#eskilerden
Explore tagged Tumblr posts
siir-defterim · 6 months ago
Text
Geri dön zaman, bizi maziye götür..
21 notes · View notes
kaoslar · 2 years ago
Text
dışarıdan gelen hafif rüzgar ve yanımda sen. verilmiş onca savaş ve birlikte olmamızın getirdiği mutluluk. zor günleri atlattığımızın verdiği güç.
82 notes · View notes
giderkenkalmaktibenimkisi · 23 days ago
Text
Eski bir dostu gördüm bugün.
Zamanın ördüğü mesafeleri aşarak karşıma çıkıverdi, birdenbire. Yıllar olmuştu belki, belki de bir ömür gibi geçen aylar... Uzaktan gördüm onu, tanıdık bir silüet gibi. Gözleri hâlâ eskisi gibi parlıyordu, ama bakışlarında bir ağırlık vardı, zamanın izlerini taşıyan.
Oturup konuşmadık, selamlaşmadık bile. Ama onu görmek, içimde yıllardır saklı kalan bir kutuyu açtı sanki. Kelimelere dökülemeyen anılar, sessiz bir sel gibi geçti içimden. Ne çok şey değişmişti… Biz bile.
Aramızdaki o eski bağ, zamanla çözülüp bir yabancılığa dönüşmüş gibi. Ama yine de içimde sıcak bir duygu uyandı. Eski dostları görmek, yaşanmış güzellikleri hatırlatır hep. Belki konuşmadık, ama varlığı bile yetti bana.
Eski bir dostu görmek, bir zaman makinesine binmek gibi. Kendi kaybolan parçalarını bulmak gibi... Ve bir kez daha hatırladım: Bazı insanlar konuşmasak da hep kalbimizin bir köşesinde kalır.
.
2 notes · View notes
sezginer35 · 1 year ago
Text
youtube
youtube
youtube
youtube
youtube
39 notes · View notes
hicranlakitaplar · 3 months ago
Text
Tumblr media
Eskilerden kalma bir çizim...
3 notes · View notes
yinedemeliha · 4 months ago
Text
yasemin mori’nin “sonu başı yoktur bu kendine yanışın” dediği yerdeyim.
şu şarkıyı mabel söylese dinlerdiniz. ama bu böylede çok iyi.
4 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 2 years ago
Text
Tumblr media
Ne kadar garip olduğunu tekrarlayıp duruyorum içimde. Soru işaretleriyle dolu kelimeler kendi içerisinde bile boğuluyor, gün ışığı göremeden kaybolup gidiyorlar.
Karanlık ve yanlızlığa o kadar alışmışım ki, gün başlarken içimdeki diğer “ben” kapatıyor gözlerini, hiçbir şey, hiçbir ses bu perdeyi aralamaya gücü yetmiyor.
Günlük koşuşturmalara sanki rüya alemine giriş yapmışım gibi dokunulmaz ve ulaşılmaz oluyor. Hiç dokunmadığın, hiç görmediğin, hiç sesini bile duymadığın resimler uçuşup duruyor etrafında, ama elini uzattığın anda kaybolup gittiğini uzaktan izliyorsun yine şaşkın gözlerle. Sarılmak, kucak dolusu sevgi sunmak, aşkı haykırmak… böyle duyguların ve isteklerin ne kadar garip şeyler olduğunu yine kendine kendin söylerken buluyorsun bir köşede.
Herşeyi bir kenara bırakıp gerçekliğini sorguladığın bu dünyaya bir nefes daha verip, ömründen giden bir kaç yıldan sonra gülümsüyorsun yeniden karanlığa ve yalnızlığa.
Diğer “ben” için bir gün daha başlıyor.
İyi geceler dileklerimle.
27 notes · View notes
yalnizlikomurboyu · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
cowboyzey · 2 years ago
Text
Bu yüzden uzaklaşmamış mıydım herkesten? Kendimi odama kitleyip kapamıştım kendimi dünyama. İstemiyorum bağırmak, istemiyorum kızmak, istemiyorum nefretimi kusmak. Kendi kendimi yerim, deliririm
Deliririm ama delirtmek istemem.
Sorunlu biriyim. Belki, haklılar. Belki gerçekten asla normal biri olamayacağım. Topluma ayak uyduramayacağım, travmalarımı silip atamayacağım. İstemiyorum onlardan biri olmak, gerçekten, gerçekten nefret ediyorum tavırlarından.
Okuduğun kitabı anlat bana. En sevdiğin film, en sevdiğin tablo. Ressamlardan, yazarlardan, yönetmenlerden bahset bana. Hangi felsefeyi benimsersin, hangi ülkeleri görmek istiyorsun, hangi müzeyi gezmekten bıkmazsın,
Sence evren neden var? Neden burdayız, neden konuşuyoruz? İnsan neden intihar eder? Her şeyin bu kadar sistematik bir döngüde ilerlemesi seni de çıldırtıyor mu? Her şeyin aslında birbirine tepki vererek var olması sence de korkunç değil mi? Asla tek başına var olamayacağın gerçeği kulağa geldiği kadar kötü bir şey mi? Saf özgürlüğe asla ulaşamayacağız, sence saf özgürlük sanılan kadar yalnız hissettirir miydi? Bir gün konuşamayan bir hindistan cevizine dönüşsen en çok neyi düşünürdün, neyden pişman olurdun? Müzik gerçekten hayatımızı değiştirebilir mi? Sanatsız yaşanabilir mi? Kitap okuyan biri ve okumayan biri arasındaki fark nedir? İnsan neden birinin içinde olmayı bu kadar arzular? Neden hiçbir şey yeterli değil? Hep daha yakın, daha fazla, daha çok... neden memnun olamıyoruz?
Öğretmene, bir gardiyana ya da yol göstericiye sahip olmadan da olabilir miyim olmak istediğim her şey? En iyisinden ders almadan, öğrenebilir miyim daha iyi olmayı? Dinlemeden yapabilir miyim aynısını? Herhangi bir şeyi yapabilmek zeka, yetenek ya da güç gerektirmez ki, sahip olman gereken tek şey taklit becerisi.
Rüzgar, dönüşebilir miyim sana? Lütfen, sadece şu adamlardan kurtulmam lazım.
1 note · View note
siir-defterim · 1 year ago
Text
Tumblr media
Soldan sağa: Tomris Uyar, İlhan Berk, Cemal Süreya, Tevfik Akdağ
Ayaktakiler ise: Ece Ayhan, Kağan Önal, Nilgün Marmara, Seyhan Erözçelik, Cemal Uzunoğlu. Nilgün Marmara’nın evi. 1984.
Hayri Turgut Uyar Arşivi
24 notes · View notes
onurcandan · 1 month ago
Text
🍁🍂Eskiler eskiden güzeldi.. 🍁🍂🍁🍂🍁🍂 keyifli akşamlar.☕️🎶🍰🍫🍁🍂🍁🍂
46 notes · View notes
girifit · 1 year ago
Text
yaralıydım ben. en derinden yaralıydım. yaramı açtığım herkes kanattı. tuz bastı. bileklerim kesikti bir kere benim. yaranın en derini bu değildi ama. ruhum yaralıydı benim. çocuk yanım ölüydü. yaranın en derini buydu benim için. öyle kan değil umut akıyordu oluk oluk. acı akıyordu, nefret akıyordu. yaralıydım ben. hani basit değildi bu benim için. yıllarımı verdim şu yaramı kapatmak için. her şeyimi verdim. olmadı. kapanmadı. bitmedi. kabuk bile bağlamadı. sustum ben. bana susmayı öğrettiler çünkü. böyle uzun uzun yazdığıma bakmayın. yüzyüze gelsek ağzımı açıp iki çift laf edemem şu yaram hakkında. gözlerim bile dolmaz. o denli ruhsuzum. bilmiyorum, gerçekten anlıyor musunuz bu satırlarımı. ama ruhumdan bir şeyler eksiliyor. yaralıyım ben. evim kırık dökük, pencerelerim kırık. biliyorum bunu. farkına varıyorum bazı şeylerin. kanlar arasında yaşam savaşı vermek gibi bir şey benimkisi. ölecek misin yoksa savaşacak gücü bulacak mısın kendinde, bilmiyorsun. öyle ya savaşamıyorum artık. çözülmüyor dilim. dedim ya susmayı öğrettiler bana. nasıl anlatılır bilmem. yarayı sarmayı da öğretmediler bana. öylece kanlarla kaldım bir başıma. kaçmayı seçtim ben. herkesten. her şeyden. yalnızca kaçmak istedim. hiçbir şey olmamış gibi yaşamak, davranmak istedim. başaramadım. kaçtım. ama yakalandım. tüm kabuslarım yakaladı. elim kolum bağlandı. kılım kıpırdamadı. kıpırdayamadı. sığındığım şeyler öldürdü beni. ağzıma sürmem dediğim içkiyi içtim. sigarayı soludum. diri diri öldürdüler beni. şimdi yaşam savaşı veriyorum. kelimelerimin intihar ettiği noktada. ben sevemedim. ben kimseyi sevemedim. bana nefreti öğrettiler. beni sevenlere nefreti ben sundum. sevgiyi kendimden soğuttum. yaramı ben kendim yarattım. buna yanıyor sol yanım. buna ağlıyor ruhum. öyle basit hissettirmiyor tüm bunlar. kanlar arasında kalmışım da sesim duyulmuyor gibi. yaşam savaşı veriyormuşum da her saniye ölüyormuşum gibi.
108 notes · View notes
romanlar · 11 months ago
Text
üç ileri. beş geri. kafamın içinde bir film seyretisi. ismim dokuz. sekizi zikredemez oldum. sesime tahammülüm yok. geceden başlayıp keza yine geceyle bitiyorum. gördüklerim gözlerimi oyuyor. gözün gözüme bile değmedi.
sol tarafımdaki ağrıları, içimde çıkardığın yangına iliştiriyorum. taşa taş değen her ten canımı yakıyor. çok sık nefes nefese kalıyorum. baş ağrılarım artıyor. göğsümün ortasında genelleme bir kanat sızısı hissediyorum. bahsi geçen kelebek bu olmamalı. gözümün önünü karartıyor.
gece kırpmadığım kirpiklerime inat olur olmadık yerlerde uykuya dalıyorum. birisi geliyor. niye öyle bakıyorsun diyor. nasıl diye sorduğumda yorgun ve mutsuz diye cevaplıyor. sarsılıyorum. gülerken aniden duruyorsun, hiçbir şey yokmuş gibi yoluna bakıyorsun. gülüp geçiyoruz ama içimde harlanan ateşi durduramıyorum.
biliyor musun. kendimi sevmeye çalışıyorum. kirpiklerime bakıyorum; gözlerime, dudaklarıma, tokat yediğinde sızısı dinmeyen yanaklarıma. kollarımda sırf stresten açtığım yaralara. bacağımda izleri kalmış kabuklara. elimi saçıma atıyorum. kendimce okşamaya çalışıyorum. onların zalimce çekildiği aklıma geliyor sonra. bedenimin arsızca yerde sürüklenmesine sebep olduğu. hoyratça makası geçiriyorum onlara.
çok kızıyorlar bana ama kulakta küpe durmayınca dillerinin kemiği önemsiz kalıyor. ki varlığınla sınamasaydın beni yokluğun kırmıyor olurdu. biliyoruz ya, allı turna bi' bana vurmadı. üç ileri. beş geri. başım ağrıyor.
21 notes · View notes
pnr-drmkc · 1 month ago
Text
“Eski beni nerede ve nasıl kaybettiğimi hatırlamıyorum. Sadece bir akşam vakti balkon serinliğinde otururken geldiğim tüm yolların bana ne kadar uzak olduğunu gördüm.”
3 notes · View notes
dramatik-buluntular · 9 months ago
Text
şarkıya dönüşme ihtimali olmayan bütün afili laflardan sonra elmacık kemiğimde Van Gogh resmi gibi duran hayal kırıklığımı alçıya alıp seni gömleğimin cebinde akmış bir kalem olarak hatırlayacağım. affet.
16 notes · View notes
aylakadaminiz · 7 hours ago
Text
Tumblr media
Yitirmiştik mutluluğu.  Sonbahar şarkıları söylemiştik, Kayıp kelimelerin arkasından. Yağmurların temizlediği pencereden Kirlenmiş dünyaya bakıp Lekesiz hayaller kurmuştuk. Ağlamıştık belkide Ya da toz kaçmıştı gözlerimize, Eskiyen mutlulukları düşününce. Kitaplara kaptırmıştık kendimizi, Mutlu sonlara, güzel yarınlara Çiçek sanıp sarıldığımız kaktüslerin Yaralarını sarmaya çalışmıştık İzlerin kalıcılığını bilmeden. Bilmiyorduk zaman denen boktanlığı. Ne varsa bizde mutluluğa dair, Tebessümleri mesela,  Ya da ufak kalp oyunlarını Yanında götüreceğini nerden bilebilirdik Usul usul, hiç te fark ettirmeden  Kendine doğru kaçarken. Yüklenip bavula yüklediğimiz anıları Terkettik şehirleri, Kendimizi terk etmek isterken. Boşaltacaktık kalbimizdeki yükleri, Kötü anıları, boğazımızın düğümlerini, Ne varsa yakan şu göğüs kafesini, Yollara dökecektik. Daha yeni alışmışken sıcacık ellere Bacaklarımızda ısıtacaktık artık Durmadan üşüyen ellerimizi. Etrafa gülücükler saçarken, Asıverecektik yüzümüzü pamuktan iplere Sayamayacaktık yıldızları Gülerken parıldayan gözlerden. Gülümsüyorken birden Uzaklara dalacağız sadece Özleyeceğiz şehirleri, O tatlı kalp oyunlarını, Düşüneceğiz, çok düşüneceğiz Başka bir ihtimal var mıydı?
5 notes · View notes