#edirne kapı
Explore tagged Tumblr posts
hataysekshikayelerisblog · 4 months ago
Text
Çok Hızlı! (9) (Orhan 36 Y., Bursa)
Binada başka kimse olmadığı için rahatça aşağı indim. Kapı yarı açıktı zaten. Güzin karanlıkta koridorda boynuma sarıldı. "Ben yazmasam arayıp soracağın yok!" diye sitem ediyordu. "Sitemin sırası değil şimdi!" dedim. Elinden tutup, "Nereye?" dedim. Yatak odalarından ters tarafa, misafir odasına girdik. Hiç öpmeyle falan uğraşmadan bunu yemek masasına ellerini dayayıp domalttım. Aşağıya eğilip iki parmağımı amına götürdüm. Daha parmaklarım değer değmez sırılsıklam amcığını farkettim. Parmaklarımı sokup hareketi yapmaya başladığım anda saldı sularını. Parmaklarımın her kıpırdanışında ya da sertçe giriş çıkışında, kolunu ısırıyor, buna rağmen deliler gibi sesi çıkıyor, "Ummmm, ohhhh, ahhhh, parmaklarınla ha, offfff, ahhh!" diye inliyordu.
Yerler, benim tişörtüm, bacakları, heryer su içinde kaldı. Kasılmalarından kaç kez orgazm olduğunu anlıyordum. Dördüncü orgazmından sonra ayağa kalkıp, yarağımı göt deliğine dayadım. "Hayır!" dedi, eliyle amına soktu yarağımı. Birkaç dakika siktikten sonra tekrar tekrar kasıldığını hissettim. Ben de boşalmak üzereydim, risk almamak için yarağımı amından çıkarıp beline boşalttım döllerimi. Kalçasını tokatlayıp, "Benim gitmem lazım!" deyip evlerinden çıktım usulca, kendi evime döndüm.
Ayakkabılıktan biraları alıp evime girdiğimde saate baktım, 15 dakika da işlem tamamdı. Çok geçmeden yine mesaj geldi. "Ne bu böyle, tamam çok güzel sikiyorsun, ama orospu muamelesi yaptın bana, hayvan gibi sikip bıraktın, bir daha arayıp sorma beni!" yazmış. Kendi kendime, Al bu da başka bir çeşit :) dedim. Daha iki dakika geçmeden bir mesaj daha. "Hiç böyle aşağılanmamıştım!" yaıyordu. Ben cevap yazmadıkça bişeyler yazıp yolluyordu. Telefonu kapatıp yatıp uyudum.
Ertesi sabah işyerinde Sevgi çöpleri alırken, "Hikmet Pazartesi gidiyor, nasıl yapalım?" dedi. "Fatma'ya da söyle Cuma akşamı masayı kurun!" dedim. Ama karımın yazlığa gittiğini söylemedim. Karım arayıp yola çıktıklarını söylediğinde saat 15:00 falandı. İyi yolculuklar diledim, "Cumartesi akşamı gelirim!" dedim. Saat 16:00'da çıkınca Merve'yi aldım. Evime gidip 1.5 saatlik seanslarımızdan birini daha yaptık. Yine iki parmak hareketiyle başladım, bu kadın buna bayılıyordu. Her tarafın ıslanması, parmaklarımı çekip arada amcığını tokatlamam delirtiyordu Merve'yi. Götünü sikerken, o beni koltuğa oturtuyor, kendi eliyle amından akan sularla sırılsıklam olan göt deliğine bir seferde köküne kadar alıyor, ellerimi alıp göğüslerini avuçlatıp kucağımda hoplaya hoplaya amcığını parmaklayarak orgazm oluyordu.
Merve'yi gönderdikten sonra arkadaşlarımla buluştum, güzel bir yemek yedik, ikişer kadeh rakı içtik. Saat 21:30'da Çiğdem'e yazdım. "Kahve için geç olmadı değil mi?" diye. "Hayır, ben de bekliyordum!" yazmış. Ne olur ne olmaz diye 4 bira aldım. Sapsarı saçları yine salık, dizlerinin üzerinde bir şort ve bir tişörtle açtı kapıyı. Makyaja veya kıyafete ihtiyacı yoktu, çuval giyse yüzüne kara çalsa bile bu güzellik bozulmazdı eminim. Hastalık geçmiş, suratına can gelmişti.
"Belki kahveden sonra içeriz diye getirdim!" deyip poşeti uzattım. Gülümsedi ve "Geliyorum!" deyip mutfağa geçti. Onu sigara içerken görmemiştim. Kahveler geldiğinde etrafa bakındım, kül tablası da sigara da yoktu. Anladı ve "İçebilirsin. Hatta kahveyle ben de içerim!" dedi. Edirneli olduğunu, mezuniyetten sonra iş bulamadığını, Merve bu işyerini açıp çağırınca geldiğini, annesinin olmadığını, babasının da köyde olduğu için hayvanı tarlayı tapanı bırakamadığını, o yüzden yalnız yaşadığını anlattı.
Kahveler bitince gidip biraları getirdi. Bardak yoktu, "Trakyalız be yaaa!" dedi gülümseyerek, şişeden içmeye başladık. "Merve ile mutlu musun?" dedi, özele önce o girmişti. "Oldukça!" dedim. "O zaman niye başkası da var hayatında?" dedi. Merve, Sevgi'yi biliyordu, ama devam edip etmediğini hiç sormamıştı. "Bursalıyız be yaaa!" dedim ben de, diyecek şeyim yoktu. Saldırıyı geçiştirmenin yolu karşı saldırıydı. "Senin gibi bir güzelliğin yalnız olması çok ilginç!" dedim. Gözlerinden bir an hüzün geçti. Lisede çıkmaya başladığı bir çocuk olduğunu, ayrı şehirlerde okumalarına rağmen üniversite de de görüştüklerini, okullar bitip iş hayatına atıldıklarında evlenmekten bahsetmeye başladıklarında ise çocuğun işyerinden biri ile aldattığını anlattı. "Onca yıllık aşk var, yapmış bir hata, affedemedin mi?" dedim. Gülmeye başladı ve "Kadın olsa belki affederdim!" dediğinde, "Hadi yaaaa!" deyip gülmeye başladım.
Getirdiğim biralar bittiğinde, "Viski var, içer misin?" dedi. Yemekte de rakı içmiştim. "Boşver!" deyip kendime çektim. Dudakları dudaklarıma değdiği anda kendini geri çekti. "Merve'ye bunu yapamam, o sana aşık!" dedi. "Biliyorum, ama sanırım ben de sana aşık oluyorum!" diye ağzımdan fırladı laf. Dudaklarımı parmaklarıyla kapadı ve "Hiiiişt! Sarhoş mu oldun?" dedi. "Bursalıyız be yaaa!" dedim. O da, "Trakyalıyız be yaaa!" diye güldü. Kalkıp viski getirdi. Artık iyice gevşemiştik. "Şu senin meşhur bir hareketin varmış, Merve kendinden geçtiğini söylüyor!" dedi. "Denemek ister misin?" dedim. "Pışıkkkk!" dedi gözünü çocuk gibi açarak :)
Sabah uyandığımda onun yatağında, kollarımda o, ama ikimiz de giyinik haldeydik. Demek ki kopmuştuk gece, başım çatlıyordu. Alnından öptüm. Gözlerini araladı. Burnundan, yanaklarından öptüm. Dudaklarını dudaklarıma gömdü, kollarıyla sıkıca sararak. Sonra da kollarımdan ustalıkla sıyrılıp, ayağa kalktı. Saçlarına bir toka geçirirken, "Anlayışın için teşekkür ederim, sen harika bir adamsın, şimdi kahvaltı zamanı!" dedi. Yataktan fırlayıp belinden sarıldım arkadan. Kalçalarını bana yasladı. Boynunu öpüp, "Pek romantik olmayacak ama çorba içelim mi?" dedim. "Trakyalıyız be yaaa!" dedi.
Çorbacıdan sonra (sarımsak koydurmadı çalışacağız dedi) işyerine 2 sokak mesafede indi arabadan. Kendi kendime, Ne oluyor lan diye diye eve gidip üstümü değiştirdim. Başım ağrıyordu. İşyerine gitmeden eczaneye uğrayıp ilaç aldım, kahve ile kendime geldim. Çiğdem'le sevişmemiştik ama buna rağmen süper bir gece geçirmiştim. İçim kıpır kıpırdı. Muhteşem bir geceydi. Ona, "Sevişsek bu kadar zevk alır mıydım bilmem?" yazdım. "O duygusallıkla sevişsek sanırım efsane olurdu, ama yapamam! Yazma, müşteri var ve de telefonum hep ortalıkta, Merve'nin eline geçmesin, ayıp olur!" yazdı en son.
Takvime baktım günlerden Cuma. Akşam üstü iş çıkışı eve gidip biraz dinlendim. Uyumuşum, saat 20:00'de uyandım. Çiğdem mesaj atmıştı. "Evden kaçabilirsen bir kahvelik uğrasana!" diyordu. Sevgi'ye evde biraz işim olduğunu, yemeğe başlamalarını, yetişeceğimi yazdım. Nasılsa kimse eşimin yazlıkta olduğunu bilmiyordu.
Çiğdem yine çok güzeldi. Daha sabah ayrılmıştık, ama sanki yüzyıldır görmemişim gibi özlemiştim. Kapıdan girer girmez sımsıkı sarıldık birbirimize. "��zledim!" dedim. "Ben de!" dedi. Elele oturduk koltuğa. "Kahve yapayım mı?" dedi. "Hayır, yanımdan ayrılma!" dedim. Başını omzuma koydu. Elimi omzuna atıp sımsıkı çektim kendime. "Böyle devam edebilir miyiz?" dedi. "Neden olmasın!" dedim. "Merve'ye bunu yapamam, ama seni..." dedi kaldı. O anda gelen mesaj sesi ile kendime geldim. Sevgi, "Geliyor musun?" yazmış. Çiğdem, "Evden mi?" dedi. "Boşver!" dedim. "Hayır, gitmelisin!" dedi. Kapıda tekrar sıkı sıkı sarıldık. Dudaklarımız kenetlendi, sonra beni kendinden uzaklaştırıp, "Git!" dedi.
Fatma geçen sefer karşıladığı kıyafeti giymişti, siyah jartiyerli olan. Aynı kıyafetin kırmızısı da Sevgi'deydi. Hikmet üçüncü kadehe geçmişti. Hanımlar ikinci kadehteydi. Keyfim yoktu, ama arka arkaya iki kadeh attım. Biraz olsun kendime gelmiştim. Ben de onlara uymak için sadece boxerla oturmuştum sofraya. Hanımlar masanın altına girmiş, Fatma Hikmet'e, Sevgi de bana sakso çekiyordu. Sevgi'yi masa altında aldım. Fatma'yı da çektim. Fatma'yı koltuğa yatırdım. Hikmet'e de koltuğun ayak ucuna geçip yarağını Fatma'nın ağzına vermesini söyledim. Sevgi'yi de Fatma'nın amcığına doğru domaltıp yarağımı amcığına daldırdım.
Sevgi Fatma'nın amını dillerken, Hikmet'in yarağı Fatma'nın ağzında bir kaybolup bir görünür oluyordu. Aklım Çiğdem'de, bedenim buradaydı. Ona sarılmayı o kadar çok istiyordum ki, aklımı sikişe veremiyordum. Sevgi'nin nefes nefese, "Yeter, Orhanım yeter!" deyip kenara çekilmesi ile Fatma gelip yarağımın önünde domaldı ve amına aldı yarağımı. Hikmet'e baktım, masaya geçmiş dördüncü duble rakısını bitirmek üzereydi. Saate baktım, 45 dakikadır Sevgi'yi sikmiştim. Tekrar Çiğdem'le olduğum hayaline dalmıştım.
Tekrar ortama döndüğümde, ben Fatma'nın götünü sikerken, Sevgi, Fatma'nın altında taşaklarımı yalıyor, vibratörü kendi götüne sokup çıkarıyordu. Hikmet masada kaykılmış, yarağını kaldırmak için okşamaya çalışıyordu. Hem Fatma hem Sevgi defalarca orgazm olmuş, ama ben daha boşalamamıştım. "Kızlar, kusura bakmayın, evde kız hasta, aklım orda, sırf size söz verdim diye geldim, bu akşam beni mazur görür müsünüz?" diye izin istedim. Onlar da, "Zorda bıraktık seni, söyleseydin keşke!" dediler. Hemen elime yüzüme vücuduma bir su tutup müsaade istedim. Ben çıkarken, Hikmet sızmış, Fatma ve Sevgi, "Biz bunla idare ederiz!" deyip vibratörü kapmaya çalışıyorlardı. Saat 22:00'de gelmiş, 23:45'de çıkmıştım.
Çiğdem'e yazdım, "Uyudun mu?" diye. "Aklımda sen varken mümkün değil!" yazmış. "Geliyorum!" yazdım. "Gelme!" yazdı. "Duramıyorum!" dedim. "Eşin?" dedi. "Gelince anlatırım!" dedim. Tekel bayisine uğrayıp 100'lük rakı, birkaç meze, birkaç da bira aldım. 00:05 de kapısındaydım. Elimdekiler aldı. Masayı kurdu. Elele oturduk. Gözgöze, "Bize!" diye kadeh kaldırdık. Arada uzanıp derin derin öpüşüyorduk. "Sahi evdekine ne dedin?" dedi. "Annesi rahatsızlanmış, annesine bıraktım!" dedim :)
[Orhan]
42 notes · View notes
pazaryerigundem · 11 days ago
Text
Avrupa'ya açılan demir kapı... İstanbul-Sofya Ekspresi 37 bin yolcuya hizmet verdi
https://pazaryerigundem.com/haber/198377/avrupaya-acilan-demir-kapi-istanbul-sofya-ekspresi-37-bin-yolcuya-hizmet-verdi/
Avrupa'ya açılan demir kapı... İstanbul-Sofya Ekspresi 37 bin yolcuya hizmet verdi
Tumblr media
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul-Sofya Ekspresi’nin 2024 yılı Aralık ayı itibariyle 37 bin yolcuya hizmet verdiğini kaydetti. Bakan Uraloğlu, “Avrupa’ya açılan kapımız olan bu ekspres ile tarih, kültür ve doğayı buluşturuyoruz.” dedi.
ANKARA (İGFA) –  Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul-Sofya Ekspresi hakkında yazılı açıklamada bulundu.
Hattın Türkiye’nin Avrupa’ya açılan demir kapısı olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Ekspresi, yolcularımıza tarihi ve kültürel bir yolculuk deneyimi sunuyor. Bu hat ile Türkiye ve Avrupa arasında hem konforlu hem de ekonomik bir seyahat imkânı sağlıyoruz.” ifadelerini kullandı.
YERLİ VE YABANCI TURİSTLERDEN YOĞUN İLGİ
İstanbul-Sofya Ekspresi’nin her geçen yıl artan bir taleple karşılaştığını belirten Bakan Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Ekspresi, hem yerli hem de yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor. 2024 yılı Aralık ayı itibariyle 37 bin yolcuya ulaştık. Bu hat, Avrupa’ya seyahat etmek isteyen tatilciler, iş ve eğitim amacıyla yolculuk yapanlar için mükemmel bir alternatif sunuyor. Avrupa’ya açılan kapımız olan bu ekspres ile tarih, kültür ve doğayı buluşturuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Tumblr media
TARİHİ GÜZERGAH
Bakan Uraloğlu, İstanbul-Sofya Ekspresi’nin güzergahında yolculara tarihi ve doğal güzelliklerle dolu bir seyahat imkânı sunduğunu ifade etti. İstanbul’dan hareket eden trenin, Alpullu, Edirne ve Kapıkule gibi tarihi noktalardan geçerek Bulgaristan’ın Sofya şehrine ulaştığını kaydeden Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Ekspresi, tarih boyunca iki kıta arasında bir köprü işlevi gören İstanbul’dan Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya kadar uzanıyor. Tarihi zenginliklerin yanı sıra yolculuk esnasında doğal güzellikleri de keşfetme fırsatı veriyor. Ayrıca yaz aylarında eklenen kuşetli vagonlar sayesinde Romanya’nın başkenti Bükreş’e de doğrudan ulaşılabiliyor.” dedi.
İSTANBUL-SOFYA ARASINDA HER GÜN SEFER DÜZENLENİYOR
Trenin hareket saatlerine ilişkin bilgi de veren Uraloğlu, İstanbul Halkalı’dan her akşam saat 20.00’de kalkış yapan trenin ertesi sabah 11.00’de Bulgaristan Sofya Merkez Garına ulaştığını, Sofya’dan 17.50’de hareket eden trenin sabah 08.14’te İstanbul’a vardığını belirtti. Uraloğlu, söz konusu ekspresin sunduğu imkânlara dikkat çekerek, “Yolcularımıza yataklı, kuşetli ve pulman tipi vagonlarda konforlu bir seyahat deneyimi sunuyoruz.” açıklamasında bulundu.
Tumblr media
0 notes
haytaogluyunus · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ  ŞEHİT ŞÜKRÜ SANCAK
ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 19 ARALIK 2000
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: İSTANBUL
DOĞDUĞU YER: EDİRNE- SÜLOĞLU İLÇESİ
MESLEĞİ: ÖĞRENCİ
15 yaşındaydı. Zeytinburnu Abdülhak Hamit Tarhan İlköğretim Okulunun teşkilat başkanıydı. Maddi imkânsızlık yüzünden okula ara vermiş, bir berber dükkanında çırak olarak çalışmıştı. Daha sonra tekrar okuluna dönmüştü. İki kardeştiler, bir ablası vardı.
OLAY GÜNÜ:
Ramazandı, Zeytinburnu Ülkü Ocaklarında akşam iftar vakti iki ülküdaşıyla birlikte iftar saatini bekliyorlardı. Oruçlarını Ocak’ta açacaklardı. O sırada kapı çaldı. Gelen misafir diye Köksal Günaydın isimli ülküdaşımız kapıyı açıyor, kapı açılır açılmaz Köksal Günaydın’a iki kurşun sıktılar gelen kahpe dölleri. Bu alçaklar içeri girdiler, girişte sağ odada masada oturan Şükrü Sancak’a 7 kurşun sıkarak şehit ettiler. Diğer ülküdaşları yaralı olarak hastaneye kaldırıldılar.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM
ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.
0 notes
gundemarsivi · 1 year ago
Text
Tumblr media
Mazhar Müfit Kansu
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/mazhar-mufit-kansu/
Atatürk’ün bir elin parmakları kadar az devrimci arkadaşlarından biriydi Mazhar Müfit Kansu.
1872 yılında Denizli’de doğdu. Bundan, günü gününe tam 75 yıl önce, 12 Kasım 1948’de İstabul’da öldü.
Ölümünün 75.yıl dönümünde devrimci Mazhar Müfit Kansu’yu kısaca tanıyalım:
• Mülkiye Mektebi’nden yani Siyasal Bilgilerden mezun oldu.
• Gelibolu ve Edirne liselerinde Tarih ve Matematik öğretmenliği yaptı.
• Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kaymakamlık ve valilik yaptı.
• Erzurum’da Mustafa Kemal ile tanıştı. Atatürk ölünceye kadar yakın arkadaşlığı sürdü. Erzurum Kongresi’ne Bitlis Delegesi olarak katıldı.
• Sivas Kongresi’nde Hakkâri Delegesiydi.
• Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
• Son Osmanlı Meclisi’nde Hakkâri mebusu oldu.
• Türkiye Büyük Millet Meclisi 1., 2., 3. ve 4. dönem milletvekiliydi.
Meclis’in 1. döneminde İçişleri Bakanı larak görev yaptı.
• İstiklal Mahkemelerinde (Bağımsızlık Mahkemeleri) başkan oldu.
• Mustafa Kemal ile birlikte olduğğu zamanlardaki olaylarla ilgil özel notlar tutmuş olan Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” adıyla, anılarını bir gazetede yayınladı. Bu anılar 1960’da, Türk Tarih Kurumu tarafından iki cilt olarak basıldı.
“YAZ, MÜFİT!”
Mazhar Müfit Kansu anlatyor:
Erzurum Kongresi yapıldığı dönemlerde Mustafa Kemal ile arasında şu konuşma geçiyor:
“Mazhar not defterin yanında mı?”
“Hayır paşam.”
“Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel.”
Mazhar Müfit Kansu aşağıya gidip elinde not defteriyle döner.
Mustafa Kemal konuşmayı sürdürür:
“Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Kalem Mahsus Müdürü Süreyya bileceksiniz, şartım bu…”
Elbette Mazhar Müfit bu şartı kabul eder.
Atatürk “Öyleyse tarih koy” der..
28 Temmuz, 1919 Sabaha karşı.
“Pekâlâ, yaz” diyerek devam eder.
“Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır… Bu bir. İki: Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”
Bu anda kalem Kansu’nun elinden düşüverir. Mustafa Kemal’in yüzüne bakar. O da onun yüzüne bakmaktadır..
Kansu, Gazi Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdu. Mustafa Kemal sorar:
“Neden duraksadın?” der.
“Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var” diye cevaplar Kansu.
Atatürk güler.
“Bunu zaman gösterir, sen yaz” der ve sürdürür:.
“Dört: Latin harfleri kabul edilecek”
Kansu, Mustafa Kemal’in sözünü keser:
“Paşam yeter yeter…” der
Mazhar Bey. Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile:
“Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter” der…
Daha sonrasını Kansu’nun cümleleriyle dinleyelim…
Defterimi kapattım. “Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşça kalın” dedim. Yanından ayrıldım. Gerçekten gün ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığını ve Mustafa Kemal’i doğruladığını ve Mustafa Kemal’in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım…
Aradan yıllar geçmişti…
Çankaya’da akşam yemeklerinde birkaç defa:
“Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum’da şapka giyilecek, Latin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti” demekle kalmadı, bir gün önemli bir ders daha verdi.
Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu’ndan dönüyordu. Ankara’ya geldiği zaman da otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu. Ben de kapı önünde bulunuyordum.. Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi:
“Azizim Mazhar Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?”
MAZHAR MÜFİT PADİŞAH VAHDETTİN’LE GÖRÜŞÜYOR
Önceden randevu alan Müfit Kansu, Vahdettin ile görüşmek üzere Dolmabahçe sarayına gider.
İlk söze başlayan Vahdettin olur:
“Heyeti Temsiliye benim tacı saltanatımın pırlantalarıdır. Allah sizden razı olsun, vatan ve milleti ve saltanatı ve hilafeti kurtardınız. Mustafa Kemal Paşa hazretleri inşallah afiyettedirler, İstanbul’u teşrif etmeye¬cekler mi? Kendisiyle mülakata hasretim.”
Müfit Kansu şaşırmıştır. Heyeti Temsiliye tacının pırlantası mı imiş? Paşa ile mülakata hasretmiş! Onun için mi hurucu sultana karşı çıkan, asi, bâğî diye idamımıza fetvalar çıkartmış ve Kuvayı Milliye’nin imhası için elinden gelen bütün mel’aneti icra etmişti! Şöyle böyle bir cevap ile mukabelede bulundum. Fakat bu derece mürai ve yalancı bir padişahın karşısında bulunmak doğrusu nefret ve istikrahımı bir kat daha arttırmıştı. Nihayet: “Beyefendi, düşmandan memleketimizi kurtarmak için ne gibi çare düşünüyorsunuz?” dedi.
O zaman Bursa henüz Yunanlılar tarafından işgal edilmemişti. Ben de: “Efendimizin Anadolu’ya ve hatta Bursa’ya kadar teşrifleriyle mesele hallolunur.” dedim.
Buna cevaben : “Ne suretle?” dedi.
“Çünkü halk padişahlarını başlarında görürse bir kıyamı umumi olur ki, düşman buna mukavemet edemez.” dedim.
Fakat bu sözüm Vahdettin’in hiddetine neden oldu.
Sert bir tavırla ayağa kalktı :
“Beyefendi, ecdadı izamımın payitahtından bana firar mı teklif ediyorsunuz?” demesi üzerine: “Hayır, milletin ve vatanın bu sıkışık ve zor zamanında ecdadı izamınız gibi milletin başına geçmenizi teklif ediyorum.” dedim. Ben de bunu galiba biraz sert söylemiş olacağım ki Vahdettin cevap vermeyerek başını sağa doğru çevirdi ve denize bakmaya başladı, ben de kapı hizasında duran Yaver Paşaya baktım; bir işaretle mülakatın son bulduğunu, odadan çıkmak lazım geldiğini anlattı.
Odadan çıktım…
Değerli Dostlar,
Atatürk’ün yakın arkadaşı devrimci Mazhar Müfit Kansu’yu ölümünün 75. yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyorum…
Yılmaz Dikbaş
12 Kasım 2023, Pazar
0532 233 31 52
1 note · View note
alasestrellas · 1 year ago
Text
Edirne ortamından sonra kapı gıcırtısına bile gelen dans etme isteğii. Ah Trakya'm.
1 note · View note
gencnujininacilari · 2 years ago
Text
Metrobüs Hayatları
Söğütlü çeşme metrobüsü
Edirne kapı durağı
Gaziosmanpaşa minimüsü
Ordan oraya sürüklenen hayatlar;
Bir camın manzarasını izlerken diğer camınkini kaçıranlar.
Ordan oraya sürüklenen hayatlar...
Metrobüs yaşantıları;
Biri zengin biri fakir,
Biri çocuk biri yaratık.
Duraktan durağa değişen hayat felsefesi;
Farklı siyasi görüşler,
Farklı yasam sitilleri,
Farklı görünüşler,
Hepsinin bir araya gelerek oluşturduğu Metrobüs cümbüşü;
Ben bu cümbüşün tam içinde bir bit kadar ;)
1 note · View note
historyontheorientexpress · 6 years ago
Photo
Tumblr media
İstanbul'un kapıları - The gates of Constantinople.
1- Yedikule - Yedi Kouleh, Gate of the Seven Towers. 2- Eğri Kapı - Egri Kapou, Crooked Gate. 3- Samatya Kapısı - Samatia Kapou, Sandbank Gate. 4- Top Kapısı - Top Kapousi, Gate of the Cannonade. 5- Edirne Kapısı - Edrene Kapousi, Adrianople Gate. 6- Mevlana Yeni Kapısı - Mevlaneh Yeni Kapousi 
14 notes · View notes
villa-kapisi-modelleri · 3 years ago
Text
Villa Kapısı Modelleri Edirne Villa Kapısı
Edirne Villa Kapısı
Villa kapısı üretimlerimizin tümünü müşterilerimizi istekleri ve belirledikleri özelliklere uygun olarak özel olarak gerçekleştiriyoruz. Edirne villa kapısı koleksiyonumuzda yer alan tüm villa kapısı modelleri için Edirne bölgesine ücretsiz keşif nakliye ve montaj hizmeti sunmaktayız. Edirne villa kapısı imalatçıları arasında gerek tasarımları gerek kalite ve işçliği ile en çok tercih edilen villa kapısı üretici firması olmanın haklı gururunu taşıyoruz. Boss Çelik Kapı Edirne villa giriş kapısı ihtiyaçlarınızda sizlere özel çözümler üretmektedir.
Tumblr media
Edirne Villa Kapıları Dış Etkenlere Dayanıklı mı?
Villa kapıları konutun dış alanında kullanılacağı için mümkün mertebe dış etkenlere dayanıklı malzeme ile üretilmesi doğru olanıdır. Şu an villa giriş kapıları prensip olarak alüminyum kompozit veya kompakt lamine kaplama ile dış etkenlere dayanıklı hale getirilmektedir. Kompozit villa kapısı ve kompakt lamine villa kapıları her ne kadar dış etkenlere dayanıklı olsalar da, kullanılan malzeme düz olduğu için ortaya çıkan modeller daha ziyade düz ve çizgili modeller ile sınırlıdır. Ahşap kaplama villa kapıları ise üzerinde kullandığımız özel ahşap sayesinde yağmura ve suya tam dayanıklı olmakla birlikte, güneş ışınlarına karşı aynı üst düzey korumaya sahip değildir. Çok daha gösterişli modellerin elde edilebildiği ahşap kaplama villa giriş kapısı modelleri takıldıktan sonra yılda 1 kez koruyucu vernik ile cilalanarak ömür boyu kullanılabilmektedir. Bu noktada tercih tamamen müşteriye aittir.
Edirne Kompozit Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
Kompozit villa kapısı olarak adlandırılan dış kapıları öne çıkaran husus dış etkenlere dayanıklı olmasıdır. Çelik kapı üzerine giydirilen kompozit panellerin alüminyum alaşımlı olması ve bu panelin üzerinde bulunan desenlerin UV dayanımlı filmlerle korunuyor olması sayesinde kapı dış etkenlere karşı tam dayanıklı hale gelmektedir. Kullanılan kompozit paneller 6 mm kalınlığında olup, çeşitli ahşap desenlerine ve düz renkli pek çok seçeneğe sahiptir. Kompozit villa kapısı modelleri son yılların en çok tercih edilen villa kapılarındandır.
Edirne Kompakt Lamine Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
Edirne Kompakt Lamine villa giriş kapıları dış etkenlere dayanıklılığın yanında zengin renk ve desenleri ile villa kapısı modelleri üzerinde kullanılan en üst seviye malzemelerden biridir. Kompozit malzeme ile kıyaslamak gerekirse, kompakt lamine daha fazla desen ve renk seçeneğine sahip olmakla birlikte, daha mat ve doğal bir görünüme sahiptir. Aynı zamanda kompakt lamine ile üretilen villa kapısı modelleri dış etkenlere karşı kompozit villa kapısı modellerinden çok daha dayanıklı olmaktadır. Kompakt Lamine Nedir? sorusuna ise kısaca cevap vermek gerekirse;
Kompakt laminat (Compact Laminat) HPL üretim tekniği kullanılarak imal edilen, kraft kağıdı miktarı çoğaltılarak kalınlığı belirlenen compact laminat panellerdir. Compact laminat, fenol esaslı reçine emdirilmiş kraft kağıtları ile en dışında melamin esaslı reçine emdirilmiş dekor kağıdının 150 derece ısıda 100 kg/cm2 basınç altında 90 dakika boyunca preslenmesi ile oluşan panellerdir.
Edirne Ahşap Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
Edirne Ahşap villa kapısı modelleri, çelik iç aksamın üzerine seçilen renk ve kaplamadaki ahşabın giydirilmesi ile elde edilen villa giriş kapılarıdır. Ahşap villa kapıları kompozit ve kompakt lamine villa kapıları ile kıyaslandığında, ahşabın işlemelerle olan ince detayları kompozit ve kompakt lamine ürünlerde uygulanması mümkün olmadığı için, en zarif göz alıcı ve lüks villa kapısı modelleri ahşap kaplama çelik villa kapıları ile hayat bulmaktadır. Ahşap villa giriş kapılarında renk ham ahşabın üzerine uygulandığı için herhangi bir renk ve desen sınırı bulunmamaktadır. Ahşap villa kapıları su, yağmur ve kar gibi dış iklim şartlarına tam uyumlu marin ahşap olarak tabir edilen özel bir ahşaptan üretilmektedir. Ahşap kaplama villa giriş kapıları üzerinde herhangibir UV koruyucu film olmadığı için güneş ışınlarına karşı bakım gerektiren ürünlerdir.
0 notes
villakapisi · 3 years ago
Text
Villa Kapısı Modelleri 2022 Edirne Villa Kapısı Fiyatları
Edirne Villa Kapısı Fiyatları
İstanbul Villa Kapısıolarak Edirne villa kapısı modelleri ile hizmet vermekteyiz. Edirne villa kapısı fiyatları, Edirne villa kapısı imalatçısı firmaları arasında kendi üretimini gerçekleştirenistanbul villa kapısı olarak Edirne bölgesi ücretsiz keşif ve montaj hizmeti vermekteyiz. Edirne villa kapısı modelleri fiyatları hakkında detaylı bilgi almak isterseniz 0212 983 96 74 ve 0542 126 12 12 numaralı müşteri destek hattımızdan bizlere ulaşabilir, detaylı bilgi ve villa kapısı fiyatı konusunda destek alabilirsiniz.
Tumblr media
Edirne Villa Kapısı Modelleri Fiyatları
İstanbul Türkiye’nin en büyük metropolü. İş imkanı ve maddi açıdan pek çok ülkeden daha yüksek bir ekonomiye sahip olan istanbul, sunduğu iş ve kazanç fırsatları nedeni ile çok Türkiye’nin en kalabalık ve dünyanın pek çok ülkesinden daha yüksek bir nüfusa sahiptir. Şehrin yoğun nüfusu ve yerleşim alanlarındaki sıkışıklık, insanları istanbul’un sosyal ve ekonomik imkanlarından uzak kalmadan müstakil ev arayışına itmektedir. İstanbul villa inşaatları özellikle pandemi sürecinde hızlanarak devam etmektedir. Biz istanbul villa kapısı olarak yılların getirmiş olduğu tecrübe ve profesyonel iş ahlakı ile istanbul başta olmak üzere tüm villa kapısı ihtiyaçlarınızda kişiye özel çözümler sunmaktayız. İstanbul villa kapısı modelleri kompozit çelik villa kapıları, Edirne villa kapısı fiyatları, kompakt lamine dış villa kapısı modelleri gibi kendi içinde kategorilere ayrılmaktadır.
İstanbul Villa Kapısı Yapınıza Değer Katar!
Villa Kapıları genel anlamda dış etkenlere dayanıklılığı ve güvenlik unsurları ile ön plana çıkmaktadır. İstanbul Villa Kapısı olarak, sizlere gerçek güvenlikli dış kapı ve aynı zamanda takılacağı yapının mimarisine uygun tasarım villa giriş kapısı modelleri üretmekteyiz.
Villa giriş kapılarında son dönemin trendlerinin başında yer alan pivot menteşeli giriş kapıları ;İstanbul Villa Kapısı güvencesi ile üst düzey Hollanda menşeili FRITSJURGENS SYSTEM ONE menteşeleri ile üretilmektedir. Pivot villa kapısı modelleri kullanılan özel menteşe sistemi sayesinde büyük boyutlu kapıların güvenle kullanımına olanak sağlamaktadır. Bu sayede hem içe hem dışa 360 derece dönme kabiliyetine sahip çok şık modern pivot kapılar üretilebilmektedir. Pivot Villa giriş kapıları hakkında daha detaylı bilgi almak ve ürünlerin teknik detaylarını incelemek için sizleri ofislerimize bekliyoruz.
Villa Kapısı Teslim Süresi
Villa giriş kapıları ölçüye özel üretim yapılması gereken çelik kapı modelleri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle planlama yapılırken kapı montajı için belli bir üretim süresini göz önüne almak gerekir. İstanbul Villa Kapısı olarak villa kapısı üretim sürecimiz ölçü alımı ve takip eden sözleşme sürecinden sonra imalata başlandığı gün itibarı ile 25 gündür. ( Özel projelere özel teslim süresi verilmektedir.)
Camlı Villa Kapısı Güvenli mi ?
Camlı villa kapısı modelleri geniş kapıların yanı sıra tek kanat kapıların sığdığı dar alanlarda da ana kapı üzerine açılan aydınlık ve dekoratif amacı taşıyan camların kullanımı ile mümkündür. Villa kapısı modellerinde cam kullanımı, camın kolay kırılan bir nesne olduğu düşüncesi hakim olduğu için kuşkuyla karşılanmaktadır. İstanbul Villa Kapısı olarak tüm camlı kapı modellerimizde kırılmaz özellikli lamine cam, kırılmaz özellikli temperli cam kullanmaktayız. Bu sayede siz de hem mekana ferahlık katan güneş ışıklarının mekana girişini sağlayabilir, aynı zamanda da güvenlik konusunda endişe etmek zorunda kalmazsınız.
0 notes
mutsuzsonn · 3 years ago
Text
Gergin uykulardan, kör gecelerden (...)
Sonra düğüm düğüm bilmecelerden (...)
Gökten yağmur yağmur yağacak renkler(...)
Daha hoş kokacak otlar, çiçekler (...)
Ardından bitmeyen mutlu gerçekler (...)
Vurulup ömrünün ilkbaharında (...)
Kanından çiçekler açar yarında (...)
Cümle şehitlerin omuzlarında (...)
Işıklar dal-budak, her kolu İslâm (...)
Gönüller, yürekler dopdolu İslâm (...)
Tek ölçüsü İslâm, tek yolu İslâm (...)
İzmir'in sağından, Van'ın solundan (...)
Erzurum, Edirne, Hatay yolundan (...)
Kapı kapı tekmil Anadolu'mdan (...)
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.🇹🇷
Türk Kara Kuvvetleri'nin 2231inci Yıl Dönümü 🇹🇷
Güçlü Ordu Güçlü Türkiye.Daim Muzaffer Ola..
36 notes · View notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Edirne Yeni Sarayı'nın kapı duvarı gün yüzüne çıkarılıyor
Tumblr media
Saray Kazısı Başkanı ve Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, 3 sene ara verilen kazılara geçen yıl yeniden başladıklarını söyledi. Kazılara demir kapı ve çevresinde devam ettiklerini ifade eden Kurtişoğlu, saray algısının artırılması amacıyla avlu duvarlarının ortaya çıkartılıp yükseltilmesi amacıyla çalışmaları bu alanlarda sürdürdüklerini belirtti. Has bahçeye açılan kapının duvarlarının da çalışmalarda gün yüzüne çıkarıldığını vurgulayan Doç. Dr. Kurtişoğlu, şöyle devam etti: "Demir kapının etrafında yaptığımız kazılarda 15'inci yüzyıla ait duvarı bulduk. Bunun yanı sıra yine askeri müdahale edilmiş olan dönemde eklenti olarak karşımıza çıkan yeni duvarlar var. Bütüncül olarak kazıyı tamamladığımızda 15'inci yüzyıl duvarlarını belirli bir yüksekliğe göre tamamlayıp, avlu duvarlarını daha belirgin hale getireceğiz. Demir kapının olduğu alan, Fatih Köprüsü'nden hemen sonra Kum Meydanı'na geçişi sağlayan bir kapı. Buradan Kum Meydanı'na ve cihannümaya ulaşım sağlanmış oluyor."
Edirne Yeni Sarayı'nın kapı duvarı gün yüzüne çıkarılıyor
Edirne Sarayı Tunca Nehri kenarına kurulan Edirne Sarayı'nın yapımına, 2'nci Murat'ın emriyle 1450 yılında başlandı. Topkapı Sarayı'na benzer bir yerleşim planına sahip saray, büyük meydanlar etrafında konumlanan değişik işlevli yapılarıyla Türk saray mimarisinin genel karakterini yansıtıyor. İnşasının ardından Osmanlı-Rus Savaşı, Balkan Savaşı gibi pek çok önemli olaya tanıklık eden saray, Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli oranda tahrip edildi.
Tumblr media
Savaş sırasında cephanelik olarak kullanılan saray, Edirne'nin istila edileceği ve cephanenin Rusların eline geçebileceği düşüncesiyle dönemin Edirne Valisi Cemil Paşa'nın emriyle havaya uçuruldu. Saraydan bugüne, mutfağı, Babüssaade, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Fatih Köprüsü, Adalet Kasrı, Kanuni Köprüsü, Su Maksemi, Şehabeddin Paşa Köprüsü, Namazgahlı Çeşmesi, Av Köşkü gibi yapıları ulaşabildi. Osmanlı dönemi kanalizasyon sistemi, saray mutfağına ait araç gereçlerin yanı sıra Hürrem Sultan'ın kullandığı parfüm şişelerinin de bulunduğu Edirne Sarayı kazı alanının, ören yerine dönüştürülerek koruma altına alınması çalışmaları da sürüyor. Read the full article
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 1 year ago
Text
Baldızımın İlik Gibi Kızını Siktim! (Kerem 38 Y., Edirne)
Eylül ayının ikinci haftasıydı, geçici görev için Tekirdağ'a gönderilmiştim. Bunu biraz da ben istemiştim, çünkü orada üniversite okuyan (baldızımın kızı) Çilem vardı. Hem bir büyüğü olarak onu kontrol edecektim, hemde işimi yapacaktım. Arabamla Pazar akşamı Tekirdağ'a gittim ve anlaşmalı otelimize yerleştim. Daha önceden de orda kaldığım için, ısrarla çatı katındaki deniz manzaralı odayı istedim. Yol yorgunluğu hissetmiyordum, saat de erkendi, bizim Çilem'in öğrenci evine bir baskın yapayım dedim. Arabaya atladım ve Çilem'in evinin önüne geldim.
Seslerden anlaşıldığına göre içeride bir hengamedir kopuyordu. Kızlardan biri avaz avaz bağırıyor, bir erkek sesi de cevap vermeye çalışıyordu. Dışarda beklemeye başladım. Ve birazdan, ince uzun bir genç hışımla evden ayrıldı, peşinden de bir kız koşarak gitti. Ve evdedi hengame de sona erdi.
Arabadan çıkıp zile bastım. İçeriden ağlama sesi geliyordu. "Kim O?" dedi ağlayan ses. Çilem'in eniştesi olduğumu söylediğimde kapı açıldı. Yeğenimin ev arkadaşı Leyla'nın ağlamaktan şişmiş gözlerini görünce içim parçalandı. Oysaki 20 gün önce bizim yazlığa geldiklerinde ne kadar neşeliydi. Az önceki bağrışmayı duyduğumu ve ne olduğunu sordum. Leyla ağlayarak, erkek arkadaşını bir başka kızla kendi yatağında yakaladığını, oysa onu sevdiğini falan söyledi. Leyla'yı teselli ettim, kendisinin daha çok genç olduğundan, yarın birgün o çocuğu unutup başkasını bulabileceğinden bahsettim. Leyla halen erkek arkadaşına küfürler savururken, Çilem ve arkadaşları geldi. Tabii onlar da merakla ne olduğunu sordular. Leyla konuyu bir posta da onlara anlatırken, Çilem boynuma sarıldı ve "Canım eniştem!" diye koca bir öpücük kondurdu yanağıma. Ben de onu öpmek isterken yüzünü çevirdi ve kazayla tam dudağının yanından öptüm. Bu küçük kazaya Çilem gülümserken, doğrusu ben biraz utandım. Çükü Çilem kendi çocuğum gibiydi.
Akşam yemek yeyip yemediklerini sordum. Leyla yememişti, Çilem ve Tuğba ise birşeyler atıştırmışlar. Onlara, "Hadi hep beraber çıkıyoruz!" dedim. Benim arabya atladık hep birlikte ve otelin restoranına gittik. Izgara et söyledik. Kızlara, "Ne içersiniz?" dediğimde, Çilem ve Leyla bira istedi. Tuğba ve ben, pek alkol almadığımızdan, önce kola söyledik, ama Leyla ve Çilem'e yarenlik etmek için bizler de bira istedik. Hem manzaranın hemde deniz havasından olacak, bayağı bir içtik. Hesap kaçtı bir tarafımıza diye düşünüyordum. Garson Şeref'i kenara çektim, eline iyi bir bahşiş toka edip, hesaba tenzilat yapmasını ve kızların daha çabuk kelle olması için biralarına votka koymasını söyledim. Başka türlü hesabın altından kalkamayacaktım çünkü. Şeref elinden geleni yapacağını söyledi...
Saat gece 02:00 oluyordu. Çilem ve Tuğba uyukluyor, Leyla ise bana, karşısına ne kadar fırsat çıktığını, ama sevgilisini aldatmayı asla düşünmediği konusundaki resitalinin 35. baskısını yapmaktaydı. Bir ara bana kendini pek iyi hissetmediğini söyledi. Açıkçası ben de pek iyi durumda değildim. Daha önceden böyle birşeyi tahmin edemediğim için yine de kendimi tebrik ettim. Şeref'e bir işaret çakıp hesabı istedim. Hesap pusulası (indirimli) geldi. Şeref'e, "OK, odam��n hesabına ekle, yarın görüşürüz!" dedim. Leyla ile birlikte, Tuğba ve Çilemin koluna girerek, yukarıya odama çıktık. Daha sonra kızlar için bir oda daha tutmak için aşağı indim. Resepsyonist Metin abi, bana, "Senin yan oda bu akşam boşaldı, o yüzden başkasına vermeyeceğim, eğer ihtiyacınız varsa o odayı ücret vermeden kullanabilirsiniz!" dedi. Ona teşekkür edip anahtarı aldım ve yukarıya çıktım.
Kızların üçü de alkolün ve sıcağın etkisiyle sızmıştı. Yan odayı bir kolaçan ettim. Odayı tutanlar birkaç saat uzanıp çıkmak zorunda kalmışlar galiba, çünkü ne banyo havluları kullanılmış, nede yatak bozulmuştu. İçinde birkaç izmarit bulunan bir kültablasından başka kirli bir şey yoktu odada.
Önce Tuğba'yı, sonra da Leyla'yı yan odaya götürdüm. Tuğba'nın kemerini ve pantolonunun düğmelerini çözdüm, pantolonunu sıyırdım, gayet kolay çıkmıştı. Ben Tuğba ile ilgilenirken, Leyla'nın üzerine kusmuş olduğunu farkettim. Onun da üzerindekileri çıkartmaya başladım. Önce kotunu, sonra da bluzunu çıkardım. Leyla'yı bikini ile defalarca gördüğüm için bu manzarayı yadırgamamıştım, fakat yinede tahrik olmadığımı söyleyemem. Bir koşu odama gidip benim temiz tişörtlerden birini aldım geldim. ��zerine tişörtü giydirirken parfümü ile kendimden geçtim ve boynuna masum bir öpücük kondurdum. Kızların odaları ile benim oda arasında balkondan geçiş olduğu için, odalarının kapısını içeriden kilitleyip, balkondan kendi odama geçtim.
Çilem kendi kusmuğu içinde uyuyordu. Önce askılı badisini, sonra da leş olmuş kotunu çıkarttım. Külot sütyen kalmıştı, ama halen saçında, kolunda ve sütyeninde kusmuk vardı. Yatağın üzerindeki battaniye kusmuktan kullanılacak gibi değildi zaten. Battaniyeyi balkona attım. Çilem'i kucaklayıp, banyoya götürdüm, küvete yatırdım, üzerine ılık suyu tutmaya başladım. Biraz kendine gelir gibi oldu. Yıkanması gerektiğini, bu şekilde yatamayacağını anlattım. "Ok!" dedi. O yıkanırken ben banyodan çıktım, odaya geçtim. Birkaç dakika sonra havlu istedi. Havluyla birlikte, benim çamaşırlarımdan bir boxer ve tişört verdim. Sonra tekrar odaya geçtim, dolaptan yedek battaniyeyi üzerime alıp, ışığı söndürdüm ve yatağa girdim.
Birazdan Çilem, kurulanmış, benim boxer ve tişörtü giymiş halde geldi. Aslında halen ayılamamıştı, ama en azından temizlenmişti. Benim normalde yatarken iç çamaşır giymek gibi bir adetim yoktur, ama Çilem yanımdayken o halde yatamazdım. Çilem geldiğinde dikkat ettim, ıslanmış sütyenini ve külodunu çıkarmış, sadece benim verdiklerimi giymişti. Geldi ve yatağa süzüldü. Konuşamıyordu, hemen uykuya daldı. Bense bir süre daha uyumamıştım, su içmek için kalktım. Yatağa tekrar girerken Çilem döndü ve bacağıma sarıldı. Ayağımın üzeri tam amına geliyordu, verdiğim boxer bol geldiği için, ayağım amının dudaklarına da değiyordu. Çok tahrik olmuştum. Ayağımı oynattıkça Çilem de hareketlenmeye başladı. Amını benim ayağıma sürttükçe, benim ufaklık artık ufaklık mufaklık kavramını geçmiş, azmanlık mertebesine gelmişti.
Biraz daha aşağıya doğru kaydım ki, ayağımın yerini kasığım ve yarağım aldı. Birazdan Çilem'de hareketlenme tekrar başladı, ama bu sefer benim yarrak Çilemin amına badana çekiyordu. Dayanacak gücüm kalmamıştı, göğüslerini tişörtün üstünden hafiften okşamaya başladım. Çilem uyuduğu için, normal şartlarda biraz sürtündükten sonra uykuya devam etmesi gerekirken, durmuyor ha bire kerkiniyordu. En sonunda durdu. Orgazm olmuştu. Olaydan çok zevk aldığı amından akan sıvılardan belliydi. Ben de durdum, ama ben daha boşalmamıştım. Onu dudaklarından öpmek istiyordum. O ise, sanki (Memelerim ve amımla oynamana izin veriyorum ya, dudaklarımda ne işin var?) der gibi, dudaklarını kaçırıyor, bir türlü öptürmüyordu. Doğrusu biraz sinirlenmiştim.
Kalktım ve balkona çıktım. Balkonda bir sigara yakacakken, yan odadan (kızların odasından) gelen sesler dikkatimi çekmişti, balkondan hemen onların odaya daldım. Hava aydınlanıyordu ve içerisi alaca karanlıktı. Tuğba sağa sola dönerek yatıyordu, herhalde uyuyordu, yine de tam emin değildim. Ama Leyla yatakta yoktu. Banyoya baktığımda Leyla'yı orada yerde yatar buldum. Sanırım tuvalete gitmek istemiş, ama düşmüştü. Hemen kaldırdım. Yerler ıslak ve kaygandı. Yavaş yavaş yürüyerek balkona çıktık. Temiz hava iyi gelecekti. Leyla balkon demirine yaslanmıştı, ama halen kendine gelemiyordu ve düşecek gibi duruyordu. Arkasından sarıldığımda yarağım çıplak tenine değdi, altında külotu yoktu. İşemek için banyoya giderken çıkarmış olmalıydı. Çok kötü tahrik olmuştum, ama ileri gitmedim, Leyla'yı tekrar odalarına götürdüm ve yatağa yatırdım. Bacaklarını öyle bir ayırmıştı ki, bu sefer dayanamadım ve cillop gibi amına bir dil attım. Leyla hiç tepki vermedi, ama ben Tuğba'nın uyanmasından çekindiğim için, üstünü örtüp odama gittim. Çilemin yanına yattım, uyudum...
Uyandığımda yarağım şişmiş, kasıklarımın ağrısından kıvranıyordum. Çilem ise bacağını ve kolunu üzerime atmış, bütün ağırlığını bana vermişti. Dizimi yukarı kaldırdığımda yine benim yarrak Çilem'in amına değiyordu. Azıcık sürtünsem boşalacaktım. Öyle de yapmaya karar verdim ve sürtünmeye başladım. Biraz da o kıpırdadı. Tam icraat başlayacaktı ki, Çilem yatakta doğruldu. Ne olduğunu anlamadım, benim yarrağı tuttu, beni halen uyuyor sanıyordu galiba, yarağımı öptü ve banyoya gitti. Fırsatı kaçırmıştım, peşinden banyoya gitmek istedim, ama nedense yapamadım. Yatakta kendi kendime kızıyordum...
Çilem banyodan gelip yanıma oturduğunda, ben yatakta doğruldum. Yine kirlilerini giymişti. Bana, "Uyandırdım mı?" dedi. "Yok şimdi uyanmadım." deyince, utancından alt dudağını ısırmaya başladı. Güldüm. Akşam olanları sordu, kısaca anlattım. Şimdi duş alma sırası bana gelmişti. Ben yataktan kalkmış, duşa giderken, gözünün ucuyla benim alete bakıyordu. Ona kasıklarımın çok ağrıdığını söyledim. Güldü, konuşmadı. Banyodan çıktığımda, "Acıktım!" dedim. Onun da içi kıyılmıştı. Kızların yan odada olduğunu söylediğimde, hemen koştu, onları da uyandırdı. Kahvaltı edecektik, ama otelde öğlen yemeği servisi başlamıştı bile. Kızlara sordum, "Evde çayınız var mıydı? Ben çaysız kahvaltı yapamam!" dedim. "Var!" dediler. Otelden ayrıldık.
Eve giderken, marketten peynir, zeytin, salam, yumurta, domates, salatalık falan aldım ve kızların evine geldik. Öğrenci evlerini çok iyi bilirim, bir dolap vardır ve içindekiler bozuktur, bir şey yememek gerekir. Kızlar aldığım malzemelerle kahvaltı hazırlamaya girişti, ben de evi dolaştım. Kahvaltıda, Leyla, "Deniz kenarındayız, ama daha denize giremedik!" dedi. Ben hemen, "Bu gün denize gidelim ozaman!" dedim. Tuğba, "Benim erkek arkadaşım gelecek, olmaz!" dedi. Tuğba'ya, "OK! Sizi evde yalnız bırakalım mı?" dedim. Güldü, evet anlamında kafa salladı. Karar verilmişti, denize gidilecekti. Kızlar iki yıldır o evde bir aradaydılar ve gidilecek hiçbir yeri bilmiyorlardı.
Hazırlandılar, atladık arabama, Uzunçiflik tarafına doğru yol aldık. Bu çevreyi biraz biliyordum, ağaçlı ve kıraç bölümler arasında küçük gizli plajlar vardı. Bunlardan birine saptık. Hem hafta içi, hem de Eylül ayında olduğumuzdan çok tenhalaşmıştı her yer. Gözümüzün görebildiği yerde kimsecikler yoktu. İyice yayıldık bir gölgeliğe. Mübarek güneş, Temmuz güneşi gibi yakıyordu. Çilem tişört ve şortunu fora etti, Leyla da çarçabuk üstündekileri çıkardı, denize koştular. Ben daha duba gibi sahilde bekliyordum. Ben pantolonumu çıkarana kadar, ikisi de suya dalmıştı bile.
Yiyecekleri ve biraları gölgeye sakladım, soyunup peşlerine takıldım. Ben tam suya girecekken çıktılar, "Hadi güneşlenelim!" dediler. "Haydaaa!" diye kızdım onlara. Ama su soğuk gelmişti onlara, güneşte yatmak içlerini ısıtacaktı. Ben de geri döndüm onlarla birlikte. Kurulandılar, hasırlarını serdiler ve güneşin altında yattılar. Saat 15:30 falan olmuştu, sandviçleri biralarla yuvarladık. Onlara, "Bakın güneşte fazla durmayın, kötü çarpılırsınız!" dedim, ama dinleyen kim?
Benim arabanın bagajında her zaman, dalma gözlüğü, palet ve zıpkın bulundururum. Benimkisi özel merak işte, dalmayı seviyorum, kısmetim varsa iyi balık avlarım. Bagajdan malzemeleri alıp denize girdim. Denize girdiğimiz yerin etrafında kayalık alanlar olduğundan iyi balık vardı. 2 adet Karagöz, 2 adet de Kefal vurdum. Sahile çıktığımda, kızlar güneşte uyuyordu. Üstlerine su damlattım, aldırış eden olmadı. Güneş kremi döktüm, yine hareket yok. Çilem'in üzerindeki kremi elimle yaydırmaya başladım. Bikinisinin üstünü çözdüm, bütün sırtını kremledim, halen kalkmıyordu. Boynunu, omuzlarını, belini bolca güneş kremi ile sıvadım. Sıra bacaklara gelmişti, bu sefer tacizlerime 'Dur!' diyeceğini düşünüyordum, ama demedi...
Ayak bileklerinden başlayıp yukarı doğru masaj yaparak çıktım. Kalçalar iki posta kremlendi. Elim bacaklarının birleşme yerine geldiğinde, poposunu biraz daha yukarı kaldırdı. Bu, 'Devam et!' dercesine bir işaretti. Leyla'yı kontrol etmek amacıyla baktım, yüzü öbür tarafa dönük uyuyordu. Elimi Çilem'in bikinisinin içine sokup, poposunun yanaklarını yoğura yoğura kremledim. Başparmağımla götünün deliğine masaj yaparken, Çilem poposunu biraz daha kaldırıyordu. Bikinisinin amına gelen kısmı ise çoktan ıslanmıştı. Çok tahrik olmuştum, yarağım patlamak üzereydi. Çilem'in kulağına eğilip, "Devamı akşama, hadi şimdi denize girelim!" diye fısıldadım.
Çilem'le kalktık, denize girdik. Serin suya girince biraz olsun rahatlamıştım. Ama orada da pek sakin duramadık, Çilem'le elleşmelerimiz, oynaşmalarımız devam etti. En sonunda Çilem bacaklarını belime doladı. Ve tam kucağıma yerleştiği esnada bir ses duyduk, "Napıyorsunuz bakiim siz?" diye. Leyla ödümüzü koparmıştı, ikimiz de bir yana attık kendimizi suyun içinde. Çilem, "Gidelim artık, akşam oluyor!" dedi. Oysa benim planımda geceyi burada geçirmek vardı. Leyla güneşte uyuduğundan başı ağrımıştı ve eve gidip uyumak istiyordu. Mecburen toparlandık ve yola çıktık. Leyla'yı eve bırakıp, Çilem de otelde duş almak daha kolay olacak diye, evden üzerine giymek için birkaç parça giysi aldı ve otele döndük.
Otele vardığımızda anahtarı alıp yukarıya çıktık. Odanın kapısına varana kadar ikimiz de sakin ve usluyduk. Ama içeriye girip te kapıyı kilitler kilitlemez, dudaklarımız birbirine yapıştı, hoyratça birbirimizin vücudunu okşamaya başladık. Yarağım kazık gibi olmuştu. Çilem benim pantolonumu indirirken, ben de onun şortunun arkasından elimi içeri sokmuş, götünü amını kurcalıyordum. Şıpır şıpır olmuştu amı yine. O zevk sularını kana kana içmek, kafamı amına gömüp, bütün geceyi o şekilde geçirmek istiyordum. Çilem bu arada özgürlüğüne kavuşturduğu yarağımı ağzına alarak, büyük bir ustalıkla yalayıp emmeye başladı. Boş durmak istemiyordum, Çilem'i ayağa kaldırdım, ikimizi de çırılçıplak soyup, yatağa geçtik, 69 olduk. Birbirimize uzun süre oral yaptık, defalarca birbirimizin ağzına yüzüne patladık. Duş alıp tekrar yatağa geçiyorduk. En son sefer dudaklarımız birleştiğinde, ikimiz de yorgunluktan geberiyorduk. Çilem öpüşürken uyuya kaldı. Ben bir süre daha uyanık kaldım, Çilem'i uyurken izledim. Sonra ben de uyumuşum...
Gözlerimizi açtığımızda sabah ezanı okunuyordu. Tekrar öpüşmeye başladık, herşey yeniden başlıyordu. Ama bu sefer uykumuzu aldığımızdan, ikimiz de dinlenmiştik. Artık Çilem'i sikmek istiyordum. Yarrağım amına badana yaparken, Çilem, "Ben daha kızım!" dediğinde, Zonkkk oldum, "Nasıl yani, bakire misin halen?" diye sordum. Şaşırmıştım, bu kadar porfesyonelce yarak yalayan bir kız nasıl bakire olabilir diye. Çilem, anlattığına göre, okuldan bir çocukla (geçen aya kadar) çıkmış ve sonunda ayrılmışlar. Fakat ilişkileri süresince oral seksten öteye gitmemişler. Kızlığına elletmediğini, hatta arkadan bile yaptırmadığını söyledi. İnanmak istemiyordum, çünkü artık onu sikmek için sabırsızlanıyordum, ama bakire olması işime de gelmiyordu açıkçası.
Moralimin bozulduğunu gören Çilem, dudaklarıma bir öpücük kondurdu, "Fakat şimdi istiyorum, neremden istiyorsan yapabilirsin aşkım!" diyerek bacaklarını ayırdı. Aslında onu amından sikmeyi çok istiyordum, ama o an için kızlığını bozup bozmamakta kararsızdım. Onun için, "Dön arkanı ve domal!" dedim. Çilem götten sikeceğimi anladı ve banyodan şampuan şişesini getirip uzattı, sonra domaldı. Götünün deliğini önce biraz dilledim, sonra şampuan sürüp, bir parmağımı sokup parmakladım bir süre. Gerçekten de götten sikilmediği belli oluyordu, çok dardı göt deliği. Canını yakmamaya çalışarak, ikinci parmağımı da sokup, göt deliğini esnetip, biraz alıştırdım. Bu arada öteki elimle de sürekli klitorisini okşuyordum...
Şimdi iki parmağımı götüne rahat rahat sokup çıkarıyordum. Amını okşayan elime ise amının suları gelmeye başladığında, Çilem inleyerek, "Sik beni enişte, yarağını sok, hadi!" diye yalvarmaya başladı. Parmaklarımı götünden çıkarıp, yarağımın başına da şampuan sürüp ve arkasına yanaştım. Çilem kafasını yastığa bastırmış ve götünü havaya dikmişti. Bir elimle götünün yanaklarını ayırıp, öbür elimle yarağımın başını göt deline yasladım ve bastırmaya başladım. Yarağımın başı 'Plöp!' diye girdiğinde, Çilem çığlık atmamak için yastığı ısırıyordu. Yarrağımın başı girmişti, kalanını da sokmak için biraz bastırdığımda, Çilem elini arkaya atıp, göbeğimden ittirerek, "Dur enişte! Çıkart, çok acıyor!" dedi. Canını yakmak istemediğim için çıkardım.
Çilem döndü ve "Bu böyle olmayacak enişte, ben yapayım, uzan sen!" dedi. "Tamam!" deyip, sırtüstü uzandım. Çilem götünün deliğine ve yarağımın başına biraz daha şampuan sürüp, Alaturka tuvalete çişini yaparmış gibi yarağımın üstüne çöktü. Eliyle yarağımı tutup, göt deliğinin ağzına denk getirdi ve yavaş yavaş üstüne oturmaya başladı. Acıdan dudaklarını ısırsa da, bu şekilde daha kolay alıyordu götüne. Yarrağımın milim milim götüne girişini seyrediyordum. Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımı köküne kadar götünün içine almış ve oturup kalmıştı öylece. Halen acı duyduğu yüzünden belli oluyordu. Ben yarağımı alttan oynatacak gibi olduğumda, "Ahhh! Kımıldama ne olursun enişte!" diyordu.
Çilem bir süre daha hareketsiz oturduktan sonra kendiliğinden götünü hafif hafif oynatmaya başladı. Götünü birkaç santim kaldırıyor, sonra tekrar yavaşça oturuyordu. Her seferinde biraz daha, biraz daha derken, belli bir süre sonra artık yarağımın başı görünecek kadar götünü yükseltiyor ve yeniden oturuyordu. Dudaklarını ısırışından, hem acıyı, hem zevki aynı anda yaşadığı belli oluyordu. Elimi amına atıp klitorisini okşamaya başlayınca, Çilem oturup kalkma hareketlerini hızlandırdı. Artık ellerini arkaya atmış, ayak bileklerimden tutunarak, hem inliyor, hem de götüyle yarağımı deli gibi sikiyordu. O kadar hızlı oturup kalkıyordu ki, her seferinde götü kasıklarıma vurduğunda, taşaklarım inanılmaz ağrıyordu.
Fakat bu fazla sürmedi, Çilem, "Geliyorum enişteee!" diye bağırıp, kasılmaya, titremeye başladı. Benim durumum da ondan farklı değildi, ben de uzun bir 'Ohhh!' çekerek götüne fışkırmaya başladım. Çilem kendini öne atarak, göğüslerini göğsüme yapıştırdı ve dudaklarıma yumuldu. Yarrağım götündeyken öpüşmeye, deli gibi birbirimizin dudaklarını kemirmeye başladık. İkimiz de nefes nefeseydik. Bu pozisyonda bir süre kalıp soluklandık. Çilem yarrağımın üstünden kalktığında, götünden çıkan osurukla birlikte döller taşaklarıma püskürdü. Çilem osurduğu için utanmıştı, mahçup bir şekilde elini götüne tutarak banyoya gitti. Ben de arkasından gittim, birlikte duş aldık.
Banyodan çıktığımızda Çilem'e, "Biraz daha uyuyalım!" dedim. Birbirimize sarılıp uyuduk. Sabah birlikte otelin restoranında kahvaltı ettikten sonra Çilem'i okuluna bırakıp, ben de işime gittim. Daha 2 hafta orada olacağım için çok sevinçliydim :)
[Kerem]
199 notes · View notes
la-isla-anita · 2 years ago
Text
kapı-17722
Tumblr media
Kapılarla bir problemim var. Her gece mutfaktan odama dönerken daire kapımız kapalı mı diye kontrol ediyorum. Bazen bir tekrar yetiyor. Bazen her geçişimde elim tekrar kapı koluna gidiyor. Tabii ki var bir sebebi. Tabii ki gözyaşı dökmeden başlamıyor böyle takıntılar. Onu hatırlıyorum. Kendi evinin kapısını açtıktan sonra vuruluşunu. Cenazesinde bir gelin kadar güzel olduğunu. O günden beri kapının ardı hep korku bana. O günden beri hiç kimse, kendi evinde bile güvende değil.
Sabaha karşıydı. Bir mesaj kaç kez okunabilirse, o kadar okudum. Sayısız satırdan aklımda kalan sadece iki kahverengi kelimeydi. O iki kahverengi kelimenin zihnimde açtığı odalar. O odalarda otuz üç senedir biriktirdiğim tüm o kara cümleler. O iki kelimenin tercümesi o odalardaki cümlelerin toplamına eşitti çünkü. Dünyanın en kibar insanının elinden, bir kadeh zehir.
Hep söylerim , aşk arabesktir.
Güçsüz olmaktan nefret ediyorum. Aciz anlarımda kendimi terk etmek, bir yabancı gibi çekip gitmek istiyorum. Nefesim her azaldığında. Yanaklarım her ıslandığında. Tek odağım iğne yemeden nefesime kavuşmak. Salt güçsüzlük. Düpedüz acizlik. Bir kadını arıyorum. Kadın kadının yurdu. Kadın kadının nefesine hakim. Şimdi sakin ol, belki yanlış okuyoruzdur, şimdi nefesini yavaşlat, şimdi bana güven. Öyle değil. Öyleyse de dert değil.
Gün geçiyor. Gün geçmek zorunda. Görülecek insanlar var. Anlatılacak dersler. İnsan kimliğimi bir kenara koyup, sadece öğretmen oluyorum bir süreliğine. Gözlerim balon gibi. Öğretmenim, bugün yorgun görünüyorsunuz. Ve gece olduğunda, gece olup da kendimle kaldığımda başlıyor her şey bir daha. En yakın arkadaşım arıyor. Bir şey mi oldu? Nereden anladın, diyorum. Yıllardır anlıyorum ben seni, diyor. Çok fazla fotoğraf paylaşmışsın. Ve tekrar kaleme kağıda uzanmışsın. Doğru söylüyor. Beni yıllardır, belki de benden daha iyi tanıyor.
Diyorum ki kapı. Diyorum ki beni evinden çıkarıp kapıyı kapadı. Diyorum ki ben orada dururken döndü anahtar delikte. Ben kilitli bir kapının ardında kaldım. Ben zihnimin kırmızı odalarında birikmiş ne var ne yoksa hepsinin altında kaldım. Ben bir kez daha kalmıştım tam da bu noktada. Sonrası iyi değildi. Yine iyi olmayacak. Bana yine aynı şeyi yapacaklar. Ben on iki sene önce, en güçlü halimde bile kaldıramamıştım bunu. Ben sonrasında dönüştüğüm o çok daha güçsüz halimle bunu bir daha yaşayamam Ekin. Aynı şey olursa, ben artık ayağa kalkamam. Konuştukça anlıyorum. Bu beni tetikledi. Ben on iki senedir ilk kez böyle hissediyorum. Konuştukça berraklaşıyor durum. Konuştukça görüyorum. Nur topu gibi bir travmam varmış meğer benim. Ben bu ana, bu dakikaya dek bunun bir travma olduğunu bile bilmemişim. Ekin, diyorum sonra. Ekin. Farkına vardığım şeyi söylerken kekelemeye başlıyorum. Ama ne kekelemek. Hayatımda ilk defa. Dakikalarca, ağzımdan çıkan her kelimede kekeliyorum. Kekeledikçe korkuyorum. Ekin, neden korkuyorum?
Bu fark ediş anı neden bu kadar sarsıcı, bunu görmek neden bu dehşet hissi yaratıyor anlamıyorum. Açıp o dönemde yazdığım satırları okuyor ve görüyorum ki, aynı şey yaşanmadığı halde, harfi harfine aynı hisleri tecrübe ediyorum. Ekin, ben galiba yirmi bir yaşıma ağlıyorum.
Kapının bir yanı korku. Diğer yanı yalnızlık. Buz gibi fayansların üzerinde, yalın ayak bekleyen ben. Avuçlarımda panik, ceplerimde özlem.
Keşke beni şu dünya gözlerimle bir kere mutlu görsem.*
17722
edirne  
2 notes · View notes
kayakepenk · 3 years ago
Text
OTOMATİK KEPENK TAMİR SERVİSİ 0542 727 99 34
OTOMATİK,MOTORLU,KEPENK,PANJUR,TAMİRİ,SERVİSİ,ACİL,KEPENK,PANJUR,TAMİRİ,GARAJ,KAPISI,SERVİSİ,BAHÇE,KAPISI,TAMİRİ,KOLLU, BARİYER TAMİRİ,FABRİKA,KAPILARI,TAMİRİ,DEPO,KAPILARI,TAMİRİ,OTOMATİK,PANJUR,TAMİRİ,MAĞAZA,KAPILARI,TAMİRİ,SEKSİYONEL, KAPI,TAMİRİ,FOTOSELLİ,KAPI,TAMİRİ,MOTORLU,KEPENK,TAMİRİ,OTOMATİK,KAPI İMALATI,TAMİR,BAKIM,SERVİSİ, HİZMETLERİ,KAYAKEPENK,OTOMATİK KEPENK PANJUR SERVİSİ TEL;0544 608 34 90,0542 727 99 34 tomatik kepenk servisi, otomatik kepenk, otomatik garaj kapısı, kepenk sistemleri, motorlu kepenk, panjur kepenk, otomatik kapı, otomatik kepenk sistemleri, alüminyum kepenk, kepenk yetkili servis, otomatik bariyer, otomatik garaj kapilari, otomatik garaj kapisi, otomatik garaj kapı, otomatik garaj kapıları, otomatik bahçe kapısı, otomatik kapı kumandası, otomatik bahçe kapıları, kepenk motorları, otomatik garaj kapı sistemleri, otomatik yana kayar kapı, otomatik kollu bariyer, otomatik kapı sistemleri, otomatik kayar kapı, otomatik panjur, otomatik kapilar, otomatik garaj kapıları fiyatları, otomatik garaj kapısı fiyatı, garaj kapı sistemleri, yana kayar kapı motoru, yana kayar bahçe kapıları, yana kayar bahçe kapısı, yana kayar kapı motorları, kayar kapı motorları, uzaktan kumandalı bahçe kapısı, garaj kapilari, otopark kapısı, kumandalı garaj kapısı,kepenk servis,kepenk tamircisi, istanbul elero mosel remco servisi,panjur panjurcu,otomatik kepenk tamir,kepenk motoru tamiri,motorlu kepenk tamiri,kepenkcim,acil kepenk tamiri,seksiyonel tamir,fotosel servisi,garaj kapısı tamiri,kumanda alıcı kart servisi,kepenk motoru tamiri,sac çelik kepenk tamiri,Ups Kepenk Güç Kaynağı servisi,panjur askısı tamiri,kepenk yayı tamiri,santral motor tamiri,kepenk bakım onarım tamirat,kepenk yeni kurulum,kepenk fiyatları,mosel nees garaj kapıları tamiri,otomatik kayar kapı tamiri,otomatik kapı tamiri,kumandalı kepenk tamiri,sac kepenk tamiri,alüminyum kepenk tamir,bariyer kapı servisi,elektrikli kepenk tamir servisi, Adana otomatik kapı sistemleri,Adıyaman otomatik kapı sistemleri,Afyonkarahisar otomatik kapı sistemleri, Ağrı otomatik kapı sistemleri,Aksaray otomatik kapı sistemleri,Amasya otomatik kapı sistemleri, Ankara otomatik kapı sistemleri,Antalya otomatik kapı sistemleri,Ardahan otomatik kapı sistemleri, Artvin otomatik kapı sistemleri,Aydın otomatik kapı sistemleri,Balıkesir otomatik kapı sistemleri, Bartın otomatik kapı sistemleri,Batman otomatik kapı sistemleri,Bayburt otomatik kapı sistemleri, Bilecik otomatik kapı sistemleri,Bingöl otomatik kapı sistemleri,Bitlis otomatik kapı sistemleri, Bolu otomatik kapı sistemleri,Burdur otomatik kapı sistemleri,Bursa otomatik kapı sistemleri, Çanakkale otomatik kapı sistemleri,Çankırı otomatik kapı sistemleri,Çorum otomatik kapı sistemleri, Denizli otomatik kapı sistemleri,Diyarbakır otomatik kapı sistemleri,Düzce otomatik kapı sistemleri, Edirne otomatik kapı sistemleri,Elâzığ otomatik kapı sistemleri,Erzincan otomatik kapı sistemleri, Erzurum otomatik kapı sistemleri,Eskişehir otomatik kapı sistemleri,Gaziantep otomatik kapı sistemleri, Giresun otomatik kapı sistemleri,Gümüşhane otomatik kapı sistemleri, Hakkâri otomatik kapı sistemleri,Hatay otomatik kapı sistemleri,Iğdır otomatik kapı sistemleri, Isparta otomatik kapı sistemleri,İstanbul otomatik kapı sistemleri,İzmir otomatik kapı sistemleri, Kahramanmaraş otomatik kapı sistemleri,Karabük otomatik kapı sistemleri,Karaman otomatik kapı sistemleri, Kars otomatik kapı sistemleri,Kastamonu otomatik kapı sistemleri,Kayseri otomatik kapı sistemleri, Kırıkkale otomatik kapı sistemleri,Kırklareli otomatik kapı sistemleri,Kırşehir otomatik kapı sistemleri, Kilis otomatik kapı sistemleri,Kocaeli otomatik kapı sistemleri,Konya otomatik kapı sistemleri, Kütahya otomatik kapı sistemleri,Malatya otomatik kapı sistemleri,Manisa otomatik kapı sistemleri, Mardin otomatik kapı sistemleri,Mersin otomatik kapı sistemleri,Muğla otomatik kapı sistemleri, Muş otomatik kapı sistemleri,Nevşehir otomatik kapı sistemleri,Niğde otomatik kapı sistemleri, Ordu otomatik kapı sistemleri,Osmaniye otomatik kapı sistemleri, Rize otomatik kapı sistemleri,Sakarya otomatik kapı sistemleri,Samsun otomatik kapı sistemleri, Siirt otomatik kapı sistemleri,Sinop otomatik kapı sistemleri,Sivas otomatik kapı sistemleri, Şanlıurfa otomatik kapı sistemleri,Şırnak otomatik kapı sistemleri,Tekirdağ otomatik kapı sistemleri, Tokat otomatik kapı sistemleri,Trabzon otomatik kapı sistemleri, Tunceli otomatik kapı sistemleri,Uşak otomatik kapı sistemleri,Van otomatik kapı sistemleri, Yalova otomatik kapı sistemleri,Yozgat otomatik kapı sistemleri,Zonguldak otomatik kapı sistemleri,
5 notes · View notes
newtonmakine · 6 years ago
Photo
Tumblr media
PREXISO Fayans Lazeri çeşitlerini, görselleri, en uygun fiyatları Newton Makine’ de bulabilirsiniz. Tesviye levhası, aletin çeşitli uygulamalarda çalışmasına izin verir. Bir duvar, eğimli bir yüzey gibi alanlarda kullanılır. Standart vidaları kullanarak bir duvar ya da eğimli yüzeylere tesviye levhasını sabitleyin. Yüzeydeki, tesviye levhası düzleştirmesini sabitlemek için bir tesviye kullanabilirsiniz. Fayans lazerini, tesviye levhasının alt tarafındaki mıknatıslarla konumlandırın. PREXISO Fayans Lazeri Kullanım Alanları ve Avantajları Kompakt kendinden çapraz fayans çizgi lazeri, nokta işaretleme ve görüntü ile basit hizalama için zemine yerleştirilebilir. Nasıl çalışma isteniyorsa tezgah kapı çerçevesi gibi ürünlerin üzerine monte edilebilir. • Fayans ve döşeme • Doğru açıları kontrol etme • Duvar kagıdı ve şablon çalışması • Kapı ve pencereleri çerçeveleme • Elektrik kabloları ve borularının montajı • Duvar armatürleri, elektrik prizleri, anahtarlar ve aydınlatma montajı • Asma tavan montajı • Boyama • Dolap montajı LAZER SEVİYESİ VE KESİTİ TANIMA Bu, çok yönlü bir alettir. Zemine yerleştirilebilir ve kapı çerçevesi, Çalışma tezgahı vb. üzerine monte edilebilir. • ±3/8IN@30FT (±1mm@m) hassasiyeti. • AA alkalin bataryalar Teknik Özellikleri Çalışma Menzili: 10 metre Hassasiyet: 10 metrede +-10 mm Lazer Çıkışı: 2 adet Pil: 2 x AA Alkalin Pil #instagram #fayanslazeri #çizgilazeri #fayans #kapı #pencere #asmatavan #dolapmontajı #ankara #istanbul #izmir #bursa #sivas #konya #kayseri #elazığ #bolu #samsun #van #edirne #türkiye #rize #trabzon #adana #mersin #afyon #kütahya #eskişehir #malatya #izmit #denizli #manisa #bitlis #antep #balikesir https://www.instagram.com/newtonmakine/p/BxUSJAgBeCr/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1sezprwqx5akx
0 notes
oktaygulerblog · 6 years ago
Text
Yaş itibariyle belki de ahh, nerde o eski ramazanlar diyecek kadar çok değilim ama benim de ramazan ayına dair biriktirdiğim birçok anı var. ( Sahiden bunları yazmaya karar verince de insanın yüzünde bir gülümseme belirmiyor değil.)
Ramazan benim için babamın ellerimden tutarak iftar öncesi almaya gittiğimiz yumurtalı pideydi.
Kapı komşumuz Elif Teyze’nin ezan okunurken kapıdan uzatıverdiği bulgur pilavı,
Sahura kadar dayanamayan alt komşumuz rahmetli Davut Amca’nın horultusunu duymaktı.
Aynı gün abimle cafede karşılaşıp oruç yediğimizi anladığımız korkunç an (!)
İftarda abimle göz göze gelip oruç tutanlardan daha çok yediğimiz yemeklerdi.
Annemin sobada yaptığı kömbe, babamın eve getirdiği yarım kilo etti,
komşulara verdiğimiz iftar davetleri teravihe gidiyoruz diye çarşamba akşamları evden çıkıp pazardan çaldığımız muzlardı.
Ramazan benim için annemin hadi sahura diye bağırıp
babamın dişlerinizi fırçalayın demesiydi.
Balkonda caminin ışıkları yandı, ezan okundu diye bağırmaktı.
Bazen iftarı sigarayla açıp başımın çılgınca dönmesi
Bazen de uykuya tutturduğum oruçlardı.
Ramazan gerginliğim, asabiyetim ve az konuştuğum zamanlardı.
İftar sonu tüm apartman ahalisinin evimizin önündeki uzun sohbetiydi.
Yatılı okullarda iftarda çıkan kuru fasulye pilav cacık üçlüsü
Üniversitede belediyenin kurduğu iftar çadırlarıydı.
Tatlıya aş erdiğim zamanlar
Üç dakikanın üç saat gibi geçtiği zamanlardı….
…….
Ahhhh küçüklüğümdeki ramazanlar. Sanırım özlediğim şeyler var. Dostluklar gibi, paylaşmak gibi, bölüşmek gibi…
Ne güzeldir değil mi ekmeğini bölüşmek?  Hele de bunu bu aylarda yapmak.Yazarken aklıma yaşanmış güzel bir olay geldi. Söylemeden geçemeyeceğim affınıza sığınarak.
Padişah Yavuz Sultan Selim,  veziriyle beraber Edirne sokalarında bir ramazan gününü tebdili kıyafet dolaşmaya karar verir. Padişah kıyafetlerinden arınıp Edirne’nin tenha ,fakir bir semtine veziriyle beraber nihayet ulaşır.
“Vezirim sakın ola ki benim padişah olduğumu kimselere belli etme, halkımız nicedir ne yaparlar, dertleri tasaları nasıldır bunları tesbit için geldik buralara, aman dikkatli davran’’ diyerek vezirini tembihler.
 İftar sati yaklaşmıştır. Gördüğü şey karşısında koca Yavuz küçülür. Yürüdüğü sokakların hepsinde iftar topunun atılacağı vakit, tüm kapılar ardına kadar bir bir açılmıştır. Yavuz kendisinin deşifre olduğundan korkarak sorar:
- Vezirim, neden bu kapılar açılmaya başladı, yoksa bizi mi tanıdılar?
- Hayır devletlim, Edirne halkı ramazan ayında, iftar saatinde kapılarını sonuna kadar açarlar. Ki bu vakitte oradan geçen müsl��manlar kendilerine misafir olsun. Tüm evler yarış eder misafiri kapmak için. İşte bu yüzden hepsi kapıda bekleyip kapılarını yoksula açarlar.
- Oh ne ala.O zaman biz de tam top atıldığında kimin evinin önündeysek oraya girelim.
- Emredersiniz sultanım.
Vakit daralmıştır. Birden bire büyük bir top sesi Edirne semalarında yayılır. Yavuz ve veziri damı olmayan, viran bir evin önündedirler. Yaşlı bir adam kapıda beklemektedir.
‘’ Top patladı hadi buyrun içeriye’’ diyerek koca Osmanlı sultanını evine buyur eder.
Evin hanımı sofrayı kurar. ( Sofra demişsem öyle değil. Yer sofrasına konulan sinide sadece kaşık vardır.) Kadın mutfaktan tuz getirir.
Efendim orucunuzu bununla açın diyerek ikram eder. Oruçlar açılır. Kadın daha sonra elinde bir tas çorbayla içeri girer. Bu çorba Yavuz’un daha önce hiç tatmadığı bir lezzettir. Adam sadece bu çorbayla karınlarını doyurmaları gerektiğini zira başka bir şeylerinin olmadığını utana sıkıla söyler. Yavuz, bu çorbanın verdiği tadı ballandıra ballandıra söyleyerek teşekkür eder. Artık kalkma zamanı gelmiştir. Yavuz son bir hamleyle konuyu yine çorbaya getirir.
Bu çorbanın adı nedir Bey Amca?
Evladım bu bizim hatunun yaptığı bir çorbadır. Adına da biz dar hane çorbası deriz. Fukara yemeği anlayacağın. Bu dar evimizde bir tas içince bizden iyisi olmaz.
- Anladım Bey Amca allah razı olsun…
….
Evet hikayemiz böyle. Bugün hepimizin evinde, tenceresinde kaynayan TARHANA çorbasının hikayesidir bu anlayacağınız. Bakacak olursak ne de çok mesaj içeriyor ‘’dar hane ‘’çorbası. Gönlünüzü açarsanız kısmet size kanat takıp Bağdattan gelirmiş. ( Bey amca ve eşinin bu çorbayı yapmak için saraya alındığı rivayet edilir..) Siz yeter ki verin. Paranızdan verin, zamanınızdan verin, gönlünüzden verin, yeter ki verin. Gün gelir alacaklarımız verdiklerimizin kat be kat fazlası olur. Bu arada sizden iki ricam olacak:
1) On bir  ay açlığını ya da tokluğunu sormadığınız kişilere oruçlu musun / niyetli misin diye sormayın. Zira geçen hafta yazdığım gibi ‘’omurga’’ problemi ortaya çıkıyor.
2) Adres ve telefonumu buraya yazıyorum. Olur da iftar zamanı benim fakirhanemde de bir ‘’dar hane’’ çorbası içmek istersiniz. ( TÜM İÇTENLİĞİMLE, GELMEK İSTEYEN HERKESE KAPIM ARDINA KADAR AÇIK.)
6 notes · View notes