#ilahiyatçı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şu sosyal medyanın insanı halden hale soktuğunu o kadar net anladım ki artık. Tesettürlü bir hanım kardeşim ilahiyatçı ve elinden geldiği kadarıyla tesettürüne dikkat etmeye çalışıyordu boynu gözükse hemen kapatıyordu veya aşırı aşırı makyajı yoktu (olmamalı da zaten). Fakat takipçisi sayısı arttıkça ve çevresini sosyal medyayaya göre şekillendirdikçe küpe takmaya, aşırı bir makyaja ve zamanla boyun açarak tesettürün dışında hareketler sergilemeye başladı. Bazen gerçekten şöylece bir duraksayıp kendimizi izlememiz lazım.. Dünkü ben ile bugünkü ben arasında ne kadar fark var? Bu fark benim aleyhime mi leyhime mi? Ne gibi eksikliklerim var, verdiğim tavizler nelerdir? Nefsi bir halim oldu mu demek lazım. Çevre çevre çevre.. Nefsine güvenen varsa çöplüğe girse temiz çıkar belki. Fakat çürük bir elmanın taze elmaları etkilediği gibi, kötü çevrenin de iyi bir insanı kötü bir şekle sokacağını unutmamamız lazım. Şöylece bir gözden geçirelim kendimizi.. Dünkü ben ile bugünkü ben arasında ne fark var? Neler Rabbimin buyurduklarına tâbi olmama engel oluyor diyerek düşünüp bunun bir çabasına girelim.
Rabbim bizleri buyurduğu hal üzere olanlardan eylesin..🤲🏻
23 notes
·
View notes
Text
Açık bir kız bana yer verdi. Neyse sonra dosyama bakarken ilahiyatçı mısınız dedi. Ay yok bu Osmanlı Türkçesi dedim. Ayy bizde okuldayken görmüştük diyince sen dedim baya küçüksün dedim. 19 yaşındayım dedi. Ay dedim ben 25 yaşındayim 🫣 sen hiç göstermiyorsun ama diye şaşırdı. Kıyafetten dolayı ilahiyatçı sanıyorlar dedim. Ay ben ondan sanmadım diğer gunlerde görmüştüm bu arada çok güzelsin diyince yemin ederim 45 dk dosyaya sırıttım. Kız bugün beni öyle keyiflendirdi bir sürü dua ettim yemin ederim.
71 notes
·
View notes
Text
Bı eğitime katıldım, kadın diyor ki sorunlarla nasıl baş edersiniz ? Uyuyorum diyorum. Nasıl yani ilahiyatçısın diyor. Ne alaka. Ben Rabbim sana bıraktım diyorum uyuyorum. Al sana ilahiyatçı.😀
23 notes
·
View notes
Text
Bir arkadaşım var senelerdir jet sosyetenin içinde, milyonlarla oynayan insanlardan oluşan kemik çevresi var. (Az dedikodu almadık ünlüler ve ünlü evlatlarından.) Bazen Talhayla instada denk gelince gösteriyorum "ne hayaddlar yia, nasıl oluyor" modunda bakıyoruz. Aramız da iyidir, hala güzel günlerimde bana yazar, çok sevdiğim biri, onu özel kılan en temel değeri de budur benim için. Farklı statülerde devam eden hayatımıza rağmen samimiyeti asla değişmedi, zaman zaman beni o dünyaya çekme teklifi de oldu üstü kapalı şekilde. Rahat edemeyeceğim kendimden fazla ödün vereceğim (özellikle ahlaki olarak) veya sosyal anksiyetemi zorlayacak konumlardan hep uzak durdum ama ara ara ulan acaba düşüncesi hep geçer kdkdkd
Dolayısıyla onu ne zaman gorsem hayatımdaki insanların ne kadar farklı uçlarda olduğunu eski bir karikatür gibi gülerek karşılıyorum. Demin aradım bulamadım, arkadaş çizelgeli bir karikatürdü "benim apçı arkadaşlarım da var" kısmını hatırlıyorum. Bulan bilen gönderirse güldürür bizi nsksk
Sosyetesinden de vaaar, en fakirinden de, kendi hayatını tek başına fakir bir aileden gelerek kuran da vaar otculuk yapan da, danışman olani da var ilahiyatçı olani da, interpole girmeye çalışanı da var öğretmen olarak atanmaya çalışanı da, helovına-yılbaşı partisine davet edeni de var tavuk dürüm yemeye çağıranı da jskssj ben genelde orta/alt kültürden yetiştiğim ve alışkın olduğum ortamda rahat ettiğim için o kısma dahil olmayı seçerim. Hatta daha önemlisi kafam yerinde değilse nadiren görüşebiliyorum.
Fakat renkler iyidir, arkadaşlık gözeldir, aptal aptal konulardan küsmeyin birbirinize 💐
BULDUM SDJJVDSF
28 notes
·
View notes
Text
Bugün daisonun Instagram hesabına baktık meryemle, sonra Japonya mağazalarının videolarını izledik. Ben iç çektim, o da 'anne biz de gidelim diyip durdu. Sonra daisoya benzer diyebileceğimiz mr.d.i.y. dükkanına gittik. İki katlı dükkanda kaç defa inip çıktık bilmiyorum. Kendi kumbaralarından aldıkları bir miktar parayla alışveriş yaptılar. Sonra ilahiyat camisine geldik. Kadınlar bölümünde ilahiyatçı kızların arasına karıştık. Kimi ezber veriyor, kimi uyuyor, kimi arkadaşıyla konuşuyor biz ise açtık poşetleri neler aldığımıza baktık, en sevdiğim, tüm bu iç açan ortamlar için şükürler olsun Allah'ım.
7 notes
·
View notes
Text
Ne zaman sokaklar hareketlense ya bayrak yakılır, ya Kuran yırtılır, ya başörtülü bacıma saldırılır, ya camide içki içkilir, ya da Kabe'ye hakaret edilir. Olmazsa icat edilir, sırf bunlar için maaş alan binlerce eleman var...
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık
34 notes
·
View notes
Text
KYK odamı değiştirdim. Umarım ilahiyatçı ve kapalı kişiler gelmez. (Opsiyonel)
3 notes
·
View notes
Text
Sohbete çalışırken canlı yayın açtım,gencler ilahiyatçı olduğumu öğrenince sorular sordular.Kendimi Nihat hoca gibi hissettim :')
3 notes
·
View notes
Text
——
"İlahiyatçıyım, tarihçiyim. İslamcılar ülkeyi yeterince yönetti, gerekirse komünistler yönetsin ama adalet ve ahlak sınırları içinde. Biz adaleti, ahlakı kaybettik. İlahiyatçı olarak kendi adıma söylüyorum, insanları kandıranlara, besmele çekene dahi oy vermeyeceğim."
48 notes
·
View notes
Text
Bir ilahiyatçı olarak dikkat ettiğiniz şeyler :
33 notes
·
View notes
Note
Hayırlı akşamlar sillagen,, tumblrın ilahiyatçısı olarak sana yazmak istedim🫂🩷 Herkes gibi benimde olmasını çok istediğim şeyler var. Çok dua ediyorum düzenli olmuyor ama ara ara ibadetlerimi de yapmaya çalışıorum ama bunların yanında hata yanlış günah ne dersen işte olduğunu bile bile yaptığım şeylerde var. Ve duam bir türlü gerçekleşmiyorum gittikçe zorlaşmasının sebebiyet veren günahlarımız mı oluyor yoksa Allah günahlarımızdan ayrı tutarak mı dileklerimize bakıyor yani nasıl desem acaba hayırlı olmadığı için mi olmuyor yoksa işlediğim günahlardan dolayı hayırlı olsa da nasip olmuyor. Pek anlatamadım mı bilemedim. Yani tabi biz bilemeyiz neden olmadığını belki ama bilmiyorum belki senin düşüncen farklıdır
Hayırlı akşamlar anonim. Hahaha estağfurullah ilahiyatçı değilim. Senin güzel bakışın o. Demek istediğini anladım ama insan ister istemez ümitsizliğe düşüyor. Aslında her duaya cevap veriliyor. Ama üç türlü cevap alıyoruz. Yani elimizi her açtığımızda Allah bizi işitiyor ve cevap veriyor. Bunun ilki sana dua da istediğinin aynısı veriliyor, ikincisi duada istediğin yerine daha hayırlısı veriliyor, üçüncüsü duada istediğin şey ahirete bırakılıyor. Üç türlü cevap var diyince ilk başta olan yani duada istediğin şeyin aynısı veriliyor dediğimiz de bir an da gökten zembille inme durumu yok. Burda kulun ihlas,samimiyet ve ısrar ile istemesi de kabulu ve ani oluşu etkiliyor. Burada kul olarak bizler ya ben bir defa dedim yeterli gibi bir şeye giremiyoruz. Duamızda devamlılık ve istek her daim olmalı. Çünkü Allah kullarına istediği şey için her daim bir zemin hazırlıyor. Bunu dua kabul olunca anlıyoruz. Dua ederken anında olsun istiyoruz ama istediğimiz şey için zemin veya şartlar uygun olmuyor. Aslında herkesin çok isteği var. bıkmadan devamlı aynı arzu ve istiyakla kapısını çalmak zorundayız. Bu dua mevzusu bir ibadet olduğu için normalde her kul sürekli dua halinde olmalı. Allah kabul etmeyeceği dua için ne kuluna elini açtırır ne de isteğini dinler. Eğer biz dua edebiliyorsak demek ki bizi huzuruna kabul etmiş ve isteğimizi dinliyor gibi düşünmeliyiz. Böyle dusunursek eger ümitsizlik daha aza iniyor. Bu ibadetlerin ve günahların olması ise aslında hayatımızda her şeyi etkiliyor. Sadece manevi dünyamızı değil. Maddi hayatımızdan da bereket alamıyoruz. Bu yüzden dua ederken de " ya rabbi işlediğim günahlardan ve yaptığım hatalardan dolayı hayırlar bana gelmekte gecikiyorsa günahlarımı, hata ve kusurlarımı affet beni kapından cevirme, hayırları bana afiyetle ulaştır, senden baska hangi kapı var gideyim" vb gibi daha nice sözle açarak da yalvarmmamız gerekiyor. Aslında dua dedigimiz şey eksik,boşluk,fazlalık,şükür gibi her seyi barındıran bir şey. Senin maddi ve manevi hayatını düzenlemek için namaz ve günahların için bile yalvarabilirsin. Yıllar önce Hayati İnanç'in bir sohbetinde şey duymuştum. Allah sevdiği kullarının duasını çabuk kabul eylemez ki onu daha da isiteyim. Bu sözü duyunca hoşuma gitmisti. Aslında dua da ısrarcı davranmak benim nezdimde enaniyeti yıkan bir mevzu. Aciz olduğunu kabul ediyorsun bunu devamli yaptığın zaman da içerideki nefis ve enaniyet belli noktada köreliyor. Bu körelmede ihlas ve samimiyeti arttırıp nasıl ilk önce elma yaratılıp içine kurt veriliyorsa. Endişeye mahal vermeden rızkı veya isteği önüne geliyor. Kul da Allah'a yaklaştığı nispette çabucak imdadına yetişiyor. Bebeklerin rızkı için uğraşmaması ve annesinin memesine direkt yapışması mevzusu gibi. Benlik iddia edecek bir nefise ve enaniyete sahip değil. Her haliyle ben acizim diye yalvarıyor. Allah'da onun hemencecik imdadına yetişiyor. Sabırlı olamıyoruz ben de dahil :) Rabbim bizi bir an bile ümitsiz eylemesin ve kimsesiz, çaresiz hissetirmesin anonim
4 notes
·
View notes
Text
*işbu post tamamen kişisel problemim olan bir takım insanlara yöneliktir, direkt isimleriyle hitap etmediğim için genelleme olduğu düşünülmemelidir. tenks.
ahlak, edep, haya satan, din, iman satan hiç kimsenin bu zamana kadar örnek bir duruş sergilediğine şahit olmadım. özenilecek müslümanların hiçbiri diğerlerine kendisi üzerinden din iman satmıyordu.
dindar (neye göre kime göre di mi, kendilerini öyle tanımlayan diyelim) bir çevrede büyüdüm yetiştim. elhamdülillah müslümanım, allah imanla ölmeyi nasip etsin. ama bu yetiştiğim veya karşılaştığım çevrede (ailem hariç) bir grup dindar geçinen insan tipi var ki, bunlar kendilerine benzemediğiniz için haşa sizi dinden çıkarıyorlar? herkes bir diğerine din öğretmekle kendini görevlendirmiş. "ama öyle olmaz ama böyle olmaz bunu yapmadan olmaz şunu yapmadan olmaz"... hani ismet özel'e türk kime denir diye soruyorlar, adam da "türk'ü bir bulsak göstereceğiz de..." diyor ya. onun gibi. müslüman yok yani. bulamıyor kimse. bu mesele gerçekten hassas noktam oldu, bu konularda kendimi bildim bileli doluyum, patlayacağım artık.
kendimi bildim bileli gördüğüm tek şey, çevremdeki bu insanların ya müthiş kibirli ya müthiş kendini beğenmiş ya müthiş cinsiyetçi oldukları. muhakkak böyle olmayan dünyanın en tatlı dillisi insanlar da vardı, küçüklükten itibaren dini sevmemize Allah'ı sevmemize vesile olan, Allah razı olsun onlardan, ama konumuz onlar değil. bu bahsettiğim kibirli kesim bu tavırları islamî konularda gösteriyorlar veya islam'la temellendirmeye çalışıyorlar. kültürel kodlar, kültürel eğilimler, kültürel inançlarla, "hak din"i birbirinden ayırt etmek bazıları için çok zor. bu baskıcı, kısıtlamacı, hoşgörüsüz, kibirli, insanları utandıran ve aşağılayan insanlar da bu tavırları aslında gelenekçilikleriyle kültürleriyle (ya da travmalarıyla?) ilgiliyken, sanki din bunu gerektiriyormuş gibi davranıyorlar? din adına konuşma yetkisini, insanları aforoz etme yetkisini size kim verdi pardon da? kadınlar mesela, en rahatsız olduğum kısım kadınların tavırları olabilir. akrabalarımdan komşularıma oradan sosyal medyaya her yerde bir şekilde karşılaştığım tipler. bezdiriyorlar. yaptıkları işin müslümanlıkla bağdaşır bir tarafı yok. bir kere en başta kibirlisiniz. gelenekçiliğinizi ve cinsiyetçiliğinizi de islam'la temellendirmeye çalışıyorsunuz. en basitinden sizin tesettüre girmeniz sosyalleşme sürecinizle alakalı? ya küçük yaştan beri zaten zamanı gelince öyle olacağını, başka bir seçenek olmadığını düşünüyordunuz, ya böyle bir çevreye (geniş bir sosyal çevre, cemaat gibi) dahil oldunuz ve öyle gerçekleşti (sevgili bunu okuyan arkadaşlarım, bu yazı tamamen kişisel problemimin olduğu insanlara yöneliktir, yoksa tabi ki herkesin böyle olduğunu söyleyecek bir insan mıyım? değilim). sizin için kolay olan buydu. hani herkesin nefsine kolay gelen ağır gelen şeyler olur, siz size kolay gelenleri yaparak sanki zor olanı başarmışsınız, sanki islam'ı ilk kabul edenlerdenmişsiniz gibi büyükleniyorsunuz, kibirleniyorsunuz ve kapanmayanları müslüman olmamakla itham ediyorsunuz. hayırdır ya?
geçenlerde mesela bir tivit gördüm. ilahiyatçı bi kadın. "açılan kadınları konuştuk, sıra açılan erkekleri konuşmakta" falan yazmış :D bir grup kapalı kadın bir araya geliyor, kapalı olup da açılan kadınları yeriyor, kınıyor, aforoz ediyor (mesela 'hala onları takip edenleri görüyorum, yazık' falan muhabbeti dönüyor aralarında), şimdi de sıra erkeklerin faturasını kesmeye gelmiş? işleri güçleri yok oturmuşlar müslüman erkekler neden "kendi mahallelerinden" (onlar diyor) kapalı kızlara bakmıyormuş, neden "seküler" kızlarla evleniyorlarmış? erkeğin açılması da buymuş. bak sen ya. erkeğin müslüman olup olmadığı karısından belli olurmuş? yanındaki, kardeşi, eşi, annesi kapalıysa erkeğin de müslüman olduğunu bilirmişiz :D gerçekten bu tivit şelalesi beni nasıl tetikledi anlatamam :D bakın burada tartıştığım şey tesettür, tesettürün gereği/manası falan değil. insanların kendilerine görev bildikleri işler ve tavırları. kimse size bu yetkiyi vermiyor. bu kibirli tavrınızın da sünnetle bağdaşır bir tarafı yok.
sonra karşı komşum. bu yazıyı yazmaya başlama sebebim kendisi oldu. çok dindar geçinirler ailecek. her görüşmemizde ayetlere hadislere atıflarla konuşur kadın. aynı zamanda ne zorsun ahir zaman konuşmaları da geçer. "sokakta çıplak gezen kadınlar"ı bir güzel kınar, yüz ekşitir, cehennemden bahseder falan. yani işte bu dindar kadınların en büyük meselesinin dış görünüş olması, giyim kuşam olması, başka da bişey olmaması sırf islam'la açıklayabileceğiniz bir şey değil. bunlar cinselliğinden utandırılmış insan tavırları. ��ünkü sizi bu açık kadınlar bu kadar tetikliyorsa, orada başka bir şey olmak zorunda. neyse. bu teyzemiz ve kocası bugün kapımızı çaldılar. ömer açtı kapıyı, ben çıkmadım. su sayacımız su mu akıtıyormuş ne onunla ilgili konuştular. sonra başka şeylerden sohbet ettiler. bunlar deli saadet partili. her görüşmede on saat siyaset de konuşurlar. partide bazı görevleri falan var, koşturup duruyorlar. kadının kardeşi burada bir ilçeden aday olmuş. onla ilgili bir toplantıdan geliyorlarmış. kadın diyor ki o aday kişisi için çevredekiler "allah'a güvendiğim gibi güvenirim" diyormuş. bunu anlatıyor. tövbe estağfirullaaah, tövbe haşa ya. bu edilecek laf mı? hadi o biri böyle densiz bir laf etti, sen bunu ne diye tekrar ediyorsun, çok matah bir lafmış gibi? "baak nasıl güveniyorlar kardeşime" demek için atıfta bulunulacak laf bu laf mı? kadınların giyimine kuşamına takılana kadar dilini şirkten arındırmayı öğrenseydin keşke teyzem.
böyle işte. gördüğüm şeyler hep böyle şeyler. cinsellikle ilgili travmalarınız yüzünden kadınlara düşmanca yaklaşıyorsunuz, sonra bu düşmanlığı "ama din" diye perdelemeye çalışıyorsunuz. ona buna sabah akşam sizin yaptıklarınızı yapmıyorlar diye sataşıyorsunuz, yanacaklar muhabbeti yapıyorsunuz. ama hiç sizin neyi yapmadığınızı gözünüz görmüyor. buyrun size bir hadis: "İki haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa Allah o kişiyi şükredici ve sabredici yazar, bunlar kimde bulunmazsa Allah o kişiyi şükredici ve sabredici yazmaz: Kim dînî hususlarda kendinden üstün olana bakar da bu konuda ona uyarsa, dünya işlerinde de durumu kendisinden düşük olana bakar ve kendisindeki ona olan üstünlük sebebiyle Allah‟a hamd ederse, Allah o kişiyi şükredici ve sabredici yazar. Kim de dînî hususlarda kendinden aşağı olana, dünya işlerinde de durumu kendisinden yukarıda olana bakar da kendisinde olmayan şeylerden dolayı üzülürse, Allah o kişiyi şükredici ve sabredici yazmaz.”
yani herkes dinî hususlarda kendinden üstün olana baksın kardeşim HADİ diye çıkışasım var :DD tövbe estağfirullah ya çok doluyum dedim size.
2 notes
·
View notes
Text
Meursault’la Konuşmalar 17
Kaleydoskop yaseminler önceki geceden sanırım. Neden yazdığımı bilmediğim ama şiddetli bir şekilde yazmaya ihtiyaç duyduğum bir an daha. Az önce bir dizi izlerken başrolün kendini tanımlama şekli beni bu noktaya getirdi sanırım. Birinin bir şeyi olarak tanımlamak kendini. Karakter annesinin kızıydı, hep öyle kalmıştı ve de. Ben bir zamanlar babamın kızıydım, şimdi hiç öyle hissetmiyorum. Hacı Terzi Şaban’ın torunuydum, ikimiz de her şeyin iyisinden anlardık, gözümüz pekti, cesurduk, bizden hiçbir şey kaçmazdı, şimdi dedem beni bazen ablasıyla karıştırıyor, adımı hatırlayamıyor. Birinin bir şeyi olmakla ilgili üçüncü seçenek ise pek yakında olacak gibi görünmüyor, heart breaking. O zaman kimim ben. Tek başına E. olmak niye yetmiyor? İzlediğim dizideki karakter de benim gibi zamanı gelince büyük bir yazar olacağı düşünülen ama alakasız bir işte çalışan bir yetişkine dönüşen biri. Yıllar önce edebiyat öğretmenim yazdığım bir şiir kritiğini dinleyince ağlamış ve “ya çok iyi bir yazar olacaksın ya da çok iyi bir ilahiyatçı” demişti. İkisini de olamadım. Bir gün yazacak gücü içimde bulacağım da şüpheli. Geldiğim nokta evin ve içimin bir messe dönüşmesi. İçim evi bir zerre toz kalmayacak şekilde temizlemek ve düzene sokmak için kıvranıyor ama aynı zamanda gücüm de yok. Ben bu değilim ama belki de buyum. Sadece bir soru ve potansiyel bulutu. Bulut kısmı ağır basan. Öylece.
Yaşamak ve kim olduğunu bulmak zor bir bilmece Meursault. Birinin bir şeyi olma konusunda şanslı olanlar levelleri hızlı hızlı geçerken sen ve ben tökezliyor ve tökezlediğimiz yerlerde uzun kalıyoruz. Böylece.
7 notes
·
View notes
Text
MATURİDİLİK:
Horasan da İmam Maturidinin akıl, fen, bilim, teknik ile nakli bilgileri bir araya getirerek, felsefi olarak birleştirip, Türk milletinin töresine uygun oluşturduğu itikadi yoldur...
Hoca Ahmet Yesevi tarafından hayata geçirilip, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi Ocağında yetişen Alperenleri vasıtası ile Türk ile Anadoluyu buluşturmasıdır...
Anadolu da Türklük gurur ve şuurunu, İslam ahlak ve fazileti ile tanıştırmasıdır...
TÜRK LAİKLİĞİNİ MATURİDİ İLE SAVUNMAK...
Mustafa Kemal Atatürk iddia edildiği gibi Cumhuriyetin Laiklik ilkesini Fransa dan değil Selçuklu devletin den almıştır. Bizzat kendi sesinden 10. Yıl kutlama konuşmasında "lâiklik Türkün kültüründe vardır." Demektedir.
Çoğumuz biliriz, duymusuzdur. Çünkü, bize öyle öğretmişlerdir, deriz ki: “Amelde mezhep imamımız İmam-ı Âzâm Ebu Hanife’dir, itikatta İmam Matûrîdi”.
Peki, kim bu Matûrîdi, nedir bu Matûrîdilik?
Kendi kendimize sormayız. Sormadığımız gibi ilgilenmeyiz de. Hacısı, hocası, âlimi de dahil, üç beş cümle edemeyiz çoğumuz...
Çünkü bu konuda kimse bir arastirma yapmamış bilgi aktarma zahmetine bilenlerde girmemiştir.
Ancak sorulduğunda ben de dahil Kem-küm ederiz...
O kadar...
Merak edip araştırmak zahmet edip okumak zor gelir bize. Hatta bu makaleyi de zahmet edip sonuna kadar okumayacaktir çoğunuz...
Okuyan da kafasina takılan basit de olsa bir soru sormayacaktır. Sorun ki bizde araştırıp kendi bilgimizi araştıralım bari buna katkınız olsun...
İlahiyatçı, İslam Tarihi ve İslam Mezhepleri Tarihi uzmanı Ahmet Vehbi Ecer’in mükemmel bir Matûrîdi incelemesi var. Yesevi Yayıncılık tarafından kitap haline getirilen bu incelemeden sizlere oncelikle ilginç bir iki bölüm aktaracağım...
Daha sonra yargımız, son tahlilimiz, iletimiz değerlendirmemizi yapacağız.
***Matûrîdi’ye göre din ve şeriat ayrıdır.
“Din’de nasih-mensuh cereyan etmez, ama şeriatlarda nesh yani hükümsüz kılma mümkündür”.
Yani, Kur’an-ı Kerim’in ibadet, iman ve ahlâk ayetleri dışındaki, muamelat (ticaret, borçlanma, miras...), münakehat (evlenme-nikâh) ve ukubat (ceza) hükümleri çağın gereklerine ya da maslahata (kamu yararına) göre hükümden düşürülebilir ya da hükmü başka bir zamana ertelenebilir.
(Arapça ve Farsça kelimeler alıntı yaptığımız kaynakta olduğu için vardır. Bu konu dan dolayi özür dilerim.)
Matûrîdi diyor ki:
“Şeriat din olsaydı, her bir Müslüman hemen bütün davranışlarında dinini değiştiren konumuna düşerdi. (...) Din’in kaynağı akıl, şeriatın kaynağı ise duyma-işitme (nakildir).
***Amel imana dahil değildir. İman etmek mutlaka ibadet etmeyi gerektirmez.
***Anadilde ibadet olabilir. Allah sözcüğünün başka dildeki karşılıkları (Tanrı, Çalap, Hüda) kullanılabilir.
***Matûrîdi’nin tefsir yöntemi, ayeti ayetle yorumlama ve nüzul (indirilme) sebeplerine yer vermedir. Dinî problemlere felsefi açıdan da yaklaşır. Bilime ve deneye önem verir.
***Türk Müslümanlığı’na damgasını vuran akımlar:
Matûrîdilik, Hanefilik, Yesevilik.
Türkler İslam dinini bir kabile dini olmaktan çıkardılar. Matûridi’yi tanımak ve tanıtmak Türk kültürüne hizmettir.
***Tarikatlara Matûridi mesafelidir, bilgi kaynaklarına kuşkuyla bakar.
***Osmanlı’nın, Eş’ariliği benimseyerek, Mâtûrîdi’ye sırt çevirip medrese programlarında yer vermemesinin sonuçları vahim olmuştur. Matûrîdi’nin eserleri Eş’ari’ninkilerden üstündür. Eş’ari Arap olduğu için öne çıkarıldı. Matûrîdi, Türk olduğu için görmezlikten gelindi. Bunda Gazzali’nin parmağı ve etkisi var.
Gazali de Eş’ariye Mezhebi’ndendir. Said-i Nursî de öyle. Onun eserleri Türkler arasında Hanefi-Matûrîdi kimliğini zayıflattı."
Evet...
Ne diyordu bizim İslamcıların pek sevdiği Olivier Roy adlı o kefere: ”İslam ülkesinde laiklik olmaz, siz şeriata dönün, şeriat+elektrik (yani teknolojik ve sınai gelişme) sizi dünya devi yapar “.
Ne diyordu?
Heiner Bilefeldt adlı o teolog Alman: "İslam ülkelerinde (yani Türkiye’de) laiklik olmaz, siz şeriata dönün, inanca saygılı laiklik Almanya’da var, bu laiklik sizi, bize entegre edecek”.
Ne diyordu?
Şimdi ülkemize gelerek laiklik vurguları yapmaya çalışan Hillary Clinton’ın kocası Billy:
“Hilafet gereklidir. Türkiye’nin Hilafeti kaldırması yanlış olmuştur."
Bunların içerideki işbirlikçileri, yüzyıl önce bunlar Ingiliz muhipleri idi. Selefî-Milli Görüş çizgisinden ve Said-i Nursi Eş’ariliği’nden AB ve ABD muhipliğine doğru ”değişerek gelişen “ kesim ve kişilerdir bunlar.
Yani, İngiliz muhipligin den, AB ve ABD Muhipligi ne değişenler.
Türk laikliğini (Selçuklu Türkünden alınan laik anlayışı) silmek ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni köklerinden koparıp bir Batı sömürgesi etmek isteyen zihniyetlerdir bunlar.
Demokratik yollarla, fikri alanda bunlarla mücadele edecek gerçek Türk milliyetçilerinin, en büyük dayanağı İmam Matûridi olacaktır.
Araştırıp öğrenmek her Türk Milliyetçisinin görevidir.
MATURİDİLİK, DOĞU DAN GELEREK TÜRK İSLÂM MEDENİYETİNİ BATIYA ANLATMANIN EN DOĞRU YOLUDUR...
Osmanlı Türk Devletinin kuruluş felsefesinin manevi mimarları, Manevi kurucuları Hace Bektaşi Veli ve Şeh Edabalı, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevinin Alperenlerinden Türk ulu kişileridir...
Maturidi itikadı ile egitilmiş Şeyh Edebali ve Hace Bektaşi Veli Osmanlı devletinin kuruluş felsefesinde akıl-nakil dengesini sağlam kurarak, devletimizin ilimde, fende, teknikte ve ekonomik alanda en güçlü olmasını sağlamışlardır...
Osmanlı kuruluş döneminde Horasan Erenleri ile Anadolu'ya Türkler Müslümanlığın damgasını vurarak insanlığı, Müslüman Türkün, Asrı Saadetine Dönemesi ni sağlamış ilimle bilimle gercek islamı Anadolu halkıyla tanıştırmışlardır...
Anadolu nun o dönemde huzur ve mutluluk içinde yaşamasını ve Hıristiyan halkın islâmı kabul ederek Müslüman olmasını sağlayan Hanefi ameli ve Maturidi itikadi yolu olmuştur...
Osmanlı Türk Devletinin çöküşü ise...
Yavuz Sultan Selimin Mısır seferinden sonra, 1517 yılından sonra Halifelik makamını almak için Arap ulemayı yanına almak amacı ile, Mısır'dan getirilen 2000'e yakin Arap kökenli geneli Emevi İslam anlayışının bir sonucu olan Eşari anlayışında yetişmiş, Türk ve İslâm düşmanı ulemaların Medreselerde, bilim ve Felsefeyi yasaklamaları ve Türklük aleyhine verdikleri akıl almaz fetvalar ile başlamıştır...
Bugün de Anadolu da bu Emevi Arap Kültürü ile yetişmiş, Selefi ve Eşari anlayışı ile islamı anlatan din adamları hakimdir...
Halbu ki bu din adamlarına sorsak Amelde Hanefi itikatde Maturidi yiz derler ancak, ne Imamı AZAMIN ne imam MATURİDİ nin yolunu izlemezler.
İzledikleri yol ise Arap Eşari anlayışlı Emevi Arap kültürüdur. Bunu da İslam dini zannederler...
TÜRK MİLLETİ en kısa zamanda kendisine en uygun olan akılı, bilimi, ilmi, fenni ve teknoloji ile nakli islami bilgileri özümseyen MATURİDİ FELSEFESİNE dönerek itikadi yaşam biçimi haline dönüştürmelidir...
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Anadolu İnsanının Kurtuluşunun tek adresi budur...
Not: Arap kültürünü geleneklerini din zanneden, Laikliği dinsizlik zanneden ve bunun üzerinden Atatürk'e türlü iftiralar atan, Osmanlıcılık oynayan dönme Devşirme Mankurt koyun sürülerine karşı bilgi amaçlı paylaşılmıştır bu açıklamalar...
Mevlüt Kaleli
4 notes
·
View notes
Video
youtube
Mutluluğun Sırrı Nedir? | İlahiyatçı Osman Ünlü Hoca | Sohbet
11 notes
·
View notes
Text
"İlahiyatçılar arasında da aşırı rasyonalistler vardır. "Halkı adam edelim." Aydınlanmacının düşünce tarzıdır bu. Kemalistlerin nasıl düşünce tarzı buysa... "Toplumu adam edelim" dediler. Herkese şapka giydir toplum adam olsun... Herkesi okula gönderelim. Herkes akıllansın..Bu yaklaşım tarzındaydı bu insanlar. İlahiyatçı olup olmamak farketmiyor oturup düşünmek gerek, Rasyonalizmden ve Aydınlanmadan ne kadar pay aldıklarını..
İnsanların mevlid gibi ritüellerine gerici ,yobaz, cahil, rasyonalist rasyonalist değil demek Aydınlanmacı kafadır. Hepsi halkı adam etmeye çalışır. Halk adına karar verenlerin halka rağmen karar vermeleri gerektiğini unutmamak gerekir."
Sosyal Teori Dersinden..
14 notes
·
View notes