#en uzunu oldu......
Explore tagged Tumblr posts
Text
Artig 2aydi seherleri onun mesajlari ile acmiram,eyni ile geceleride onun mesajlari ile bitirmirem.Gun erzinde etdiklerimi,basima gelenleri ona danismiram.Evden hevesle cixib onun yanina getmirem,sesini esitmeden,uzunu gormeden davam edir gunlerim. Acigi en son ne zaman icden gulduyumu xatirlamiram,ya heqiqeten xosbext oldugum yadima gelmir. Soyugda ellerimi tutub iside bilmir meselen,yada sarila bilmirik.Getdiyim her kucede,gezdiyim her yolda helede onu axtariram.Onlu gunler ucun her gun daha cox darixiram.Severek etdiyim seyleri artig etmirem,o olmadan her gun daha da kocurem.Baki artig bizi bir yerde gore bilmir.Mahnilara qulag asa bilmirem,onu xatirladir.Bu qeder uzulsemde aglaya bilmirem daha,cox sey deyisdi onsuz olan vaxtlarimda..deyismeyen tek sey ona olan hislerim oldu....🍀
3 notes
·
View notes
Text
Haliç’te kürekler başarı için çekiliyor
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168893/halicte-kurekler-basari-icin-cekiliyor/
Haliç’te kürekler başarı için çekiliyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile iştiraki Spor İstanbul’un 2021’den bu yana düzenlediği uluslararası Golden Horn Rowing Cup’ın 4’üncüsü 4-5 Mayıs’ta yapılacak. 28 kulüpten 110 takım ve yaklaşık 500 sporcu, Haliç’in eşsiz parkurunda başarı için kürek çekecek. Yarışlarda Fenerbahçe-Galatasaray derbi heyecanı da yaşanacak.
İSTANBUL (İGFA) – Avrupa’nın en büyük su sporları merkezi olan İBB Haliç Su Sporları Merkezi’nde ilk olarak 2021’de düzenlenen ve 2022’de de ‘uluslararası’ statü kazanan 4. Golden Horn Rowing-Uluslararası Haliç Kürek Yarışları, yarın başlıyor. Bu yıl 28 kulüpten gelecek olan 110 takım ve yaklaşık 500 sporcu, deniz küreğinde derece için yarışacak. Yarışlarda, kürekte de ezeli bir rekabet içinde olan Fenerbahçe ile Galatasaray’ın çekişmesi de yaşanacak.
EN KISA PARKUR 1500 EN UZUNU 6000 METRE
4 Mayıs Cumartesi elemeler ve 5 Mayıs Pazar günü de finallere sahne olacak yarışlar, Open 27+ Mix, Open 27+ Kadınlar, Open 27+ Erkekler, U19 Mix, U19 Kadınlar, U19 Erkekler ve Şirketler Mix olmak üzere, toplam yedi kategoriden oluşuyor.
Yarışlar, 1.500, 4.000 ve 6.000 metre uzunluğundaki parkurlarda Deniz Küreği Dört Çifte (C4X+) tekneleri ile yapılacak. Şirketler yarışı 1.500 metre, tüm eleme yarışları 4.000 metre ve finaller ise 6.000 metrelik parkurlarda yapılacak. Yarışlar, en fazla 14 tekne ile yapılacak. Bu sayı aşılırsa ön eleme yapılacak.
ULUSLARARASI PRESTİJE SAHİP
Her sene katılımcı sayısını artırmayı başaran Golden Horn Rowing Cup’ın ödülleri de belli oldu. Şirketler ve U19 Mix dışındaki tüm kategorilerde ve sadece Türkiye Kürek Federasyonu’na bağlı kulüpler için geçerli olmak üzere, birinci olan ekibe 30.000 TL, ikinciye 20.000 TL ve üçüncüye de 15.000 TL verilecek.
Ayrıca bu kategorilerde kadınlar ve erkeklerde ayrı ayrı genel klasmanda en fazla puanı alan kulüpler de ödül alacak. Buna göre birinci kulübe 30.000 TL, ikinciye 20.000 TL ve üçüncüye de 15.000 TL ödül verilecek.
DENİZ TRAFİĞİNDE DÜZENLEMEYE GİDİLECEK
Türkiye Kürek Federasyonu hakemleri tarafından yönetilecek Golden Horn Rowing Cup’ta Deniz Küreği Yarışma Kuralları uygulanacak ve kategorilerinde ilk 3’e giren sporculara madalya, ekiplere de kupa takdim edilecek.
Yarışların yapılacağı 4-5 Mayıs günlerinde deniz trafiğinde de düzenlemelere gidilecek. Yarış günlerinde 09.00-17.00 saatleri arasında deniz üzeri görevli ekipleri kontrollü geçiş sağlayacak. Parkur komple kapatılmayacak.
FENERBAHÇE-GALATASARAY DERBİSİ
Yarışlara katılacak 28 kulüp arasında, kürekte de derbi rekabeti içinde olan Fenerbahçe ile Galatasaray da yer alıyor. İki ezeli rakip, Golden Horn Rowing Cup’ta hem erkekler hem de kadınlar U19 ve U19 Mix kategorilerinde yarışacak.
4. GOLDEN HORN ROWING CUP YARIŞ PROGRAMI
4 Mayıs 2024 Cumartesi (ELEMELER)
10.00 Open 27+ Mix (1. Eleme)
10.30 Open 27+ Mix (2. Eleme)
11.00 Open 27+ Erkekler (1. Eleme)
11.30 Open 27+ Erkekler (2. Eleme)
12.30 Open 27+ Kadınlar (1. Eleme)
13.00 Open 27+ Kadınlar (2. Eleme)
5 Mayıs 2024 Pazar (FİNALLER)
10.00 Open 27+ Mix
11.00 U19 Erkekler
12.00 U19 Kadınlar
13.00 Open 27+ Erkekler
14.00 Open 27+ Kadınlar
15.00 U19 Mix
16.00 Şirketler Mix
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Note
Yalvarıyodu bide bu erkolar hiç değişmiyo. En son ilişkin o muydu peki inş değildir
Erkolar kapatılsın. Kısa süreli bir şeyler oldu da en uzunu oydu, üzülme. atlattım😂
0 notes
Note
kaç sevgilin oldu en uzunu ne kadardı
4 tane oldu 8 ay xd
0 notes
Text
Bilal Saygılı 'nın İlk ziyareti Buca Oldu.
AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, Buca ilçe teşkilatı ile buluşmasında, "İzmir'de teşkilatlarımız da hazır ve nazır. Buca'da gördüğüm...
AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, Buca ilçe teşkilatı ile buluşmasında, "İzmir'de teşkilatlarımız da hazır ve nazır. Buca'da gördüğüm teşkilat ruhu, İzmir'den yakacağımız işaret fişeği ile ülke genelinde eser ve hizmet siyasetimizin milletimizin iradesi ile yeniden tecelli edeceğidir" dedi. AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, göreve geldikten sonra ilk teşkilat ziyaretini AK Parti Buca İlçe Başkanlığına yaptı. Parti girişinde ana kademe, kadın ve gençlik kolları tarafından coşku ile karşılaşan Başkan Saygılı, "Buca teşkilatımız geçmişte olduğu gibi bugün de gördüğüm üzere iri ve diri. AK Parti Ailesi olarak durmadan, yorulmadan milletimiz için ülkemiz için vatanımız için Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde çalışıyoruz. İzmir'de, teşkilatlarımız da hazır ve nazır. Milletimizin kurduğu parti olarak milletimizle hep iç içe olduk. Teşkilatımızın güçlü yapısı ile 14 Mayıs seçimlerine şimdiden hazırız. Buca'da gördüğüm teşkilat ruhu, 14 Mayıs'ta, İzmir'den yakacağımız işaret fişeği ile ülke genelinde eser ve hizmet siyasetimizin milletimizin iradesi ile yeniden tecelli edeceğidir. Bu yüzdendir ki AK Parti 21 yıllık iktidarını, 85 milyon insanıyla doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizin tamamına yaptığı hizmetlere borçludur" diye konuştu.
"Onun omzundaki yükleri sırtlanacağız" "Milletimiz geçmişte koalisyon dönemlerinde en kısası 3 ay en uzunu ise 3,5 yıl süren koalisyon hükümetleri deneyimi yaşadı, gördü" diyerek sözlerine devam eden AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, "AK Parti iktidarı olarak 21 yıl boyunca büyük engellerle karşılaştık ancak yılmadık. Hem engelleri aştık hem de büyük başarılara imza attık. Bu süreçte büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını gerçekleştirdik. Bizlere düşen başta il başkanı olarak şahsım ve mahalle başkanlarımıza kadar her bir teşkilat mensubumuzun bir an bile boşluk vermeden çalışmasıdır. Görevlerimizi eksiksiz yerine getireceğiz. Motivasyonumuzu bozmadan bir ve beraber olarak yolumuza devam edeceğiz. Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın teşkilatları olarak onun omzundaki yükleri sırtlanacağız. Onun liderliğinde ülkemizi müreffeh yarınlara taşımak için atılan her adımın devamını sağlamış olacağız" ifadelerini kullandı.
Read the full article
0 notes
Text
6 tane baligim oldu en uzunu 40 gun yasadi
BALIKKK ALICAMM
38 notes
·
View notes
Note
Eylüül ff lütfen
tmm
@allameninkarizmasi @schizophrenichuman @kitapkurdulux @spongepub @pejmurde-adam @muziksizolmaz @mavzercigligi @marcelovieirajr @mavikonvers @kiloaldimgelemem @kivircikiss @bayanaslan @bok-var @fenerbahceninfasisti @aycisimgeldi @kareligomleeek @petito-lover @nerdenbilimben @bunamutlulukderler @the-edadan @benziinkokusu @benisevsenyeter @karisikcerez @mutluluksonrasi @kizilgezegenkralicesi @senglmerve @girensinavhaftasi @gelmeyensonbahar @gereksizbedenimingereksizruhu @ateisteinanmayantanri @atesleyaklasmayiniz @arkakameraylaselfiecekenkiz @aynihislerfarklisehirler
23 notes
·
View notes
Text
Kim sevmez güzel günleri ya da kim beklemez güzel umutlu günleri.
Bu gün zeze’ye vakit ayırdığım için içsel olarak mutluyum sürekli ekiyormuşum gibi hissettiğim için bir parçacık mahcubiyet içinde hissediyordum kendimi üstelik bana ihtiyacının en çok olduğu zamanlar da bugun ki mekanımızda sohbet, muhabbet etmek içime rahmet sularını serpti.
Bu gün kendimi bi tuhaf hissettiğim bir durum oldu. D.hocamın evine ev görmesine gittik okuldan bir hocamız ile hiç benlik hareketler değil ya bi yadırgamalık yaşamadım diyemem eskiden (geçen yıl) zoraki ablam veya annem ile gidince ben oradaki misafir kız çocuğuydum ya da misafirin küçük kız kardeşi idi rollerim hep şimdi ne alaka diye düşünebilirsiniz ama çok alaka misafirlikte ki rolüm değişti. Ve bunu çayımı yudumlayıp kına gecesi videosunu izlerken fark ettim. Annem ablam görse gözleri yaşarır. Saçma dediğim şeye kendi ayaklarım ile gittin aferin leyl.
(vedalaşıp giderken hadi asansörde fotograf çekinelim dedi sevgili pırıltılı hocamız (pırıltılı diyorum hayatı tamamıyle simler pullar parıl parıl göz kapaştıran türden) benim telefonum ile mi diyince (benim telefon kameramı begenmiyor hanımefendi) yok ben kendimin ki ni çıkarayım dedi bende tam o esnada benim emektarı hor görme diye cekiverdim aslında kocaman bir tebessüm var o telefonun arkasında :P)
Diğer bir maddeye geçebiliriz ahali! Zıt karakterli insanlar ile nasıl arkadaş oluyorsunuz? Sahi tahammül seviyeniz nedir? sanırım benim çokta fazla değil sınırda bir yerlerde olmalı. Eski arkadaşlarımı düşünüyorum beş parmağı geçmeyen arkadaşlarımı biz birimizi anlardık farklı olsak da saygı duyardık sevinci ile sevinip üzüntüsü ile dertlenirdik duruşundan anlardık ya da susuşundan bir sıkıntısı olduğunu müjde haberlerimizi ilk birbirimize anlatırdık. Eskiye takılı kalan biri değilimdir. Ama içimde burukluğunu hissettiğim tek duygu o güzel arkadaşlıkların samimiyeti şimdi ki arkadaşlıklara bakınca bana hatırlattığı sadece tahammül sınırlarını zorlamak ya da fazla derine inmeden o kalın kırmızı çizgiler ile çizilmiş yerlerde durdurmak…
gerçi hepiniz de biliyorsunuzdur 211219
Bu gün yılın en uzun gecesi imiş. Beyefendi bir kez daha hatırlattı. Ahh ne güzel çok daha uzun uyurum diyince ne uzunu sabah erkenden uyanıyorsun zaten diye bir parçacık takıldı sevgili düzenim ile oysa yılın en uzun gecesinde ben saat ikiye kadar kurabiye pişmesini bekleyip mutfak topladım bu uzun geceyi unutmayacağım kesinleşti. Teselli seklim ise sabah sekizde uyanırım artık duysa aman leyl çok geç değil mi o diye gene takılır 😌 neyse neyse aman duymasın.
Hepinize bu uzun geceden selam olsun 🌻
37 notes
·
View notes
Text
Şiir ne işe yarar?
Şiir bir açıdan 'nesir öncesi dönem' gibi. En azından benim için öyle oldu. Belki başkaları için de olmuştur. Özellikle yirmili yaşlarımda yarar-yaramaz birçok şey yazdım. Bazıları gerçekten şiire benziyordu. (Şimdi bile okuyunca beğenirim.) Bazılarını ben o vakitler şiir sandım. (Şimdi bile okuyunca gülerim.) Oyalandım. Sonradan şiir söyleyeceklerime yetmez oldu. Sözüm göğsüme sığmadı. Oyalanamadı. Aklıma/kalbime bir dolu şey geliyordu. Anlatmak arzusu damağımı şaklatıyordu. Oluğumun ağzı gülümseyen bir bebek yüzünün bereketiyle açılmıştı. Şiir kadar beklemek mümkün değildi. Şiir kadar zorlamak mümkün değildi. Şiir kadar oyalanmak elimde değildi. Yazılacak çok şey vardı. Bardağa düşen her damla taşıran son damlaydı. Halimi şöyle bir misalle tarif edeyim: Sızıntının yatağını yönetmek kolaydır. Biraz toprakla yön değiştirir sedler yapabilirsiniz. Ancak debisi yüksek bir akarsu nasıl akacağını size kendisi söyler. O güçle akarken önüne tek başınıza çıkamazsınız. Ben de çıkamadım işte. Yenildiğimi kabul ettiğim anda şiiri de terketmiş oldum. "Artık hiç yazmadım!" desem yalan olur. Fakat eskisi gibi uzun uzun yazabildiğim hiç olmadı. Bazı bazı kalbimin hâlâ çalışıp çalışmadığını anlamak için dörtlükler karaladım. Azıcık daha uzunu? Evet. Belki. Fakat yedi-sekiz mısradan fazlasına uzanan birşeyi yıllardır yazmıyorum. Yok. 'Yazmıyorum' sanki kararı ben veriyormuşum gibi gösterdi. Yalandır. Doğrusu: 'Yazamıyorum.' Çünkü irademdeki çerçöple oynadığım sızıntının aniden Fıratlaşmasıyla canımı kenara zor attım. Bu nehri göğsünden akıtabilecek adam değilim. O seçilmişlerin işidir. Haddimi biliyorum. Şimdi gücüm yettiği ölçüde kovayla su çekiyorum. Elbette yetmiyor. Firavun gibi denizin kapanmasını izliyorum. Aklıma/kalbime gelenlerden çoğunu yazmadan yitiriyorum. Bazıları ise yazarken gidiyor. Pes ettim. Hırsım nehre bakıp delirmemden başka bir işe yaramayacağı için terkettim. "Allah" diyorum sadece. "Nehrin sahibi Allah'tır. Yedi denizin mürekkep olsa tüketemeyeceği hazine Onundur. Haddini bilmek, her bilmenin olduğu gibi, yazabilmenin de başlangıcıdır." Aleyhissalatuvesselama öğretilenin şiir olmadığı neden vahiyde özellikle belirtildi? Bunun elbette birçok hikmeti var. Tefsirlerde izahları bulunuyor. Allah razı olsun. Ben kendi yolculuğuma bakarak biraz da şu hisseyi çıkarıyorum kıssadan: Şiir biraz daha bidayet işi. Nihayet işi değil. Mananın bir nehir gibi aktığı yatağa ulaştığında şiirin yapabileceği birşey yoktur. Evet. Şiir yetiştiricidir. Tıpkı bir çocuğun evcilik oynaması gibi evlenmeye hazırlar adamı. Kelime seçmeyi öğretir. Ritmi yakalamaya eğitir. Ahengi tanıdığının ilk alametleri onda tezahür eder. Fakat hiçbir talim aslın yerini tutamaz. "Ona yakışmaz da!" buyruğunun ardında belki biraz bu mana da vardır. "Allahu'l-a'lem!" kaydıyla diyelim. Bu makamda da haddimizi bilelim. Yani denilmektedir ki bize: "Şiir bu seviyede bir akışı taşıyabilecek matiyye değil. Bu beyan, beşerin üzerinde tasarruf edemeyeceği öyle debisi gür bir akarsudur ki, üslûbuyla birlikte gelir. Nasıl akacağını/söyleyeceğini kendisi belirler. Vahiy ilham gibi değildir."
6 notes
·
View notes
Text
ilişkiler - reloaded
aslında ilişki mevzularına hemen girmek istemiyordum. basit bir kronoloji bu aşamada yeterli. fikir uçuşması oldu. başa saracak olursak; lisede ilk aşk, üniversitede ilk ilişki, hem ilk hem çok uzun, askerlik, sonrasında da eşimle birlikte olmaya başlayana kadar süren uzuuuun ve overlapping ilişkiler. en kısa 1,5 yıl, en uzunu 8 yıl. hemen hepsinde çakışan uzun ilişkinin yanısıra side kick ilişkiler. istisnasız tüm uzun ilişkiler sabote edilmiş. burada ciddi bir komplikasyon var. bu konuyu çok deşeceğiz.
neden bu ilişkiler kesişiyor?
1 note
·
View note
Note
Daha öncelerde uzun süreli konuştuğun başka anonimlerin oldu mu
en uzunu 2 3 gün falandır herhalde
0 notes
Note
20-26
Sevgilim olmadı hiç ya. Konuştuklarım oldu ama anlaşamadığımız için konuşmayı kestik. En uzunu da 1.5 ay sürdü
0 notes
Text
Salaklar
Bu yazıyı çok uzun zamandır yazmam gerekiyordu. Hatta bir çıktı alıp bütün bu salaklara da dağıtmam gerekiyordu. Konumuz malum çer çöp pislik...
İnsanlar gidip birini buluyolar ve sonra ona sıkı sıkı bağlanıyorlar. İnsanlık hali bu, o yüzden kötü bir yorum yapmayacağım. Fakat öyle olaylar takip ediyor ki bu durumu, insanın çileden çıkası ve tekrar girip tekrar çıkası geliyor. Kısacası ben yine gözlemlerim sonucu kafayı sıyıracak bir mevzu daha buldum.
Olum sen gerizekalı mısın? Çalışıyorsun da yapamıyor musun? Nedir bu sendeki haller? Beni bu şekilde çıldırtan soruların tek nedeni masum ve çocuksu bir oyun. Halat çekme oyunu. Bu aslında oyundan çok bir yarış ve insanın çektikçe çekesi geliyor. Halbuki bir defadan bir şey olmaz diyenlere inat sen bu çekiştirmeyi bir bağımlılık haline getiriyorsun.
Bu tüm toplumların alnına yazılmış, herkesin adı gibi ezbere bilip kalıbına oturttuğu "ilişki tanımı" var ya, heh işte o yerin dibine batsın. Ne bu ilişki tanımı? Hemen hatırlatma yapalım. Ata erkil toplumların bizi hunharca sürüklediği, içine bir girip bir daha çıkamadığımız ve nesillerin kuruyup kalmasına hatta "ya berkecan"laşmasına neden olan algı. Uzun oldu yordu. Zaten bak bu ilişki denen şeyin uzunu da yoruyor. Tabi yorar! Sen alıyosun kayış gibi bir halat, sonra "hadi hayatım tut bir ucundan hayat müşterektir, gel güzelce ileri, geri, ileri, geri... OH! Çek çek biraz daha..." demeler başlıyor. Günün birinde bu yarış böyle devam ederken, taraflardan birisi illa ki sıkılıyor ve "ya ben bir bakkala kadar gidip gelicem" kolaylığında ipi yere bırakıyor. Ya da iki taraf da ayarını bilemiyor ve "kayış koptu kaptan!!"...
Alıyorsunuz kendinizi, atıyorsunuz kocaman bir kovanın içine; sonra çık oradan çıkabilirsen. Sıkılmaya başlıyorsunuz, bunalıyor ve bunaltıyorsunuz. İlk kim pes ederse bütün sorunlara ona yoğuruyorsunuz. Halbuki siz zaten bu işe en başında iki kişi girmiştiniz ve her ne yaptıysanız sorumluluğu da iki kişi üstlenmelisiniz. Ben bunu size hiç anlatamadım. Ama napalım; ben değil, siz salaksınız.
Sevgili salaklarım, Bugün burada, bugüne kadar eylemlerinize yabancılaşıp boş beleş yaşadığınız günlerin cezası kesilecek. Arz ederim.
Şimdi güzel kardeşim, sen diyorsun ki bana bu adama deliler gibi aşığım. Bravo, yapılmış bir hata, devam et bakalım.
Sen gitmişsin halatını çekmiş, kendini kuyuya atmışsın. Sonra bulunduğun durumun tutkusu, hevesi kaçmış bırakmışsın. Anlamıyorum sizi, anlamak istemiyorum da. Bizim nesilde bu sorun var hep. Yahu daha sen kendi karakterini bulamamışsın, bir de iki kişşiyi bir karaktere oturtmaya çalışıyosun. Diyorsun ki aklınca "sen ve ben, BİZ olalım" fakat burada sen aslında kendinin farkında değilsin. Demeye çalıştığın şeyin farkında değilsin.
"Sen ve ben; BEN olalım." diyorsun. Bunu kimse yapamaz. Zaten sen de yapamıyorsun ve sıkılıp boğulurken o kovanın içinde bu durumdan çıkıp buraları ve o adamı terk etmek istiyorsun.
Sonra bir süre "bekarlık sultanlık" naraları atıyorsun ama ne fayda! Yer etmiş sen yer! Bir daha oynamak istiyorsun. Neden?! Çünkü SALAKSIN.
43532452. Geleneksel Halat Çekme Yarışı'nın "en salağı" seçilerek mirasa kondunuz!
Ben sana bir şey demiyorum artık. Sen kendi ellerinle kendini o alışılmış kalıpların ve duvarların içine hapsettin zaten başta. Sonra bu durumdan sıkıldın ve bir şekilde kurtardın kendini. Ama salak olduğun için, kısa bir süre sonra özledin bu durumu çünkü alışkanlık olmuş, yer etmiş bu durum sende. Aldın yine attın kendini o kovaya ve yine soktun kendini o kalıpların içine, duvarların arasına. Geçmiş olsun Haydar Bey, artık taziyeye geliriz borcamımızı alıp.
Bak bir de mahalle baskıcılar var bu devrede işin içine sıçan. Geliyor senin başında bıdı bıdı bıdı konuşuyor. Durdurabilene aşk olsun, seks olsun, ex olsun... Başlıyor içindeki o susturulmuş vicdan gibi konuşmaya, "ya bak bu çocuk seni üzer, bu hatun seni siker, sen bir gel kendine söyle ona da iç güveysi olsun..." Ulan, adam benleyken ben bi yabancılık çekmiyorum sanane! Ben halimden memnunum. Yanımda değilken de istediğiyle istediğini yapsın beni ilgilendirmez. Bazıları buna açık ilişki diyorlar da o böyle bi şey değil. Açık ilişki demek ben önüme geleni s*kicem, bir de kusura bakmazsan gelip seni s*kicem cila niyetine demek. Benim bahsettiğim bu değil. Tabii sen yine durma, seviş. Zaten durduğun kabahat. Ama kimse birbirini yormasın, yıpratmasın. Sonra salak saçma olmayasın. Aman!
Tabi tüm bunları ilk dile getirişim değil bu. Her defasında başka bir salak dinledi beni hayranlıkla ve gözlerime bakmaya korkarak. Herkes çok kolay "oha ne güzel dedin aynı benim düşüncelerim" der ama kimse bunu uygulamaya geçiremez. Ben de geçiremezdim belki. Bir kere başarılı oldum diye bir daha aynısı olmaz belki de. Zaten hepimiz birer küçük salağız. Bizi sevsinler ve sarsınlar diye bekliyoruz. Bu salaklaşmalarımızı paylaşmam beraber yapmak istiyoruz.
-Geçmiş olsun bacım. -Cümlemize. -Ameno!
0 notes
Text
New York'ta Şükran Günü yürüyüşü
New York’ta Şükran Günü yürüyüşü
New York’ta Şükran Günü yürüyüşü Amerika Birleşik Devletleri’nde Şükran Günü geleneksel geçit törenine sahne oldu. Bu yıl 95’inci kez yapılan törenin en dikkat çeken yanı yine devasa balonlar oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde Şükran Günü geleneksel geçit töreniyle kutlandı. New York’ta bu yıl 95’incisi düzenlenen tören renkli görüntülere sahne oldu. Geçit töreninde en uzunu 22 metre boyunda…
View On WordPress
0 notes
Text
ALLAH BİZİM BELAMIZI VERMİŞ ZATEN
Vermiş vermesine de biz arsızlığa vurmuş üzerimize almıyoruz.
Binlerce yıllık tarihe sahip olan bir ulus bunların hepsini bir araya getirmeyi istese de bunu 1000 yılda zor başarır.
Ne yazık ki başarmak, görmek ve yaşamak biz çok şanslı(!) nesile nasip oldu.
Bir Tarım bakanı düşünün ki;
Çiftçisi iflas etmiş tarlasına ürün ekmiyor.
Traktörü haciz edilmiş toprağını süremiyor.
Hesapları bloke edilmiş destekleme alamıyor.
Maliyetini karşılamadığı için meyve ağaçlarını kesiyor.
Tüm bunlar olurken ne diyor AKP nin Tarım Bakanı?
"Eskiden İngiltere gelir, sekiz tane gol atar giderdi. Ama artık barajın, havalimanının en büyüğü, köprülerin en uzunu, büyüğü bizde" diyor.
Ne alaka ne ilgi ne lahana ne perhiz
Üzüm üzüme baka baka/seninki benden kara/ tencere yuvarlanmış/bahçelerde pırasa
Öyle ya...
Çiftçi AKP den yediği gollerden sonra adeta kovaya döndü. Yediği golleri çıkarmaya çalışıyor.
Millet ise köprüleri yiyip barajlardan su içtikten sonra uçağa binerek aşağıya doğru asfalt çıkaracak.
Ete kemiğe bürünmüş yürüyen cehalet" desem olmaz
"Bu millet bu saçmalığa inanacak kadar aptal mı?" desem şık durmaz
"Korkudan ne yapacaklarını şaşırdılar" desem adabına uymaz
Türk Lirası dünyanın en fazla değer kaybeden parası olmuş...
İşsizlik cumhuriyet tarihinin zirvesini bulmuş...
Geçmişinde tereyağına burun kıvıran bir millet bitkisel yağı fahiş fiyatla bile kota ile alır hale gelmiş...
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi olmak için çıktığımız yolda ilk 20 nin bile dışına itilmişiz...
Saygın ülkeler liginden küme düşürülüp şaibeli ülkeler ligine inmişiz...
Halk karne ile alışveriş dönemine girmek üzere...
AKP nin Gurup Başkan vekili çıkıp diyor ki;
Türk Lirası değer kaybetmiyor. Japon parasına baksanıza 1 Dolar 114 Yen.
Dünyanın en büyük 3. ekonomisine sahip olan ülke Japonya
Parası 40 yıldır Amerikan Doları karşısında değer kaybetmeyen tek ülke Japonya
Para birimi 100 üzerinden başlayan, 100 ün altındakiler bozuk para sayılan ülke Japonya
Hani tavuk kaza bakmış ve onun gibi yumurtlamak isteyince de kıçı yırtılmış ya...
İşte tam bu deyim ile anlatılacak komedi
Bir diğeri AKP nin milletvekili
Benim dedemi bizanslılar öldürdü. Ulubatlı Hasan dedemin intikamını aldı diyecek kadar akıllı(!)
Macron, Merkel ve Trumpa matematik dersi verecek kadar deli
Yeliz ismiyle sosyal medya canlı yayını yapacak kadar zeki
Ölüsü olan 3 gün delisi olan her gün ağlar
AKP nin Belediye Başkanı 7 gün önce "Cennet anaların ayakları altındadır" dedikten sonra sendikaya üye olan 2 anneye makamında hakaret ve tehditler savurduktan sonra iş akitlerini sonlandırdı.
Halen daha "Biz neden bu haldeyiz" diye soran veya merak eden var mı?
Vallahi billahi ve tallahi Allah bizim belamızı çoktan vermiş ama biz arsızlığa vuruyoruz
Temel Sağıroğlu
0 notes
Text
Son Kuşlar - Sait Faik Abasıyanık - Alıntılar
Öykü hayatımızın duayeni Sait Faik Abasıyanık’la ilgili ne söyleyebilirim bilmiyorum. Betimlemeler tam bir resim çizer gibi. Hikayeler daha çok sahil kasabaları, orada yaşayan insanlar ve balıkçılarla ilgili. Bununla beraber, dili edebiyat sevmeyen insanlar için biraz ağdalı gelebilir. Kelime dağarcığını geliştirmek isteyenlere göre ise, birebir bir kitap. - Hazal Başarık
Bulamayan
Ne düşünüyor bu belli belirsiz güler yüzüyle şu adamcağız, diyebilirsiniz, siz de benim gibi, meraklısınızdır. Ah, bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri! Yanılsak da zararı yok! Bu yüze olmazsa ötekisine yükleriz saydıklarımızı. Yanılmamız muayyen bir insan içindir, insanlar için değil. O halde yanılmıyor sayılırız. -10
Vapurda ona kim bu soruyu sorsa, paket hemen çözülecek, içindeki şey çıkarılacak; ne dibi gözüken berrak su, ne martılar, ne de yunuslar kalacak ortada. Alem, bir laboratuvarın, fizik kitaplarıyla dolu bir bilgin odasının başkaları için hesapsız ve esrarlı –kendisi gibi aşikar- havasına bürünecektir. -11
Bir insan yüzüne doğuştan gelip oturmuş gülüş, üzülüş, düşünüş gibi şeylerin hiç uçmaması lazım. Uçtu muydu, sanki kişi ölmüştür. Yalnız ölünün yüzünde mana yoktur. (…) Ölümden daha korkunç şey olur mu? Diyeceksiniz. Olur: Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir.
Kendini bir tatlı rüyaya kaptırmış adamı ne diye uyandırmalı? -18
- Nasıl, dedim, nasıl gidiyor sizin Atlantik? Öyle tuhaf güldü ki, bütün derdini anladım. Ukalanın biri, hülyalarını ince sopaları kırar gibi çat çat kırmış, ona Arşimet kanunu iyice anlatmıştı. Hiç cevap vermedi. Çabucak uzaklaştı; Dünya yüzünde bir de cazibe kanunu bulunduğunu anlamıştı. Rüyasından uyandırılmıştı ama, gülüşünden anlıyordum ki, cazibe kanunundan gemisini kurtarmak için direklerine kocaman mıknatıslar takmayı düşünüyor. -19
Yaşayacak
Bilirim ama, biz alışmadık ki bu çeşit sevince. Bilemeyiz ki bu çeşit sevincin tadını tatmadık ki. Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki. Böyle irkiliriz işte dışarıdan görünce sevincin gösterisini. Meselesi ekmeğinde olanların bu halinden, meselesi insan, gökyüzü, yeryüzü, ölüm, sefalet, hastalık; incir çekirdeğinden başlayıp dünya yuvarlağındaki en manasız meseleye kadar çıkanlar nasıl irkilmez ki? – 25
Kendi Kendime
İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel. Bu dakikada, bugünün güzelliği, gökte ay, uzakta güneşin bir billur bahçe gibi pırıltısı; hiçbir şey değil… Bütün bunlar kötü resimler gibi… Hayır, sevgilimden bahsetmiyorum. Onunla beraber, burasın Allah’ın yaratmayacağı bir cennettir. Ama onsuz da başka insanlarla da burası yine güzeldir. -29
Radyoaktiviteli, Röportajlı Hikaye
Otomobil durur durmaz yanımıza – dedemin sevmediği adamların tarifine benzer – yüzünün kalayı dökülmüş bakır yüzlü, kazma dişli bir adam elinden gelmediği kadar bir misafirlik ve zariflikle, hoş geldin etti. Önce bizde, alelade, kendi halinde, asık suratlı, kötü giyimli, vaktinden evvel ihtiyarlamış bir insan intibaı uyandırdı. Verdiği selamı dostça iade ederken baktım ki, bu hoş geldin, bu dostluk, bu sevimlilik, bu çerkez beyi uşağı zarifliği, hususi otomobile aitti. Bizimle alakası dolayısıyladır. Hemen samimi olmaya elverişli tabiatım, birden bire kaptığı bir müdafaa halini kendiliğinden alıverince, neşem de kaçıverdi. Bu hal yeni peyda oldu bende. Uzun, acı, zehir gibi acı tecrübelerden sonra, bana şimdi artık kendiliğinden bu müdafaa hali geliveriyor. Memnun değilim, aldanayım daha iyi. Dostluk, kibarlık, samimiyet, iyilik maskelerinin sakladığı zehirli tırnakların ne onarılmaz yaralar açtığı, sanki tüylerim, sanki derim, vücudumda tayin edemediğim bir yer duruyor; ben istemeden vardığım bir müdafaa sistemini –aklıma sürünürcesine- kendiliğinden alıveriyor. -32-33
Gün Ola Harman Ola
Hiç şüphem yok, sanatındaki tekniğine imanı olan adamlar gibi sertçe bir adamdır Mercan Usta, sonra birden bire yumuşar. -44
Türk Ülkesi
Ara sıra sessizce, “Yaşa, var ol aşık!”, diyen sesler işittim. Çömeldim. Dinledim. Aşık hep yaylanın ve ıssız dağın insanının kelimelerini söylüyordu. Yar, diyordu. Kaza, kader, diyordu. Merhaba, diyordu. Ölü, diyordu. Vardım, diyordu. Zeval, diyordu. Dağa sordum, diyordu. Dağ ses verdi, ıssız, diyordu. Gurbet, diyordu. Tevrat, Zebur, Kuran, İncil, diyordu. (…) Bir dinsiz insan olarak, dinleyemeyeceğimi, sezemeyeceğimi sandığı insanlığıma söylemiş gibi:
- Tevrat ile İncil ile Zebur ile Kuran ile geldin ise, merhaba, dedi.
Aynı kitabın bile insanları birbirine düşman ettiğini biliyorlar mıydı? Bir kitapsızın insanlık duygularıyla aşığı ve aşıkların meclisini sambalara, rampa, raspalara, rumbalara değişmeyeceğini bilmiyorlar mıydı? -92
Yandan Çarklı
Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum; haşarı, sarışın, esmer, edepsiz… Seyahatler çekiyor içim. -95
Her şeyin fakir elbiseleri gibi lime lime, nem almış sıvalar gibi parça parça döküldüğü zaman, yalnız sen varsın insan. Yalnız sen varsın. Yalnızlığımın, ihtiyarlığımın, sevimliliğimin, egoizmin ortasında daha dün şehvetle sarıldığım, kokusundan haz ettiğim; yıldızları, yandan çarklıyı, derin suları, heykelleri, gotik binaları, ağaçlık tenha yolları, pek sevdiğim yeşil yeşil, kırmızı kırmızı, turuncu turuncu yanan işaret fenerlerini de geride bırakıp, sana, yalnız sana aşığım. -96
Şimdi parklarda uyumuş çocukların, ihtiyarlarınla benim gibisin. Benim gibi. Değil, “ben” sen, hiçbir şey seni sevmekten beni alıkoyamaz. -96
Şu vapur yolculuğu olur şey değil. Kısasında iş yok. Uzunu matrak, uzunu fiyakalıdır. Vapur uzak memleketlere doğru dümen kırarken, yolcular arasında birden bire bir dostluk peydahlanır. Gençliğimde bir kadın tanıdım. Binmiştik bir İtalyan vapuruna, Marsilya’ya gidiyorduk. Birinci günü kaptanla, ikinci günü ikinci kaptan ve bir yolcuyla, üçüncü günü benimle ve Pire’den vapura binmiş bir Sicilyalı ile aynı günün akşamı bir gemiciyle, gün ağarırken bir ihtiyar İngilizle doyasıya ahbaplık etmiş; hatta yeniden ikinci kaptan ve benimle, yeniden Sicilyalı ve gemici ile dostluk tazeleyen Rum Gelini Marsilya’daki nikahlısına teslim etmiştik. İnanmazsınız, yemin etmekten başka ne yapabilirim? Herkes kadını mahkum etmeye çalıştı. Hiçbirimiz muvaffak olamadık. Rıhtımdaki nişanlıya da, hepimiz güvertenin korkuluğuna dayanarak tatlı tatlı güldük. İkinci kaptan komplimanlar yaptı. Bugün yandan çarklıda onu hatırlarken, eskisi gibi gülmüyorum. “Hey aslan Rum Gelini, yaşasın! Ölemeyesin, dert görmeyesin!” diyorum. Korent’ten geçerken, nasıl da yaslanmıştım ikinci kaptanın koluna, Stromboli akşam olurken, nasıl da belime kolunu sarmıştım. Sağolasın, hiç ölemeyesin kadınım!... -98
Korentli Bir Hikaye
Nahiye müdürleri bir, ilkokul öğretmenleri iki –başkaları da vardır ya- onları sırası geldikçe anarız-, bu iki tip insan, ilk temasta sevimsizdirler. Neden böyledirler, diye düşünürsek buluruz: Halkla çocuk kendisini idare için başına getirilmiş insanlara karşı içlerinden çok dışlarını verir, bilgilerinden çok bilgisizliklerini gösterir, dostluktan ve sevgiden çok, beğendirmeyi ve sevilmeyi imtihan suali gibi ortaya sürerler de onun için. Karşılığını göremezlerse de aralarındaki münasebet alelade, lakayıt tavrını takınıverir. -106
Dondurmacının Çırağı
Ama insanlar tuhaf! Kendilerini sevmeyen, önem vermeyene daha bir büsbütün tutuluyor, kendisini küçük görür gibi olana – hakikatte onları küçük görmekten çok uzak bir histi bu – musallat oluyorlar. O zaman ilgiyi büsbütün kesmek, daha doğrusu bir çeşit tersine ilgi hali olan küsmek faslı geliyor. Bunun için de uzun uzun düşünmeye, bir plan kurmaya hacet kalmadan tam kavgaya kadar gitmeyen büyükçe bir ağız dalaşı ile meseleyi çözüveriyor, selamı sabahı kesiyoruz.
Aman, ne rahatlık! Ne derin, ne sevimli, ne pişmanlıksız bir rahatlık bu. İçinde hiçbir pişmanlık duymadan birisiyle ilgiyi kesmek… O ilginin her günkü külfetlerinden kurtulmak… bu hissi, bu rahatlığı yalnız kendimde duyduğumu sanır, az buçuk üzülürdüm. Sonra, o küsümün de rahatladığını, selamsız sabahsızlığımızdan onun da tat duyduğunu sezinleyince bir ara, sevincim bütün bütün arttı. Azıcık pişmanlığa benzemiyor mu bu rahatlık, diye düşündüğüm oluyor. Hayır, hayır! Pişmanlığın tadı da başkadır. Ah küsüşüne, küstürdüğüme pişman olabileceğim bir arkadaşım olsa da gidip ayaklarına kapsansam: Çocuklar gibi “Yalvarma!” dese de, yine konuşmasa. O güzel pişmanlık hissi çocuklukta kaldı. Şimdi nerede ara ki bulasın. Sonuna kadar küsüp, yeni dostluklar kuracağız. Bu iş sonuna kadar böyle gidecek. Kim bilir belki de bu böyle olduğu için, tecessüsümüz hiç eksilmeden yeniden yeniye doğduğu için, yaşamak insanlarla beraber güzel değilse bile çekici (cazip manasına) bir şeydir. -119-120
#sait faik abasıyanık#son kuşlar#öykü#hikaye#iş bankası kültür yayınları#ada#burgazada#türkiye#balıkçı#balık#mercan usta#abasıyanık#endaksi#alıntılar#kitap#tavsiye#betimleme#edebiyat#alticizilenler#alticizilen
1 note
·
View note