyla. Ama, parşömendeki resim belli belirsiz tasvir etmiş.
Ç/N: 《贺新郎·辜负东风约》hè xīn láng · gū fù dōng fēng yuē
Kız bebeğin sağlık durumunun zayıf olduğundan bahsedildiğini hatırlıyordu. Şiirde "güvende" ve "iyi" karakterleri geçiyordu. Öyle umuyordu ki bu isim ona bir miktar koruma sağlardı ve Qi Yan'ın dileğinin bu kısmını yerine getirirdi.
Bunu düşünürken Nangong Jingnu'nun yüzündeki gülümseme soğuktu. Bizzat imparatorluk emrini yazdı, yeşimden mührü bastı ve Chen Chuansi'ye altın albümünü ve yeşim belgelerini götürmesini bildirdi. Emri derhal özel köşke iletmesi gerekiyordu.
Normalde, imparatorluk emrini sunmaya giden genellikle Sijiu gonggong olurdu.
... ...
Göğün iradesi ve İmparatorun emrine kulak verin: Fuma Qi Yan ve Zhenzhen Prensesinin meşru büyük kızına, Yuxiao ismi bahşedilmiştir. Hepsi bu kadardı.
Qi Yan zemine diz çöktü, başını olabildiğince yere gömmüştü...
Chen Chuansi: "Lord Fuma, bunlar küçük prensesin altın albümü ve yeşim belgesi. Majesteleri, küçük prenses yeterince büyüdüğünde iç meclis kısmının onu saraylar bölgesinde yetiştirilmesi için getirecek birilerini yollayacağına dair sözlü bir emir verdi. Emri kabul edip bu lütfa teşekkürlerinizi sunun."
"Bu kul, Majestelerine ciddiyetle teşekkür ediyor."
Chen Chuansi oradan ayrıldı, o parlak sarı renkli imparatorluk emrini arkasında bırakmıştı.
Qi Yan kendi çalışma odasına döndü, ardından imparatorluk parşömenini açtı. Üzerindeki el yazısını gördüğünde sandalyesine düşercesine oturmuştu. Bu nasıl Majestelerinin el yazısı olabilirdi ki? Bariz bir biçimde Nangong Jingnu'ya aitti!
Nangong Jingnu kaligrafiyi münzevi çobandan öğrenmişti. Onun yazı şeklini kopyalamamış olsa da, Qi Yan bunu bir bakışta tanıyabilirdi. Ve buna rağmen, imparatorluk emrinin sonunda net bir şekilde basılmış olan, İmparatorların nesilden nesle aktardığı yeşim mühürdü...
Qi Yan kendisiyle alay edercesine güldü. Nangong Jingnu açık bir biçimde ismi bulanın kendisi olduğunu öğrenmesini istemişti ve imparatorluk emrini yazan da oydu, değil mi?
Qi Yan'ın bakışları "Yuxiao"ya ait iki karakterde gezindi. Alçak sesle ezberden okurken ağzında biraz acı bir tat oluşmuştu: 
Verilen sözü doğu rüzgarına bıraktı. Bunu unutma, güneyin çimenleriyle ağaçları, kazanılmıştı fırçayla. Yeryüzü tanrısının atalarına ait tapınakta ay ışığı olan bir gece, güzel bir kadın döndü aniden ölümsüze. Sınırsız bir mesafe, suların alt seviye ve zayıf tanrısı. Gökler ve ölümlü dünya aslında tek kitap halinde. Geriye bak zamanda, çiçeklerin önünde beliren yeşim taşını hatırla. Geçmişteki olayları kovala, nasıl unutabilir ki bir kimse? Yuvanı kökünden sök de ölümsüzlere ilaç sağla. Geri dön yavaşça, mektuplar dağ geçidini aşamaz. Kale şehri sazlıklardan yapılmış. Şimdi iyi ve güvende misin öğrenmek istiyorum, yeşim taşından xiao'yu düşürmekten kaçın anın şokuyla. Ama, parşömendeki resim belli belirsiz tasvir etmiş. Ailemle birlikte nehirleri geçmekten, ya da oğlumun hatırına kadeh kaldırmaktan yoksun ak saçlı birinin duyduğu utanma. Yeni ve eski nefretler, her ikisinin de takas edilmesi bir hata.
Eğer yanılmıyorsa "Yuxiao" karakterleri, bu şiirden alınmış olmalıydı.
Şiirin başlığı ise şuydu: Damadı tebrik ederim, verilen sözü doğu rüzgarına bıraktı.
"Damadın aldığı tebrik ne büyük... verilmiş sözü doğu rüzgarlarına teslim etmek ne kadar da harika. Ekselansları... sen, benden tüm kalbinle nefret ediyorsun."
... ...
Qi Yan yıkandıktan sonra Xiao-Die'nin odasına döndü. Xiao-Die onu gördüğünde sevinçle, "Yuanjun," diyerek seslendi. Kimse söylemeden yatağın iç kısmına kaydı, ardından yanındaki yere hafifçe vurdu, "Saat çok geç oldu, nereye gittin?"
Qi Yan rahatmış gibi davranarak gülümsedi. Xiao-Die'nin yanına uzandı, ardından ince battaniyeyi üstlerine çekti, "Çocuğun artık bir adı var."
Xiao-Die kendisini dirseğiyle destekleyerek yatakta doğruldu ve mutlu bir şaşkınlıkla, "Neymiş?" diye sordu.
"Qiyan Yuxiao. Kulağa hoş gelmiyor mu?"
Xiao-Die başını yana eğerek bunu bir süre düşündükten sonra alçak bir sesle ana dilinde tekrarladı, "Evet kulağa hoş geliyor, ama Yuxiao ne demek?"
Qi Yan gülümseyerek cevapladı, "Wei Krallığı'ndaki bir tür müzik aleti, bir ara senin için çalarım. Ama öncesinde söylediğim şeyi unutma. Bu çocuk şimdilik Qiyan Yuxiao olarak çağrılamaz, sadece Qi Yuxiao. Ve ötekini de mi unuttun? Çimenli Ovalara ait dilde konuşamayız."
Xiao-Die anladığını belli eden bir ses çıkardı, "Unutmayacağım."
Qi Yan gözlerini yavaşça kapattı, "Geç oldu, uyu artık."
... ...
Kahya Qian Yuan koca on gün boyunca dönmedi. Onuncu günde sabah gün ışımadan, Qi Yan'ı bulmak için ufak avluya gelmişti. Qi Yan başını çevirerek derin bir uykuda olan Xiao-Die'ye baktı, ardından dış giysisini omuzlarına atarak kapıyı itti ve dışarı çıktı.
Qian Yuan'ın kolunda bir bambu sepet aslıydı, üzeri mavi kumaşla örtülüydü. Bunun bebek gönderildiği sırada üzerine sarılı olan kundak kumaşı olduğunu tanıması için bir bakış atması yetti.
"Efendim, bu basit kimsenin yapmasını bildirdiğiniz şeyler düzgün bir şekilde yerine getirildi."
Qi Yan başını salladı, "Sıkı çalıştın. Bu meseleden haberdar olan tek kişi olduğun için, genel adresi ben bizzat sormadıkça kendiliğinden söylemene gerek yok."
"İçiniz rahat olsun efendim, bu kimse anlıyor."
Qi Yan bambu sepete bir bakış attıktan sonra, "Bu nedir?" diye sordu.
"Bu basit kimse birkaç kasabaya uğradıktan sonra nihayet erkenden ölmüş bir erkek bebek bulabildi. Bu bebek doğumundan üç gün sonra yüksek ateşten ölmüş. Şans eseri, bu kimse onları bebeğin cesedi bu öğle vakti daha yeni gömülmüşken buldu. Mezarı geri açmak için bebeğin babasına yirmi liang gümüş ödedim. Tabii hava son zamanlarda ısındığı ve bu basit kimsenin geri dönüşü üç gün sürdüğü için, kokusu biraz..." 
"Sorun değil, o sepeti ağacın altına bırakman yeterli. Kalanını kendim halledeceğim.."
"Bu... anlaşıldı."
"Bu işi hakkıyla yerine getirdin, önce gidip güzelce dinlenmene bak. Birkaç gün içinde yapmanı istediğim başka bir şey olacak."
***
0 notes
pazaryerigundem · 3 months ago
Text
Deprem şehitleri acının yıldönümünde anıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/186260/deprem-sehitleri-acinin-yildonumunde-anildi/
Deprem şehitleri acının yıldönümünde anıldı
Tumblr media
Türkiye’nin yaşadığı en acı afetlerden biri olan 17 Ağustos 1999 depreminin 25. yıldönümünde; düzenlenen anma töreninde Gölcük halkı, deprem şehitleri için tek yürek olarak dualar etti.
KOCAELİ (İGFA) – Gölcük’te 17 Ağustos 1999’da meydana gelen depremin 25. yıldönümünde; Gölcüklüler bir kez daha deprem şehitleri için tek yürek oldu. Gölcük Kavaklı Sahilinde düzenlenen ve deprem şehitleri için dualar edilen anma törenine; İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, AFAD Başkanı Okay Memiş, Japonya İstanbul Başkonsolosu Kenichi Kasahara, Almanya İstanbul Başkonsolosu Martin Graf, Pakistan Başkonsolosu, 47 arama kurtarma ekibi, siyasi parti temsilcileri, STK’lar ve vatandaşlar katıldı.
Tumblr media
YENİ CANLARIN KAYBINI ÖNLEMEK ELİMİZDE
Kavaklı sahilinde düzenlenen törende Kuran-ı Kerim tilaveti sonrasında deprem şehitleri için dualarla başladı. Duaların ardından söz alarak ilçedeki depremin izlerini sildiklerini dille getiren Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, “Deprem bölgesinde yaşıyoruz. Dolayısıyla yeni canların kaybının önüne geçmek elimizde. Bununla ilgili yapılması gereken çalışmalar devam ediyor. İlmin fennin gerektirdiği şekilde konutlarımızı yaptığımız şekilde bu kayıpları yaşamayacağız demektir” dedi.
DEPREM GERÇEĞİNE UYGUN ŞEKİLDE HAREKET ETMEMİZ ZARURET
Başkan Sezer, “Deprem sabahı devlet hastanesi ve askeri hastane bahçesindeki görüntü tabiri caizse bir mahşer gününü yaşatmıştı. Yakın zaman içerisinde açılacak Gölcük Yeni Necati Çelik Devlet Hastanesi binasında, deprem izolatörleri ile depreme dayanıklı bina ile belki de bir deprem anında kısa süreli elektrikler kesilecek ama akabinde sağlık hizmetleri aksamadan devam edecek. Gölcük Merkezde bir kentsel dönüşüm yapılıyor 36 dönüm alanda. Bizler binalarımızı dönüştürürsek ve yeni yapacağımız binaları da depreme dayanıklı hale getirirsek olası deprem anında hasar görecek bina sayısı azalacaktır. Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum. Tekrarının yaşanmamasını ümit ediyorum” diye konuştu.
SİZİN YOL ARKADAŞLIĞINIZA İHTİYACIMIZ VAR
Yerinde dönüşüm çalışmalarının desteklenmesi yönünde yapılan imar düzenlemelerinden bahseden Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doc. Dr. Tahir Büyükakın ise, “Taramalar bitti. Hangi binalarımız problemli, ön değerlendirme olarak biliyoruz. Bu binaları önümüzdeki süreçte nasıl dönüştüreceğimize dair etütlerini yapıyoruz. Allah’ın izniyle yılsonuna kadar tamamlamış olacağız. Ondan sonraki sene hızlı bir şekilde en acilden daha az acile doğru bir eylem planı ile tüm ilçelerimizde vatandaşlarımıza tek tek anlatarak bu yolu hızlı bir şekilde sizlerle birlikte yürümek için gecemizi gündüzümüze katacağız. Onun için sizin yol arkadaşlığınıza ihtiyacımız var. En güzel plan projeler elimizde olsun ama sizler bizimle olmazsanız yeni ağıtlar yakmaya, kaderimizin yüzümüze bu şekilde tecelli etmesine kader demeye hakkımız kalmayacak yeni ağıtlar yakılacak. Tekrar anma programları düzenlemek istemiyorsak, depremde bunları yaşamıştık demek istemiyorsak, aynı acılarını yaşamak istemiyorsak yardımınıza ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
DEPREMDEN ZARAR GÖREN İLLERİN İNŞA ÇALIŞMALARI SÜRECEK
Olası depremde kayıpların azaltılması için önleyici çalışmaları hızlandıracaklarını ifade eden Kocaeli Valisi İlhami Aktaş şöyle konuştu: “Bu tür anma etkinlikleri bizim tekrar düşünmemizi, geçmişin muhasebesini yapıp önümüzde ne tür tedbirler almamız gerektiğinin fırsatını veren yıldönümleri. Yapılacak olan çalışmalarda, STK’larımızla birlikte, başta büyükşehir belediyemiz ve tüm yerel yönetimler, AFAD ile birlikte; gerek risk azaltma gerekse afete müdahale programları ile olası bir depremi en az kayıpla nasıl atlatırız çalışmalarını yarından itibaren hızlandırarak yapmamız gerekiyor. Bu vesile ile 17 Ağustos 1999’da kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımız rahmetle anıyorum. O gün tüm Türkiye’nin yüreğine ateş düşmüştü.”
DEPREME VE AFETE DAYANIKLI KAMU BİNALARI
Son olarak söz alan İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu şu ifadeleri kullandı: “Acılarını yüreğine gömen tüm vatandaşlarımızın acılarını en derin şekilde paylaşıyoruz. 17 Ağustos depremi toplum için ve devlet için de bir turnusol kağıdı idi. Bize bir gerçeği gösterdi. Bu deprem toplum olarak bize depremlere ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi. Afetlere karşı hazırlıklı bir toplum olmadığımızı bize haykırdı 17 Ağustos. Allah’a hamd olsun hem devlet hem de toplum olarak 17 Ağustos’tan çıkardığımız derslerle afete karşı daha bilinçli ve dirençliyiz. Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten korusun.”
03.02’DE DEPREM ŞEHİTLERİ BİR KEZ DAHA ANILDI
Konuşmaların ardından eğitimlerini tamamlayan GESOTİM’e bağlı Türkiye’nin akredite olmuş en kalabalık kadın arama kurtarma ekibine yemin törenleri sonrasında sertifikaları takdim edildiAnma töreni depremin gerçekleştiği saat olan 03.02’de deprem Şehitleri Anıtı’na çelenk sunumu ve dualarla sona erdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
yankimesta-blog · 6 months ago
Text
coğrafya kader midir:(
Bi işi kaliteli yapan ona hazırlanmak için ne kadar çaba harcandığıyla ölçülür
her daha fazla çaba harcadığım içerikte pişman oldum uğraşılmamış yayınlarım kadar izlenmedi destek gelmedi
videolar da aynı şekilde
bununla uğraşçağıma neler yapardım dedim
kalitesiz olmayı seçtim
yayınımı aşırı kaliteli bulanlar da var düzgün diksiyonla güzel konulardan bahsediyormuşum o yayına özel hazırlık yapmasam da genel bi hazırlığım var yayının nasıl ilerleyeceği alertler bir şeyler oturmuş halde
en beğendiğim kaliteli bulduğum yayınlardan biri yabancı bi kız seyircileriyle yayına alıp konuşuyor o olmadığında ekranı oyalayacak bir şeysi var hem kendisi hem arka planı çok özenilmş halde
ne zaman yayın için güzel giyinip süslensem pişman oldum
giyinmemiş süslenmemiş halimde açmak daha anlamlı geliyor
daha az özendiğimde hem o çabayı harcamamamış olmaktan mutluluk duyuyorum
hem daha az taciz alıp daha az hakaret yiyorum
0 notes
cuneytyardimci · 9 months ago
Text
Ludwig Karl Friedrich Detroit 'den Nazım Hikmet'e Uzanan Kader
Kahramanları Ludwig Karl Friedrich Detroit, Mehmet Ali Paşa ve Nazım Hikmet olan bir Kız Kulesi hikayesi, hatta daha doğru bir ifade ile Kız Kulesi masalı paylaşacağım bu yazıda...
LUDWIG KARL FRIEDRICH DETROIT, MEHMET ALİ PAŞA, KIZ KULESİ,VE NAZIM HİKMET DÖRTLEMESİ Kahramanları Ludwig Karl Friedrich Detroit, Mehmet Ali Paşa ve Nazım Hikmet olan bir Kız Kulesi hikayesi, hatta daha doğru bir ifade ile Kız Kulesi masalı paylaşacağım bu yazıda… İlk olarak Sunay Akın’ın İstanbul’un Nazım Planı kitabından okudum bu inanmakta güçlük çektiğim tesadüfler silsilesini… Ludwig Karl…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
latenightbrightsky · 1 year ago
Text
Hayatımı kendi ellerimle nasıl mahvettim, anlatıyorum.
Her zaman çok güzel işler başaracağımı düşünürdüm. Özel biriydim, sıradan insanlardan farklı bir parıltıya sahip olduğum için hayatta her şey yolunda gidecekti ve ben çok sevilen, saygı gören, imrenilen biri olacaktım. Ergenliği atlatınca insanların gözlerini benden alamayacağı kadar güzel bir kadın olup, kafasına koyduğu her şeyi başaran harika biri olacaktım. Bütün taşlar yerine oturacaktı. Ne büyük yalan. 22 yaşımın sonlarında, üniversitede zorla okuduğum bölümden yeni mezun, hayatta ve dünyada ufacık bile bir iz bırakamamış aptal bir çocukmuşum meğer. Ufacık, küçücük bir böceğin yarattığı kadar bile bir etkim yok. Sevdiğim onca insan şimdi o kadar yabancılar ki sanki hiç tanışmamışız, gözlerimiz hiç ilk defa birbirine bakmamış ve hiç ilk 'Merhaba.' denmemiş gibi. Acısı dinmiş ama sızlamaya devam eden bir yara gibi tuhaf ve huzursuz bir his. Başlığa geri dönersek, hayatımı kendi ellerimle nasıl mahvettim? Hayatın benim için bir planı olduğuna kendimi ikna ederek ve her şeyi akışına bırakarak. Bu korkunç hatayı o kadar iyi gizledim ki kimse benden şüphelenmedi. Kadere boyun eğmek aslında başına gelecek şeyi kabul etmektense aslında başına bir şeyin geleceğine dair kendini kandırmakmış. En azından ben öyle düşünüyorum. Bu hayata geldik ve yaşıyoruz daha fazlasını aramak aptallık. Bense hep daha fazlasını umarak bu noktaya geldim. Dipsiz kuyunun elbet bir dibi olacaktı.
0 notes
rayhaber · 1 month ago
Text
Özgür Özel'in CHP Grup Toplantısı Açıklamaları: İşçi Hakları, Hayvan Koruma ve Vergi Düzenlemeleri
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Grup Toplantısı Açıklamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekildedir: Amasra Maden Faciası ve Kader Planı Dün, Amasra maden faciasının yıl dönümüydü. AKP iktidarı, işçilere yoksulluk, sefalet ve perişanlık getirdi. Daha acısı ise, bu süreçte birçok işçinin…
0 notes
doriangray1789 · 1 year ago
Text
TOPLUM BÖCEĞİ Ne kadar da alışmış insanlar Kendilerine biçilen hayata.. Böcek metaforunun alegorik bir anlatımla, insanın yazgısıyla bağ kurularak yorumlanması Kafka’nın Dönüşüm (Die Verwandlung) adlı başyapıtının dehası olarak kabul edilmiştir. Ancak edebiyat dünyasının böcek metaforu ile ilk tanışıklığı Dönüşüm’den öncesine dayanır. “Kafka’nın böceği gözlerini yirminci yüzyılın başında bir pazarlamacının yatağında açmadan elli yıl kadar önce Dostoyevski’nin küçük memurlarının, yoksul üniversite öğrencilerinin, yeraltı adamlarının kabuslarında ortaya çıkmıştır... İkiz’de Golyadkin, Yeraltından Notlar’da anlatıcı, Ölü Evinden Anılar’da mahkûmlar, Budala’da İppolit, Ecinniler’de Lebyadkin üzerinden böcek metaforuyla bağ kurulmuştur. İnsanı her an zehirleyen bir kıyaslama ikliminde kendilerini durmadan yukarıdakilerle, kendilerinden daha az kültürlü, ama daha başarılı insanlarla, yüksek rütbeli memurlarla, gösterişli subaylarla, zengin bankerlerle karşılaştırmak zorunda kalan okumuş yazmışların, bağımsız olmayı hayal ederken yoksul yığınlarla kader birliğine sürüklenen eğitimlilerin kabusudur Dostoyevski’de böcek olmak Alttakilerle üsttekiler arasındaki çatışma ve ezilmişlik, aşağılanmışlık, incinmişlik gibi kavramlarla ilişkilendirilen Dostoyevki’nin böceği, mecazi bir anlatım vasıtası olmuş, Nietszche nin ‘üst insan’nına ulaşabilmek, böcek olmamak gayesine hizmet etmiştir. Kafka’da ise böcekleşme durumu ‘üst insan’ın aksine bireyin silik, değersiz tarafının yansımasıdır Dostoyevski’nin böceğinden ezilmişlik ve aşağılanmışlık duygusunu ödünçleyerek bunlara yabancılaşma meselesini de ekleyen Kafka’nın böceğinde, (-ki yabancılaşmayı Camus’un mersault karakterinde Don juan çıkışta görürüz hatta toplum dışına çıkışın değişik bşr versiyonunu Raskolnikov Martin Eden de de görürüz) insan olmaktan bilinçli olarak vazgeçilmiş, mecaz perdesi sıyrılmış, rüya ile gerçek karışmıştır. Adorno, bu karışıklıkla baş edebilmek ve Kafka’nın anlatımındaki mecazsızlığı anlayabilmek için insanın kendisini çocuğa dönüştürmesinin gerekliliğini vurgulamıştır Türk edebiyatında da Erhan Bener’in Kedi ve Ölüm, Böcek ve Dönüşler adlı romanları; Yiğit Bener’in Öteki Kabuslar adlı öykü kitabı; Kerem Işık’ın Toplum Böceği,Orhan Duru’nun Bırakılmış Biri adlı eseri ile Murat Gülsoy’un Geçmiş Zaman Elbiseleri adlı öykü kitabı Kafka etkisiyle kaleme alınmış kafkaesk dünyadan izler taşıyan eserler olarak farklı çalışmalara konu olmuştur Cinnetin Eşiğindeki Uyumsuzların Gündüz Düşleri: Toplum Böceği Bireyin toplumla, toplumun dayattığı genel kabullerle çatışması ve bu çatışma sebebiyle yaşadığı trajik hal ve olaylar edebiyatın en çok işlenen meselelerinden biridir. Kerem Işık, Haldun Taner Öykü Ödülünü kazandığı ikinci öykü kitabı Toplum Böceği’nde aynı çatışmayı konu edinmiştir. Çocukluktan yetişkinliğe dek toplumun çizdiği sınırlar içinde, onun kurallarına uyumlu, kendine biçilen eğitim hayatı, kariyer planı, ideal evlilik yaşamı gibi aşamaları gerçekleştirmeye mecbur bırakılan bireylerin yaşadığı bunalım bu kitaptaki öykülerin odak noktasını oluşturmaktadır. 
Ne kadar da alışmış insanlar
Kendilerine biçilen hayata..
Tumblr media
81 notes · View notes
deliklicinar · 2 years ago
Text
İYİ Parti’nin Denizli’deki en genç adayı, adaylığını tuttuğu notlarla açıkladı
Tumblr media
İYİ Parti Denizli’nin en genç adayı bugün Denizli Gazeteciler Cemiyeti, İlyas Haytan toplantı salonunda basın toplantısı düzenleyerek, neden aday olduğunu açıkladı. 27 yaşındaki avukat Nazlı Yaşatürk yaptığı toplantıyla Denizli basınına ve kamuoyuna adaylığını duyurdu. 2019 yılından bu yana kendi hukuk bürosunda serbest avukatlık yapan Yaşatürk, genç yaşına rağmen deprem ile ilgili yaptığı konuşmayla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinin ardından deprem bölgesinde de görev yapan Avukat Nazlı Yaşatürk, seçim atmosferi nedeniyle deprem felaketi arka plana atılmamalı diyerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Not Alıyoruz” sözlerini eleştiren bir açıklamayla adaylığını duyurdu. Basın çalışanlarına özel hazırladığı not defterlerini dağıtan genç aday, bizlerde not alalım günü geldiğinde açar notlarımızı ortaya koyarız dedi. İYİ Parti’nin a. adayı Avukat Nazlı Yaşatürk yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinin ardından bir çok acı gerçekle yüzleştik. Liyakatsiz insanların meşgul etmekte olduğu makamlar yüzünden, büyük kayıplar yaşadık. Bunu eleştirdiğimizde ise “NOT EDİLDİĞİMİZ” söylenilerek tehdit edildik. Ben bugün bu sebeple sizlere bir hediye getirdim. Arkadaşlarım biraz önce sizlere dağıttı. Sizlere birer not defteri vermek istedim. Bizde not edelim, unutmayalım, birlikte yaşadığımız sorunların üstüne gidelim diye.
Tumblr media
BİZLER BU ÜLKENİN HAFIZASIYIZ, BİZLERDE NOT ALIYORUZ
Korkutulmaya çalışıldık. Korkmayacağız. Not alacağız ve hesap soracağız. Bizler gençleriz. Bizler bu ülkenin hafızasıyız… Bakınız ben neleri not almışım sizlerle paylaşmak istiyorum. Vatandaşlarımız parmaklarıyla enkazların arasında bir umutla canlarını ararken bizleri tehdit edercesine not aldığını söyleyenlerle başladım. Depremin ikinci günü marketten çocuğu için mama çalmak zorunda kaldığını gözyaşları içerisinde söyleyen annemizin gözyaşlarını not aldım. Televizyon ekranlarından çadır gönderin kafamızı sokacak yerimiz yok diyen ve biz bittik artık bu sözlerim yüzünden beni de isterseniz Silivri’ye atın diyen Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel’in sesindeki titremeyi not aldım. İnsanlarımız can verirken ilk saatler askerimizi deprem bölgesine çıkarmayanları, Türkiye’nin dört bir yanından madencileri bölgeye getirmeyenleri de not aldım. Tüm memleket can çekişirken yardım yapmaya çalışan insanlarımızın üzerine trollerini salanları not aldım. Bizlere bu liyakatsiz düzenin içerisinde hem enkaz altında hem de donarak ölenlerimizin yasını tutarken kader planı diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışanları not aldım. Kefen isteyen insanlarımıza bu çaresizliği yaşatan her sorumluyu not aldım. Konvoylarıyla deprem bölgesine giden yolları tıkayanları, deprem günü en kötü yüzleriyle ekranlardan bizlere seslenen siyasileri not aldım. Ciğerimiz alev alev yanarken ekranlarda daha yakın görünmek için sıyrılmaya çalışanları not aldım. İstifasını malum partiden aday olmak için kullanan deprem bölgesinin valisini not aldım. İktidarı eleştiren gazetecilere soruşturma açanları, sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli geleceği için yolları asfaltlayanları, 15 gün sonra deprem bölgesine gidip Felaketi, Mucizeye bağlayanları, Depremzede çocukları evlat edindikten sonra evliliği uygun gören insan diyemeyeceğim yaratıkları, liyakatsizlikle yönetilen AFAD’ı ve Çadır ile konserve satan KIZILAY’ı not aldım. Ekranlarda şov yapmak için milletin parasını millete bağışlayanları, deprem vergilerimizi yol yapmaya harcayanları, istifa etmenin bir erdem olduğunu bilmeyen tüm sorumluları not aldım… Bunca olan bitene rağmen, “be namussuzlar” diye bizlere ekrandan seslenenleri not aldım.
SEÇİM SÜRECİNİ DEPREMİN YARALARINI SARARAK SÜRDÜRECEĞİZ
Benim bir milletvekili aday adayı olarak buraya çıkıp sizlere Denizli üzerine bir konuşma yapmam daha doğru olabilirdi belki. Fakat sizlere bu dönemde bunu yapmayacağım. Seçim atmosferinin yaşandığı ülkemizde bizlere düşen görev bu seçim sürecini depremin yaralarını sara sara sürdürmek ve bizlere yaşatılan bu acı dolu sürecin takipçisi olmaktır. Talip olduğum görevle birlikte benim size vereceğim en büyük söz şudur ki; Unutmayacağım, unutturmayacağım, hesap soracağım!
GENÇLER KENDİNİ ÇARESİZ HİSSETMESİN
Bunca yıldır yaşanan AK Parti iktidarıyla umutsuzluğa, işsizliğe, çaresizliğe itilmiş olan ülkenin genç nüfusu kendisini çaresiz hissetmesinin. Ben , 27 yaşında genç bir kadın avukat olarak ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan  kadınların, çocukların ve gençlerin sorunlarının ve bu sorunlarının çözümlerinin , yüksek yaş ortalamasına sahip ve ezici çoğunluğa sahip olan erkek milletvekillerinin duyuma ve yalnızca söyleme dayalı politikalarıyla değil sorunların bizzat içinde olan genç bir kadın vekil tarafından çözümlenmesi gerektiğine inanıyorum. Ben bu yolu gençler olmadan yürümem diyen Genel Başkanımızın bu söylemiyle bana hissettirmiş olduğu görev bilinciyle milletvekilliği adaylığına talibim. Türkiye’nin hafızası tüm gençlerimiz adına, ben Nazlı Yaşatürk, İYİ Parti Denizli Milletvekili Aday Adayıyım” Read the full article
0 notes
veganlogicdinamo · 2 years ago
Text
BUNLARIN HESABI SORULUR
KÖTÜLÜK SİLSİLESİ
Bütün bunlar, doğal bir afetin nasıl yapay bir afete çevrildiğini kanıtlarken, deprem bölgesine gidip halka, “Bu kader planı” diyemezsiniz. Gerçekleri söyleyenlere “Şerefsiz” diye hakaret edemezsiniz!
Deprem, bir doğa olayıdır ama ona karşı hazırlıklı olmamak...
Deprem için toplanan vergilerin hesabını vermemek...
Uluslararası yardımı da içeren dördüncü seviye alarm ilan edilmişken askeri ve donanmayı bölgeye ge�� ve çok sınırlı bir güçle göndermek...
AFAD’da üst yönetimi bakan akrabasından imama yandaşlarla doldurmak...
Üzerinde bira reklamı var diye yardım malzemelerini kabul etmemek...
Muhalefet belediyelerinin yardım kutularına iktidar belediyelerinin logolarını yapıştırmak...
Vatandaşlar soğuktan donarken battaniye üretimi ile övünüp “Üreten bir ülkeyiz” demek...
Ekibiyle bölgede seferber olan Ekrem İmamoğlu’na hakaret edip kovmak...
Herkes enkazda kalanlara ve kurtulanlara yardım için canla başla sosyal medyada sesini duyurmaya çalışırken bant daraltmak ve iletişimi kesmek asla kader değildir!
Bunların hepsi kötülüktür. Soma’daki maden faciasında halka tekme savuranı ödüllendirdiğiniz de unutulmadı. Zamanı gelince hepsinin hesabı sorulur.
Şimdi esas soruyu soruyorum: Kâr hırsı ile deprem bölgesinde çürük binalar inşa eden şirketlerin yetkilileri ile denetim görevlerini yapmayan kamu görevlilerini tespit edip yurtdışı yasağı için işlem başlatıldı mı?
Bu işlemler başlatılmadıysa onun da hesabı sorulur!
2 notes · View notes
benimpencerelerim · 2 years ago
Text
HELAL DEPREM
Nuray Büyükdağ
05 Mart 2023
Helal etmiyoruz! Soruyoruz, sormaya devam edeceğiz; şimdi çok daha renkli bir masada, "yeni şeyler söylemek lazım"
Yok, artık hiçbir kaybı normalleştirmeyeceğiz...
Sorumsuzluğu iptila haline getirenler istifa etmek yerine "helallik" istiyorlar.
Yok öyle her defasında "Ne yapalım oldu işte, kader planı, bu işin fıtratında var…" gibi söylem arsızlıklarıyla yaşattıklarınızı balçıkla sıvamak! Hesap vereceksiniz!
İnsanlar üç gün boyunca, kulaklarında enkaz altındaki sevdiklerinin yardım sesleri, tırnaklarıyla kazıya kazıya yakınlarını kurtarmaya çalışırken siz neredeydiniz?
Yaşam için kritik olan ilk üç gün, haykıra haykıra "Vinç istiyorum, hilti lazım, iş makineleri gönderin, AFAD nerede!" diye bağırmaktan sesi kısılanların yakınları, enkaz altında soğuktan donarak ölürken, siz sıcak saraylarınızda ne yaptınız?
Yurtiçinden ve yurtdışından bir çırpıda gelen, yemeden içmeden "can pazarına" yetişmeye çalışan madenciler, itfaiyeciler, arama kurtarma ekipleri, gönüllüler, inşaat işçileri… Havaalanlarında, şehir girişlerinde "hangi sayın(!) kişinin talimatıyla" neden bekletildiler, enkaz alanlarına niçin geç gönderildiler?
"Hem her şeyin yetkilisi hem hiçbir şeyin sorumlusu"nun emirleri beklenirken kaç kişi soğukta, yağmur altında aç susuz bekletildi, kaç can yitirildi?!
İtibarınızı kurtarmak, koltuklarınızı korumak için sosyal medyayı kısıtlayıp, enkaz altındakilerin dışarıdakilerle haberleşerek enkazdan kurtulma ihtimallerini engelleyerek çok sayıda insanın hayatına sebep olmak hangi "kader planı"nın içinde var?
Cenazelerine tek parça ve tanınır halde ulaşacak kadar "şanslı(!)" olanların, yakınlarının naaşlarını kefen yerine poşetlerde taşıması, cenazelerin günlerce sokaklarda bekletilmesi o çok hassas olduğunuz "ülke kurumlarınızın vicdanına, ahlakına" sığıyor mu?  
Ads by
Kiosked
Soracağımız daha onlarca soru var elbette, "günü geldiğinde açacağınız deftere" yazacağımız.
Yardıma koşanları hedef gösteren, onlara "leş kargaları" diyerek hakaret edenler, onca insan soğukta çadır ve gıda beklerken Kızılay’ın elindekileri satmasını protesto edenleri ablukaya alıp coplarla saldırarak gözaltına alanlar ve aldıranlar… Sizi de Antakya, Elektrik mahallesinde enkaz altında ailesini kaybedenlerin ahına havale ediyoruz…
"Elektrik mahallesi, Antakya gerçekten kaderine terk edildi. Resmen ölüme terk edildi. İnşallah kendileri de yaşasınlar bunları. Yaşasınlar! Yaşasınlar! Yaşasınlar! Beter de olsunlar!"
Yok, artık hiçbir kaybı normalleştirmeyeceğiz. Yaşananların hesabını bir araya gelerek, en örgütlü halimizle sormaya devam edeceğiz. Devam edeceğiz ki bir daha bu acıları yaşamayalım. Bu kaybı hep hatırlayıp ama ağırlığı altında ezilmeden, tıpkı depremde olduğu gibi muazzam bir dayanışmayla bir araya geleceğiz. Elbirliğiyle, gayretle yepyeni bir ülke inşa edeceğiz. Şunun şurasında ne kaldı! Umudu çoğaltıp vicdanlı, ahlaklı, adil, mutlu bir yaşam kuracağız.
Taşlar yerine oturdu, yola devam… Rengârenk bir masada, "şimdi yeni şeyler söylemek lazım".
0 notes
pazaryerigundem · 2 years ago
Text
Akşener: Ağır fatura kader planı değildir!
Depremlerin doğal afetler olduğunun altını çizen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Ama bu afetin, felaketle sonuçlanmasının sorumlusu bizzat Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyerek, ağır faturanın ‘kader planı’na yüklenemeyeceğini iddia etti. ANKARA (İGFA) – İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Yaşanılan felaketlerin altında yatan, büyük…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes