#iyi insan ol
Explore tagged Tumblr posts
selin-n · 2 months ago
Text
İyi biri ol___💙🦋
İyi bir insan olmaktan vazgeçme__!!
En çokta kendin için__!!🧚🕊️💙
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
85 notes · View notes
nesrin-c · 3 months ago
Text
Akşama yemeğim hazır. Pilav ve kurufasulye. Baran da, Umut da çok sever.
Haklısınız.
Kim onlar değil mi?
Baran eşim, Umut oğlum.
Umut sekiz yaşında. Canımın içi, kara gözlü, kıvırcık saçlı, susmak bilmeyen, yerinde duramayan bir çocuk. Hayatımın anlamı...
Geç evlendim ben.
Bizim buralarda alışık bir durum olmasa da, evlenmeden, çoluğa çocuğa karışmadan önce okulumu bitirmek istedim. Hep derim, kız çocukları okumalı, iyi yerlere gelmeli, erkeğin eline bakıp, şiddeti, eziyeti, yokluğu, kader deyip sineye çekmemeli.
Ailem itiraz etse de, inadımı kıramadılar. Laf aramızda, zaten oldum olası, burnumun dikine bir kızdım. Beni Kur'an kursuna yollarlardı, ben sokak aralarında kuşlarla beraber şarkılar söyler, boyumdan büyük hayaller kurardım. Akranlarım, eğlencelerde, doğum günlerinde, düğünlerde, konuşmaya bile çekinirken, ben en güzel elbiselerimi giyer, ter içinde kalana kadar güler, eğlenir, dans ederdim. Arada bir annem beni çekiştirip "Ah be kızım, bir parça hanım hanımcık ol!" dese de, olamazdım. Hanım hanımcık olanların düşleri yoktu, bilirdim.
Ellerime bakıyorum.
Bir zamanlar kınalar yaktığım ufacık ellerim yok artık.
Zaman bir nefeste geçiyor ve sanırım insanın önce elleri yaşlanıyor.
Sanki, bir zamanlar, şu sokaklarda koşuşturan, yaramazlık yapan, "Anne n'olur beş dakika daha oynanayım." diye ısrar eden çocuk ben değilmişim gibi.
Nerede şimdi, kırık aynasını eline alıp, saçlarını tarayan ve bir sürü pembe tokalar takan küçük kız?
Garip...
Dışarıda inceden bir Eylül yağmur var. Kasvetli havaya rağmen çocukların kahkahaları duyuluyor.
Aralarından Umut'un sesini ayırabiliyorum. En çok da onun sesi geliyor. Eşek herif!
Yine birazdan üstü başı toz toprak içinde gelecek eve, biliyorum. Nefes nefese ayakkabılarını bir kenara atıp, gözlerimin içine bakacak ve "Anne ben acıktım." diyecek. Sonra ben yine dayanamayıp, onu kollarımın arasına alıp, o kirli yanaklarını, gözlerini, saçlarını öpeceğim, boynunu koklayacağım.
Ah oğlum benim!
Ah Umut'um!
Sen niye hep dağ çiçekleri gibi kokuyorsun, her defasında başımı döndürüyorsun.
Anne olduğumdan beri daha kaygılı biri oldum çıktım. Sizde de öyle mi? Hani, Umut eve biraz geç kalsa ya da ne bileyim, camdan bakıp, yakınlarda göremesem, kalbim yaralı bir kuş gibi kanat çırpmaya başlar. "Ya başına bir şey geldiyse..."
Eşim Baran bu halime üzülür, "Yapma canım, kötüyü çağırma." der ama anneyim işte, ne yapayım.
Baran güzel bir adam. Okulun son yıllarında tanıdım onu. Önce arkadaş olduk. Baktık ki, çok iyi anlaşıyoruz, "hadi öyleyse evlenelim." dedik. Baran bana, kucak dolusu papatya ve Ahmet Arif şiiriyle evlenme teklif etti. Papatya, Ahmet Arif, Şiir, Baran, aşk...Kabul edilmez mi hiç!
Tıpkı hayalimdeki gibi bir evde oturuyorum.
Küçücük, mütevazi, duvarları mavi boyalı, bir köşesi kitaplarla dolu ve güllü dallı perdeleri olan bir ev. İnanın, sevgisiz insan sarayda da otursa, mutsuz olur. Çocukluk arkadaşımlarımdan biliyorum. Yarası çok olana, para merhem olmuyor.
Çok gevezelik ettim değil mi?
Ama ne yapayım, oldum olası konuşmayı seviyorum. Kimseyi bulamazsam, kendimle konuşuyorum. Gülmeyin ya! İnsanın kendi kendine konuşması kadar güzel bir şey yok dünyada. Deneyin, bana hak vereceksiniz.
Ha, bir de çok güzel türkü söylerim ben. Arkadaşlar falan bir araya geldiğimizde, ısrar ederler, "Hadi, bir tane söylemeden olmaz." derler.
Dost kırılır mı hiç!
Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzelin derdi serimde tüter
Bu ayrılık bana (bize) ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni
Şu benim sevdiğim başta oturur
Bir güzelin derdi beni bitirir
Bu ayrılık bize zulüm getirir
Geçti dost kervanı eyleme beni
Pir Sultan Abdalım kalkın aşalım
Aşıp yüce dağı engin düşelim
Çok nimetin’ yedim helallaşalım
Geçti dost kervanı eyleme beni...
Bu türküyü her söylediğimde, gözümden iki damla yaş gelir. Neden bilmem ama sadece iki damla yaş! Sanki bu türküde benden bir şeyler var. Sanki, beni incitmişler, canımı yakmışlar, kalbimi kırmışlar da, ben kimselere söyleyeyemişim gibi...
Duvardaki takvime gözüm takıldı şimdi.
8 Eylül 2051
Off! Ben ne vakit otuz beş yaşında koca bir kadın oldum!
Olsun, her yaşın kendine göre bir güzelliği var. İnşallah çocuklarımız da, otuzları, kırkları, elli, altmış, seksen hatta yüz yaşları görür.
Hah, kapı çaldı, nihayet benim eşek geldi.
Hadi bana müsade. Gideyim de yine bıktırana kadar onu öpüp koklayayım.......diye, bütün bunları yazmak isterdim ama yazamam. Çünkü ben sekiz yaşındayken öldürüldüm.
Ben Narin Güran.
Cesedi on dokuz gün sonra derede bulunan o elleri kınalı kız.
Büyüyemedim ben. Baran ile evlenemedim ve Umut'um hiç olmadı.
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun #naringüran #hepimizincesedinideredebuldular
Tumblr media
162 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 4 months ago
Text
Tumblr media
Yaşadığım müddetçe, ayırım gözetmeksizin, adaletle nasıl güzellikler yapabilir ve daha iyiyi nasıl sunabilirim?
İNŞALLAH böylesi bir arayış ile yaşayıp, ölürsem; İşte o zaman kurtuluşa erenlerden olmayı hak edebilirim.
Yaşanacak günlerin en güzelinin artık ileride olmadığını, tam tersine gerilerde kaldığını anladığında
bir ağırlık çöküyor insanın üstüne ..
#mekselinamirza
En büyük keramet insanın insana tahammül etmesidir.
İşin özü şöyle böyle demeden saygımız solumuza bakmadan bıkmadan usanmadan
Bir yolda olmak en büyük keramet ve istikamettir...
Mücadeleyi bırakıyorum,
bunu tevekkül say...
Garanticiliği bırakıyorum,
bunu teslimiyet say...
Mükemmeliyetçiliği bırakıyorum,
bunu kabullenme say...
.....
Usulca eğildi, fısıldadı yerin kulağına;
“Yakındır yer değiştirmemiz,
gittikçe yaklaşıyorum sana...
Yaklaştıkça sen kokuyorum
Şu yalan dünyanın gamını kederini cektimde sana doğru geliyorum...
Kur'an'ın inişindeki esas gaye; insanın boynundan, Allah'tan başkasına ait olan kulluk halkasını çıkarıp, onu gerçek itaata layık olan Allah'a kul yaptıktan sonra, ona kalbinde olanları açıklama, düşünce ve fikir hususunda tam özgürlük bahşetmektir.
Hz.Peygamber (s. a. v)
“Duymuyor musunuz? Duymuyor musunuz?” dedi. Sonra ..BUYURDUKİ
SADELİK İMANDANDIR …Sadelik imandandır.
Kur'an'ın inişindeki esas gaye; insanın boynundan, Allah'tan başkasına ait olan kulluk halkasını çıkarıp, onu gerçek itaata layık olan Allah'a kul yaptıktan sonra, ona kalbinde olanları açıklama, düşünce ve fikir hususunda tam özgürlük bahşetmektir.
Hz.Peygamber (s. a. v)
“Duymuyor musunuz? Duymuyor musunuz?” dedi. Sonra ..BUYURDUKİ
SADELİK İMANDANDIR …Sadelik imandandır
"Her Müslümanın imtihanı kendi şart ve imkânları çerçevesinde tahakkuk eder. Kendi yapabileceklerini yapmayan bir kimsenin, başkalarının yapması gerekenlere işaret etmesi ve kendini böyle rahatlatması hakikatte mânâsız ve sahte bir teselliden ibarettir."
#imtihanas
#muhasebeas
#İmtihanbilincias
"Çoğu insan Gazali'nin deyimiyle
ölünce uyanacağı bir gerçeklikten habersiz,
yaşadığı SEBEPLERDEN evreninin hakikat olduğu yanılgısıyla yaşar. Hiç kuşku yok ki,i duyumlarla algıladığımız DÜNYA HAYATI asıl gerçeklikler değildir.
“Kaderi mutlak dışındaki, kendi özgür irademizle seçimlerimiz; bizim kaderimizi etkiler.’’ Burası hikmetler dünyasıdır. Bize gelecek iyilik veya kötülükler vasıtalarladır. Karşımıza iyi insanlar veya kötü insanlar; iyi fırsatlar veya kötü fırsatlar çıkabilir. Bu, bizim durumumuzla, hâlimizle ilgilidir. Aslında iyi veya kötü de yoktur. Bütün karşılaştıklarımız, çevremizdekiler; bizlerin iyiliği içindir. Kalbî hastalığımızın düzelmesi için yazılan reçetelerdir. Bazı insanlar vardır ki bize acı çektirirler, nefsimiz feryadı figan eder. Fakat biz acı çektikçe olgunlaşırız.yaşaşdıgımız HER OLAY TANIŞTIGIMIZ HERKES VE BİZE VERİLEN HER İMKAN BİR İMTAHIN BR PARÇASIDIR ..
Bi-vefâ olan bu yalan dar-ı Dünya'dan !
Medar-ı İftihâr bekleyen gönlüme de kırgınım .!
Bana öyle geliyor ki en dehşetli, en uzlaşmaz mücadele, insanın kendi kendisiyle mücadelesidir.
"Okyanuslar dolusu gereksiz enformasyon ve ucuz temaşa, insanoğlunun ruhunu hiç büyütememekte, tersine onu daha sığ hale getirmektedir; manevi hayatımız daralmakta ve küçülmektedir.....
Canlıların konforu ortalama bir insan için iyileşmeye devam ederken, ruhsal gelişme durağanlaşmaktadır....
Aşırı tıkanmak, yanı sıra yüreklere bir hüzün sokmakta, bunca zevkin hiç tatmin getirmediği anlaşılmaktadır, hatta çok geçmeden bunun bizi boğacağı sezilmektedir....
İsteklerimizi sınırlama günü gelmiştir ve durum acildir....
Kabul edelim; yalnız kendimizin duyabileceği küçük bir fısıltıyla bile olsa, itiraf edelim: Hayatı böyle çılgın bir hızla yaşarken, ne uğruna yaşıyoruz biz?..
"Çok genel konuşacağım. Türkiye'deki insanlar kapitalizmi, moderniteyi yeni tanıdılar. Çok hoşlarına gitti. Gitmeyecek gibi de değil yani. Şimdi de onun türbülansı devam ediyor. Hem Müslüman kalalım hem de modernist, kapitalist olalım diyorlar. Bu olmayacak. Bu olmaz. Bunun sancılarını çekiyoruz. Ne yapılabilir? Onu ben bilmem. Ama şunu çok iyi biliyorum. Eğer biz Müslüman kalamazsak yok oluruz. Ve biz yok olduğumuz zaman bütün insanlık da yok olur. Modernizme karşı durduğu halde onu reddetmeyecek, yumuşatacak, bünyesine alacak, insanileştirecek tek kaynak; İslam muhabbeti ve hizmetidir. Ben bunu görüyorum."
Sâdettin Ökten
Yol boyunca
Beşikten başlayıp
Mezarlara kadar..
İnsana en zararlı şey, avarelik ve eylemsizliktir. Çünkü nefis, bomboş duramaz. Onu faydalı bir şeyle meşgul etmezsen kendisine zararlı şeyle meşgul olur.
İbn Kayyım
Yüce rabbimiz bizim ilmimize …bilgimize bakmaz …ihlas ve samimiyetimize bakar ..
Yaptıgımız işlerin hizmetlerin azlıgına çokluguna bakmaz ..şekline bakmaz…özüne bakar
Zaten bizde olan ne varsa ..veren odur ..fizik ..yetenek ..mal mülk ..ilim ..
Allah şeklerimize bakmaz…sammiyetimize …teslimiyetimize bakar …
Sevabımız az mı çok mu ?? yada günahımız az mı çok mu ?*
Rabbimiz karşısındaki durumumuz nasıl önemli olan odur ..
Kime baglanmışız …kime teslim olmuşuz ..
Müslüman oldugumuz halde …Allah yokmuş gibi yaşamakta
Büyük gaflettir ..
Allah için zor yoktur ..büyük günah yoktur ..
Günahlarımız ne kadar çok olursa olsun ..yada sevabımız ne kadar olursa olsun
Duruşumuz teslimiyetimiz önemlidir..herşeyi ondan bilip onun kapısında durmak vazgeçmemek
Acziyetimizi arzetmek ..yalnız ve yalnız Allah için olmak
Her ne yapıyorsak tek ölçümüz Allahın rızası olmalı ..
Onun yolunda samimiyetle sebat etmek …sabrtemektir ..
Güne başlamanın en emin yolu,
Rızkı verenin yalnızca Allah olduğuna mutlak inançtır.
Tarık Tufan
Ebû'l A'lâ El-Mevdûdî
''Benim davetim şudur: Gelin dünyanın her yerinde yayılmış olan zulme ve kargaşaya son verelim. İnsanın insana tahakkümünü kökünden kazıyalım. Beşeriyetin gerçek yerini tekrar alacağı, insanların şerefle, özgürce, adalet ve kardeşlik içinde yaşayabileceği Kuran-i Kerim'in gösterdiği çizgi üzerinde, "YENİ BİR DÜNYA KURALIM."
"Âkibetinden emin olmak kibirdir. İnsana düşen vâzifesini yapmaktır; âkibetini hesaplamak değil; istikâmeti olanın hesabı olmaz.''
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu
Kapitalizm, okutarak cahilliği, çalıştırarak fakirliği, medeniyet diyerek barbarlığı ve barış diyerek ölümü artırmaktır.
Bir bela giderek artıyorsa, bu durum "hatanızı düzeltmiyorsunuz" demektir. Öfkelenmek yerine duralım ve ben bir yerde hata yapıyor muyum diye araştıralım, gerekirse bilge insanlara danışalım. Birçok insan hatasını düzeltmek yerine öfkelenmekle, hem dünya saatini ve hem de ahiretini kaybetmektedir.
Dr. Muhammed Bozdağ…
Bazı insanlar vardır ki, gecesini gündüzüne katar dünya için çalışır. Yaz demez kış demez çalışır. Hafta içi hafta sonu demez çalışır. Faydalı demez zararlı demez çalışır. Kendisi için, çocukları için, torunları için, anne babası için, kardeşleri için çalışır. Günlük on saat demez onbeş saat demez çalışır.
Üstüne yorulur da yorulur. Hastaneye gidecek zamanı bile yoktur. Dinlenirken bile çalışır. O kadar çalışır ki, ahireti unutur. İbadetlerini unutur. Namazını çalışmaya engel görür. Orucunu iş gücü kaybı olarak görmeye başlar. Zekâtı bir ceza, haccı bir para ve zaman kaybı olarak görür... Hayat böyle devam eder.
Sonuç? Tüm yorgunluğu boşa gider. Ahireti unuttuğu için, ahirete yatırım yapmadığı için cehenneme gider. Ne acı değil mi?
Dünyada da rahat etmedi ahirette de rahat yüzü görmeyecek!
Murat Padak…
"Allah'u Teala kullarının sadece kendi rızasını isteyip onunla hoşnut olmaları, dünyadan yüz çevirmeleri icin dünyayı keder ve üzüntü yeri yaptı.. Işığa çıkmaktan umudunu kesme ve seni ışığa çıkaracak olanın
Allah'tan başkası olmayacağını aklından çıkarma..
Allah'ın mülkünde Allah'dan şikâyetçi olmayın...
---------------
Sakin, sessiz, gösterişsiz ve mütevazı olarak O'nun huzurunda durun ve sizin için neler takdir ettiğini ve neler yapacağını sabırla bekleyin. Şerleri hayra tebdil etmesine sevinin..)
Işığa çıkmaktan umudunu kesme ve seni ışığa çıkaracak olanın
Allah'tan başkası olmayacağını aklından çıkarma…
Tumblr media
HAYATın yarısı SABIR yarısı ŞÜKÜRDÜR …
Hayattaki tüm imkanlar sahip olduklarımız bize ait degildir ..
Belli bir kasıt ve sebeple verilmiştir …benim dedigimiz her şey emanettir ..
BU DÜNYADA HEPİMİZ BİR MİSAFİRİZ …BENİM DEDİGİMİZ HERŞEY DE
BİZE SAHİBİ TARAFINDAN VERİLMİŞTİR …
Bu dünya ve tüm kaninat yarardan bizi ve tüm dünyayı imtihan için yaratmıştır ..
Bu imtihan geregi her insana ayrı imtihan şartları belirlemiştir …kime az kime çok kimine başka bir nimet vermiştir …benim dedigimiz öenemli buldugumuz her şey o şey herneyse
Belki malımız belki fiziki güzelligimiz veya konumumuz …evimiz arabamız işimiz ..
Hatta benligimiz canımız ve nefsimiz bu imtihanın bir geregi olarak bize Allah tarafından verilmiştir …ve BÜYÜK BİR İMTİHANDIR …
AYNI ŞEKİLDE eksik buldugumuz şunumda olsun dedigimiz her yoklukta bizim için bir imthan aracıdır ..BÜYÜK BİR İMTİHANDIR …
HER İNSAN VERİLEN VE VERİLMEYEN İLE KAPASİTESİ NİSMETİNDE BİR ADALET İÇİNDE İMTİHAN EDİLMEKTEDİR …
BUGÜN EN ZOR İMTİHANI AFRİKADAKİ İNSANLAR YOKLUKLA VERİYOR ..
FİLİSTİNDEKİ İNSANLAR SAVAŞLA YIKIMLA SIKINTIYLA ÖLÜMLE VERİYOR ..
EGER HAYATI kıyaslayarak diger insanlardaki olan verilenlere göz dikerek
Bizim niye yok dersek en büyük bir problemi kendimize hazırlamış oluruz ..
Peygamber efendimi …maddi konularda imkanlarda hep alttakilere bakınız.
Manevi ve ilmi ahlaki konulardada hep üstekilere bakın ve örnek alın buyuruyor …
İşte ÖLÇÜ TAMDA BUDUR …
BATRIDAKİ ÇOK ZENGİN İNSANLARDA VARLIK İÇİNDE ŞIMARILIK VE KİBİRLE İMTİHAN EDİLİYOR SINANIYOR …
ALLAH BİZE ZENGİNLİK DEDİGİMİZ HER NEYSE ..mal mülk fizizi güzellik araba iş
Vermişse buna karşı imtihanımız çok zordur ..tıpkı farkirlerinki gibi tıpkı gazzedekilerinki gibi zordur …çünkü onlar hersıkıntıda llah diyorlar ve daima ALLAHA SIGINIYORLAR ALLAHLA BERABERLER …
VARLIKLA SINANAN İNSAN İSE GAFLETELE SINANIR ..HERŞEY BENİM SANIR ..BU HAYAT BENİM DER …İSRAFA EDER …FARKINDA OLMADAN KİBRE DÜŞER …BEN DER BENİM DER ..BENİM hayatım benim odam benim görüşüm hep bende ben demek nefsaniliktir ve şeytandandır ….ALLAH KİBİRLENENLERİ SEVMEZ …ALLAH ŞIMARIKLARI SEVMEZ ..
ALLAH HADDİ AŞANLARI SEVMEZ …
Verilen nİmeti boş analamsız harcamak şükretmemek ise israftır …ALLAHİSRAF EDENLERİ SEVMEZ …RABBİMİZ hayatımıza haram ve helal sınırları koymuştur ve
Eklemiştir ..O MÜSLÜMANLAR BOŞ ŞEYLERDEN YÜZ ÇEVİRİRİLER VE UZAK DURURLAR ..
GÜNÜMÜZ İNSANI ÖZELİKLE ÜLKEMİZDE VARLIK VE BOLLUKLA SINANIYORUZ İMTİHANDAYIZ …
Verilen nimetleri görmüyoruz farkında degiliz ve begenmiyoruz …şüktretmiyoruz
Doyumsuz sınırsız bir tüketim harcamam israf girdabındayız ..hayatımızıda bu şekilde canımızın istedigi gibi …nefsimeze ve arzu isteklerimize göre yaşıyoruz …
DÜNYADA TAPILAN EN BÜYÜK PUT BİZZAT NEFİS PUTUDUR …
HAYATI BENİM HAYATIM BENİM EVİM BENİM GÖRÜŞÜM ŞEKLİNDE KAFAMIZA GÖRE YAŞAMAK BAŞLI BAŞINA BİR HAYAT TARZIDIR …
BİR ÖNEMLİ PROBLEMDE MİLLET NE DER …MODA NASIL …NASIL KENDİMİ GÖSTERİMİM BASİTLİGİDİR …BAŞKALARINA KENDİMİZİ BEGENDİTRME
o statandarlarra bakarak güzel bularak yaşamamk ….en güzel örnegi giyim ve gözsterişte belli oluyor ..
İmakanımız olmasa eski bir elbiseyi çok mecbur olmasak bile annemiz hocamız dinimiz dese bile giymeyiz ….AMA MODA AMA HERKES GİYİYOR …ŞUBU SANATÇILAR TÜM DÜNYA DA BÖYLE ..TREND BU …
ASLINDA BU TAMDA BİR HAYAT TARZI VE YOLDUR YAŞAM TARZIDIR …
HER YAŞAM TARZI BİR DİNDİR ….DÜNYEVİ BİR DİN VE YOLDUR …
ZATEN HALK ARASINDA SÖYLENİR BU ÇOKTA DOGRUDUR …BU ADAMIN DİNİ İMANI PARA ..GÖZÜ BAŞAKA BİRŞEY GÖRMEZ BİLMEMZ PARA İÇİN HERŞEYİ YAPAR TAMAM İŞTE BU TAMDA ONUN DİNİ VE YOLUDUR …YARIN AHİRTTE DİNİN NEDİR DİYENLERE CEVABIDA PARA OLACAKTIR …EN SEVDİGİMİZ EN ÖEM VERDİGİMİZ VAZGEÇİLMEZİMİZ
KIRMZI ÇİZGİMİZ NEYESE DİNİMİZ İMANIMIZ ODOR ZATEN …
EN SEVDİGİMNİZ 10 ŞEYİ YAZALIM …KAYBETMEKTEN KORKTUGUMUZ 10 ŞEYİ YAZALIM..VE ŞU SORUYA CEVAP VERELİM HAYATIN ANALAMI BUDUR …
İnsan, yaşamında bir kez de olsa kendine şu soruyu sorup yanıtlamalıdır: "Sahip olduğum her şeyi yitirdiğimde, beni ayakta tutacak olan nedir?
İşte bununcevabı önemlidir ..
..bu cevap bizim hayatımızında ana eksenide olmalıdır …degerli olan bunlardır ..
Hayatımızın ana ekesenini yolunu biz belirleyememyiz …bir deprem olur yaşaşdık
Her şeyimiz gider ….bir savaş olur yaşaşdıgımız ülkeden bile bırakıp yabancı
Bir yere bir ülkeye gidebiliriz …işimiz bazen çok iyi gider bazende normal ..
HAYAT HER HALİYLE GÜZELDİR VE GEÇİCİDİR BİR OYUNDUR ADETA ..BİR İMTAHANDIR
HER ÇOCUK BİR İMTAHANDIR ..ANNEMİZ BABABMIZ EŞİMİZ EVİMİZ BARKIMIZ
HEP İMTİHANDIR EMANETTİR ….HAYAT 2 ŞEKİLDE YAŞANIR
A…...ALLAHIN DEDİGİ ŞEKİLDE VE TARİF ETTİGİ GİBİ …
B…..BİRDE KAFAMIZA GÖRE NEFSİMİZE GÖRE ..AKLIMIZA GÖRE ÇEVREMİZE GÖRE
TAMAM müslümanız işte bak yine biz iyiyiz ….daha nasıl olsun demek aslındaen vahimi en sıkıntılısıdır …
ASLINDA ÇOGU İNSAN NERDEYSE HEPMİZ DOGRUYU HAKİKATİ BİLİRİZ ..
Keşke bilmedigimiz konu olsa iş kolay olurdu sorar okur ögrenirdik ..
Vahimi EN KÖTÜSÜDE BİLİRİZ TEVİL EDERİZ KİTABINA UYDURURUZ ..
AMA NEFSİMİZE ÇEVERİMZE UYARIZ ….
İŞTE NE BÜYÜK PROBLEM VE İMTAHAN BUDUR …
#hayatınyarısısabıryarısışükürdüras
BAŞARI NEDİR ???
dogru yol neresidir....
Gerçek başarı, Allah katında isminizin münâfık yerine mü'min,
âsi yerine müslim ve
vefasız yerine vefakâr olarak yazılmasıdır..
| Üstâd mevdudî
en büyük makam İYİ BİR KUL OLMAKTIR ....
BAŞARI- En büyük başarı, hayatı imana şahit gösterebilmektir.-
Allah’tan bağımsız kariyer planlaması yapmayınız.-
Başarı, sizin ‘başarı’ adını verdiğiniz şey değil,
Allah’ın ‘başarı’ dediği şeydir.
Yeryüzünün kirine, günahına, lanetine karşı yapabileceğimiz tek
şey; şefkate, sevaba, hayra hicret etmekten başka bir şey değildir.
EGER EN ÇOK SİYASET BİZE YOL OLMUŞSA
EGER BİZE FIRKAMIZ VE MEŞERBİMİZ Mİ
SEN BEN Mİ
YOKSA ..ALLAH mı diyoruz ..CENNET Mİ DİYORUZ ..
Tumblr media
#başarınediras
Bizi yaptıgımız hiçbir amel kurtarmaz ..diyor peygamerimiz(s.a.)
Halid bin velidi komuyanlıgı kutarmaz …
Ömeri halifeligi kutarmaz ..aliyi ilmi ve hikmeti..
Zaten Allah size ait ne varsa ben verdim diyor ..
Sahabe soruyor ..ya rasullulah senidemi …
Peygamberimiz ..cevap veriyor ..benide …bende Allahın rahmetine muhtacım..
Bagışlanmamı dilerim..der mütevazice ..çünkü haddimizi bilmek ..haddi aşmamak ..ölçüdür..
Peki insanı ne kurtarır .. Bir insanı grubu hizibi fırkası mezhebi tarikatı kurtarmaz..,
Bir insanı hocası ..şeyhi lideride kurtarmaz ..peygamberin
Oglu olsanız ..yanında olsanız niyetiniz bozuksa ihlas yoksa ..
Sonunuz hüsrandır..
Bir insanı şirke bulaşmamış bir iman kurtarır..
Bir insanı ihlası ve samimiyeti kurtarır..
Bir insanı Salih amelleri kurtarır ..
Bir insanı niyeti kurterır ..
Bir insanı temiz bir gönül..temiz bir agız temiz bir el kutarır ..
Bir insanı istikamet üzere olmak kurtarır ..
Rehberimiz kurandır ..önderimiz resulullahtır..
Adımız müslümandır..cematimiz islamdır ..
İstikemetimiz Allah ve rasülünün çizgisidir..
Bize gel diyenlere bakma ..
Allaha gel ..yallahın rasülünün yoluna davet esastır..
Beni grubumdan hocamdan şeyhimden ayırma deme ..
Beni Allahın yolundan ayırma ..allahın rızasından ayırma ..
İyi bir kul olmak en büyük makamdır..
Kibirden riyadan ve boşişlerden yüzçevirip …istikamet üzere olmak esastır ..
İslamın özü bellidir ..ilk insan ilk peygamber adem ..isa musa as..ta bugüne kadar..davet aynıdır..din aynıdır…yol aynıdır ..sadcce bozanlar ..bozgunculuk yapalar helak oldu ayrıldılar…
Bugüne aynı iman ile emreolunduk…takva ile emrolunduk ..
Yarın hesaba gününün sahibi allahtır ..sorular ve hesaba çekilecegimiz ana
Hususlar bellidir …ogünü esas almak gerekir..
Gerçek başarı Allah katında adımızın mümin yazılmasıdır..
Yarın ahrette yerimiz ..allah katındaki yerimizdir....
BAŞARI NEDİR ???
dogru yol neresidir....
Gerçek başarı, Allah katında isminizin münâfık yerine mü'min,
âsi yerine müslim ve
vefasız yerine vefakâr olarak yazılmasıdır..
| Üstâd mevdudî
en büyük makam İYİ BİR KUL OLMAKTIR ....
BAŞARI- En büyük başarı, hayatı imana şahit gösterebilmektir.-
Allah’tan bağımsız kariyer planlaması yapmayınız.-
Başarı, sizin ‘başarı’ adını verdiğiniz şey değil,
Allah’ın ‘başarı’ dediği şeydir.
Yeryüzünün kirine, günahına, lanetine karşı yapabileceğimiz tek
şey; şefkate, sevaba, hayra hicret etmekten başka bir şey değildir.
eger EN ÇOK SİYASET BİZE YOL OLMUŞSA
EGER BİZE FIRKAMIZ VE MEŞERBİMİZ Mİ
SEN BEN Mİ
YOKSA ..ALLAH mı diyoruz ..CENNET Mİ DİYORUZ ..
#başarınediras
ferhat akdag
Hep duymuşsunuzdur, Müslümanın cemaatle beraber olması tavsiye edilir. Cemaatten ayrılmama tavsiye edilir.
Fakat, çok kimsenin bilmediği bir şeyi söyleyeyim:
Toplulukla beraber olmak,
cemaatten ayrılmamak,
tefrikaya düşmemek,
kalabalıkla beraber olmak demek değildir;
Hakla beraber olmaktır !
Hakikatle beraber olmaktır !
Tek başına olsa bile, bir kişi bile olsa, hakikatle beraber olan cemaattir.
Hakikatten kopmuş, ayrılmış olan tefrikadadır.
Yüzbinlerce de olsa, milyonlarca da olsa, milyarlarca da olsa tefrikadadır;
Bunu bilin !
#başarınediras
#kurtuluşnediras
#dogruyolas1
Ümitvar olunuz,yılgınlığa, karamsarlığa düşmeyiniz..
Ölüden diriyi, diriden ölüyü
çıkaran Allah'tır..Ve Allah'ın-hiç bir şeye olmadığı gibi-
vesileye de ihtiyacı yoktur..Yeter ki,İHLAS üzre olalım,"dünya" adına
Allah rızasını ötelemeyelim..Gerekli basireti de,feraseti de,gücü de,
kuvveti de, kudreti de verir.Hem de,dilerse vesileler yaratarak,
dilerse yoktan var ederek..Yeter ki,biz, sahiden,"Ben Müslümanların ilkiyim"
diyebilelim.."Ey iman edenler,iman ediniz!..."
Vakit, tamamdır....ZÜBEYİR YETİK HOCAMDAN...
#ümitvarolunas
MANİFESTO
Tumblr media
EY İNSANOĞLU!
Bu dünyada iki tür insan tipi vardır. Bunlardan tevhid dinine iman edeni yaratıcının ve hayat verenin Allah olduğuna, ölüm sonrası hesap verileceğine ve ebedi sürecek başka bir hayatın başlayacağına inanır. Bu bakımdan bu dünya hayatını ve ilişki biçimlerini inanç unsurlarına göre düzenler.
Diğeri aynı kategoride olmak kaydıyla ya kısmen inanan ve soyut bir Allah’a inancı olan müşrik ya da hepten reddeden kâfirdir. Bunlar kendilerinin bir erkekle dişi tarafından ‘yapıldığına’ ya da doğanın kendilerini bu hayata savurduğuna inanır. Özgürdürler. Akıl, bilim, çağdaş şartlar Rableridir. Ölüm sonrası hayata ve hesap verileceğine inanmadıkları için bu dünya hayatını hevalarına göre düzenleyip yaşarlar...
Her şey vakti geldiğinde yıkılmaya mahkûmdur. Devletler, şehirler, düzenler, arzular, emeller ve her şey. Dünyada ebedi bir nesne yoktur. Bunu anladığımızda ebedi olan 'Cenâb-ı zülcelâl ve'l-kemâl' hariç hiçbir şeye tutkuyla bağlanmamamız gerektiğini anlıyoruz.
" Düşmanlarımız sınırı geçmediler, karıncalar gibi zayıflığımızın içinden sızdılar... "
Suriyeli Şair Nizar Kabbani
Kardeşlerin arasında bina ettiğin ve üzerinde yürüdüğün köprüleri yıkma.
Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir..
İmam-ı Şafii (r.a)
Neye karşı zaafınız varsa Allah onunla sizleri imtihan eder ve asıl ‘kulluk sınavı’ orada başlar.
Neyi çok severseniz Allah onunla sizleri imtihan eder, Allah hep Ben varım, Beni geçme, Ben'den daha çok hiç kimse ve hiçbir şey kalbini meşgul etmesin der.
Aslında Allah’tan öte neyse çok sevdiğin, kalbini tarumar eden bir anlamda ona kul olmuşsun haberin yok.
Herkes kalbini kontrol etsin
. Bizi yaptıgımız hiçbir amel kurtarmaz ..diyor peygamerimiz.
Halid bin velidi komuyanlıgı kutarmaz …
Ömeri halifeligi kutarmaz ..aliyi ilmi ve hikmeti..
Zaten Allah size ait ne varsa ben verdim diyor ..
Sahabe soruyor ..ya rasullulah senidemi …
Peygamberimiz ..cevap veriyor ..benide …bende Allahın rahmetine muhtacım..
Bagışlanmamı dilerim..der mütevazice ..çünkü haddimizi bilmek ..haddi aşmamak ..ölçüdür..
Peki insanı ne kurtarır .. Bir insanı grubu hizibi fırkası mezhebi tarikatı kurtarmaz..,
Bir insanı hocası ..şeyhi lideride kurtarmaz ..peygamberin
Oglu olsanız ..yanında olsanız niyetiniz bozuksa ihlas yoksa ..
Sonunuz hüsrandır..
Bir insanı şirke bulaşmamış bir iman kurtarır..
Bir insanı ihlası ve samimiyeti kurtarır..
Bir insanı Salih amelleri kurtarır ..
Bir insanı niyeti kurterır ..
Bir insanı temiz bir gönül..temiz bir agız temiz bir el kutarır ..
Bir insanı istikamet üzere olmak kurtarır ..
Rehberimiz kurandır ..önderimiz resulullahtır
196 notes · View notes
subliminaltecavuz · 7 months ago
Text
Tumblr media
Deniz dalgalı, şehir ise sessizdi. Bütün tüccarlar dükkanları çoktan kapatmış, dışarıda sadece hırsızlar, fahişeler ve evsizler kalmıştı. Şehir her ne kadar sessiz ve karanlık olsa da bu söylenenlerin dışında olan tek bir yer vardı. Şehrin hanı olan DAveram. DAveram'ın içi sesten geçilmiyordu ki sadece ses değildi problem. Herkes sarhoştu ve bu sarhoşlardan faydalanmak isteyen fahişeler ile hırsızlar da olay yerine yakınlardı. DAveram şehirdeki tek han ve tek eğlenilecek yerdi. Bu yüzden de herkesin ortak noktalarından biriydi. Hanın sahibi Etienne Delcroix illa ki handa olur ve her gün mütemadiyen çıkan kavgaları sakinleştirmek için hazır ol da beklerdi. Etienne Delcroix'in Kral Ephilianus Ravelin ile arası oldukça iyiydi ve bu da onu konumunda tutmaya yeterken, aynı zamanda elini güçlendiriyordu. Han sıradan bir günmüş gibi sarhoşların kavgalarına ve kusmalarına şahitlik ederken, kimileriyse mutluluktan içiyor ve resmen deliler gibi eğleniyorlardı. Sadece içerek de eğlenmiyorlardı, handa çalışan soytarı Sven Sibley'de handaki kimseleri eğlendirmek konusunda, özellikle de sarhoş kimseleri eğlendirmek konusunda son derece başarılıydı. Handa adım atılacak yer yoktu ve her masada bir kız dans ediyor, erkekler ceplerinde bulunan son birkaç bronzu da kızların göğüslerinin arasına atma yarışması yapıyorlardı. Kavga yok denecek kadar azalmıştı ve bu hem içeride kendi halinde eğlenen halk için hem de Etienne Delcroix için çok iyi bir haberdi. Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları ve saatler saatleri kovaladı. Bronzu bitenler handan yaka paça kovuluyor, parası bittiğini bilen kimseler ise kendi istekleriyle DAveram'ı terk ediyordu. Kısacası artık gecenin ilerleyen saatleriydi ve müdavim sayılacak zenginler kalmıştı handa. Hanın çalışanlarından biri olan Viola Velin masaları temizliyor, Sven Sibley ise insanları güldürmeye devam ediyordu. Birkaç dakika içinde hanın kapısı açıldı ve içeri bir yabancı girdi. Üzerinde simsiyah bir pelerin vardı ve yüzü seçilemeyecek kadar az gözüküyordu. Yabancıyı ilk fark eden kişi Viola oldu ve ilk işi Etienne Delcroix'in yanına gitmek oldu.
"İçeriye giren adam da kim?"
Etienne baştan aşağı süzdü yabancıyı fakat yüzü seçilmiyordu.
"Gecesini güzelleştirmeye gelen herhangi biri." dedi fakat kendinden çok da emin değildi.
Viola omuz silkti. Yabancının hana eğlenmek veya bir şeyler içmek için gelmediğini düşünüyordu. Viola'ya göre yabancı buraya bir amaç için gelmişti. Zaten kıyafetlerinden ve davranışlarından bu kolaylıkla anlaşılıyordu. Viola bir kez daha döndü ve sildiği bira bardağını masaya koydu.
"Gidip konuşmaya ne dersin?" diye sordu fakat Etienne çok da oralı olmamıştı. Viola bu duruma sinirleniyor, aynı zamanda içini garip bir korku da kaplıyordu. Yabancı etrafını iyice kontrol ettikten sonra Etienne ve Viola'nın olduğu yere geldi.
"Bira," dedi fakat onlara bakmıyordu.
Viola gözlerini dikkatli bir şekilde Etienne çevirdi ve ne yapacağına baktı. Etienne sakince temiz bir bardağa bira koyup yabancıya uzattı. Yabancı arkasını dönüp birayla dolu bardağı kavradı ve tekrardan eğlenen insanlara döndü ve onları izlemeye devam etti.
"Birini arıyorum," dedi yabancı. Eğlenenleri izlemeye devam ediyor ve birasını yudumluyordu.
Etienne ilk olarak Viola'ya bir bakış attı, ardından tekrardan yabancıya dönerek, "Burada kimseyle ilgili bilgi veremiyoruz bayım," diye yanıtladı yabancıyı. "Kusura bakmayın."
Viola hemen gözlerini yabancıya dikti ve tepkilerini ölçmeyi denedi fakat yabancı ne bir tepki veriyordu ne de herhangi bir şey yapıyordu. Beş, on saniye kadar hiçbir şey demeden öylece eşrafı izlemeye devam etti. En sonunda buz gibi birasından bir yudum daha aldı.
"Irkınızdan birini arıyorum," dedi yabancı ve sesini bir nebze de olsa yükseltti. "Bir insan."
Etienne adamın söylediklerini pür dikkat dinliyor aynı zamanda Viola'yla birbirlerine bakıyorlardı. Artık sadece Viola'nın değil, Etienne'nin de içini huzursuzluk kaplamıştı. Yabancı ortamda oluşan sessizlikten sonra masaya doğru döndü ve birasını masanın üzerine koydu. Birkaç saniye kadar bekledikten sonra gözünü Etienne dikti. Etienne'nin derisi buz kesmişti.
"On dokuz yaşında ve kızıl saçları olan bir insan," dedi ve gözlerini hiçbir koşulda Etienne'den ayırmadan devam etti. "Windripcliff'te olduğunu duydum."
Etienne iyice ne cevap vereceğini şaşırmıştı. Viola bu durumu en hızlı şekilde fark etti ve sözü devraldı.
"Yüzlerce kıza ev sahipliği yapıyor şehrimiz," dedi ve bunları derken sakin kalmaya çalıştı. "Kral Ephilianus Ravelin son derece halkına düşkündür. Erkekler ve kadınları asla ama asla ayırmaz. Hem ayırsa da eminim ki kadınların hakları erkeklerden daha iyi olur."
Yabancı kafasını Viola'ya doğru çevirdi ama ona bakmak yerine boşluğa bakmayı seçti.
"Kralının düşünceleri ile ilgilenmiyorum," dedi yabancı ve bunları söylerken sesini bir nebze yükseltti. "Kızı arıyorum."
Viola terslenmesinin verdiği şaşkınlığı yaşarken arkadan gürültülü bir şekilde Sven Sibley sohbete dahil oldu.
"Şuradaki pembe elbiseli kısrağı gördün mü?" diye hanın arka sıralarında oturan kızı gösterdi Viola'ya. "Esprilerim karşısında sütü daha yeni sağılmış bir ineğin memeleri gibiydi memelerinin ucu."
Viola normal şartlarda bu esprilere güler eğlenirdi fakat gülümsemek yerine kafasını yabancıya geri çevirdi ve tam o sırada Sven ortamdaki soğukluğu hissetti. Hayatı boyunca hiç gülmeyen bir cüceyi bile güldürebilecek birisiydi Sven ve bu yeteneğe sahip olduğunun farkındaydı. Bu yüzden şansını denemek istedi ve gözlerini yabancının üzerine dikti.
"Çok şanslısın çünkü bu içkiyi her yerde içemezsin. Bu içki için annemi birkaç defa tokatlamışlığım bile var. Babamı dört tane kırma orospu çocuğu ile aldattığı için değil, Etienne'in içkisini alıp o orospu çocuklarına sattığı için!" diye sesini yükseltti Sven. "Her şeye rağmen anne, satsan da satılmıyor diye bir söz var ama bu benim için geçerli değil. Geçen hafta onu yaşlı bir ibneye kırk gümüş karşılığında satıp biraları tutacağımız yeni variller aldık. Babam zaten bir cadı tarafından büyülendi ya da iyice kafayı yedi. Annemi nedendir bilmem evde duran askılıklardan biri sanıyor."
Sven anlatmaya devam ederken yabancının suratı bir nebze bile gülmedi. Konunun düşündüğünden çok daha ciddi olduğunu o an iyice kavradı Sven fakat iş işten geçmişti.
Yabancı birasını tekrardan eline alıp Sven'e döndü, "On dokuz yaşında ve kızıl saçları olan bir insanı arıyorum," diye yineledi sorusunu. "Gördün mü?"
"Burası Windripcliff. Birçok genç kız var ve bazılarının saçları da kızıl."
"Saçları ateşte kavrulmuş gibi kızıl ve normal bir kızdan daha uzun boyda."
"İsmini bilmiyor musunuz?" diye araya girdi Etienne ve yabancıya pür dikkat bakmaya devam etti. "Normal şartlarda yardımcı olamayız ama istisna olabilir."
Yabancı elindeki biradan bir yudum daha aldı ve kafasını salladı aheste aheste.
"Ilgım," diye yanıt verdi Etienne'e. "Kızıl Cadı."
Sadece Etienne değil, sohbetteki herkes böyle bir ismi ilk kez duyuyor gibiydiler.
"Windripcliff'e özgü bir isim olduğunu sanmıyorum," dedi Viola. "Çevre şehirlerde de olduğunu sanmıyorum ama yine de bakmanızı öneririm. Kim bilir belki de bilen birileri karşınıza çıkar."
Yabancı kafasını salladıktan sonra birasını masaya geri bıraktı ve ayağa kalktı. Birkaç saniye boyunca üstünü temizledikten sonra cebinden tek bir gümüş çıkardı ve Viola'ya uzattı.
"Bira iki bronz," dedi Viola. "Bu fazla."
Yabancı, Viola'nın almadığı gümüşü masaya koydu ve, "Bugün gümüş, yarın çelik," dedi. Savaşı kastediyordu ve ortamdaki herkes bu iğnelemeyi anlamıştı. Viola cevap vermek istese de bir türlü kelimeler ağzından çıkmıyordu.
Sven'in ise kaşları çatıldı ve handa halen kendilerine yardımcı olabilecek kadar insan olduğu aklına geldi. En fazla ne olabilirdi ki?
"Burada bizi tehdit etmen için hiçbir sebep yok dostum," dedi ve vücudunu dikleştirdi. "Nerede olduğunun farkına var."
Yabancı duraksadı. Yavaşça yüzünü Sven'e doğru döndü ve baştan aşağı süzdü. Sven hala dik duruyor ve kendine güveniyordu fakat yabacının da kendine olan güveni bariz şekilde ortadaydı. Yabancı birkaç saniye kadar daha bakındıktan sonra Sven'e doğru bir adım daha attı ve o adımı atar atmaz yabancının kokusunu aldı Sven. Buram buram kokan bir nane vardı ve bu genelde elfler de oluyordu fakat ne bir elf kadar uzun ne de bir elf kadar teni sarıydı. Yabancı iyice Sven'e yaklaştı ve gözlerini gözlerine dikti. Ortalık karışabilirdi ve bu istenecek son şeylerden biriydi. Bu yüzden Etienne hızlı şekilde aralarına girdi.
"Lütfen yapmayın," dedi Etienne aceleyle. "Biranız bu seferlik bizden olsun beyim."
Yabancı üzerindeki pelerini düzeltti ve tam gitmeye hazırlanırken içeri bir kişi daha girdi. Sapsarı saçları ve kalçasına kadar uzanan yırtmacıyla bütün gözler kendisine dönmüştü. İçeri giren kişi Jeanne Magseric'ten başkası değildi.
"Fare kokusu alamayacağım bir içkin varsa çok iyi olur Etienne," dedi Jeanne. "İçtikten sonra kusmak istemiyorum."
"Biralarımız her zaman olduğu gibi tertemiz ve buz gibi Jeanne," diye cevap verdi Etienne ama aklı yabancıdaydı. "Hemen getiriyorum."
"Elfler yine bir şeyler karıştırıyorlar ama anlayamadım," dedi Jeanne ve etrafına bakındı. "Birkaç saat önce ormanı ateşe vermişler. Mecia ve Jocelyne büyü güçlerini kullanarak bile zor söndürmüşler yangını."
Yabancı Jeanne'nın dediklerine kulak misafiri oluyor ve pür dikkat dinliyordu fakat bunu Viola fark etmişti.
"Birini ya da birilerini arıyorlarmış galiba," dedi Sven ve Viola'ya bakındı. "Umarım çevremizde bir elf ajanı yoktur."
Viola iyice şüphelenmeye başlamıştı ve daha fazla dayanamayıp yabancıya doğru bir adım attı.
"Umarım bir elf değilsindir," diye fısıldadı. "Yoksa askerleri çağırmak zorunda kalırım."
Yabancı birkaç saniye kadar tepkisiz kaldığı bu yarım yamalak ithama karşılık olarak Viola'ya döndü.
"Elf değilim," dedi ve üstündeki pelerini çıkardı. Viola resmen olduğu yerde kalakalmıştı. "Kızın nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye tekrardan sordu yabancı.
Viola'nın karşısında duran yabancı Vika'ydı. Elflerin insan generali! Jeanne tutuk bir şekilde ayağa kalktı ve Vika'ya baktı. Viola'nın ise resmen donakalmıştı.
"Askerler dışarıda fink atıyor," dedi ve geri geri adımlar attı. "Yanlış bir şey yaparsan buradan canlı çıkamazsın."
Bunu duyan Etienne ve Sven hızlıca arkalarını dönüp Vika'ya baktılar. Sven'in resmen nefesi kesilmişti çünkü demin diklendiği adam Cadı Avcısıydı.
"Askerleriniz buraya gelene kadar ölmüş olursunuz," dedi Vika. "Kızın Windripcliff'te olduğuna dair haberler aldık. Buradaysa ve yerini söylemiyorsanız kaderiniz çok uzun yazılmamış olacak."
"Söylediğin kızın kim olduğunu dahi bilmiyoruz. Söylediğin isim yurdumuzda kullanılan bir isim değil," diye cevap verdi Sven. İçinde korku ve bir o kadar da pişmanlık vardı. "Burada olsa emin ol bilirdik."
"Kız buraya gelecek olur ve haberimiz olmazsa sizin için geliriz," dedi ve gözlerini Etienne çevirdi. "Aileleriniz var ve onlarla ilgili her şeyi biliyoruz."
Sven ve Etienne buz kesmişçesine duruyor, Viola ve Jeanne ise korku dolu bakışlarla dinliyorlardı Vika'yı. Cadı avcısı pelerini tekrardan üzerine aldı ve kendinden emin bir şekilde handan yürüyerek çıkıp gitti. Vika'nın çıktığını görür görmez Viola ilk bulduğu sandalyeye oturdu ve derin derin nefesler almaya başladı.
"Bu adamı tanıyorum ama tam olarak kim bilmiyorum," dedi ve diğerlerine bakındı Jeanne. "Neden bir kız arıyor?"
"Elflerin insan generali," dedi Etienne donuk bir sesle. "Hain olan."
"Elf değil ki," diye araya girdi Jeanne. Kafasında oluşan soru işaretlerini herkes yüzünden okudu. "Elfler bir insanı nasıl general yaparlar?"
Etienne kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes aldı ama sanki aldığı nefesler ona iyi gelmiyormuş gibi hissetti.
"Gadanfar kalesi kuşatmasında orada olan bir çocuk olduğunu söylüyorlar." dedi Etieene ve Jeanne'e döndü. "Kralın en büyük çocuğu Asgeies Ravelin'in ilk savaşıydı ve şehirde birçok elf olduğu söyleniyordu. Asgeies ise onları temizlemek için şehire gitti ve elfleri tek tek öldürdü ama orada yaşayan insanlar birlikte yaşadıkları elflere ihanet etmedi ve Asgeies Ravelin'e karşı savaştılar fakat başaramadılar. Asgeies Ravelin orada bulunan isyan etmiş veya etmemiş bütün insanları aynı elfler gibi yok etti ve bu insanların arasında Vika'nın ailesi de vardı. Anlatılanlara göre Vika yıkılmış bir evin içine girmiş ve orada hayatta kalmayı başarmış tek kişiydi. Tabi günler geçmiş ve elfler olay yerine gelmişlerdi ama Asgeies'in ordusu çoktan Windripcliff'e geri dönmüştü. Asgeis ve ordusu Windripcliff''te eğlenmeye devam ederken, elfler araziyi normal askerlere aratmak yerine büyücüleri kullanmışlar ve Salihn Wynmenor'un büyü güçleri sayesinde az daha susuzluktan ölecek olan Vika'yı bulup onu Selu Quessir'e götürmüşler. Ne ismini söyleyebiliyormuş ne de herhangi bir şey anlatabiliyormuş. Altı yaşında bir erkek olduğu ve elflerle iç içe yaşamaya alışık olduğu için onu bir elf gibi yetiştirmeye başlamışlar. İsmini nedendir bilinmez ama manası 'Erkek Cadı' olan Vika koymuşlar. Elfler Vika'yı bir asker olarak yetiştirmeye başlamışlar ama bu kadar iyi bir asker olacağını muhtemelen Selu Quessir'de bulunan en iyi büyücüler bile tahmin edememiştir. Henüz on yedi yaşındayken Valenvers savaşında elflere önderlik etmiş ve savaşı kazandırmıştı. Orada bulunan bütün erkekleri, kadınları, çocukları hatta ve hatta bebekleri bile yaktırdı. İnsanlara karşı büyük bir nefret duyuyordu ve bu nefret onun içindeki güçü her geçen gün büyütüyordu. Vika yirmi yaşına bastığı günden on üç gün sonra elf generali Arathorn Normaer öldü ve elflerin Yüksek Kralı Flandryn tarafından general ilan edildi. Birçok elf bu kararı büyük bir risk olarak gördü ve bu kararın değişmesini istedi ama aldıkları bu riskli karar onları resmen en alttan en yükseğe taşıdı. Kılıç tutmayı bile bilmeyen elfleri ölümcül birer savaşçıya çevirdi ve saygı kazanmaya başladı. Elfler generallerini iyice benimsemeye başladılar ve bu durumdan elf soyluları da oldukça memnundu ki bundan bir sene sonra elf köylerinde yaşayan bütün insanları toplamaya başladı. Topladığı insanları tek tek Selu Quessir'e getiriyor ve teker teker hepsini yakıyordu. Ne yaşlı ne de bebek dinliyordu. Elflere göre Vika; Tanrıların elflere olan büyük bir mucizesiydi. Vika ise bu tanrı anlatımlarına inanmıyor ve insanlardan intikam almaya devam ediyordu. Bir sonraki adresi Tivl Edhil oldu. Tivl Edhil'de yaşayan herkesi tek tek yakmış ve orada yaşayan elfleri de insanlarla yaşıyor diye kulaklarının sivri bölümlerini kestirip insanlara benzemelerini sağlamış. Hem elfler hem de insanlar için büyük bir boşluktu Tivl Edhil. Orada ölen kırk beş bebek o kadar çok ağlamışlar ki ateş bile buna dayanamayıp sönmüş ama ateş tekrardan yakılmış ve her şey kaldığı yerden devam etmiş. Anlatılanlar doğruysa yakılan bebeklerin çığlıkları halen daha Tivl Edhil'de duyabiliyormuş. Şimdiyse başka bir kız aradığını söylüyor ve muhtemelen insanlık için çok ama çok önemli biri o kız. Her ne olursa olsun kızı bulmamalı."
Etienne uzun uzun anlattıktan sonra, "Sonuç olarak bir cadı arıyor değil mi?" diye sordu Viola ama kimseye bir cevap şansı vermeden devam etti. "Belki de hiçbir zaman bulamaz ve mutlu mesut yaşamaya devam ederiz. Hem aradığı kız gerçek bir cadıysa ve onu öldürse bile kendisine musallat olacağını kesinlikle biliyordur. Binlerce sene sonra bile onu arayacak, bulacak ve intikamını alacaktır. Bir cadının musallat olduğu herhangi bir ruh olacak ve bundan asla kurtulamayacak. Bu yüzden onu öldürüp öldürmeme konusunda çok ama çok dikkatli düşünmesi gerektiğinin farkındadır. Şimdilik cadı avcısı o olabilir ama ileride cadının avı olacağından hiçbir şüphem yok."
250 notes · View notes
sertsiken0606 · 2 months ago
Text
Sanatçı mı. ?
Merhaba Hasan ben Muğla Milas tan Emine . 51 yaşında eyt emeklisi bir kadının. Ela gözlü kumral küt saçlı 170 boyunda etrafımdaki erkeklerin fırdöndüğü oldukça güzel seksiyim. 3 kez evliliğin eşiğinden döndüm evlenmeden aldatıldım hep evlenmeden önce yakaladım . Derler ya Allah ın sevgili kuluymuşum . Aslında Samsun Vezirköprüyüm daha hiç görmedim Samsun u annem öğretmen babam nüfus müdürlüğü yapardı. Onlar ölene kadar evlenmedim babam geçen yıl vefat etti yaş 50 idi aldığım maaş iyiydi ama evde sıkılırım diye iş ilanlarına bakıyordum bir ilan gözüme çarptı bu arada ben vergi dairesinde denetmendim .... İlanda 45 55 yaş arası muhasebeden ve vergi dairesine gidip gelecek dinamik genç emekli arıyoruz yazmışlardı hemen aradım gelin görüşelim dediler, hazırlanıp gittim sekreterya da 20 yaşlarında bir afet oturuyordu ilk başta bu kadar güzel bir kadın sekreterlik yapıyorsa burası muhteşem bir yerdir dedim kendi kendime. Kendimi tanıttım sekreter beni insan kaynakları müdürüne yönlendirdi insan kaynaklarındaki müdürü daha önce bir kaç kez görmüştüm muhtemelen bizim o taraflarda oturuyordu. O da beni tanıdığını söyledi gamzeli çok güzel bir kadındı bilgilerimi alıp şirket yetkilisi ile görüştü tekrar yanıma geldi sana referans oldum senin işe girmeni sağladım şimdi şu evrakları hazırla gel hemen dedi istediği evrakları hemen hazırlayıp tekrar şirkete gittim. İnsan kaynakları müdürüne teslim ettim beni patronum yanına götürdü 25 30 yaşında ancak var Tamer bey yeni arkadaşımız Emine hanım dedi tanıştık tokalaştık çok yakışıklı 180 boylarında esmer bakımlı bir erkekti ilk defa bir erkeğe bu denli dikkatli bakıyordum. Tamer bey gerçekten çok yakışıklı bir adamdı. Akşama kadar çalışma arkadaşlarım ile tanıştırıldım ama Taner bey kadar ilgimi çeken olmadı akşam oldu herkes evlerine gitmek için servislere bindi ben kala kaldım fabrikadan yavaş yavaş çıkarken Taner bey arkamdan korna çaldı ne o servis sizi almadı mı dedi güldü arabanın sağ kapısını açtı buyrun sizi evinize kadar götüreyim dedi bindim yolda giderken kişisel sorular sordu evlimisiniz bekar mı anne baba vs gibi. Eve gelmiştik buyrun bir kahve içelim dedim hiç itiraz etmeden ok dedi aracı park edip birlikte eve girdik hemen türk kahvesi yapıp ikram ettim yanına lokum ve su koymuştum ilk defa bu şekilde bir ikramla karsılastığını söyledi. Ben biraz güldüm Türk kahvesi bu şekilde ikram edilir dedim. Yan yana oturuyorduk birden kalktı dudağıma yumuldu ateşli bir şekilde öpmeye başladı bende karşılık verdim soyunmaya başladık her bir elbiseyi koltuğun üzerine bir Taner ber ben bırakıyorduk ayakta Taner de bende yalnızca külotlarımız ile kalmıştık dudaklarıma yapıştı tekrar dudaklarımdan boynuma oradan memelerime indi o kadar dikkatli ve nazik emiyordu ki sabaha kadar emse bırak demezdim durmadı oradan göbek çukuruna ve aşk üçgeni dediğiniz klitorisime geldi artık külotum dizime inmişti ayakta dili tam değmiyordu bende daha rahat emsin diye koltuğa oturup bacaklarımı açtım ayaklarımı omzuna koydum o kadar güzel yalıyordu ki anlatamam kaç kez boşaldım bilmiyorum bu çocuk işini iyi biliyordu emme yalama işini çok güzel yapıyordu bakireydim ama bu kadar yakışıklı karizmatik bir erkeğe de kendimi siktirmesem olmazdı yeter yalayıp yuttuğun sok artık gir içime karın yap erkeğim ol dedim bacaklarını omzuma aldı biraz yavaş bir şekilde girdi içime kan gibi ama açık renk birşeyler aktı sikini girip çıkarttıkça demek ki kızlık kanı böyle oluyormuş dedi dudaklarıma yapıştı devamı başka bir zaman
55 notes · View notes
mcanylm34 · 1 year ago
Text
Z Kuşağı
Ben ‘Z’ kuşağıyım anne..!
Utanma duygumu aldın elimden
Farkında olmadan beni hayasızlaştırdın
Söyle anlattın mı hiç bana Allah'ı?
İzah ettin mi hiç haramı, günahı...
Yüzlerce deneme sınavından bahsettin de
Bir kez bile Allah'ın imtihanından bahsettin mi hiç?
"Doktor ol, avukat ol, mühendis ol" dedin de hep;
Bir kerecik de "insan ol" evladım dedin mi?
Hakkımı yedirmemeyi öğrettin de hep
Hak yememeyi öğrettin mi hiç anne
...
Ben ‘Z’ kuşağıyım anne..!
Hani; Devlet, millet, sistem, medya...
Öğretmen, psikolog, anne ve baba...
El ele verip harcadığınız kuşak..!
Bencilliği siz öğrettiniz,
Sevgisizliği siz
Yalancılığı siz aşıladınız
Saygısızlığı siz hak ettiniz..!
Para, ayakkabılar, telefon, üst baş
Hamburger, pizza, nugget...
Her şeyi koydunuz önüme.
Oysa ben bir tas çorbaya ve bir avuç sevgiye muhtaç...
Zaman ayırmadınız bana!
Dinlemediniz hiç...
Elektronik canavarların önüne atıp beni
Çocuk yaşta yem ettiniz...
Sahi, elime ilk telefonu kaç yaşımda verdiniz anne?
Mama sandelyesinde mi yoksa?
Telefon, elinden düşmüyor diye şikâyet ettiğiniz kuşağım ben..!
Söyle, hangimiz suçluyuz anne?
Sokak oyunları oynamadım ben anne..!
Saklambaç nedir, misket nedir bilmem...
Yakan topunu okulla dershane arasında oynadım ben..!
Tıpkı ortada sıçan gibi
Bir okula koştum,
Bir dershaneye...
Harcanıp gitti çocukluğum...
Çocuk olmadım anne!
..
Ben Z kuşağıyım anne.
14 yaşında flört!!
38 yaşında evlenmemiş!
_____________Ama her şeyi yaşamış 😢
.
Al sana ö"Z"etim anne...
İYİ AKSAMLAR DÜNYA..
Tumblr media
Tumblr media
Tumblr media
158 notes · View notes
umudumsunnn · 11 months ago
Text
İyi bir insan ol. Ama bunu kanıtlamak için uğraşma.
115 notes · View notes
mesut-sems · 8 months ago
Text
Tumblr media
"Bildiklerini unut.” diyor DOST. ” Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. ” ” Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın,… bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker.
Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
Birini nekadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar.
Kainatın matemetiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer ” diyor DOST… ” Hiçbir konuda emin olma ” diyor DOST… ”
Kendini ayrıcalıklı sayma. Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma.
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima.
Ne kadar bilsen de hiçbirzaman yeterince bilemeyeceğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. ” diyor DOST…
Şemsi Tebrizi
59 notes · View notes
muhibbi · 22 days ago
Text
Tumblr media
Güzel bir hafta olsun hepimize. Şu an eve güneş doluyor, nasıl Şükrü verilir bilmediğim nice nimet içindeyim.
Bazen buralara kanıp çok nankör olduğumuzu düşünüyorum. Allah her birimizi biricik bir bedende biricik bir hayatla yaratmış. Asla bir diğeri ile aynı koşullarda değiliz. Buna rağmen kendimizi çok yıpratıyoruz, aynı annelik aynı talebelik, aynı ev, aynı iş, aynı çocuklar vs için. Mümkün değil. Hayat şartlarımız aynı gibi görünse de bu istek çok tuhaf. Rabbim benden bana ait bir hayat istiyor ben de illa ki diğerine kıyasla iş tutmaya çalışıyorum. Bunların bağlamı uzar gider de, nicedir demek istiyordum, kimse için kendi şartlarımıza nankör olmaya gerek yok. Ne kadar iyi bir insan olursan ol unutma ki birilerinin hikayesinde hep kötü kalacaksın o yüzden insan için değil Allah için yaşa Niyetleri de kalpleri de en iyi bilen Allah'tir seni yaradan seni senden daha iyi tanır ,Bizim muhabbetimiz Rabbimizle🍃
22 notes · View notes
maviruhlu1kelebek · 2 months ago
Text
Tumblr media
Sana, böyle bir insan olduğunu inandırdılar.
Çünkü seni inandırmak, kim olduğunu bulmaktan daha kolaydı.
Şuan hissettiğin bu kargaşa, kendini bilmeyişin , kim olduğunu bulamayışın da bunun bir parçası aslında.
Kendinle çatışmaların burada başlıyor. Farklıydık hepimiz.
Hepimiz ayrı bir renk, ayrı bir sesiz!
Onlar böyle öğrenmişti, öyle inanmıştı, öyle bilmişti.
Sana da böyle öğretildi ama artık bunun böyle olmadığını anladın..
Uyandın mı?
Yoksa hala uyuyor musun?
Çok normal.
Her insan kocaman bir dünyadır kendi içinde...
Sen en iyisi yada en kötüsü değilsin!
Bir başkası senden daha iyi veya daha kötü değil.
Bu bir yarış değil, bir süreç..
Kendini inşaa etmenin, gözlüklerini çıkarıp etrafı görmenin süreci.
Bir anda tanımak ve tanışmak zor evet. Ama dinle, ruhunu dinle.
Ne istediğini, neyi bildiğini, nelerden korktuğunu, nasıl hissettiğini dinle.
Onu duyabilir hatta yeniden hissedebilirsin.
Hep yanında olmaya çalışan, çoğu zaman seni sakin tutan bu ruhu tanıyorsun.
Onlar gibi olman gerekmiyor.
Bu onların hayatı, onların istediği ama senin değil..
Bu gerçeklik sana ait değil.
Bazen çok fazla uyuduğun zamanlarda bile yorgunluk bir şekilde ulaşıyor sana. Planlar yapsanda motivasyonsuzluk yakalıyor bir noktada seni.
Çok sıkıldığın, üzgün olduğun zamanlar oluyor ve besleniyorlar.
Senin içinde taşıdığın şeyle besleniyorlar.
Sen bu değilsin, bunlara izin verecek kadar değilsin.
Bazen böylesi daha kolay geliyor bu yoldan ilerleyip, kendini tanıma yolunda ki kaygılardan, acılardan, korkulardan kaçmış oluyorsun.
Kendine karşı dürüst olmak, böyle olmaktan daha kolay geliyor çoğu zaman.
Bu sefer kendine sadık ol, bu sefer kendini seç.
Bu sefer kendi ruhunun yolunu takip et...
35 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 3 months ago
Text
Dazai Osamu'nun Giriş Sınavı: Sonuç
Wattpad Linki
MangaTR Linki
Tumblr media
Ofisteki masama oturup defterimi karıştırdım.
“Ve böylece Mavi Haberci durduruldu. O zamandan beri iki yıl geçti.”
Uzun hikayeyi sonlandırarak defterimi kapattım.
“Dazai ile ilk davan buydu demek, huh?” dedi Tanizaki hayranlıkla.
“Evet ve o zamandan beri gram değişmedi. Hala arsız bir baş belası. Bugün işimiz olmasına rağmen yine ortalıkta yok… Naomi, vericideki sinyalin izini bulabildin mi?”
“Buldum. 20 dakikadır hareket etmiyor. Sanırsam… nehirden geliyor.”
“Nehir mi?”
Naomi haritaya baktı. Dazai’ye verdiğim bozuk para şeklindeki takip cihazı nehrin ortasında duruyordu. Düşünmek için bir dakika ayırdım.
“Ne olduğunu biliyorum. O geri zekalı gözüne takılan bir nehre atlayınca cüzdanındaki takip cihazı muhtemelen cebinden düştü ve Dazai akıntıda sürüklenirken para dibe battı.”
Birlikte bir soruşturmanın ortasındaydık ve telefonda konuşurken aniden “Oha nehre bak” dedikten sonra yüzüme kapattı. Neyden bahsettiğini merak ediyordum…
Bu intihar manyağının tatmin olması için başıma kaç bela sarması gerekiyordu?
“Şu ucubeyi aramaya çıkıyorum. Rezillik resmen, işimi bitiremeden ortağımı bulmak zorundayım.”
“Dikkatli ol, Kunikida. Bugünkü davanın konusu neydi?” Junichiro sandalyesinden kalktıktan sonra sordu.
“Bir kaplanı arıyoruz. Yokohama’da dolaşan ‘insan yiyen bir kaplan’ varmış”
Zor bir işti ama yine de…
- Birkaç yıl sonra şüphesiz en iyi dedektiflerimizden birisi haline gelecektir.
Yine de Dazai için kolay bir dava olacaktır.
Defterimi elime alarak Dedektiflik Ajansından ayrıldım. Akşam güneşi ufukta yavaşça batarken Yokohama göğünü maviye ve kızıla boyuyordu. Esen rüzgâra aşina olduğum bir koku eşlik ediyor, burnumu gıdıklıyor ve olduğum yerde duruyordum.
Binadan aşağıya baktım.
Gördüğüm caddede, insanlar ve bazen suç ve keder dolaşıyordu.
Ne zaman böyle bir kederle karşılaşsam ideallerim yıkılıyor, sözlerim anlamlarını yitiriyor ve yüreğim yanıyordu.
İdeallerin peşinde koşmak neticesiz, zor bir yoldu.
Ve buna rağmen, yine de…
Kendimi Yokohama’nın meşgul caddelerine bırakarak yoluma devam ettim.
25 notes · View notes
zerasu · 16 days ago
Text
Bir şarkın olsun. Senin olsun. Hayatına her giren insana "bu benim şarkım bak" diye dinlet. Bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
Tek bir parfümün olsun. Özdeşleşmek iyidir. Dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. Öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa "acaba burda mı" diye kokuyu duyanın gözü seni arasın.
Bir tane en yakın arkadaşın olsun. Sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. Birlikte düşün, birlikte kalkın. Birbirinizi toparlayın. Yaralarınızı sarın. Herkes gittiğinde şanssızlığınıza biraz gülün, biraz ağlayın.
Bir tane çok büyük aşkın olsun. Bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. Her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. Biraz da bi yanin acıyarak. "O olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?" diye sorgulayarak. Artık bir şey hissetmesen de "başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım" diyecek kadar. Unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter.
Bir evlat edin. Bir kedi olur, bir köpek de. Ama olsun. Kapılarını aç. Senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. Bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. Birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. Sevmek çok güzel. Hele bir de her koşulda sevilmek.
Bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. Onu bulduğunda kimseyle paylaşma. O hikaye senin. Beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. Başucunda dursun. Belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. Seni daha İyi tanıma imkanı olur.
Bir hobin olsun. Kaçmak için. Hiçbir şey düşünmediğin. Dünyadan uzaklaşabildiğin. Onunla övün. En iyi yaptığın şey olsun. Insanlar şaşırsın. Senin için çocuk oyuncağı olsun.
Bir şey iste. İmkansız olsun. Peşinden koş. Yorul.
Defalarca vazgeç. Defalarca dene.
Susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. Uykuların kaçsın. Düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. Her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki gece yatağına yattığında "ben elimden geleni yaptım" de. Bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.
Vakit ayırdığın bir ailen olsun. Yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayırsaydım demeyeceğin. Pişmanlık kötüdür. Bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, işkence. Kıymetini bil. Yarın ne olacağı belli değil. Kalp krizi dediğin bir kaç saniye. Kalp kırma.
Sınırların olsun aşılamayacak. Duvarların olsun yıkılamayacak. Herkes bilsin. Ona göre davransın.
Bir alanın olsun metre karesi dert değil. Kapısını kapattığında gercek sen olabildiğin. Dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. Güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. Sonra daha güçlü kalkabildiğin. Kaldığın yerden devam edebildiğin. İnsan en Çok kendini özlüyor çünkü.
Bir sevdiğin olsun tabi. Belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. Para amaç değil araç olsun mutluluğuna. Olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. En çok onla gül. Saatlerce muhabbet edebil. Birbirinize ulaşamadığınızda, "başka biriyle mi acaba" diye değil "başına bir şey mi geldi" diye endişelen. İlişkini başkalarıyla kıyaslama. Biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. Sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir. Telefon karıştırmakla ömür geçmez. Bir insan bir şey yapmak isterse yapar. Kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. Sonuna kadar güven. Bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder.
13 notes · View notes
birdilegimolsun · 5 months ago
Text
Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar.
Sana kapanan kapıyı bir daha çalma,
Kapanan kapıyı acizler çalar.
Unutma ki bu aşağılık dünyadasın;
Kötülüğü baştacı edip iyiliği çılgınlık sayan dünyada.
Şunu iyi bil ki; şeytan da kutsal  kitaplardan örnekler verebilir.
Ve cehennem boş, şeytanların hepsi burada…
Her düşünceni dile getirme,
Sana yakışmayan hiçbir düşünceyi hayata geçirme.
Samimi ol fakat basit davranma.
Huzur ancak gökyüzünde vardır…
Biz ise yeryüzündeyiz.
Utan ey çağ! Soylu insan yetiştiremez oldun.
Arama boşuna bulunmak istemeyeni.
İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır,
Eğer değillerse…
Hiç görünmesinler daha iyi.
Kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi?
Kimseler çözemedi bu bilmeceyi…
Hoşçakal, değerin çok yüksek,
Tutamam seni…
Sen ancak görenleri seversin, bense körüm…
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle…
Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle.
Öğret bana nasıl unutulur düşünmek?
Oysa benim ruhumda savaş var.
Durmadan ölüyor içimdeki insanlar.
Boğ kendini yüreğim; dilimi tutmam gerek…
William Shakespeare
38 notes · View notes
azraetmoi · 5 months ago
Text
Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar.
Sana kapanan kapıyı bir daha çalma,
Kapanan kapıyı acizler çalar.
Unutma ki bu aşağılık dünyadasın;
Kötülüğü baştacı edip iyiliği çılgınlık sayan dünyada.
Şunu iyi bil ki; şeytan da kutsal kitaplardan örnekler verebilir.
Ve cehennem boş, şeytanların hepsi burada…
Her düşünceni dile getirme,
Sana yakışmayan hiçbir düşünceyi hayata geçirme.
Samimi ol fakat basit davranma.
Huzur ancak gökyüzünde vardır…
Biz ise yeryüzündeyiz.
Utan ey çağ! Soylu insan yetiştiremez oldun.
Arama boşuna bulunmak istemeyeni.
İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır,
Eğer değillerse…
Hiç görünmesinler daha iyi.
Kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi?
Kimseler çözemedi bu bilmeceyi…
Hoşçakal, değerin çok yüksek,
Tutamam seni…
Sen ancak görenleri seversin, bense körüm…
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle…
Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle.
Öğret bana nasıl unutulur düşünmek?
Oysa benim ruhumda savaş var.
Durmadan ölüyor içimdeki insanlar.
Boğ kendini yüreğim; dilimi tutmam gerek…
23 notes · View notes
birazfazla · 1 year ago
Text
Kaybettiğin yerde bekleme..
Güçsüzler öyle yapar.
Sana kapanan kapıyı bir daha çalma.
Kapanan kapıyı acizler çalar.
Unutma ki bu aşağılık dünyadasın ; kötülüğü baş tacı edip iyiliği çılgınlık sayan dünyada..
Şunu iyi bil ki işine geldiğinde şeytan da kutsal kitaplardan örnekler verebilir.
Ve cehennem boş. Şeytanların hepsi burada.
Her düşünceni dile getirme.
Sana yakışmayan hiç bir düşünceyi hayata geçirme.
Samimi ol ama asla basit davranma.
Huzur, ancak gökyüzünde vardır, biz ise yeryüzündeyiz.
Utan ey çağ.
Soylu insan yetiştiremez oldun.
Arama boşuna bulunmak istemeyeni, insanlar göründükleri gibi olmalıdır. Eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi.
Kader mi aşkı kovalar yoksa aşk mı kaderi, kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
Hoşçakal. Değerin çok yüksek, tutamam seni, sen ancak görenleri seversin. Ben ise körüm.
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kaliyorum seninle..
Öğret bana nasıl unutulur düşünmek?
Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar.
Boğ kendini yüreğim! Dilimi tutmam gerek.
81 notes · View notes
manoliya · 2 years ago
Text
Ey ikiadımlık yer küre ,.senin bütün arka bahçelerini gördüm ben..:
Tumblr media Tumblr media
Ne yaparsan yap bütün mücizelerin nafile..ne kadar kalabalık olursan ol...fark etmez..insan bütün hayatını sonda,yalnız gitmek için yaşıyor.ama yinede seve bilmek çok güzel...her halde cennet insanların bir birilerini dinlemeleri demektir..dinlenmek istiyorum doktor..dinlenmek derken öyle böyle uyumak degil,,birinin beni dinlemesi..sen duyuyormusun sustuklarımı..ama kimse duymasa daha iyi olur..çünkü gerçek hüriyyet budur..ben anlatmasam da olur..yalnızlığına iyi bak olur mu..?iyi sahip çık ona..kim bilir kaç kişinin emegi var onda kim bilir...yine de ben senden çok daha kalabalık,çok daha zenginim..
bay bilinmeyen..:
187 notes · View notes