#kağıt bardak
Explore tagged Tumblr posts
satinalshop · 1 year ago
Text
KARTON BARDAK ÜRÜNLERİMİZİN ÖZELLİKLERİ
Son üretim teknolojisi olan flesko baskı sistemi kullanılmış olup koku ve sızdırma yapmaz. Müşterilerimizin isteğinne göre renklendirilen karton bardaklarımız sıcak ve soğuk içecek için uygundur.
7 Oz Karton Bardak: Avantajları, Kullanım Alanları ve Fiyatları
Karton bardaklar, tek kullanımlık olarak tercih edilen ve yaygın olarak kullanılan ambalaj ürünleridir. Sıcak ve soğuk içeceklerin servisi için uygun olan karton bardaklar, hijyenik ve pratik kullanımları ile öne çıkar.
7 Oz Karton Bardak Nedir?
7 oz karton bardak, yaklaşık 200-210 ml hacme sahip olan karton bardak türüdür. Genellikle kahve, çay, sıcak çikolata ve soğuk içecekler için tercih edilir.
7 Oz Karton Bardak Avantajları
7 oz karton bardaklar, birçok avantaja sahiptir. Bunlar:
Hijyenik ve pratik kullanım
Sıcak ve soğuk içecekler için uygunluk
Kolay taşınabilirlik
Ekonomik fiyat
7 Oz Karton Bardak Kullanım Alanları
7 oz karton bardaklar, çeşitli alanlarda kullanılabilir. Bunlar:
Ev
Ofis
Kafeler
Restoranlar
Etkinlikler
Piknikler
7 Oz Karton Bardak Fiyatları
7 oz karton bardak fiyatları, bardak adedine, baskılı olup olmamasına ve satıcıya göre değişiklik gösterir. Genel olarak, 100'lü paketler 50-100 TL arasında, 1000'li paketler ise 300-500 TL arasında satılır.
7 Oz Karton Bardak Baskı
7 oz karton bardaklar, çeşitli baskı teknikleri ile baskı yapılabilir. Bu baskı teknikleri ile bardaklara logo, marka, slogan, resim veya desen gibi tasarımlar uygulanabilir. Baskılı karton bardaklar, işletmelerin reklam ve tanıtım faaliyetleri için etkili bir araçtır.
Sonuç olarak, 7 oz karton bardaklar, çeşitli avantajları ve kullanım alanları ile yaygın olarak tercih edilen ambalaj ürünleridir.
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 4 months ago
Text
Tatlı Komşum! (1) (Furkan 31 Y., Manisa)
Olacaksan evli kadınla olacaksın derdim her zaman; çünkü sen de evlisin o da, müsait değilim dediğinde anlar, zırt pırt çağırıp beni oraya götür buraya götür demez, ay sevgililer gününü unuttun, doğumgünümde bir çiçek bile almadın diyemez. Canı istediğinde çağırır gidersin, canın istediğinde çağırırsın gelir, bağlılık olmaz, yarım saatte bir mesaj yazmadın diye küsüp trip atmaz. Çapkınlık mevzusu açıldığında arkadaş arasında beylik haline gelmiş laflarımdı bunlar...
İsmim Furkan, 31 yaşında, evli, tek çocuklu, özel sektörde çalışan, yakışıklı olduğu söylenen biriyim. Karımla severek evlendik. Karım öğretmen benden 1 yaş küçük. Hovardalığı her zaman sevdim, ama her zaman da dikkatli oldum. Manisa'da yaşıyoruz. Gelelim başıma gelenlere. 2 yıl önce Kasım ayında bir daire alma fırsatı doğdu, aileler yardım etti, biraz kredi çektik, 5 katlı, çift daire bir binanın 3. katından bir daire aldık. Daire ikinci eldi, taşınmadan önce boya badana yapıyorduk. Akşam üzeri iş çıkışı ben, fabrikadan bir abim (fabrikada da boyacı) ve karım birlikte, boya kokusu çıksın, çabuk kurusun diye pencereler ve dış kapı açıktı.
Birisi, "Merhaba!" diye seslenince koridora çıktık karımla. Kısacık simsiyah saçları, müthiş güzel bir yüzü olan, 1.65 boylarında, zayıf, kot gömlek ve pantolonlu, ama muhteşem çekici bir kadın çaydanlık ve çay bardaklarıyla kapıda duruyordu. Arkasında karşı dairenin kapısı açıktı. "Hoşgeldiniz, size çay yapmıştım!" dedi. Karım koşup çaydanlığı aldı, içeriye buyur etti. Kadın, "Ben Ebru. karşı dairede oturuyoruz, hoşgeldiniz, daha erken gelmek isterdim, ama işten gel, yemek bulaşık ancak bu saati buldu!" dedi. Karşı kapıdan kocası çıktı, aynı karısının boyunda, zayıf, bıyıklı, kadınla tam ters görüntüde biri. Kadın ne kadar havalı ve Cool görünüyorsa, adam o kadar paspal, üzerinde hani pazarlarda satılan koyu renk çizgili bir polo tişört, altında penye diz altına kadar şort ve nefret ettiğim şort altına diz altına kadar gelen siyah çoraplar. Ulan evde bari giyme o çorapları, görgüsüz! Cevat'mış ismi, zerzevat gibi. Kadın ne kadar çekici geldiyse adam da o kadar iticiydi.
Neyse çayları hepimize servis etti, hep beraber 2'şer bardak içtik. "Biz sizi daha fazla tutmayalım!" dediler. Teşekkür ettik. Ama bu arada apartmanda pek komşuluk olmadığını, çünkü herkesin çalıştığını öğrendik. İşimize gelirdi aslında.
Bir hafta içinde taşındık. Taşındığımız akşam yine aynı olay gerçekleşti. Ama sanırım günlerden Cumartesi olması sayesinde poğaca ve kek te vardı çayın yanında. Ama kocası gelmedi bu sefer. Saat 22:00 civarı arabamda kalan ıvır zıvırı çıkarırken, kapı ağzında Cevat vardı. Abi diyemiyorum ama benden 9 yaş büyükmüş. "Ebru sizde mi?" dedi. "Ben inerken yoktu, ama bakayım!" dedim. Baktım, "Yok!" dedim. "Yine hangi kapıya daldıysa!" deyip kapıyı kapattı. Benim karım saat 22:00'de bana haber vermeden ortadan kaybolacak, ben de kapıyı kapatıp içeri gireceğim ha, imkansız.
Saat 23:45 gibi kağıt atıklarını bir çuvala koyup çöpe atmak için indim. Ebru arabayla yanaştı. Beni gördü, gülümseyip, "İyi geceler!" dedi. Önümden binaya girdi. Merdivenlerden çıkarken arkasından baktım. Sanki biri götüne bakıyor dedi kadına, ikinci katta aniden kafasını çevirip baktı. Önüne dönüp evine girdi.
Ertesi akşam saat 20:30 gibi zil çaldı. Açtım. Ebru, "Yerleşe bildiniz mi?" dedi. "Nerdeee!" dedim. Buyur ettim, karım da geldi kapıya. Ebru, "Yok, siz gelin, bir nefes alırsınız!" dedi. "Peki olur!" dedik. Yarım saat sonra ordaydık. 12 ve 8 yaşlarında iki oğulları vardı. Bizimki de 7 yaşındaydı. Onlar odaya çekilip bilgisayar oynamaya başladılar. Cevat dönüp, "Ebru, bira getir!" dedi. O ana dek görmemiştim, koltuğun yanında yerden aldığı boş şişeyi karısına uzatıp, bana dönüp, "İçersin değil mi?" dedi. Şaşkınlıktan içerim bile diyemeyip kafamı salladım. Kadınlar da kendilerine kahve yaptılar.
O arada öğrendik. Cevat'ın büyük bir bisiklet firmasına malzeme üreten bir fabrikası vardı OSB'de, fabrikayı biliyordum. Kadının da çarşının göbeğinde bujiteri parfumeri dükkanı varmış, (ulan bunlar neden bu binada oturuyorlar diye düşündüm ilk an), dükkanı karım da ben de biliyorduk, iki katlı kocaman bir dükkandı. Ebru, "Taşınacaktık..." dedi, sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi, "Ama iki yıl önce bana dükkan açtık, sonra da dükkan sahibi satmaya karar verdi. Dükkanı satın aldık. O yüzden kaldık. Hatta borçlar bitene dek burdayız!" dedi gülerek.
Bu arada dikkat ettim, ben 1 bira bitirene dek Cevat 3 içmişti. Kahveden sonra Ebru karıma da bira teklif etti, ama karım, "Ben içmem!" dedi. Ebru, "Ben içsem mahsuru var mı?" deyip kendine de bir bira açtı. Her seferinde de aynı işlem oluyordu, adam kısaca, "Ebru bira!" deyip, boş şişeyi veriyor, kadın dolusunu getiriyordu. Aslında genel anlamda güzel sohbet oldu. Ben de 3 bira içtim, ama adam yanlış saymadıysam 12 tane içti, o ufak tefek adama gram birşey olmamıştı. Eve dönünce karımın anlatışından Ebru'yu çok sevdiği belli oluyordu. Bunda hediye ettiği Teaserların ve incik boncuğun etkisi var mı bilmiyorum.
Hemen hemen her akşam ya Ebru bizde, ya biz onlardaydık. Cevat çok nadir geliyordu, zaten gelse de ben onun içtiği birayı karşılayamazdım. İlk seferinde aldım 15 bira adama yetsin diye bir taneyi emzik gibi ağzımda tutunca anladı sanırım, "Ebru bira getir!" dedi yine. Ebru gidip evden bira getirdi. Cevat, "Kardeş, bana her hafta 10 kasa bira gelir, biliyorsun seviyorum birayı, o yüzden senin almana gerek yok. Canın istedi mi çal kapıyı iste Ebru verir!" dedi. İste Ebru verir kısmında gülecektim, ama yemin ederim Ebru gözlerime bakıp, "Veririm!" dedi gülümseyerek. Bereket yanımızda karım yoktu, çay koymaya gitmişti. Adam lafın nereye gittiğine bakmayan, sonradan görme bir tipti...
Şubat ayında 15 tatil olduğunda, karımla oğlumuzu da alıp memleketimize aileleri ziyarete götürüp bırakıp geldim. Bu her yıl yaz kış yaptığımız bir rutindi. Geri geldiğim Pazartesi akşamı zil çaldı. Ebru, "Maç varmış (tuttuğum takımın maçı vardı) galiba, Cevat seni çağırıyor, yalnız oturmasın kukumav kuşu gibi dedi!" dedi. "Olur!" dedim. 10 dakikaya gittim. Biralar su gibi akıyordu. Cevat, "Seviyorum senle içmeyi be Furkan!" diyordu. Sonra Ebru, "Ben mutfakta dizi izleyeceğim!" deyip gitti. Bira bitince Cevat sadece, "Ebruuuuu!" diye sesleniyordu...
Maç bitince telefonum titredi. Aldım telefonuma baktım. Ebru fotoğraf çekip yollamış, mutfakta masada bira ve çerez var önünde ve "Ben de seviyorum seninle içmeyi!" yazmış. "O zaman ben eve geçiyorum, 10 dakika sonra gel!" yazdım. "Tehlikeli!" diye yazdı. Telefonu sessize aldım, yazışmaya başladık. O gelemem dedi diye kalkmadım ben de, maçın geyiğini yapıyorduk Cevat'la. "Ebruuuu!" dediğinde bira geliyordu, ama her seferinde Ebru koridora çıkıp Cevat'ın görmeyeceği pozisyona geçip, boğma işareti yapıyor, kafasına vurma işareti yapıp, gülüp mutfağa gidiyordu...
Saat 24:00'e gelirken kalktım. Cevat yine yerinden kalkmamış, kapıdan geçirmek Ebru'ya kalmıştı. Kendime çekip dudağından öptüm. "İyi geceler!" dedi gülerek. "İyi geceler!" dedim içerden duyulacak sesle. Eve geçip, "Offf, ne tatlı dudaklar!" yazdım. "Daha tatlı yerlerim var!" yazdı. "Onların da tadına bakmak isterdim. Gelsene!" yazdım. "Bu saatte imkansız, ama orda olmak istediğimi bil!" yazdı.
Sabah işyerine telefon edip, biraz geç kalacağımı söyleyip, öğlene kadar izin aldım. Cevat 09:00'da gitti. Ebru 10:00'dan sonra çıkıyordu evden biliyordum. Mesaj attım, "Ben evdeyim, hadi gel!" dedim. "Tamam!" yazdı. En az 15 dakika gözümü kırpmadan kapı deliğinden baktım. 15 dakika sonra kapının arkasında o filmlerde dizilerde seyrettiğimiz kapıdan girer girmez birbirine yapışıp delice sevişen çiftler gibi hem soyunmaya çalışıp, hem de öpüşüyorduk. Erik tipi denilen bir kalçası vardı ve bu kadında sevdiğim bir özellikti. 75 beden vardı sanırım göğüsleri, göğüslerini ağzıma alıp, kalçalarının ikisini birden sıkıyor okşuyordum. Yatağa sürükledik birbirimizi.
Öpüşerek altıma alıp, amcığına girdim, çünkü haftalardır bu kadını düşlüyordum, daha fazla ön sevişme yaparsam yatağa boşalacaktım. Ne kadar kontrol etmeye çalışsam da (normalde ederim) o orgazm olmadan boşalacağımı söyledim. "İçime değil!" dedi. Zaten zor geri çekilip başta korktuğum şeyi yaptım, yatağa boşaldım. Ebru, "Benim dükkana gitmem lazım!" deyip kalkıp giyindi. Kendi kendime (Tamam Furkan bu ilk ve sondu, ne o oğlum kerhaneye ilk kez gelmiş ergen gibi?) dedim. Tam bu düşüncelerle boğuşurken. Giyinmiş halde yatakta yanıma oturdu. Bu kadın düşüncelerimi okuyordu. "Dert etme, aşırı heyecan ikimizi de gerdi. Sen erken geldin, ben kasılıp gelemedim. Daha vücutlarımız birbirini tanıyacak, tenlerimiz uyumlu, bunu ilk akşam hissettim!" dedi. Sonra beni öpüp kalkıp gitti...
Kendimi ergen gibi hissediyordum. Kadında gerçekten müthiş Cool bir hal vardı ve ben beni seçtiğini düşününce havaya giriyordum. Tüm gün yazıştık. Bana, "18:30'da sendeyim, akşam üstü kapıyı bacayı kontrol et!" yazdı. Karanlık odada pencerenin ardında bekledim yarım saat. Arabası geldiğinde merdivenleri kontrole başladım. Zaten sorun yoktu, karşı kapı yerine bize girecekti. Kapıyı açıp aralık bıraktım.
İçeri girdiğinde direk kucakladım. Bacaklarını belime doladı. Kollarımda doğru yatak odasına götürdüm. Yatağa yatırıp çizmelerini ve montunu çıkardım. Kucağıma alıp sırtımı yatağın bir tarafındaki duvara dayadım. Öpüp okşamaya başladım. Alışmıştım bile, sabahki o ilk heyecan yerini şehvete bırakmıştı. Dudaklarını boynunu yaladım, kazağını çıkarıp göğüslerine indim. Göğüs uçlarını dudaklarımla ezerken alttan pantolonunun üzerinden amına baskı yapıyordum. Yatakta ayağa kalkıp dans edercesine hareketlerle üstündeki herşeyi çıkardı. Ben de o anda eşofmanımı sıyırıyordum oturduğum yerden...
Ayakta duvara tutunup amını ağzıma dayadı. Yalayıp yuttum, dilimle sikerken ellerim kalçalarından tutmuş, ağzıma daha çok bastırıyor, okşuyor, sıkıyordum kalçalarını. Ebru inliyor, "Harikasın!" diyordu. Ben de, "Yok böyle bir tat!" deyip emmeye devam ediyordum. Kasılarak orgazm oldu, ağzıma sularını akıttı. Dizleri tutmaz gibi oldu. Orgazm olması bitince kucağıma oturup göğüslerini ağzıma verdi. Amını yarağıma sürtüyor, vıcık vıcık olmuş amına yarağımın kafasını alıyor, sonra ani hareketle dışarı çıkarıyor, zaman zaman saçlarımdan çekerek kafamı göğüslerinden uzaklaştırıp dudaklarını dudaklarım arasına alıyor, diliyle dilimi iğfal ediyordu. Bütün sikişin kontrolü ondaydı.
Sonra tek hareketle yarağımı amcığına alıp, "Ohhhh!" diye inledi. Başrol onundu, "Immm!" diye bir ses çıkardım ancak. Kucağımda hoplamaya, göğüslerini yalatıp, dudaklarımı öpmeye, yanaklarımı öpmeye devam etti. Kucağımda onu tutmakta zorluk çekiyordum, belini kalçalarını tutmaya çalışırken ellerimin arasında kayıp gidiyordu. Birkaç dakika sonra sadece, "Oh, oh, oh, oh!" diye kısa inlemelerle orgazm oldu. Bir dakika yarağımı içinde tutup kalktı. Yarağımı ağzına alıp, "Hadi erkeğim, geç kaldım, akıt döllerini komşuna!" dedi. Daha cümlesi biter bitmez doldurdum ağzını, sanki sabah boşalmamış, günlerdir biriktirmişim gibi. İki dakika yalandı, temizlendi, kalktı, giyindi ve "Aşkım yarım saate yemeğe çağıracağım haberin olsun!" deyip apartman boşluğunu kontrol edip gitti.
Koridordaki ışıkta bile sakallarımın sürtmesinden kıpkırmızı olmuş çenesini yanaklarını görebiliyordum, ama o aldırış etmeden girdi evine.
[Furkan]
151 notes · View notes
edapostblog · 10 months ago
Text
Nerede o anlatılan güzel bayramlar!?
Ne güzeldi bizim Ramazan bayramlarımız, çocukluğumuzda.
Daha birkaç gün öncesinde Bayram elbiselerimizin ayakkabılarımızın sevincinde yaşardık.
Bayram sabahı kapı kapı gezmek harçlık toplamak 🙈🤣 O harçlıkları bayram yerinde harcamak ne hevesimizdi ama 😂
Bayram yerleri özellikle! Tahtadan salıncaklar, kayıklar, dönme dolaplar. Çadırlar kurulur, bugünün bazı meşhur sanatçıları o zamanlar daha meşhur değil gelirler çadırlarda şarkı söylerlerdi. Vantrolog'lar gelir yani karnından konuşanlar kuklalara konuştururlar 😂 pandispanyacılar 🙈 Ahhh Allah'ım nasıl yerdik onları nasıl yapıldığını bilmeden 🤣😋 her şey güzel gelirdi bize.
Şans talih oyunları, tüfekle hediye vurmalar, sigaralara halka atmalar, halka hangi sigaraya geçerse sigara senindi 😊 hediye seçtirmeler.....vs
Fiş alınır ufak bir ücret karşılığında adam sizinle pazarlığa girişiyor ütü veriyor almıyorsunuz, bardak veriyor almıyorsunuz, gırgır veriyor almıyorsunuz vs,vs fişinizde çok güzel bir hediye olduğunu düşünerek tabii 😂 nihayetinde adam fişinizi açıyor saç tokası😖🤕🙈
Sihirbaz gelir, adı Şah-mat, kağıt kalemler dağıtılır istediğinizi yazarsınız kağıtlar toplanır ondan sonra sihirbaz çıkar isim okur, sen şunu istiyorsun der 😊 Ve siz şaşırırsınız nasıl bildi 🤣 Allah'ım sonra düşünüyorum da biz zaten o kağıtlara isteklerimizi yazmıştık 🙈
Ah yavrum ahh Siz şimdi bayram mı yaşıyorsunuz! 😢
(Annemin anıları)☺️
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
35 notes · View notes
evrendensesgetir · 2 years ago
Text
Aklım duruyor sanki gecenin bu vakti
Alıyorum masama bir kalem birde kağıt
Sayfalara bağırıyorum, lâl sanıyorlar oysaki
patlatıyorum beyazlarıma öyle güçlü bir ağıt
Çürük kalemimin ucundaki gri renk,
Anlattıklarını bir okusan kalp kalbe denk
Yaşamda bulamadığım bağlı his kenet
Kalpsizim sen gideli, sıska iskelet
Bir bardak su mu, ilaç mı bu ruha iyi gelecek?
Bilemezler ki kaynağını yaramın
Yüreğimdeki arzu ya geçmiştedir yada gelecek
Hasretinden dünyaları yazdığım yarim
Ya öldürecek bu ruhu silecek, ya sevecek yada gelecek.
66 notes · View notes
yasamsallik · 2 years ago
Text
Tumblr media
Bizim Nasreddin Hoca çok önceden söylemişti ama hatırlatalım...
*Kağıt Bardak*
Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.
Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı.
Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.
Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı. Derin bir nefes aldı ve;
“Biliyor musunuz ne düşünüyorum?” diye sordu, "Bu konferansta geçen yıl da, hem de aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı..
Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı.
Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi.
Özel bir kapıdan içeri almışlardı.
Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi. Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.”
Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti... “Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.”
Bir an durdu ve sonra “Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım.
Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum. Canım kahve istedi ve görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.”
Seyirciler gülmeye başlamıştı.
“Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı.
Makamıma sunulmuştu.
Benim asıl bardağım işte bu.”
Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi:
“Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Size ait değildir. Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler.
Çünkü aslında hep layık olduğunuz kağıt bardaktır.
Simon Sinek _Leaders eat last_ kitabından
29 notes · View notes
hypnogaja · 11 months ago
Text
yarım bardak nohutu haşlamak için düdüklü çıkarmak tatsız olur o yüzden iki bardak kadar geceden suya koyun sabahtan haşlayın kullanacağınız kadarını alır kullanmayacağınızı da poşetler buzluğa atarsınız büyük kolaylık. neyse abi. derince bi tava alın. yüzeyi kaplayacak kadar sıvı yağ. 1 tatlı kaşığı tatlı kırmızı biber. 1 tatlı kaşığı kimyon. yarım tatlı kaşığından biraz daha az karabiber. bi de tuz. az koyun. önce bi tadar eksikse tekrar koyarsınız. karıştırın bunları. sonra yarım bardak nohutu ekleyin üstüne. iki döndürün. kapağını kapatın. beş on dakika dursun. arada açın karıştırın. yumuşayacak biraz. zaten anlıyorsunuz. hafif ezilebilir bi kıvamda oluyor. kapatın abi. bi lavaş alın. arasına bundan koyun. sonra soğan piyazı yapcanız. yarım soğan. biraz maydanoz. göz kararı sumak. karıştırır nohutların üstüne koyarsınız. bi limon gezdirin. sonra köşelerden kıvırmalı sarın. tost makinesinin arasına yağlı kağıt koyun bunu da arasına koyun üstü çizgi çizgi olana kadar dursun sonra alır ikiye keser gömersiniz. afiuet bal şeker.
3 notes · View notes
bbellium · 2 years ago
Text
dün uzun zaman sonra ilk defa henüz hava aydınlıkken işten çıktım o kadar alışmışım ki gece işten çıkmaya hemen eve geldim kocamı aldım suşi yemeye gittik mutluluktan orda içtiğim üç bardak şaraba kafayı buldum para çok güzel bir şey ama bütün hayatı kaçırdıktan sonra insana sadece kağıt parçası gibi geliyor
6 notes · View notes
kral-adam-58 · 2 years ago
Text
Bir gelsen diyorum.
Sensiz neler değiştiğini anlatsam sana
Giderken neleri benden götürdüğünü söylesem
Öyle uzun uzun gözlerine baksam
Gittikten sonra sana biriktirdiğim şiirleri okusam
Hani gelemezsin bilirim
ama.
Yinede gelsen
Herşeyin canı cehenneme deyip gelsen hani.!!
İki fincan kahvede kırk yıl değil bir ömür boyu kalsan bende,,
Demlensek seninle iki bardak kaçak Çay da
Seni anlatamam bilirim ama yinede döksem seni kağıt kaleme şiir diye
Yüzünde ki ben'e ince dudağına, yanağında ki gamzeye ağza alınmayacak iltifatlar döksem
Off yine hayallerin doruğundayim bu gün ??
Bilirim gelmez, gelemezsin istesende,
Bende bunları sana söyleyemem,
Ne yaparsın gönül bu yokluğunu bilemez ve anlayamaz ..
5 notes · View notes
cuneytyardimci · 6 days ago
Text
Bir Kağıt Bardak Hikayesi ve Hayatın Anlamı
İnsan olmak, sadece sahip olduklarımızla değil, en sade anlarla anlam kazanır. Bu hikaye, hayatın geçici doğasında kalıcı bir huzur bulmamızı fısıldıyor. Belki de gerçek mutluluk, kâğıt bardaklarımızda gizlidir.
PORSELEN FİNCANDANKAĞIT BARDAĞA Bugün porselen fincanda kahve içiyorsanız, bu sizin kişisel değerinizi değil, olsa olsa “sahip olduğunuz unvanı” onurlandırıyordur. Hayat, bazen bir kağıt bardak ile içilen kahve gibidir; ince, geçici ve sıradan bir anın içinde derin anlamlar saklar. Makam ve mevki, bir zamanlar sahip olduğumuz görkemli tahtlar gibi, elbirliğiyle tükenir ve geriye sadece…
0 notes
drama-kutusu · 18 days ago
Text
Yaratıcı Drama Etkinliği Planı: “Bilim Dedektifleri”
Konu: Bilimsel keşif ve problem çözme
Hedef Kitle: 10-14 yaş arası öğrenciler
Süre: 60 dakika
Amaç:
• Katılımcıların bilimsel düşünme becerilerini geliştirmek.
• Takım çalışması ve problem çözme yeteneklerini desteklemek.
• Bilimsel kavramları eğlenceli bir şekilde keşfetmek.
Etkinlik Aşamaları
1. Isınma (10 dakika)
Etkinlik: “Bilimsel Hareketler”
• Her katılımcıya bir bilimsel kavram (örneğin: yerçekimi, fotosentez, mıknatıs) verilir.
• Katılımcılar, kavramlarını hareketlerle canlandırır. Diğerleri hangi kavram olduğunu tahmin eder.
• Amaç: Katılımcıları etkinliğe ısındırmak ve eğlenceli bir atmosfer oluşturmak.
2. Ana Bölüm (40 dakika)
Senaryo:
Köyceğiz’de bir grup bilim insanı, doğadaki bir sorunu çözmek için bir araya geliyor. Gölün yakınında hayvanlar üzerinde olumsuz etkiler bırakan bir durum fark edilmiş ve bilim dedektiflerinin bunu araştırması gerekiyor.
Adım 1: Roller Belirleme (5 dakika)
• Her katılımcı bir rol seçer: biyolog, kimyager, fizikçi, meteorolog, mühendis, gazeteci vb.
• Katılımcılar, rollerine uygun şekilde kendilerini tanıtarak “dedektif ekibi” oluşturur.
Adım 2: Problemin Keşfi (10 dakika)
• Drama lideri bir ipucu verir: “Göldeki suyun rengi değişiyor ve balıklar etkileniyor.”
• Katılımcılar, gölün yakınındaki bir laboratuvarı canlandırarak su örneklerini incelemek için yöntemler önerir. (örneğin: pH ölçümü, kimyasal analiz).
Adım 3: Çözüm Üretme (15 dakika)
• Ekip, çevreden ve ipuçlarından gelen bilgileri birleştirerek sorunun kaynağını bulmaya çalışır.
• Sorun: Göle yakın bir bölgede yeraltı sularına kimyasal sızıntı olmuş.
• Çözüm: Ekip, biyolojik ve teknolojik yöntemlerle sızıntıyı durdurmak için bir plan hazırlar ve bunu canlandırır.
Adım 4: Sunum (10 dakika)
• Her grup, buldukları çözümü dramatize ederek kısa bir performans sergiler.
3. Değerlendirme ve Kapanış (10 dakika)
Etkinlik: “Bilim Dedektiflerinin Günlüğü”
• Her katılımcı, dedektif günlüğüne (kağıt üzerine) şunları yazar:
• Bugün ne öğrendim?
• Bilim insanı olmak nasıl bir his?
• Hangi yeteneklerimi geliştirdim?
• Günlükler paylaşılır ve etkinlik kapanır.
Gerekli Malzemeler:
• Renkli kartlar (roller için)
• Su numunesi taklidi için şişeler
• Basit laboratuvar ekipmanları (pipet, bardak, eldiven)
• Keşif notları için defter ve kalem
• Kostüm detayları (beyaz önlük, büyüteç, gözlük vb.)
0 notes
finansca66 · 24 days ago
Text
Revolutionizing Sustainable Packaging Solutions
in today’s world, eco-friendly practices have become essential, especially in the realm of packaging. Businesses and consumers alike are shifting towards sustainable solutions that prioritize both functionality and environmental impact. At the forefront of this movement are products like the paper bag, bakery bag, wrapping paper, paper cup, paper bowl, cutlery set, and food boxes, which redefine how we package and enjoy goods.
The Versatility of the Paper Bag
The paper bag has become an iconic choice for eco-conscious packaging. Whether it’s for retail, groceries, or gifting, its biodegradable and recyclable nature ensures a reduced carbon footprint. Businesses can also customize these bags to align with their branding while emphasizing sustainability.
Bakery Bags: Perfect for Fresh Delights
For bakeries and pastry shops, bakery bags are indispensable. Designed to keep baked goods fresh, they often feature greaseproof or window options for added convenience. These bags not only protect your treats but also showcase them in an appealing and eco-friendly way.
Wrapping Paper: Beyond Aesthetics
Wrapping paper offers a dual purpose: practicality and aesthetics. Whether it’s kraft, greaseproof, or printed, this versatile material is ideal for wrapping food, gifts, or retail products. Its eco-friendly variations have become increasingly popular among businesses aiming to reduce waste.
Paper Cups and Bowls: Redefining Food Service
The demand for paper cups and paper bowls has surged as sustainable alternatives to plastic. Perfect for hot and cold beverages or meals, they are crafted from biodegradable materials, ensuring minimal environmental impact. Their customizable designs make them a preferred choice for cafes, restaurants, and event organizers.
Cutlery Sets: Stylish and Sustainable
Gone are the days of disposable plastic utensils. The rise of cutlery sets made from wood, bio-paper, or other compostable materials reflects a significant shift towards green dining solutions. These sets offer the perfect blend of functionality and eco-friendliness, making them ideal for both casual and upscale dining.
Food Boxes: Practical and Eco-Conscious
Food boxes are a staple in the food service industry. From takeout containers to delivery packaging, these boxes cater to the needs of modern dining while championing sustainability. They come in various shapes, sizes, and materials, including kraft paper and cardboard, offering businesses flexible and eco-conscious options.
Why Choose Sustainable Packaging?
The shift towards sustainable packaging isn’t just a trend—it’s a necessity. By opting for products like paper bags, bakery bags, wrapping paper, paper cups, paper bowls, cutlery sets, and food boxes, businesses can showcase their commitment to the environment, attract eco-conscious consumers, and build a brand that stands out in today’s competitive market.
Final Thoughts
Sustainable packaging is transforming industries across the globe. Embracing solutions like paper bags, bakery bags, and food boxes not only helps the environment but also aligns businesses with the values of modern consumers. Explore the possibilities of eco-friendly packaging and join the movement towards a greener future.
Tumblr media
Sürdürülebilir Ambalaj Çözümlerinde Devrim
Günümüzde çevre dostu uygulamalar, özellikle ambalaj alanında, vazgeçilmez hale geldi. Hem işletmeler hem de tüketiciler, işlevsellik ve çevresel etkiyi ön planda tutan sürdürülebilir çözümlere yöneliyor. Bu hareketin öncüsü olan ürünler arasında kağıt çanta, fırın torbası, ambalaj kağıdı, kağıt bardak, kağıt kase, çatal bıçak seti ve gıda kutuları bulunuyor. Bu ürünler, paketleme ve tüketim alışkanlıklarımızı yeniden tanımlıyor.
Kağıt Çantanın Çok Yönlülüğü
Kağıt çanta, çevre dostu ambalajlamanın ikonik bir seçeneği haline geldi. Perakende, market veya hediye için olsun, biyolojik olarak parçalanabilir ve geri dönüştürülebilir yapısı karbon ayak izini azaltır. İşletmeler, bu çantaları markalarını öne çıkarmak ve sürdürülebilirliği vurgulamak için özelleştirebilir.
Kese Kağıtları: Tazelik için Mükemmel Çözüm
Fırınlar ve pastaneler için kese kağıtları vazgeçilmezdir. Ürünlerin tazeliğini korumak için tasarlanmış bu torbalar, yağ geçirmez veya pencereli seçenekleriyle ekstra kullanım kolaylığı sağlar. Bu torbalar hem lezzetlerinizi korur hem de çevre dostu ve şık bir ambalaj sunar.
Ambalaj Kağıdı: Estetiğin Ötesinde
Ambalaj kağıdı, hem pratiklik hem de estetik sunar. Kraft, yağ geçirmez veya baskılı gibi çeşitli türleri, yiyecek, hediye veya perakende ürünlerinin sarılması için idealdir. Çevre dostu seçenekleri, atıkları azaltmayı hedefleyen işletmeler arasında giderek daha popüler hale geliyor.
Kağıt Bardak ve Kaseler: Yiyecek Hizmetinde Yeni Dönem
Kağıt bardaklar ve kağıt kaseler, plastiğe sürdürülebilir alternatifler olarak talep görüyor. Sıcak ve soğuk içecekler veya yemekler için mükemmel olan bu ürünler, biyolojik olarak parçalanabilir malzemelerden üretilerek çevresel etkiyi en aza indiriyor. Özelleştirilebilir tasarımları, kafe, restoran ve organizatörler için tercih edilen bir seçenek haline getiriyor.
Çatal Bıçak Setleri: Şık ve Sürdürülebilir
Tek kullanımlık plastik çatal bıçaklar artık geçmişte kaldı. Ahşap, biyolojik olarak parçalanabilir kağıt veya diğer kompostlanabilir malzemelerden üretilen çatal bıçak setleri, yeşil yemek çözümlerine yönelik önemli bir geçişi yansıtıyor. Bu setler, işlevsellik ve çevre dostu özelliklerin mükemmel bir kombinasyonunu sunarak hem sıradan hem de şık yemek ortamları için ideal bir seçenek.
Gıda Kutuları: Pratik ve Çevre Dostu
Gıda kutuları, yiyecek hizmeti sektöründe temel bir rol oynar. Paket servis kutularından teslimat ambalajlarına kadar, bu kutular modern yemek ihtiyaçlarını karşılarken sürdürülebilirliği ön planda tutar. Kraft kağıdı ve kartondan üretilen çeşitli şekil, boyut ve malzemelerde sunularak işletmelere esnek ve çevre dostu seçenekler sağlar.
Neden Sürdürülebilir Ambalajı Tercih Etmelisiniz?
Sürdürülebilir ambalaja geçiş bir trend değil, bir zorunluluktur. Kağıt çantalar, fırın torbaları, ambalaj kağıdı, kağıt bardaklar, kağıt kaseler, çatal bıçak setleri ve gıda kutuları gibi ürünleri tercih ederek, işletmeler çevreye olan bağlılıklarını gösterebilir, çevre dostu tüketicileri kendine çekebilir ve günümüzün rekabetçi pazarında fark yaratabilir.
Sonuç
Sürdürülebilir ambalaj, dünyayı dönüştürüyor. Kağıt çanta, fırın torbası ve gıda kutuları gibi çözümleri benimsemek, çevreye yardımcı olmanın yanı sıra, işletmeleri modern tüketicilerin değerleriyle uyumlu hale getirir. Çevre dostu ambalaj seçeneklerini keşfedin ve daha yeşil bir geleceğe doğru harekete geçin.
KAYNAK : https://basgroupglobal.com/
0 notes
satinalshop · 1 year ago
Text
0 notes
kosul123 · 7 months ago
Text
Bizim Nasreddin Hoca çok önceden söylemişti ama hatırlatalım...
*Kağıt Bardak*
Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.
Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı.
Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.
Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı. Derin bir nefes aldı ve;
“Biliyor musunuz ne düşünüyorum?” diye sordu, "Bu konferansta geçen yıl da, hem de aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı..
Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı.
Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi.
Özel bir kapıdan içeri almışlardı.
Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi. Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.”
Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti... “Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.”
Bir an durdu ve sonra “Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım.
Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum. Canım kahve istedi ve görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.”
Seyirciler gülmeye başlamıştı.
“Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı.
Makamıma sunulmuştu.
Benim asıl bardağım işte bu.”
Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi:
“Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Size ait değildir. Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler.
Çünkü aslında hep layık olduğunuz kağıt bardaktır.
Simon Sinek _Leaders eat last_ kitabından
1 note · View note
gundem7 · 8 months ago
Text
ÇEVRE ŞENLİĞİ VE KAHVE FESTİVALİ RENKLİ GÖRÜNTÜLERE SAHNE OLDU
Tumblr media
    Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Çevre Şenliği ve Kahve Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Etkinliğe katılanların çeşit çeşit kahveleri deneyimleme fırsatı bulduğu festivalde;kahvenin gelişim süreci, sağlığa ve ekonomiye olan etkilerinin de ele alındığı söyleşiler de düzenlendi. Beylikdüzü Belediyesi tarafındandüzenlenen Çevre Şenliği ve Kahve Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Yaşam Vadisi 1. Etap Çanakkale Rölyef Alanı’nda düzenlenen festivale vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Eğitmen veYazar Attilla Yılmaz’ın “Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü ve Yeni Nesil Yapım Teknikleri” söyleşiyle başlayan etkinlikte Coşkun Sezer “BeanTo Bar ve Aşamaları”, Dr. Dyt. Şefika Aydın Selçuk ve Uzm. Dyt. Pınar Kural Enç“İki Dost Diyetisyenle Kahve Keyfi”, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nüket Sivri “İçecek Sektörüne Çevresel Bakış”, Sam Çeviköz“Coffee, Hayat ve Lifestyle”, Hasan İskender ise “Barista Nedir ve Ne İş Yapar” konulu söyleşileriyle kahve severlerle buluştu. Festivale katılanlar geleneksel Türk Kahvesi’nin yanı sıra çeşitli sıcak ve soğuk kahve türlerini deneyimleme fırsatı buldu.   Geri dönüşümün önemine dikkat çekildi   2 gün süren festivalde;kahve üretimi yapan firmalar, termos üreticileri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve eğitim kurumları da festivale katılarak çevreyi korumanın önemine dikkat çekmek için çalışmalar yaptı. Kahve tüketilirken kullanılan kağıt bardak, plastik şişe ve pipetlerin geri dönüştürülmesine yönelik atölyelerin yapıldığı festivalde kurulan spor alanlarında vatandaşlar spor yaparak temiz havanın tadını çıkardı.   Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 8 months ago
Text
Çevre Şenliği ve Kahve Festivali'nde renkli anlar
https://pazaryerigundem.com/haber/176391/cevre-senligi-ve-kahve-festivalinde-renkli-anlar/
Çevre Şenliği ve Kahve Festivali'nde renkli anlar
Tumblr media
Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Çevre Şenliği ve Kahve Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Etkinliğe katılanların çeşit çeşit kahveleri deneyimleme fırsatı bulduğu festivalde; kahvenin gelişim süreci, sağlığa ve ekonomiye olan etkilerinin de ele alındığı söyleşiler de düzenlendi.
İSTANBUL (İGFA) – Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Çevre Şenliği ve Kahve Festivali renkli görüntülere sahne oldu. Yaşam Vadisi 1. Etap Çanakkale Rölyef Alanı’nda düzenlenen festivale vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Eğitmen ve Yazar Attilla Yılmaz’ın “Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü ve Yeni Nesil Yapım Teknikleri” söyleşiyle başlayan etkinlikte Coşkun Sezer “Bean To Bar ve Aşamaları”, Dr. Dyt. Şefika Aydın Selçuk ve Uzm. Dyt. Pınar Kural Enç “İki Dost Diyetisyenle Kahve Keyfi”, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nüket Sivri “İçecek Sektörüne Çevresel Bakış”, Sam Çeviköz “Coffee, Hayat ve Lifestyle”, Hasan İskender ise “Barista Nedir ve Ne İş Yapar” konulu söyleşileriyle kahve severlerle buluştu. Festivale katılanlar geleneksel Türk Kahvesi’nin yanı sıra çeşitli sıcak ve soğuk kahve türlerini deneyimleme fırsatı buldu.
Tumblr media
GERİ DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
2 gün süren festivalde; kahve üretimi yapan firmalar, termos üreticileri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve eğitim kurumları da festivale katılarak çevreyi korumanın önemine dikkat çekmek için çalışmalar yaptı. Kahve tüketilirken kullanılan kağıt bardak, plastik şişe ve pipetlerin geri dönüştürülmesine yönelik atölyelerin yapıldığı festivalde kurulan spor alanlarında vatandaşlar spor yaparak temiz havanın tadını çıkardı.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
1havin · 1 year ago
Text
Kahve zincirlerinden herhangi birinde sıraya girince gelen 'Param var' hissi vardır hani, sıradayken size “Ne kadar da zengin ve elitim aman ya Rab'bim, resmen sıradayım ve zenginim!” diye düşündürtür. Kağıt bardak ile verilen kahve elinizde soğuyunca da genelde geçer o his.
Aynı hissi uçak merdivenlerinden çıkarken de hissedersiniz. O merdivenleri çıkarken tek tek, rüzgar da yüzünüze vururunca hafiften, kulağınıza motor sesi de vurunca inceden zengin hissetmeye başlarsınız. Size yaklaşan hostes "Ne alırsınız?" diye sorduğunda, çaya para vermemek için gözlerinizi kaçırdığınız zamanlarda da geçer yine o his.
Arkadaşın biri bu hissi pahalı telefonunu kılıfsız kullandığı zaman hissettiğini söylemişti. Bizlerin çizilse üç günlük ulusal yas ilan edilmesini beklediğimiz alete o, “aman canım kırılırsa yine alırım!” yiğitliği ile meydan okuyordu. Aslında aldığı telefon 58845 taksitliydi ve her taksit zamanında “görüyorsunuz ne kadar da zengin ve umursamazım bebişim,” hissi gidiyordu ama olsun.
Bir de konuşurken 'almak' yerine 'aldırmak', 'yapmak' yerine 'yaptırmak' fiilleri kullandığınız zaman gelir o his. Yani salçalı makarnayı yapmak ile karidesli makarna yaptırmak aynı şey mi? Değil tabi...
Basit bir salatayı bile limon-yağ-tuz ile yersen fakir, içine ton balığı katarsan zengin hissedersin böyledir bu yeni düzende.
Tarlada yanan ile denizde yanan bir mi Allah aşkına?
Niye böyle oluyor peki? Değerli hissetmek istiyoruz...
Değerin para ile ölçüldüğü ve metalaştırıldığı bir zaman dilimine doğumumuz denk gelince, ister istemez değerli hissedebilmek eşittir çok para harcamak ile eş anlamlı oldu.
O öyle olunca da olanlar bize oldu.
20 bin liralık koltuk takımı alınca değerli, 30 bin liralık alınca daha değerli, 50 bin liralık alınca prenses hissetmemiz de hep bundan. Rakam yükseldikçe kendimizi iyi, değerli hissediyoruz.
Sanki birileri fare kapanını kurmuş da istediği zaman bizi avlıyor, omurgalarımızın arasında kukla ipinin kancalarını geçirmiş gibi değil mi ya?
Gerçekten değerli olduğumuzu bilmek için bunlara gerek var mı?
Sistemin fare kapanına gönüllü takılan gönüllü denek fareleri gibiyiz. Hiç kimse de itiraz etmiyor.
Yazık değil mi bize?
1 note · View note