#kız manyak mısınız
Explore tagged Tumblr posts
salpak · 2 years ago
Text
ilk tanıştıkları erkekle evlenip çoluk çocuğa karışan 24 25 yaşındaki kızlar burada tradwifecılık oynayıp bahçe, çiçek fotosu paylaşıyor.. tumblrın en korkunç kesimi onlar bence
2 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 4 months ago
Text
Çok Hızlı! (14) (Orhan 36 Y., Bursa)
Gece saat 24:00 gibi gitti Güzin. Behiye abla bana, "Kal burda!" dedi, ama "Yok!" dedim evime geçtim. Aklıma çiğdem gelmişti, yazdım ama yine cevap gelmedi.
Sabah da kapı çaldı. Açtım. Behiye abla, "Giyinip gel, kahvaltı hazır!" dedi. Ballar, pekmezler, arı sütleri ağzıma tepiyordu nerdeyse. Dün birine telefon etmişti. "Kimi alacağız?" dedim. "Alınca görürsün!" dedi. Kahvaltı bitince 9:45'de evden çıktık. Gittiğimiz yer Fatma'nın eviydi. Fatma hazır kapıda bekliyordu. Aldık Fatma'yı. "Şimdi nereye?" dedim. Bana, "İnegöl'e!" dedikten sonra dönüp Fatma'ya, "Kız sen neler yapıyormuşsun haberimiz yok!" dedi. Fatma da benim omzumu okşayıp, "Madeni beraber keşfetmişiz!" dedi. Behiye abla Fatma'ya kısaca planı, bulduğum binayı, odaları vs. anlattı ve "Senin zevkine güvenirim. Şimdi mobilya alacağız!" dedi.
İnegöl'de büyük bir mağazanın önünde durduk. Birisi kapıya geldi. Patronmuş. "Hoşgeldiniz Behiye abla!" dedi. İçeri girdik. 5 tane yatak odası, 5 takım büro malzemesi, bir sürü koltuk, yemek odası takımı vs. aldık. "Adresi ver Orhan!" dedi, verdim. Sonra patron bizi kahve içmeye odasına davet etti. Kahveler geldi. Behiye abla, "Nasıl bu sene işler?" dedi, adam anlattı, şu kadar ihracat yaptık şudur budur diye. Behiye abla, "Sinan bey kardeşim, bundan sonra hesabı kitabı Orhan bey alacak, ben neysem o odur, sana vekaletnameyi yollatırım!" dedi. Adam beni baştan ayağa süzdü. "Peki Behiye abla!" dedi. Kahvelerimiz içtikten sonra kalktık. Adam, "Abla yemek yiyelim!" dese de, "Yok!" dedi adama. Arabaya bineceğimizde adam arabanın kapısını açtı Behiye ablaya.
Otoparktan çıkarken, Behiye abla bana, "Burası görümcemin oğlu rahmetlinindi, babasından kalma iş bu, burada çalışan müdürdü buna yüzde 20 hisse vermiş, adam işi tıkır tıkır yürütüyor, rahmetli de başka başka işlere atlamış, ama hep böyle yüzde 20 ile ortak etmiş birilerini işin başına geçirmiş. Görümcemle ben de bunları çağırıp, işlerine karışmayacağımızı, paylarını da yüzde 30'a çıkaracağımızı, sadece yılda bir gelip hesap vermelerini istedik. Hepsine artık sen bakacaksın. Biliyorsun, görümcemin de kimsesi yok benden başka!" deyip göz kırptı. Fatma da arkadan uzanıp, "Artık sana karada ölüm yok kocacığım!" dediğinde, ikisi de kahkahalara boğuldular.
Bense manyaklaşmıştım, "Kızlar, bunu hazmetmem lazım, bir yerde duralım!" dedim. Meşhur bir Köfteci varmış, oraya sürmemi istediler. "Neler var başka?" dedim. "Geçen gün arabanı aldığın otomobil bayii var, aynısından Balıkesir ve Kütahya'da da var. Yatları severdi, Gemlik'te bir yat ithalat imalat ve ihracatını yapan bir tersane ve firma var. Marmara adasında bir mermer ocağı, Bandırma'da bir mermer fabrikası var. Altınoluk'ta bir otel var, 4 yıldız galiba. Bir de bu Amerikan kapı vs. yapan bir fabrika var Nilüfer Organizede!" dedi.
"Manyak mısınız, dalga mı geçiyorsunuz?" dedim. "Ha bu arada, değişik illerde onlarca ev ve dükkan. Mehmet amcandan kalan birkaç ev ve dükkan hariç!" dedi. Fatma, "Birkaç mı?" dedi gülerek. "Ya Fatma, 40 ev, kimi daire, kimi müstakil, 15 tane de dükkan, yazlıklar hariç!" dedi. "Kızlar, bunlara ben nasıl yetişeceğim, 3 muhasebeci daha lazım!" dedim. "Alırsın!" dedi gülerek. Sonra da, "Karına söyle, bundan sonraki birkaç gün boyunca tüm bu işletmeleri gezip, seni tanıtacağım!" dedi.
Dönüşte gidip inşaatı kontrol ettik. Çok hızlı ilerliyordu. Behiye abla her gördüğü ustaya 100 dolar verdi. Göremedikleri de duyup önünde sıraya girdiler. Arabaya dönünce, Fatma'ya, "Sen de gelsene kız orospu!" dedi. "Tamam yavrum gelirim!" dedi o da. "Şimdi diğer eşyaları halledelim!" dediler, perdeciye gidip hem büro hem evler için perdeler ısmarlandı. Sonra en büyük züccaciyeciden mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, kahve makineleri alındı. Halıcıdan halılar vs. alındı. Birkaç buzdolabı aldık odalara otel tipi, "Alkol ve diğer yiyecek içecek işi sende!" dedi behiye abla. GSM operatörüyle işlemler, laptop, telefon gibi işler de bana kaldı. Ustabaşına, 5 gün olmayacağımı, mühendis arkadaşıma da 6. günde elle tutulur birşeyler görmem gerektiğini söyledim...
5 gün boyunca her yeri gezip, herkesle tanışıp, iletişim numaralarını aldım. Günleri Altınoluk'ta otelde geçirdik. Bu arada Sevgi ve Merve sürekli yazıyordu. Güzin'in haberi vardı zaten. Hepsine iş için şehir dışına çıkacağımı yazmıştım. Hemen hergün de işlerimizi erken bitirip, kalacağımız otel odalarına çekiliyor, her geceyi farklı bir odada bol bol sikişerek bitiriyorduk. Altınoluk'ta kaldığımız ilk gece Cunda'ya gidip süper bir masa kurduk, bol deniz mahsulü, meze, balık ve rakı... Rakı, balık, ayvalık lafının hakkını verdik...
11. gün sabahı yanımda temizlik şirketinden 6 kadınla ve Güzin'le temizlik başladı. Ben bu arada gidip laptop, seyyar telefon santral vs. aldım, hepsi aynı gün kurulacaktı. Kırtasiye malzemelerini de hallettim. Bu arada veraset işleri ile genel vekaletname işlerini halletmiştik. 12. günde büro da, evler de hazırdı. Bu arada ancak 1 kez Sevgi, 1 kez Merve ile, 1 kez de karımı ve çocuğumu görebilmiştim. Kadınlar temizliği bitirip ayrdıldıktan sonra, Güzin'i merdiven altındaki gizli geçite götürüp diğer daireye geçirdim ve "Yatakları denememiz lazım!" dedim. Arka taraftaki odada, "Bundan sonra pezevengin benim, istediğimle, istediğim şekilde sikişeceksin!" dedim. "Tamam kocacığım! Ama önce sana birşey söylemeliyim..." dedi karşıma oturdu.
"Ümit... Biz onunla görücü usulü evlendik. Bunun bir sevgilisi varmış, ailesi birine vermiş, adam da bir davaya karışıp hapse girmiş... Ümit kadınla görüşmeye başlamış, eve gelmiyor, bu iş de olunca ben de Ümit'e boşanma davası açtım!" dedi. "Behiye abla ile konuşuruz. Bakarız!" dedim. Çatır çatır siktim, iki deliğinden de. Açılışı yapmıştık :)
Muhasebeci ile konuşup, evrakları almış yerleştirmiştim. Herkes sabah geldi, "Hayırlı olsun!" deyip gitti. Öğlen, Güzin'e, "Şu tapuları al, şu şekilde liste yap, şöyle yaz..." dedim. Güzin, "Niye öyle yapayım, Excelde yazarım!" dedi. Ulan bunca zamandır sadece sikiyor, bu kadınların özelliklerini öğrenecek ilgiyi göstermiyordum, kafama dank etti.
Karım ve kızım yazlıktan dönmüştü. Ona işin boyutlarını anlattım. Karım, "Hayatım, kızımızın hayatı kurtulur, istersen eve gelme, bu işin üstesinden gel!" dedi. Zamanla sistem oturacaktı. Fatma zaman zaman Behiye abla ile geliyor, zaman zaman Sevgi'yle ve arka sokaktan daireye giriyorlardı. Çeşit çeşit seks oyuncakları aldık. Hiç zorlanmadan harika zamanlar geçiriyoruz. Bazen Muhittin abi, Fatma ve Behiye abşa takılıyorlar. Ben arada işlere bakmak için şehir dışına çıkıyorum, o gün hangisi müsaitse onu yanıma alıyorum...
3 aydır sürüyordu bu böyle. Ama bir gün ilginç bir şey oldu, Güzin, bir bayanın beni görmek istediğini söyledi. "Kim?" dedim. "Kiracı!" dedi, isim ve adres verdi. Güzin'in takip ettiği listeden baktım, 2 aydır kira yatırmayan, ama öncesi düzenli ödenmiş bir daire idi. İçeri giren kadını tanıdım, Fatma'nın oturduğu binadaki kamyoncunun karısı idi. Hani o kafam gibi göğüsleri sütyeninden taşan, penye şortunun altından kocaman götünü sergileyip çöp bırakan kadın. Başında türban, üstünde pardesü, o günden farklıydı. Beni görünce tanıdı, renkten renge girdi, ama bozuntuya vermedi.
"Buyrun!" dedim oturdu. Güzin çay getirdi. Güzin, ona aldığım çeşit çeşit mini etek, değişik renklerdeki gömlekler ve içine giydiği çeşit çeşit çamaşırlarla müthiş görünüyordu. Kamyoncunun karısı beni tanımıyormuş gibi yaparak, "Merhaba, ben Filiz. Şu adres, şu dairede oturuyorum..." dedi. Ona ayak uydurdum, "Buyrun, konu nedir?" dedim. "Kocam şu nakliyat firmasında şöfor olarak çalışıyordu, geçen ay kaza yaptı trafikte, suçlu çıkmamasına rağmen şirket işten çıkarıp, hakedişlerini vermedi. Kocamın kırıkları var, evde yatıyor, o nedenle 2 aydır kira ödeyemedik. Kocam iyileşip yeni bir işe girene dek kira borçlarımızı ertelemenizi rica etmeye geldim..." dedi.
"Kaza tutanağı vs. var mı?" dedim. Çıkardı çantasından. Doğru söylüyordu. Hemen hemen tüm işletmelerimiz bu Nakliyat şirketiyle çalışıyordu. İnegöl'deki Salih beyi aradım hemen. Nakliyat şirketinin adamı kıdemsiz ihbarsız, hatta hastane masraflarını vermeden işten attığını söyleyip, çalışanın hakkını yiyen firma ile çalışamayacağımızı bildirip, "İşleri kesin hemen, diğer firmalarımızdaki arkadaşları da arıyorum!" dedim.
Biz ikinci çaylarımız içerken, Güzin, "Nakliyat şirketinin patronu bilmem kim bey arıyor!" dedi. "Bağla!" dedim telefonu mikrofona alıp. "Orhan bey... dedi adam, girizgahtan sonra, "Arkadaşlarımız bir hata yapmış, o beyin kayıplarını telafi edip, hastane masrafı vs., yüzde 50 zamlı maaşla tekrar girişini yaptırdım, gereken ilgi gösterilecektir! Sanırım akrabanızmış?" dedi. "Evet akrabam, gereken ilgiyi bekliyorum. Teşekkür ederim!" deyip kapadım telefonu. Adamların toplam işlerimizde yurtiçi ve dışında günde 20 tırını kullanıyorduk neredeyse, bu ilgi normaldi.
"Filiz hanım işlem halloldu şimdi. 2 aylık kirayı siliyorum. Şu kartımı da alın, başka bir durum olursa ararsınız!" dedim. Kadın, "Orhan bey nasıl öderim bu iyiliğinizi?" dedi. Gram bozuntuya vermeden, "Ne borcu, bu insanlık vazifemiz!" dedim. Ama içimden bir ses gizli kapıyı kullan diyordu :) Kadını yolcu ettim. O gün kendimce izin günümdü, eve gittim akşam, kimse ile görüşmeden. Kızımla oynayıp, karımla oturdum, sohbet edip, kız uyuduktan sonra da seviştim.
Ertesi gün öğlen cep telefonum çaldı, bilmediğim bir numara. "Buyrun?" dedim. "Merhaba Filiz ben..." dedi kamyoncunun karısı. "Orhan bey dün sizin yanınızdan eve gelince aradılar kocamı, dediklerini yaptılar, 2 aylık ücret yattı hesabına, ayrıca hastane masrafları karşılandı ve iş başı yapana dek avans ta yatırmışlar, hem de hepsi zamlı. Bugün de gelip resmen özür diledi İK müdürü. 2 aylık kirayı takdim edeyim, bir de bizim memleketin meşhur içli köftesinden yaptım, teşekkür için..." dedi. "Kirayı istemem, ama içli köfteye de hayır demek ayıp olur. Lakin büroda değilim, diğer ofisteyim!" dedim. "Siz adresi verin, getiririm ben!" dedi. Arka sokağın adresini verdim :)
20 dakika geçmeden aradı, "Geldim ben, ama burası ev?" dedi. "Yok ofis, açıyorum kapıyı!" dedim. Güzin'e de, "1 saat yokum!" dedim. Güzin kıskanç ama meraklı gözlerle baktı, halen alışamamıştı başkalarını sikmeme. Gizli geçitten geçip arkadan sürgüledim kapıyı. Filiz elinde bir poşetle daire kapısına geldi. İçeri buyur ettim. Mantosunu aldım, başörtüsünü kendi çıkardı. Oturtup, "Birşey içer misin?" dedim. "Gazoz var mı?" dedi. Saydım koladan biradan viskiye. "Kola o zaman." dedi. İçeri geçip kolaya votkayı kaktırdım :)
"Nasıl büro burası, ev gibi?" dedi. "Daha çok dinlenme bürosu, orda yorulunca bu tarafa kaçıp, konsantre olup toplantıları da burda yapıyoruz!" dedim. "Hımm!" dedi. Koladan bir koca fırt çekti ve "Mmmmhhh, soğuk soğuk iyi geldi KOLA!" dedi, kola kelimesini vurgulayarak. Zaten tadını anlamaması imkansızdı. İçli köfteden aldım bir tane, gerçekten de muhteşem olmuştu, hafif ılıktı halen. Kafamı kaldırdığımda Filiz kolayı kafaya dikmişti bile :) İnce bir basma mı desem etek giymişti, ama etek dizlerindeydi. Oturunca toplanmıştı. Üstünde yapışan bir triko bluz vardı. "Bir tane daha?" dedim kolayı gösterip. "Olurrr!" dedi. Kola votkayı yaptım, bu kez votka kola oldu demeliyim. Bardağı eline verirken parmaklarımız değdiğinde komple elektrik geçti vücudumdan.
İkinci bardağı bitirdiğinde, "Geçen sefer yaptığım terbiyesizliği affedersin değil mi?" dedi. "Anlamadım?" dedim. "Zevkliymişler dedim koridorda sana. Bak, kocam kamyoncu, yol çıkar nerde iş bulursa oraya yollanır, ayda bilemedin 3-4 gün evde kalır. O dışarıda işini hallettiğinden beni unuttu zaten, ayrıca gelince de anası danası çocukları vs. derken bana zamanı kalmaz. Yani ayda bir kez kadın olurum, onda da kadın değil amcık olurum tabir yerindeyse, siker bırakır. (içkinin etkisi ile ağzı giderek bozuluyordu) Ee, siz de haftalarca günlerce yanda yukarıda o kadar sikişince... O akşam seni içeri çekmek istedim biliyor musun?" dedi.
"O zaman şimdi çek!" dedim. Ayağa kalkıp koltuğunun yanına gittim, fernuarı açıp yarağımı uzattım. Hemen ağzına aldı. Biraz yaladıktan sonra, "O iki orospuyu bağırttığın kadar ses çıkarabilir misin benden?" dedi. Meydan okuyordu orospu. O yarağımı yalarken eğilip eteğinin altından 2 parmak hareketimi yaptım. Öküz karı yarağımı ısırdı zevkten. Öyle böğürüyordu ki, Güzin sanırım gizli kapıyı 2 kez yokladı, içeride ne oluyor diye...
Filiz, "Oha orospu çocuğu!" dedi nefes nefese, ne de olsa kamyoncu dili kullanıyordu karı. "Şu desti gibi göğüslerini sikeyim azıcık!" dedim. Hemen soyunduk. Yarağımı göğüslerinin arasına alıp kafasına dil atmaya başladı. "Götün açık mı?" dedim. "Hayırrr!" dedi. İçimden (O zaman götünü sonra açarım!) dedim. Karının amına kafamı soksam girerdi. "Neler girdi lan buna, folloş?" dedim. "Ne bulursam soktum amk çocuğu!" dedi. İçimden geldi kadını tokatlamaya başladım. Ben tokatladıkça, "Vur amk çocuğu!" diye inliyor, amcığını bana itiyordu...
Göğüs uçlarını parmaklarımla sıkıştırıp çektikçe kadın deliriyordu. Uzanıp çekmeceden en büyük Zenci yarağını çıkardım. Daha kimse alamamıştı. Soktukça daha yok mu diyecek gibiydi kadın. Kilosu çok olan kadının amı da mı büyük oluyordu nedir, hepsini aldı kadın. Kamyoncu kocasının bunu neden sikmediği belliydi. Zenci yarağını ellerine bırakıp, yarağımı ağzına verdim. Kadın o kocaman Zenci yarağını köküne kadar aldı amına. Ağzım açık seyrederken, beni ağzıyla boşaltıp, pomlalamaya devam etti Zenci yarağını. Koltkta kadını izliyordum. Kadın orgazm ola ola devam ediyordu...
Yarım saat sonra durdurdum. "Kalk giyin, bu alet sana hediyem!" dedim. Küsüp gitti.
[Orhan]
59 notes · View notes
dertanas1 · 2 years ago
Text
Eylül 2017'ydi tanıştığımız tarih, 7 yıl sonra benden gideceğini bilseydim , gözlerinden damla yaş düşmesine izin vermezdim. Hayallerinin hepsini gerçekleştirirdik. Bi kere çıkmazdım ki sizin evden , ne gelecekse başımıza beraber gelsin derdim. Gittiğini bana söylediklerinde algılayamadım. Yapmaz lan o dedim , canına kıymaz olum manyak mısınız melek yaşamayı seviyordu dedim. Güldüm , çok güldüm. Canım acımadı bi kere , sana bir şey olduğunda canımın acımama gibi bir durumu olamazdı. Ağladım sonra , çok ağladım. Dua ettim sürekli, Allahım ona orada iyi bak , o yaptı ama sen onu affet, mutluluğu burada tattırmadın orada tattır dedim hep. Gittiğine inanmak benim için çok zordu. Artık gelmeyeceğini 4 ay sonra fark ettim. Herkes unuttum sanarken her dinlediğim şarkıda, yediğim yemekte, aldığım nefeste seni hatırladığımı ve senin için bir kez daha nefes almamı kimse bilmiyor meleğim. Alamadığın nefesi senin yerine alacağım. Kız kardeşim, ikizim, can yoldaşım seni sen olarak yaşatmaya , hayallerini gerçekleştirmeye devam edeceğim. Seni çok seviyorum. Toprak seni incitmesin. Huzurlu uyu...
30.12.2022
3 notes · View notes
cehennemindibindeki · 3 years ago
Text
Eczaneye ilaclarimi almaya gittim gecenlerde eczaci yaslı bi teyze var bekliyorum iste neyse "kullanım seklini de yazar misiniz unutkanlık var da dedim" bu yasta ne unutkanligi diyo.. b22 anemim var dedim hee ondan dedi.. neyse ağır hareketlerle isini tamamlamak uzereyken "ilaclarin alkolle kullanımı ne" dedim sakın ha sakın asla icilmez hicbi ilacı alkolle içmeyin" derken arkadan tanımadığım bi adam efexoru kim kullaniyo dedi dönüp baktım.. diger eczaneci çocuk da arkadasima "siz ona bakmayın o herkese öyle diyo sen de ic arkadaşın da içsin alkol" demiş.. teyze omzumuza kolunu atıp bizi severek yanaklarinizi mincirmak istiyorum diyerek disari cikti sirtimizi tipislayarak "kız siz manyak mısınız ne alkolu" falanfilan bisiler konusuyo.. teyze bi kullandığım ilaçlara bak sence de bu soruyu sorman çok saçma değil mi amm
3 notes · View notes
icselpatlamalar · 4 years ago
Text
Ben kimim?
Kimim ben? Bilmem. İsmim var, boyum kilom var. Yüzümün hatları var. Sakallıyım. Kıllıyım. Bazılarına göre çirkin bazılarına fetiş aleti. Bazen et, bazen tanrı. Çoğu kez aşağılık biri. Bilmem. Kimim ki? Keşke bende bilsem. Seneler geçiyor, doğum günü kartları birikiyor. Bense hala kim diye sorunca biri, duruyorum, sanki kalbimden biri beni aşağı doğru çekiyor boşluğa doğru ağır ağır, takılı bir teypteki görüntü gibi düşüyorum. Kaçmak istiyorum bu sorudan. Kimsin sen? BİLMİYORUM. kim değilim? salak değilim. komiğim hiç değilse. bilmem ki. Bu soruya yanıt nasıl başlar? öz geçmişimi mi saysam? Şunu şunu başardım, şurada okudum. Hem neden buna cevap veriyorum? Amaç ne? İyi olduğumu mu göstersem, çok farklı canlı cıvıl cıvılım onu mu kanıtlasam? Yada en dominant en güçlü benim o mu? Ben eziğin tekiyim. maffolmuş bir sünepe. Alkole bile ihtiyacı olmayan sünepe. Eskiden iyi oluyordu alkol ve ağlamak. Şimdi ağlamıyorum. Hiç değilse olgunum! Sevgi doluyum. siktir lan. Herkesten nefret ediyorum. İnsanlar midemi bulandırıyor. Öfkeleniyorum. Bunlarla mı yaşıyacam? Amına koyim cennetten düşmüş bir meleğim ben allahım neden beni buraya attın. Ama ben iyi biriydim şimdi sadece kin. Yardım severim? Üşendim şimdi. Tembelim. Bunu bile yazasım yok. Ama ben başarmak sitiyorum her şeyi. Her şeyi tek başıma başarmak istiyorum. Sadece ben varım başlıkta. O başardı tek başına. Hepiniz boksunuz. Ama sarılmaya ihtiyacım var. Sevgi istiyorum. Ama bunu itiraf edip yapışkan yada sümsük olmak da istemiyorum. Yaşamak istiyorum. ama korkuyorum. Nereye gidicem ki. Hangi yol, hangi ova. Ölmek istiyorum. Ama hazır değilim. Burada durmak da istemiyorum. Kalbim sıkıştı. Ölsem mi? He hiç uğraşmam. Bir şey kaçırır mıyım? Tatbikîde. Arkamdan ağlarlar belki, yo bir daha düşününce pek silkemezler. Belki bir hafta sonra rahatlarlar. Kurtulduk. zaten manyaktı. ama ben deli değilim ki. Herkes öyle dese de, ben doğruyum. Saçma ama neden ben doğruyum. Bir kerede sorumluluk başkasının olsa? Başkası dünyayı kurtarsa ben onun ekürisi olsam. Koltukta yatan eküri. Evet bu pozisyon iyi. Ama o dünyayı kurtarırken müge anlı mı izlicem? Hiç değilse reytingi sağlam. belki müge anlı olmam lazım. televizyonda dünyayı kurtarırım. küçük dünyalar. Türkiye'nin hademesi gibi. yerleri silerim. belki cidden yerleri silsem iyi meslek olur. iki paspas atarım. kendime daha fazla saygım var. hiç şimdi saygılı olamam kendimi keşfediyorum. belki de bencilim. sadece ben. hep ben hep ben ben ben. Ama ben kimim ki? bencil olmam için önce ben olmam lazım. ama o nerde. ooooooooo. o kim? ansiklopedi bilgilerinde fazlası lazım. sanat severim. sanatı sevmeyen var mı ki la. kim niye sanatı sevmesin ki. manyak mısınız olum. çok generik. çok normal. dizi izlemek kadar sıkıcı. belkide sıkıcıyım. ama kendimi eğlendiriyorum hep. ama sıkıldım. napsam ki. nerde içsem. geri içsem mi. kimim ben?
belkide kimseyim. hiç kimse. var olmuyorum. belkide var olmam benimdir. yetme mi. tabağa hep bişi mi koymam lazım. ben bir duyguyum. şimdiki gibi.
ben bunu yazmayı seviyorum içten içe. kendimi burjuva hissediyorum. götüm kalktı. herkesten üstünüm. iki sikko metinle. şimdi bu metini satıp alkol ve karı kız götürsem. aşağılıkça. baya. ama eğlenceli gibi. düşüncede. 
belkide düşündüğüm şeyimdir. kaos. hep bi bok olsun. hep bir yüksek voltaj. ama yıllardır sadece birine sarılıp uyumak istedim. huzur koklayarak. ama dans da etmek istiyorum deli gibi.
ben her şeyim.
hiçbir şeyim.
ben kimi?
her şey olacakken hiçbirisiyim. şuan yaptığım mıyım? yani boş atan biri. emeğe saygım 0. ne kadar toxic biriyim. aşırı toxic. günahlarımı anlatsam döksem temizlensem kendimi bulabilir miyim? enerji topu muyum. top muyum lan ben. depresif miyim? iki ciddi soru sordum diye. herkes bundan kaçıyor. kimse bu soruyu bu kadar düşünmüyor ki bile. çok mu takıntılıyım. takıntılı sapık. sadece boşa zaman harcıyor. napıcam o zamanla, para kazanıp düzgün adam mı olucam. 
kaçmak istiyorum ama kaçıp nereye gidicem düşünmedim bile. bıçak saplanmış sadece çıkarmak istiyorum. attım çıkardım sanıyorum. ama ala içerde şarampoller var. onlardan biri çıktı işte. 
düzeldim sandım. artık kitap okuyan, çalışan, entelektüel, pahalı kahve içen, lüks, orta üst sınıf biri oldum sandım. ama hala bokun tekiyim. bunu söylediğim içinde öz güvensizim.
ters yüzen bir balığım belki. sırt üstü. işin kötüsü. bir şey olmak istiyorum, ama değilim de. uyumak istiyorum. ölü gibiyim, yaşıyorum ama. kaçmak istiyorum. ama kaçtığım yerde sıkılacağımı biliyorum. ama oradan kaçmamda çok zaman alıcak. ve gitceğim zamanda amcık gibi yapışıp kalıcam. hikaye bu. özgürlük istiyip her şeye bağlı yaşayan biri. bir sırt çantam olsa sonsuz. herşeyi ona yüklesem. onla gelsem. her şey yanımda olsa. istediğim çıksa. ama ne istiyorum tam bilmiyorum.
sanırım düşünmek istiyorum. baya eğlenceli. ölü gibisin, ama yaşıyorsun falan düşünürken. zaman geçiyor kafandasın.
bak işte bundan da sıkıldım.
yazmaktan.
sanırım hayat yeterli değil bana.
yada ben hayata yeterli değilim. nankörüm elimi açıp pantolonumu indirip erkek gibi yemediğim için. onda bile yetersizsiniz.
memnun değilim. hiç değilim. kendimden. çünkü asla memnun olamicam. uzun süreli. keşke basit biri olsam. hobilerim dizi izlemek, kedileri sevmek, okula gitmek, arkadaşlarımla gezmek kadar sığ olsa. 
kimsin diye sorduklarında, şuyum diyecek kadar dik ve dar kafalı. yada odaklı.
ne istiyorsun dediklerinde şunu diyebilsem.
görmek istiyorum. her şeyi. sıkılınca 2 film. kendi filmim bile değil. böyle uzaydan dünyayı izlesem. sıkıcı kısımları atlasam. elimde büyülü kumandamla. ama bağım olmadığı insanlarınki sıkıcı olur be. çevremde,, belli zaten dedikodu geliyor. 
öyle. tanrı olmak istiyorum. burası yaşarken çok. çok. sadece çok. ama anlamsız. neden. 
düşünsene tanrısın ve canın sıkılıp evreni yaratıp birinin bunu yazmasını izliyorsun. baya sıkıcı olmalı tanrı olmak. çarpılcam aq. gerçi o kadar insan var bu salak anı mı izlersin, yoksa birinin dünyayı kurtaracak aşıyı icat etmesini mi, yoksa dev patronların savaşmasını mı. valla ben gider zamanımı en sikko psikopat şeye harcardım. bu mal napacak diye izlerdim. yine ne bok yicek. yine kendini nereden atacak diye bakardım. trolleri izlerdim sanırım.
haha nasılda insan olduklarının am bunun için bir bok yapamicaklarının farkındalar ahaaahah. anca para kazanıp sikişin amcıklarrrrrrr. yandaki göt de sanat yapıyor am için.
vay be. ben tanrı olsam baya boktan bir tanrı olurdum. herkesi aşağılardım. sevgi diye ağlayanların acı çekmesini izlemek baya trol olmalı. vicdan yok sanırım o zaman. ben ama üzülürdüm ya. ben ağlardım. birinin ağlamasını görsem. birbirlerine destek olduklarını görsem. sarıldıklarını görsem.
ben kimim? ne istiyorum? ne olucam?
bilmiyorum. ama, bu çok fazla. çok büyük bir soru.
cevabı yok.
ben buyum.
sen belki daha iyi biliyorsun dışarıdan.
öyle sanıyorsun.
ama burası tam bir girdap.
öyle tek kelimelik sıfatlar görüyorsun.
içerisi ise hem bomboş, 
hem dopdolu.
tezatlık yapayim de kaçayim sorudan.
bilmiyorum, belki de kim olduğumu bulmaktan kaçıyorum. o zaman kesin olacak. o zaman sorumluluk bende artık. o zaman ölüyorsun. çünkü belli artık.
ölmek bitiştir. oyun bitti. korkuyorum. çok. hem de çok.
ve her şeyin cevabını bulunca da öleceksin ki.
çünkü o zaman oyun bitiyor.
kazanmak istemiyorum.
çünkü ondan sonra napacam bilmiyorum
ve ben sadece bir insanım. salak da değilim.
ölümden sonra hayat bitiyor.
ve korkuyorum.
ve uzun zamandır oyun bitti zaten.
bununda fakrındayım, aslında kazandım. ve kaybettim. neyin ne olduğunu biliyorum. neden olduğunu. sadece, devam etmek istemiyorum. yorgunum. ve, aslında bir daha yaşamaktansa, bir daha aynı bölümü oynamak istiyorum. zaman durmuyor. tekrar tekrar oynatırsam ama, belki o zaman sonsuza dek yaşarım.
sonsuza dek bir anda sıkışıp kalmak istiyorum. arkamda kaldı. en mantıklı, en içten, en doğrusu hala o geliyor. o an. ama yanlış. biliyorum. büyük bir şey istedim. meğer dileğim gerçek olmuş. hiç istemediğim şekilde.
daha ne kadar böyle anlar için yaşıyacam? daha ne kadar saniyeler için debelencem. sonra hayat bir yolculuktur öööööööööö, lafına kancam?
daha ne kadar?
ben kimim diye sordum. ben niye böyleyim peki? neden hala zamanda takılı kaldım. o anın devamı bile kötü idi. koca hayat tek an için mi. o anı tekrar yaratmak mı. ne uğruna.
bir an için tüm hayat bedel mi?
ne saçma bir konsept.
ne kadar boş bir konsept.
çok boş.
bunca dinamik
sen gel bir amaca hizmet et
anca
sonra da
öl
komik
ben kimim?
insanım
3 notes · View notes
youaa · 4 years ago
Note
Olm manyak mısınız aq... Şimdi senin belanı alırlar anoncum... Burada bir kız bence telefon numarası isteyen bir sapiğa bu numarayı versin
Numarayı herkese dağıtıyor bence hoşuna gider kdlwmdmdp
1 note · View note
ahdeniz · 4 years ago
Text
Tumblr media
"Yoğun günlerdi, bilgisayardan bir yere yazı yetiştiriyorum. O ara tanımadığım biri sürekli Twitter'dan mesaj atıyor. Kısa cümlelerle art arda yazıyor, bildirim yağmuru demek bu. Baktım en sonunda derdi neymiş diye. "Kaçıracağım abi kızı. Aklımı zaten kaçırdım." diyor bir yerde. Muhabbet hangi ara buralara geldi bilmiyorum. Beni okumuş, dertleşmeye değer bulmuş. Bir yandan ona laf yetiştiriyorum, diğer taraftan işime bakıyorum. Saat epey ilerliyor. En sonunda nazikçe işime döneceğimi söylüyorum ve konuşmayı noktalıyoruz.
Aradan biraz zaman geçti, telefon çaldı. Tanımadığım bir numara, saat de gece 12 filan. Açtım. "Abla çıksana dışarı, bir şey konuşacağız şurada. Alo, balkona çıktım da abi, selamün aleyküm." selamı alıyorum, o da sigarasından derin bir nefes çekiyor. Ne olup bittiğine dair bir fikrim yok. "Abi şimdi bu bizim mesele 6 yıllık. Seviyorduk, evlenecektik." diye lafa giriyor. Yazışırken nasıl bir hata yaptıysam telefonumu vermişim. O günler kafam çok dağınık, mesaj atanı, arayanı kenarda bekletiyorum. Kimle konuştuğumu anca anladım. Karşımdakiyse kaptırmış gidiyor zaten, anlattıkça anlatıyor.
Telefonda konuşmaktan hazzetmem, uzun konuşmaktansa hiç hazzetmem. Fakat aşık adam dinlenir modundayım, gecemin geri kalanını da veriyorum ona. "Bu bana bir keresinde kıyafet hediye etmişti. Üstümden hiç çıkarmadım. Ama nasıl bir görsen, yere filan oturmuyorum tozlanmasın diye. O aldı çünkü..." Anlatıyor böyle.
Kız da bunu seviyormuş, 6 yıl sonra niye başkasıyla evlenmeye koyulmuş diye merak ediyorum hikâyenin sonlarını. Fakat beşinci sigarasını filan yaktığı sırada "Dostum bir dakika... gecenin bir yarısı tanımadığım biri arıyor, sigaradan derin nefesler çekerek sevdiği kızdan yediği kazığı anlatıyor. Kendimi festival filminin ortasında gibi hissettim, tek laf etmeden dinledim, eyvallah. Ama artık kapatmalıyım be hacı." diyorum. 1 saati geçmişiz telefonda. Daha sonra kaldığımız yerden devam etmek üzere anlaşıp kapatıyoruz.
Ertesi gün mesaj yağmuruna tuttu yine. Sonra yine, yine... Baktım bu böyle olacak gibi değil, dikkate almamaya başladım. Karşılık bulamadığı için mesaj atmayı kesti bir yerde. Müsait olduğumda yazdım. Cevap vermedi. Telefonla aradım, açmadı. Telefonla yine aradım, yine açmadı. Bana intihara kalkıştığından bahsetmişti. "İntihar etmiş olmasın bu manyak?" deyip ortak takip eden kim var kim yok onlara baktım telaşla. Bir kişi vardı. Ona mesaj attım ismini cismini, yerini yurdunu biliyor mu diye. Bilmiyormuş.
Bir ara, iş görüşmesine gittiği bir kurumdan da bahsetmişti. O kurumdaki bir ağabeyi arayıp durumu anlattım. Tanımadılar, yine bulamadım kim olduğunu. Telefondaki ağabey de diyor ki, "Yalnız sırf sevdiği için intihara kalkışmışsa..." o bitirmeden "Salağın tekidir di mi abi?" diyorum sinirle. "Yok, on numara adamdır diyecektim." diyor. "Abi napıyorsun ya, çılgın mısınız hepiniz?"
Evde dört dönüyorum. Kendimi suçlu hissediyorum. Çocuğun son konuştuğu kişi benim ve dikkate almamışım yazdıklarını. Telefonunu aramaya devam ettim. Israrla aradım ve en sonunda açıldı o telefon. Daha ikinci telefon görüşmemizde kırk yıllık dostuma kızar gibi kızıyorum:
"Nerdesin lan sen?"
"Uyuyakalmışım... Günlerdir hiç uyumuyordum, yeyip içmiyordum. Bayılmışım resmen."
"Oğlum intihar ettin filan zannettim."
"Onu iki kere denedim abi, nasibimde yokmuş o. Olmayınca olmuyor, artık zorlamam merak etme."
"Neredeysen çık gel, buluşacağız."
Buluşma yerine motorla giderken benim motorun benzin hortumunun çatlayacağı tutuyor. En yakın tamirciyle aramda da hatırı sayılır bir mesafe var. Motoru elimle ittirmeye başlıyorum. Arkadaş telefonla arıyor, gelmiş. Biraz gecikeceğim deyip durumu anlatıyorum. "Oğlum yok, ben hallederim şimdi." diyorum dinlemiyor ve konumumu soruyor. Telefon görüşmesinden kısa süre sonra biri minibüsten inip koşarak yanıma gelerek motora el atıyor. Onu böyle tanıyorum. Direksiyonun sağından o itiyor, solundan ben. Koşturuyor, bir taraftan da muhabbet ediyoruz. Caddede hayat her zamanki akışında, biz sırıtıyoruz.
Adamla ilk kez karşılaşıyorum ama yoldan geçenler bize baksa bir yerden motor yürütmüş iki sıkı dost filan görecek. İkimizin tipi de serseri gibi o gün. Pazar poşetli teyzeler uzun uzun süzmeye devam ediyor. Hırsız olmadığımız anlaşılsın diye arada "Bu da bozulacağı günü buldu." filan diyorum yüksek sesle.
Tamirini hallettiğimiz motora atlayıp beraber tevafuk dolu bir yolculuğa çıktık. O beni kız kaçırma planına dahil etmeye çalıştı, ben onu sakinleştirip vazgeçirmeye çalıştım. Birkaç gün sürdü bu mücadele. Deli gibi davranıyordu, kendinde değildi resmen. Yoksa kız kaçırmaya karşı olduğum söylenemez, bazı durumlarda evladır. Burada en hayırlısı unutmaktı.
Sık sık kızıyorum arkadaşa. Çünkü çok konuşuyor. Sevgisini, aşkını hırsa dönüştürenden hoşlanmıyorum. Bu işler tamamen teslimiyete dayalı olmalı. Mahvolmaksa kendi içinde kıvranmalı bir mahvolmak. Karşı tarafta da değişik bir dengesizlik yok değildi. Zor günler yaşatmadılar diyemem bizimkine. O günlerden sonra da zor günler geçirdi. Ama şimdiyse çok daha iyi. Yakında da evlenecek inşallah. Birkaç yıl önce ona bakınca kendi enkazından asla çıkamayacak birini görürdünüz. Tam bir kara sevdalı. Ama mümkünmüş. Çıktı.
Yanlış kişilerle sınanırsınız. Hatta belki en yanlışları size isabet eder. Kendi kanınızdan da olabilir bu kişiler. İmtihandır. Yaşananlar karşısında fevri davranmak yerine sabırda inatçı olduğunuzda "Olsun bakalım, bu da geçer." rahatlığı size bahşediliyor. Kızgınlığınıza, kırgınlığınıza, gücünüze giden onca şeye sebep olanın yanlışlığı umurunuzda olmayıveriyor. Hatta çoğu sefer hikâyenin yanlış kişileri kendi ayaklarıyla karşınıza geliyor ve ona karşı büyük bir galibiyet aldığınızı hissettiriyor size. Ki bu galibiyet bile umurunuzda olmayıveriyor.
Kalbimiz hassas kalmalı ama derimiz biraz kalınlaşmış gerektir."
4 notes · View notes
gerginiz · 5 years ago
Note
Olum manyak mısınız bir erkekle kız yakın arkadaş olamaz mı amk. Bayılıyosunuz gördüğünüz zaman sevgili demeye
ağzını yiyim
3 notes · View notes
nyctophilia-35 · 5 years ago
Note
seninde işin zor be kardeşim bu kadar kız var etrafında hepsi büyük kitleye hitap ettiğin için seni kazanmak ıçın yarıs halinde konusanlarda acaba onunla olan samimiyetimi nasıl belli edebilirim cabasında sikeyim sevgilerini hepsi prim kasıyor amk
Olum siz manyak mısınız amk. Nasıl saçma bir düşüncedir bu
5 notes · View notes
qisasqisasqisas · 6 years ago
Text
La Fanfic de Sherlock Holmes: C1: ‘Awkward Client’
Sherlock Holmes ve John Watson ile birlikte günün son müşterisinin davasına bakmak üzere sinirlerinin yatışması için son on dakikamı ocak başında çayın kaynamasını bekleyerek harcadım. John odanın içinde yürüyüp yürüyüp Sherlock’un suratına bakıp bir şeyler söylemesini bekliyordu. Normalde bu kadar tepkisiz kalmazdı geç kalan bir müşteriye karşı. Ama müşteri geldiğinde zaten bu sakinliğinin sebebi anlaşılacaktı. Neyse ki daha müşterinin gelmesine on dakika var. Çaydanlıktan fokurdama sesleri gelince çayın altını kısıp mutfak masasının yanındaki sandalyeyi çekip John’un koltuğunun yanına koydum.
“Tea will be ready in ten minutes.” dedim ve John yürümeyi bırakıp koltuğuna oturdu. 
“So it will be as a hare’s blood as you Turkish people say, right?”
“Yep.” Başımı salladım ve Sherlock’a baktım. 
“What’s he thinking doctor Watson?”
“Do I look like a telepath?” Bu adam da yaşlanmanın getirdiği aksikilikten her şeye ters cevap veriyor. Bilmiyorum de, çok mu zor be amcacım? 
“Why’s everyone thinking that I know everything about Sherlock?” John ayağa kalkıp sinirle odada söylenmeye başlar. 
“One day!” der bir anda ve ben de ufak bir,
“Bismillah.” derim. 
“Don’t say that word.” der Sherlock ve John’la ben aynı anda ona bakarız. Mükemmel bir ortam. Şimdi 12 saniyelik bir cümleyi 5 saniyede söylemeyi becerecek şekilde konuşacak kesin. O yüzden hızlı okunursa daha etkili oluyor bu cümleler.
“Don’t say that word cause people might think you are related to terrorists. Maybe you really are a terrorist. Still, I cannot find any clue about this hypothesis.”
“Are you serious Sherlock?” John yine ellerini beline koyup Sherlock’un yaptığı herhangi birşeyden çok irrite olmuş gibi konuşmaya ve teröristlerle Afganistan hatıralarından bahsetmeye başlar. Devam et John, benim götü ben kurtaramadım sen kurtar. Bu adam da bir garip hala net bir kanıya varamadım bunun hakkında. Neyse, daha iki aydır bunlarlayım. Umarım John artık yaşlanır emekli olur da tahtına ben otururum. 
“Tık tıık!” diye bir ses gelir kapının arkasından ve bu ses oldukça tanıdık gelir bana garip bir şekilde. Sherlock birden bire yerinden kalkar ve robe de chambre’ını havalandırıp bağlar (evet havalandırıyor). 
“You already knocked the door there is no need to say ‘tiktik’.” 
“Do I come?” der kapının dışındaki kadın. Aksanı tipik bir Türk aksanı gibiydi. Belli ki İngilizcesi de ayyuvidey kıvamında. John kapıya doğru gider ve kapıyı açar.
“Hi. Please, come in.” der ve başını kaldırıp gelen kadına bakar. Bir anda yüzünde çok garip bir ifade belirir ve Sherlock’a döner.  Sherlock sessizce 
“Yeah, I know” der. Kadın içeri bir adım atar. Başımı eğip kadının kırmızı rugan ayakkabısına ve siyah ince çorabına bakıp üzerindeki kahverengi kadife paltoya bakınca bir anda aklımda bir imaj(image) belirir. Flaş gibi beynimde birinin yüzü çakmaya başlar. Hayır. Bu o olamaz. 
“Helloo! I look for Sherlock Holmes.” der ama benim dışımda kimse anlamaz gibi bakar kadına. Sherlock bana döner ve,
“Explain what she said. From her accent she is indeed living in middle eastern side. The letters are very well pronounced and the way she says my name is-”
“Just shut up Sherlock. You cannot stamp her like a cow!”
“Dr. Watson, he is right. So you don’t have to defend her. I think from now I will be doing that.”
“So?” der Sherlock. Ha bu arada içeri giren kadının kim olduğuna gelecek olursak Sherlock’un ‘deduction’ seansından sonra siz anlayacaksınız zaten. 
“She is looking for you.”
“I am here. Is she blind?”
“Sherlock!” John yine abartı bir şekilde koskoca detektife kızar. Yav bi otur rahatla. Savaş biteli 15 yıl olmuş bi sal be. 
“Ask her why she came here?” Kadına dönüp neden buraya geldiğini sorarım. 
“A- aa! Sen Türk müsün? Ay cennete düştüm valla. Biz senlen gel iki oturup konuşalım sen bunların özetini onlara anlatıverirsin. Olur mu kız?”
“O işler öyle dönse şu ana kadar on iki davayı üç günde çözmüş olurduk ama bu İngilizler’in huyları çok farklı. One at a time gibi bir yöntemleri var. Kafa karışıklığından ve dikkat eksikliğin-”
“Stop chit chatting! Now say what she said.”
“Are you Turkish? I fell into heaven vallahi. Come, we sit two times with you and talk about these and you explain them the summary of it.-”
“Just, stop! Let me do my work and shut her down if she tries to talk to you.” 
“Okay Mr. Holmes.”
“Ay kız bu ne diyor böyle? Kızınca da bi farklı oluyor ama, çok sevdim.” diyip ufak ufak Sherlock’a yürür.
“What I told you assistant?”
“Şey, mümkünse susar mısınız? Bir üzerine üzerine yürümeyin çünkü insanlara karşı alerjisi var beyefendinin.”
“A-aa, o ne saçma şey öyle! Ben bunun alerjisini bitiririm, ruhundaki alevi canlandırırım.”
“Ruhunda alev olduğunu sanmıyorum.”
“Stop it you two! Your words are distracting me!” Ömrümde ilk defa bu adamı böyle görüyorum. Sherlock abi biraz sakinleşir misin? Belki de cidden libidosunu bastırmaktan böyle manyak birine dönüştü. 
“Lütfen bir dakika boyunca sessiz ve yerinizde kalın. Öbür türlü yardım edeceğini sanmıyorum.” dedim kadına. Kadın da gözlerini devirip eliyle saçıyla oynamaya başladı. Odayı incelemeye başladı ve en sonunda John’u gördü ve gözleri biraz pörtledi. 
“A-aa! Bu adam burada mıydı?”
“Size kapıyı açan o hanımefendi.”
“Yok artık. Bu bildiğin emekli. İngiliz emeklisi dimi kız bu? Ay seninle oturup bi çay içelim bu olay bittikten sonra. İstanbul’umun çayını özledim kız ya. Keşke olsa da içsem.”
“Aslında şu anda ocakta çay demleniyor. Eğer sessiz olursanız Sherlock Bey sizinle hemen ilgilenir ben de size çay ve kurabiye veririm.”
“Yani ben çay ile susturacağını sandın ha?”
“Ben değil ama eğer susmazsanız Sherlock Bey size gerçekten yardım etmez.”
Sherlock sinirli bir şekilde bana döner ve mutfağa doğru gidip beni de çağırır. -Haluk Meltem moment-
“What are you talking with her? Is it that urgent to talk about tea and biscuits? And yes I will never ever take her case if she keeps on talking like a whale. So try to shut her up or she will leave. Therefore you will not get paid.” 
“Mr. Holmes, I do wonder what to you think about her.” 
“What?”
“What’s the deduction?”
Sherlock kapıyı aralar ve kadına bakar. John ile içeriden konuşmaları gelir ama konuşmaların hepsi kesik kesiktir. Kadının eksik İngilizcesi ve John’un kadının her kelimesini anlamaya çalışması yüzünden sıfır iletişimle yine de birbirleriyle konuşmaya devam ederler. 
“So as you can see, she likes to connect with people (ürün yerleştirmesi) but also not open about herself. When she is open you think that she is not but actually all the time she is open. Like a 24/7 kebab station.”
(internal “Whaat?”)
“Her appearance gives a lot. She was poor, then with fame she became richer than she imagined. She couldn’t handle the fame and has no control of her life. I assume she is the youngest child in her family. She wanted attention but no, appreciation. That is why she keeps on doing what she is doing. This is why she could not handle the fame. She is not professional even after years of experience. Silly. But still promising.” 
“Is it done?”
“No. This just my first three seconds.”
“Stop exaggerating. We both know that it is first half minute Mr. Holmes. Even I can deduct.”
“Oh really? You already know who she is. So tell me is she a singer or a comedian?”
“She is neither of them.”
“So what?”
“You can find out Mr. Holmes. You are very good at it.”
“So going back to deduction. She has changed her hair colour (1) several times and lots of wrinkles around her face (2). Her heart has been broken and she walks strange (3). I think she is horribly harassed by someone who is very very and very stupid. In fact he is also famous like her.”
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“Wa-wa-wait! You already knew she was famous right? And you know Turkish?”
Sherlock derin bir nefes alır ve çaydanlığa bakar.
“Give me the damn tea!” Çay bardaklarını çıkartıp tezgaha koydum ve süzgeci de çekmeceden alıp çayları koymaya başladım.
“So Mr. Holmes, how did you learn Turkish?”
“I didn’t.” 
“No you did. So how?”
“I did not learn Turkish. You cannot just learn a language. I decoded it. And of course I would learn your language. At the end I hired you and you can be a spy or a terrorist. Am I right?”
“A-”
“Yes I am. Hand me my tea.”
“Okay Mr. Holmes but I thought being an assistant in England would be different than in my country. You know. Actually I made mostly coffee when I was an intern and assistant. But-”
“Shame!” Çayını ona verdim ve diğerlerini de tepsiye koyup salona doğru gidecektim ki Sherlock önüme ayağını koydu.
“Where you going?” 
“Mr. Holmes I need to give Dr. Watson his tea and our client Ms.-”
“Hush! Why don’t you go there and just give John’s tea and I will watch how she reacts.” 
“Oh Mr. Holmes this is not a zoo.”
“Do as I say or I’ll-”
“Yes you will fire me and then you decide you need an assistant and you will hire me. I know Mr. Holmes. Okay I’ll do it.” dedim ve sadece John’un çayını alıp içeri girdim. 
2 notes · View notes
banabiryazverin · 7 years ago
Note
Abi manyak mısınız kız söylemek istemiyor, niye diretiyosunuz?
ısrar edince söyleyeceğimi sanıyolar galiba
1 note · View note
bosgezeninbosgulugu · 4 years ago
Text
herkes lafta eşit arkadaşlar bunu hala mı çözemedik insanların zihniyetlerinde yok kız yapamaz yok çıkamaz yok biri vardır biri hissettiriyodur erkekler şöyle erkekler zaten böyle şu kalıplar herkesin aklında bi taht kurmuş yapmayın allah aşkına,hala dar düşünceli bir sürü insan var saygı duymak lazım bu arada da attığım postu bile bi erkek için atıldığını düşünenler olmuş manyak mısınız abi normal bi kız arkadaşım için de yazmış olabilirim
abi acaba o benden bıkmış mıdır onu sıkmış mıyımdır iklemi o kadar zor ki
238 notes · View notes
ictenolu · 8 years ago
Note
Seninle yaşayacağım güzel günlerimin olduğuna inanmıyorum ama bir his işte seviyorum kız :)
Arkadaşlar neden benle yaşayacağınız güzel günler olduğuna inanıyorsunuz manyak mısınız bu sıcakta ne güzel günü
1 note · View note
birkusunkanadinda · 8 years ago
Note
bi kız nasıl böyle şeyler paylaşır ya yazık
ay manyak mısınız siz😹 bu kadar rahatsız olup inadına takip etmek niye...
1 note · View note
legalaksi · 8 years ago
Note
Komodo ejderi mi jabxjcncjsnxj evet 'kız' napcan yürücen mi
Yav manyak mısınız ldmzksnkxcnmd
0 notes
degisiyorum · 6 years ago
Text
Al işte kız dört dedi diye zaman kısıtlı geç kalırsam az görürüm diyip iki buçukta çıktı saat beş kız hala gelmemiş olum çocuklar türk gençliği napıyosunuz ne saçma kızların peşinden gidiyosunuz manyak mısınız etraf bebek gibi kızlar dolu.
Abim sevgilisiyle buluşmaya gitti -yarım saatliğine çünkü 25 yaşında 5 yıldır sevgili ama liseli gibi davranıyor kız- küfrede küfrede ama içimden tişörtünü ütüledim. Allahım bence harika bi insanım ve biliyorum zirveyi yaşıyım diye bekletiyosun ama bence artık hakettim.
13 notes · View notes