#gülen cemaati
Explore tagged Tumblr posts
thealim01-blog · 2 years ago
Text
Dünyanın öküzün boynuzunda olduğuna dair hadis nasıl anlaşılmalıdır?
Fethullah Gülen Hocaefendi Cevaplıyor...
youtube
0 notes
nesrin-c · 2 years ago
Text
BİZ BÜTÜN BUNLARI, MAFYA ARTIKLARININ AÇIKLAMALARIYLA, SEKS KASETLERİYLE, ŞANTAJ VE MONTAJLA, MİLLETİN YATAK ODASINA GİRMEYLE VE FETULLAH GÜLEN CEMAATİ İLE DİRSEK TEMASI KURMAYLA SEÇİM KAZANILACAĞINA İNANAN SALAKLAR VE BU SALAKLARI ALKIŞLAYANLAR YÜZÜNDEN YAŞIYORUZ.
Hatırlar mısınız bilmem,
Bir zaman önce, sosyal medyada fenomen olan sıkıntılı bir çocukcağız vardı.
Bu kardeşimiz önceleri ekranın karşısına geçip travmalarını anlatıp ağlıyordu. Sonra beğeniler gelmeye başladıkça, canlı yayınlarda, bu anlatımların yanına, sağını solunu kesmeyi de ekledi. Öyle ki, kan döküldükçe ve çocuk gözyaşları döktükçe, takipçiler daha çoğalmaya başladı. Hatta yüzbinlere dayandı. Takipçilerin tek istekleri vardı. “Bu kadar saçmalama yetmez. Bize daha fazlasını göster.”
En sonunda “reyting” belasına, çıtayı yükseltmek adına ve büyük ihtimalle, sonuçlarını da düşünüp etmeden, parklarda erkek çocuklara “Birbirinizi dudaklarınızdan öperseniz, size para vereceğim.” gibi videolar çekmeye başladı.
Ve en sonunda da sanırım bu videolar başına bela oldu ve hapis cezası aldı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bu çocukcağızı destekleyen, ona “Yürü koçum, kim tutar seni.” diye gaz verenler, bu kez de dönüp, “Yahu bu kadar da olmaz ki. Ne kadar rezilsin sen.” falan deyip, hakaret etmeye başladılar.
Sonuç olarak,
“Dün kendi elleriyle yarattıklarını, bugün yerin dibine soktular.”
***
Sabah sabah size bunu neden mi anlattım?
Anlatayım.
Seçim tarihi belli olduktan hemen sonra, halen namusunu, onurunu, kavgasını ve vicdanını kaybetmemiş olan muhalefet kanadını insanları, kolları sıvayıp, nihayet, yıllar sonra, bir seçimden iyi sonuçlar alıp, iktidarı alt etmek için çalışmalara başladı.
Sandıkların nasıl korunacağından tutun da, mahalle mahalle gezip, insanlara nasıl ulaşılması gerektiğine kadar, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünüldü ve harekete geçildi.
Ülkenin hor görülenleri, eziyet çekenleri, itilip kakılanları ve ötekileştirilenleri…
Kim varsa, ayağa kalktı.
Bahar…
Umut…
Direniş…
Birlik…
Özgürlük…
Barış…
Eşit bir yaşam…
Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, köylü kentli, Kürt Türk, Alevi Sünni…
Artık aklınıza kim gelirse…
“Bu kez olacak!”
***
Ama olmadı.
Olamadı.
Çünkü, nasıl olduysa, bir anda, içimize çöreklenen ve kendilerini bizdenmiş gösteren yaratıklar birer ikişer ortaya çıkmaya başladı.
Kanal belliydi.
Suyun akacağı yol belliydi.
Döküleceği deniz belliydi.
İçimizdeki yaratıklar kanalın önünü kapattı, suyun akışını değiştirdi.
Berrak olan suyu bulandırmaya başladı.
İşte “Kaybetmeye mahkumuz” kısmı da tam burada başlıyor.
Çünkü “Devrim ahlaksızlık ve vicdansızlık” kabul etmez.”
Ahlaksızlığın ve vicdansızlığın olduğu yerde devrim olmaz.
Kazara olsa da, kimseye bir hayrı dokunmaz.
***
Biz işimizde gücümüzdeyken,
Biz tam seçime asılmışken,
Biz tam her şeyi yoluna sokmuşken,
İçimizdeki yaratıklar her zaman yaptıkları şeyi yapmaya başladılar.
“Goygoy”!
Önce ne idüğü belirsiz herifleri parlatıp parlatıp önümüze koydular.
“İşte” dediler “İşte biz bu seçimi bu aslan parçalarının açıklamalarıyla kazanacağız.”
Bir avuç insan hariç, kim çıkıp da sormadı.
Kim bunlar?
Nereden çıktılar?
Neden çıktılar?
Ne anlatıyorlar?
Neden susmuşlar susmuşlar da, şimdi anlatıyorlar?
“Direniş ve mücadeleyle elde edilen zafer.” zor iştir ya,
çoğu insan “Amann, şimdi kim uğraşacak mücadele, sokak, direniş falan. En iyisi biz buradan yürüyelim.” dedi ve yüzlerini bu karanlık heriflere döndü.
Herifler “Hükümetle beraber ihalelerden milyonlar yürüttük.” dedi.
Herifler “Bakanların, politikacıların arasında bir sürü ibne var. dedi.
Herifler “hep birlikte arsalara, evlere çöktük.” dedi.
Herifler “Bilmem hangi politikacı, hangi kadınla sevişmiş.” dedi.
Dediler de dediler…
Normal şartlarda, yolda denk gelsek, yüzlerine bile bakmayacağımız bu herifler, işte bu kendilerini Alevi, Yurtsever ve Sosyalist gösteren yaratıklar tarafından “kurtarıcı” diye sunuldu.
Su bulandı bir kere.
Uyanık davranıp da “Ulan biz halkız halk! Bizim böyle abudik gubidik işlere ihtiyacımız yok. Cukkanızı dolduramadınız diye, burada, gelip bizim sırtımızdan höt höt yapmayın. Kaybedersek de onurumuzla kaybederiz. Gidin ötede oynayın.” denilmediği için, çoğu insan ekranların karşısına geçip, günlerce, bu ağızlardan köpükler saça saça konuşan değişiklerden medet ummaya başladı.
***
Biz burada bir avuçtuk.
Kanallar bizi göstermez.
Gazeteler yüzümüze bakmaz.
Sosyal medya tınlamaz.
Biz burada bir avuçtuk.
“Yapmayın, etmeyin kardeşler, yoldaşlar, dostlar, canlar.” dedik. “Biz bu değiliz ve olmamalıyız. Ne işimiz var lan bizim milletin yatak odasında? Bize ne lan insanların cinsel tercihlerinden? Bizler ne zamandan beri insanların uçkurlarını bekler olduk? Bizler ne zamandan beri, kasetlerden, şantajlardan, montajlardan, linç kampanyalarından medet umar olduk? Bu herifler projeden başka bir şey değiller. Birileri sizi yiyor. Yapmayın, etmeyin. Mücadele bu değil. Devrim böyle gelmez. Biz bu değiliz ve olmamalıyız.” dedik.
Birkaç dost hariç, sesimizi duyan olmadı.
Hatta bunları yazıp çizdiğimiz için “Vayy ne iş olumm, yoksa siz de mi geysiniz, yumuşaklar…” diye ta.ak geçildik.
Sonuç olarak,
Bu karanlık tipler ve bu tipleri “mücadele ve devrim” diye sayfalarına taşıyan ne kadar gereksiz varsa, hepsi bizden çok kabul gördü.
***
Şimdi, yazının başında sizlere anlattığım o çocuğa dönebiliriz.
Yüzyılın en büyük hastalığı olan “Alçalarak Yükselmek” her zaman prim yapar.
Sağ sol, okumuş cahil, din, dil, ırk falan önemli değil.
Ezbere yaşayan ve yaşatan herkes bu hastalığın pençesine düşer ve kendini bir daha sittin sene kurtaramaz.
Üzgünüm dostlar ama çok fena kandırıldınız.
Bu herifler toplumu sizden daha iyi okudular ve göz göre göre sözüm ona “haksızlığa uğrayan” “mazlumlar” ve mağdurlar” yarattılar.
Olay öyle bir hal aldı ki,
sanki, çetesi, metesi, kumpasçısı, şantajcısı, teröristi, kim varsa, birlik olmuş da bunlara saldırıyormuş gibi bir algı yarattılar.
Bunu nasıl becerdiler?
İşte bu içimizdeki yaratıkların ve bu yaratıkların goygoylarına alkış tutanların/sesini çıkarmayanların sayesinde.
Dönün bir paylaşımlara bir bakın.
Bizim uyarılarımıza dönüp bakılmadı ama bu yaratıkların paylaşımları beğenilerden “patladı”.
Kim alkışladı bu rezilliği?
Sizler! (İstisnalar hariç)
Sizler bu herifleri alkışladıkça, bunlar daha da coştu.
Ve olay "Hilal'in kocaları varmış"tan “Muharrem sevişmiş” e kadar geldi.
Eee?
Bunlar kaç oy kazandırdı?
Hiç!
Neden?
Çünkü bu içimizdelki yaratıklar durup dururken başımıza "mağdurlar" yarattı.
Düşünün lütfen.
Bu kaset, şantaj, montaj işlerini kimler hayatımıza soktu?
Fetullah Gülen Cemaati.
Yıllarca milletin anasını ağlatan, çocuklarımızın hakkını yiyen, devletin en uç noktalarına yerleşip hepimizi fişleyen, paranın gücüyle devletin içinde devlet oluşturan Fethullah Gülen Cemaati!
Özellikle de “Kürt” ve “Sosyalist” olduğunu iddia eden ama zerre alakası bulunmayanların Fethullah Gülen Cemaati ile dirsek temasına ne demeli?!
“Kim ne desin? Ben bunlara FETÖ demem. Onlar bizim canımızdır.” diyerek kol kanat gerenleri hiç mi görmüyorsunuz?
Neden “Bizim ne işimiz olur kasetle masetle arkadaş? Devrimciyiz biz ulan.” Demiyorsunuz?
Deniz yaşasaydı,
Yaşasaydı İbo, Mahir, Ulaş.
Yaşasaydı Ape Musa,
Yılmaz, Mazlum, Hüseyin, Ahmet,
Hangisi bu yoldan giderdi?
Delirdiniz mi siz?
***
Sabah şöyle bir seçim yorumlarına bakayım dedim.
Bakmaz olaydım.
“Bu halk aptal.”
“Sürünsünler.”
“Ne halleri varsa görsünler.”
"Türk solu Allah belanı versin."
"HDP yönetimi istifa"
"CHP yanlış yaptı."
Daha neler neler…
Halk aptalmış.
Peh!
Halk aptal değil dostlar.
Halk hiç aptal değil.
Bu halk bizim halkımız.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Kendi hatalarımızı, kendi suçlarımızı halka yükleyip aradan sıyrılmaya kalkmak ayıptır, günahtır, zulümdür.
Birleşemeyen biz.
Ortaklaşa mücadele edemeyen biz.
"Türk solu" "Kürt milliyetçiliği" diye birbirimizi dövmeye başlamışız ama asıl ağzımıza sıçanlar içimizdeki yaratıklar oldu.
Bütün mesele bu.
***
Geçenlerde bir genç beni aradı ve “Tamer abi, ben de senin mesleğini yapmak istiyorum.” dedi.
Ben de gence, bunu duyduğuma sevindiğimi ve gerçekten bu alanda çok ihtiyaç olduğunu söyledim.
“Peki nasıl çalışabilirim?” diye sordu.
“Önce bir yıl eğitim. Ardından da üç yıl okul. Ondan sonra kendine çok rahat bir yer bulabilirsin.” dedim.
Telefonun diğer ucundaki genç bir süre sustu ve sonra şaşkın
“Haa, yani okula gitmeden olmuyor, öyle mi?” deyiverdi.
Şaşkındı.
Çünkü emek vermeden, okula gitmeden ve eziyet çekmeden benim işin yapılabileceğini düşünmüştü.
O işler öyle olmuyor!
Emek, mücadele, inanç ve direniş.
Sanırım bu “işin kolayını seçme” bizde huy olmuş!
***
Neyse,
siz yine de bizi yok sayın.
Nasıl olsa bu devran bizim değil, "Ayol, tabi ki, bize ahlak dersi verenlerin yatak odalarına girme hakkımız var. Onların özeli mözeli yok. Neleri varsa genel.." diye dudaklarını büze büze ayar veren "ağır" abi ve ablaların devranıdır!
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun
67 notes · View notes
gundemarsivi · 1 year ago
Text
Tumblr media
Siz Ümmetsiniz Biz Ulusuz
✍🏻 Anıl Güven
Birkaç gündür sosyal medyada “Biz milletiz” tümceli görsellerle ULUSAL yapımıza yönelik söylemler dolaşıyor. Kendilerini gazeteci olarak adlandıran bu kişiler, geçmiş dönemde Fetullah Gülen cemaati içerisinde parlatılmış; Türk soyuna, Türklük tanımına düşmanlık ve kin dolu düşüncenin çığırtkanları…
15 Temmuz sonrası konumlarını değiştiren akıl satan tüccarlar Reis’in çevresine yalakalık yorganını serdiler.
AKP döneminde butlanan iş insanlarının toplum üzerinde bıraktıkları kötü görüntüyü yok etmek adına kalem oynatıyorlar, o bilinen paçavra nitelikli gazetelerde!
Zatı şahanenin şahsi servetinin korunması için ABD ve AB dayatma ve tehditleriyle, Ulu Türk soyunun kanlarıyla kazanılmış topraklarımız başta Araplar olmak üzere Afganlı, Pakistanlı, Afrikalı İslamcı kitlelerce istila etmeleri için sınır güvenliğini gevşettiler…
Ulus devlet yapısından, laiklikten, Kemalizm’den gönenci bozulan sömürgeci güçler ve onların yerli işbirlikçisi İslamcı, mukadderatçı, kulluk olmayı onurlu bir görev olarak görenler ülkemizde karşı devrim eylemlerine başladı.
Yaygınlaşan Atatürk düşmanlığı, yok edilen hukuk yapısı, talan edilen ekonomi, halkın malvarlığı yönetsel erkin elinde yok edilirken yoksullaşan halka öte dünyanın güzelliklerini sundular…
İslamcı kesimin aydınları lüks bir yaşam sürerken, çöpten karnını doyuranlara dua etmelerini söylerken; çıtayı yükselttiler: Toplumsal yapıyı Müslümanlık aldatmacasıyla Araplaştırılmak hedefte.
Bu dayatmayı durdurabilmemiz için tek bir yolumuz var, devrimci Kemalist birlikteliğini oluşturup sivil halkı örgütlememiz gerekiyor.
Soytarıların bizi Araplaştırmalarına karşı duruşumuzu haykırmalıyız.
İvedilikle direniş başlamalı.
23 Eylül 2023
Anıl Güven
Kavala
3 notes · View notes
erol25030 · 1 month ago
Video
youtube
Gülen Cemaati içki içirip Kuran'ı Kerim dinletti İZAH
0 notes
theheartofmuses · 9 months ago
Text
80lerden beri zaten bi distopya üstüne 2000ler sonrası hepsi birleşip en kötü senaryo ortaya çıktı takıl kafana göre daha da kötüye gidiyor
Üstüne toplumu da saçma sapan olabilecek çirkin hale falan getiriyor
0 notes
theyolgezer · 2 years ago
Text
15 Temmuz'da ne oldu?
Olayların sırayla şu şekilde olduğu kanaatindeyim:
1. İngilizler şu an baştaki adamı (RTE) alıp yerine Abdullah Gül ve Hulusi Akar'ı da Genel Kurmay Başkanı olarak tutacaklardı. Bunu seçimle beceremeyecekleri için Akar'a darbe hazırlığı yaptırdılar.
2. İngilizler darbe olacağını RTE'ye bildirdiler, hattâ 15 Temmuz günü sabah 11 sıralarında helikopter ile Marmaris açıklarında bekleyen İngiliz zırhlı savaş gemisine getirdiler RTE'yi. Öğleden sonraya kadar kaldı. Bu sebeple de cuma namazına gidemedi. İhtimal RTE'yi ülkeden çıkarmayı, ülkeyi terketmesini istediler. RTE bunu istemedi ve oteline geri döndü. Kendisine tezgah kurulduğunu anladı.
3. Daha sonra Perinçek ekibiyle ve Ruslarla işbirliği teklifi yaptı. Ruslar (Putin) da kabul etti ve RTE'yi Marmaris'ten gizlice çıkardılar ve başka bir uçakla havalandı akşam olunca. Böylelikle Akar'ın gönderdiği suikast timlerinden kurtuldu.
4. İngilizler darbenin başarılı olmadığını anlayınca hemen açıklama yaptılar. Açıklamada darbeyi yapanlar Gülen ekibidir dediler herkesten önce. İftira orada yapıştı.
5. Sonra RTE de bu açıklamayı fırsat bilip suçu Gülen cemaatine attı ve Perinçek ve Ergenekon'un elinde tuttuğu tüm fişleme listelerinde adı geçen isimleri tutuklamaya başladılar. Büyük ihtimalle Perinçek bu şartla yardım ederim dedi ve bütün Gülen cemaati mensuplarını kadın çocuk yaşlı demeden hapse aldılar.
İlk önce yargı mensuplarını aldılar ki sabahın erken saatlerinde dava açıp suç duyurusunda bulunamasınlar.
6. 15 Temmuz'un en vurucu yeri Boğaziçi köprüsünde yaşanan katliamlardır. Buraya tankları ve askeri öğrencileri Perinçek ekibi bilerek gönderdiler ki burada kurdukları tezgah ile halkı galeyana getirsinler, gerçek darbe gerçekleşmesin ve böylece RTE halk kahramanı olsun. Bu yüzden gece 2'de yaptığı basın açıklamasında herkesi sokağa çağırdı. Yani Rusların yardım ettiği nokta burasıydı. Köprüdeki keskin nişancılar da büyük ihtimalle Rusların elemanlarıydı, silahlar da Rus yapımıydı. Çünkü bu keskin nişancıların ateşi ile öldürülen vatandaşlara atılan mermilerin balistik raporları hiç açıklanmadı.
7. Daha sonrası malum. Ergenekon (Perinçek ekibi) uzun zamandır fişledikleri isimleri elleriyle koymuş gibi bulup içeriye aldılar. Öyle ki bu fişlenenlerin içinde, İzmir'e 2007 yılında şehid olan bir polis memuru da vardı. Evine geldiklerinde annesi 'Oğlum Karşıyaka mezarlığında, gidin oradan alın' demişti. Yani listeleri zaman içinde yeniden düzenleme gereği bile duymadılar.
Halk hala bu işi Gülen Cemaatinin yaptığını sanıyor. Bakalım halk gerçekten öyle olmadığını ne zaman anlayacak.
0 notes
mertnews · 3 years ago
Text
NE ÖZELİ, GENEL GENEL!!!
Tumblr media
Deniz Baykal kasetini kimin çektiği ilk gün belliydi, Sedat Peker’in açıklamalarıyla iyice netleşti. Uçkur rejimi değiştirdi.
Çete lideri Sedat Peker’in Korkmaz Karaca ile ilgili ifşaatları Deniz Baykal’a kaset gerçeğini bir kez daha ortaya koydu. Filmin ortağı Odatv Varan2'yi yayınlamada, ancak Sedat Peker ipun ucunun kimde olduğunu gösterdi.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Evet dün bu malumdu, bugün ilan edildi. Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği karanlık pencereden (fetö penceresi) bakanların gözleri Türkiye’de yeni yeni açılmaya başladı.
Kaset komplosu, masum bir polisin üzerine yıkılmaya çalışılmıştı. Hanefi Avcı iftiracılık, medya yargısız infaz yaptı. Baykal kasetleri yüzünden masum bir polis müdürü Zeki Güven öldürüldü. Saray’daki pezevenk ve kaset kumpasını kuranlar mutlaka bir hukuk önünde hesap vermeli!
Tumblr media
***
Youtube fenomeni mafya liderimiz (!)Sedat Peker’in “pezevenkli” mesajının ardından en dikkat çekici soruyu Arlet Natali Avazyan sosyal medya hesabından sordu. (Bu arada bu zülüm yıllarından onurlu duruşuyla mazlum ve masumların yanında yer alan Avazyan teşekkürü bir borç biliyorum.)
Tumblr media Tumblr media
Korkmaz Karaca kimdir? Necidir? Siyasetten nasıl bir rol üstlenmiştir. Çokça yazıldı çizildi. Muhtemelen ileride de çokça yazılacaktır. Ancak işin özetini, siyasi arenadaki rolünü en iyi AKP’ye yakın işadamlarından Ali Ağaoğlu, Korkmaz Karaca’nın yaş gününü kutlamak için çektiği videoda söylemiş.
Tumblr media
3 notes · View notes
emretekintr · 3 years ago
Text
Tumblr media
Kendi dinine ihanet eden milletine ihanet etmekten çekinmez, Allah-u Zülcelal’in dinini satan vatanını gözünü kırpmadan satar! Yıllarca onların dinde yaptıkları tahrib, tahrif, sapıklık ve küfürlerini söyleye söyleye dillerde tüy kalmamıştı. Mevla yine bize rahmeti ile muamele etti de gerçek yüzlerini görmemizi sağladı. Zararın neresinden dönülse kardır.
Bu millet güzel bir hizmet gördüğü vakit onu sırtında taşıyacak kadar mert ve tevazulu bir millettir. Şayet başka bir şey sezerse sırtına aldığını ayağının altında ezmekten de çekinmez. Kim olursa olsun!
Bu yaşanılanlar bize şunu da unutturmasın ALLAH DİNİ İLE HARB EDEN VE ONDA EKLEME YAHUT EKSİLTME SURETİYLE YENİLİK YAPMAYA ÇALIŞAN HERKESİ DÜNYA VE AHİRETTE REZİL EDER! Bugün bu yolda yürüyenlerin kulağı çınlasın.
Mevla Teala bir daha bizlere o günleri göstermesin. Dinini ve vatanını satacak hainlere karşı basiretli ve firasetli kılsın. Âmin.
14 notes · View notes
gazetelinkmedya · 3 years ago
Text
Çok konuşulacak fotoğraf: Nazlı Ilıcak'ın evinde buluştular
Çok konuşulacak fotoğraf: Nazlı Ilıcak’ın evinde buluştular
Çok konuşulacak fotoğraf: Nazlı Ilıcak’ın evinde buluştular Nazlı Ilıcak evinde yemek verdi. Cemaate yakınlığı ile bilinen  isimler bu yemekte buluştu. Yemeğe Ahmet-Mehmet Altan kardeşler, Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Salih Memecan katıldı. Oda TV’nin haberine göre; FETÖ’nün kapatılan yayın organı Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Yasemin Çongar,  Mehmet Altan, Karikatürist Salih…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kolej-postasi · 4 years ago
Text
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİ SUÇ KONUSU YAPMAK
Tumblr media
Bilindiği üzere Anayasa, toplumsal sözleşme senedi olarak, yasama, yürütme ve yargı organlarının yetki ve görevlerini, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini, devlet yetkililerinin yetki ve sorumluluklarını düzenler.
Tüm kamu kurum ve kuruluşları meşruiyetini anayasadan alır. Seçimler buna göre yapılır, hükümetler ve kurumlar bu temel çerçeveye göre kurulur ve işlem yapar.
Kanunlar anayasaya aykırı olamaz.
Seçimleri kazanan ve iktidar olanlar ancak anayasanın çizdiği sınırlar çerçevesinde bu iktidar yetkisini kullanırlar. Bu yetkilerini aşmaları halinde karşılaşacakları müeyyide Anayasa md.68 de ve TCK da düzenlenmiştir.
Anayasanın bu önemi nedeniyle her ilde ANAYASAL DÜZENE KARŞI SUÇLAR la ilgilenen savcılar bulunur. Bunların görevi anayasal düzeni korumaktır.
Darbe suçunun ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasını gerektirmesinin nedeni, anayasal düzene karşı işlenmiş bir suç olmasıdır. İktidarın, anayasanın öngördüğü  yollar dışında ele geçirilmek istenmesine    toplumsal sözleşmeye aykırı davranılmasına TEŞEBBÜSE karşı bir yaptırımdır.
Ne yazık ki, buna gönül rahatlığı ile evet demek mümkün değil.
Zira, bugün Anayasada ve imza attığımız evrensel hukuk sözleşmelerinde ( BM E.İ.H.B , A.İ.H.S) temel insan hakkı sayılan birçok hakkın kullanımı, suç, hem de suçların en büyüğü, “Silahlı terör suçu” olarak tanımlanmaktadır.
Örneğin;
AY md. 24 te din ve vicdan hürriyeti, 25-26 da düşünce ve kanaat hürriyeti, düşünceyi yayma hakkı ifade edilmiş, savaş,sıkıyönetim, OHAL döneminde bile kimsenin düşünce ve kanaatlerinden dolayı suçlanamayacağı, kınanamayacağı belirtildiği halde( AY md.15-2) bugün bir barış bildirisine imza atmak,muhalif bir gazetede yazmak, dini bir sohbet yapmak,katılmak, kurban bağışlamak TCK md.314 kapsamında işlem görmektedir.
Suç ve cezalarda kastın esas olduğu ( TCK md.21 ) ve suçu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği AY md.38-4( AİHS md 6.2) emri iken, zekat, sadaka ya da iyilik niyetiyle yapılan bağış ve tasarruflar terör suçu olarak işlem görmektedir. Hem de bizzat Bakanlar Kurulu Kararıyla “Kamuya yararlı dernek” ilan edilen bir derneğe yapılan 5 TL lık bağışlar, “meslekten ihraç edilmeye ve hakkında kamu davası açılmasına neden olacak kadar hukuktan uzaklaşılmıştır.[1]
Anayasa md.51 de “Sendika kurma ve üye olma hürriyeti” düzenlendiği ve, TCK md.118 de de sendikal hakların kullanılmasını engellemeye hapis cezası öngörüldüğü halde, İktidarın sevmediği veya hedefe koyduğu bir sendikaya, bir derneğe üye olmak KHK ile meslekten çıkarılma ve hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açmak için yeterli bir neden olarak görülmektedir. Kaldı ki valiliklerin izni olmadan hiçbir sendikanın kurulması mümkün olmayıp, suç konusu edilen sendikaların tümünü valilikler ilgili iş kollarına duyurmuş ve üye olanın aidatını devlet bizzat ödeyerek teşvik etmiştir.( EK-1)
Aynı şekilde “Sözleşme ve Çalışma hürriyeti” Anayasa md. 48 de düzenlenmiş ve bu hakları ihlal etmek  suç olarak tanımlanmasına rağmen ( TCK md.117 ), devletin bizzat açılışını yaptığı vergi aldığı bir bankaya para yatırmak ya da bu bankanın batmasını istememek silahlı terör örgütü sayılacak kadar garip binlerce vaka yaşanmaktadır.
Tüm dünyada mülkiyet hakkı ve alın teri, yaşam hakkından sonra en çok önemsenen değer verilen bir hak iken ( AY md.25, AİHS Ek protokol 1, Hz. Muhammed S.A.V in Veda Hutbesi ) 100 binden fazla insan, tek satır savunma alınmadan, yıllarca emek verdikleri, alınteri döktükleri mesleklerinden atılmışlardır. En ufak bir disiplin cezasında bile savunma hakkının mutlaka alınacağı AY md.129-2 emri olduğu halde, “SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İRTİBAT” gibi çok ağır bir suçlamada tek satır savunma alma yoluna gidilmemiştir.
Anayasa md.38 -10 da “Genel müsadere” cezası yasaklanmış iken  binlerce iş adamı ve şirketin tüm malvarlığına, mahkeme kararı olmaksızın ve suçtan elde edildiği yönünde kesin bir karar olmaksızın el konuldu.
Şimdi tüm bunlar işlenirken akıllara ister istemez şu soru gelmektedir.
Devletin temeli ve tüm organların meşruiyet kaynağı, sınır ve çerçevesini çizen anayasa yürürlükte mi?
Yürürlükte ise, anayasa 13 -22 ve devamında sayılan temel hak ve hürriyetler bu derece alenen çiğnenirken, her ildeki cumhuriyet başsavcıları, anayasal düzenden sorumlu savcılar, adaleti tesis etmek için altına kırmızı mercedes ve binlerce personel tahsis edilen adalet Bakanı, müsteşar ve bürokratları ne yapmaktadır?
Merak ediyorum.!
Tüm bu ihlallerden kendilerini sorumlu görmüyorlar mı? Yoksa  Yürütme organına karşı işlenen suçlar dışındakilerin can ve mal güvenliği kendileri için bir değer ifade etmiyor mu?
Yürütme organına karşı işlenen hain bir girişimi, en ince ayrıntısına kadar soruşturan, darbe ile ilgisiz 500.000 insanı gözaltına aldırıp yargılayan,“ tatbikat var” denilerek kandırılan, ateşe atılan askeri okul öğrencilerine, bir haftalık erlere varıncaya kadar en şedit şekilde cezalandıran yargı teşkilatı, milletin kendisine karşı işlenen, temel hak ve hürriyetlerini terör suçu saymak suretiyle anayasal
[1] -Kimse Yok mu Derneği, 19 Ocak 2006 tarih ve 2006-9982 nolu Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsü kazandı.
Bakanlar Kurulu’nun 6 Şubat 2007 tarihli ve 2007-11683 sayılı kararı ile “İzinsiz Yardım Toplama” yetkisi aldı.
10 Ağustos 2008 tarihinde “TBMM Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görüldü
kendisine karşı işlenen, temel hak ve hürriyetlerini terör suçu saymak suretiyle anayasal düzenin ihlal edilmesi suçlarına neden sessiz kalmaktadır.?
İktidar organları aleyhine en basit bir tweet’e bile müfettiş görevlendiren, soruşturan Hakimler Savcılar Kurulu, en temel anayasal hakların göz göre göre ihlalini ve anayasal suçlar bürosu savcılarının tüm bunlara karşı duyarsızlığını, hatta bir kısmının bizzat bu ihlallerin faili oldukları şikayetlerini görmüyor mu ?
Yazımı, sözlerin en güzeli olan Kur’ an- ı Kerim’ in adalete vurgu yapan bir ayeti ile noktalıyorum.
“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” ( Maide-8)
MART 11, 2019 | MERİDYEN*
KEMAL KARANFİL |  TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİ SUÇ KONUSU YAPMAK
Tumblr media
0 notes
cemakkilic · 7 years ago
Link
Kamil‘i ilk kez yıllar önce bir ramazan ayında belediye ��adırının önünde, pilav kuyruğunda görmüştüm… Kuyruk öylesine uzundu ki, iftarlık pilav almak istesen, sahurda ancak yiyebilirdin… Kamil o gün kuyruğa elinde iki buçuk litrelik Coca Cola şişesi ile gelmiş, birden kapağını açarak etrafa dökmeye başlamıştı… Pilav için parası yoktu ama İsrail’i protesto etmek amacıyla cemaatin marketinden satın aldığı koca Coca Cola’yı heba etmişti… Yanındaki akranına; bak görüyor musun şu insanları, ya şu başörtülü kızları?.. diye sormuş, sonra da “Atatürk zamanında” bu kızlar başörtüsü takamıyorlardı diye veryansın etmişti… * 28 Şubat’a lanetler okunduğu dönemdeydik… Kamil sürekli generallere saydırır, sokakta asker görse ifrit olurdu… Gariban erler bile nasibini alırdı beddualarından… Hoca efendi sayesinde dinini daha iyi öğrendiğine, O’nun Amerika’ya Amerikalıları müslümanlaştırmak için kutsal bir amaçla gittiğine inanıyordu… Memleketin kurtuluşunun “Gülen cemaati” olduğunu söylüyor, abilerinden ablalarından övgü ile söz ediyordu her fırsatta… Cemaati eleştiren olursa, ağız dolusu saydırıp; “bak gene küfür ettim abdestimi kaçırdı kâfirler” diyerek soluğu çeşmenin başında alıyordu Kamil!.. Cemaat vasıtasıyla ışığı bulduğuna, cenneti garantilediğine inanmıştı sonuçta… * Nur yüzlü mübarek hoca efendimiz dedikleri “iblise”, yıllarca hiç terettüd etmeden tapındı milyonlarca Kamil… * Bugün “kandırıldık” deseler de, üç kulhuvallah bir elham okuyup tespih sallayanı başının üstünde taşıyan bu toplumda, Kamillerin akıllandığını sanmasın hiç kimse… Menzil‘i, İsmailağası, İskenderpaşası, kısacası bilimum “şer yuvası” çoktan kılcal damarlara sirayet ettiler bile… Akbaba gibi iştahla toplanacakları günleri bekliyorlar sadece… Yeter ki Kamilleri çoğalsın!.. CEM AKKILIÇ 14 Ocak 2018
0 notes
mustafasalihbozok · 3 years ago
Text
SIZINTI.
1965 yılında Erzurum'da Komünizm ile Mücadele Derneği'ni kuranların arasındaydı..
Hep sessiz ve derinden gitti..
1980 darbesi günlerinde İzmir'de palazlandı..
Darbeyi alkışlayanlardandı..
Darbe sonrası iktidara gelen hükümetlerle hep yakın ilişkiler kurdu..
Hep korundu, kollandı..
Turgut Özal ile samimiydi..
Süleyman Demirel ile..
Tansu Çiller ile..
Bülent Ecevit ile canciğer oldu..
Rahşan Ecevit elini sıktığı ilk kadındı..
Sonra Abdullah Gül ile..
Ardından Recep Tayyip Erdoğan ile..
Bakanlar, milletvekilleri onunla görüşmek için adeta sıraya girerdi..
Gazeteciler, işadamları, yazarlar onunla oturup, vaazlerini dinlerdi..
Bir tek Necmettin Erbakan ile kanları uyuşmadı..
Erbakan'ı hiç sevmedi..
Türkiye'nin her yerinde okullar açtı..
Her iktidar o okullara destek verdi, övgüler yağdırdı..
Okullarından yetişenlere kamuda görev verildi..
Devlet kadrolarına onun okullarında yetişenler yerleştirildi..
Sonra Türki Cumhuriyetleri'ne yayıldı okulları..
Bir ara Azerbaycan'daki başarısız darbe girişiminde CİA ve MİT ajanlarının onun okullarında saklandığı iddia edildi..
Rusya casusluk yapıldığı gerekçesiyle okulları kapattı..
Sonra uzakdoğu..
Sonra Afrika..
Okulları tüm dünyaya yayıldı..
Her ülkenin devletinden destek aldı..
Türkiye'deki 28 Şubat sonrası 1999 yılında Amerika'ya turist vizesiyle giriş yaptı..
Vizesi dolup daha fazla uzatamayınca Amerika'da din adamlarına uygulanan "R" vizesi aldı..
Bir süre sonra onun da süresi doldu..
Bu kez avukatları sürekli oturma izni için Amerikan Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri Bürosu'na başvurdu..
Reddettiler..
Avukatları durmadı, bu kararı mahkemeye taşıdı..
İşte ne olduysa ondan sonra oldu..
Avukatlar, Yeşil Kart başvurusunun reddi yönündeki kararın düzeltilmesi için açtıkları davada iki bin sayfalık bir savunma yaptı..
O ikibin sayfalık dosyada çok ilginç isimler ona kefil oldu..
Bunlar CIA'nın eski çalışanları George Fidas ve Graham Fuller ile ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'di..
Hepsi de onun zararsız, ılımlı bir müslüman olduğunu ve Amerika'da ikamet etmesi gerektiğini söylüyordu..
Aynı günlerde Türk polis teşkilatından üç üst düzey yetkili,
İstanbul'daki FBI temsilcisiyle görüşüyor ve FBI’ın ona bir tür ‘temiz kağıdı’ verip veremeyeceğini soruyordu.
Sonunda mahkeme kararını verdi..
Artık Amerika'da oturabilirdi..
2008 yılından itibaren Amerika'da sürekli oturmasını sağlayan "yeşil kart"ı verdiler..
8 yıldır Amerika'da..
Yıllar sonra FBI resmi internet sitesinde Onun cemaati ile ortak çalıştığını açıkladı.
*. *. *
Evet Fettullah Gülen bu isim..
Yukarıda yazdığım olayların çoğu yıllar önce Wikileaks belgelerinde yayınlandı..
Amerikalı diplomatların Washington'a gönderdikleri mesajlarda tüm bu olaylar en ayrıntılı şekilde yer alıyor..
O mektuplarda Vatikan'ın ve Yahudi Lobisinin bile Gülen'in "Yeşil Kart" alması için destek verdiği belirtiliyor..
Tüm yazışmalar yıllar önce internetten dünyaya servis edildi..
Dünya o belgeleri okudu..
Bir bizimkiler mi okumadı?..
Şimdi birileri çıkmış "Biz kandırıldık." diyor..
Aklımızla alay ediyorlar herhalde..
Hadi istihbarat kurumlarınız haberdar etmedi diyelim..
Okuma yazmanızda mı yoktu?..
Gülen Cemaati küresel bir projesiydi ve 80'den sonra iktidara gelen tüm hükümetler isteyerek, ya da istemeyerek bu projeye destek oldu..
Türkiye'nin bugün yaşadıkları o iktidarların ortak eseridir..
Dostum, arkadaşım Atilla Köprülüoğlu'nun paylaşımında okudum..
Avukat Murat Ergün şöyle bir tweet atmış..
"F-Tipi örgütün 37 sene önce çıkarttığı ilk derginin adı "SIZINTI". Şimdi çok daha anlamlı, değil mi?"
Çok haklı..
37 yıldır devlete sızan bir örgütten devletin haberi olmaz mı?.
Bu sızıntıyı sağır sultan duydu..
Bizimkiler yeni mi duyuyor?..
(Sedat Kaya, Datça)©
22 Temmuz 2016
http://www.haberhurriyeti.com/sizinti-177024.html
Tumblr media
7 notes · View notes
gundemarsivi · 11 months ago
Text
Tumblr media
Yarın Yok
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/yarin-yok/
“… Türk gencinin geleceği aynı zamanda laik, demokrat, Müslüman ve modern olma kapasitelerine çok bağlı olacaktır.”
Türkler/ Yerasimos
Kendisiyle baş başa, yalnız kalan bellek ya çıldırır ya da kendini yok eder. Ulusumuzun en karanlık günlerindeyiz. Onurlu, düşünen Türk aydınları suskun.
Neredeyse tamamı, kendilerini bir kuytuya kapatmış durumda. 12 Eylül öncesini ve daha sonrasını düşünüyorum, en zor koşullarda, ertesi gün öleceğini – öldürüleceğini bilmesine karşın sözlerini kimseden esirgemeyen direnç anıtlarıyla büyüyorduk:
Ahmet Taner Kışlalı
Doğan Öz
Bahriye Üçok
Bedreddin Cömert
Ümit Kaftancıoğlu
Uğur Mumcu
Turan Dursun
Kemal Türkler
Muammer Aksoy
Çetin Emeç
Abdi İpekçi
Cem Ersever
Onat Kutlar
Metin Göktepe
Necip Hablemitoğlu
Kahraman Maraş / Malatya / Çorum / Sivas katliamları…
Bu listede adı bulunan ve bulunmayan, öldürülen Türk ulusunun değerli, iyi yetiştirilmiş evlatlarının önünde saygı ile eğilmeliyiz. Bu değerlerimiz yok edildikten bu yana toplumsal yapımız değiştirildi.
Önce bir kurgu sahneye konuldu Fethullah Gülen cemaati eliyle; TSK’nın Atatürkçü Kemalist yapısı yıkıldı.
AKP kendi içinde devleti yönetecek kadrolardan yoksundu. Bunu aşmanın bir yolu vardı. O da iyi yetiştirilmiş, laiklik ve Atatürk karşıtı bir yığın İskenderpaşa ve Fethullah’ın denetimindeydi. Bu iki cemaatin sırtını sıvazladılar önce; İslamcı bir modernizmle toplumu tanıştırdılar! Yollar, köprüler, yol kameraları, tüm ülkede dijital bir alt yapı ile kitleler sıkı bir biçimde denetim altına alındı!
Kim, nerede ne kadar harcama yapıyorsa veri aynı anda sözde devletin maliyesince görülüyordu!
Başörtüsüne özgürlük olarak bakan sol güruh tüm güçlerini İslamcılardan yana kullandılar; albenili görselliğin çekiciliğine kapıldılar! İhaleler, halkın, kamunun malları yok ederine el değiştirirken $ havada uçuşuyordu…
Devletin işlevselliği tek bir kişinin eline verildi. O günden sonra ne Fethullah’a ne neoliberal solculara gereksinim kalmamıştı. Bunların da AKP‘nin sırtından atılması gerektiğini gören kemik kadro; darbe düzeneğini eyleme dönüştürdü!
Geçmişi anlatmanın ya da anımsatmanın yararı yok artık. 21 Yılda satılabilecek ne varsa sattılar. Bu arada Ortadoğu’nun da eşbaşkanı da bizdendi… Ülke anlamsız bir savaşın içine girdi!
Sınır ötesinde öldürülen askerlerimizin ne için öldüklerini bugün bile bilmiyoruz. 40 Yıldır bir nakaratı bize yutturdular; PKK terör örgütü ile düşük yoğunlukta savaşıyoruz: Ama binlerce gencimiz hayatlarının baharında toprağa verildi.
Hiçbir namuslu politikacı çıkıp: Biz Amerika ile savaş halindeyiz diyemiyor. Neden? İşte sorun burada başlıyor. Siyasal erk ülkeyi talan ederken, şahsi hesaplarına geçirdikleri servetlerini koruyabilmek için emperyalist güçlerin her dediğini onaylamak zorunda çünkü!
Öldürülen 12 vatan evladı TBMM’deki hiçbir partinin umurunda değil. Onların (tamamı) belediye seçimlerini ”nasıl kazanırız?”ın ardındalar.
İçimdeki ses bu çocukların seçim için kurban verildiğini söylüyor bana…
Bir dönemin çok entel içişleri Bakanının Vali ile telefon konuşmasını anımsayınız!…
Arkası önü yok edilmiş bir ülkede yaşıyoruz. Yarınımız yok artık! Ya halk olarak sokağa ineceğiz; ya da teslim olacağız. Yarın yok!…
Anıl Güven
0 notes
erol25030 · 1 year ago
Video
youtube
Menzil Cemaati İle Fethullah Gülen Cemaati Arasında Bir Fark Var mı, Gel...
0 notes
perge · 3 years ago
Text
Tumblr media
Zülfü Livaneli: "Ecevit, Fethullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu. Cemaati devlete ilk yerleştiren Tayyip Erdoğan değil, Bülent Ecevit’tir."
haydaa niye her şeyin yarım yamalak be senin Zülfü kitaplarından da nefret ederim neyse, dediklerin doğru ama eksik. dur ben kısaca özetliyim. Terörist Fetullah güleni ilk keşfedip devlete sızdıran CHP vekili, genel sekreterlik yapmış ‘Kasım Gülek’ di kendisi mason olup CIA ile ilişkileri vardı. hatta Kasım gülek cenazemi Fetullah kaldırsın vasiyetine karşılık fetö kaldırmıştır. Ecevit ve Rahşan’ı CHP ye yerleştiren kişi de Kasım gülektir! daha sonra SSK yı batıran yolsuzlukla suçlanıp ceza alan siyasi hayatı biten Kemal kılıçtaroğlunu ‘Rahşan’ affı diye bilinen o meşhur af ile tekrar Kemal’i CHP ye yerleştirmiştir! Ecevit ve Kasım gülek nerede kimler hangi Amerikan vakıflarınca okutulduğuna mezun edildiğine girmek istemiyorum.
Tumblr media
10 notes · View notes
ozgurmansetnet-blog · 6 years ago
Text
Moğolistan MİT'e izin vermedi
Moğolistan MİT’e izin vermedi
Moğolistan’da “Fethullah Gülen Cemaati” üyesi olduğu gerekçesi ile bir Türk okul müdürü MİT tarafından kaçırıldı. Müdürün Türkiye’ye götürülmesine Moğol yetkililer engel oldu. Operasyonunun MİT tarafından düzenlendiğini bildirildi. Moğolistan’ın başkenti Ulanbator’daki bir özel okulun müdürü olan Veysel Akçay’ın, Cuma günü sabah saatlerinde kimliği henüz belirlenmeyen beş kişi tarafından…
View On WordPress
0 notes