Tumgik
#kadın cinayetleri müzik
pazaryerigundem · 1 month
Text
Bursalı kadınlar eşitlik ve özgürlük için Osmangazi'de hem eğlendi, hem öğrendi
https://pazaryerigundem.com/haber/185981/bursali-kadinlar-esitlik-ve-ozgurluk-icin-osmangazide-hem-eglendi-hem-ogrendi/
Bursalı kadınlar eşitlik ve özgürlük için Osmangazi'de hem eğlendi, hem öğrendi
Tumblr media
Bursa’da Osmangazi Belediyesi, Eşitlikçi Kadınlar Derneği (DEMETER) işbirliğiyle Bursa Kadın ve Yaşam Forumu düzenledi. Foruma katılan kadınlar, açılan atölyelerde öğrenme ve eğlenmenin keyfini bir arada yaşadı.
BURSA (İGFA) – Merinos Parkı’nda düzenlenen Bursa Kadın ve Yaşam Forumu’na katılan kadınlar, Türkan Saylan Taş Boyama, Bahriye Üçok Resim, Cahide Sonku Doğanın Dili Geri Dönüşüm, Afife Jale doğaçlama atölyelerinde alanında uzman eğitmenlerden bilgiler alıp pratik yapma imkânı buldu.
Etkinlik kapsamında Bursa Barosu’ndan 4 avukat, kadın ve çocuk hakları konusunda bilgilendirmede bulundu.
Tumblr media
Konusunda uzman doktorlar ise kadın kanserleri hakkında bilgiler verdi.Kadınlarboyalarabasarak kumaşın üzerine ayak izlerini bıraktı. Kadınların eşitlik ve özgürlük için bıraktığı ayak izleri Osmangazi ilçesinin en görünen yerlerinde sergilenecek.Foruma katılan kadınlar müzik eğlencesi ve ritim gösterisi eşliğinde keyifli vakit geçirdi.
Osmangazi Belediyesi ile birlikte bir kadın buluşmasına ev sahipliği yaptıklarını ifade eden DEMETER Başkanı Nilgün Arslanoğlu, “Etkinlik kapsamında çeşitli atölyeler açtık. Kadınlar burada hem eğlenip hem de öğrenme imkanı buldu. Müzik eğlencesi ve ritim gösterisi eşliğinde kadınlarımız burada keyifli vakit geçirdiler.Kadınlarımızın eşitlik ve özgürlük adına bıraktığı ayak izleri, kentin en görünen yerinde Osmangazi Belediyemiz tarafından vatandaşlarımıza gösterilecek” dedi.
Osmangazi Kent Konseyi Başkanı Fatma Çil Yılmaz ise yaptığı konuşmada, Osmangazi Belediyesi ve DEMETER Derneği’nin düzenlediği anlamlı etkinliğe katılmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Zor günlerden geçiyoruz. Kadın cinayetleri ve kadın yoksunluğu derken biz hangisiyle mücadele edeceğimizi bilemiyoruz. Bunun için her alanda bir olmalıyız. Kol kola ve yan yana olmalıyız. Hep birlikte birbirimize destek olalım bu mücadelemizi hep birlikte birçok alanda beraber yürütelim” ifadelerini
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
campplay · 4 years
Photo
Tumblr media
Kadına Şiddetin Suçlusu Kim? I Vural Çakır ve Asma İle Mesele Vural Çakır ve Asma ile Mesele programında bu bölüm maalesef ülkemizde çokça yaşadığımız, gördüğümüz, içimizi yakan kadın cinayetleri masaya yatırıldı. Bu cinayetler toplumsal mı yoksa kişisel mi? Siz de düşüncelerinizi yorum olarak yazın.
0 notes
maviayworldsblog · 4 years
Text
çünkü çocuk öldü vuran memurdu diye "haklıdır" dedin
sesini çıkarmadın, yani suçlusun
çünkü iki gün üzülüp sonra gözündeki nehri kuruttun
Tuğçe ve Büşra'nın katilini serbest bırakan hakimin adı neydi unuttun..
şimdi başına bi' şey gelse şeh'rin hukuk mu?
1 note · View note
baybaykus · 3 years
Text
TEK CÜMLEDE 19 YILIN ÖZETİ
Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan, kurban paraları, ayakkabı kutuları, para kasaları, yetim, dul, fakir, fukara, garip gureba ve kul hakları, TÜRGEV, Rıza Zarrap, mil­yarlık saatler, Bakara,/makara, din tüccarları, davul, zurna ve törenle karşılama yapan PKK uşakları, Oslo, Dolmabahçe, Apo yandaşları ve İmralı ziyaretleri, askerin yoluna döşenen mayınlar, heba edilen kahraman şehitler, unutulan gaziler, inadına BOP eş başkanlığı sözleri, başına çuval geçirilen askerler, NOTA verilsin diyenlere “müzik notası mı bu verelim?” cevabı, alınan ancak hâlâ iade edilmemiş üstün liyakat nişanı, Allah Ame­rikan askerlerini korusun, üç beş şehit için meclisi toparlayamayız, askere kelle, askerse asker ölmek için maaş alıyorlar, Kızılay Maden Suyu şişesine kadar kaldırılan T.C. ibaresi, kaldırılan Andımız, tartışmaya açılan Nutuk, usulen kutlanan milli bayramlar, alçakça indirilen bayraklar, İstiklal Marşı’n­da oturan gafiller, Türkiye Cumhu­riyeti Devleti adından rahatsız olan hainler, devletin adı Anadolu olsun, Türk bayrağı değil Türkiye Bayrağı olsun diyenler, TRT’ye çıkarılan Osman Öcalan, dağıtılan kömürler, makarnalar, suyu, elektriği olmayan köylere gönderilen buzdolapları, ça­maşır makineleri, gözden çıkarılan Kıbrıs, feda edilen Ege adaları, sı­nırda petrol kaçakçılığı, Barzani’ye gönderilen paralar, sözde Kürt devleti televizyonuna TÜRKSAT’tan yayın izni, Türk düşmanı, bölücü alçak Şivan Perver, İbo eşliğinde gözyaşları dökülerek yakılan megri megri ağıtları, elele-kolkola verilen pozlar, madenlerde birilerinin çıkarı için ölen gariban işçiler, tecavüze uğrayan masum çocuklar, kadın cinayetleri, bağımsız basına yapılan baskı, yandaş basına destek, tutul­mayan sözler, siyasi yalanlar, büyük şehirlerdeki talanlar, Katar’a satılan varlıklar, Cumhuriyetin kazanımla­rını babalar gibi satanlar, katledilen ormanlar, tohumdan, samana, diş macunundan deterjana kadar dı­şarıdan ithal edilen ürünler, devlet kefaleti ile köprü yapıp aradan rant elde eden uyanık yandaşlar, alınan avantalar, üstünden geçmesek de parasını ödediğimiz maliyeti yüksek köprüler, oto yollar, tüp geçitler, uçmasak da parasını ödediğimiz havaalanları, hastalanmasak da parasını ödediğimiz şehir hastane­leri, alınan çifte maaşlar, çalınan sınav soruları, ananı da al git diyen zihniyet, milletin anasına küfreden yandaş işadamları, bitirilen tarım ve hayvancılık, zam yapıyor diye suçla­nan esnaf, tanzim satış kuyrukları, çöpten yiyecek toplayan insanlar, beş milyon işsiz, mağdur edilmiş emekliler, yok edilmiş eğitim, bilgi yoksunu öğrenciler, sağlıktan, eği­time kadar her şeyi bedava karşıla­nan/istediği üniversiteye direk kayıt edilen mülteciler, kendi ülkesinde mülteci gibi yaşayan vatandaşlar, Dünya’nın en pahalı suyu, benzini, elektriği, doğalgazı, pahalı ancak çekmeyen internet ve telefon hizmeti, sıkıştıkça habire yapılan zamlar, 19 yılda sekiz kat artmış olan dolar, sekiz kat fakirleşmiş bir toplum, icralar, iflaslar, intiharlar, artan boşanmalar, dağılan yuvalar, ülkesinden soğutulduğu için yurt dışına giden beyinler ve yurt dışına kaçan sermaye, döviz artışından malına mal katanlar, hazineden yok olan paralar, avantadan gemicikler, yatlar, villalar, saraylar, saltanat süren aileler, kayıp damat, bir taraf­ta pudra şekeri çeken AK gençlik, diğer tarafta AÇ gençlik, malı gö­türen tosuncuklar, bitcoinciler, gri pasaportla insan ticareti, önlene­meyen koronavirüs salgını, kapatılan Hıfzıssıhha Ensti­tüsü, üretilemeyen yerli aşı, maske rezaleti, harcanmış olan kara gün akçesi, lebalep kongreler, lebalep Ayasofya açılışı, vatandaşa kesilen cezalar, tedbirlerde yandaşa uygulanan çifte standart, Suriyeli mülteci sorunu, mültecilere harcanan 40 milyar dolar, ödenemez dış borç, artan enflasyon, çöken ekonomi, önlene­meyen kriz, anti demokratik rektör atamaları, tahrip edilen eğitim sistemi, din istismarı, yaygınlaşmış hurafe düzeni, EYT mağdurları, KYK mağduru öğrenciler, atanama­yan öğretmenler, onursuzca teslim edilen Rahip Brunson, Trump’ın onur kırıcı hakaret mektubu, onur kırıcı bir şekilde Putin’in kapısında bekletilen Cumhurbaşkanı, Aziz Türk Milleti’ne kurşun
1 note · View note
devrimcikadinlar · 5 years
Photo
Tumblr media
Jülide Kural: Barış eşitlik içinde yaşamak için demokrasiye ihtiyacımız var
Selahattin Demirtaş’ın 'Devran' kitabını okuma tiyatrosuna dönüştürdüğü için hedef alınan Julide Kural: 'Bu insanlar siyasi olarak oradalar ve bunu bütün toplum biliyor. Onlar kitaplar yazıyor, biz de onların ürettiklerini bölüşerek burada bizimle beraber olduklarını söylemiş oluyoruz.' Jülide Kural: Barış eşitlik içinde yaşamak için demokrasiye ihtiyacımız var
HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 'Devran' kitabındaki hikayeleri okuma tiyatrosuna dönüştürdüğü için hedef alınan oyuncu Julide Kural, ülkede yaşanan baskı ikliminin herkesi etkilediğini dile getirdi. Kural, “Bu ülkenin demokrasiye, konuşmaya, tartışmaya, anlamaya, anlaşmaya ihtiyacı var. Birbirimizi suçlamak yerine bir demokrasi cephesi oluşturmaya ihtiyacımız var” dedi.
Jülide Kural, ülkede yaşanan siyasi ve ekonomik kriz, artan kadın cinayetleri, sanat üzerinde belirginleşen baskı ve bu baskı iklimine karşı sanat dünyasının tutumuna ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş dahil birçok siyasetçinin tutuklu olmasını değerlendiren Kural, "Bu insanlar aslında siyasi olarak oradalar ve bunu da bütün toplum biliyor. Yani hukuki bir gerekçe yok aslında. Böyle olduğunu biliyoruz. Onlar kitaplar yazıyorlar, biz de onların ürettiğini dışarda hayatın içinde yeniden insanlarla bölüşerek aslında onların orda olmadığını bizimle beraber burada olduğunu ve bu siyasi tutsaklığı kabul etmediğimizi söylemiş oluyoruz" dedi.
Kural’ın röportajı şöyle:
Son 4 yıldır yaşanan baskı ikliminde sanat dünyası nasıl etkilendi?
Sanat dünyasının ülkede olup bitene “Benim meselem değil” demesini anlaşılmaz buluyorum. Sanatçıya belli bir yol çizmiyorum. Sanatçı illa şunu yapmalı demiyorum ama sanatçının da bu kadar edebiyatla, farklı duygularla iç içe yaşayan bu kadar entelektüel olarak kendisini geliştirmesi gereken bir meslek grubunda, yaşamda olup bitene kayıtsız kalmamalı. Çünkü hem sahnede hem de sinemada ya da müzik yaparken nerde olursak olalım aslında her sanatçı içsel olarak o duyguyu besleyen, o muhalif o çatışmadan kendini var eder.
Sanatın tüm dallarıyla ilgileniyorsunuz. Bunu yaparken hiç “başıma bir şey gelir” kaygısı duydunuz mu?
Sanatın tüm dalları ile ilgilenen birinin ülkede ve dünyada yaşanan meselelere kendine dert edinmesi gerekir. Ben ülkemizdeki meseleleri kendine dert edinen bir oyuncuyum ve böyle olduğu içinde yaptığım şeylerde bunun her zaman izlerini görebilirsiniz. Ama dediğim gibi bir genel geçer kural koymak bana uygun değil ama ben hayata karşı duyarlı olan bütün meselelere kafa yormaya çalışan ve bunu anlatırken de kendi mesleğimle yapmaya çalışan biriyim.
HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yazdığı “Devran” adlı öykü kitabını sahneye taşıdınız. Tasarladığınız atmosferi yakalayabildiniz mi?
Afişe de bakarsanız okuma tiyatrosu der ama altında dayanışma yazıyor. Biz bu dayanışmayı sadece bizim gibi düşünen insanlardan daha çok farklı düşünen insanlarla buluşabilmeyi hedefleyerek bu hikâyeleri kurdum. Bu nedenle de belki benim ismimin Selahattin Demirtaş’la yan yana gelmesi de bu farklı bileşenleri bir araya getirmede önemli bir etken oldu. Bir de insanların da buna ihtiyacı var. Yani gerçekten bu ülkenin demokrasiye, konuşmaya, tartışmaya, anlamaya, anlaşmaya ihtiyacı var. Kavga etmek, hiç durmaksızın birbirimizi suçlamak yerine birbirimizi anlayarak bir demokrasi cephesi oluşturmaya ihtiyacımız var. Çünkü biz daha özgür, barış içinde, gerçekten eşitlik içinde yaşamak gibi bir ana hedefimiz varsa bunu öncelikle demokrasiyle temellendirmemiz lazım. Devran ile birlikte küçük bir parçasını biz tetiklemiş olabiliriz. O nedenle güzel oldu bu.
Demirtaş dahil birçok siyasetçinin tutuklu olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu insanlar aslında siyasi olarak oradalar ve bunu da bütün toplum biliyor. Yani hukuki bir gerekçe yok aslında. Böyle olduğunu biliyoruz. Onlar kitaplar yazıyorlar, biz de onların ürettiğini dışarda hayatın içinde yeniden insanlarla bölüşerek aslında onların orda olmadığını bizimle beraber burada olduğunu ve bu siyasi tutsaklığı kabul etmediğimizi söylemiş oluyoruz. Zaten ben çok fazla neden yaptığımı anlatmayı seven birisi değilim çünkü zaten yaptığım şey söylediğim şeyi içeriyor. Çünkü ben genellikle çok açıklamak yerine yaparak anlatmaktan yanayım. İnsanların kalbine dokunmak bazen aklına dokunmaktan daha etkili olabilir.
Baskı ortamı sanatsal üretimi nasıl etkiledi?
Tabii ki hayattaki her şey gibi, bütün alanları etkilediği gibi etkiliyor. Emek alanında nasıl ağır bir yaptırım varsa elbette ki sanat alanında bunu belirgin bir şekilde görüyoruz. Çünkü aslında sanatçı içindeki çığlığı haykırmak ister. Ama o kadar büyük bir korku var ki insanlar “Şunu söylersem yanlış olur, şunu yaparsam başım belaya girer” diye düşünüyor. Mesela ben bu oyunu yapıyorum diye annem iki gün uyku uyumuyor. Bu bir gerçeklik ve hayatın içinde olan bir gerçeklik. “Anne diyorum bu kitap çıktı, herkesin okuduğu bir kitap” ama öyle korkutulmuş toplum var ki her şeyi sindirilmiş. Bize orada çok iş düşüyor. Çünkü biz görünür kılabiliriz. Böyle bir işimiz var, mesleğimiz var, birazcık da yeteneğimiz varsa güzel şeyler ortaya çıkıyor.
5 notes · View notes