#hayvan dostluğu
Explore tagged Tumblr posts
Text
NELER UNUTTUK NELER!
Dünya bir misafirhane idi,
Burada yolcu olduğumuzu unuttuk.
Sorumlu olduğumuz çok şeyler vardı;
Her nasılsa,
Dünyanın bir sınav yeri olduğunu unuttuk.
“Kâlû Belâ” da
Rabbimize verdiğimiz bir söz vardı;
O���na “kul” olacaktık.
Oyalandık,
Ve verdiğimiz sözü unuttuk.
Hayret!
Ne çabuk
Ve ne çok şeyler unuttuk!
Sahip olduğumuz tüm nimetlere karşı,
Doyumsuzluğumuzla,
Açgözlülüğümüzle,
Şükretmeyi unuttuk!
Şarkı, türkü, dedikodu derken,
Özümüz olan Kur’an okumayı,
Dua etmeyi unuttuk!
Şu geçici dünyada
Kazanç sevdasına düştük;
Helâlı, haramı unuttuk
Helal kazancı unuttuk
Hakkaten bize ne oldu
Sokaklarda Kızlarımız kadınlarımız
Sırtı Açık Göbeği Açık Elbiseler giyiyor
Tesettürü İffeti Unuttuk
Cenazesini Erkekler görmesin
Diye gece kaldırtan
Fatıma Annemizi unutduk.
Erkekler yırtık Pantolon
Kulakta küpe Saçlar Şekil
Hani bizim Önderimiz Hz Muhammet s.a.v, di,
İbadeti Dua yı özledik.
Büyüklere Saygı Küçüklere
Sevgiyi unuttuk Dostlarla Muhabbeti
Sohbeti Unuttuk Arkadaş Dost
Telefon Televizyon oldu
Telefonda Oyun Eglence oldu hayatımız,
Sporu, eğlenmeyi, gezip tozmayı sevdik;
İbadetten zevk almayı,
Allah ile birlikte olmayı unuttuk.
Evlât sevgisiyle oyalanırken,
Anneye, babaya saygıyı,
Büyüklere zaman ayırmayı unuttuk!
Sen-ben çekişmesi içinde
Ecdat yadigârı kültürümüzü unuttuk.
Dostluğu unuttuk.
Komşuluğu unuttuk.
Kardeşliği unuttuk.
Hatır saymayı unuttuk.
Sıla-i Rahmi unuttuk.
Birbirimize muhtaç olduğumuzu unuttuk.
İnsan sevgisi, hayvan sevgisi cazip gelirken;
Allah, Peygamber sevgisini unuttuk!
Kısaca;
Biz kendimizi unuttuk,
Görevimizi unuttuk,
Kul olduğumuzu unuttuk,
Tövbe etmeyi unuttuk!
Yaptıklarımıza pişman olmayı unuttuk,
…………..
Seller bastı üzüldük.
Depremler oldu feryat ettik.
Yangınlar oldu çırpındık.
Türlü türlü felâketlere ağladık, sızlandık.
Fakat her nedense;
Yaptıklarımızın cezasını çektiğimizi unuttuk!
Türlü türlü afetler karşısında,
Allah’tan geleni kuldan geliyor sandık.
Haddimizi aştık.
Sabrımızı, olgunluğumuzu,
Kadere inancımızı unuttuk.
Aklımızı kullanarak tedbirler alacağımıza,
Feryatlarla, suçlamalarla,
Kazançlı çıkacağımızı sandık.
Her şeyin Allah’tan geldiğini unuttuk.
Yalnız O’na inanıp,
Yalnız O’na sığınmayı unuttuk.
Yüce Allah’ın
“Ey inananlar,
Sakın Allah’ı unutmayın,
Yoksa Allah, size kendinizi bile unutturur”
İlâhî fermanını unuttuk!
Dünyanın baş döndürücü zevkleri arasında,
Nefsimize uyarak,
Uyuduk mu, uyutulduk mu bilinmez���
Fakat doğruyu yanlıştan,
İyiyi kötüden ayırabilecek
Aklımız olduğunu unuttuk!
İnancımız olduğunu unuttuk!
Geçmişimiz olduğunu unuttuk.
Akşam-sabah hep uyuduk, uyutulduk;
Son bir uyanışın,
Son bir dirilişin geleceğini unuttuk!
Hava, su ve bütün nimetleri,
Ellerimizi, ayaklarımızı,
Bütün organlarımızı kullanıyoruz da,
Bunları bize vereni unuttuk!
Dünya hayatında safa sürmek güzel de,
Sonunda ölüm olduğunu unuttuk!
Hayatın “ölüm” denilen o son durağında,
Pişmanlığın fayda vermeyeceğini unuttuk!
Aziz dost!
Vakit geç olmadan,
Unuttuklarımızı hatırlamaya çalışalım.
Unuttuklarımıza pişman olalım.
Ve bizi yaratana karşı
Tövbe edelim ki;
Yeri geldiğinde O da bizi unutmasın!
Ve bizi bize unutturmasın. Amin....🤲
12 notes
·
View notes
Text
Bu can bir erkek tarafından tecavüze uğrayıp ölüme terk edildi, yaşatmaya çalışanlar maalesef ki başaramadı. Sokak hayvanlarına karşı salak saçma söylem ve düşünce içine girenler bu cana yapılanları nasıl değerlendirir acaba?
dünyanın en güzel gözleri, görmemen gereken öyle çok şey gördün ki o minicik bedenin içinde… ve ben öyle utanıyorum ki böyle adi bir türün mensubu olmaktan, “şu masumlara yapılan eziyetin karşılığı, dişe diş, kökünüz kuruyacak!” dense, yok oluşumu sessizce kabullenirim, sorgulamam.
Savunmasız, koruyanı olmayan, yasalar nezdinde hiç bir hakkı da olmayan bu hayvana sapık bir insan işkence ve tecavüz etmiş. Kurtarılamamış ve ölmüş. Şimdi bu insan sokaklarda aramızda dolaşıyor. Ömrü boyunca toplumdan izole edilmeli.
Sapkın bir pislik yüzünden can gitti, sizin pis nefsinizin her şeyi yapabilirliği artık boyumuzu aştı, çocuk, kadın, hayvan, ne bulursanız becermek peşindesiniz, ahlakınız yok, imanınız sahte, insan zaten denecek halde değilsiniz, midem bulanıyor umudu çalandan, hayatı çalandan
Ona tecavüz eden adamın umarım cinsel organını siğiller basar. İşeyemeyecek duruma gelir. Evi ocağı ne varsa ateşler salınır. İnsan denen varlığın cinsel arzularını bir hayvandan, küçük çocuklardan ya da savunmasız bir bireyden çıkarabilecek kadar sapkın olması bu dünyada artık her şeyin mümkünlüğünü kanıtlıyor.
Aklımda hep kendisi gibi insan kurbanı olan küçük arkadaşıyla kurduğu dostluğu var. Birbirlerine sığınarak iyileşmeye çalışıyorlardı. O manzara gözlerimin önünden gitmiyor, gitmeyecek. Suçluları toplumdan ayıklansın!
iliyor musunuz ? Bu meleğin adı Umutcan bir insan tarafından şiddete, anüsü yırtılana kadar tecavüze ve işkencelere maruz kaldı. Güzel insanlar sahip çıktı, ameliyat ettirmeye çalıştılar ama başarılı olamadı. Bugün bu dilsiz seyyah canın derdi bize, size yeter.
Bugün "Müslüman" olduğunu iddia ettiğiniz ülkeniz de bir eşek tecavüz yüzünden öldü. Allah korkunuza ne oldu? Yaradılanı yaradandan ötürü seviyordunuz ne oldu? Küfür etsem yetersiz size yaraşır bir kelime bulamıyorum. Bağıra bağıra parçalanarak ölürsünüz umarım.
Bu masumun başına gelenleri takip etmiş miydiniz bilmiyorum ama bu ülkede hayvan ya da köpek sorunu değil, başıboş, rezil, pislik insan müsveddesi sorunu olduğunun en büyük ve acı örneklerinden biriydi Umut Can. Canını yitirdi, gitti. İçim acıdı. O kadar üzgün ve kızgınım ki.
TECAVUZE UGRAYAN ESEK ÖLDÜ OLMAYAN İNSANLİGİNİZDAN, SAPİKLARİ KORUYAN KOLLAYAN TUM CANİLER, YASALARİ UYGULAMAYAN AMA MAAS ALAN GEREKSİZLER ORDUSU BU SİZİN ESERİNİZ HEPİNİZE LANET OLSUN * Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Bildiğim bütün küfürleri ve bedduaları ediyorum. Bu ülke bir bok çukuru ve o bok içinde, çocuk, kadın, hayvan, ağaç hepimizi boğulmaya mahkum ettiniz orospu çocukları! * Bu minicik masum meleğe bu acıları yaşatan, tecavüz eden ve dışarda elini kolunu sallayarak gezen, kendine insan diyen, birinin eşi, birinin babası, birinin çalışına veya bilmeden yanından geçip gittiğimiz insan görünümlü şeytan. En vahşi ırk insanoğludur, bırakın hayvanları.
Bu eşek yavrusuna tecavüz edip ölümüne sebep olan yaratığı düşünüyorum da bu nasıl sapık bir beyin yapısıdır ki yavru eşeğe tecavüz edebiliyor, bu aklına geliyor ve bundan sözde haz duyuyor, cidden böyle pislikler kafasına sıksa keşke de geberip gitseler bu hayvanlar da kurtulsa… * Tecavüz edildi, şiddet gördü vücudunda kırıklarla, açlıkla başbaşa bırakıldı.
Sonuç yine Sadist, Sapık, Vicdansız insanoğlu yüzünden ÖLDÜ!
Yaşattığınızı yaşamadan ölmeyin! * Kelimeler kifayetsiz.. İyi olucaksın umuduyla çok sevinmiştim oysa . Sana bunları yaşatanların ; ağır ceza vermeyen tüm kişi kurumlar için ahın kimsenin yakasını bırakmasın. Hakkın adaletinde en ağır şekilde yargılandıkları günü bekleyeceğim. Işıklar içinde uyu bi tanem.
Şu yavruya nefsi kabarıp tecavüz ederek ölümüne sebep olan hem katil hem de sapıklarla aynı ortamda yaşamak istemiyorum yeter artık şu masumun ahı yaksın kavursun inşallah Allah'a şikayet et hakkını da helal etme sana bunu yapanlara…
Umutcan ÖLDÜ! Peki tecavüz eden, kemiklerini kıranlar ne olcak? Adamım diye gezecek mi toplumda? Birinin abisi, belki birinim babası, birinin eşi… ve devam edecek mi sapkınlıga… biliorum Umutcan onun ne ilk kurbanıdır ne son… o kadar ağır geliyor ki bunu bilmek… en azından son günlerinde sevildi emek verildi tek tesellim bu… ama en acısı hayvan sevmeyenler aman diyor başını çeviriyor ya bu vahşete… toplumda bir sıpanın anüsünü patlatana kadar tecavüz eden sapıklarla yaşıyoruz belki markette çocuğunuzla karşılaşıyor, yolda yanından geçiyor, otobüste yanına oturuyor. Hayvan düşmanlığı gözünü kör etmiş avaneler bu ACImızı hissedemese de bana dokunmayan acı diye yüz çevirdiğiniz şeyler en sevdiklerinizi bula bilir. Hayat bu düşmez kalkmaz bir ALLAH! * O Şanlıurfa-Mardin arasında tecavüz edilmiş, anüsü ve barsakları yırtılmış, kalçası ile omurunda kırıklar varken felçli olarak bulunmuştu!
Erkek ve hayata tutunan bir sıpaydı, aşıda Umutcan’dı!
Ve maalesef bugün melek oldu!
İnsan sapkınlığının, caniliğinin son kurbanı oldu!!! * Şanlıurfa Mardin yolu üzerinde tec..vüze uğramış ve uğradığı şiddet yüzünden ayağa kalkamaz halde bulunmuştu, malesef yaşam savaşını kaybetmiş. Ölürken sevgi merhamet dolu insanların yanındaydı, tek teselli bu…
Bu hakaret sıfatı olarak kullandığınız EŞEK⁉️ Tecavüzcüsü İNSAN⁉️
Şimdi bir daha düşünün, o eşek ÖLDÜ⁉️⁉️⁉️
Tecavüz ettiler, kemiklerini kırdılar sonunda da öldürdüler. Bu akşam da Umutcan dağladı içimizi. Ne diyelim… Bahçeleriniz bahar görmesin… Vicdanınız bir an susmasın. Ne yaşattıysanız yaşayın…
'Şiddet eylemleri, toplumda ciddi endişe kaynağıdır' diye başlamak isterdim ama olmuyor. Toplum şiddetten zevk alıyor. Yoksa ahlaki değerleri olmayan bu kadar orspu çocuğu nasıl var olabilir?
Bu can 5 aylık erkek 1 sıpaydı… İki ayaklı şerefsiz 1erkek tarafından dövüldü, işkenceyle kemikleri kırıldı ve anüsü parçalanana kadar tecavüze uğradı.. İyi insanlar onu yaşatmaya çalıştılar ama o uçtu gitti. Uygulamadığınız yasaların neticesi bu…
Bu kadar mı? Keder içinde, beddua mı edeceğiz sadece?… Bunu yapan bulunmayacak mı? Teşhir edilmeyecek mi? Yanına kâr mı kalacak? Başka bir kurbana kadar mola mı verdi? O yaratık mutlaka cezalandırılmadıkça ne dense boştur artık….
İnsanlar var olduğu sürece bu dünya iflah olmaz. İnsanlık acı çekmeye mahkumdur çünkü en büyük acıların kaynağı yine insandır. 5 aylık sıpaya, koyuna, kuzuya işkence uygulayıp sert nesnelerle tecavüz edebilecek yaratıklar var. Şeytana, deccale, rahmet okutur bunlar.
Bu küçük sıpa insan tarafından tecavüze uğradı kemikleri kırıldı. Kurtulamadı… Arsız sefil hayvan düşmanları yüzünden bugün ülkede tüm türlere karşı şiddet tırmandı! Başta haber kanalları olmak üzere hepinize lanet olsun!
Sapıklar sokaklarda! Sokaklarda güven yok! Hayvanı çocuğu kadını bu sapıklardan zarar görebilirler! Bu sapıkların canilerin yakalanıp bir yere kapatılması şarttır! Allah bu kindarların ve sapıkların Belasını Versin!
Bu dünyayı sadece kendisi için yaratıldığını sanan şereften yoksun insanlar. Bu koca dünyada tek isteği sadece karnını doyurmak olan canı öldürenler, dünyayı yese de karnı, gözü doymayan şerefsiz oğlu şerefsizler. Haydi kına yakın bu can ölmüş, lafa geldi mi Müslümanım derler
Bunun utancı ile nasıl yaşanır? Neye çözüm aranır artık? Nasıl kanınız donmaz duyunca? Farkında mısınız bu yaşananın? Bizim insani sorunlarımız var her şeyden önce.
Başıboş köpek sorunu öyle mi? Bir sıpaya hallenebilen başıboş sapık sorununa da el atacak mısınız? Yoksa çoluk çocuk bu sapıklarla bir arada yaşayıp onların ayıplarını görmezden gelmeye devam mı!?
5 aylık bebek sıpa tecavüzden ölüyor, her gün kadın cinayeti, çocuk ve hayvan ve kadın tacizi tecavüzü, hayat pahalılığı, işsizlik, iş bulunca mobing, hak hukuk zaten yok… çok üzgünüm
Ve bunu yapan serbest… Neden? Bir çocuğa da aynı şeyi yapsın diye mi? Yapmaz mı diyorsunuz? Sizce küçücük sıpanın belini kırana kadar tecavüz eden sapık, küçücük bir kız çocuğuna bunu yapmaz mı? Onu ne durduruyor? Kanun mu? Hayır…
Tecavüzcüsü insan görünümlü bir yaratık. Hiç unutmayın. Aranızda dolaşan böyle sapıklar var. Sizinle aynı otobüse biniyor, çocuğunuzla yolda karşılaşıyor. Fırsatı olunca aynısını çocuklara yapar. Önce neye karşı olmanız gerektiğini iyi düşünün.
Şu haberleri görmemek için buraya girmek istemiyorum artık. Gerçi insan canının ne değeri varda, hayvana kıyamasınlar. Tuttuğunuzu öldürün, sikin nasıl sizden izole yaşayacağız bu sorunun çözümü yok ama umarım, İsmin cismin ortaya çıkarda en azından güzel bir rezil olursun.
Hayvan düşmanı onun bunun çocukları; hani sokakta “başıboş” köpek istemiyorsunuz, çocuklarınız için endişe ediyorsunuz ya! Böyle kansız pisliklerin sokakta olmasına niye sesiniz çıkmıyor? Çocuklarınızın da bu hayvan gibi tecavüze uğraması ihtimali korkutmuyor demek ki sizi… * Düşünebilecek, eğriyi doğruyu tartabilecek bir aklı olan insan, 5 aylık bir sıpaya şiddet uygulayıp tecavüz etti ve bugün öldü o sıpa. Her gün daha nice hayvan bu kötülüğe maruz kalıyor bu ülkede. Feryatlarını duyuramayan da var, duyurup kurtarılmayan da. Yabanından evciline; bir hayvan tecavüz etmez, zevk için öldürmez, nefret edemez, düşmanlık besleyemez çünkü ne kalbinde ne de beyninde kötülük barındıramaz, sadece kaderini insanın şekillendirmesini bekler. İnsanoğlundan nefret etmemek için hiç bir sebep yok aslında ama hala nefret etmiyorsam o sıpaya Umutcan ismini verenler sayesinde.. Bir ismi olacak kadar sevildiği iyi insanlarla karşılaştı Umutcan, ama yaşamının son günlerinde…
"Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir." - Mahatma Gandi
Büyük okullarda okudun, büyük işler başardın. Şöyle büyük insan oldun, böyle büyük insan oldun.. Hadi bırakın bu işleri.. Hoş kendi türünün de yaşam hakkına saygı duyduğun pek söylenemez de; dünyan ölüyor ve sen, dünyanın senin dışındaki diğer sahiplerinin, yaşam hakkına saygı duymadığın kibrinin altında kalacaksın insanoğlu. Umarım ben yanılıyorumdur. Umarım cennet ve cehennem vardır.. Ateşine odun atan zebanin bol olsun kötülüğün tek temsilcisi kibirli insanoğlu. * Derinden etkilendim, aklımdan çıkmıyor. Sana bunu yaşatan için bir dizi kötü temenni sıralayıp bunların gerçekleşeceğine inanmak isterdim fakat inancımı kaybedeli epey oldu… Başına bunların hiç gelmediğini dileyebilseydim keşke. Son günlerinde sevgi ve ilgi gördün. Tek teselli…
Ben anlamıyorum biliyor musunuz? Bir insan neden eşeğe tecavüz eder nasıl koyunların makatına değnek sokar nasıl kedilerin kafasını keserek eğlenir. Aklım almıyor saf kötülük bu. Ben yanlışlıkla kedimin kuyruğuna bastım diye günlerce uyuyamamıştım. Umutcan ve diğerlerine canım çok sıkılıyor. Birileri gerçekten örnek olması adına en ağır cezaları almalı.
Umutcan daha bir sıpacıktı, öldürüldü.. Kalçası ve beli kırılmıştı, neden mi? T*cavüzden. Sefil hayvan düşmanları yüzünden bugün ülkede tüm canlılara karşı şiddet tırmandı! Bu korkunç gidişatın nelere neden olabileceğinin farkında mısınız?
Tüm insan görünümlü yaratıklardan midem bulanıyor, kendini savunmaya gücü olmayan bir canlıya bunu yapmak akıl işi değil, bu nasıl bir ağır sapıklık, bunu yapanların aynı durumu yaşaması dileğiyle. * Yılbaşından iki gece önce Şanlıurfa-Mardin yolu üzerinde bir öğretmen, her yeri dikenli otlarla kaplı, bazı kemikleri kırılmış, tecavüz edildiği için anüsü parçalanmış bir sıpa buldu. Bu öğretmen ve bir arkadaşı sosyal medyada Zülal Kalkandelen'e ulaştılar ve sıpa, onun üstün çabaları sayesinde Haydiko’nun (Hayvanları Doğayı ve İnsanları Koruma ve Yaşatma Derneği) Artvin’de kurduğu Mucizeler Diyarı’na gönderildi. Adını da Umutcan koydular. Orada girdiği ameliyattan çıkamadı ve öldü. 2024 yılında, Türkiye'de 5 aylık bir sıpa tecavüze uğradığı ve işkence gördüğü için öldü. Ona bunu yapanlar ise aramızda dolaşıyor. Bunun sorumlusu sadece o aşağılık tecavüzcü değil, ona bu cesareti veren, "hayvanın hakkı olmaz", "insan en değerli varlıktır; diğer varlıklara ne isterse yapabilir" diye ortada dolaşanladır. 3 tane oy alacağım diye sokak hayvanlarını hedef gösterenlerdir. Halkı gerçek sorunlardan uzaklaştırmak için sabah akşam sokak köpekleri üzerinden hayvanların yaşamını değersizleştiren tetikçi habercilerdir. Bu fotoğraf Umutcan'ın son fotoğrafıymış. Başka da ne diyeceğimi bilmiyorum. * Beş aylık bir erkek sıpa, canım Umutcan… Kalça ve omur kemikleri kırılana kadar eziyet ediliyor, insan denilen bir yaratık tarafından, defalarca, anüsü yırtılana kadar tecavüz ediliyor… Ayağa kalkamayacak hale getiriliyor…
Değerli Zülal Kalkandelen'in girişimiyle duruma el uzatılıyor, Haydiko ve iyi insanların da katkılarıyla, hayata tutunması için harcanan tüm çabalara rağmen, uçup gidiyor… 😞
Bu zulüm hiçbir medya grubunda haber olarak yer almıyor. Çünkü onlar öyle böyyük, öyle gocaman gocaman işlerle uğraşıyorlar ki, böyle insani tepkiler gibi küçük işler, böyyük isimlerine halel getiriyor!
Umutla takip ediyordum, ama olmadı… Sapık aramızda dolaşmaya devam ederken, yasalar uygulanmazken, siyasiler, yetkililer, medya gülleri gocaman gocaman konuşmaya devam ederlerken… O, tüm yaşadıklarına rağmen, hâlâ sevecen bakışlarla etrafındaki iyi insanları süzüyordu… Dayanamadı, gitti bu zulüm ülkesinden, bu körpe sıpacık…
Sapık hâlâ aramızda dolaşıyordu… Tüm neden olanlar, savunmasız canlara uygulanan böylesi vahşetin değirmenine su taşıyanlar, tepeden tırnağa… aynaya baktıklarında kendilerini görüyorlardı…
Uçtu gitti Umutcan, bu karanlık zulüm ülkesinden… Lanet olsun, çok üzgünüm! Utanın, eğer varsa yüzünüz!
#eşek#sıpa#yavru#bebek#hayvan#hayvanlar#hayvanlara#hayvansever#hayvanlar alemi#hayvan hakları#insan#insanlar#insanlık#insan olmak#insan olabilmek#tecavüz#psikopat#ruh hastası#sapık#manyak#cani#katil#vahşet#korkunç
2 notes
·
View notes
Text
Şu hayatta bir şarkı olsaydım bu şarkı olurdum.
ben hep yanlışım, onlar hep doğru.
Ben yaparım hata olur, onlar yapar doğru olur.
Yalnızım aq, kahpece sikik davrananların alayının aq..
Yalnızım aq, arada koysa da en azından insanların sikik davranışlarını çekmiyorum..
Aq herkes bana karşı sikinin keyfine göre davranıyor, illa hayvan gibi mi davranalım aq..
Sikerler aq, bundan sonra ben de herkese sikimin keyfine göre davranıyorum. Beğenmeyen siktir olup gider.
Ne kimseye muhtacım, ne de kimseye eyvallahım var..
Yapacağınız arkadaşlığı/dostluğu sikim
Bundan sonra kim nasıl davranılmayı hak ediyorsa ona göre karşılık bulacak
Ek olarak, egonuzu da sikim
Aşkı siktim öldü
Dostluğu siktim öldü
Arkadaşlığı siktim öldü
En iyisi tek başına olmak, bundan sonra da böyle devam…
0 notes
Text
Azerbaycan Başbakanı Külliye'de
https://pazaryerigundem.com/haber/169851/azerbaycan-basbakani-kulliyede/
Azerbaycan Başbakanı Külliye'de
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Başbakanı Asadov’u kabul etti. Başbaşa görüşmeler sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov, iki ülke arasındaki anlaşmaların imza töreni yapıldı.
ANKARA (İGFA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov’u, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etti.
Türkiye ve Azerbaycan arasında 11. Dönem Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Protokolü ve bu kapsamda 4 anlaşma imzalandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde baş başa ve heyetler arası görüşmelerde bulundu.
Görüşmelerin ardından, Yılmaz ve Asadov’un başkanlığında, Türkiye-Azerbaycan Karma Ekonomik Komisyonu 11. Dönem Toplantısı düzenlendi.
Toplantı sonrasında iki ülke arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi.
120 maddelik KEK Protokolü’nü imzalayan Yılmaz ve Asadov’un huzurunda, komisyon kapsamında ayrıca şu anlaşmalar imza altına alındı:
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile Azerbaycan Cumhuriyeti Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Kalkınması Ajansı (KOBİA) Arasında Mutabakat Zaptı
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı Arasında Ticaretin Kolaylaştırılması Ortak Çalışma Grubu Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptı
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Su Alanında İşbirliği Anlaşması
Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Gıda Güvenliği Ajansı Arasında Hayvan Hastalıkları ile Mücadelede İşbirliği Hakkında Niyet Beyanı.
“İKİLİ İLİŞKİLERİMİZE PEK ÇOK BAŞLIKTA İVME KAZANDIRMAYI HEDEFLİYORUZ”
İmza töreninin ardından Asadov ile birlikte basın açıklaması yapan Yılmaz, iki ülke arasındaki işbirliğinin bu seviyelere gelmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dirayetli liderliği, dostluğu ve kararlılığının büyük rolü olduğunu söyledi. İki kardeş ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesi yönünde KEK mekanizmasına önem verdiklerini dile getiren Yılmaz, 10. dönemde imzalanan 86 maddelik eylem planındaki eylemlerden yüzde 74’ünü, 64 adedini gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Yeni eylem planımızda ise ticaret, yatırım, sanayi, teknoloji, dijital dönüşüm, tarım, orman, su, gıda güvenliği, enerji, madencilik, çevre, şehircilik, eğitim, bilim, kültür, turizm, gençlik ve spor, sağlık, afet-acil durum, finans, göç ve diaspora gibi başlıklarda 120 adet eylem maddemiz bulunuyor. 11. Dönem Eylem Planımızda, KOBİ’ler arasında iş birliğinin geliştirilmesi, kamu-özel sektör iş birliği alanında tecrübe paylaşımı yapılması, yeni kara yolu anlaşmasının imzalanması, Orta Koridor’da iş birliğinin güçlendirilmesi, Enerji Forumu’nun 4. toplantısının düzenlenmesi, üniversiteler arası iş birliğinin geliştirilmesi, gençlik forumu düzenlenmesi, işgalden kurtarılan bölgelerin kalkınması alanında iş birliğinin güçlendirilmesi, Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması yönünde çalışmaların yapılması gibi eylemler bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde, bu eylem maddelerini Azerbaycanlı kardeşlerimizle koordinasyon içerisinde hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçirerek ikili ilişkilerimize pek çok başlıkta ivme kazandırmayı hedefliyoruz.” dedi.
“HEDEFİMİZ, 15 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİNİ EN KISA SÜREDE YAKALAMAKTIR”
Toplantı vesilesiyle iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri güçlendirme yollarına, mevcut iş birliklerinin derinleştirilmesine, yeni iş birliği alanlarının ortaya konulmasına ve ortak projeler geliştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulunduklarını aktaran Yılmaz, 2023 yılında Azerbaycan ile ikili ticaret hacminin 7,5 milyar doları bulduğunu, Türkiye’nin Azerbaycan’ın ihracatında ikinci, ithalatında ise üçüncü sırada yer aldığını hatırlattı.
Ulaşım imkânlarını geliştirme, gümrüklerde sadeleştirme, gümrük kapılarında iyileştirme gibi tedbirlerle ticareti çok daha kolay ve hızlı hâle getirmeyi hedeflediklerini belirten Yılmaz, Türkiye’nin Azerbaycan’daki yatırımlarının 13 milyar dolar seviyesine ulaştığını, üçüncü ülkelerden giden yatırımların eklenmesiyle bu rakamların daha yükseleceğini dile getirdi.
Cevdet Yılmaz, Azerbaycan’ın Türkiye’deki yatırımlarının 21 milyar dolar seviyesinde olduğunu bildirerek “Müteahhitlerimiz, Azerbaycan’da bugüne kadar 19,3 milyar dolar değerinde 526 proje üstlenmiştir. Bundan sonraki süreçte de Azerbaycan’daki yatırımlarımızı arttırmaya ve başta işgalden kurtarılan bölgeler olmak üzere Azerbaycan’ın alt ve üstyapısının geliştirilmesine yönelik tüm projelere katkı sunma konusunda hazır ve istekliyiz.” diye konuştu.
Türkiye Yüzyılı’nı Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin de yüzyılı yapmak için omuz omuza çalışmaya devam edeceklerini anlatan Yılmaz, “Her zaman iyi günde, kötü günde, rahat ve sıkıntılı zamanlarda kader birliği içinde tek millet iki devlet anlayışıyla yolumuza devam edeceğiz.” dedi.
Toplantıda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile Azerbaycan Dijital Kalkınma ve Ulaştırma Bakanı Reşad Nebiyev ve Bilim ve Eğitim Bakanı Emin Emrullayev de hazır bulundu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
ya2
Egzotik Yemek Macerası: Karakter, dünyanın dört bir yanından ilginç yemekleri denemeye karar verir ve bu süreçte beklenmedik ve komik lezzetlerle karşılaşır. Yemek yeme deneyimlerinde yaşadığı tuhaf reaksiyonlar ve komik yemek siparişleri seyirciyi güldürebilir.
Gizli Ajan Olmak: Karakter, bir gizli ajanı canlandırır ve kendisini bir casus macerasının içinde bulur. Ancak karakterin gizlilik yetenekleri ve casusluk becerileri oldukça komiktir, bu da olayları beklenmedik şekilde komikleştirir.
Komik Fitness Deneyimi: Karakter, bir spor salonuna katılır ve fitness dünyasındaki absürt trendlerle ve komik antrenmanlarla yüzleşir. Egzersiz sırasında yaşadığı komik hatalar ve spor salonunda karşılaştığı eğlenceli karakterler senaryoya mizah katar.
Korsan Partisi Çılgınlığı: Karakter, eski zaman korsanlarını konu alan bir partiye katılır ve kendisini korsanlarla dolu bir maceranın içinde bulur. Korsan kostümü ve denizcilik jargonuyla yaşadığı komik durumlar seyirciyi güldürebilir.
Sosyal Medya Fenomeni Olmak: Karakter, bir sosyal medya fenomeni olma yolunda çılgınca bir girişimde bulunur ve beklenmedik şekilde viral hale gelir. Komik video içerikleri oluştururken yaşadığı tuhaf durumlar ve sosyal medya dünyasındaki absürt trendlerle mücadelesi senaryoya mizah katar.
Evcil Hayvan Dostluğu: Karakter, beklenmedik bir şekilde bir evcil hayvan edinir ve bu süreçte evcil hayvanla yaşadığı komik ve tatlı anlarla dolu bir dostluk hikayesi yaşar. Evcil hayvanın sahibini zor durumda bırakması ve tuhaf alışkanlıkları senaryoya komiklik katar.
Kampüs Komedisine Dalış: Karakter, yaşam boyu öğrenme tutkusuyla üniversiteye geri döner ve genç öğrencilerle dolu bir kampüs ortamında kendini bulur. Gençlerle olan etkileşimleri ve üniversite yaşamındaki absürt olaylarla dolu maceraları seyirciyi eğlendirir.
0 notes
Text
Kusursuzlar
101 notes
·
View notes
Photo
Rusya hayvanat bahçesinde vaşak ve kedi dostluğu :))
#rusya#russia#st petersburg zoo#st petersburg hayvanat bahçesi#vaşak#lynx#kedi#cat#dostluk#hayvan dostluğu#friendship#animals#hayvanlar#felidae#kedigiller#englishrussia.com#patiliyo.com
13 notes
·
View notes
Text
Renklerin Anlamı ve Renklerin Duygular Üzerindeki Etkisi
Renkler Neyi Simgeliyor?
Renkler dünyadaki insanlar için önem taşır. Renkler sadece duyguyu etkilemekle kalmaz, aynı zamanda dinde ve çeşitli kültürlerde anlam taşırlar. Bu sayfada "Kırmızı renk neyi simgeliyor?" gibi sorulara yanıt bulacaksınız. Bu soru, dünyanın neresinde bulunduğunuza bağlı olarak farklı şekilde yanıtlanır. Bu sayfada aradığınızı göremiyorsanız, lütfen sorularınızı bu sayfanın altındaki yorumlar bölümüne yazın.
Batı dünyası:
Trafik ışıkları: Kırmızı dur, sarı dikkat ve yeşil git anlamına gelir. Sarı işaretler ayrıca sürücüleri yaklaşan virajlar, yaya geçitleri ve hayvan geçitleri konusunda uyarır.
vatanseverlik:
Çoğu ülkenin bayrağı olmasa da çoğu. Her bayrağın renkleri genellikle vatansever olarak görülür. Kırmızı, beyaz ve mavi ABD'de vatanseverliği simgeliyor
Bayram:
Kırmızı ve yeşil en sevilen Noel renkleridir. Turuncu, kahverengi, sarı ve kırmızı gibi Sonbaharın renkleri Şükran Günü ile ilişkilendirilirken, siyah ve turuncu Cadılar Bayramı ile ilişkilendirilir. Paskalya için pastel renkler kullanılır. Çiçekler Anneler Günü için ortak bir hediye olduğu için sarı, pembe ve kırmızı gibi renkler sıklıkla kullanılır.
Renk Sembolizm Tablosu
Kırmızı: heyecan, enerji, tutku, sevgi, arzu, hız, güç, güç, ısı, saldırganlık, tehlike, ateş, kan, savaş, şiddet, her şey yoğun ve tutkulu, samimiyet, mutluluk (sadece Japonya'da)
Pembe simgeler aşk ve romantizm, şefkat, şefkat, kabul ve sakin.
Bej ve fildişi birleşmeyi sembolize eder. Fildişi sessizliği ve hoşluğu sembolize eder. Bej sakinliği ve sadeliği sembolize eder.
Sarı, sevinç, mutluluk, ihanet, iyimserlik, idealizm, hayal gücü, umut, güneş ışığı, yaz, altın, felsefe, sahtekarlık, korkaklık, kıskançlık, açgözlülük, aldatma, hastalık, tehlike ve dostluğu ifade eder.
Koyu mavi: bütünlüğü, bilgiyi, gücü ve ciddiyeti sembolize eder.
Mavi: barış, huzur, soğuk, sakinlik, istikrar, uyum, birlik, güven, hakikat, güven, muhafazakarlık, güvenlik, temizlik, düzen, sadakat, gökyüzü, su, teknoloji, depresyon, iştah bastırıcı.
Turkuaz sakinliği sembolize eder. Teal gelişmişliği simgeliyor. Akuamarin suyu sembolize eder. Daha açık turkuaz kadınsı bir çekiciliğe sahiptir.
Mor: Kraliyet, asalet, maneviyat, tören, gizemli, dönüşüm, bilgelik, aydınlanma, zulüm, onur, kibir, yas, mizaç.
Lavanta kadınlık, zarafet ve zarafeti sembolize eder.
Turuncu: enerji, denge, coşku, sıcaklık, canlı, geniş, gösterişli, dikkat gerektiren.
Yeşil: Doğa, çevre, sağlıklı, iyi şanslar, yenilenme, gençlik, bahar, cömertlik, doğurganlık, kıskançlık, hizmet, deneyimsizlik, kıskançlık, talihsizlik, canlılık.
Kahverengi: toprak, istikrar, Ocak, ev, dış mekan, güvenilirlik, konfor, dayanıklılık, sadelik ve konfor.
Gri: güvenlik, güvenilirlik, zeka, kararlı, alçakgönüllülük, haysiyet, olgunluk, sağlam, muhafazakar, pratik, yaşlılık, üzüntü, sıkıcı. Gümüş sakinliği sembolize eder.
Beyaz: saygı, saflık, doğum, sadelik, temizlik, barış, alçakgönüllülük, hassasiyet, masumiyet, gençlik, kış, kar, iyilik, kısırlık, evlilik (Batı kültürleri), ölüm (Doğu kültürleri), soğuk, klinik.
Siyah: güç, cinsellik, sofistike, formalite, zarafet, zenginlik, Gizem, Korku, kötülük, mutsuzluk, derinlik, stil, üzüntü, pişmanlık, öfke, anonimlik, yeraltı, iyi teknik renk, yas, ölüm (Batı kültürleri), kemer sıkma, ayrılma.
Renk Sembolizmi
Doğu Dünyası: Evlilik: beyaz ve pembe, Batı dünyasında olduğu gibi favoridir. Yeşil: Sonsuzluk, aile, uyum, sağlık, barış, gelecek kuşaklar Mutluluk: Kırmızı Faydalı: Gri Servet: Mavi, altın ve mor Beyaz: çocuklar, yardımsever insanlar, evlilik, yas, barış, saflık, Seyahat Altın: güç, zenginlik Kötülük ya da üzüntü-tıpkı Batı dünyasında olduğu gibi-siyah.
Duygular:
Mavi muhafazakar olarak görülüyor. Kırmızı güç ve saldırganlıktır. Sarı ve turuncu gibi daha parlak renkler sadece duygularla değil aynı zamanda sıcaklıkla da sıcaklığı temsil eder. Soğuk renkler mavi, yeşil, siyah veya koyu gölgeli herhangi bir renktir. Birisi depresyonda veya depresyonda hissettiğinde, "mavi" hissettiği söylenir."Biri sinirlendiğinde kırmızıyı görür."Birinin korktuğu veya "tavuk" olduğu görüldüğünde onlara "sarı" denir."
Ekoloji:
Açıkçası yeşil, ekolojiyi simgeleyen ana renktir. Elektriği, yakıtı veya çevreye zarar veren şeyleri azaltmanın yollarını bulan insanlar veya şirketler için yeni ifade "yeşile dönüyor."
İfadeler:
Bir şey zıt, aşırı veya sağlam bir pozisyon olarak görüldüğünde, "siyah veya beyaz" olduğu söylenir."Bir şey net olmadığında veya sağlam bir konumda olmadığında," gri bir alan " olduğu söylenir."Blues bir müzik biçimini tanımlar.
Din:
Renkler dini törenlerde de kullanılır veya dinin yönlerini temsil eder. Yerli Amerikalılar dini törenlerde renkleri içerir. Navajo milleti dört rengin önemli olduğunu düşünüyor: Turkuaz, beyaz, sarı ve siyah. Bu renkler dört kutsal Dağı temsil ediyor. Apaçi ulusu da dört rengin önemli olduğunu düşünüyor: Yeşil, Beyaz, Sarı ve siyah. Bunlar beyaz dağ'ın kutsal renkleridir ve hükümette de kullanılırlar. Iowa ülkesi ayrıca dört rengi kutsal olarak görüyor: siyah, sarı, kırmızı ve beyaz. Yönü, bayrağını ve dört insan ırkı olduğunu düşündüklerini temsil ediyorlar. [1]
Tibet Budizminde mavi, görüntüsü gök mavisinin enginliği olan Göksel bir Buda olan Vairochana'nın rengidir. [2] Budist rahipler öncelikle gelenek nedeniyle turuncu (özellikle safran rengi) elbiseler giyerler. O zamanlar en ucuz renk boyasıydı ve giymeye devam ettikleri şey buydu. Elbiselerin kendileri "materyalizmin sadeliğini ve ayrılmasını" sembolize ediyor." [3]
Yeşil, İslam'ın geleneksel rengidir. İslam bayrağı yeşildir. Yeşil, Kuran'da cennetteki giysilerin, yastıkların ve halıların rengi olarak da geçmektedir. [4]
Hinduizm'de safran onların en kutsal rengidir. Safran, safsızlıklarımızı yakan ateşi temsil eder. Sarı, bilgi ve öğrenmeyi temsil eder. Maharashtra'nın yeşil rengi yaşamı ve mutluluğu temsil eder. Mavi renk, okyanusların ve gökyüzünün enginliği gibi sonsuzluk gibidir. [5]
Hıristiyanlıkta kırmızı renk, İsa Mesih'in ve fedakarlığın kanını sembolize eder. Beyaz, Mesih'in bedenini temsil eder. Siyah, Katolik ayininde günahı temsil eder. Gri kül rengidir ve bu Katoliklikte tövbeyi temsil eder. Mor, Advent ve Lent mevsimleri için ayin rengidir. Cennet, binalarda ve sokaklarda çok fazla altın olduğu şeklinde tanımlanıyor. Noel ve Paskalya'da ayinlerde beyaz ve gümüş kullanılır. [6]
İncil, Orta Doğu ve Roma'daki birçok kişinin renkli mücevherlere ve mücevherlere değer verdiğini söylüyor. Boncuk ve süs eşyaları için kırmızı ve beyaz mercan kullanılmıştır. Kırmızı yakut ve açık mavi turkuaz hediye olarak verildi. (Hezekiel 27: 16)
Tıpta ve tedavide kullanım:
Renkler bazen tedavide kullanılır (renk terapisi olarak da adlandırılır). Renklerin beyin bozukluğu olan veya duygusal olarak sorunlu insanlar üzerinde büyük etkisi vardır. Mavi renk birçok insan üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahiptir ve solunum ve kan basıncını düşürür. Kırmızının tam tersi bir etkisi vardır. Bazı terapistler anksiyete veya depresyondan muzdarip duygusal olarak rahatsız olan insanları yatıştırmak ve rahatlatmak için yeşil kullanırlar. Bazıları menekşe renginin migren için iyi olduğunu ve "yedikten sonra zayıf bir eliminasyon, ağırlık veya halsizliğin, dalak, mesane ve böbrek bozukluklarının neden olduğu selülit vakalarında" olduğunu iddia ediyor."[7] Sarı, insanlara enerji vermeye yardımcı olur ve depresyonu hafifletir.
Dünya kültüründe renk
Renk, farklı insanlar ve kültürler için çok farklı şeyler ifade eder. Hepimizin kendi favori renkleri var. İnsanlar farklı renkleri sever, farklı yiyecekleri sever. Renk aynı zamanda duyguları, insanları, ülkeleri, kültürleri ve renk sembolizmini temsil eder. Batı dünyasında kırmızı rengin öfke veya saldırganlığı simgelediği sıklıkla görülür. Bazı otomobil sigorta şirketleri kırmızı otomobiller için daha fazla ücret alır, çünkü kırmızı otomobil sahiplerinin bazıları daha agresiftir veya daha fazla risk alır.
Renk hakkında kitaplar
Siyah: her zaman güçlü karşıt fikirleri için durdu: yetki ve tevazu, günah ve kutsallık, isyan ve uygunluk, zenginlik ve fakirlik, iyi ve kötü rahipler ve tövbekarlar, sanatçılar ve zahitleri, moda tasarımcıları ve faşist bir Rengin Tarihi - Siyah-- en sevdiğiniz renk. Bu resimli kitapta, "Mavi" nin ünlü yazarı şimdi Avrupa'daki siyah rengin büyüleyici sosyal tarihini anlatıyor.
Renk ve anlam: sanat, bilim ve Sembolizm-rengin duygularımız üzerinde bir etkisi var mı? John Gage'in son kitabında renk olgusu yeni yollarla inceleniyor. Çalışması, rengin, dil gibi anlamı, deneyimlendiği ve yorumlandığı belirli bağlamlarda yatan koşullu, tarihsel bir olay olduğu inancıyla bilgilendirilir.
Örtülü Parlaklık: antik Maya tarihi renkli örtülü Parlaklık, Meksika ve Orta Amerika'nın Yucatan Yarımadası ve çevresinde gelişen bir dizi bağlantılı halk ve toplum olan eski Maya için rengin ne anlama geldiğini yeniden yapılandırır. Arkeoloji, dilbilim, Sanat Tarihi ve koruma anlayışlarını kullanarak, kitap estetik inceliği ve yüksek derecede işçiliği ile ünlü bir bölgede iki bin yıldan fazla renk kullanımını çiziyor.
Pantone renkle iletişim Rehberi-bu yetkili kılavuz, etkili tasarımlar oluşturmak için gereken yüzlerce renk kombinasyonunu ve renk ilkelerini sunar. Her ders, her uzmanlık ve deneyim düzeyindeki tasarımcıların her tasarım türü için en iyi renk seçimlerini yapmalarını sağlayan örneklerle gösterilmiştir.
Daha Fazlası İçin: https://technogezgin.com/renklerin-anlami-ve-duygular-uzerinde-etkisi/
3 notes
·
View notes
Text
Hayvan diyip geçme
Onun dili yok dostluğu sağlam
Bizim dilimiz var hangi sorunu çözebildik
101 notes
·
View notes
Photo
Yavru kedi ile köpeğin dostluğu hayran bıraktı Bingöl'ün Genç ilçesinde küçük sanayi sitesinde kedi ile köpeğin dostluğu renkli görüntülere sahne oldu. Aynı kapta bulunan yemeği paylaşan kedi ile köpek dostluğu görenleri hayran bıraktı Yaklaşık bir ay önce bir otomobilin kaportasında sıkışan kediyi kurtaran Genç Sanayi Sitesi esnafı şimdi ise kedi ile köpeğin dostluğuyla huzur buluyor. İlçede hayvan farkındalığı açısınd... Devamı ve Detaylar için https://www.kamuweb.com/gundem/yavru-kedi-ile-kopegin-dostlugu-hayran-birakti.html
0 notes
Photo
Zühre
Karamesutlu'da doğmuş. 1952 ya da 1953 senesi o zamanlar nüfus memurluğuna doğar doğmaz kayıt imkanı yok, köy yerlerinde hayat da güç. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir ailenin ilk çocuğu başka bir deyişle ilk kızı. Karamesutlu neresi diyenler olur muhakkak. Trakya'nın birbirine benzeyen yüzlerce köyünden biri. Köy halkı, Sultan 2. Abdulhamid Han zamanında, Bulgaristan'ın Lofça ilinin Karahasan (Aleksandrovo) kasabasından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonunda 1879 yılında göç ederek Sultan 2. Abdülhamid'in kendisine ait olan, şehzadeliği döneminde ticaretle uğraştığı ve hayvan ticaretinde kullandığı bugünkü topraklara yerleşmiş. Babaeski'ye bağlı. Kırklareli il sınırlarında.
Zühre, Kırklareli'nin babaeski ilçesine bağlı Karamesutlu köyünde yaşama gözlerini açtığı sıralar, menekşe gözlü yıldız Elisabeth Taylor, bugün Londra’da yapılan bir düğünle Michael Wilding’le evlenmiş, Frankfurt’ta sis ve yağış nedeniyle bir uçağın iniş sırasında düşmesi sonucu 44 kişi ölmüş, .Orson Weiles’in Othello adlı filmi Cannes Film Festivali’nde büyük ödülü kazanmış, Birleşmiş Milletler savaş uçakları, Kuzey Kore’deki hidroelektrik santrallerini bombalamışlar. Amerikan Hava-kuvvetleri’ne bağlı bir nakliye uçağının Washington’da düşmesi sonucu havacılık tarihinin en büyük kazası meydana gelmiş 1952'de ve 84 kişi hayatını kaybetmiş. Gazeteci ve yazar Ercüment Ekrem Talu'ya Fransız "Légion d'honneur" nişanı verilmiş. .Türkiye ile ABD arasında telefon görüşmelerine başlanmış ilk o sene. Berlin ikiye bölünürken, Napoli'de yapılan Avrupa Güzellik yarışmasında Türk güzeli Günseli Başar birinci olmuş. Et ve Balık Kurumu üretime başlamış. 14 Mayıs 1950 seçimleri ile Türkiye’de CHP’nin 27 yıllık iktidarının kapandığı; 10 yıllık Demokrat Parti döneminin ikinci senesinin yaşandığı yılmış 1952.
Zühre'yi biricik annesi bebeklikten okul çağına kadar binbir itina ile büyütmüş. Buna karşılık olarak, ilkokul yaşlarından itibaren sabahtan öğlene okul sıralarında, öğleden sonraları da tarlada ana ve babasına yardım ederek geçirmiş çocukluğunu Zühre.
Sıcak yaz ayları güneşin altında, kara kışları da Trakya'nın kuru soğuğunda ailesine katkıda bulunarak henüz daha çocukken büyümüştür. İlkokulda en hüzün veren anısını anlattığında gözlerinden iki damla erdem düşer insanın. Soğuk bir kış sabahı ısınmak için ellerini sınıfın içindeki kömürlü sobanın yakınına yanaştırmış ovalayarak ısınmaya çalışırken arkasından birinin onu ittirmesiyle elleri sobaya yapmışmış cayır cayır sıcak soba üstünde elleri yanmıştır.
Genç kızlığı dönemine denk gelir, ailenin ilk erkek çocuğu doğmuştur. Baki adını evin babası koymuştur. Baki kara bir oğlan çocuğu, hayatının büyük bir bölümünü zorluklarla geçirecek olmasını bilmeden açmıştır dünyay gözlerini. Günlerini Baki'ye bakmakla ve okul dışında tarlada çalışarak geçiren Zühre'nin ikinci erkek kardeşi Fahri'de bir kaç yıl sonra dünyaya gelmiştir. Fahri deli dolu bir genç olacaktır sonraları. Zühre'nin yükü ağırdır. Okulu bırakmış. Annesine tarlada yardım etmeye ve kardeşlerine bakmaya devam eder. Baba, Alpullu Şeker Fabrikasında çalışır o sıralar. İstanbul'da yaşayan amcası o esnada Çavuşlar aile reisi Recep ile tanışır.
Recep Zühre'nin amcası Basri ile mesailerde sohbeti ve dostluğu pekiştirir. Sohbetlerin birinde evlilik çağına gelen oğlundan bahseder. Baş göz etsek, yaşı da geldi der. Var mı tanıdığın diye de sorar. Basri'de abisinin biricik kızı Zühre'den bahseder. Evlilik çağına gelmiştir Zühre çünkü. Tarlada, çocuk bakmada ve yemek, temizlik, evi çekip çevirmesi anlayacağın Recep Kardeş elinden her iş gelir der Basri. Recep'in aklına yatmıştır. Helal süt emmiş, elinden her iş gelen bir gelin adayı hayalinde canlanıverir oğlu için: Basri'ye tez vakit tanıştıralım gençleri der.
İstanbul taşı toprağı altın şehirdir. Basri ilk fırsatta köye gider ve abisine durumu açar. Abisi eşine durumu açar. Ve annesi biricik kızına bu kısmeti ana kız duygusallığında iletir. Zühre'nin çocukluk genç kızlık serüveni ailesine yardım ederek tarlalarda yaz kış demeden çalışarak evin hayvanlarına bakarak yeri geldiğinde otlatıp yeri geldiğinde süt sağarak ve iki erkek kardeşini bakıp büyütmekle geçmiştir. Zühre bu kısmetle tanışmak ister.
İlk fırsatta anasıyla birlikte amcasında bir süre kalmak üzere soluğu İstanbul'da alır. Basri yeğeninin geldiğini haber eder Recep'e. Recep de oğluna. Sonra görüşme ayarlanır. Hasan ile Zühre ilk bir pastanede buluşurlar. Zühre çekingen ve ürkektir. İlk kez bir erkekle görüşecektir. Hasan da heyecanlıdır. Makedonya'nın Üsküp şehrinden göç edip İstanbul'un Zeytinburnu ilçesine yerleşen ve okulu bitirip çalışmaya başlayan genç adam için bu izdivaç için erken olsa da, babasının kararı bir emirdir. Pastanede sütlaçlar yenir, çaylar içilir ve sonra Ayhan Işık ve Gülistan Güzey'in başrollerini oynadığı ve yer bulmanın zor olduğu kapalı gişe oynayan Kanun Namına filmine giderler. Heyecan dolu bir filmdir. Ayhan Işık Hasan'ın idolü olur sonrasında. Ve o sinemada ilk kez köylü güzeli Zühre'nin elini tutar Hasan.
Hikaye böyle başlar. Evlenirler. Kıbrıs Barış harekatı sonrası. İki çocukları olur. Acı tatlı yıllar. Çocuklarının doğumuyla her şeye kol kanat germeye çabalayan iki çift yürek. Bu başka bir yazı konusu olacak. Ancak 1952'de başlayan hikaye, 2008 yazında bir sağlık ocağındaki doktorun yüzünüz çok beyaz, betiniz benziniz atmış bir tahlil yaptırın demesiyle dönüşü olmayan bir yola girer. Zühre, tansiyon, halsizlik filan beklerken testler sonucu kanser olduğu ortaya çıkar.
Ameliyat der doktorlar. Ağlaya ağlaya çocuklarından eşinden ve sevdiklerinden kopacak korkusuyla operasyonu olur. Bağırsakları alınmış karnına verilmiştir. Güzeller güzeli Zühre için her şey normale dönmeye, gezmeye dolaşmaya ve evin yemeklerini yapmaya başlamışken dikişleri patlar bir bayram arefesi ve tekrar hastaneye kaldırılır.
Bir ambulansla evinden alındığında evine son kez bakar gibi dalgın gözlerle sedyede lambaları acı ile yanıp sönen araca konur. Akşamına iğnelerle bir nebze toparlayan Zühre, sık sık terlemesini acildeki yaşlı bir teyze ile paylaşır. Ah be teyzecim der terliyorum buraya geldiğimden beri yaşamak istiyorum çocuklarım eşim burada beni bekliyorlar ben kimseye böyle yük olmak ister miyim, iyileşmek istiyorum ama bunlar ecel terleri der.
Doktorlar her şey kontrol altında dediği için aile eve geçer. Telefon gelir gece yarısı fenalaştı Zühre Hanım diye. Acilen yola çıkar eşi ve çocukları.Yoğun bakıma alınmıştır. Saatler geçmek bilmez. Hastane. Yoğun bakım kapı önü. Bir kadın doktor kapıyı açar. Filmlerdeki dizilerdeki gibi. Nasıl annem diyecek olan genç adamın konuşmasına fırsat vermeden üzgün bir vücut dili ve ses tonuyla kadın doktor maalesef der, kaybettik hastamızı. Başınız sağ olsun.
O genç adam yani bendim. Hayat artık anlamsız hale geldi o geceden beri, tüm kemiklerimin kırılmasından daha acı verici bir şeydi, tam da uçurumdan düşmek gibiydi. Peki Zühre kim miydi, Zühre, benim annemdi.
-Önder Deniz Çavuşlar
Instagram: www.instagram.com/onderdenizcavuslar
#anne#önder deniz çavuşlar#zühre#edebiyat#kitap#kitap alıntıları#şiir#şiir sokakta#edebi yazılar#yazılar
150 notes
·
View notes
Text
Pet Festivali - 2. Gün - Ceylan Ertem (Etkinlik)
Türkiye’nin ilk açık hava Pet Festivali başlıyor!
25-26 Haziran’da Kemerburgaz Kent Orman içinde yer alan Yeni Bir Yaşam Etkinlik Alanında birbirinden değerli konuşmacılar, eğitmenler ve markalar bir araya geliyor.Büyüleyici sesi ile Ceylan Ertem’i açık havada can dostunuzla dinlemenin keyfini yaşamaya hazır mısınız?
Belki sizde evinize yeni bir aile üyesi ile dönebilirsiniz.
26 Haziran Çocuk Etkinlik Alanı 11:00 – 12:00 Mundo Akademİ ( 18-36 ay )
Çiftlik Hayvanları 12:30 – 13:30 Mundo Akademi ( 3-6 yaş )
Çiftlikte Bir Gezi 14:00 – 15:00 Süreyya Acar
Heykelle Hayvanları Canlandırma Atölyesi 15:30 – 16:30 Kuka Art Studio
Tuvalde Hayvanlar Dünyası Resim Atölyesi 17:00 – 18:00 Eda Albayrak
Yaratıcı Düşünme Oyunları 19:15 Film Gösterimi Seminer Alanı – Tamircikler ( 6+ Yaş )
26 Haziran Yetişkin Etkinlik Alanı 13:00 – Emre Erdoğru ile Köpeklerde Sağlıklı Beslenme Nasıl Olmalı? 15:00 – Kurtaran Ev ile Doğru Sahiplendirme 16:00 – Emre Erdoğru ile Köpeklerde Davranış ve Karakter Eğitimi Neden Öncelikli Olmalıdır?
26 Haziran Seminer Alanı 10:00 – Erkut Gören & Dr. Haluk Ömer / Sizden Gelenler. 11:00 – Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ / Kedi ve Köpeklerde Beslenme ve Hastalıkları. 12:30 – Atila Akbıyık / Atların Şifalı letişimi. Çocuklar, Gençler ve Yetişkinler Üzerindeki Etkileri 14:00 – Prof. Dr. Kürşat Özer / İnsan – Hayvan Dostluğu. Hayvan Hakları 15:30 – Yasemin Pakkan / Çocuk Gelişiminde Evcil Hayvanın Önemi. 17:00 – Dr. Müjgan Çevik Aksay / Eyvah Acil Durum! Ne Yapmalıyım? 18:00 – Dr. İlker Kaynak / Egzotikler Hakkında Herşey
26 Haziran Sahne 19:00 – Ceylan Ertem Konseri
Kaynak
devamı burada => https://sizekitap.com/etkinlikler/pet-festivali-2-gun-ceylan-ertem-etkinlik/
0 notes
Text
Michael Morpurgo’dan destansı bir yol hikâyesi
Michael Morpurgo’dan destansı bir yol hikâyesi
İngiliz Çocuk Edebiyatı Elçisi, efsanevi yazar Michael Morpurgo, Gölge adlı romanıyla bu kez gözünü 2000'li yıllarda Asya kıtasında yaşanan insanlık dramına çeviriyor ve Emin adında Afgan bir çocuğun hayatta kalma mücadelesini odağına alıyor. Yazarın alametifarikası insan-hayvan dostluğu ile savaş ve barış temalarının yine ön planda tutulduğu bu sürükleyici eser; sevgi bağıyla birbirine…
View On WordPress
0 notes
Text
Domuz Ceyar’la belediye şoförünün dostluğu görenleri şaşırttıYaban domuzunu evcilleştirip elleriyle besledi
Domuz Ceyar’la belediye şoförünün dostluğu görenleri şaşırttıYaban domuzunu evcilleştirip elleriyle besledi
Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaban domuzu ile belediye şoförü arasındaki dostluk görenleri şaşkına çevirdi. Sahilde yaralı halde bulunan yaban domuzu Bodrum Belediyesi Geçici Hayvan Bakımevine tedavi altına alındı. Yeniden sağlığına kavuşmaya başlayan yaban domuzuna “Ceyar” ismini veren petbulans şoförü, domuzu ismi ile çağırıp elleriyle beslemeye başladı. Yaklaşık 2 ay önce vatandaşlar Bodrum…
View On WordPress
0 notes
Text
Allah’ın Varlığının, Birliğinin Ve Yaratılışın Delilleri Olan İman Hakikatlerini İnsanların Dikkatine Sunmuştur
Sn. Adnan Oktar, çalışmalarında Darwinizm’in geçersizliğini ortaya koyduğu gibi, canlıların Allah tarafından yaratıldığı gerçeğini bilimsel deliller ışığında gözler önüne sermiştir. Yaratılış’ı ispatlayan iman hakikatlerini anlatan eser ve sözlü anlatımlarında;
- Tüm evrende, Samanyolu galaksisinde, Güneş sisteminde ve üzerinde yaşadığımız dünya gezegeninde sayısız kanun, denge ve ölçü olduğunu,
- Bu kanun, denge ve ölçülerin her birinin canlıların yaşamına imkan sağlayacak şekilde özel olarak hesaplanmış ve düzenlenmiş olduğunu,
- En temel kozmik kanunlardan en kritik fiziksel değerlere, en küçük dengelerden en ince hesaplara kadar evrendeki her detayın ayrı ayrı son derece hassas ölçülere göre ayarlanmış olduklarını,
- Tüm evrende karşılaştığımız denge ve düzenin, Allah’ın eşsiz ilmini, kudretini ve sanatını ifade ettiğini bilimsel olarak ortaya koymuştur.
- İman hakikatlerini anlattığı eserlerinde ‘içinde yaşadığımız uçsuz bucaksız evren nasıl var oldu?’, ‘evrendeki denge, ahenk ve düzen nasıl ortaya çıktı?’, ‘dünya yaşamımız için nasıl bu denli uygun bir barınak olabildi?’ gibi, tarihin başından bu yana insanların ilgisini çeken soruların cevaplarını bilimsel veriler ışığında yanıtlamıştır.
- Yaratılış gerçeğinin tüm dünyaya duyurulması Adnan Oktar’a nasip olmuş, dünyanın dört bir yanında insanlar Adnan Oktar’ın eserlerinde ve anlatımlarında dile getirdiği iman hakikatlerine tanıklık etmiş, tüm evrenin ve canlılığın Yüce Allah tarafından yaratıldığı bilgisine vakıf olmuşlardır.
İnsanların Allah’ı Unutmamaları, Allah’ı Çok Sevmeleri ve Sürekli Allah’a Yönelmeleri İçin Büyük Uğraş Vermiştir
Sn. Adnan Oktar’ın 40 yıllık fikri mücadelesi boyunca en çok üzerinde durduğu temel konu Allah sevgisidir. Allah sevgisini her zaman esas konu olarak ele almış, Allah sevgisinin tüm dünyaya hakim olması için gece gündüz çalışmalar yapmış, eserler kaleme almıştır. TV programlarında ve sosyal medya paylaşımlarında da Allah sevgisinden sıklıkla bahsetmiştir.
Adnan Oktar, Allah sevgisini anlattığı eser ve anlatımlarında;
- Allah’ın sevgiyi sevdiğini, tüm kainatı sevgi için yarattığını,
- Sevginin ve dikkatin tamamının Allah’a yöneltilmesi gerektiğini,
- Sevginin yalnızca Allah için olması gerektiğini,
- Allah’ı ve Allah’ın yarattıklarını sevmenin bu dünyanın en önemli vasfı olduğunu,
- Evrendeki dengelerin Allah tarafından kusursuz bir şekilde düzene konduğunu,
- İnsanın hoşuna giden her şeyi; ailesini, arkadaşlarını, yakınlarını, tüm sevdiklerini, çeşit çeşit hayvanları, rengarenk çiçekleri, küçücük bir tohum tanesine varana kadar tüm güzellikleri ona verenin Allah olduğunu,
- Allah’ın Kendisine karşı derin bir sevgi, derin bir dikkat ve ilgi istediğini,
- Allah’ı unutmanın ve Allah’ın büyüklüğünü takdir etmemenin en büyük günah olduğunu,
- İnsan bedeninin Allah’tan uzak yaşamaya dayanamadığını ve Allah’tan uzak insanların çok hızlı çöküp yaşlandıklarını,
- Allah’ın farkında olmamanın, O’nun sevgisini yaşamamanın insanda manevi bir boşluk ve çöküntü meydana getireceğini, böyle bir insanın gerçek sevgiyi, gerçek dostluğu hayatı boyunca bulamayacağını,
- Şeytanın insanların bir kısmına Allah’ı unutturarak yaşamın anlamını ellerinden aldığını,
- Allah’ı unutan insanların sevgi güçlerini ve yaşama arzularını kaybettiklerini,
- Allah’tan uzak yaşayan insanların sevgisizliğin acısı içinde kavrulduklarını,
- Gerçek mutluluğa erişmenin maddiyatla değil, yalnızca Allah sevgisiyle mümkün olduğunu,
- İnsanların yaşam sevinciyle dolmalarının yalnız ve yalnız kalplerinin Allah sevgisiyle ve imanın nuruyla aydınlanması ile mümkün olduğunu,
- Allah’ın kendisi için yarattığı tüm bu detayları fark etmesi, etrafını saran güzelliklerin onun için özel olarak var edildiğini görmesi durumunda ise insanın hayatının her anından büyük bir zevk alacağını,
- Allah’a coşkulu bir sevgiyle yönelen insanın hayatının çok anlaml�� hale geleceğini,
- Tüm insanların Allah’a aşkla, sevgiyle yönelmeleri durumunda dünyada hiçbir sorun kalmayacağını, bütün anlaşmazlıkların, bütün kavgaların, problemlerin Allah sevgisiyle çözüleceğini,
- Allah sevgisi hakim olduğunda neşeli, huzurlu, sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplumlar meydana geleceğini,
- Allah sevgisinin hakim olduğu yerde birlik, beraberlik, kardeşlik, güvenlik ve bereket olacağını ve herkesin birbirini dostu ve kardeşi gibi göreceğini dile getirmiş, Allah sevgisinin önemine yönelik daha pek çok hususun tebliğini gerek Türk toplumuna gerekse tüm dünyaya ulaştırmıştır.
Kuran ahlakını, Kuran mucizelerini, İslam’da temel kavramları ve Peygamberlerimizi anlattığı eserler insanların İslam’ı çok daha akılcı, bilinçli ve net bir şekilde tanımalarına vesile olmuştur
Sayın Adnan Oktar, Kuran’ı ve İslam’ı Müslümanlara en güzel şekilde tanıtmak amacıyla yaklaşık 90 adet eser yazmıştır. Bunlar arasında;
“Resullerin Mücadelesi”, “Sinsi Bir Tehlike: Gaflet”, “Şeytanın Enaniyeti,” “Dinsizliğin Dini ile Mücadele”, “İmtihanın Sırrı”, “Ölüm Kıyamet Cehennem”, “Müslümanca Konuşmak”, “Münafığın Sırları”, “Kuran’da Şevk ve Heyecan”, “Kuran’da Sabrın Önemi”, “Müminlerin Cesareti”, “Müminlerin Mutluluğu”, “Kuran’da Tebliğ ve Tartışma”, “Kötülüğün Sessiz Dili”, “Cahiliye Toplumunda İnsan Karakterleri” ve 3 ciltlik “Kuran Mucizeleri” gibi eserlerini saymak mümkündür.
Kuran’daki temel konuların ve Müslüman düşünürler tarafından bugüne kadar değinilmemiş bazı önemli hususların ele alındığı bu eserler, ahlaki dejenerasyonun son derece şiddetlendiği 20.yy ve sonrasında insanların manevi hayatlarına yönelik çok önemli ihtiyaçların giderilmesine vesile olmuşlardır.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN BU KONUDAKİ ÇALIŞMALARI OLMASAYDI, İNSANLAR DİNİMİZİ TANITMAK İÇİN ÖZLÜ, ANLAŞILIR, AKILCI VE HURAFEDEN UZAK BİR ÜSLUPLA YAZILMIŞ OLAN VE İNTERNETTEN ÜCRETSİZ OKUNABİLEN BU TARİHİ ÖNEME SAHİP KIYMETLİ ESERLERDEN MAHRUM KALACAKTI. BUNUNLA BİRLİKTE BAŞKA İSLAMİ KİTAPLARDA ÖNEMLİ GÖRÜLMEDİĞİ, FARK EDİLMEDİĞİ YA DA GÖZARDI EDİLDİĞİ İÇİN İŞLENMEMİŞ OLAN, ANCAK KUR'AN'DA ÖNEMLE VURGULANAN, İSLAM AHLAKINDA VE DİNİ YAŞAMADA ÇOK HAYATİ OLAN KONULARI ÖĞRENEMEYECEKLERDİ.
İnsanlar Arasında Sevgi ve Kardeşliği Yerleşik Kılmak İçin Büyük Bir Uğraş Vermiştir
Sn. Adnan Oktar eserleri ve sözlü anlatımlarında insanlar arasında sevginin, barışın, dostluğun ve kardeşliğin hakim olması gerektiğine yoğun olarak dikkat çekmiştir. Öyle ki Adnan Oktar, hiç tartışmasız, sevgiyi en çok dile getiren insandır. Bugüne kadar kimsenin savunmadığı kadar sevgiyi savunmuş, sevgi politikalarının uygulanması gerektiğini ısrarlı bir şekilde anlatmış, sevginin tüm dünyaya hakim olması için gece gündüz çalışmalar yapmıştır. Sevgi ile ilgili birçok kitap yazmış, makalelerinde, canlı yayınlarında sık sık insanlar arasında sevgi üslubunun hakim olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Eserleri, canlı yayın programlarının deşifreleri ve sosyal medya paylaşımları incelendiğinde bu durum açık bir şekilde görülebilmektedir.
Sn. Adnan Oktar sevginin önemine vurgu yaptığı eser ve anlatımlarında;
- İnsanların gerçek sevgiyi yaşamaları halinde tüm yeryüzünde müthiş bir dostluk ve kardeşlik ortamının hakim olacağını, sevgisizliğin yol açtığı düşmanlıkların, dargınlıkların tamamen ortadan kalkacağını,
- Sevgiyle çözülmeyecek hiçbir sorun olmadığını,
- En köklü düşmanlıkların bile sevgiyle, güzellikle, halimlikle, şefkatli yaklaşımla çözüleceğini, uzaklıkların yakın dostluklara çevrileceğini,
- Çatışma, öfke ve nefretin sadece yıkım getirdiğini, dolayısıyla her konunun sadece sevgi ile çözümlenebileceğini,
- Toplumlardaki manevi dejenerasyonun sevgi ile düzeltilebileceğini,
- Ülkeler arasındaki diyalogun temelinde sevgi olması gerektiğini,
- Allah’ın sevmeyi, sevilmeyi, sevginin beraberinde getirdiği şefkati, merhameti, dostluğu, kardeşliği, barışı sevdiğini ve tüm insanlığı bu güzel hasletlere teşvik ettiğini,
- İslam’ın sevgi dini, Kuran’ın sevgi kitabı, Müslüman’ın da sevgi insanı olduğunu,
- Kuran’ın özünde hep sevginin olduğunu,
- Sevginin Allah'ın insanlara şart koştuğu bir farz olduğunu,
- Sevginin dinin temeli olduğunu,
- Sevginin imanın başlıca göstergelerinden biri olduğunu,
- İnsanın sevgi duyarlılığının imanı ile doğru orantılı olduğunu,
- Sevginin Yaratılış’ın temel vasfı, dünyanın anlamı, hayatın en önemli gayesi olduğunu,
- Sevginin yaşanmadığı bir dünyanın varolmasının bir anlamının kalmayacağını,
- Din ile sevgi kavramı arasında kopmaz bir bağ olduğunu,
- Dünyadaki imtihanın asıl amacının sevgi olduğunu,
- Son derece asil ve yüce bir duygu olan gerçek sevginin ilminin yalnızca dinde mevcut olduğunu,
- Sevgiyi en yüksek düzeyde yaşamak gerektiğini,
- Gerçek sevgi için sabır, fedakarlık, şefkat, merhamet, koruyuculuk, affedicilik gibi şartların oluşması gerektiğini, bunun da ancak din ahlakı ile mümkün olduğunu,
- İmandan kaynaklanan coşkulu sevginin insana verilen en büyük nimetlerden biri olduğunu,
- Allah’a ve Kuran’a gönülden bağlı bir insanın gerçek bir ‘sevgi insanı’ olduğunu,
- Sevginin verdiği neşe ve enerjiyle insanın ruhunun can bulup dirileceğini
... dile getirmiştir.
- Öte yandan Sn. Adnan Oktar nefreti önlemek için anayasaya kanun maddesi eklensin önerisinde bulunmuş, sevgisizliğin kanunla yasaklanması gerektiğini savunmuştur. Böyle bir teklifte bulunan dünya üzerindeki tek kişidir: “Gaddarlık ve sevgisizliğin kanunla yasaklanması lazım. Tüm müesseselerin sevgiyi esas alması gerektiği, hayat amacı olarak sevginin anlatılmasının şart olduğu, devletin tüm kurumlarının sevgiye göre hareket etmesi gerektiği Anayasa’ya kısa bir madde olarak eklenmeli.” (Adnan Oktar, 4 Temmuz 2018)
- Sosyal medyada sevginin hakim olması, nefretin yasaklanması ve sevgi cümleleri kurulmasının mecbur hale getirilmesini savunmuştur.
- ‘Sevgi politikası’ sözünü ve tanımını ilk olarak gündeme getiren kişi Sn. Adnan Oktar olmuştur.
- Ayrıca Sn. Adnan Oktar okuyucularına ve izleyicilerine hayvan sevgisi aşılamış, tüm dünyaya hayvan sevgisini telkin etmiştir. Sokak hayvanlarına eziyet eden kişileri yayınlarında sert şekilde eleştirmiş, bu kişilere kanunen en ağır cezanın verilmesi gerektiğini dile getirmiş ve konunun ehemmiyetine tekrar tekrar dikkat çekerek kamuoyunda farkındalık oluşmasına vesile olmuştur.
Sn. Adnan Oktar 40 yıldır ortaya koyduğu eserleriyle ve son yıllarda aralıksız her gün günde 7-8 saat yaptığı TV yayınlarıyla sevgi dolu olma, sevecen olma, affedici olma, sevgi dili kullanma konularında gerek Türk toplumuna gerekse tüm dünyaya çok yoğun ve geniş çaplı bir tebliğ ve telkin faaliyetinde bulunmuştur. Çünkü sevgi dinin esası, İslam’ın ve Kuran’ın temel konusudur. Evrenin yaratılış amacı sevgidir; Allah’ın tüm evreni ve dünya hayatını yaratma sebebidir. Dünya, sevgiyi öğreten, sonsuz sevgi yurdu olan cennete gitmeden önce muhabbet, dostluk ve kardeşlik eğitimi alınan bir kurstan ibarettir. Sn. Adnan Oktar insanların bu gerçeklere göre yaşamaları, birbirlerini çok sevmeleri, birbirlerine her zaman şefkat ve merhamet hisleriyle yaklaşmaları durumunda dünyanın cennet gibi güzel bir ortama dönüşeceğini hatırlatmış, bu konuyu ısrarla gündeme getirmiş, insanları öfke, nefret ve sevgisizlik batağından alıkoymaya çalışmıştır.
Dünya Üzerindeki Müslümanların Kurtuluşu, İslam Birliği'nin Gerçekleşmesi İçin En Akılcı ve Etkili Fikri Mücadeleyi Yürütmüştür
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında dünya üzerindeki karmaşanın temel sebebinin dinsizliğin zalim, sevgisiz hakimiyeti olduğunu, dünyanın dört bir yanında Müslümanların maruz kaldıkları dinsiz zulümden kurtulmanın ise tüm dünya Müslümanlarının kardeş oldukları bilinciyle el ele vermeleri, birlik olmaları ve İttihad-ı İslam’ı oluşturmalarıyla mümkün olacağını anlatmıştır.
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında;
- Bütün Müslümanların Kuran’ın tavsiyesine uyarak birbirlerini öz aileleri kabul etmeleri, birbirlerine öz kardeşten daha yakın olmaları ve birbirlerine kenetlenmeleri gerektiğini,
- İslam toplumundaki tüm muhtaç insanların mağduriyetlerinin giderilmesinin Müslümanlara farz olduğunu,
- Müslümanlar arasında ayrılığın haram olduğunu,
- Hangi ırktan, hangi milletten veya hangi soydan olurlarsa olsunlar bütün Müslümanların birbirlerinin velileri ve kardeşleri olduklarını, Müslümanların tüm zerreleriyle birbirine bağlı tek bir vücut gibi olmaları gerektiğini,
- Müslüman aleminin sorununun Müslümanların birbirlerine göstermeleri gereken sevgi ve velayetteki eksiklik olduğunu,
- İslam ülkeleri arasında birlik sağlandığında Müslümanlara karşı uygulanan zulmün anında son bulup dağılacağını,
- Kuran’daki velayet gereği dünyadaki bütün Müslümanlardan; Suriye’de, Filistin'de, Keşmir'de, Doğu Türkistan'da, Afganistan’da, Bangladeş’te, Patani’de, Moro'da ve daha pek çok yerde zulümden kurtarılmayı bekleyen insanlardan sorumlu olduğumuzu,
- Kuran’daki velayet ahlakı yaşandığında yeryüzünde yoksul, fakir diye bir sınıfın kalmayacağını dile getirmiştir.
- Filistinli Müslümanların uğradığı zulme son vermek için, Jerusalem Post gibi İsrail’in önemli gazetelerinde köşe yazıları yazmış ve iki devletin birbiriyle savaşmak yerine ittifak etmesi gerektiğine, hem Musevilik’te hem İslam’da öldürmenin haram olduğuna dikkat çekmiştir.
- Filistinli kardeşlerimizin yaşadıkları zorluklara değinen Filistin Zulmü isimli eseriyle Filistin sorununa dikkat çekmiştir. Eser hem Avrupa hem de Ortadoğu dillerine tercüme edilerek dünyanın her yerinde ücretsiz dağıtılmıştır.
- Rohingya Müslümanlarının yaşadıkları baskı ve zulümler henüz Türkiye’de duyulmamışken Rohingyalar Güzeldir adlı bir eser yayınlamış, zor durumdaki kardeşlerimizin sorunlarından tüm dünyayı haberdar etmek için Jakarta Post, Pravda.ru gibi yüksek tirajlı uluslararası medya organlarında makaleler yayınlamıştır.
- Müslümanların zulüm gördüğü Doğu Türkistan konusuna sessiz kalmayıp Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan adlı bir eser yayınlayarak Arakanlı Müslümanların sorunlarına dikkat çekmiş, eserini en yetkili mercilere göndererek Müslümanlara sahip çıkmıştır. Öte yandan bu konuda belgeseller hazırlatmış, televizyon yayınları yapmıştır.
- Yemen, Keşmir, Bosna Müslümanlarının sorunlarının çözümü için de kitaplar yayınlamıştır.
- Mültecilere Yardım isimli bir eser yazarak Suriye, Afganistan, Somali, Myanmar, Irak, Sudan, Yemen ve daha pek çok ülkede yaşanan mülteci sorununa değinmiş, bu sorunun üstesinden gelmek için acilen İttihad-ı İslam’ı oluşturmak gerektiğine dikkat çekmiştir.
Sn. Adnan Oktar tüm bu çalışmalarıyla Müslüman coğrafyada tesanüdü ve dayanışmayı pekiştirmeye gayret etmiş ve bu hususta büyük bir başarı ortaya koymuştur.
Bağnazlığa Karşı En Büyük ve Tarihi İlmi Mücadeleyi Vermiştir
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve anlatımlarında bağnazlığın dünyadaki en büyük tehlikelerden biri olduğuna, dünyada pek çok taraftarının olduğuna ve taraftarları tarafından adeta bir din gibi benimsendiğine, gerçek dinle uzaktan yakından alakasının olmadığına, tam tersine dinin tam zıttı olduğuna dikkat çekmiş, bağnazlığın önüne ancak gerçek din ile geçilebileceğini anlatmıştır. İslamofobi’ye karşı mücadele vermiş, dinimize yönelik yanlış algıları bertaraf etmek amacıyla yazdığı eserlerin ücretsiz olarak dünyanın dört bir yanındaki devlet yetkililerine, akademisyenlere, sporculara, sanatçılara gönderilmesine vesile olmuştur. Öte yandan, Sn. Adnan Oktar bağnazlığın ilmi ve felsefi eleştirisini Kuran’la yapmış, El Kaide ve DEAŞ gibi radikal terör örgütlerinin Türkiye’de zemin bulmasını engellemek için büyük bir hizmet ortaya koymuştur.
Sn. Adnan Oktar bağnazlık tehlikesine dikkat çektiği eser ve anlatımlarında;
- Bağnazlığın tüm dünyayı etkileyen genel bir sorun olduğunu,
- Dünyanın her yerinde, her dinden, her düşünceden bağnazların varolduğunu,
- Hiçbir hak dinin özünde ve temelinde olmayan, dahası hak dinlere tümüyle karşı ve uzak olan sapkın bir zihniyet olduğunu,
- Bağnazlığın kendisinin apayrı bir din olduğunu, nitekim taraftarlarının bağnazlığı adeta bir din gibi benimsediğini,
- Her din, her düşünce içinde bağnazlık dininin temsilcilerinin olduğunu,
- İslam’da, Musevilik’te, Hıristiyanlık’ta olduğu gibi Marksizm’de, faşizmde, ateizmde de bağnazlar olduğunu,
- Gerçekte İslam'dan son derece uzak bağnaz bir anlayışa sahip oldukları halde İslam adına ortaya çıkan ve kendilerini İslam'ın temsilcileri olarak lanse eden radikal terör örgütlerinin insanlık dışı eylemleri nedeniyle Müslümanların tüm Batı'da potansiyel şüpheli olarak görüldüklerini, kişilik haklarının zedelendiğini ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldıklarını,
- Bağnazlık ve radikalizm ile İslam’ın birbirine tam anlamıyla zıt olduğunu,
- Kelime anlamı dahi barış ve esenlik anlamına gelen İslam’ın, radikalizm gibi vahşi ve korkunç bir zihniyetle birlikte anılmasının çok büyük bir yanlış ve çelişki olduğunu,
- İslam’ın yegane kaynağı olan Kuran'da radikalizme en ufak bir dayanak bulmanın mümkün olmadığını,
- Kuran ayetlerinin inanç ve düşünce özgürlüğünü günümüz modern toplumlarından bile daha ileri düzeyde savunduğunu,
- Kuran’ın insanlara dünyanın en güzel, en kaliteli, en özgür, en konforlu, en modern yaşamı sunduğunu,
- Bağnaz felsefenin düşman olduğu özgürlüğün, kalitenin, sanatın, bilimin ve kadın hak ve özgürlüklerinin en büyük savunucusunun Kuran olduğunu,
- Kuran’ın özgürlüğü, demokrasiyi, huzur, sevinç, kalite gibi kavramları savunduğunu,
- İslam’ın sanat, sevgi, dostluk, güzellik, kalite dini olduğunu,
- Kuran’ı doğru yorumlamak için Kuran’ın ruhunu kavramak gerektiğini,
- Gelenekçi, bağnaz, Ortodoks İslam anlayışının dünyayı cehenneme çevirdiğini,
- Bağnazlığın ortaya koyduğu dehşet dünyasından kurtulmak için Kuran'ın anlattığı gerçek İslam'a sarılmak dışında başka bir yol olmadığını,
- Kendilerini Müslüman gibi gösteren radikallerin tüm dünyaya, ama en çok İslam alemine zarar verdiklerini,
- İslamofobi’nin temel sebeninin hurafeci radikal zihniyet olduğunu,
- Radikallerin gerçek dini bilmediklerini, hurafelerle eğitildiklerini, hatta çoğunun Kuran’ı hiç okumadıklarını ve eylemlerinin temelini hurafelerin oluşturduğunu,
- İslam’da her ideolojiye, her millete, her etnik gruba, her düşünceye, her dine saygının öngörüldüğünü,
- Bağnazlığa ve radikalizme cephe almak isteyenlerin İslam'a cephe alarak büyük bir hataya düştüklerini,
- Kuran’a dayalı gerçek İslam yaşanmış olsa İslam’ın öngördüğü güzel ahlakın dünyaya hızla yayılacağını,
- İslam adı altında dünyaya yayılan radikal din anlayışını Kuran ile yok etmek gerektiğini,
- Batı’nın karşı olduğu dinin İslam değil, İslam adına dayatılan bağnazlık olduğunu,
- Tüm dünyaya Kuran’a dayalı gerçek İslam’ın anlatılması durumunda İslamofobinin ortadan kalkacağı ve dünyanın zevkle İslam'a yöneleceğini,
- Kuran’ın en temel prensiplerinden birinin sevgi, saygı, her dinden, her fikirden insana şefkat ve koruyuculuk olduğunu,
- Kuran’ın demokrasiyi ve fikir özgürlüğünü şart koştuğunu,
- Kuran’ın fikir ve inançlara saygılı olmayı emrettiğini,
- İslam’a göre kimsenin dini, dili, ırkı, soyu, etnik kökeni nedeniyle ayrımcılığa uğratılmaması gerektiğini,
- Laikliğin Kuran’ın bir hükmü olduğunu, gerçek İslam’ın yaşanmasında laikliğin önemli bir rol oynadığını,
- Kuran’da nefrete, çatışmaya, kavgaya, zorbalığa, dayatmaya, tehdide yer olmadığını,
- Kuran’a göre Müslüman’ın modern, bakımlı, asil, akıllı, kültürlü, demokrat ve sevgi dolu olması gerektiğini,
- Kuran’a göre kardeşlik, barış ve sevginin esas olduğunu,
- Kuran’ın Müslümanlara savaşı, zulmü, kin, öfke ve çatışmayı yasakladığını,
- ‘Cihad’ın karşı tarafı ‘bilgilendirmek’, ‘güzel ahlakı öğretmek’, ‘insanları kötülükten uzaklaştırmak’ anlamlarına geldiğini,
- Kuran’ın hayatı, toplumları, şehirleri, mekanları, insanların davranışlarını; kısaca her şeyi güzelleştiren hüküm ve anlatımlarla dolu olduğunu,
- Kuran’ın sevgiyi, samimiyeti, hoşgörüyü, merhameti, tevazuyu, fedakarlığı, iyiliği, güzelliği, temizliği, sanatı, bilimi emrettiğini, bunlarla mükemmel bir yaşam düzeyine ulaşmayı teşvik ettiğini,
- Bağnazlık yoluyla insanların dinden alıkonulmaya çalışıldığını,
- Bağnazlığın İslam’ı içten çökertmek için şeytanın planladığı bir sistem olduğunu,
- Gerçek İslam’ın kadının özgür olduğu, sanatın, bilimin, estetiğin serbest olduğu Kuran İslamı olduğunu,
- Gelenekçi bağnaz zihniyetin kadına bakış açısının hastalıklı bir dünya anlayışının gelişmesine yol açtığını,
- Kuran’a uymanın hayatı kolaylaştırdığını,
- Müziğin, dansın, sanatın Kuran’a göre helal olduğunu,
- Kuran’a dayalı gerçek İslam’ı herkesin, hatta komünistlerin dahi kabul edeceğini dile getirmiştir.
- Dövmesi olduğu, hızma taktığı, farklı bir saç rengi/modeli olduğu ya da metal müzik dinlediği için bazı kesimler tarafından kınanan gençlerimizin de toplumun kıymetli birer ferdi olduklarını hatırlatmış, kıyafetin ya da aksesuar tercihinin imanı ölçmede bir kriter olmadığını, bu davranışların samimi dindar olmaya bir engel teşkil etmediğini açıklamıştır.
- Başörtüsü taktığı için üniversiteye alınmayan ve dekolte giydiği için şiddete maruz kalan genç kızlarımızın mağduriyetlerine dikkat çekmiştir.
- Kadının kısıtlanması gereken bir varlık olduğu inancının İslam’a değil, bağnazlığa ait olduğunu, bağnazlığın kadın düşmanlığını körüklediğini anlatmış, her koşulda kadınları koruyan ve kollayan bir tavır göstermiştir.
#adnan oktar#harun yahya#a9tv#islam#müslümanlar#türkiye#bağnazlık#kuran#sevgi#kardeşlik#rohingya#müzik#dans#eğlence#cennet#cehennem#en etkili çalışma#kitap alıntıları#belgesel#konferans#dekolte#dövme#üniversite#cami
0 notes
Text
Özel güvenlik ile yemeklerini paylaştılar
Özel güvenlik görevlisi misafiri olan tilki ile yemeğini paylaştı. Bu8 anları ise kamara ile kayıt altına aldı. Karabük’te fabrika güvelik görevlisi aç kalarak fabrika önüne gelen tilkilere yemek verip beslenmelerini sağlıyor. Güvenlik görevlisi ile tilkinin dostluğu Karabük organize sanayi bölgesinde bir fabrika güvenlik görevlisi, yiyecek bulmakta sıkıntı çeken ve bu nedenle fabrikanın önüne gelen tilkileri besliyor. Fabrikanın duvarına çıkan tilkilere yemek vererek besleyen özel güvenlik görevlisi o anları kamara ile ölümsüzleştirdi. Kamara kaydına yansıyan konuşmalar ise gülümsetti kayıtta; https://www.youtube.com/watch?v=XfUa6N3elos “’Tilki kardeş geldi. Bugünkü menüsü çok güzel. Yemeğini ve suyunu koydum, Ye kızım ye, korkma. Şunun güzelliğine bakar mısın? Şu anda pilavı yiyor. Tilki kardeş yanında su da var. Allah’ın sessiz kulları bunlar. Arkadaşlar, elimizden geldiği kadarıyla destek olalım. Bu yabani bir hayvan. Konuşmalarımı duyuyor ama kaçmıyor” dedi. özel güvenlik facebook sayfasından bizi takip edebilirsiniz. Read the full article
0 notes