#ibn selman
Explore tagged Tumblr posts
Text
Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun
#filistin#islam#tevhid#lanetlisiyonist#muslim#quran#refahdakatliyamvar#teröristisrail#free gazze#ibn selman
6 notes
·
View notes
Text
Hiç bitmeyecek olan bir muhabbet ve ruhların uyumu;
-Rasûlullah ص şöyle buyurdu: Ruhlar, muntazam bir ordudurlar, Allah için birbiriyle tanışıp anlaşanlar birbirine yanaşır.. Anlaşamayanlar ise birbirinden ayrılırlar..
{Hilyetu'l Evliya/Ebu Nuaym, Buhârî, Enbiya 2; Müslim, Birr 159}
Ebu Derdâ can kardeşi Selman-ı Fârisî’ye yazdığı bir mektupta ayrılık duygusunu şöyle dile getiriyordu:
– Evlerimiz birbirine çok uzak olsa da ruhlarımız birbirine çok yakındır. Sen de iyi bilirsin ki gökteki kuşlar, ülfet edip alıştıkları yerlere konarlar.
{El-Bid'aa /İbn Vaddah}
Bazı insanlar hatırlandığında kalbi genişletir..Araya ayrılıklar girsede ruhların birbiriyle olan uyumu sayesinde gönle tatlı bir ferahlık verir..İyi hatırlanmak, her şeyin gelip geçtiği şu dünyada en güzel şeylerden biridir.. Bununla ilgili okuduğum kısa bir alıntı;
"Ünlü yabancı bir yazar ömrünün sonunda hafızasını kaybetmiş ve yanında oturan arkadaşına şöyle demiş:
"Seni tanımıyorum ama seni sevdiğimi biliyorum."
Bir kimseyle olan bağlarınız kopsa da hissettirdiğiniz duygular asla unutulmaz"
..
22 notes
·
View notes
Text
Zayıf ve Uydurma Hadisler 3
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah bir peygamberine kendisiyle onun arasında bir vahiy indirmiş-se, mutlaka Arapça indirmiştir. Sonra o Peygamber de kavmine onların diliyle duyurmuştur." İbn Adiyy bunu Ebu Hu-reyre hadisi olarak tahric etmiştir. Hadis sahih değildir. Senedinde (Selman b. Erkam) vardır. Metruktur.
2 notes
·
View notes
Text
CUMA İLE İLGİLİ HADİSLER
490- Amr b. Avf el Müzenî (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete
göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü bir saat vardır ki;
Kul Rabbinden ne isterse Allah mutlaka ona o isteğini verir.” Ey Allah’ın
Rasûlü o saat hangi saattir dediler: Buyurdular ki: “Cuma namazı için kamet
getirilmesinden başlayıp namazdan çıkma zamanına kadardır.” (Muvatta, Cuma:
7)
ž Bu konuda Ebû Musa, Ebû Zerr, Selman, Abdullah b. Selam, Ebû
Lübabe, Sa’d b. Ubade ve Ebû Ümâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Amr b. Avf hadisi hasen garibtir.
491- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu: “Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem o gün
yaratıldı o gün Cennete konuldu o gün Cennet’ten çıkarıldı. O günde bir
saat vardır ki; Müslüman bir kul o saati namaz kılarak denk getirir ve o
anda Allah’tan her ne hayır dilerse Allah o isteğini ona hemen verir.
Ebû Hüreyre diyor ki: Abdullah b. Selam’la karşılaştım ve bu hadisi ona
hatırlattım dedi ki: Ben o saati bilirim. Ben de o saati bana haber ver benden
gizleme dedim. Dedi ki: O saat ikindiden sonra güneş batıncaya kadardır, dedi.
Ben de; ikindiden sonra nasıl olabilir çünkü Rasûlullah (s.a.v.) “Müslüman kul
o saati namaz kılarken denk getirir” buyurmuştur. Halbuki o vakitler namaz
kılma vakti değildir dedim.
Bunun üzerine Abdullah b. Selam şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) bir
yerde oturup namazı bekleyen namazdadır buyurmadı mı? Evet dedim.
Dedi ki: İşte bu o demektir.” (Buhârî, Cuma: 4; Nesâî, Cuma: 4)
ž Tirmîzî: Bu hadis uzuncadır, buraya ilgili bölümü alınmıştır.
Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.
Hadisteki “O saati bana haber ver benden gizleme” sözünün manası: “Cimri ve hasis olma”
demektir.
Bölüm: 355
Ø cuma günü boy abdesti almak
492- Sâlim (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle
derken işitmiştir: “Cumaya gelen boy abdesti alsın gelsin.” (Buhârî, Cuma: 2; Nesâî,
Cuma: 7)
ž Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Ebû Saîd, Câbir, Berâ, işe ve Ebû’d Derdâ’dan da hadis rivâyet
edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
493- Abdullah b. Ömer (r.a.)’in babasından bu hadisin benzerini Kuteybe,
Leys b. Sa’d, İbn Şihâb, Abdullah b. Ömer ve babasından bu hadisin benzerini
rivâyet etmiştir.
ž Muhammed el Buhârî dedi ki: Zührî’nin, Sâlim’den, babasından rivâyet
ettiği hadis ile Abdullah b. Abdullah’ın babasından rivâyet ettiği her iki hadis de
sahihtir. Zührî’nin arkadaşlarından bazıları Zührî’den naklederek diyorlar ki:
Abdullah b. Ömer’in ailesi İbn Ömer’den bize aktarmışlardır.
Tirmîzî: İbn Ömer’in, Ömer (r.a.)’den rivâyetine göre, bu hadisin bir
benzerini bize nakletmiştir. Cuma günü gusül abdesti alma konusundaki hadis
hasen sahihtir.
494- Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir Cuma
günü Ömer (r.a.) hutbe okurken Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir kimse
mescide girdi Ömer hutbe esnasında o kimseye niçin bu saate kaldın dedi, o
kimse ezanı işitir işitmez hemen abdest aldım ve geldim dedi. Ömer’de
sadece abdest mi? Rasûlullah (s.a.v.)’in gusletmeyi emrettiğini bildiğin
halde mi?” Buyurdular. (Buhârî, Cuma: 2; Müslim, Cuma: 7)
ž Aynı şekilde bu hadisi bize Ebû Bekir, Muhammed b. Ebân’dan,
Abdurrazzak, Ma’mer ve Zührî’den de rivâyet etmişlerdir.
495- Abdullah b. Abdurrahman Ebû Salih’den, Abdullah b. Salih’den,
Leys’den, Yunus ve Zührî’den bu hadisi bize aktarmışlardır.
ž Mâlik bu hadisi Zührî ve Sâlim’den rivâyet ederek “Ömer Cuma günü hutbe okurken” diyerek
hadisi bize aktarıyor.
Tirmîzî: Muhammed’e Mâlik’in bu rivâyetini sorduğumda sahih olan rivâyet Zührî’nin,
Sâlim’den ve babasından yaptığı rivâyettir, dedi. Muhammed diyor ki: Bu hadis yaklaşık
olarak aynı şekilde Mâlik tarafından Zührî, Sâlim ve babasından rivâyet
edilmiştir.
Bölüm: 356
Ø cuma günü boy abdesti almanın değer ve kıymeti
496- Evs b. Evs’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim Cuma günü her türlü temizliğini yapar ve boy abdesti alırsa Cuma
namazı için camiye erkenden gider imâma yakın olur hutbeyi susup
dinlerse bu yolda attığı her bir adıma karşılık gündüzü oruçlu gecesi
ibadetle geçirilen bir yıllık amelin sevâbı kazanılmış olur.” (Nesâî, Cuma: 8)
ž Tirmîzî: Abdullah b. Mübarek’den rivâyet edildiğine göre hadiste geçen “Gasselevağtesele”
sözünün manası başını yıkar ve guslederse demektir.
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Bekir, Imrân b. Husayn, Selman, Ebû Zerr, Ebû Saîd, İbn Ömer ve Ebû
Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Evs b. Evs hadisi hasendir.
Ebûl Eş’as es Sanâni’nin ismi Şerahîl İbn-ü de’dir. Ebû Cenap ise: Yahya
b. Habib el Kassab el Kufî’dir.
Bölüm: 357
Ø cuma günü sadece namaz abdesti almak ta yeterlidir
497- Semure b. Cündüp (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü kim abdest alırsa güzel bir iş yapmış
demektir. Kim de guslederse bu yaptığı daha değerli ve kıymetlidir.” (Nesâî,
Cuma: 9)
ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, işe ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Semure hadisi hasendir.
Katâde’nin arkadaşlarından bir kısmı bu hadisi Katâde, Hasan ve Semure b. Cündüp yoluyla da
rivâyet etmişlerdir. Bir kısmı ise Katâde’den, Hasan yoluyla “Mürsel” olarak yani rivâyette sahabe atlanıp
tabiin direkt Peygamber (s.a.v.)’den rivâyeti şekliyle nakletmeleridir.
Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönem ilim adamları bu
hadisle amel etmişler olup: Yani Cuma günü gusletmenin hoş olduğunu fakat
guslün yerine normal abdestin de kafi gelebileceğini söylemişlerdir.
Şâfii diyor ki: Peygamber (s.a.v.)’in Cuma günü gusletmeyi emretmesi vâcib olmayıp abdest veya
gusül kişinin istediğini seçmekte serbest olduğunu bildirmektedir. Ömer hadisinde olduğu şekilde abdest de
geçerlidir.
Eğer Rasûlullah (s.a.v.)’in Cuma günü boy abdesti alın demesi vâcib olup, abdestle gusül arasında
serbestlik olmasaydı Ömer ve Osman’da bu gerçeği böylece bilselerdi. Ömer, Osman’ı çevirir ve: “Dön
gusül yap” gel derdi. Bunca bilgisine rağmen Osman’a bu mesele gizli kalmazdı. Ne var ki bu hadis:
“Cuma günü gusletmek kişi için değerli bir iştir ama mutlaka yapılması gereken vâcib bir iş değildir”
anlamını içermektedir.
3 notes
·
View notes
Photo
Tavsiye Ettiğim 100 Kitap
DİNİ
Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Hasan Karakaya
Kütüb-i Sitte Muhtasarı İbnu’d-Deyba
Mişkatül Masabîh (4 Cilt) Hatib Et-Tebrîzî
Muhtasar Süneni İbni Mace Tercümesi İbn Mace
Riyaz'üs Salihin İmam Nevevi
Muhtasar Terğib ve Terhib İbn Hacer el-Askalani
Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Ramuz El-Ehadis
Hadislerle İlimler Hikmetler (2 Cilt) İmam İbni Recep el-Hanbeli
Esmaül-Hüsna Şerhi Ayet ve Hadislerle Mustafa Necati Bursalı
Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed'in Hayatı Salih Suruç
Sevgili Peygamberim Rahim Er
Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) Osman Nuri Topbaş
Şemail-Şerif Hadislerle Peygamberimiz İmam Tirmizi
Muhtasar İbn-i Kesir Tefsiri Arif Erkan
Peygamberler Tarihi M. Asım Köksal
Hz. Yusuf ve Züleyha Mustafa Necati Bursalı
Hazreti Ebubekir Mustafa Necati Bursalı
Hazreti Ömer Mustafa Necati Bursalı
Hazreti Osman Mustafa Necati Bursalı
Hazreti Ali Mustafa Necati Bursalı
Ömer b. Abdulaziz İbn Abdulhakem
Sa'd b. Ebi Vakkas Muhammed Emin Yıldırım
Böyle Seslendiler Ebubekir Sifil
el-Edebü'l-Müfred İmam-ı Buhari
İslamda Helaller ve Haramlar 2 Cilt İbn Hacer El Heytemi
El Hadaik Hadis İlmi Ve Zühd Bahçeleri Ebul Ferec İbnul Cevzi
Müminin Silahı Dua İmam Zehebi
Minhacü'l - Kasıdin ve Müfidü's-Sadıkin İbnü'l-Cevzi
Sünneti Delil Kabul Etmek; Cennetin Anahtarı İmam Suyuti
Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor? Mehmet Yaşar Kandemir
Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz Mahmud Esad Coşan
El-Adab Hadislerle İslam Ahlakı İmam Beyhaki
Kitabuz Zühd ver Rekaik Abdullah B. Mübarek
Kitabü'z-Zühd İmam Beyhaki
Kitabü'z-Zühd Ahmed İbn Hanbel
Sıfatü's-Safve İbnu'l-Cevzi
Ahvali Ahirete Işık Tutan Kandiller İmam Suyuti
Kalplerin Keşfi İmam Gazali
Hasan Basri Abdurrahman İbnü'l Cevzi
Haklar ve Vazifeler Mehmed Zahid Kotku
Medeniyetimizin Sosyal Dinamikleri İskilipli Mehmed Atıf
Kuran Mucizeleri M. Sinan Adalı
Namazda Huşuya Götüren 33 Etken Muhammed Salih el-Müneccid
Dualar ve Zikirler El-Ezkar İmam Nevevi
Mus'ab b. Umeyr Ömer Döngeloğlu
İşi Vaktinden Çok Olanlar Nureddin Yıldız
Onlar Böyleydi İmam Nevevi
Sünneti Reddeden Kur'an Müslümanlığı İhsan Şenocak
21. Yüzyılda Asıl Mesele Mahmud Esad Coşan
Muhtasar Tahavi Akidesi Şerhi Ebubekir Sifil
Kur'an-ı Kerim Müdafaası İhsan Şenocak
El-Menhiyyat İmam Suyuti
İslam'ın Kızına İhsan Şenocak
Müslüman Gence İhsan Şenocak
TÜRKÇE
Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacip
Kemalist Yalanlar Yavuz Bahadıroğlu
Bir Değirmendir Bu Dünya Cahit Zarifoğlu
Bu Ülke Cemil Meriç
Diriliş Muştusu Sezai Karakoç
Kayı 4 Ufukların Padişahı Kanuni Ahmet Şimşirgil
Sultan II. Abdülhamid Han Kadir Mısıroğlu
Sultan Vahideddin Kadir Mısıroğlu
Metal Fırtına Burak Turna - Orkun Uçar
Satılık İmparatorluk Mustafa Armağan
Biz Osmanlıyız Yavuz Bahadıroğlu
Direniş Karatay Selman Kayabaşı
İmparatorluğun Dönüşü Erkut Perek
Davut Harekatı Sedat Pekdemir
Yakın Tarihimizin Sır Perdesi Yavuz Bahadıroğlu
Yunus Ahmet Efe
Kelile ve Dimne Beydeba
Bostan ve Gülistan Şeyh Sadi Şirazi
Hamza Ömer Faruk Dönmez
Aynadaki Yalan Necip Fazıl Kısakürek
Çile Necip Fazıl Kısakürek
Düzceli Mehmet Halit Ertuğrul
Romanlar Cahit Zarifoğlu
Dahiler Ve Deliler Mehmed Niyazi
İbrahim Ethem Necip Fazıl Kısakürek
Kuşların Dili Cahit Zarifoğlu
YABANCI
Geçmişe Bakış 2000'den 1887'ye Edward Bellamy
De Profundis Oscar Wilde
Dönüşüm Franz Kafka
Küçük Ağaç'ın Eğitimi Forrest Carter
Karamazov Kardeşler Dostoyevski
Siddhartha Hermann Hesse
Bunları Düşün Jiddu Krishnamurti
Konfüsyus Yu DAN
Martin Eden Jack London
Işığın Savaşçısının El Kitabı Paulo Coelho
Ana Maksim Gorki
Böyle Buyurdu Zerdüşt Friedrich Wilhelm Nietzsche
Satranç Stefan Zweig
Bulantı Jean Paul Sartre
Kar Kurdu Glenn Meade
Gazap Üzümleri John Steinbeck
İnsan Ne ile Yaşar Lev Nikolayeviç Tolstoy
Ölümsüzlük Peşinde Gılgameş Thomas R. P. Mielke
Hayvan Çiftliği George Orwell
Bir İdam Mahkumunun Son Günü Victor Hugo
@Mustafa1SENYURT
Güncelleme 6 Ocak 2022
https://www.facebook.com/okudugumtavsiyekitaplar/
okuduğum tüm kitaplar
http://mustafa1senyurt.blogspot.com/2017/02/okudugum-kitaplar.html
7 notes
·
View notes
Text
Abdullah İbn Selman naklediyor:
"Hayber'in fethedildiği bir gün bir adam Hz. Peygamber'e gelerek:
— Ey Allah'ın Rasulü, bu gün ben öyle kâr ettim ki böyle bir kârı şu vadi ahalisinden hiç biri yapmamıştır, dedi.
Rasulullah (sav):
— Bak hele! Neler de kazandın? Diye sordu.
Adam:
— Ben alıp satmaya ara vermeden devam ettim. Öyle ki üç yüz okiyye kâr ettim, dedi.
Rasulullah (sav):
— Sana karların en hayırlısını haber vereyim mi? Diye sordu.
Adam:
— Oda nedir Ey Allah'ın Rasulü? Dedi.
Rasulullah (sav):
— Farz namazdan sonra kılacağın iki rekattır, buyurdular."
4 notes
·
View notes
Text
Pazartesi: Gönül Şenliği Bir Gün
بسم الله الرحمن الرحيم
Asr-ı Saadet'in İlim ve Kimsesizler Evi ASHAB-I SUFFE
Asr-ı Saadet’te fakir ve kimsesizlerin barındığı Suffe'nin aynı zamanda bir eğitim mekânıydı.
Mensupları arasında Bilal-i Habeşî ve Selman-ı Farisî’de bulunurdu.
Hz. Peygamber (sav) kendisine getirilen sadakaların tamamını Suffe ehline gönderirdi.
Suffe adlı bir mekân inşa edilmiş, burada kalanlar Ashab-ı Suffe olarak adlandırılmışlardı.
İlim tahsil edip yaymak üzere yetiştirilen Ashab-ı Suffe'nin örnek yolculuğuna biz de iştirak edelim.
~ Ashab-ı Suffe'nin nüveleri hicretle birlikte atıldı diyebiliriz.
~ Hicret Hz. Peygamber'in Risalet görevini daha iyi şartlarda yerine getirmesi ve İslamın güçlü bir şekilde yayılması için gerçekleştirilmişti.
~ Bunun ilk adımı olarak Medine'de bir mescidin, Mescid-i Nebevi'nin inşasına karar verildi.
Mescide mekân olarak Hz. Muhammed'in sav şehre geldiğinde devesinin çöktüğü yere yakın bir alanda bulunan Sehl ve Süheyl isimli yetimlere ait ve hurma kurutmak için kullanılan arsa seçildi.
~ Esasında burası hicretten önce adı geçen yetimlerin bakımını üstlenen Hazrecli Esad b. Zürare tarafından mescid olarak tahsis edilmişti.
~ Hz. Peygamber buraya ibadet merkezi inşasına karar verince sahipleri yerlerini bedelsiz olarak vermek istemişler, ancak Allah Resulü arsanın ücretini kendilerine ödemiştir. (Buharî, Salat 48).
Önce arazi inşaata hazır hale getirildi.
- Arsadaki müşrik mezarları başka bir yere taşındı.
- Mescidin inşa faaliyetine başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün Müslümanlar bizzat çalışmak suretiyle iştirak ettiler.
- Duvarları yükseltilen binanın direkleri hurma gövdelerinden, tavanı yine hurma dallarından yapıldı.
- Kıble ise Kudüs'e doğruydu.
- İbadet yerinin tamamlanmasından sonra binanın hemen bitişiğine Hz. Peygamber ve ailesinin kalacakları odalar ilave edildi.
İbn Sad et-Tabakatü'l-Kübra adlı eserinde, çalışmalar bittikten sonra Resulullah'ın misafir kaldığı Ebu Eyyub el-Ensarî'nin evinden ayrılıp kendi konutuna yerleştiğini bildirir.
Mescidin hemen arka kısmına sayıları 30'a ulaşan yoksul ve evsizlerin kalacağı odalar inşa edilmişti ki, buraya "Suffe" adı verilmiştir.
Sözlükte “gölgelik" anlamına gelen suffe, Mescid-i Nebevî'nin giriş kısmında, Medine'de evleri ve kalabilecek yakınları olmayan bir kısım sahabenin barınması için yapılan mekânın adı olmuştur.
Gerçekten de Hicretin başlamasıyla Medine'de büyük bir nüfus yığılması meydana gelmişti.
Allah Rasulü sav ensar ile muhacir arasında kardeşlik (muahat) kurmak suretiyle Mekkeli her bir muhaciri Medineli bir ailenin yanına yerleştirdi.
Evli muhacirler genellikle sığınabilecek bir yer bulabilirken bekâr, özellikle de kimsesiz ve fakir muhacirlerin yerleştirilmesi pek mümkün olmuyor, geçici olarak barındıkları yerlerde ihtiyaçlarını karşılamak hayli zor oluyordu.
Bu durum onların Suffe gibi merkezî bir yerde toplanması zaruretini doğurmuştur.
Burada kalan ve çoğunluğu muhacirlerden oluşan topluluğa Ashabü's-Suffe/Ashab-ı Suffe veya Ehlü's-Suffe/Ehl-i Suffe gibi isimler verildi.
Suffe'de kalanların ihtiyaçlarının başta Hz. Peygamber sav olmak üzere diğer Müslümanlar tarafından karşılandığını belirtmekte fayda var.
Suffe sosyal bir ihtiyaçtan doğdu ancak burasının mescidin yanı başındaki bir eğitim merkezi misyonu üstlendiği unutulmamalı.
Zira Suffe sadece ihtiyaç sahibi Müslümanların barınması amacıyla yapılmış olsaydı Mescid-i Nebevi'nin yanında inşa edilmesi şart değildi.
Medine'de uygun başka bir yere de yapılabilirdi.
Bu, Suffe'nin eğitim mekânı olma misyonunun öncelikli olduğunu gösterir.
Bu fedakar müslümanların yaşadığı zorluk ve imkansızlıklarla birlikte ilme ve taate karşı nasıl iştiyaklı oluşlarını tanımak bizlere de bu yolda gayret vereceğine inanıyorum...
Onların arasından öyle güzel öncüler yetişti ki;
- Kimi Tefsir Alimi
- Kimi Hadis Alimi
- Kimi Zahiri ve kimi Batıni İlimde öncü
- Kimi Fıkıh Alimi oldular.
Her biri insanlığa öğretmen yetiştiler.
"Çoğu dünyada iken cennetle müjdelendiler."
3 notes
·
View notes
Text
Gadir-i Hum Bayramına ( عيد الغدير), “İydullahi’l Ekber” (En büyük bayrama), Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyt'inin (a.s) Bayramına ve En üstün bayrama doğru ...
Her kim Ali İbn Ebi Talib Ali'in (a.s) manyetik yörüngesine yaklaşırsa bu yörünge onu etkiler. O, bir Kumeyl bin Ziyad, bir Ebuzer Gıffari, temiz ve pak bir Selman olur.
Şehid Kasım Süleymani (r)
8 notes
·
View notes
Text
Hz fatıma (a.s)'ın Geceleyin Defnedilmesi
Hz. Fatıma (a.s), imamet uğruna canı pahasına mücadele eden ilk mücahit idi. O bu mücadelesinin kıyamete kadar unutulmamasını istiyordu. O kendinden sonra gelenlere, Beni Sakife'de iş başına getirilen hilafet sisteminin meşru olmadığını, bu sistemin Peygamber-i Ekrem'in kalbinin meyvesi olarak tanıttığı biricik kızına ne gibi zulümler reva gördüğünü bildirmek kararındaydı. İşte bunun için Hz. Ali’ye vasiyet ederek: “Beni geceleyin kefenle ve gizli olarak toprağa ver. Kaburga kemiklerimi kıran, çocuğumun düşmesine sebep olan ve malıma el koyan kimselerin cenazemin başında durmalarını istemem; kabrim de bilinmesin!” [52] dedi.
Hz. Ali de Hz. Fatıma'nın (a.s) vasiyeti üzerine, kimseye haber etmeksizin ona geceleyin gizlice gusül verip kefenledi ve sadece Selman, Ebuzer ve Mikdad gibi birkaç özel ashabının iştirakiyle gizlice defnetti. Kabrinin tanınmaması için de defnedildiği yeri yerle bir etti ve ayrıca kırk tane sembolik kabir yaptı! [53]
Vefat Tarihi
Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra bir kaç aydan fazla yaşamamıştır. Bununla birlikte vefat tarihi hakkında muhtelif görüşler vardır. Kuleyni’nin naklettiğine göre Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra 75 gün, İbn-i Şehraşub’un nakline göre 72 gün, Ebu’l Ferec’in nakline göre 3 ay, Allame Meclisi’nin rivayetlerine göre 40 gün veya 6 ay, İbn-i Cevzi’nin nakline göre 70 gün ve İmam Bakır (a.s)’dan naklolan bir rivayete göre 95 gün yaşamıştır. Ama hicretin 11. yılında vefat etmiş olduğunda şüphe yoktur.
Hz. Fatıma’nın kaç yaşındayken vefat ettiğinde de ihtilaf vardır. Bu hususta 18, 28, 30 ve 35 yaşları olmak üzere beş görüş vardır.
Kabrinin nerede olduğuna gelince o da ihtilaflıdır. Bazıları, Resulullah'ın (s.a.a) ravza-i mutahharasında metfun olduğunu söylemişlerdir. Meclisi, İbn-i Babeveyh’den şöyle nakletmiştir: “Bana göre sahih olan, Fatıma'nın (a.s) kendi evinde defnedildiğidir. Binaen aleyh Beni Ümeyye, Mescid-i Nebevi’yi genişletince Fatıma'nın (a.s) kabri mescidin içerisinde kalmıştır.” Keşf’ul-Ğumme’nin müellifi de şöyle yazıyor: “Fatıma'nın (a.s) Bakî’de defnedildiği meşhurdur” İbn-i Cevzi ise şöyle yazıyor: “Bazılarına göre Hz. Fatıma (a.s) Akil’in evinin yanında defnedilmiştir.”
[52] - Bihar-ül Envar, c. 43, s. 199
[53] - Delail’ul- İmamet. Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c.3,s.36
4 notes
·
View notes
Text
Günah Olan Şeyleri Konuşmak Üçüncü Afet Batıla Dalmak
Batıla dalmak, günah olan şeyleri konuşmak demektir. Kadınların hallerini, içki meclislerini, fasıkların makamlarını, zenginlerin varlıklarını, padişahların kibirlerini, kötü merasimlerini, çirkin davranışlarını anlatmak gibi. Bütün bunlar, konuşmaya dalmanın helal olmadığı konular olup haramdır.
Batılın birçok çeşidi olduğu için sınırlamak mümkün değildir. Bundan dolayı batıldan korunmanın yolu, ancak din ve dünyanın önemli meselelerinde, yalnızca bize faydalı olanlarla yetinmektir. Bazı batıl kelimeler vardır ki, kişi o kelimeleri önemsiz görerek konuşur ve helak olur.
“Adamın biri, yanında oturanları güldürmek için (haram) bir kelime konuşur; o kelimesi sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzaktan (ateşe) düşer.” (Ahmed, Müsned, 2\402; İbn Hibban, Sahih, nr. 5716; Aynı konuda bir hadis için bk. Buhari, Rikak, 23; Müslim, Zühd, 49)
Selman-ı Farisi (radıyallahu anh) şöyle demiştir: “Kıyamet gününde günahı en fazla olan kimse, Allah’ın günah saydığı şeylerde en fazla konuşan kimsedir.”
Dil Belası - İmam Gazali (rahmetullahi aleyh)
#tasavvuf#nasihatler#ariflerden öğütler#dilin afetleri#dilin muhafazası#imam gazali ks#günah olan şeyleri konuşmak#hayırlı geceler
28 notes
·
View notes
Text
KANUNİ'NİN ( MUHİBBİ) EDEBİ YÖNÜ
Arapça, Farsça, ve Sırpçayı çok iyi bilen Kanûnî Sultan Süleyman doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı. Kanûni Sultan Süleyman, Türk Divan Edebiyatı ve şiirine eşsiz ve ebedi mısralar kazandıran ve en çok şiir yazan şairlerimizin başında gelir. Muhibbî, aşk ıstırabı, kanaat, tevazu, felekten şikâyet gibi, her divan şairinde görülen klasik konuları işlemiştir. Çağdaşı olan 'Zati den sonra en çok şiir yazan divan şairidir. Bunca devlet işi, seferleri, savaşları ve diğer işleri arasında bu kadar şiir yazabilmiş olması oldukça şaşırtıcı bir durumdur.
Kanuni sadece edebiyata değil müziğe, minyatüre ve el sanatlarına da çok değer veren bir hükümdardı. Zamanında HAYALİ, BAKİ, Zati, Taşlıcalı Yahya, Usuli, FUZULİ', gibi çok değerli şairler yetişmiş bu şairlerin pek çoğuna ihsanlarda bulunmuştur. Osmanlı devrinin en önemli Minyatürcülerin olan Matrakçı Nasuh'u da korumuş, pek çok seferine Matrakçı Nasuh ’u da götürmüş fethedilen ve görülüp gezilen yerlerin minyatürlerini de yaptırtmıştır.
En sevdiği adamlarından biri olan PARGALI İBRAHİM PAŞA ile tanışması onun sanata ve sanatçıya verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Manisa da Şehzade olarak görev yaparken bir evden keman sesi duyarak kimin çaldığını öğrenmek istemiştir. Kemanı çalan kişi PARGALI İBRAHİM ’dir. Bunun üzerine PARGALI İBRAHİM ’i yanına almış ve uzun müddet yanında muhafaza etmiş, şehzadeliği sırasında onu doğancı başı, hükümdarlığı esnasında da Has odabaşlığına kadar yükseltmiştir.
Bu büyük hükümdarın devrinde yüzlerce büyük sanatçı, mimar, Minyatürcü, Şair , yazar, coğrafya bilgini yetişmiştir. Edebiyyata;a HAYALİ, BAKİ ,Zati , Taşlıcalı Yahya, Usuli, FUZULİ', gibi İlim’de; Zenbilli Ali Efendi, İbn Kemal ( Şeyh'ül islam- Kemal Paşazade- ve Ebussuud Efendi… Mimaride; Koca Sinan… Tarih’te; Selanikî Mustafa, Âli, Celâlzâde Mustafa, Nişancı Mehmet… Coğrafyada; Piri Reis,… Denizcilikte; Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis… Minyatürde Matrakçı Nasuh. Önde gelen isimlerdendir.
Muhibbi beğendiği şairler olarak,Ali Şir Nevai, (15.yy) ,,Genceli Nizami , Hafızı Şirazi gibi şairlerin ismini zikreder. Çağdaşları Fuzuli, Baki, Hayali gibi dev şairlerin ismini zikretmez. [7]Onun üzerinde en çok etki eden şair olarak Nizami Gencevi gösterilebilir. Şiirlerini ince hayal, nazik ve rengin edasıyla Nizami’nin şiirlerine benzetir. [8] Kanuninin Muhibbi mahlası ile yazılmış bir divanı vardır. Muhibbî, kelime manası olarak Arapça "hubb" kökünden "seven, sevgi besleyen, dost" anlamlarına gelir. Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.[9]
Devrinin ünlü şairlerinden HAYALİ, BAKİ ,Zati , FUZULİ', gibi şairlerin etkisinde kalan Muhibbî, İran şiirinde de başta Genceli Nizami olmak üzere Selman ve SA'Dİ ŞİRAZİ den etkilenmiştir. Bazen şiirlerinde vezin bulamamış şekil ve ahengi bozmuştur. Çok şiir yazması ve yazdıklarıyla yeniden uğraşacak vakit bulamamasından dolayı devrinde ikinci sınıf bir şair olarak tanınmıştır.[10] Şiirlerinde devrinin örf adet, inanç ve zevkini yansıtırken, deyimlerden, atasözlerinden sosyal hayata dair unsurlardan faydalanmıştır. Vezne pek dikkat edememekten kaynaklanan ahenk bozukluklarına düştüğü birçok şiirinden şiirlerinin üzerinde çok durmadığı anlaşılır. Bu kusurlara düşmesinin diğer bir nedeni de çok sayıda şiir yazmış olması gösterilebilir.
Şiirlerinde Şehzade Cem Sultan,ve Avni- (Fatih Sultan Mehmet 'in de etkileri görülür. Devrinin diğer şairleri gibi aşk ve tabiat konularının dışına çıkamamıştır. Yalnız bir-iki şiirinde kahramanlık duygularını işlemiş, İran üzerine askeri ile yürümeyi arzu ettiğini dile getiren kahramanlık konulu şiirler yazmıştır. Askerlik ve harp duygularını dile getiren şiirlerde onun muzaffer olma duygularını okuruz.
Allah Allah diyelim rayeti şanı çekelim
Gözüne sürme deyu dudu siyahı çekelim
Payimal eyleyelim kişverini surhu serin
Yürüyüp her yane dek Şarka siyahı çekelim[11]
6 notes
·
View notes
Note
Subhanallah😂 our people are so curious about your nationality. Honestly because of these questions now i'm also curios😅 But not telling it to us, is the best, you're right. There is enough discrimination. We should be always together without making different about our sect and nationality. Salman-i Farisi is a good example for us. He said: After Islam, my roots don't matter. I am Selman ibn Islam -(The son of Islam Selman) 😊🌹
jazakallah khairan ,I really liked the saying of Salman it summarizes everything
18 notes
·
View notes
Text
HANEFİ ALİMLERİNE GÖRE TERAVİH NAMAZI 8 REKATTİRDELİL 1:Umdetul Kari isimli eserinde Alleme Ainne Hanefi (ra) şunları aktarmaktadır:Eğer (3 Ramazan gecelerinde) bu gecelerde Allah rasulunun (sav) kaç rekat namaz kıldığının Buhari’de net olarak açıklanmadığını savunursan Sana cevap olarak ben de İbn Huzeym ve İbn Hibban’dan nakledilen Cabir (ra) hadisini söylerim. Hadiste şöyle geçmektedir:“Allah rasulu (sav) Ramazan ayında bizimle birlikte sekiz rekat namaz kıldı ve vitirle namazını bitirdi.” Sahihi Buhari Şerhi Umdetul Kari, Cilt 3, Sayfa 597DELİL 2:Ayrıca Alleme Zaile Hanefi de 'Nasbur-Rayaah Fee Takhreejer Ahadeetheer Hidaayah' adlı eserinde şöyle iddia etmektedir:“Yine İbn Hibban’ın Sahih’inde Abdullah bin Cabir (ra)’ın naklettiğine göre Allah rasulu (sav) sahabeleriyle birlikte Ramazan ayında sekiz rekat namaz kılar ve vitirle bitirirmiş.” Nasbur-Rayaah Fee Takhreejer Ahadeetheer Hidaayah, Cilt 2, Sayfa 152DELİL 3:Ebu Hanife’nin en meşhur öğrencilerinden İmam Muhammed (ra) Muvatta isimli eserinde Hz Ayşe’nin (ra) naklettiği şu meşhur hadise değinir:“İster Ramazan ayı olsun ister bir başka ay Allah rasulu (sav) hiç bir ayda 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.” İmam Muhammed, Muvatta, 138DELİL 4:Fethul Kadir’de İmam Hummam şöyle yazmıştır:“Sonuç olarak Ramazan namazı (teravih) sevgili Peygamberimizin (sav) de yapmış olduğu gibi cemaatle 8 rekatttir.” Hidaye Şerhi, Fethül Kadir, Cilt 1, Sayfa 334Hanefi fıkhının güvenilir kaynaklarından Hidaye de (Cilt 1, sayfa 96) yazılmış dipnot aşağıda verilmiştir:“Bu Hz Peygamberin (sav) düzenli olarak yaptığı sünnetidir”DELİL 5:Alleme Molla Ali Kari Hanefi şöyle der:“Teravih namazı Hz Peygamber (sav)’in de yapmış olduğu şekilde sekiz rekattir.” Mirqaat Haashiyah Mishkaat, Cilt 2, Sayfa 115Bu alıntının ardından Alleme Molla Kari Hanefi iöyle de demektedir:“Kesin olarak kanıtlanmıştır ki Hz Peygamber (sav) ramazan ayında sahabeleri ile birlikte sekiz rekat namaz (teravih) kılmış ve namazını vitirle bitirmiştir.” Mirqaat Haashiyah Mishkaat, Cilt 2, Sayfa 174DELİL 6:Alleme Abdul Hay Luknanevi Taligul Mümcid adlı eserinde şuna değinmektedir:“Çok sahih olarak aktarıldığına göre İbn Hibban Sahih’inde Cabir İbn Abdullah (ra)’dan şöyle nakletmiştir: Rasulullah (sav) Ramazan ayında sahabeleri ile birlikte sekiz rekat namaz (teravih) kılmış ve namazını vitirle bitirmiştir (tamamlamıştır)” İmam Muhammed’in Muvattasının Şerhi, Taligul MümcidDELİL 7:İmam Muhammed İbn Mervezi “Gece Namazı” adlı kitabında Cabir İbn Abdullah (ra)’dan Ubey İbn Kab (ra)’nın Resulullah (sav)’e gittiğini ve şöyle dediğini nakletmektedir:“ Dün gece (Ramazan ayı içinde) birşeyler yaptım. Allah Rasulu (sav) de yaptığın nedir ey Ubey? diye sordu ve bunun üzerine Ubey şöyle karşılık verdi: Evimdeki bazı kadınlar bana biz Kur’an okuyamıyoruz bundan dolayı bize namaz kıldırır mısın diye sordular. Bunun üzerine ben de onlara sekiz rekat ve bir de vitir kıldırdım. Allah rasulu (sav) hiçbir şey söylemedi bu da onun bu davranışı onayladığını -takrir sünnet- göstermektedir.” Mervezi, Gece Namazı, Sayfa 90. Heytemi, Mecmail Zevaid, Cilt 2, Sayfa 74’de bu hadisin isnadının hasen olduğunu söyler.DELİL 8:İmam Tahavi –Hanefi fıkıh kitapları arasında en güvenilir olanlarından biri olan- Ma'aaneul-Athaar’da şöyle nakleder:“Saib İbn Yezid Ömer İbn Hattab (ra)’ın Ubey İbn Kab ve Terim ed-Dari’ye insanlara teravih namazını vitirle tamamlayarak 11 rekat olarak kıldırmalarını emrettiğini söylemektedir.” Ma'aaneul-Athaar, Cilt 1, Sayfa 173; Ayrıca İmam Malik, Muvatta, 40DELİL 9:İmam Ahmed Tahtavi şöyle yazmıştır:“Allah rasulu (sav) 20 rekat değil 8 rekat kılmıştır.” Tahtavi, Hasbiye, Durel Muhtar, Cilt 1, Sayfa 295Aynı şekilde Alleme Ebu Suud Hanefi ‘Kenz Şerhi’nde aynı ifadeleri kullanmıştır. Alleme Ebu Suud Hanefi, Kenz Şerhi, Sayfa 265DELİL 10:-Hanefi fıkıh kitapları arasında ibadete dair eserlerin en meşhurlarından Nurul İdha yazarı- Alleme Ebul Hasan Şuranbali Hanefi kitabında şöyle yazmıştır:“Kesin olarak Allah rasulu (sav)’den nakledilmiştir ki, namazını vitirle tamamlayarak 11 rekat olarak cemaatle kılmıştır.” Maraaqiul-Falaah Sharah Noor ul-Eedhaa, Sayfa 274DELİL 11:Mulvi Muhammed Ahsen Nanotvi şöyle yazmaktadır:“Çünkü Allah rasulu (sav) 20 rekat kılmamıştır, 8 rekat kılmıştır.” Kanzud – Daqaaeq, Sayfa 36, dipnotDELİL 12:Mulvi Ahmed Ali Şarunpi şöyle yazıyor:“Sonuç olarak Ramazan namazı (teravih) vitirle tamamlanarak cemaatle 11 rekat olarak tıpkı Rasulullah (sav)’in ramazan ayında cemattle kıldığı gibi kılınır.” Buhari dipnotu, Cilt 1, Sayfa 154Ve yine devamında şöyle yazılmıştır:“Teravih namazının vitirle tamamlandığı ve 8 rekat olduğuna dair olan görüş, bu konuda sahih hadisle kanıtlanmış tek görüştür.” Hidaye, Sayfa 562DELİL 13:Alleme Abdul Hay Luknavi Hanefi teravih namazının rekatları konusunda şunları yazmıştır:“İbn Hibban ve diğerleri Hz Peygamberden (sav) nakletmişlerdir ki: Allah rasulu (sav) Bu (üç ramazan gecesinde ) gecelerde sahabeleri ile birlikte cemaatle sekiz rekat namaz kılmıştır.”Umdetul Raiya, Cilt 1, Sayfa 207Ve Alleme Abdul Hay Luknavi Hanefi Taligul Mümcid adlı eserinin 138. sayfasında bu hadisin çok sahih olduğunu savunmaktadır.DELİL 14:Son dönem meşhur Hanefi alimlerinden ve Tableeghi Nisaab kitabının yazarı Mulvi Muhammed Zekeriyya Kandelvi şöyle demektedir:“Hadis ulemasının belirlemiş olduğu prensiplere göre; Allah rasulunun (sav) 20 rekat kıldığı, Allah rasulunden merfu olarak hiçbir sahabeden, tabiinden ve de diğerlerinden herhangi bir kimseden nakledilerek kanıtlanamamıştır.” İmam Malik Muvatta Şerhi, Awjazul-Masaalik, Cilt 1, Sayfa 397DELİL 15:Numan şöyle rivayet ediyor:“20 rekatlik Teravih namazının sünnet olduğu insanlar arasında çok yaygın olarak bilinmektedir ancak bu görüş Allah rasulunden nakledilen bir hadisle kanıtlanamamıştır. Allah rasulunun (sav) emirleri ve kendi uygulamış olduğu sünneti doğrultusunda meşhur ravilerden Hz Ayşe (ra)’nin Sahihi Buhari yer alan şu hadisi bu husuta doğru uygulamanın ne olduğunu ortaya koyuyor:“İster Ramazan ayı olsun ister başka bir ay, Allah rasulu (sav) 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.”Hz Ayşe (ra) diğer insanlara göre Allah rasulunun (sav) geceleri ne ile meşgul olduğunu daha iyi bilirdi. Fatah Sirul-Manaan Fi Ta'id Madhabin-NumanDELİL 16:Alleme Hummam İbn Hanefi şöyle yazmaktadır:“İbn Ebi Şeybe, Taberani ve Beyhaki’nin İbn Abbas (ra)’dan naklettikleri “Allah rasulu (sav) Ramazan gecelerinde vitirle birlikte 20 rekat namaz kılardı” şeklindeki hadis zayıftır. Bu hadisteki ravilerden İmam Ebu Bekir Ebu Şeybe’nin dedesi Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman zayıf ravi olarak bilinmektedir. Yukarıda nakledilen hadis aynı zamanda bu konudaki doğru görüşle çelişmektedir.” Fethul Kadir Maa Hidaye, Cilt 1, Sayfa 205DELİL 17:Alleme Zaile Hanefi şöyle yazmaktadır:“İbn Ebi Şeybe; İbrahim İbn Osman Ebu Şeybe’den Allah rasulu (sav)’in vitirle bitirerek (tamamlayarak) 20 rekat namaz kıldığına dair hadisi nakletmiştir. Bu hadis meluldur (zayıftır) çünkü ravi zincirinde Ebu Bekir İbn Şeybe bulunmaktadır. Bu ravi zayıf ravidir çünkü bütün hadis alimleri tarafından icma edilmiştir ki Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman zayıf bir ravidir.” Nasbur-Rayyah, Cilt 2, Sayfa 153DELİL 18:Alleme Zaili Hanefi yine şöyle demektedir:“İbn Adda Kamil adlı kitabında ortaya koymaktadır ki bahsedilen hadis (ravi zincirinde Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman’ın ravi olarak bulunduğu hadisler) zayıftır. Bahsedilen hadis Hz Ayşe’den (ra) nakledilen sahih hadisle de çelişmektedir:“Ebu Selman İbn Abdurrahman Hz Ayşe’ye Allah rasulunun (sav) Ramazan ayındaki namazını (teravih) sordu. Hz Ayşe şöyle cevapladı: İster Ramazan ayı olsun ister başka bir ay, Allah rasulu (sav) 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.” Nasbur-Rayyah, Cilt 2, Sayfa 153DELİL 19:Alleme Enver Şeyh Keşmirir Hanefi 20 rekat hakkında şunları yazmıştır:“ Allah rasulu (sav)’den sahih olarak aktarılan 8 rekat kıldığıdır. Allah rasulu (sav)’in 20 rekat kıldığını bildirne hadis ise hadisi zayıf hale getirecek şekilde zayıf ravi zinciri ile rivayet edilmiştir ve hadisin zayıflığı konusunda icma vardır.” El Urfus- Shiza, Sayfa 209DELİL 20:Zuhratul Riyazil Ebrar kitabının Teravih bölümünün Teravih 8 rekattir başlığı:Alleme Şurunbali Nurul İdha adlı kitabın açıklaması olan 'Maraqeeyul Falaah, Sharah Noorul Idha' da şöyle demektedir:“Cemaatle sekiz rekat kılmak sünneti kifayedir. Allah rasulu (sav)’in vitirlşe birlikte cemaatle 11 rekat kıldığı kanıtlanmıştır.”DİĞER DELİLLER:Aşağıda teravih namazının 8 rekat olduğunu kabul eden ve yine teravih namazının 20 rekat olduğunu söyleyen hadisin zayıf olduğunu kabul eden diğer Hanefi alimleri ve hanefi fikih kitaplarının ismi verimiştir:1- Müctehid Alleme Kemal Ibnul Hamam (Hanefi) Fethul Kadir sayfa 2052- Molla Aliyyul Kari mirqat şerhi mishqat3- Alleme İbn Zeli Hanefi Nasburi fi Takhreejul Ahadeeth El-Hidaye cilt 1 sayfa 2934- Durre muhtar sayfa 2165- Kenzbi Şerhi Alleme Mesud Mısri sayfa 6656- Alleme Ebu Tayyib Muhammed Bin Abdul Kadir Sindhi Madni, (Hanefi, Nakşibendi) Şeyh Tirmizi sayfa 4237- Alleme Enver Sha Keşmiri Afurasazi cilt 1 sayfa 3298- Aiynul Hidaye bölüm 1 - sayfa 5639- Nurul Hidaye sayfa 13310- Gayetul Evtar cilt 1 sayfa 32611- Tebliğ Cemaati Emiri Mevlana Yusuf Kandehlevi (itikadi problemleri olan biridir) Hayat -üs-Sahabe cilt 3 sayfa 165-167 "Teravih" bölümünde teravih namazının 8 rekat olduğunu kabul etmekte ve kitabının bu bölümünde teravih namazının 20 rekat olduğundan hiç bahsetmemektedir.12- Hanefi muhaddislerinden Abdul Haq Dehlevi ‘Fethi Resul Mennan’ kitabının 227. sayfasında “Bugün günümüzde yaygın olan teravih namazının 20 rekat olarak kılınması geleneğinin Hz Muhammed (sav)’e dayandırılabilecek hiç bir delili yoktur. İbn Ebi Şeybe’de İbn Abbas’a atfedilen teravih namazının 20 rekat olduğuna dair olan hadis zayıftır.’ Ve Hz Ayşe (ra)’dan nakledilen sahih hadisle çelişmektedir.” demektedir14Nuray Güven, Sude Naz ve 12 diğer kişi2 Yorum1 PaylaşımBeğenYorum YapPaylaş
0 notes
Text
TABI’IN NU’MAN B. SABIT EBU HANIFE R.A.
Ono što će vam neprijatelji ehli sunnetskih mezheba prešutjeti je činjenica da je imam Ebu Hanife, radiallahu anhu, bio učenjak iz reda tabi’ina, druge generacije muslimana. Znanje je uzimao direktno sa izvora, od ashaba i tabi’ina, radiallahu anhuma. Od četiri velika imama on je najstariji i jedino je on imao priliku gledati ashabe kako klanjaju a i oni gledati njega kako klanja! Tako da je namaz po hanefijskoj pravnoj školi jedino potvrđen od ashaba. Bez umanjivanja značaja i idžtihada drugih imama, Allah im se smilovao.
Prenosi se da je cijeli Kur’an proučio sedam hiljada puta na mjestu gdje je umro. Zarađivao je za život trgovinom, a sa zaradom je podmirivao potrebe svojih studenata. Mnogo je davao za dobrotvorne svrhe i svakog petka bi podijelio dvadeset zlatnika siromašnima za duše svojih roditelja…
Poznat je i po nadimku Najveći Imam - Imam-i-E’azam, a učestalije je njegovo ime po kuniji "Ebu Hanife". Pravo ime mu je bilo Nu'man ibn Sabit. Rođen je u gradu Kufi (u današnjem Iraku) 80. godine po Hidžri (689. godine po Miladu). Rođen je u trgovačkoj porodici. Porodica Imama je bila perzijskog porijekla, a porijeklo je vezala i za ashaba časnog Poslanika, s.a.v.s., Selman El-Farisija, r.a.
Otac Imama Ebu Hainfe je u Kufi sreo Imama Ali ibn Ebi Taliba, r.a., koji je za njega i njegov porod činio dovu, a neki kažu da je sevep ove dove Ebu Hanifa. Hadis koji prenose Buharija i Muslim kaže da Ebu Hurejre prenosi da je Allahov Poslanik, s.a.v.s., rekao: “kad bi vjera samo na sedmericu pala, čak i onda bi je se osoba iz Perzije prihvatila, ili jedan između perzijanskih potomaka bi zasigurno je pronašao.” Imam Sujuti, šafijski znalac, rahmetullahi alejhi, je prokomentarisao: “Govorilo se, a o tome su se svi slagali, da se ovaj hadis odnosi na Imama Ebu Hanifu.”
Kufa je u vrijeme rođenja Imama bila veliki centar znanosti i učenosti. U njoj se nastanio veliki broj časnih ashaba Poslanika, a.s., Zbog prisustva ovih poštovanih ljudi koji su potakli toliko interesa za Hadis i Rivajet, praktično svaka kuća u Kufi je postala centrom ovih učenjaka i njihovih disciplina.
U svom početku, Imam Ebu Hanife se nije bavio naukom. Međutim, koincidencijom, dok je jednog dana prolazio pokraj kuće Ša’bija (priznatog “Velikog učenjaka” među tabi’inima), Ebu Hanifa je pozvan unutra od strane Šejha koji ga je uzeo sebi za studenta. “Gdje ideš mladiću?” – upitao ga je Ša’bi. Ebu Hanifa mu je kazao ime trgovca kojeg ide da posjeti. “Htjeo sam pitati”, kazao je Ša’bi, “Čije časove pohađaš?” “Ničije” odgovorio je Imam sa žaljenjem. “Vidim znakove inteligentnosti u tebi” počeo je Ša’bi, “Trebao bi sjediti u društvu učenih ljudi.” Nakon ovog susreta mladi Imam je otpočeo svoju potragu za znanjem.
Imam Ebu Hanifa je znanje sticao od preko četiri hiljade ljudi. Među njegovim učiteljima su bili najeminentniji ljudi tog vremena sa senedom koji se vezao za brojne ashabe, r.a. Sam je bio blagoslovljen da se sretne neke od ashaba: Enesa ibn Malika, Abdullaha ibn Avfa i Sehl ibn Sa’ada, r.a., što mu je dalo da bude svrstan među tabi’ine (nasljednike ashaba).
Među šejhovima pred kojima je Imam Ebu Hanife učio bio je Hammad ibn Sulejman. Pridružio se njegovoj halki (krugu) kada mu je bilo 22 godine, a do tada je već bio dobrano poznat u raspravama. Studirao je kod ovog šejha do njegove smrti, da bi nakon toga preuzeo njegovu kružok (halku) kada mu je bilo četrdeset godina.
Šu’be, vodeći muhaddis koji je napamet znao dvije hiljade hadisa je također bio učitelj Ebu Hanife. Šu’be je bio mnogo naklonjen Ebu Hanifi, rekavši jedno: “Kao što znam da je sunce sjajno, znam da su učenost i Ebu Hanifa dva duplikata jedno drugom.”
Imamova potraga za znanjem ga je neizbježno odvela do Svetih Hramova, u vrijeme kada je Mekka bila centar učenosti. U njoj je nekoliko priznatih autoriteta Hadisa, koji su se sreli sa Poslanikovim, a.s., ashabima, osnovalo svoje vlastite škole. Među njima je bila škola ‘Ata’a bin Rebbaha. ‘Ata je bio poznati tabi’in koji se družio sa većinom ashaba i stekao je iz ovog druženja izniman stepen autoriteta. Lično je tvrdio da je sreo dvije stotine ljudi koji su se družili sa Časnim Poslanikom, a.s. Svi ugledni ashabi su potvrdili njegovu učenost. Abdullah ibn Omer, r.a., sin halife Omera je imao običaj kazati: “Zašto ljudi dolaze meni kada imaju ‘Ata’a bin Rebbaha da njemu idu?”
Od drugih muhaddisa Mekke čije je časove Imam pohađao bio je ‘Ikrime. On je bio rob i učenik Abdullaha ibn Abbasa, koji ga je uz veliku brigu i pažnju školovao, učinivši ga tako sposobnim da je on, za svoga života dao Imamu Ebu Hanifi dozvolu (idžazu) da može davati lične prosudbe (fetve) i odredbe. Imam Ebu Hanife je bio prvi koji je analizirao islamsku jurisprudenciju, podijelio je u oblasti, razlučio njena pitanja i odredio mjerila i kriterije za analitičko rezonovanje (kijas).
El-Hafizu-l-Kebir Ebu Bekr Ahmed el-Harizmi je napisao u svojoj knjizi (Musnedu), Sejfu-l-Eimme prenosi da kada bi Imam Ebu Hanife izveo stvar (pitanje) iz Kur’ana i Hadisa, ne bi dao odgovor zapitaniku dok to svi od njegovih studenata ne bi potvrdili.
Hiljadu Ebu Hanifinih učenika je pohađalo njegove časove kada je poučavao u gradskoj džamiji Kufe. Četrdesetorica od njih su bili mudžtehidi. Kada bi pronašao odgovor za neku stvar, savjetovao bi svoje studente koji bi to zajedno dalje izučavali, a kada bi oni postigli suglasnost oko toga da je isto u skladu sa Kur’anom i Hadisom i sa riječima ashaba, on bi se obradovao govoreći: “Hvala Allahu, Allah je najveći!”, a svi prisutni bi ponovili njegove riječi. Onda bi im rekao da to zapišu. Ibn 'Abdu-l-Berr navodi u El-Intiqa djelu, Abdullah ibn Ahmed ed-Dawraqi je kazao: “On je pouzdan prenosilac (sukkah), nikad nisam čuo nikog da ga je iko oslabio ili doveo u pitanje. Tako da mu je Šu’be pisao (za hadise) i naredio mu da prenosi hadis.”
Ibn Hadžer je kazao u stavku o Haridž ibn Es-Saltu, u svom djelu Tehzibu-t-tehzib, da je Ibn Hejseme kazao: “Ako Eš-Šu’bu prenosi od nekoga i imenuje ga, taj čovjek je pouzdan (sikah) i njegovo prenošenje se uzima kao dokaz (juhtedždžu bi hadisihi).”
Mnogi poznati šejhovi su prenosili od Imama Ebu Hanife. Imenovaćemo samo nekoliko: Es-Sevri, Ibnu-l-Mubarek, Hammad ibn Zejd i Adu-r-Rezzak (jedan od Buharijevih šejhova), El-Mizzi u djelu Tehzibu-l-Kemal imenuje oko stotinu imena onih koji su prenosili od Imama Ebu Hanife. Zabilježeno je da je Imam Šafija, r.a., kazao: “Sva učenjaci (ljudi) fikha su djeca Ebu Hanife.” “Ja ništa od znanja ne bih stekao da to nije bilo za mog učitelja. Svi znani ljudi su djeca uleme Iraka, koji su bili učenici kufanske uleme, a oni su bili učenici Ebu Hanife.”
Hanefijski mezheb, nazvan po Imamu se raširio nadaleko i naširoko tokom vlasti Osmanske carevine. Danas, više od polovine muslimana na Zemlji svoj ibadet obavljaju sukladno hanefijskom mezhebu. Hanefijska škola je odlučivala sudske slučajeve u većini islamskih zemalja, tokom velikog dijela islamske historije, uključujući ovdje periode Abbasija i Osmanlija. Nije samo izvanredni um i znanje Imama Ebu Hanife ono čemu se treba diviti i poštovati ga već su to i njegov primjerni karakter i pobožnost.
Zehebi piše: “Izvješća o njegovoj pobožnosti i predanosti su dostigla stepen tevatura” ( neslomljenog lanca predaja). Zbog njegovog permanentnog kijama nadijevali su mu ime “Vješaljka” “Stub”. Ćesto je učio čitav Kur’an u svojim noćnim namazima. Obavljao je sabah sa abdestom od jacije četrdeset godina (jer bi klanjao po cijelu noć).
Prenosi se da je cijeli Kur’an proučio sedam hiljada puta na mjestu gdje je umro. Zarađivao je za život trgovinom, odašiljući robu na druga mjesta, a sa zaradom je podmirivao potrebe svojih studenata. Mnogo je davao za dobrotvorne svrhe i svakog petka bi podijelio dvadeset zlatnika siromašnima za duše svojih roditelja. Godine 146. po Hidžri, Ebu Hanifa je strpan u zatvor od strane Mensura, tadašnjeg vladara, nakon što je Imam odbio da kaže da je Mensur pravedni Halifa, kao i zbog odbijanja pozicije predsjednikovanja Vrhovnog suda. Dok je bio u zatvoru Imam Ebu Hanife je udaran štapom. Mensur se pokajao i poslao Imamu novac, da bi opet bio odbijen od strane Ebu Hanife. Do tada Ebu Hanifa je postao dobro poznat i hiljade ljudi su se skupljale da ga sretnu i potraže njegovo mišljenje gdjegod je išao. Njegovo zatvanje nimalo nije umanjilo njegovu popularnost, a Mensur je shvatio da se prema Imamu mora ponašati pažljivo, tako je dozvolio da podučava dok je još bio u zatočeništvu.
Vladar Mensur je naposljetku odlučio da se kutariše velikog Imama i naložio da ga otruju. Ebu Hanifa je osjećajući djelovanje otrova, pao na namazu, a umro je mjesecu Redžebu. Vijesti o Imamovoj smrti su se proširile nadaleko, a hiljade su se skupile pred zatvorom. Kadija grada ga je okupao, i cijelo vrijeme ponavljao: “Tako mi Boiga, bio si najveći fakih i najpobožniji čovjek našeg vremena…” Kada su kupanje završili toliko se mnogo ljudi skupilo da mu je na dženazi prisustvovalo pedeset hiljada ljudi. Veliki Imam je umro u Bagdadu 150. godine po Hidžri. Imao je sedamdeset godina.
Neka Allah bude s njim zadovoljan. Amin.
0 notes
Text
Tavsiye Ettiğim 100 Kitap DİNİ Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Hasan Karakaya Kütüb-i Sitte Muhtasarı İbnu’d-Deyba Mansur Ali Nasıf El-Hüseyni Tac Tercemesi ve Şerhi Riyaz'üs Salihin İmam Nevevi Muhtasar Terğib ve Terhib İbn Hacer el-Askalani Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih İmam-ı Buhari Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Ramuz El-Ehadis Kırk Hadis İmam Nevevi Esmaül-Hüsna Şerhi Ayet ve Hadislerle Mustafa Necati Bursalı Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed'in Hayatı Salih Suruç Sevgili Peygamberim Rahim Er Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) Osman Nuri Topbaş Şemail-Şerif Hadislerle Peygamberimiz İmam Tirmizi Muhtasar İbn-i Kesir Tefsiri Arif Erkan Peygamberler Tarihi M. Asım Köksal Hz. Yusuf ve Züleyha Mustafa Necati Bursalı Hazreti Ebubekir Mustafa Necati Bursalı Hazreti Ömer Mustafa Necati Bursalı Hazreti Osman Mustafa Necati Bursalı Hazreti Ali Mustafa Necati Bursalı Ömer bin Abdülaziz Adil Akkoyunlu Sa'd b. Ebi Vakkas Muhammed Emin Yıldırım Böyle Seslendiler Ebubekir Sifil el-Edebü'l-Müfred İmam-ı Buhari Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor? Mehmet Yaşar Kandemir Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz Mahmud Esad Coşan El-Adab Hadislerle İslam Ahlakı İmam Beyhaki Kitabuz Zühd ver Rekaik Abdullah B. Mübarek Kitabü'z-Zühd Ahmed İbn Hanbel Sıfatü's-Safve İbnu'l-Cevzi Kalplerin Keşfi İmam Gazali Hasan Basri Abdurrahman İbnü'l Cevzi Haklar ve Vazifeler Mehmed Zahid Kotku Medeniyetimizin Sosyal Dinamikleri İskilipli Mehmed Atıf Kuran Mucizeleri M. Sinan Adalı Namazda Huşuya Götüren 33 Etken Muhammed Salih el-Müneccid Dualar ve Zikirler El-Ezkar İmam Nevevi Mus'ab b. Umeyr Ömer Döngeloğlu İşi Vaktinden Çok Olanlar Nureddin Yıldız Onlar Böyleydi İmam Nevevi Sünneti Reddeden Kur'an Müslümanlığı İhsan Şenocak 21. Yüzyılda Asıl Mesele Mahmud Esad Coşan Muhtasar Tahavi Akidesi Şerhi Ebubekir Sifil Kur'an-ı Kerim Müdafaası İhsan Şenocak El-Menhiyyat İmam Suyuti İslam'ın Kızına İhsan Şenocak Müslüman Gence İhsan Şenocak TÜRKÇE Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacip Kemalist Yalanlar Yavuz Bahadıroğlu Bir Değirmendir Bu Dünya Cahit Zarifoğlu Bu Ülke Cemil Meriç Diriliş Muştusu Sezai Karakoç Kayı 4 Ufukların Padişahı Kanuni Ahmet Şimşirgil Sultan II. Abdülhamid Han Kadir Mısıroğlu Sultan Vahideddin Kadir Mısıroğlu Metal Fırtına Burak Turna - Orkun Uçar Satılık İmparatorluk Mustafa Armağan Biz Osmanlıyız Yavuz Bahadıroğlu Direniş Karatay Selman Kayabaşı İmparatorluğun Dönüşü Erkut Perek Davut Harekatı Sedat Pekdemir Yakın Tarihimizin Sır Perdesi Yavuz Bahadıroğlu Yunus Ahmet Efe Kelile ve Dimne Beydeba Bostan ve Gülistan Şeyh Sadi Şirazi Hamza Ömer Faruk Dönmez Aynadaki Yalan Necip Fazıl Kısakürek Çile Necip Fazıl Kısakürek Düzceli Mehmet Halit Ertuğrul Romanlar Cahit Zarifoğlu Dahiler Ve Deliler Mehmed Niyazi İbrahim Ethem Necip Fazıl Kısakürek Kuşların Dili Cahit Zarifoğlu YABANCI Geçmişe Bakış 2000'den 1887'ye Edward Bellamy Hayatın Kaynağı Ayn Rand De Profundis Oscar Wilde Dönüşüm Franz Kafka Küçük Ağaç'ın Eğitimi Forrest Carter Karamazov Kardeşler Dostoyevski Siddhartha Hermann Hesse Bunları Düşün Jiddu Krishnamurti Konfüsyus Yu DAN Martin Eden Jack London Işığın Savaşçısının El Kitabı Paulo Coelho Ana Maksim Gorki Böyle Buyurdu Zerdüşt Friedrich Wilhelm Nietzsche Devlet Platon Satranç Stefan Zweig Atlas Vazgeçti Ayn Rand Bulantı Jean Paul Sartre Kurtlar İmparatorluğu Jean-Christophe Grangé Kar Kurdu Glenn Meade Gazap Üzümleri John Steinbeck Karanlıkta Kahkaha Vladimir Nabokov İnsan Ne ile Yaşar Lev Nikolayeviç Tolstoy Don Kişot Miguel De Cervantes Ölümsüzlük Peşinde Gılgameş Thomas R. P. Mielke Gaia Teorisi Maxime Chattam Hayvan Çiftliği George Orwell Bir İdam Mahkumunun Son Günü Victor Hugo @Mustafa1SENYURT https://www.facebook.com/okudugumtavsiyekitaplar/ okuduğum tüm kitaplar http://www.neokur.com/mustafasenyurt/raf/4837 http://mustafa1senyurt.blogspot.com/2017/02/okudugum-kitaplar.html
1 note
·
View note
Text
Her Kim Asrında ;
MÜRŞÎD-İ KAMİL' i Buldu...
Şüphesiz HAKK 'ı Buldu...
__Kasım Bin Muhammed (R.A.)_
Silsile-i Saadat-ı Nakşibendiyye'nin 3. Halkasi
Selman Farisi'den sonra, "altın silsile" tabiîn nesline geçiyor. Emanetin sahibi bu sefer Hz. Ebû Bekir'in torunu Kasım bin Muhammed. Künyesi de Ebu Muhammed. Annesi İran hükümdarlarından Yezdcürd'ün kızı. Bu yüzden Hz. Peygamberin torunu İmam Zeyne'l-abidin ile teyzezade. Hicri 30, Miladi 650 yılında doğdu. Emevi döneminin karışık ve karmaşık siyasi ve sosyal ortamında büyüdü. Halası Hz. Aişe validemizin şefkat ve merhametine mazhar oldu. Hz. Aişe validemizin, onun başını bile tıraş ettiği rivayet edildiğine göre, ona gösterdiği ilgi ve yakınlık anlaşılmış olur.
BABASI İÇİN MAĞFİRET DİLERDİ
Hz. Kasım, Hz. Aişe validemiz başta olmak üzere, Ebu Hüreyre, İbn Abbas gibi büyük sahabilerden hadis ve ilim aldı. Medine'nin yedi büyük fakihinden biri oldu. Hadis ve sünnet bilgisine vukufu, tefsir ilmine vukufundan daha üstündü. Fıkıh ve tasavvufta üstaddı. Yaşadığı dönem, siyasi kargaşaların çok olduğu, emirlerin ve zenginlerin dünyaya fazla rağbet ettiği bir dönemdi. Bu yüzden o yıllarda zahid alimler, Hz. Peygamber (s.a.) ve ashabının zühd yaşayışına büyük bir özlem duymaktaydı. Hz. Kasım da bu bağrı yanık, gözü yaşlı bahtiyarlardandı. Babası Muhammed b. Ebu Bekir'in Hz. Osman devrindeki taşkınlıklarından dolayı Cenab-ı Hakk'tan babası adına mağfiret dilerdi.
"Tasavvuf arayı açmak değil, kapamaktı", o da bunu yapmak için güzel hasletleriyle dostluk ve kardeşlik için elinden geleni yapardı. Onun bu fazilet abidesi davranışları çağdaşları, tarafından takdirle karşılanırdı. Nitekim Yahya bin Said: "Biz, çağımızda Kasım bin Muhammed'den daha faziletli birini görmedik" derdi.
Mekke ve Medine arasında Kudeyd denilen yerde 102/720 veya 108/726 yılında yetmiş yaşlarında olduğu halde vefat etti. Ölmeden önce gözlerini kaybetmişti. Öleceğini anlayınca oğluna: "Beni içinde bulunduğum giysilerle;gömlek, izar ve rida ile kefenleyin" dedi. Oğlu: "Babacığım, bunu iki katına çıkarsak olmaz mı?" diye sorduğunda: "Dedem Ebu Bekir de böyle üç parça bir kefene sarılmıştı. Bizim için ölçü onlardır. Bu kadarı kafi, sonra dirilerin yeni giysiye ölülerden daha çok ihtiyacı var." cevabını verdi. Bundan sonra oğluna, önce kabrini dümdüz yapmasını, ondan sonra ailesine haber vermesini vasiyet etti.
"ELİMDE OLSA HİLAFETİ ONA VERİRDİM"
Ömer bin Abdülaziz'in "Elimde olsa hilafeti Kasım bin Muhammed' e bırakmak isterdim" diye halim övdüğü. İmam Malik'in "Kasım bu ümmetin fukahasındandır" diye sena ettiği Ebu Bekir torunu, gerçekten asalet ve mehabet timsaliydi. Daima düşünceli ve haşyetliydi. Yüzü gamlı, alnı secdeden aşınmış bir haldeydi.
Ömer bin Abdülaziz ile münasebetleri şöyle başlamıştı. Abdülmelik bin Mervan öldüğünde Ömer bin Abdülaziz çok üzülmüş, yetmiş gün süreyle yas tutmuştu. Bunu duyan Kasım, Halife 'nin yanına giderek: "Bilmez misin ki, eslafımız musibeti de, nimeti de aynı gözle görür ve aynı tavırla karşılardı. Nimete tezellül, musibete tecemmül gösterirdi. Yani nimete layık olmadığı düşünerek şükreder, musibete de hikmetini arayarak sabrederdi." Bu nasihattan çok hoşlanan Ömer bin Abdülaziz, Kasım'a ayrı bir ilgi gösterir olmuştu. Çünkü gönlüne onun sayesinde dünyadan zühd anlayışı dolmuştu.
__BÜYÜK BİR FAKİH__
Kasım fakihti. Sabahın erken saatinde mescide gelir, iki rekat namaz kılar, sonra etrafını çevreleyen insanların muhtelif sorularını cevaplardı. Akşamleyin yatsı namazından sonra arkadaşlarıyla ahiret hakkında sohbetlerde bulunur, onları vera ve takva konusunda aydınlatırdı.
Devrinde ricalden sayılmak fıkhı konulan cevaplamak için "iyi bir sünnet bilgisine sahip olmak gerekti" O, çağdaşları arasında bu konuda da tekti. Bu yüzden rivayet ettiği hadisler genellikle ahkam ve menâ**** dairdi.
Kendisine bilmediği konularda sorulan sorulara "Bilmiyorum" demekten çekinmezdi. Bildikleri için de: "Bildiğim şeyleri gizlemek bana helal olmaz" derdi. Çok üstüne gelenlere de şunu söylerdi: "Kişinin, Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyleri bildikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği şeyler hakkında söz söylemesinden daha iyidir."
İtikadı konulardaki bocalamaları ve özellikle Kaderiyecilerin sapık fikirlerini hoş karşılamaz ve bu görüşlerde ısrar edenlerin lanete uğrayacağını söylerdi.
_100 BİN DİRHEMİ FUKARAYA DAĞITTI_
Zahiddi, zühdünün gereği, kendisine verilmiş bulunan 100. 000 dirhem ganimet malına elini sürmemiş, fukaraya dağıtmıştı. Sıkıntılı ve dar zamanında ihtiyacı olduğu halde kendisine verilen zekat malını fukaraya dağıtırdı. Yine böyle bir para getirildiğinde onları fakirlere dağılıp namaza durdu. Yanında bulunanlar, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Her biri bir şey söyledi. Oğlu da şöyle konuştu: "Siz zekatınızı öyle birine pay ettidiniz ki, Allah'a andolsun, kendisine bir kuruş bile ayırmadı." Kasım bu söz üzerine namazı kısa tuttu ve selam verince oğluna: "Yavrum, bildiğin şey hakkında konuş, bilmediğin konularda diline sahip ol" dedi. Kasım, bu ifadesiyle aslında çocuğuna: "her doğrunun her yerde söylenmemesi gerektiğini" öğretmek istemişti. Yoksa oğlunun söyledikleri doğruydu. Fakat yanında, kendisi hakkında böyle sözler sarfetmesi onu rahatsız etmişti.
Birgün vasiyetini yazdırmak üzre bir katip çağırdı ve katibe:
"Yaz" dedi. "Bu Kasım bin Muhammed'in vasiyyetidir. Kasım, Allah'tan başka tanrı bulunmadığına şahidlik eder. Eğer o, buna şahidlik edenlerden olmasaydı, şakilerden olur, yolunu şaşırırdı." Kasım bu sözleriyle kalpte bulunan gerçek iman duygusunun insanı şakavetten ve sapıklıktan alıkoyacağını ve imanın insanı hayra götüren bir muharrik bulunacağını anlatmak istemekteydi. Aslında zikir, namaz ve her türlü ibadetten gaye de bu imanı güçlendirip hayatımıza yön vermesini sağlamak değil midir?
__NAZİK BİR KONU !? __
Daha önce de işaret ettiğimiz gibi ilmine güvenmez, bildiğiyle övünmezdi. Nitekim bir bedevi gelip birgün kendisine: "Sen mi daha alimsin, yoksa Salim mi?" diye sordu. Bu Salim muhtemelen Hz. Ömer'in torunu olan Salim olmalıdır. Kasım, zor bir soruyla karşı karşıyaydı. "Ben daha alimim" dese, nefsine pay çıkarmış olacaktı. Bu ise edebine yakışmazdı. "Salim benden daha bilgilidir" dese, işin gerçeği o değildi. Çünkü Salim'in bilgisi kendisinden daha azdı. En iyisi bu safhada nefsine pay çıkarmadan ve fakat Salim'i de incitecek bir söz sarfetmeden cevap vermekti. Kasım öyle yaptı: "Salim gerçekten saygıya layık değerli bir insandır" dedi.
Sıddikî silsile, Hz. Ebu Bekir Sıddîk'tan sonra arasına Selman'ı katarak Kasım île yine Sıddîk ailesine geçdi. Kasım, devrinin değerli bir mürşid ve mübelliğ olarak Arap, Acem demeden bütün ümmete hizmet etti. Annesinin İranlı olması sebebiyle Farsça da bildiği için tesir alanı hayli genişti. Ancak onun çağında İslami İlimler henüz bağımsızlık kazanmamıştı. Bu yüzden o, hadis öğretirken; sünneti anlatırken onlarla birlikte fıkıh ve tasavvufu da talim etmekteydi. O devirdeki bütün alimlerin durumu aşağı yukarı aynıydı. Özellikle mutasavvıflar, tasavvufun yanında ya hadis, ya da fıkıh ilmiyle meşguldüler. Hatta fıkıh ilmi, akaid ilmini de içine almaktaydı. Bu yüzden "el-Fıkhu'l-Ekber":İnanç esasları demekti. Nitekim İmam-ı Azam'ın aynı adı taşıyan eseri inanç esaslarını kapsamaktadır.
Şeriat-ı Muhammediye,
Hakikat-ı Muhammediye,
Ahlâk-ı Muhammediye şarttır.!!!
Herkesin, kalbindeki Allah ve Peygamber aşkı , kendisinde ki edeb ve hürmet anlayışı , velilere karşı sevgisi-muhabbeti tavrıyla ölçebilir. Bir insan, kâmil mürşidlere ve Rabbânî âlimlere ne derece hürmet ve edeb gösterebiliyorsa, onun Hz. Peygamber’e karşı yapabileceği hürmet de ancak o kadardır. Bu bir ölçüdür...
Her mü’min önce, ziyaret için gittiği Mürşid-i Kâmil'i, Allah ve Resûlü’nün bir emaneti olarak görmeli, Ona karşı yapacağı hürmetin, aslında Allah ve Resûlü’ne yapılan bir hürmet çeşidi olduğunu bilmelidir
Kişinin terbiye seviyesi edebiyle anlaşılır... Kalbi Allah Teâlâ’nın nazar yeri ve manevi Kâbe hükmünde olan kâmil mürşidi ziyaret anında edebe çok dikkat etmelidir.
0 notes