Text
Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında herhangi bir delil bulunmayan bu gibi durumlar hakkında ALLAH Rasulu (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:“İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenler / ortaya çıkarılanlardır.”[ Muslim, Cuma, 43.]“Sonradan ihdas edilen her şeybid’attir”[Nesâi, Îdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7]“Her bid’at dalalettir, her dalalet de ateştedir.”[Muslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6]Kandil"" Mezhep imamlarının kandil geceleri ile ilgili fetvaları.. Soru: Kandil geceleri ile ilgili olarak mezhep imamlarının ( ebu HANİFE rha, İmam ŞAFİ rha, İmam MALİK rha, imam AHMED B HANBEL rha ) görüşleri nelerdir ?.. bizzat katılmışlar mıdır?.. fetvaları var mıdır? Cevap:Ebu Hanife rha (ö. 150 h.), İmam Malik rha (ö. 179 h.), İmam Şafii rha (ö. 204 h.) ve Ahmed b. Hanbel rha (ö. 241 h.) gibi mezhep imamlarının kandil geceleri ile ilgili fetvaları yoktur. Çünkü onlar hayattayken bu geceler henüz kutlanmıyordu. Soru: Kandil geceleri Osmanlı’da başlamış. Peki, Osmanlı neye dayanarak bu geceleri başlatmıştır? Cevap:Kandil geceleri Osmanlı döneminde değil, hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır. Bu geceler, Osmanlılar döneminde II. Selim zamanından başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için “kandil” olarak anılmaya başlamıştır. Yani bu gecelerin kutlanmaya başlaması değil, kandil olarak isimlendirilmesi Osmanlı döneminde olmuştur. İkisini birbirine karıştırmamanız gerekir. İbn-i Mâcişûn rha:Ben Mâlik rha ’i şöyle derken işittim:Her kim İslam’da güzel görüp bir bid’at çıkarır-sa, Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in risâleti edâ etmede ihânet ettiğini iddiâ etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ: ‘Bugün sizin için dîninizi tamamladım’ diye buyurmaktadır. Bu sebeple o gün dîn olmayan hiçbir şey bugün de dîn olamaz.” [İmam Şâtıbî rha; "el-İ'tisâm"]((( … MİRAC HAKTIR … AMA … O GECEYİ KUTLAMAK BATILDIR … ))) Değerli Müslümanlar … ! bilindiği üzere Mirac gecesi Recep ayının yirmi yedinci gecesidir… Bu gece Allah Rasulü s.a.v’in semalara yükseltildiği gecedir. Ki, onun Miraca çıktığı hususunda ehl’i sünnet arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Ve basiretli hiçbir Müslüman da buna itiraz etmemiştir… İtiraz edenler ise ; Akıllarına uluhiyet makamı tanıyan Mutezile ve onlara paralel zihniyette olan kimselerdir… Bu kimseler bilindiği gibi ; Sadece Mirac olayını değil, İsa a.s’ın göğe çıkarılışı ve nuzulünü, Mehdi olayını, Deccal olayını, Kabir azabını, Şefaat olayını ve akıllarına yatmayan hemen hemen bir çok şeyi rahatlıkla inkar etmektedirler… Ve gerekçe olarak ta ; sürekli anlatmaya çalıştığımız gibi güya Kur’ana ters oluşundan dolayı imiş … Ne gariptir ki Kur’anı anlamak için Sünneti ellerine almaları gerekirken, ( ki bunu Kur’an emretmesine rağmen ) onlar akıllarını ele alıp önce Kur’anı tahrif ediyorlar, daha sonra da bir çok hadisi şerifi inkar ediyorlar… İşin garip yönü ; Kur’anı anlamada Allah rasulü s.a.v’e dayanan sahih senedli rivayetlere güvenmeyen, onlardan şüphe duyan zavallılar, senedsiz sepetsiz siyer ve tarih kitaplarındaki haberlere dayanarak Kur’anı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlar… Bu onların ne kadar çirkin bir tezat içerisinde olduklarının açık delilidir…İşin daha garip yönü ise ; İnkar ettikleri meseleler, ümmetin üzerinde icma ettiği konulardır… Yani az önce bahsini ettiğimiz Mirac olayı, İsa a.s’ın göğe çıkarılışı ve nuzulü, Mehdi olayı, Deccal olayı, Kabir azabı, Şefaat olayı ve onların akıllarına yatmayan daha bir çok mesele var ki, ümmet bunlar üzerinde icma etmiştir… Şimdi düşünün … ! Ümmetin öteden beri üzerinde icma ettiği bu meseleleri, sonradan peydah olmuş üç beş aklını beyenen, hadis usulü bilmeyen, Hatta Kur’anı dahi anlamaktan aciz kalmış kimseler kalkmış inkar ediyor… Bu ne kadar komik biliyor musunuz … ? Çok çok komik olduğu gibi, cehaletin tavan yaptığı bir durumdur da…Eğer Mirac kutlamaları ile alakalı itirazları olmuş olsaydı, şüphesiz ki onlara hak verir ve bu konuda doğrusunuz derdik… Ama ne yazık ki itiraz ettikleri şey, Kur’anın ve Sünnetin tertemiz sayfalarında anlatılan bir meseledir… Neyse bizler dönelim asıl konumuza ve başlıkta dediğimiz gibi inanç şeklimize ; Miraç hak, ama onu kutlamak batıldır.Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur : سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ“ Kulu Muhammedi, geceleyin, Mescid’i haram’dan, kendisine bazı Ayet-lerimizi göstermek için, etrafını mubarek kıldığımız Mescid’i Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir. Her şeyi hakkıyla işiten hakkıyla gören O’dur. “İsra : 1.Ayوَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى {13} عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى {14} عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى {15} إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى {16} مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى {17} لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى {81}“ Andolsun, - Muhammed - onu ( yani Cibrili ) bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken, Göz kayıp-şaşmadı ve ( sınırı ) aşmadı. Andolsun, o, - Muhammed - Rabbinin en büyük Ayetlerinden olanı gördü. “Necm : 13-14-15-16-17-18.Ay Zikri geçen bu Ayetler, Allah Rasulü s.a.v’in semalara yükseltildiğini anlatan açık ve net delillerden birisidir… Çünkü Cennetü'l-Me'va ve Sidreti’l münteha semalardadır… Allah Rasulü s.a.v, “ …. Rabbinin en büyük Ayet’lerinden olan … “ bu iki yeri Mirac’ta görmüştür…“ … Allah Rasulü s.a.v ise uzunca zikredilen Mirac hadisinin bir bölümünde şöyle buyurur : “ … Bana Burak getirildi. Ben de ona bindim. Beytu'l-Makdis'e gelinceye kadar bu Burak beni taşıdı … ““ …. Sonra Cebrail beni dünya semasına çıkardı … ““ … Sonra ikinci semaya çıktık… Sonra üçüncü semaya çıktık… Sonra dördüncü semaya çıktık… Sonra beşinci semaya çıktık… Sonra altıncı semaya çıktık… Sonra yedinci semaya çıktık… ““ … İbrahim aleyhisellam'ı gördüm. Beytu'l-Ma'mur'a dayanmış idi. Oraya bir günde yetmişbin melek giriyor ve bir daha ona dönmüyorlardı. ”“ Sonra ben Sidretu'l-Münteha'ya kadar götürüldüm. Yapraklarının fillerin kulaklarını andırdığını, meyvelerinin ise büyük testiler gibi olduklarını gördüm. Orayı Allah'ın emri ile bürüyen, bürüyünce değişiverdi. O kadar güzel idi ki, Allah'ın yarattığı hiçbir kul onun güzelliğini anlatamaz … “Buhari : 8.c.3635.s – Müslim : 1.c.162.n Ayet ve Hadislerin ortaklaşa haber verdiği ve Miracın semalara yükselerek gerçekleştiğini kanıtlayan en açık delil şu ifadelerdir ; “ … Cennetü'l-Me'va ve Sidreti’l münteha’nın semalarda oluşu ve Allah Rasulü s.a.v’in de bunları miraçta görmesidir… ““ ... Enes İbni Malik r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bana miraca çıkarıldığım gece ateşten makaslarla dudakları kesilmiş bir takım insanlar gösterildi. Ben :- Ya Cebrail ! bunlar kimdir ? diye sordum. Cebrail a.s :- Bunlar senin ümmetinden insanlara iyiliği emredip te kendisini unutan, Kitabı okuyup ta bildikleri ile amel etmeyen hatiplerdir,dedi. “Ahmed : 3 / 120-11801.N - S.Sahiha : 1.525.N Bu ve bununla eş anlamlı Ayet ve hadisleri çoğaltabiliriz… Ki zaten bu konuda tevatür derecesinde sahih nakiller mevcuttur… Bu deliller, Allah Rasulü s.a.v’in miraca çıkarıldığını anlatan açık delillerdir… Ki zaten - biraz önce de ifade edildiği gibi - konunun bu kısmıyla alakalı ehl’i sünnet arasında bir sıkıntı yoktur… Sıkıntı ; bu gecenin kutlanmasıyla alakalı sıkıntıdır… Çünkü Allah Rasulü s.a.v miraca çıktıktan sonra, seneye o gece için ne bir kutlama yapmış ve ne de ashabına böyle bir şey yapmaları için emir vermiştir. Hatta onun vefatından sonra dahi sahabe böyle bir kutlama yapmamıştır… Halbuki biz biliyoruz ki en hayırlı nesil sahabe toplumudur. Bununla beraber bizler için örnek gösterilen topluluk ta yine bahsi edilen toplumdur …Ve yine inanıyoruz ki onlar hayrı bizden önce isteyen, ona bizden önce koşan ve Allah Rasulü s.a.v’e bizden daha fazla değer veren insanlardı … Aynı şekilde yine biliyoruz ki bu insanlar dinleri hususunda en çok gayret sarfeden, Allah ve Rasulünün emirlerine harfiyen uyan ve dinden olmayan şeylerden de en fazla uzak duran kimselerdi… İşte onlardan - ilim dağarcığı denilen - birisinin bu anlamda güzel sözleri :ABDULLAH İBN MESUD R.A : “ … Sizden kim bir sünnet izleyecek olursa, ölmüş olanların sünnetini takip etsin. çünkü hayatta olanın fitneye düşmeyeceğinden emin olamazsınız. Sözünü ettiğim bu ölmüş kimseler ise Muhammed s.a.v’in ashabıdır. Onlar bu ümmetin en faziletlileri, en iyi kalplileri, en derin bilgilileri ve yapmacığa saparak kendilerini külfetlere sokmaktan en uzak olanlarıydı. Bunlar Allah’ın, peygamberine arkadaş olmaları ve dinini dimdik ayakta tutmaları için seçtiği bir topluluktu. Onların faziletlerini bilip kabul ediniz ve onların izlerinden gidiniz. Elinizden geldiği kadar onların ahlakları ile ahlakınız ve onların dinlerine sarıldıkları gibi siz de dininize sarılınız. Çünkü onlar dosdoğru hidayet üzere idiler. “Ebu Nuaym Hilye : 1.305 – el Albani İrva : 2445Öyleyse bu konuda söylenecek en güzel söz ; Onların yapmadığı şeyi bizde yapmamalıyız… Çünkü onlar böyle bir gece kutlamadılar. Çünkü onlar, bu tip gece ve gündüzlerde “ meded ya Rasulallah “ diye bağırıp çağırmadılar… Çünkü onlar, İslami birçok emir ve nehyleri ihlal edip de sadece bu tip gecelerde kurtlarını dökmediler…Unutmayalım ki bu tip geceler - iyi niyetle de olsa - en fazla Allah’a ortak koşulan gecelerdir.Çünkü bu gecelerde “ medet ya Rasullallah “ diyerek Allah’tan başkasından imdat - meded - istenen gecelerdir.Allah şahit bu geceler, “ yetiş ya Rasulallah “ diyerek Allah’tan başkasının yardıma çağrıldığı özel gecelerdir. Bu tip geceler, Allah’ın kitabının dahi o kadar huşulu okunmadığı, ama sonradan uydurulan Mevlidlerin okunduğu, ağlandığı, sızlandığı gecelerdir. İnanın bu gecelerde, insanların farz ibadetlerini dahi bu kadar huşulu yapmadıkları, bid’at ibadetlere önem verdikleri gecelerdir … Ve yine bu geceler, din’de olmayan senelik kaza namazlarının kılındığı gecelerdir.Hulasa bu geceler, Camilerimizin en fazla dolup taştığı geceler ve bu geceler inanın Tevhid ehlini en fazla üzen batıl kutlama geceleridir..Değerli Müslümanlar … ! Unutmayınız ki sünnete uygun olmayan bu geceler insana asla fayda sağlamaz… Bakınız bu kutlama ile ilgili ilim ehlinden bazıları neler diyor : Sünnet ve Bid'atler kitabının yazarı, recep ayındaki bid'atler bölümünde şunları söyler :" Mi'rac kıssasını okuyup recep ayının yirmi yedinci gecesini kutlamak ve bazı insanların bu geceye has bazı zikir ye ibadette bulunmaları bid'attır. Recep, Şa'ban ve Ramazan aylarında okunan dualar bid'at ve uydurmadır, şayet bunlarda bir hayır olmuş olsaydı bizden öncekiler bunda bizleri geçerlerdi. İsra, Mi'rac ve mezkur ayın ihyasına dair hiç bir delil kaim olmamıştır "Şukayri, Es-Sunenu ve 'l- Mubtedi'at s.143Şeyhu'l-İslam İbn Teymiyye'de Recep ayının yirmi yedinci gecesi ile ilgili olan namaz hakkında şöyle der :" Muteber alimlerin belirttiği gibi ; İslam alimlerin ittifakıyla bu, ( namaz ) meşru bir namaz değildir. Bu ancak cahil ve bid'atçı kimseden sudur eder. "Şukayri, Es-Sunenu ve'l - Mubtede'at s.143Öyleyse sözü daha fazla uzatmadan şu soruları kendimize soralım ve bunun üzerinde de ciddi bir şekilde kafa yoralım ;1 - Allah Rasulü s.a.v neden miraca çıkıp geldikten sonra, seneye bu olayı kutlamadı … ? 2 - Sahabe neden Allah Rasulü s.a.v hayatta iken böyle bir kutlamayı beraberce yapmadılar … ? 3 - Ve yine Sahabe, Allah Rasulü s.a.v’in vaftından sonra neden böyle bir kutlama yapmadı … ? 4 - Değerli selefimiz olan İlim ehl’i neden böyle bir kutlama yapmadı ve etrafındakilere de bu geceyi kutlamaları için nasihat etmediler … ?5 - Ve en önemlisi ; bugün Miraç kutlamaları yapan kimseler, yoksa Allah Rasulü s.a.v’i Sahabe ve onlardan sonra gelen selefimizden daha mı çok seviyorlar … ? … Anlayana azın faydası çoktur, …… Anlamayana da çokun faydası yoktur.20Naime Cennet, Hüküm Allahındır ve 18 diğer kişi1 Yorum3 PaylaşımBeğenYorum YapPaylaş
0 notes
Text
SEN DE ALLAH’IN DİNİNE YARDIM EDEBİLİRSİN-------------------------------Allah’ın dinine yardım etmenin birçok şekli, sûreti ve yolu vardır. Buna göre bu dine:● Kimi malıyla,● Kimi canıyla,● Kimi bedeniyle,● Kimi kalemiyle,● Kimi davet ve tebliğiyle,● Kimi irşad ve yönlendirmesiyle,● Kimi vaktiyle,● Kimi çocuğuyla,● Kimi ahlakıyla,● Kimi İslamî kimliğiyle,● Kimi de duasıyla yardım edebilir.Rabbimiz ayet-i kerimede “Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder” (Muhammed, 7 )buyurarak “ille de şöyle yapacaksınız” şeklinde herhangi bir sınırlandırma yapmamış, aksine yardım edebilmenin önünü açık bırakarak dinine samimiyetle yapılacak her türlü yardımın katında kabul göreceğini ima etmiştir. Bu da göstermektedir ki, Müslüman elinden geldiği her şekilde Rabbinin dinine yardım edebilir.O nedenle ey Müslüman! ● Unutma ki Allah, dinine yardım etmen için senden TOMAR TOMAR PARA istemiyor; aksine imkânın ölçüsünde bir şeyler vermeni bekliyor. Velev ki vereceğin bu şey yarım hurma bile olsa…● Unutma ki Allah, dinine yardım etmen için senden BÜTÜN VAKTİNİ hizmete ayırmanı istemiyor; aksine imkân dâhilinde bir zaman ayırmanı bekliyor. Velev ki ayıracağın bu zaman yarım dakika bile olsa…● Unutma ki Allah, dinine yardım etmen için senden bütün HER ŞEYİNİ istemiyor. O sadece senden senin ihlâsla yapacağın amelleri bekliyor. Velev ki yapacağın bu ameller çok küçük şeyler bile olsa…Asla dine hizmeti gözünde büyütme! Bunu ulaşılmaz bir makammış gibi görme! Bil ki bu, her an ve her yerde olabilecek bir şeydir.İnfak et, borç ver, cihad et, ilim öğren, yetimlere sahip çık, Müslüman dul kadınların ihtiyaçlarına koş, kardeşlerinin ev taşımalarına yardım et, kitap, broşür, CD dağıt, yazı yaz, ders hazırla, ders ortamı oluştur, evini aç, arabanı hizmete sür, sohbet ver, tebliğ et, İslamî kıyafetler giyin, İslam âdabına dikkat et, ahlak kurallarına riayet et… Hâsılı, hayır yollarından ve Allah’ın dinine yardım edecek alanlardan herhangi birisine tevessül et. Bil ki, Allah’ın dinine yardım edecek alanlar çok geniş, çok engindir ki, saymakla bitmez. İşte sen, bunlardan birisiyle Rabbine yardım edebilirsin. Burada Şeyh Şankıtî rahimehullâh’ın, Müslümanların Allah’ın dinine nasıl yardım edeceklerini ifade eden şu güzel cümlelerini aktarmadan edemeyeceğiz. O, “Edvâu’l-Beyân” adlı kıymetli tefsirinde şöyle der: “Müminlerin Allah’a yardım etmelerinden maksat; onların Allah’ın dinine ve kitabına yardım etmeleri, Allah’ın kelimesi en yüce olsun, yeryüzünde Allah’ın hadleri uygulansın, emirleri yerine getirilsin, yasaklarından kaçınılsın ve kulları arasında Rasûlüne indirdikleriyle hükmedilsin diye çaba harcamaları ve cihad etmeleridir.” (Edvâu’l-Beyân, sf. 1585)Ne mutlu her şeyiyle bu dine ensâr ve hizmetkâr olanlara!
0 notes
Text
HANEFİ ALİMLERİNE GÖRE TERAVİH NAMAZI 8 REKATTİRDELİL 1:Umdetul Kari isimli eserinde Alleme Ainne Hanefi (ra) şunları aktarmaktadır:Eğer (3 Ramazan gecelerinde) bu gecelerde Allah rasulunun (sav) kaç rekat namaz kıldığının Buhari’de net olarak açıklanmadığını savunursan Sana cevap olarak ben de İbn Huzeym ve İbn Hibban’dan nakledilen Cabir (ra) hadisini söylerim. Hadiste şöyle geçmektedir:“Allah rasulu (sav) Ramazan ayında bizimle birlikte sekiz rekat namaz kıldı ve vitirle namazını bitirdi.” Sahihi Buhari Şerhi Umdetul Kari, Cilt 3, Sayfa 597DELİL 2:Ayrıca Alleme Zaile Hanefi de 'Nasbur-Rayaah Fee Takhreejer Ahadeetheer Hidaayah' adlı eserinde şöyle iddia etmektedir:“Yine İbn Hibban’ın Sahih’inde Abdullah bin Cabir (ra)’ın naklettiğine göre Allah rasulu (sav) sahabeleriyle birlikte Ramazan ayında sekiz rekat namaz kılar ve vitirle bitirirmiş.” Nasbur-Rayaah Fee Takhreejer Ahadeetheer Hidaayah, Cilt 2, Sayfa 152DELİL 3:Ebu Hanife’nin en meşhur öğrencilerinden İmam Muhammed (ra) Muvatta isimli eserinde Hz Ayşe’nin (ra) naklettiği şu meşhur hadise değinir:“İster Ramazan ayı olsun ister bir başka ay Allah rasulu (sav) hiç bir ayda 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.” İmam Muhammed, Muvatta, 138DELİL 4:Fethul Kadir’de İmam Hummam şöyle yazmıştır:“Sonuç olarak Ramazan namazı (teravih) sevgili Peygamberimizin (sav) de yapmış olduğu gibi cemaatle 8 rekatttir.” Hidaye Şerhi, Fethül Kadir, Cilt 1, Sayfa 334Hanefi fıkhının güvenilir kaynaklarından Hidaye de (Cilt 1, sayfa 96) yazılmış dipnot aşağıda verilmiştir:“Bu Hz Peygamberin (sav) düzenli olarak yaptığı sünnetidir”DELİL 5:Alleme Molla Ali Kari Hanefi şöyle der:“Teravih namazı Hz Peygamber (sav)’in de yapmış olduğu şekilde sekiz rekattir.” Mirqaat Haashiyah Mishkaat, Cilt 2, Sayfa 115Bu alıntının ardından Alleme Molla Kari Hanefi iöyle de demektedir:“Kesin olarak kanıtlanmıştır ki Hz Peygamber (sav) ramazan ayında sahabeleri ile birlikte sekiz rekat namaz (teravih) kılmış ve namazını vitirle bitirmiştir.” Mirqaat Haashiyah Mishkaat, Cilt 2, Sayfa 174DELİL 6:Alleme Abdul Hay Luknanevi Taligul Mümcid adlı eserinde şuna değinmektedir:“Çok sahih olarak aktarıldığına göre İbn Hibban Sahih’inde Cabir İbn Abdullah (ra)’dan şöyle nakletmiştir: Rasulullah (sav) Ramazan ayında sahabeleri ile birlikte sekiz rekat namaz (teravih) kılmış ve namazını vitirle bitirmiştir (tamamlamıştır)” İmam Muhammed’in Muvattasının Şerhi, Taligul MümcidDELİL 7:İmam Muhammed İbn Mervezi “Gece Namazı” adlı kitabında Cabir İbn Abdullah (ra)’dan Ubey İbn Kab (ra)’nın Resulullah (sav)’e gittiğini ve şöyle dediğini nakletmektedir:“ Dün gece (Ramazan ayı içinde) birşeyler yaptım. Allah Rasulu (sav) de yaptığın nedir ey Ubey? diye sordu ve bunun üzerine Ubey şöyle karşılık verdi: Evimdeki bazı kadınlar bana biz Kur’an okuyamıyoruz bundan dolayı bize namaz kıldırır mısın diye sordular. Bunun üzerine ben de onlara sekiz rekat ve bir de vitir kıldırdım. Allah rasulu (sav) hiçbir şey söylemedi bu da onun bu davranışı onayladığını -takrir sünnet- göstermektedir.” Mervezi, Gece Namazı, Sayfa 90. Heytemi, Mecmail Zevaid, Cilt 2, Sayfa 74’de bu hadisin isnadının hasen olduğunu söyler.DELİL 8:İmam Tahavi –Hanefi fıkıh kitapları arasında en güvenilir olanlarından biri olan- Ma'aaneul-Athaar’da şöyle nakleder:“Saib İbn Yezid Ömer İbn Hattab (ra)’ın Ubey İbn Kab ve Terim ed-Dari’ye insanlara teravih namazını vitirle tamamlayarak 11 rekat olarak kıldırmalarını emrettiğini söylemektedir.” Ma'aaneul-Athaar, Cilt 1, Sayfa 173; Ayrıca İmam Malik, Muvatta, 40DELİL 9:İmam Ahmed Tahtavi şöyle yazmıştır:“Allah rasulu (sav) 20 rekat değil 8 rekat kılmıştır.” Tahtavi, Hasbiye, Durel Muhtar, Cilt 1, Sayfa 295Aynı şekilde Alleme Ebu Suud Hanefi ‘Kenz Şerhi’nde aynı ifadeleri kullanmıştır. Alleme Ebu Suud Hanefi, Kenz Şerhi, Sayfa 265DELİL 10:-Hanefi fıkıh kitapları arasında ibadete dair eserlerin en meşhurlarından Nurul İdha yazarı- Alleme Ebul Hasan Şuranbali Hanefi kitabında şöyle yazmıştır:“Kesin olarak Allah rasulu (sav)’den nakledilmiştir ki, namazını vitirle tamamlayarak 11 rekat olarak cemaatle kılmıştır.” Maraaqiul-Falaah Sharah Noor ul-Eedhaa, Sayfa 274DELİL 11:Mulvi Muhammed Ahsen Nanotvi şöyle yazmaktadır:“Çünkü Allah rasulu (sav) 20 rekat kılmamıştır, 8 rekat kılmıştır.” Kanzud – Daqaaeq, Sayfa 36, dipnotDELİL 12:Mulvi Ahmed Ali Şarunpi şöyle yazıyor:“Sonuç olarak Ramazan namazı (teravih) vitirle tamamlanarak cemaatle 11 rekat olarak tıpkı Rasulullah (sav)’in ramazan ayında cemattle kıldığı gibi kılınır.” Buhari dipnotu, Cilt 1, Sayfa 154Ve yine devamında şöyle yazılmıştır:“Teravih namazının vitirle tamamlandığı ve 8 rekat olduğuna dair olan görüş, bu konuda sahih hadisle kanıtlanmış tek görüştür.” Hidaye, Sayfa 562DELİL 13:Alleme Abdul Hay Luknavi Hanefi teravih namazının rekatları konusunda şunları yazmıştır:“İbn Hibban ve diğerleri Hz Peygamberden (sav) nakletmişlerdir ki: Allah rasulu (sav) Bu (üç ramazan gecesinde ) gecelerde sahabeleri ile birlikte cemaatle sekiz rekat namaz kılmıştır.”Umdetul Raiya, Cilt 1, Sayfa 207Ve Alleme Abdul Hay Luknavi Hanefi Taligul Mümcid adlı eserinin 138. sayfasında bu hadisin çok sahih olduğunu savunmaktadır.DELİL 14:Son dönem meşhur Hanefi alimlerinden ve Tableeghi Nisaab kitabının yazarı Mulvi Muhammed Zekeriyya Kandelvi şöyle demektedir:“Hadis ulemasının belirlemiş olduğu prensiplere göre; Allah rasulunun (sav) 20 rekat kıldığı, Allah rasulunden merfu olarak hiçbir sahabeden, tabiinden ve de diğerlerinden herhangi bir kimseden nakledilerek kanıtlanamamıştır.” İmam Malik Muvatta Şerhi, Awjazul-Masaalik, Cilt 1, Sayfa 397DELİL 15:Numan şöyle rivayet ediyor:“20 rekatlik Teravih namazının sünnet olduğu insanlar arasında çok yaygın olarak bilinmektedir ancak bu görüş Allah rasulunden nakledilen bir hadisle kanıtlanamamıştır. Allah rasulunun (sav) emirleri ve kendi uygulamış olduğu sünneti doğrultusunda meşhur ravilerden Hz Ayşe (ra)’nin Sahihi Buhari yer alan şu hadisi bu husuta doğru uygulamanın ne olduğunu ortaya koyuyor:“İster Ramazan ayı olsun ister başka bir ay, Allah rasulu (sav) 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.”Hz Ayşe (ra) diğer insanlara göre Allah rasulunun (sav) geceleri ne ile meşgul olduğunu daha iyi bilirdi. Fatah Sirul-Manaan Fi Ta'id Madhabin-NumanDELİL 16:Alleme Hummam İbn Hanefi şöyle yazmaktadır:“İbn Ebi Şeybe, Taberani ve Beyhaki’nin İbn Abbas (ra)’dan naklettikleri “Allah rasulu (sav) Ramazan gecelerinde vitirle birlikte 20 rekat namaz kılardı” şeklindeki hadis zayıftır. Bu hadisteki ravilerden İmam Ebu Bekir Ebu Şeybe’nin dedesi Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman zayıf ravi olarak bilinmektedir. Yukarıda nakledilen hadis aynı zamanda bu konudaki doğru görüşle çelişmektedir.” Fethul Kadir Maa Hidaye, Cilt 1, Sayfa 205DELİL 17:Alleme Zaile Hanefi şöyle yazmaktadır:“İbn Ebi Şeybe; İbrahim İbn Osman Ebu Şeybe’den Allah rasulu (sav)’in vitirle bitirerek (tamamlayarak) 20 rekat namaz kıldığına dair hadisi nakletmiştir. Bu hadis meluldur (zayıftır) çünkü ravi zincirinde Ebu Bekir İbn Şeybe bulunmaktadır. Bu ravi zayıf ravidir çünkü bütün hadis alimleri tarafından icma edilmiştir ki Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman zayıf bir ravidir.” Nasbur-Rayyah, Cilt 2, Sayfa 153DELİL 18:Alleme Zaili Hanefi yine şöyle demektedir:“İbn Adda Kamil adlı kitabında ortaya koymaktadır ki bahsedilen hadis (ravi zincirinde Ebu Şeybe İbrahim İbn Osman’ın ravi olarak bulunduğu hadisler) zayıftır. Bahsedilen hadis Hz Ayşe’den (ra) nakledilen sahih hadisle de çelişmektedir:“Ebu Selman İbn Abdurrahman Hz Ayşe’ye Allah rasulunun (sav) Ramazan ayındaki namazını (teravih) sordu. Hz Ayşe şöyle cevapladı: İster Ramazan ayı olsun ister başka bir ay, Allah rasulu (sav) 11 rekattan fazla namaz kılmamıştır.” Nasbur-Rayyah, Cilt 2, Sayfa 153DELİL 19:Alleme Enver Şeyh Keşmirir Hanefi 20 rekat hakkında şunları yazmıştır:“ Allah rasulu (sav)’den sahih olarak aktarılan 8 rekat kıldığıdır. Allah rasulu (sav)’in 20 rekat kıldığını bildirne hadis ise hadisi zayıf hale getirecek şekilde zayıf ravi zinciri ile rivayet edilmiştir ve hadisin zayıflığı konusunda icma vardır.” El Urfus- Shiza, Sayfa 209DELİL 20:Zuhratul Riyazil Ebrar kitabının Teravih bölümünün Teravih 8 rekattir başlığı:Alleme Şurunbali Nurul İdha adlı kitabın açıklaması olan 'Maraqeeyul Falaah, Sharah Noorul Idha' da şöyle demektedir:“Cemaatle sekiz rekat kılmak sünneti kifayedir. Allah rasulu (sav)’in vitirlşe birlikte cemaatle 11 rekat kıldığı kanıtlanmıştır.”DİĞER DELİLLER:Aşağıda teravih namazının 8 rekat olduğunu kabul eden ve yine teravih namazının 20 rekat olduğunu söyleyen hadisin zayıf olduğunu kabul eden diğer Hanefi alimleri ve hanefi fikih kitaplarının ismi verimiştir:1- Müctehid Alleme Kemal Ibnul Hamam (Hanefi) Fethul Kadir sayfa 2052- Molla Aliyyul Kari mirqat şerhi mishqat3- Alleme İbn Zeli Hanefi Nasburi fi Takhreejul Ahadeeth El-Hidaye cilt 1 sayfa 2934- Durre muhtar sayfa 2165- Kenzbi Şerhi Alleme Mesud Mısri sayfa 6656- Alleme Ebu Tayyib Muhammed Bin Abdul Kadir Sindhi Madni, (Hanefi, Nakşibendi) Şeyh Tirmizi sayfa 4237- Alleme Enver Sha Keşmiri Afurasazi cilt 1 sayfa 3298- Aiynul Hidaye bölüm 1 - sayfa 5639- Nurul Hidaye sayfa 13310- Gayetul Evtar cilt 1 sayfa 32611- Tebliğ Cemaati Emiri Mevlana Yusuf Kandehlevi (itikadi problemleri olan biridir) Hayat -üs-Sahabe cilt 3 sayfa 165-167 "Teravih" bölümünde teravih namazının 8 rekat olduğunu kabul etmekte ve kitabının bu bölümünde teravih namazının 20 rekat olduğundan hiç bahsetmemektedir.12- Hanefi muhaddislerinden Abdul Haq Dehlevi ‘Fethi Resul Mennan’ kitabının 227. sayfasında “Bugün günümüzde yaygın olan teravih namazının 20 rekat olarak kılınması geleneğinin Hz Muhammed (sav)’e dayandırılabilecek hiç bir delili yoktur. İbn Ebi Şeybe’de İbn Abbas’a atfedilen teravih namazının 20 rekat olduğuna dair olan hadis zayıftır.’ Ve Hz Ayşe (ra)’dan nakledilen sahih hadisle çelişmektedir.” demektedir14Nuray Güven, Sude Naz ve 12 diğer kişi2 Yorum1 PaylaşımBeğenYorum YapPaylaş
0 notes
Text
Üzerinize öyle bir zaman gelecek ki sizden biriniz ölümü satın alabilse satın alacak....İbn-i Mes'ud
0 notes
Text
Muhtasar Akîde BeyânıBismillah.Şüphesiz hamd Allah'adır. Salât we selâm, Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'in üzerine olsun.Allah Te'âlâ vardır.2. Allah Te'âlâ'dan başka rab yoktur. Rab ise yaratan, rızık veren, kainatı çekip-çeviren, yaşatan-öldüren we yaratmış olduğu kullarına hükümler/kanunlar koymak suretiyle hayatlarına yön verendir. Bu vasıflarında Allah Te'âlâ'ya ortak olan weya olacak bir şey yoktur.3. Allah'tan başka ibâdete layık ilâh yoktur. İlâh ise kendisine ibâdet edilendir. İbâdet; Allah'ın sevip-razı olduğu amelleri kapsayan genel bir isimdir. Namaz, zekât, hac, oruç buna dâhil olduğu gibi muhakeme olma/hüküm talep etme, dua, yardım talep etme, sığınma, umma, korkma, tevekkül gibi ameller de ibâdet kapsamına dâhildir.4. Allah Te'âlâ'ya ne zatında ne isim we sıfâtlarında ne de fiillerinde benzeyen, denk olan bir varlık vardır.5. Allah Te'âlâ'yı tanımak ancak Kur'ân we Sahîh Sünnet ile mümkündür. Kur'ân we Sahîh Sünnet'te Allah Te'âlâ hakkında sâbit olan isimlerine we sıfâtlarına îmân etmek, Allah Te'âlâ'yı bu isimleri we sıfâtları ile tanımak, bunlarla dua etmek her Müslümanın üzerine bir haktır.6. Kur'ân we Sahîh Sünnet'te Allah Te'âlâ hakkında sâbit olan sıfâtlar ya nefis, rûh, yüz, iki el, iki göz, ayak, baldır gibi O'nun zatına yönelik sıfâtlardır ya da rahmet, gazap, kızma, razı olma, hayret etme/şaşırma, ferahlama, gülme, semâya nüzul etme/inme, Arş'a istivâ etme gibi O'nun fiillerine yönelik sıfâtlardır.7. Allah Te'âlâ'nın isimlerine we sıfâtlarına geldiği gibi îmân etmek, bu isim we sıfâtların nasıllığı hakkında düşünmemek/konuşmamak, bu isimleri we sıfâtları tahrîf we te'vîl etmemek (anlamlarını bozmamak) we herhangi bir varlığa teşbîh etmemek (benzetmemek) gerekir. Kur'ân we Sahîh Sünnet'in emrettiği, Sahabenin we onlara ihsân üzere tabi olanların yolu bu şekildedir.8. Allah Te'âlâ, -Kur'ân we Sahîh Sünnet'te de sâbit olduğu üzere semâdadır we Arş'ın üzerine istivâ etmiştir.9. "Allah Te'âlâ her yerdedir" weya "Allah zamandan we mekândan münezzehtir" gibi Kur'ân we Sahîh Sünnet'te yeri olmayan sözlerden kaçınmak we bu sözleri reddetmek gerekir. Zira Allah Te'âlâ semâdadır we Arş'ın üzerine istivâ etmiştir. Bu apaçık delîllerle sâbit olmuş bir meseledir.10. Tâğutları reddetmek we onlardan içtinab etmek/uzaklaşmak gerekir. Bu Allah'ın kullarına Kendisine îmân etmeden önce yapmalarını emrettiği bir şeydir.Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur; "Kim Tâğûtu reddedip Allah'a îmân ederse, kopması mümkün olmayan sapasağlam kulpa tutunmuş olur." |Bakara, 256| Tâğût ise Allah'a karşı haddini aşan, kendisine ibâdet edilen, hükmüne başvurulan, helâl we haram noktasında kendisine itaat edilen/tabi olunan varlıklara verilen bir isimdir.11. Kişinin Allah'a olan îmânının geçerli olabilmesi için tâğutlara yapılan ibâdetlerin bâtıl/geçersiz olduğuna îmân etmesi, onlardan nefret edip uzak durması, onlara düşmanlık göstermesi, onların ne Allah Te'âlâ ile ne de İslâm ile bir bağlarının olmadığını ikrar etmesi gerekir.12. Muhammed sallAllahu aleyhi we sellem Allah'ın kulu we rasûludur we O'ndan sonra başka bir nebi olmayacaktır.13. Muhammed sallAllahu aleyhi we sellem'e îmân etmek, O'nu sewmek we saygı duymak Allah'ın bir emri we Allah'a îmânın bir gereğidir.14. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'in Sahîh Sünnet'i dînde kaynaktır we hüccettir. Bunu inkâr etmek ise küfürdür.15. İslâm, bütün rasullerin ortak daveti we dînidir. Allah katında geçerli olan tek dîn İslâm'dır.16. Kur'ân Allah'ın kelâmıdır we mahlûk/yaratılmıştır değildir. Kur'ân'ın yaratılmış bir şey olduğunu iddia etmek, Allah'ın da yaratılmış bir varlık olduğunu iddia etmek anlamına geldiği için böyle bir iddia küfürdür we sahibini kâfir yapar.17. Kur'ân we Sahîh Sünnet'te ismi geçen we geçmeyen tüm meleklere, rasullere/nebilere kitâblara îmân etmek gerekir.18. Kadere, hayrın we şerrin Allah'tan olduğuna, Allah'ın kıyâmete kadar vuku bulacak her şeyi bildiğine, bunları bir kitâbta yazdığına we yeri we zamanı geldiğinde ise bunları dileyip yarattığına îmân etmek.19. Âhiret hayatına, cennet we cehennemin varlığına îmân etmek.20. Cennet we cehennemin ebedi olduğunu, cennete ancak Müslümanların gireceğine, cehenneme ise ancak kâfirlerin we müşriklerin gireceğine îmân etmek.21. Şirk we küfür dışında kalan günâhları işlemek kişiyi kâfir we müşrik yapmaz. Ancak böyle bir kimse fasıktır.22. Tevbe etmeden büyük günâh üzere ölen kimseler ise Allah'ın dilemesine kalmıştır. Allah dilerse onları affedip cennetine koyar diler ise günâhları sebebiyle cezalandırıp daha sonra da cezaları bittikten sonra cennetine koyar.23. Kabir azabı haktır.24. Îsâ aleyhisselam Allah'ın kulu we rasûludur. Allah O'nu kendi katına yükseltmiş we kıyâmete yakın yeryüzüne adil bir hakem olarak geri gönderecektir.25. Kur'ân we Sahîh Sünnet'te sabit olduğu gibi Kıyâmet Günü we alametleri vardır.26. Îmân; kalbin marifeti we tasdiki, dilin ikrarı we azaların amel etmesidir. İtikad, söz we amel îmândandır. Bu üçü olmaksızın îmân geçerli olmaz. Îmân artar we eksilir. Günahlar ile eksilir we itaatlerle/ibâdetlerle artar. Bunun zıddı olan küfür de itikad, söz we amel iledir.27. Dünyâda hükümler zahire göre yani kişide açığa çıkan sözlere we amellere göredir. Kişinin kalbinde ne taşıdığı ise bizi ilgilendirmez.28. Küfür weya şirk olan amellerden birini işleyen kimse bununla kâfir we müşrik olur.29. Şirk we küfür hususunda cehâlet, taklîd we te'vîl mazeret değildir. İradeyi ortadan kaldıran ikrâh we hata mazerettir.30. Tekfîr noktasında mutlak/genel we muayyen/şahıs şeklinde bir ayrım yoktur. Böyle bir ayrım Kur'ân we Sahîh Sünnet'te sabit olmayan we Selefin uygulamadığı bir ayrımdır we bid'attir.31. Oy kullanmak şirktir. Zira bu Allah'a ait olan kanun koyma/hükmetme yetkisinin başkalarına verilmesidir.32. Tâğûta askerlik yapmak küfürdür. Zira Allah bizlere Tâğûtları reddetmeyi we onlardan içtinab etmeyi/uzaklaşmayı emretmiş, onlara velayet vermemizi yasaklamıştır. Tâğûtların yolu üzere savaşmak küfürdür.33. Tâğûta muhakeme olmak/hüküm talep etmek, ihtilafların çözümü için davayı onlara götürmek küfürdür.34. Muhakeme; Anlaşmazlığa düşen yahutta bir şeyi iddia eden/inkar eden kimsenin (davacının) karşı tarafı (davalıyı) hakime şikayet etmesi iledir we dört rükun üzerine kuruludur; Davacı, davalı, hakim we hüküm. Davacı iddiası ile muhakemeye dahil olduğu gibi davalı da bu iddiayı inkar etmek/çürütmek ile muhakemeye dahildir. Davalının kendini savunmasını muhakeme kapsamından çıkaranların ne Arap Lügatı'ndan ne de Kur'ân we Sahîh Sünnet'ten bir delîlleri yoktur. Bu konuda ancak şüphe ortaya atabilirler.35. Avukatlık memurluk olup küfür olduğu gibi avukata muhakeme hususunda vekalet vermekte küfürdür.36. Tağutun okullarında okumak küfürdür. Zira günümüz okulları şirk we küfür yuvaları haline gelmiştir.37. Eş'ariler we Maturudîler ne Ehl-i Sünnet'tendir ne de İslâm Ehlindendir.Eş'ariler; Selefin icma ile tekfir ettiği Cehmiyye'nin sahip olduğu akîdeye muvafakat eden bir fırkadır. Allah'ın isim we sıfâtlarını tahrîf we te'vîl etmişlerdir. Kur'ân'ın mahlûk/yaratılmış olduğunu söylemişler, harf we sesi Kur'ân'dan nefyetmişlerdir. Elimizde olan Kur'ân'ın hakîki Kur'ân olmadığını, Kur'ân'ın Allah'ın nefsinde var olan bir mana olduğunu we elimizde olan Kur'ân'ın bu mananın bir hikâyesi olduğunu iddia etmişlerdir. Îmânın kalbin ma'rifeti we tasdîkinden ibâret olduğunu we amelin îmândan olmadığını söylemişlerdir. Maturidîler de amelin Îmâna dâhil edilmemesi we isim we sıfâtların tahrîf we te'vîlinde Cehmiyye'ye muvafakat etmişlerdir.38. Dînde hüccet Kur'ân, Sahîh Sünnet we Selefin icmasıdır. Kıyas, şahsi görüş, mezhep, keşf, rüya vb. şeyler hüccet değildir.39. Dînde sonradan ortaya çıkarılmış şeyler bid'at we dalalettir.40. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'den sahîh olarak sâbit olan hadîsleri inkâr etmek küfürdür.41. Küfür we şirkleri sâbit olan kimselere İslâm hükmü werilmesi ancak küfür we şirklerinden beri olmaları we Sahîh Akîde'ye rücu etmeleri ile mümkündür. Kendilerinde ne İslâm ne de küfür alametleri bulunmayan kimseler ise dâru'l-küfür de zahiren kâfir konumundadırlar.42. İslâm alametleri ise Müslümanları, müşriklerden we kâfirlerden ayıran şeylerdir.43. Müşrikleri we kâfirleri tekfîr etmek we onların İslâm ile bağlarının olmadığını ikrar etmek zorunludur.44. Kaderiyye, Şia, Cehmiyye, Mu'tezile, Havaric, Mürcie gibi fırkalar kafirdir.45. Namazı terk etmek küfürdür.46. Zekat, Hac we Oruç gibi amelleri kasten terk edenler de -tercih ettiğimiz görüş üzere- kâfirdir.47. Sahabeyi sevmek, onlara dua we istiğfar etmek, onlardan razı olmak îmân; onlara buğz etmek, sövmek, alay edip küçümsemek küfür we nifâktır. Allah'ın onlardan razı olduğu gibi bizlerde onlardan razıyız we onların adaletine şahitlik ediyoruz.Bu esaslar; menhec we akidemizin maddeler halinde bir beyanıdır.Ve Lillahi'l-hamd
0 notes
Text
Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) dedi ki ;"Her iftar vaktinde,Allah'ın (ateşten) azad ettigi insanlar vardır.Bu Ramazan'ın her gecesinde olur"Ibni Mace 1643.
1 note
·
View note
Text
Zirr İbnu HubeyşHuzeyfe (ra)'ye:"Sen Resulullah (sav) ile birlikte hangi vakitte sahur yedin?" diye sorduk. Şu cevabı verdi: "Gündüzdü, ancak güneş doğmamıştı."Kaynak: Nesai, Savm 20, (4, 142)
0 notes
Text
Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın! Sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Mâruf üzere, uygun, ciddî ve ağır başlı bir şekilde konuşun! Evlerinizde oturun, eski câhiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın! Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb, 32-33)
Ayşe (r.a.) bu âyet-i kerîmeyi okuduğu zaman, başörtüsünü ıslatıncaya kadar ağlarmış.
(Kurtubî, el-Câmi, [Ahzâb, 33]) Herhalde bu âyetleri okuyunca Cemel Vak‘ası’nı hatırlıyor ve o hâdiseye karıştığı için üzülüyordu.
Evinden pek fazla dışarı çıkmayan . Sevde ranh vâlidemize:
“–Niçin diğer kardeşlerinin yaptığı gibi haccetmiyor, umreye gitmiyorsun?” diye sorulmuştu. O da:
“–Daha önce haccımı ve umremi yaptım. Allah da bana evimde oturmamı emrediyor. O hâlde neden çıkayım ki?!” karşılığını verdi.
Hâdiseyi nakleden râvî der ki:
“Allah’a yemin ederim ki, odasının kapısından cenazesi çıkarılıncaya kadar dışarı çıkmadı.” (Kurtubî, el-Câmi, [Ahzâb, 33])
0 notes
Text
sallâllâhu aleyhi ve sellem– hayâ eksikliğinin kulu nasıl helâke sürüklediğini şöyle beyan etmişlerdir: “Azîz ve Celîl olan Allah, bir kuldan nefret edince ondan hayâyı çekip alır. Hayâyı ondan çekip alınca da onunla sadece nefret edilen kişiler karşılaşır. Sonra ondan emanet vasfını çekip alır. Ondan emanet vasfını çekip alınca rahmetini de çekip alır. Rahmetini ondan çekip aldığı zaman, İslâm bağını da ondan söküp almış olur. İslâm bağını ondan aldığı zaman, artık onunla azgın şeytandan başkası karşılaşmaz.” (Süyûtî, el-Câmiu’l-Kebîr, 1/31; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 7734)
0 notes
Text
Huzeyfe radıyallahu anhu şöyle demiştir:
"Rasulullah ﷺ zamanında bir kimse bir yalan konuştu mu o yüzden münafık sayılırdı.
Bu onun nifakına delil olurdu.
Bugün, o yalanı sizden belki bir günde on defa duymaktayım."
[ Ebu'l-Leys, Tenbihu'l-Gâfilîn: s.242 ]
0 notes
Text
İnsanlar Arasında Eziyetler Gördüğünde..
حدثنا أبو داود عن سفيان عن أبی سنان عن ابن أبي الهزيل عن أبي العبيدين قال: إن ضنوا عليك بالمفلطحـة فخذ رغفك ورد نهرك وأمسك عليك دينك.
Abū'l Ubaydayn rahimahullah dedi ki:
Oklavayla üzerine saldırdıkları zaman ekmeğini alıp derenin kenarına git ve kendi dinine sahip çık.
ابن سعد الطبقات الكبير ٦|٣٩١ Ibn Sa'd - Tabaqat Al-Kabir 6|193
0 notes
Text
Üç hususta kâfir Müslümanla ayni hakka sahiptir
Tâbiînden Meymûn bin Mihran (r.a.) şöyle demiştir: Üç şeyde kâfir Müslüman ile musâvî (denk)tir:
1...√ Ahitte bulunduğun; söz verdiğin zaman ahdine vefa göster, sözünde dur. O kimse ister Müslüman olsun ister kâfir. Çünkü ahit Allah için dir;
2..√ Kendisi ile akrabalık bağın bulunan kimseyi ziyaret et. İster Müslüman olsun ister kâfir olsun;
3√ Sana emanet verenin emanetine riayet et, onu koru. İster Müslüman olsun ister kâfir. (Tenbîhü'l-Gâfilîn)
0 notes
Text
Mâlik ibn Dînâr رحمه الله dedi ki
Bu çağın kardeşleri pazardaki aşçının çorbası gibidir kokusu iyidir ama tadı yoktur.
Assadâqa wa-s siddîq | 99
Muhammad Ibn Al-Munkadir رضي الله soruldu
Bu değersiz dünyada ne tercih edersiniz ?
Bir Mūslūmanin sevgisini ..
مـوسـوعـة ابن أبـي الـدنـيـا ٤|٦٦١
1 note
·
View note
Text
Kays b.Abes babasından Âişe'nin şöyle dediğini nakleder:
"Dünyada buğz ettiğim bütün insanlardan âhirette de uzak kalacağım."
▪Muhammed B. Sîrîn'in Zühdü
1 note
·
View note
Text
RESULE HASRET . Ya Resurullah.Öylesine özledimki seni ihtiyaç duyarcasına, eksikliğini hissedercesine özledim.. Tek hak yol senin yolundu.. Yalın ayak sana geldim ve hemen arkanda yer almak istedim. Ama yoktun sen.. Ve ben her sana benzettiğimin ardına takıldım. Biliyorum kimse hatasız değildir ama her seferinde büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Düşüşlerim yıldırmadı beni, devam ettim seni (yolunu) aramaya.. Her seferinde yeniledim umutlarımı.. Ama benide taşladılar sen gibi.. Ne varki Sen (s.a.v) 14 asır önce gelmiştin ben ise sensiz bir başına AhirZamandaydım.. Ben seni 14 asır öncesinde bırakmadım(tasavvur etmedim) hep "o olsaydı ne yapardı" mantığla yaşıyordum. Sen bu asrın zorluğundan bahsetmiştin ya hani.. İşte ben bu zorluğu bugün iliklerimde yaşıyorum. Öyle ki insanlığın hali "seni(yolunu)" red edercesine.. Yokmuşsun, hiç gelmemişsin, Tevhidi hiç tebliğ etmemişsin gibi bir gafletteler.. Ve ben 14 asır öncesinde kalmış gibi garipseniyor, horlanıyorum.. Rabbim şahit olsun ki ben el-Hakim olan Allah'a, sana ve indirilene iman ettim. Bunu yaşamak adına sana(yoluna) benzettiğim her ardına takıldığım insanların beni uğrattığı hayal kırıklılıkları çok yıprattı.. İslam haktı, hatalı olanlar insanlardı.. Ama artık ben çok yoruldum. Öylesine fitne, fücur bir asırdayım ki (Allahualem) ölümü yaşamından daha hayırlı.. Ve Rabbim ne olur benim canımı müslüman olarak al ve beni müşriklerden eyleme.. Amin.
0 notes
Text
İmam Abdullah b. Mubarek şöyle demiştir; Vallahi, hiçbir şey beni yormadı, Allah için bir kardeş bulamayışımın beni yorduğu kadar. İbnu'l-Cevzi, Sıfatu's Safve, 326
1 note
·
View note
Text
Ebu'd Derdâ der ki; İlim talep edin eğer edemezseniz, onun ehlini sevin, ehlinide sevemezseniz buğzetmeyin. Sıfatu-s Savfe.
1 note
·
View note