#haber ay
Explore tagged Tumblr posts
loopscereal · 8 months ago
Text
Día 6: Ship con flores/hojas
Tumblr media
Toddy, eres el caso más grave de comhet que he visto en toda mi vida explicación debajo del corte
Malva (usagi/bonbon) se ve tan mal en esto srgsth lmao pero ya que? lo hecho esta hecho Las flores que puse alrededor de Malva (usagi/bonbon) se llaman malvas lol. Uh creo que fue multi quien me dijo he existian esas flores ¡Así que muchas gracias por la ayuda inderecta! Okeyyy en nuestro au (Pia e yo) Malva y Bon son hermanos, gemelos. Ambos son trans (que sorptesa. casi todos son lmao trans highschool) y solo "cambearon de lugar" en su niñes para poder ser si mismos. Toddy los conocia a los dos desde la infancia (como originamente conocia a Bon.) Y le gustaba estar con "Bon" y en un punto se volveo romantico pero no lo reconocia haci xq la nena no entiende nada (dicho con amor) . Bon y Malva no le han dicho a nadie esto xq riezga sus seguridades y xq "en serio no importa tanto". Esto incluye Toddy, quien sigue pensando que el "Bon" que le gustaba pasar el tiempo con, es el Bon de ahorita, cuando en verdad es Malva.
17 notes · View notes
mel-inoe · 8 months ago
Text
kriz geçiricem yakında
6 notes · View notes
interstate40 · 3 months ago
Text
really I need to get some fucking sleep
3 notes · View notes
sweetsweethate · 7 months ago
Text
amix tenemos +20 años no podes agarrarte con un profesor por algo que es literalmente tu culpa y encima criticar su apariencia fisica
4 notes · View notes
moonliht1903 · 8 months ago
Text
"İnsanlar yaraladı, kitaplar sardı...🫀"
'Z💐.🌚
5 notes · View notes
wachi-delectrico · 2 years ago
Text
Creo que una de las cosas más raras de tener amigos gringos es que todos tienen a los viejos casados, y cuando menciono algo que tenga que ver con mis viejos estando divorciados reaccionan como si les hubiera dicho que los mataron frente a mis ojos
6 notes · View notes
teknolojihaber · 5 months ago
Text
Astronotik tarihinde bir ilk : Çin, Ay'ın uzak tarafından Dünya'ya toprak getirdi
Tumblr media
Çin Ulusal Uzay İdaresi'ne (CNSA) göre, üzerinde ay toprağı örnekleri bulunan Chang'e-6 insansız aracı, Pekin saatiyle 14:07'de kuzey Çin'deki İç Moğolistan Özerk Bölgesi'ne güvenli bir şekilde indi. Misyon 3 Mayıs'ta Otomatik Uzay İstasyonu Chang'e-6'nın Uzun Yürüyüş 5 Y8 fırlatma aracıyla fırlatılmasıyla başladı . Beş gün sonra istasyon ay yörüngesine teslim edildi ve 1 Haziran'da iniş ve çıkış modülleri Ay'ın uzak tarafındaki Güney Kutbu-Aitken Havzası kraterine başarılı bir iniş gerçekleştirdi. CNSA uzmanları ile Chang'e-6 arasındaki iletişim, daha önce ay yörüngesine gönderilen Queqiao-2 aktarma uydusu aracılığıyla sağlanıyordu . Otomatik uzay istasyonu Chang'e-6 bir yörünge, iniş, kalkış ve dönüş modüllerinden oluşuyordu. 3 Haziran'da, yaklaşık iki kilogram ay toprağı içeren Chang'e-6 kalkış modülü, Ay yüzeyinden Ay yörüngesine gönderildi ve burada görevin yörünge kompleksine kenetlendi. NASA'ya göre, ay toprağı örnekleri taşıyan dönüş sondası Chang'e-6, 21 Haziran'da Dünya'ya doğru hareket etmeye başladı. Bilim insanları tarihte ilk kez Ay'ın uzak tarafından Ay toprağı örnekleri elde etti. Bundan önce SSCB, ABD ve Çin'in uzay departmanları toprak örneklerini Dünya'ya yalnızca gezegenimizin doğal uydusunun görünür tarafından teslim edebiliyordu. Chang'e 6, Çin'in ayın uzak tarafını keşfetmeye yönelik ikinci göreviydi. Ocak 2019'un başında, otomatik gezegenlerarası istasyon Chang'e-4, Yutu-2 ay gezicisini, bugüne kadar aktif olan Dünya uydusunun uzak tarafına teslim etti. https://www.youtube.com/watch?v=ymuNzT5ALrA Read the full article
0 notes
maigawa · 1 year ago
Text
Tumblr media
"extenso" acomoda palabra, quizás había sido su responsabilidad en tono más bajo con el que se había confundido, más no hace demasiado hincapié en ello. "que está formado por un gran número de elementos" expresa repitiendo definición de diccionario. exhala curvatura en labios acusa broma que intenta presentar por falta de expresión en la explicación demandada "tenemos una historia a larga con él, compleja, no romántica" explica sentenciando que residía más allá de vampirismo el vínculo entre ambos, haciendo mucho hincapié en que no existían emociones per se. "si es un ravnos, tienen una reputación muy poco favorable sobre el respeto a la propiedad privada y objetos ajenos" eleva las cejas sin obviar que claramente creía en aquello. si empezaba a escalar en linaje de aquellos, cualquier reptación devenida siempre culminaba en la criminal postura del hurto. "¿tienes plantas carnívoras?" inquiere con destello de intriga emocionada en la curvatura de su comisura derecha elevada. "lo justo y necesario, de encontrar una fotografía no sería fácil negar que es él" no sólo por similitud de facciones, más bien porque las había conocido desde juventud hasta actualidad. "¿reconocerías a tu sire de verla mhm diferente?" le pregunta entrando en duda sobre la opuesta, ella había compartido lo suficiente. más de lo que hubiera preferido hablar. el favor sería que la dejara de tratar como familiar, que asumiera que no tenía responsabilidad filial con ella sólo por haberla conocido desde menor, que ni siquiera tenían un vínculo de amistad cuando ambos vivían. a contraposición de lo que brota en su mente, no es respuesta la que puede exponer con simpleza. vínculo apremia información que oculta. "que deje de pedirme dinero por cada trabajo que hago" a pesar de que contrato implícito devenía del mismo clan, no era un mal favor "estoy harta de mantenerle" desvía la mirada hacia la ventana dónde luz de luna no baña "¿qué esperas encontrar aquí, maya?" le pregunta sin mirarla, permitiéndole el espacio de privacidad por si deseaba compartir. @mayach
Tumblr media
' define intenso ' que no sabía a que se refería con eso, no entiende mucho de relaciones con otros sires pero, en su cabeza, todos tienen el mismo trato que ella tenía con rina. rumor llega a sus oídos, asintiendo lentamente prestando atención a palabras de mai. lo había escuchado por los pasillos, gente hablando de objetos personales pero no le dio gran mérito considerando que la gente le gustaba hablar de muchas cosas y, pues, el chisme no era lo suyo. ' ¿como siquiera pueden conseguir eso? ' se pregunta con el ceño fruncido, no le podía parecer real. ' ¿objetos personales como... mis plantas carnívoras? ' que si se meten en su departamento e interrumpen a su sire de noche de películas pues tendría lástima por quiénes tuviesen toda la ira de rina encima suyo. ' ¿te imaginas? aunque... no lo sé, ¿le conoces tan bien como para saber que es suyo? ' ladea su cabeza, llevando manos dentro de sus bolsillos, entrecerrando los ojos mientras piensa, ¿qué podría ser de rina personal? la conoce pero no sabe hasta qué punto. ' le pediría que me enseñe más de animalismo, lo quiero perfeccionar ' asiente par de veces, era sencillo, eso era todo lo que quería de ella. su conocimiento en experticia y, tal vez, que buscase un apartamento nuevo. ' ¿y tú? ¿cuál es ese favor que no pueda negarse? ' * @maigawa
101 notes · View notes
thefulcrumfiles · 2 years ago
Text
Qué cabreo family reunion je
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 1 month ago
Text
Tatlı Komşum! (1) (Furkan 31 Y., Manisa)
Olacaksan evli kadınla olacaksın derdim her zaman; çünkü sen de evlisin o da, müsait değilim dediğinde anlar, zırt pırt çağırıp beni oraya götür buraya götür demez, ay sevgililer gününü unuttun, doğumgünümde bir çiçek bile almadın diyemez. Canı istediğinde çağırır gidersin, canın istediğinde çağırırsın gelir, bağlılık olmaz, yarım saatte bir mesaj yazmadın diye küsüp trip atmaz. Çapkınlık mevzusu açıldığında arkadaş arasında beylik haline gelmiş laflarımdı bunlar...
İsmim Furkan, 31 yaşında, evli, tek çocuklu, özel sektörde çalışan, yakışıklı olduğu söylenen biriyim. Karımla severek evlendik. Karım öğretmen benden 1 yaş küçük. Hovardalığı her zaman sevdim, ama her zaman da dikkatli oldum. Manisa'da yaşıyoruz. Gelelim başıma gelenlere. 2 yıl önce Kasım ayında bir daire alma fırsatı doğdu, aileler yardım etti, biraz kredi çektik, 5 katlı, çift daire bir binanın 3. katından bir daire aldık. Daire ikinci eldi, taşınmadan önce boya badana yapıyorduk. Akşam üzeri iş çıkışı ben, fabrikadan bir abim (fabrikada da boyacı) ve karım birlikte, boya kokusu çıksın, çabuk kurusun diye pencereler ve dış kapı açıktı.
Birisi, "Merhaba!" diye seslenince koridora çıktık karımla. Kısacık simsiyah saçları, müthiş güzel bir yüzü olan, 1.65 boylarında, zayıf, kot gömlek ve pantolonlu, ama muhteşem çekici bir kadın çaydanlık ve çay bardaklarıyla kapıda duruyordu. Arkasında karşı dairenin kapısı açıktı. "Hoşgeldiniz, size çay yapmıştım!" dedi. Karım koşup çaydanlığı aldı, içeriye buyur etti. Kadın, "Ben Ebru. karşı dairede oturuyoruz, hoşgeldiniz, daha erken gelmek isterdim, ama işten gel, yemek bulaşık ancak bu saati buldu!" dedi. Karşı kapıdan kocası çıktı, aynı karısının boyunda, zayıf, bıyıklı, kadınla tam ters görüntüde biri. Kadın ne kadar havalı ve Cool görünüyorsa, adam o kadar paspal, üzerinde hani pazarlarda satılan koyu renk çizgili bir polo tişört, altında penye diz altına kadar şort ve nefret ettiğim şort altına diz altına kadar gelen siyah çoraplar. Ulan evde bari giyme o çorapları, görgüsüz! Cevat'mış ismi, zerzevat gibi. Kadın ne kadar çekici geldiyse adam da o kadar iticiydi.
Neyse çayları hepimize servis etti, hep beraber 2'şer bardak içtik. "Biz sizi daha fazla tutmayalım!" dediler. Teşekkür ettik. Ama bu arada apartmanda pek komşuluk olmadığını, çünkü herkesin çalıştığını öğrendik. İşimize gelirdi aslında.
Bir hafta içinde taşındık. Taşındığımız akşam yine aynı olay gerçekleşti. Ama sanırım günlerden Cumartesi olması sayesinde poğaca ve kek te vardı çayın yanında. Ama kocası gelmedi bu sefer. Saat 22:00 civarı arabamda kalan ıvır zıvırı çıkarırken, kapı ağzında Cevat vardı. Abi diyemiyorum ama benden 9 yaş büyükmüş. "Ebru sizde mi?" dedi. "Ben inerken yoktu, ama bakayım!" dedim. Baktım, "Yok!" dedim. "Yine hangi kapıya daldıysa!" deyip kapıyı kapattı. Benim karım saat 22:00'de bana haber vermeden ortadan kaybolacak, ben de kapıyı kapatıp içeri gireceğim ha, imkansız.
Saat 23:45 gibi kağıt atıklarını bir çuvala koyup çöpe atmak için indim. Ebru arabayla yanaştı. Beni gördü, gülümseyip, "İyi geceler!" dedi. Önümden binaya girdi. Merdivenlerden çıkarken arkasından baktım. Sanki biri götüne bakıyor dedi kadına, ikinci katta aniden kafasını çevirip baktı. Önüne dönüp evine girdi.
Ertesi akşam saat 20:30 gibi zil çaldı. Açtım. Ebru, "Yerleşe bildiniz mi?" dedi. "Nerdeee!" dedim. Buyur ettim, karım da geldi kapıya. Ebru, "Yok, siz gelin, bir nefes alırsınız!" dedi. "Peki olur!" dedik. Yarım saat sonra ordaydık. 12 ve 8 yaşlarında iki oğulları vardı. Bizimki de 7 yaşındaydı. Onlar odaya çekilip bilgisayar oynamaya başladılar. Cevat dönüp, "Ebru, bira getir!" dedi. O ana dek görmemiştim, koltuğun yanında yerden aldığı boş şişeyi karısına uzatıp, bana dönüp, "İçersin değil mi?" dedi. Şaşkınlıktan içerim bile diyemeyip kafamı salladım. Kadınlar da kendilerine kahve yaptılar.
O arada öğrendik. Cevat'ın büyük bir bisiklet firmasına malzeme üreten bir fabrikası vardı OSB'de, fabrikayı biliyordum. Kadının da çarşının göbeğinde bujiteri parfumeri dükkanı varmış, (ulan bunlar neden bu binada oturuyorlar diye düşündüm ilk an), dükkanı karım da ben de biliyorduk, iki katlı kocaman bir dükkandı. Ebru, "Taşınacaktık..." dedi, sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi, "Ama iki yıl önce bana dükkan açtık, sonra da dükkan sahibi satmaya karar verdi. Dükkanı satın aldık. O yüzden kaldık. Hatta borçlar bitene dek burdayız!" dedi gülerek.
Bu arada dikkat ettim, ben 1 bira bitirene dek Cevat 3 içmişti. Kahveden sonra Ebru karıma da bira teklif etti, ama karım, "Ben içmem!" dedi. Ebru, "Ben içsem mahsuru var mı?" deyip kendine de bir bira açtı. Her seferinde de aynı işlem oluyordu, adam kısaca, "Ebru bira!" deyip, boş şişeyi veriyor, kadın dolusunu getiriyordu. Aslında genel anlamda güzel sohbet oldu. Ben de 3 bira içtim, ama adam yanlış saymadıysam 12 tane içti, o ufak tefek adama gram birşey olmamıştı. Eve dönünce karımın anlatışından Ebru'yu çok sevdiği belli oluyordu. Bunda hediye ettiği Teaserların ve incik boncuğun etkisi var mı bilmiyorum.
Hemen hemen her akşam ya Ebru bizde, ya biz onlardaydık. Cevat çok nadir geliyordu, zaten gelse de ben onun içtiği birayı karşılayamazdım. İlk seferinde aldım 15 bira adama yetsin diye bir taneyi emzik gibi ağzımda tutunca anladı sanırım, "Ebru bira getir!" dedi yine. Ebru gidip evden bira getirdi. Cevat, "Kardeş, bana her hafta 10 kasa bira gelir, biliyorsun seviyorum birayı, o yüzden senin almana gerek yok. Canın istedi mi çal kapıyı iste Ebru verir!" dedi. İste Ebru verir kısmında gülecektim, ama yemin ederim Ebru gözlerime bakıp, "Veririm!" dedi gülümseyerek. Bereket yanımızda karım yoktu, çay koymaya gitmişti. Adam lafın nereye gittiğine bakmayan, sonradan görme bir tipti...
Şubat ayında 15 tatil olduğunda, karımla oğlumuzu da alıp memleketimize aileleri ziyarete götürüp bırakıp geldim. Bu her yıl yaz kış yaptığımız bir rutindi. Geri geldiğim Pazartesi akşamı zil çaldı. Ebru, "Maç varmış (tuttuğum takımın maçı vardı) galiba, Cevat seni çağırıyor, yalnız oturmasın kukumav kuşu gibi dedi!" dedi. "Olur!" dedim. 10 dakikaya gittim. Biralar su gibi akıyordu. Cevat, "Seviyorum senle içmeyi be Furkan!" diyordu. Sonra Ebru, "Ben mutfakta dizi izleyeceğim!" deyip gitti. Bira bitince Cevat sadece, "Ebruuuuu!" diye sesleniyordu...
Maç bitince telefonum titredi. Aldım telefonuma baktım. Ebru fotoğraf çekip yollamış, mutfakta masada bira ve çerez var önünde ve "Ben de seviyorum seninle içmeyi!" yazmış. "O zaman ben eve geçiyorum, 10 dakika sonra gel!" yazdım. "Tehlikeli!" diye yazdı. Telefonu sessize aldım, yazışmaya başladık. O gelemem dedi diye kalkmadım ben de, maçın geyiğini yapıyorduk Cevat'la. "Ebruuuu!" dediğinde bira geliyordu, ama her seferinde Ebru koridora çıkıp Cevat'ın görmeyeceği pozisyona geçip, boğma işareti yapıyor, kafasına vurma işareti yapıp, gülüp mutfağa gidiyordu...
Saat 24:00'e gelirken kalktım. Cevat yine yerinden kalkmamış, kapıdan geçirmek Ebru'ya kalmıştı. Kendime çekip dudağından öptüm. "İyi geceler!" dedi gülerek. "İyi geceler!" dedim içerden duyulacak sesle. Eve geçip, "Offf, ne tatlı dudaklar!" yazdım. "Daha tatlı yerlerim var!" yazdı. "Onların da tadına bakmak isterdim. Gelsene!" yazdım. "Bu saatte imkansız, ama orda olmak istediğimi bil!" yazdı.
Sabah işyerine telefon edip, biraz geç kalacağımı söyleyip, öğlene kadar izin aldım. Cevat 09:00'da gitti. Ebru 10:00'dan sonra çıkıyordu evden biliyordum. Mesaj attım, "Ben evdeyim, hadi gel!" dedim. "Tamam!" yazdı. En az 15 dakika gözümü kırpmadan kapı deliğinden baktım. 15 dakika sonra kapının arkasında o filmlerde dizilerde seyrettiğimiz kapıdan girer girmez birbirine yapışıp delice sevişen çiftler gibi hem soyunmaya çalışıp, hem de öpüşüyorduk. Erik tipi denilen bir kalçası vardı ve bu kadında sevdiğim bir özellikti. 75 beden vardı sanırım göğüsleri, göğüslerini ağzıma alıp, kalçalarının ikisini birden sıkıyor okşuyordum. Yatağa sürükledik birbirimizi.
Öpüşerek altıma alıp, amcığına girdim, çünkü haftalardır bu kadını düşlüyordum, daha fazla ön sevişme yaparsam yatağa boşalacaktım. Ne kadar kontrol etmeye çalışsam da (normalde ederim) o orgazm olmadan boşalacağımı söyledim. "İçime değil!" dedi. Zaten zor geri çekilip başta korktuğum şeyi yaptım, yatağa boşaldım. Ebru, "Benim dükkana gitmem lazım!" deyip kalkıp giyindi. Kendi kendime (Tamam Furkan bu ilk ve sondu, ne o oğlum kerhaneye ilk kez gelmiş ergen gibi?) dedim. Tam bu düşüncelerle boğuşurken. Giyinmiş halde yatakta yanıma oturdu. Bu kadın düşüncelerimi okuyordu. "Dert etme, aşırı heyecan ikimizi de gerdi. Sen erken geldin, ben kasılıp gelemedim. Daha vücutlarımız birbirini tanıyacak, tenlerimiz uyumlu, bunu ilk akşam hissettim!" dedi. Sonra beni öpüp kalkıp gitti...
Kendimi ergen gibi hissediyordum. Kadında gerçekten müthiş Cool bir hal vardı ve ben beni seçtiğini düşününce havaya giriyordum. Tüm gün yazıştık. Bana, "18:30'da sendeyim, akşam üstü kapıyı bacayı kontrol et!" yazdı. Karanlık odada pencerenin ardında bekledim yarım saat. Arabası geldiğinde merdivenleri kontrole başladım. Zaten sorun yoktu, karşı kapı yerine bize girecekti. Kapıyı açıp aralık bıraktım.
İçeri girdiğinde direk kucakladım. Bacaklarını belime doladı. Kollarımda doğru yatak odasına götürdüm. Yatağa yatırıp çizmelerini ve montunu çıkardım. Kucağıma alıp sırtımı yatağın bir tarafındaki duvara dayadım. Öpüp okşamaya başladım. Alışmıştım bile, sabahki o ilk heyecan yerini şehvete bırakmıştı. Dudaklarını boynunu yaladım, kazağını çıkarıp göğüslerine indim. Göğüs uçlarını dudaklarımla ezerken alttan pantolonunun üzerinden amına baskı yapıyordum. Yatakta ayağa kalkıp dans edercesine hareketlerle üstündeki herşeyi çıkardı. Ben de o anda eşofmanımı sıyırıyordum oturduğum yerden...
Ayakta duvara tutunup amını ağzıma dayadı. Yalayıp yuttum, dilimle sikerken ellerim kalçalarından tutmuş, ağzıma daha çok bastırıyor, okşuyor, sıkıyordum kalçalarını. Ebru inliyor, "Harikasın!" diyordu. Ben de, "Yok böyle bir tat!" deyip emmeye devam ediyordum. Kasılarak orgazm oldu, ağzıma sularını akıttı. Dizleri tutmaz gibi oldu. Orgazm olması bitince kucağıma oturup göğüslerini ağzıma verdi. Amını yarağıma sürtüyor, vıcık vıcık olmuş amına yarağımın kafasını alıyor, sonra ani hareketle dışarı çıkarıyor, zaman zaman saçlarımdan çekerek kafamı göğüslerinden uzaklaştırıp dudaklarını dudaklarım arasına alıyor, diliyle dilimi iğfal ediyordu. Bütün sikişin kontrolü ondaydı.
Sonra tek hareketle yarağımı amcığına alıp, "Ohhhh!" diye inledi. Başrol onundu, "Immm!" diye bir ses çıkardım ancak. Kucağımda hoplamaya, göğüslerini yalatıp, dudaklarımı öpmeye, yanaklarımı öpmeye devam etti. Kucağımda onu tutmakta zorluk çekiyordum, belini kalçalarını tutmaya çalışırken ellerimin arasında kayıp gidiyordu. Birkaç dakika sonra sadece, "Oh, oh, oh, oh!" diye kısa inlemelerle orgazm oldu. Bir dakika yarağımı içinde tutup kalktı. Yarağımı ağzına alıp, "Hadi erkeğim, geç kaldım, akıt döllerini komşuna!" dedi. Daha cümlesi biter bitmez doldurdum ağzını, sanki sabah boşalmamış, günlerdir biriktirmişim gibi. İki dakika yalandı, temizlendi, kalktı, giyindi ve "Aşkım yarım saate yemeğe çağıracağım haberin olsun!" deyip apartman boşluğunu kontrol edip gitti.
Koridordaki ışıkta bile sakallarımın sürtmesinden kıpkırmızı olmuş çenesini yanaklarını görebiliyordum, ama o aldırış etmeden girdi evine.
[Furkan]
126 notes · View notes
variehn · 1 month ago
Text
Tumblr media
𝗧𝗜𝗘𝗡𝗗𝗔 𝗗𝗘 𝗦𝗘𝗚𝗨𝗡𝗗𝗔 𝗧𝗜𝗡𝗬 𝗧𝗥𝗘𝗔𝗦𝗨𝗥𝗘𝗦 — ‘ ay ’ suspiró pesado, la nostalgia ficticia pesaba sobre sus hombros y un resplandor jocoso se pronunció en sus facciones. movió entre sus manos el pequeño reloj de bolsillo, como si estuviera estudiándolo en detalle. ‘ tenía uno igual a estos cuando era un jovencito en los ¿sesenta? ’ entrecerró sus orbes, ni siquiera se molestó en contar en qué año debió haber nacido para desempeñar su papel. ‘ quizás no tan jovencito ’ se rió por lo bajo, era un desastre. dejó el artilugio nuevamente en su lugar y rascó el puente de su nariz. ‘ dime que tú no estás haciendo mejor trabajo que yo, por favor ’  
70 notes · View notes
planet-onfire · 1 month ago
Text
Bellezaaaaaaa
Tumblr media
AU: ꔋ𝘏𝗘 𝙆𐌉𝗟𝗟𝗘𝙍 𐌉𝗦 𐌉𝖭𝗦𐌉𝖣𝗘 ꔋ𝘏𝗘 𝘏𝝤ꓴ𝗦𝗘.
Gabriel Santacruz as T.J. Crawford | Donna Dickens as Donatella Parker-Dickens | Zip Potter as Wyatt D. Batista | Lucy Bennett as Lily Burton-Bennett | Wolfgang Cruz as Stanley Levinson | Noah Graham as Marie Graham | Gemini Tanguy as Geraldine Tanguy
DIRECTED BY: Bogdan Kot.
⸺⸺⸺⸺@atimeodyssey
13 notes · View notes
sertsiken0606 · 2 days ago
Text
Merhaba Hasan bey ben Neriman bu güzel hikayeleri okudukça bende başımdan geçen bir olayı anlatmak istedim. Yaşım 49 tercümanlık yapıyorum . 4 kez evlenip boşanmış çocuksuz bir kadınım ilk kocam ile lise yıllarında tanıştım liseyi bitirir bitirmez kimseye haber vermeden evlendik eşimin anne ve babası beni kabul etmedi bende eşimi ailem ile yaşamaya ikna ettim üniversite için eşim Diyarbakır a ben İstanbul a gittim gencim güzelim boyum posun herşeyimle süper bir kadın olarak dikkatleri çekiyorum illa erkekler arkadaşlık teklifi yapıyor . İlk dönemin sonuna kadar biraz kendimi oynayarak eşimle telefonda seks yaparak geçirdim . O konuşma sırasında birgün eşimin evde yanlız olmadığını anladım sordum kimse yok dedi tabiki vardı hemde bir kadın vardı evde çok kızmış ve kıskanmıştım hemen ertesi gün otobüse binip Diyarbakır a gittim okulun yakınlarında ev tutmuştuk kirasını babam ödüyordu gizlice takip ettim o gün gün içinde 2 kız ile buluşup öpüştüler oynaştılar babamın avukatını aradım boşanma davası açtı bu arada dijital kamera ile resimlerini çektim otobüse İstanbul a gittim o gün gördüklerim aklımdan çıkmıyor hemde canım seks yapmak istemişti biraz Beyoğlu nda biraz Dolmabahçe taraflarında gezindim 30 yaşlarında yakışıklı uzun boylu esmer bir adam sürekli bana bakıyor gözleriyle beni süzüyordu yakışıklı adam bu adam tam aradığım biriydi göz kırptım yanıma geldi konuşmaya başladık ismi Erkan İstanbul teknik üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışıyormuş geç olmuştu evime gitmek için kalktım arabam var ben bırakayım dedi kabul ettim eve girdik kahve içelim dedim ben kahveleri yapmaya hazırlanıyorken arkamdan gelip sarıldı boynumdan öptü memelerimi okşamaya başladı hemen dönüp dudaklarına yapıştım ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık ben Erkan ı Erkan beni mutfakta sevişerek muz soyar gibi soyduk aman Allahım bu adamın siki çok uzun ve kalın geldi gözüme kocam olacak adinin 15 16 cm di Erkan ın siki enaz 22 yada 23 cm di Erkan beni masaya yatırıldı amımı yalamaya başladı elleri vücudumun her yerinde geziyor beni deli ediyordu masadan doğrulup yatak odasına gidelim dedim öpüşerek oynaşarak yatak odasına gittik 69 pozisyonuna geçtik yatağa yatar yatmaz Erkan ın siki ağzıma sığmıyordu yaladım bende birden kalp gibi atmaya başladı ilk defa bir erkeğin döllerini yuttum hoşuma gitti Erkan beni domalttı arkama geçti sikini amıma sürtüp birden yüklendi hepsini soktu ben kocamla ilk seks yaptığım zaman bile öyle bir acı yaşamamıştım Erkan pompalıyor elleri vücudumu okşuyordu ben zevkten ne yaptığımı bilmiyordum o gece sabaha kadar Erkan beni defalarca orgazm etti 2 ay sonra kocamdan boşandım Erkan ile 4 yıl boyunca kocam gibi yaşadım okul bitince Erkan yurtdışına gitti bende memleketime babam bana bir yazıhane açtı seyahat ve turizm üzerine halen devam ediyorum en son kocam 2021 öldü artık evlenmeden devam ediyorum. Sikişmek çok güzel
35 notes · View notes
solxs · 1 year ago
Text
Querida como te llames,
Ha pasado muchas cosas desde que no hablamos, al parecer las personas que quería no eran lo que aparentaba ser; muchos se vinieron en mi contra y aún no sé cuál sería la razón de ser, llegué pensar que era brujería o que el universo estaba en mi contra otra vez.
Hubo alguien que me hizo estremecer después de mucho tiempo de no sentir, pero así como mágicamente todo empezó rápidamente todo acabó, la verdad todos los días me cuestiono el porqué del cierre abrupto de este cariño tan profundo y fugaz, solo un día a otro vino y me dijo “Te vi y ya no me siento igual” cuando hacía una semana atrás me decía que me adoraba, no sé qué hice para ocasionarlo y todos los días repaso en mi cabeza aquella última conversación, tal vez nunca tenga respuesta para ello. No me malinterpretes, no volvería estar ahí, pero no me dejo de cuestionar, ¿por qué todos se van de mi lado?
Volví a los malos hábitos, tú sabes, esos desordenes alimenticios que tanto te mencionaba cuando me obligabas comer, alcoholizarme hasta no sentir mis pies, dormir en horarios inadecuados, desvelarme sin motivo aparente, dejar de tomar mis medicamentos, no controlar mis ataques de ira e impulsividad, desaparecerme del psicólogo, imaginar una vida si estuviera muerta, sí, esa clase de cosas.
Volvieron personas del pasado y parecen que más tristes que antes, no sé cómo ayudarlos porque no sé ni cómo ayudarme.
¿Recuerdas mi amor de verano pasado? No el de inicio de verano, sino el de final de este, adivina, se irá no solo de la ciudad, ni del país, también del continente y fui la última en saber, claro, me dolió, antes nos contábamos todo y en este último verano qué pasó perdimos la conexión, se suponía que me quería y era importante para él hace poco, ¿cómo cambio en cuestiones de semanas?, no lo sé, la gente es rara.
Volví a ver a mi primer novio, sí, ya sé lo que me dirás, pero no tenía más que hacer, me hizo recordar cuando tenía 14 años, bien sabes que fue la peor época de mi vida gracias a él, me recordó porqué no quiero volver estar nunca junto a él; mi mejor amigo estaba que lo molía a golpes porque se estaba comportando como el imbécil inmaduro que siempre ha sido y me juraba haber cambiado para bien, veo que a pesar de que pasen los años hay cosas que nunca cambiarán.
El otro año me voy del país, a probar mi suerte en un lugar lejos de aquí, donde las personas no me conozcan y crean una nueva percepción de mí, creo que te mandaré una postal, no prometo nada.
La vida ha estado más complicada y dolorosa que de costumbre, me he decepcionado más veces de las que puedo contar y me siento sola aunque a mi alrededor haya gente; he estado buscando entretenerme con relaciones sin sentido que no irán a ningún lado, pero nada funciona. Mi mejor amiga me dice que está mal ese ritmo de vida y la forma de afrontar las cosas pero, le hago caso omiso porque no sé otra manera de ignorar que estoy volviendo a caer a este terrible vacío donde no siento nada más que dolor.
Deseo a veces acabar con todo, pero me siento amarrada a personas que me impiden hacerlo y no es agradable el sentimiento; a veces siento que la enfermedad metal me llevará a mí y todos los que me rodean y realmente eso me aterra.
Ya esta carta se está poniendo depresiva, así que mejor es acabarla.
Te hablaré en otra ocasión si sobrevivo a tanto dolor.
Att: -Ay, Carolina.
303 notes · View notes
olee · 10 months ago
Text
Mini Crush | Agustín Pardella
Tumblr media
Para: @stuckwthem
~
Admítelo, Agustín lleva más de dos horas mirándote durante el set. Incluso Bayona le ha pedido millones de veces que se concentre. Tú, como maquilladora, estabas ocupada organizando modelos de goma para la piel y mezclando pintura que simulara sangre. Tu compañera de trabajo te dice: "tómate un descanso. Yo me encargo y ve a almorzar". Siguiendo su consejo, decides ir a una cafetería cercana al set y pides un sándwich.
Al ordenar, te sientas en un banco y disfrutas de un poquito de sol con tu batido de mango. Después de tantas horas en el set, Bayona insiste en cambiar constantemente el maquillaje debido al frío y al desarrollo de los personajes, haciéndolos más pálidos. Incluso ha dado indicaciones a los maquillistas sobre la importancia de adaptarse a las condiciones y mantener la coherencia visual de la película. Mientras disfrutas de tu almuerzo, reflexionas sobre la exigencia del trabajo y cómo cada detalle contribuye al éxito de la producción.
Sentada, cierras los ojos y respiras profundo. De repente, entra Agustín del set, prendiendo un cigarrillo y con un tono tímido y casi temblando, dice: "eh… ¿cómo te llamas? Es que… como que lo había… esto… olvidado". Tú, con una expresión entre sorprendida y maternal, le respondes: "Creo que te he dicho mi nombre como tres veces hoy, pero, ni modo, mi nombre es (dices como una madre hablándole a su niño) (tu nombre)". Agustín te mira confundido y suelta un incómodo "Claro, eh… bueno, te veo luego en el set".
Te despides con un simple "te veo", y Agustín se va, pero como la puerta es de cristal, choca fuertemente con ella y suelta un sonoro "Me cago en tu puta madre!". Ríes mientras te levantas y le preguntas con preocupación, pero aguantando la risa: "¿Estás bien?". Él te mira, y luego te das cuenta de que está soltando sangre por el labio. Sin perder el humor, le dices: "Vente, creo que tengo algo para el labio". Él te sigue al set como un niñito, mientras intentas no reírte demasiado de la situación.
Al llegar al set, le indicas a Agustín que se siente, y de repente aparece Simón, diciéndole a Agustín: "¡Boludo! No tenías que irte tan profundo con el beso—" Agustín lo interrumpe rápidamente: "Cállate, que estás enfrente de (bajando la voz para que tú no escucharas) (tu nombre)". Simón responde con un tono juguetón: "Ay, deja esa bobería—" Agustín corta de nuevo: "Boludo, vete pa’ allá, y déjame tranquilo". Simón levanta los brazos diciendo: "Ay, perdón, cabrón", y se va. Mientras tanto, tú buscas alcohol, un algodón y una curita transparente, ya que vas a poner maquillaje. Pero te detienes y le dices a Agustín: "Sabes, no te tengo que echar maquillaje ahí, ya que lo tienes cortado, así que está perfecto. Déjame limpiarlo y voy a ver qué puedo hacer con ese labio", observas el labio de Agustín pensativamente.
Sin embargo, él te mira y se queda observando también tus labios. Cuando te das cuenta, sonríes nerviosamente y lo ignoras, buscando el alcohol en la mochila. La situación se vuelve un tanto incómoda, pero sigues concentrada en cuidar el labio de Agustín mientras intentas apartar cualquier pensamiento incómodo de tu mente.
Cuando ya tienes todos los ingredientes listos, escuchas la voz autoritaria de Bayona anunciando que la hora de descanso ha llegado a su fin. Sin perder tiempo, le aplicas un poco de labial a Agustín, quien te sigue mirando con timidez, su rostro aún enrojecido. Mientras le das un retoque al maquillaje, añades un toque de sangre seca y palideces ligeramente su tez para ajustarlo al estilo del personaje.
Cuando Agustín se prepara para dirigirse al set, te agradece con sinceridad: "Gracias... eh... eres la mejor". Antes de irse, como un gesto inesperado, te planta un besito en el cachete, dejándote sorprendida y sonrojada. Agustín se va saltando como un niño lleno de alegría. Quedas allí, con una sonrisa en el rostro, apreciando el gesto espontáneo y agradecida de haber logrado un toque especial en el maquillaje y en el ánimo de Agustín.
*thanks por la idea, lo terminé temprano por la emoción lol!
123 notes · View notes
bitterswects · 4 months ago
Text
Tumblr media
"mmm, elegir donde fuimos a comer, la comida y donde iríamos después. ¿se me olvida algo más?" con su codo apoyado en la mesa y su sien en su puño, observa con dulzura aquel adorable puchero en labios impropios. "¿cuáles serían esos que te debo?" pregunta con suavidad, atención cautiva por completo. seojoon podría reclamar por un beneficio inventado en el momento y cora se lo concedería, pretendiendo recordar acuerdo. que facilidad tiene de tocar un punto débil. muerde el interior de su mejilla al notar la diferencia en sonrisa ajena, no guarda la calidez que conoce bien sin embargo, no menciona nada al respecto. "para nada. solo cancele la cita." confiesa sin culpa. "fuimos al parque con tu sobrina esa tarde, ¿recuerdas?" muy poco le importo cancelar una cita con un desconocido, menos aún cuando su otra opción fue pasar tiempo con opuesto. su pulgar toca con delicadeza rostro impropio para limpiarlo, tacto se arrastra hasta rozar sus labios. "no hay prometido con el cual compartir." aclara primero, el estar comprometida no es un futuro cercano. no cuando se dedica a rechazar cuanto candidato sus amistades parecen tan interesados en buscarle. "pero no voy a compartir mi plato con alguien más, y tú..." pausa, la idea de un inverso, que sea opuesto quien que se encuentre en la posición de compartir algo como esto que es tan ellos, le desagrada tan pronto como la imagen aparece en su cabeza. casi le causa molestia. "no puedes pedir compartir el plato de alguien más, ni el tuyo."
Tumblr media
el sonido de risa adversa parece una descarga inmediata de serotonina en seojoon quien no tiene oportunidad de ganar en aquella absurda discusión (o en cualquiera que pudiesen tener... o en lo que fuese referente a ella). " recuerdame una vez más en qué consistía mi privilegio, aún me debes ciertos beneficios desde esa vez. " pide con inconsciente puchero asomándose en los labios. existente complicidad los envuelve en burbuja permite ignorar al resto en el lugar con facilidad hasta que el comentario de cora lo devuelve rápida y dolorosamente a la realidad. " aún no te has quejado de la última. ¿se acerca el indicado? " forza una sonrisa que no alcanza su mirada. " pero el tuyo es más dulce " contraataca con rapidez, sin dudar en acercarse a ella para tomar el bocado y en esta ocasión es él quien resulta con la comisura tintada. " ah, es una delicia. cuando estés comprometida debes explicarle al pobre sujeto que esto es lo nuestro, no puedes compartir tu plato con alguien más. "
9 notes · View notes