#dosya baskı süreci
Explore tagged Tumblr posts
Text
Cepli Dosya Baskısı Kurumsal Kimliğinizi Yükseltmenin Profesyonel Yolu
Cepli dosyalar, şirketlerin ve kurumların kurumsal kimliklerini profesyonel bir şekilde sergileyebilmeleri için vazgeçilmez baskı ürünlerinden biridir. Toplantılarda, sunumlarda ve müşteri görüşmelerinde kullanılan cepli dosyalar, düzenli bir görünüm sağlarken aynı zamanda markanızın profesyonelliğini de ortaya koyar. Bu yazıda, cepli dosya baskısının aşamaları, fiyatları ve önemli detaylarına…
#baskı malzemeleri#cepli dosya çeşitleri#cepli dosya baskı#cepli dosya baskı aşamaları#cepli dosya baskı fiyatları#cepli dosya baskısı#cepli dosya basımı#cepli dosya tasarımı#dijital baskı#dosya baskı süreci#kurumsal dosya baskı#kurumsal kimlik#ofset baskı
0 notes
Text
Dergi Yapma Programlari
Dergi yapma işlemi, tasarım becerilerinizi kullanarak metin, resim, grafik ve diğer içerikleri bir araya getirme sürecidir. Dergi yapmak için genellikle profesyonel masaüstü yayıncılık (Desktop Publishing - DTP) yazılımları kullanılır. İşte dergi yapma sürecini adım adım anlatan bir rehber:
1. Amaç Belirleme ve Hedef Kitlenizi Tanıma:
Derginizin amacını ve hedef kitlenizi belirleyin. İlgi alanları, yaş grupları ve tarzları dikkate alarak içerik oluşturun.
2. Konsept ve Tasarım Belirleme:
Derginizin genel konseptini ve tasarımını planlayın. Başlıklar, alt başlıklar, sayfa düzeni, renk paleti ve fontlar gibi tasarım unsurlarını belirleyin.
3. Profesyonel DTP Yazılımı Seçme:
Adobe InDesign, QuarkXPress gibi profesyonel masaüstü yayıncılık yazılımlarından birini seçin. Bu yazılımlar geniş düzenleme ve tasarım özelliklerine sahiptir.
4. Yazı ve Görsel İçerik Hazırlama:
Derginizde kullanılacak yazıları ve görsel içerikleri hazırlayın. Yazıları düzenleyin, başlıklar ekleyin ve görselleri uygun boyutlara getirin.
5. Sayfa Düzeni Oluşturma:
Seçtiğiniz DTP yazılımını kullanarak derginizin sayfa düzenini oluşturun. Başlık, alt başlık, metin ve görselleri düzenleyerek sayfa tasarımınızı şekillendirin.
6. Renk ve Font Kullanımı:
Renk paletinizi belirleyin ve derginizde kullanacağınız fontları seçin. Tasarımınızın tutarlı ve okunabilir olmasına dikkat edin.
7. Bağlantılı Sayfa Geçişleri ve Akış:
Derginizdeki sayfalar arasında bağlantılı geçişleri ve içerik akışını planlayın. Okuyucunun konuyu takip etmesini kolaylaştırmak için içerikleri mantıklı bir sırayla düzenleyin.
8. Test Etme ve Düzeltme:
Derginizin bir taslağını oluşturduktan sonra test edin. Yazım hatalarını, düzenleme hatalarını ve görsel uyumsuzlukları kontrol edin. İlk taslakta düzeltmeleri yapın.
9. Baskıya veya Dijital Dağıtıma Hazırlık:
Derginizi basılacaksa, baskıya uygun bir dosya oluşturun ve baskı öncesi kontrolleri yapın. Dijital olarak dağıtılacaksa uygun formatlarda kaydedin.
10. Dağıtım ve Pazarlama:
Derginizi hedef kitlenize ulaştırmak için uygun dağıtım ve pazarlama stratejilerini belirleyin. Basılı bir dergi ise dağıtım kanallarını düzenleyin; dijital bir dergi ise sosyal medya, web siteniz veya diğer dijital platformlar aracılığıyla paylaşım yapın.
11. Geri Bildirim Toplama ve İyileştirme:
Derginizin yayınlanmasının ardından okuyuculardan geri bildirim alın. Bu geri bildirimleri dikkate alarak gelecekteki sayılarınızı iyileştirin.
Daha fazla bilgi için https://www.colaker.net/programlar/dergi-yapma-programlari/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
Dergi yapma süreci tasarım becerileri, yaratıcılık ve planlama gerektiren bir süreçtir. Profesyonel bir görünüm ve etkileyici içerik elde etmek için dikkatlice tasarım yapmak ve içeriği düzenlemek önemlidir.
Kaynak: https://www.colaker.net/programlar/
0 notes
Link
ICC, herhangi bir etken soruşturma hakkında yorum yapmayacağını söylemiş oldu. — AFP/DosyaOrtak üyeler, Internasyonal Kriket Konseyi'nin (ICC) 2024-27 süreci için Durban'daki Temmuz yönetim kurulu toplantısında oylanacak olan yeni gelir paylaşım modeliyle ilgili endişelerini dile getirdi.İnanıyorlar ki, yeni tavsiye edilen gelir dağıtım modeli nakit sıkıntısı çeken ülkeler üstünde ek baskı oluşturacaktır. Tavsiye edilen modele nazaran - eğer onaylanırsa - Hindistan'ın yeni gelir oranı %38,5 olurken, İngiltere ve Avustralya sırasıyla %6,89 ve %6,25'i alacak. ESPNcricinfo bildirildi.Ayrıca Pakistan, ICC'nin 2024-27 yılları için yapacağı 3 milyar dolarlık medya hakları anlaşmasından gelecek olan ICC'nin öngörülen kazançlarının %5,75'ini kazanmaya hazırlanıyor.ICC'nin 12 asil üyesi, gelirin %88.81'ini, geri kalanı ise 94 ortak üye için alacaktır.ICC İcra Kurulu Başkanları Komitesi'nin ortak üye temsilcisi Sumod Damodar, teklifin azca gelişmiş ülkeler için yararlı olmadığını söylemiş oldu."Tavsiye edilen ve tartışılan şeyin netice olması muhtemelse, o vakit bir ortak üye temsilcisi olarak (hayal kırıklığına uğrardım)" dedi Reuters."Ortak üyeler için yetersiz olmasının birçok ergonomik sebebi var."Ayrıca Vanuatu Cricket Association İcra Kurulu Başkanı Tim Cutler, modelin kriketteki eşitsizliği teşvik edeceğini söylemiş oldu.Cutler, "Yeni model artık daha büyük kriket oynayan ülkelere daha da ağırlık veriyor ve tavsiye edilen değişikliklerin bu dengesizliği şiddetlendirerek oyunun geleceğini daha çok riske atma riski var." Reuters."Üzücü gerçek şu ki, kriket dünyanın mevcut köşelerinin ötesine geçmeyecek ... eğer oyunun küresel fonlarının tahsisi, oyunu fiilen büyütmek amacıyla daha eşit bir halde tahsis edilmezse."Daha ilkin Pakistan Kriket Kurulu'nun (PCB) eski başkanı da benzer düşünceleri tekrarlamıştı."[Proposed revenue distribution model] 2003-06 yılları aralığında ICC başkanı olan ve 2021'de Pakistan Kriket Kurulu'ndan çekilme eden Ehsan Engel, "en fazlaca parayı ona minimum gereksinim duyan ülkeye verecek, ki bu asla mantıklı değil" dedi. Forbes hususi bir röportajda."Bence bu fazlaca talihsiz. Küresel oyunun gelişimi hakkında stratejik düşünme yok. Vizyon yok."Engel ek olarak aslan payını Hindistan'a vermek yerine ICC'nin 12 tam üyesi içinde mali eşitlik çağrısında bulunmuş oldu."Ülkelere yalnız oyuncularını geliştirmeleri için değil, bilhassa IPL ve oyuncuları hedefleyen öteki T20 ligleri ile adil bir meblağ ödemek için kafi kaynak vermelisiniz" dedi."Hindistan pazarı fazlaca para getiriyor... bu BCCI (Hindistan'ın yönetim organı) değil. Hintli şirketlerin ICC etkinliklerinde ve dünya genelinde reklam vermelerinin yararları var. Hindistan kendi başına oynamıyor, oynuyor. öteki üyelere karşı.Bu iki yönlü bir yol."
0 notes
Text
Birbirlerinde bağımsız anlar:
Zayıflıklarım var. Bazen bu beni demorolize ediyor. Bana özelmiş gibi hep ben eksikmiş gibi hissediyorum. Sonra kendime baskı uyguluyorum, bu yıpratıcı oluyor. Oysa herkesin mücadele şekli farklı birileri biraz daha mücadeleci olmalı ben de onlardan biriyim. Yolu yürümek istiyorsam herkesin çabalaması gerekiyorsa benim birkaç tık daha fazla çabalamam gerekiyor. Yarışım hep kendimle şunu da öğrenmeliyim şunu bilmem için çalışmam lazım tamam çalışayım bir dönüp bakıyorum ne kadar çalışırsam çalışayım ne kadar çabalarsam çabalayayım hep eksik hissediyorum. Bu benim bug’ım sanırım. Çabaladıkça eksik hissediyorum. Yanlış mı yaşıyorum diyorum cevabım yok bilmiyorum ki. Hep bir şeylerle uğraşmalıyım ki eksik yanlarımı tamamlayayım hissiyatı. Sonu ne olacak yoksa hep böyle mi yaşayacağım onu da bilmiyorum.
Doktorcum moralim bozuktu diye: unanuovavitasworld’cığım hiç üzülme her şey yoluna giriyor dedi. Teşekkür ederim minik burun perisi ama ben yorgunum fiziksel değil.
Konudan bağımsız bugün kahve almaya mutfağa giderken aynaya ilişti gözüm. Gömleğin altında resmen Garfield pijaması var kurumsal hayatın homeoffice hali sinirlerimi bozuyor. Fjfj Her gün ama her gün online toplantı çok yorucu.
Gözaltlarımı akran zorbalığı gördüğüm zamanlardan sonra kabul etmiştim sanıyordum. Ama canımı sıkıyorlar.
Biraz kilo aldım son bir ayda, aldığım hızda geri verebilmeyi ümit ediyorum. Zira bacaklarım Roberto Bey’in bacaklarından kalın bu hiç hoş değil. Bir süre daha da spor yasak.
Buraya Markdown’dan da post atabiliyormuşuz. WOW! Bunu da bir ara öğreneceğim.
Pandemiyi çok iyi yönettiğimi düşünüyorum. Büyük çoğunluğunda ailemle olduğum için hayatım epey kısıtlıydı taşıyıcı olup onlara bulaştırmak istemediğim için. Fakat artık konsere gidip bağıra çağıra eşlik etmek istiyorum işin ilginç tarafı böyle ortamlardan hiç hoşlanmam baş ağrısı yapar bana.
İlk defa bir bebeği doğduğu ilk an gördüm cam ekrandan da olsa. Bebekler yeni doğduğunda çok küçük oluyor. Çok korkunç bir sorumluluk gibi geliyor bana. O bebek için de büyümek ne sancılı, dünyaya insan gelmek zor.
Saçımı da çok kısa kesti kuaför uzayacak artık.
Şunu revize edelim cümlesini hiç sevmiyorum. Tamam bu iyi oldu şunu da ekleyelim mi cümlesinden de nefret ediyorum. Bu şekilde nihai sonucu görmüyoruz ne olacak böyle hep bir şey ekliyoruz süreç uzadıkça canım sıkılıyor.
Gamsız olabilmeyi çok istiyorum, neden benim için bu kadar zor.
Askerliğe vicdani ret neden gelmiyor, zorunlu olarak insanların asker olması bence hoş değil.
Hayattan beklentiyi minimuma indirmek hatalı bir yaklaşım mı?
30 nasıl gümbür gümbür geliyor ya hiçbir şey anlamıyorum ama geliyor.
Negatif düşünmemeye çalışıyorum. Negatifin negatifi çağırdığını düşünüyorum ama her şey o kadar üst üste geliyor ki. Talihsizlikler silsilesi resmen.
İnisiyatif almayı bıraksam biraz da başkaları yapsa.
Sebepsiz aklıma Behzat Ç. 78. Bölüm geliyor.
Manikürlü tırnağa siyah oje çok yakışıyor.
Tarkan neden eskisi gibi şarkı yapmıyor?
Dümdüz yaşamak istiyorum, aşık olmak ya da aşk acısı çekmek ama ülke o kadar kötü ki geleceğe dair endişeden hiçbir şeye fırsat kalmıyor. Dost meclisinde alkol alındığında bile mevzu gelecek kaygısı üzerine.
3 senedir tatil yapamadım. Hep bir şeyler çıktı tatil neydi nasıl bir şeydi?
Hep yoğunluktan şikayet etsem de, içten içe o yoğunluğu seviyorum. Kafanın sürekli meşgul olması güzel.
Kendim için yaptığım en iyi şey okurken devletin verdiği krediyi almamaktı. Belki çalışmak okumak çok yordu ama ortalama 20 bin lisans 30 yüksek olsa en az 50 bin lira borcu ben asla ödeyemezdim.
Bir ara şekeri, alkolü ve beyaz unu bırakmıştım. O bir arayı tekrar yaşamam lazım.
Benimie ilgili bir işi bir başkasının yapmasına hiç tahammül edemiyorum. Devlet dairelerinde, hastanelerde işler o kadar yavaş yürüyor ki. Dosya vereceksin altı üstü 40 kere söylemek gerekiyor. Ben arşive girsem 2 dakikaya alacağım. Böyle durumlardan hiç hoşlanmıyorum.
Bazen biri “ unanuovavitasworld sen yaparsın!” desin istiyorum.
Gece geç yatmama rağmen sabah 6’da uyanıyorum bunu nasıl çözeceğim bilmiyorum.
Bazen birçok şeye geç kaldığımı hissediyorum bu beni telaşlandırıyor, sonrasında herkesin hikayesi, süreci farklı diyerek kendimi ikna etmeye çalışıyorum.
Tekrar kripto mevzularına girmek istiyorum ama finansal olarak o riske girmemem gerekiyor.
Bazı şeylerin izahı olmaz, herkes senin gibi değil. Açıklama beklemene gerek yok.
Kalt’ı özledim.
Arkadaşlarım nişanlanıyor, evleniyor, çocuk sahibi oluyorlar, hiç böyle şeylere merakım yok hiç evlenmeyecekmiş gibi hissediyorum.
Muhteşem bir şekilde geç kaldığım ehliyet mevzusu umarım elime yüzüme bulaşmaz. Sadece cüzdan da dursun diye alınan bir kimlik sanki arabam olacak da araba süreceğim. dsmfjdf
Sonbahar ve ilkbahar mis gibi mevsim 12 ay okey’im ben.
Gözlük kullanmayı çok özledim, lens berbat bir şey.
"atlar düşer, krallıklar yıkılır, kuşlar göçer." bunu dövme yaptırmak istiyorum tam alnımın ortasına.
Bazen herkesle ama herkesle bağımı koparıp “tamam, bitti” deyip. Kaçmak istiyorum.
Kabul ediyorum, bazen dümdüz oturmak lazım.
Hafta sonu bir çırpıda geçiyor.
Adımı daha güzel kendimi karar veremediğim şöyle bir şarkı var. Bu iç konuşmayı buraya kadar okuyana armağan olsun.
"Bulursan bana söyle, niye böyle alev her yanım?
Bu da geçer de hepsi geçti"
*Bu da ekstra olsun, şöyle ortamları çok özledim.
4 notes
·
View notes
Text
SN. ENVER AYSEVER’İN PROGRAMINDA GÜNDEME GELEN İTHAMLARIN CEVAPLARI
4 Mayıs 2020 tarihinde, Enver Aysever’in Halk TV’de yayınlanan Ayrıntılar isimli programında, Mine Kırıkkanat ve Adil Serdar Saçan tarafından camiamız hakkında hiçbir doğruluğu olmayan ithamlara yer verilmiştir. İfade özgürlüğüne ve basın etiğine olan inancına güvendiğimiz Enver Aysever Bey’den beklentimiz konunun tüm taraflarına kendini ifade etme hakkı vermesiydi. Yayın esnasında bu imkan bizlere tanınmamış olduğu için, Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında ortaya atılan tümüyle gerçek dışı ve hiçbir somut delil ve belgeye dayanmayan bu ithamlarla ilgili cevaplarımız aşağıda yer almaktadır.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki gerek kendi köşesinde gerekse söz konusu yayında bir takım mesnetsiz ithamlarda bulunan Sn. Mine Kırıkkanat davanın taraflarından biridir. Mine Hanım, tarafı olduğu bir dava hakkında kamuoyunu ve yargıyı yönlendirmek anlamına gelebilecek açıklamaların hukuka ve temel insani değerlere uygun olmadığını son derece iyi bilecek eğitim, görgü ve kalite anlayışında olduğuna inandığımız bir gazetecidir. Hukukun temel ilkesi olan “masumiyet karinesi”ni yani, "suçu ispatlanana kadar her insanın masum olduğu" gerçeğini kendisine hatırlatarak aşağıdaki hususları kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları hiçbir somut delile ve bulguya dayanmayan, tamamen afaki beyanlar üzerine bina edilmiş bir iddianame sebebiyle 22 aydır tutuklu yargılanmaktadırlar. Haklarında öne sürülen ithamların hiçbirinin doğru olmadığı ise yargılama süreci boyunca dosyaya giren Adli Tıp, Masak, Dış İşleri Bakanlığı, MİT gibi devlet kurumları tarafından hazırlanan raporlarla yani somut belge ve bulgularla açıkça ortaya çıkmıştır. Yani bir yanda hiçbir delili olmayan, gerçeği yansıtmayan baskı ve zor altında verilmiş asılsız, uydurma beyanlar diğer yanda ise masumluğumuzun ispatı olan somut deliller vardır. Hukuk somut delillere göre ilerleyen bir süreçtir. Mine Hanım ve Enver Bey’in de afaki beyanlara değil somut belge ve delillere itibar etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.
Mine hanımın yazısında ve açıklamasında ısrarla kullandığı “mafya” kelimesi ise Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla aynı cümlede asla yanyana gelemeyecek bir kavramdır. Adnan Oktar, hayatını Allah rızası için sevgiye, dostluğa, kardeşliğe adamış olan, yaklaşık 40 yıldır her konuyu sevgiyle çözmenin mücadelesini veren bir insandır. Kendisini tanıyan herkes Adnan Bey'in bir sevgi insanı, sevgi öğretmeni olduğuna bizzat şahit olmuştur. Nitekim, eğer iddia edildiği gibi camiamızda sevgisiz bir ortam söz konusu olsaydı bunca insan bir saniye bile o ortamda durmazdı. Sadece Adnan Oktar’ı sevdikleri ve arkadaşlıklarını devam ettirmek istedikleri için tutuklanma, iftiralara maruz kalma, mallarına mülklerine el konulması gibi sayısız badireye göğüs germezlerdi.
Aslında, Mine Hanım’ın yayın esnasında kullandığı bir ifade, anlattığı ithamlara kendisinin de inanmadığını göstermektedir. Adnan Oktar ve arkadaşlarının güya casusluk ve diğer bazı illegal yöntemlerle sözde mafyavari hareket ederek elde ettiği sonucun ne olduğunu Mine Hanım şöyle ifade etmektedir: “Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatından evrim teorisini çıkartıp yaratılış teorisini ortaya koyabiliyorsanız bu mafyadan da öte bir şeydir.” Görüldüğü gibi tek başına bu cümle dahi ortada ne bir suç örgütü ne bir mafya ne de gerçek dışı beyanlarda anlatıldığı gibi casusluk, şantaj, tehdit gibi şeylerin olmadığının ispatıdır. Dünyanın hiçbir yerinde öğrencilerin doğru ve bilimsel bilgiye ulaşması için sözde mafyavari bir örgüt kurup güya casusluk yaptığı görülmemiştir. Adnan Oktar Bey de 1979’dan bu yana evrim teorisinin geçersizliğini anlatmaktadır. Bunu da yazılar, kitaplar, konferanslar, sergiler, internet siteleri, belgeseller gibi tamamen ilmi ve kültürel bir yolla yapmaktadır. Bir insanın fikrini, inancını, dünya görüşünü anlatması ve yayması ise anayasal güvence altında olan bir haktır.
Mine Hanım’ın yanlış bilgilendirilmiş olmaktan kaynaklandığını düşündüğümüz bir başka yanılgısı da, Adil Serdar Saçan ve bazı arkadaşlarımız arasında devam eden işkence davası hakkındadır. İşkencelere, baskılara ve her türlü dayatmaya karşı olduğuna inandığımız Mine Hanım’a yakışan işkence gibi en ağır insanlık suçu hakkında yorum yaparken çok daha titiz olmasıdır. Mine Hanım’ın bilmediği açık olan konulardan biri, söz konusu davada işkence olduğuna dair somut raporlar ve Mahkeme kararları olduğudur. 1999 yılında göz altına alınan ve Adil Serdar Saçan yönetimindeki İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesinde günler kalan arkadaşlarımızın bu süre zarfında işkenceye maruz kaldığı Adli Tıp Raporlarıyla sabittir. Hatta işkenceye maruz kalan arkadaşlarımızdan Halil Hilmi Müftüoğlu’nun yaşadıkları, Türk Tabipler Birliği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan İşkence Atlası kitabına da konu olmuş, Türkiye’deki işkencelere örnek vaka olarak bu kitapta yer almıştır. Yargılama sürecinde 19 ayrı rapor ile arkadaşlarımızın işkence gördükleri konusunda uzman bilim adamları tarafından tespit edilmiş ve bu raporlar yargı makamına sunulmuştur.
Arkadaşımız Halil Hilmi Müftüoğlu'na 1999'da, Adil Serdar Saçan'ın müdürlüğü döneminde Organize Şube'de gözaltındayken yapılan işkence Türkiye İnsan Hakları vakfı tarafından hazırlanan "İşkence Atlası" kitabına geçmiştir
Daha da önemlisi aynı operasyonda Emre Çalıkoğlu isimli arkadaşımın işkence gördüğü İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2004/367 no.lu dosya, 2005/517 no.lu kararla hükme bağlanmıştır. Bu kararda, arkadaşımızın Adil Serdar Saçan yönetimindeki Organize Suçlar Şubesinde işkence gördüğüne hükmedilmiş, ancak işkence gördüğü esnada gözleri bantlı olduğu için işkenceyi yapan memurun tespit edilememesi sebebiyle yargılanan kişiler hakkında beraat kararı verilmiştir. Yani bu mahkeme kararı İŞKENCENİN KESİN OLARAK VAR OLDUĞUNU ortaya koymuş, yalnızca ilgili makamlar işkenceyi yapan memuru tespit edememişlerdir. Bu mahkeme kararının ardından İstanbul 3. İdare Mahkemesi 2016/2355 no.lu kararıyla da Emre Çalıkoğlu’na Adil Serdar Saçan ekibinden gördüğü işkence sebebiyle tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin, arkadaşımız Emre Çalıkoğlu'nun Adil Serdar Saçan'ın Müdürlüğü'nü yaptığı dönemde Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde işkence gördüğünün sabit olduğunu hükme bağlayan kararı
Mine hanımın yanlış bilgilendirildiği bir diğer konu ise, kendisinin iddia ettiği gibi hiç kimse 19 yıl sonra ortaya çıkıp herhangi bir ithamda bulunmamıştır. Olayın gerçekleştiği 1999 yılında, hemen sonrasında işkence gören arkadaşlarımızın ailelerinin Devletimizin çeşitli birimlerini bilgilendirmeleri neticesinde 2006yılında yargılama başlamıştır. Aradan 19, 20, 30 yıl geçtikten sonra suni mağdurlar ve baskıyla oluşturulmuş şikayetçiler ortaya çıkaran ise Adnan Oktar ve arkadaşları değil, onlara karşı bu kumpası kuranladır. Şu anda Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılandığı davada gerçek dışı beyanlar vermeye mecbur bırakılan, zorla müşteki yapılan insanların büyük çoğunluğu 20-30 yıldır arkadaş çevremizde son derece mutlu bir hayat sürmüş insanlardır. Zorla, öyle olmadıkları halde sözde mağdurmuş gibi ortaya çıkmaya mecbur bırakılmışlardır.
Adil Serdar Saçan
Görüldüğü gibi, arkadaşlarımıza işkence yapıldığı Adil Serdar Saçan’ın öne sürdüğünün aksine, afaki bir iddia değil bilimsel raporlar ve mahkeme kararlarıyla sabit bir gerçektir. Adil Serdar Saçan’ın yayın sırasında gündeme getirdiği yargılama süreciyle ilgili ithamlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye’de yargının ağır işlediği bilinen bir gerçektir. Her yargılama sürecinde karşılaşılan doğal süreçlerin ve yargının kendi içindeki işleyişinin Adnan Oktar ve arkadaşlarının suçuymuş gibi yansıtılması ise adil bir yorum değildir. Adil Serdar Saçan’ın iddiasının aksine, A9TV’de bir kez bile hakkında karalama yapılmamış, asılsız veya belgesiz bir açıklamada bulunulmamıştır. Yukarıda örneklerini vermiş olduğumuz işkence yapıldığının sabit olduğunu gösteren mahkeme kararlarının A9 yayınları esnasında gündeme gelmiş olması karalama değil, kamuoyunu bilgilendirmedir
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.
#mine kırıkkanat#adnan oktar#a9tv#enver aysever#halk tv#cumhuriyet gazetesi#Türkiye#işkence#darp#şiddet#tehdit#iftira#gerçekler#yalanlar#mahkeme#medya#basın#yayın#kuruluş#adil serdar saçan#işkenceci#harun yahya#istanbul#kitap#rapor#adli tıp kurumu#aslanlar#kedicikler#adnan hoca
0 notes
Text
Refik Anadol ile Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi medya enstalasyonu üzerine
Sanatçı Refik Anadol, ANAMED direktörü Chris Roosevelt, ANAMED’in “Bir Kazı Hikâyesi: Çatalhöyük” sergisi küratörü Duygu Tarkan ve koordinatörü Şeyda Çetin, Refik Anadol’un sergi kapsamında gerçekleştirdiği medya enstalasyonu üzerine söyleşiyor.
RA: Şimdi şöyle başladı hikâye, ilk başta sorduklarımız şuydu: “Makine öğrenmesini bu muhteşem arşive nasıl uygulamalı? İnsan bakışından farklı bir sonuca ulaşabilmek için derin öğrenme algoritmaları nasıl uygulanmalı? Bu zengin veri tabanından nasıl bir değer üretilebilir?” Bütün bu sorular veri tabanını geliştiren ekip tarafından da çok beğenildi, heyecanla karşılandı. Ama pratik olarak bazı zorluklar vardı. Veri tabanını geliştiren Dominik Lucas’la süreci görüştük. Tabii bir diğer taraftan şu an stüdyomuzdaki veri bilimci, sanal gerçeklik mühendisi ve üretimsel tasarımcılar olmakla birlikte benimle beraber 5 kişilik bir ekip olarak proje üzerinde çalıştık. Veri madenciliği kısmı çok zaman aldı çünkü arşiv, her yeni gelen araştırmacının bir daha yorumladığı bir şeye dönüşmüş. 900 küsur tane CSV (Virgülle Ayrılmış Değerler) dosyası var yani bu demek ki 900 küsur kere bir şeyler yorumlanmış bilgisayar için. Ve her birinin de kolon yapısı, her kişinin kendi çalışma sistemine göre yorumlanmış. Yani her ekibin kendi yönlendirmeleri olmuş veriye.
DT: Aslında ayrı ayrı oluşturulan derken, o veri tabanından çektiğimiz “queries” yani “sorgulamalar”dan bahsediyorsun değil mi?
RA: Evet, evet. Yani bir tane big picture verisi yok aslında. Sonuçta bir tıkla bir anda bütün arşivi bir dosyaya aktarmak gibi bir fikir çalışmadı. Güzel bir problem bu, çünkü bilgisayar bilimi açısından baktığımız zaman veri darmadağınık, bu iyi bir sebep. Herkes kendi yorumunu eklemiş bu da iyi bir sebep. Sonra dedik ki peki makine bunu nasıl okuyabilir. Bunu okuyabilmesi için ne yapmamız gerekiyor? Büyük çözünürlükte fotoğraflara baktığımız zaman bütün imaj arşivi çok yeterli, çok kuvvetli, zaten yeteri kadar bilgi var, her şey güzel kaydedilmiş.
Kontakt Baskı (contact sheet)” Imaj Arşivi Dizilimi, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
Fon renkleri farklı olsa da, kimi gelen beyaz kullanmış kimi siyah. Duruma göre herkes o an bir şey üretmiş yani ama aslında “bilgisayarlı görüntüsü” için gerekli bilgi var. Sonra şöyle zorlu bir aşama daha oldu; peki bu kadar fotoğraf, mesela 2006 – 2016 arasındaki çözünürlük farkı da uçurum…Çok küçük, 640’a 480 piksellik fotoğraflar da var, yeni çekilenler mesela 7000’e çıkmış. Yani aradaki fark uçurum. Sonra bir algoritma yazmamız gerekti, bütün fotoğrafları alıp imgeleri tek tek onarıp sabitledik.
Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
Bu aslında bir “kontakt baskı (contact sheet)” sahnesi. Burada da bunu yaparken ilk çekilen sol üstteki fotoğrafla son çekilen sağ alttaki fotoğrafa kadar sanki kazı evinde çalışan grupların çekim anlayışına göre en soldan en sağa kronolojik şekilde dizdik. Çok enteresan gözüktü aslında posterde. Çünkü aslında çalışmayı da çizgisel düzlemde gösterdi. Aslında burada kompleks bir türde makine zekâsı uygulanmadı. Yani tarihsel olarak dizildi. Bu mesela tek başına 3 gün süren bir süreçti. Bütün arşivi tek tek imajı bulup küçültüp bir yere koyup, tekrar küçültüp bir yere koyup sonra verilen enstalasyon ebatlarına göre en sol üstten en sağ alta kadar piksel piksel tekrar inceleyip düzenleme yapıldı. Bu başlı başına bayağı zaman alan bir süreçti. Sonra aynı veriyi işleme sürecinde (processing) java ile acaba bir dosyaya indirebilir miyiz diye sorduk. Meta veriye ulaşıp bir şekilde suni olarak, sentetik bir meta veri yaratıp imgelere bir daha bakabilir miyiz diye düşündük.
CSV Aracıları: Aracı-Metaveri Hesaplaması, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
ŞÇ: O halde burada gördüklerimiz yine imgeler; yani arşivindeki fotoğraflar arasındaki ilişkiyi görmeye devam ediyoruz bu sahnede de.
RA: Evet. Her bir küp bir veri noktası.
CR: Veri noktası derken neyi kastediyoruz? Tek bir fotoğraf mı?
RA: Bir fotoğraf. Çünkü imgeler dışında veriyi mutlak olarak çözebilmek metin boyutunda mümkün ama o da çok kısıtlı kaldı. Görsel veri, bizim ve makinanın görebildiği bir şey gibi düşündüğümüz zaman daha rahat bağlama oturtulabildi. Bu sahne de aslında şunu gösteriyor: acaba böyle bir evren yaratabilir miyiz?
CR: Gerçekten. Bu bana evrendeki bir solucan deliğini anımsatıyor. Yani, bu koridor uzunlamasına bakıldığında koridor mi? Eğer tünel kronolojik ise, onu yuvarlak kılan ne? Bu tasarım kaynaklı mı?
RA: Evet. Üstten baktığınızda aslında tam da onu görüyorsunuz. Bu sanatsal bir unsur. Ancak bence bu biraz da işe daha içine alan bir etki sağlıyor. Bundan çok daha büyük yapılabilirdi. Ancak sonra çok fazla üst üste çakışma olduğunu fark ettim. Kelimenin tam anlamıyla algılanabilirlik açısından, her bir noktanın bireysel deneyimi algılanamıyordu..
Bazı durumlarda her bir küpün bir veri noktasına sahip olması ve bunların her birine ilişkin arşivin onlar hakkında bir şeyler söylediği bir CSV dosyası olması amacıyla bir CSV’nin her bir noktasını tek tek ele aldığımız zamanlar oldu. Ve bu kodu sadece bu yapısal mekânı yaratmak için yazdık.
Giriş Sahnesi: Alanın Ağ Görüntüsü, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
RA: Burada ise fotogrametri denenmiş drone ile. Sonra bu “ağ örüntüsü”ne çevrildi. Çok güzel bir çalışma, bayağı bir zaman harcandı buna. Dedim ki acaba böyle bir mekâna makine zekâsı uyguluyorsak klişe bir şekilde, yani, 2 boyutlu ya da 3 boyutlu bir görsellikle mekânı makine perspektifiyle nasıl görürdük? Böyle bir sahneyi görürdü gibi düşündüm.
ŞÇ: Burada, arazinin üzerindeki ağ topoğrafyadaki farkları mı gösteriyor?
RA: Kot farkını gösteriyor. 3 boyutlu bir tarama yapılmış fotoğraftan fotogrametri ile. Çok başarılı bir şey denenmiş. Zaten renk skalası alınmış, çok düşük çözünürlüklü bir topoğrafya görüntüsü tabii ki. Ama estetik olarak bence çok güçlü.
ŞÇ: Bu zaten hani o ağlarla birlikte, topoğrafyayı gösteren o noktasal görünümle, adeta bir Paul Signac tablosu. Karşımda ilk gördüğümde dijital bir imgenin günün sonunda gerçekten bir tablo estetiğine büründüğünü düşündüm.
RA: Çok güzel. Aynı ilhamı verdi yani görür görmez. Çok zaman aldı bu arada. Böyle rahat bir çalışma dosyası değil yüksek çözünürlüklü bir imaj kitlesi var üzerinde. Kamerayı rahatça üzerinden gezdirip basit bir sinematografik bir geliştirme bile 2 günlük bir süreçti. Doğru şekilde dokuyu alıp kamerayı koyup topoğrafyayı 3 boyutlu bir daha okutmanın beklenmedik bir sorumluluğu varmış arkasında. Kolay gözüküyordu ama bu da bayağı keyifliydi.
ŞÇ: Zaten bu görseli çıkardığını gördüğümde “İnanmıyorum, arşivin içinde nasıl derin bir araştırma yapmış!” dedim. Çünkü sana kılavuzu olmayan muntazam büyüklükte bir veri tabanı teslim ettik. Ve sen, kelimenin tam anlamıyla bu arşivde kendi arkeolojik kazını yapmışsın.
RA: İlk soru, bu kazı alanının tam olarak nerede olduğudur? Mekânı fiziksel olarak görebilir veya coğrafi olarak bağlantı ve bağlamı hissedebilirsiniz. Bence bu deneyime bu noktadan başlamak bir çeşit giriş bölümü niteliğinde oldu.
Bunun ardından gördüğümüz şey ise, ilginç bir şekilde, verilerin kazılarak çıkarıldığı ile aynı peyzaj, aynı topoğrafya; bu biçimi almaya başladığı için biz de “Houdini” adlı bir yazılım kullandık. Bu çok karmaşık bir 3-boyutlu prosedürsel tasarım yazılımıdır ve milyonlarca noktayı işlemenin üstesinden gelebilir. Yani bizim bu ölçekte, CSV dosyalarından gelen yaklaşık 1,1 milyon tekil noktamız var. Bazen bunlar sadece birer resimdir, ancak bir şekilde benzersiz bir bilgiyi temsil ederler.
Stanford t-SNE ArchGIS Alan Haritası, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, Refik Anadol, 2017
RA: Burada renk önceki sahneden geliyor, ancak nihayetinde her nokta arşivdeki benzersiz bir verinin basitleştirilmesine karşılık gelmekte. Ve daha sonra, bu kamerayla, sadece peyzajın bu bağlamda uçsuz bucaksız ve devasa olduğunu ifade etmeye çalışıyordum. Burada kullandığımız algoritma “t-SNE”. Basitçe açıklamak gerekirse, bu algoritma milyonlarca veri noktası arasındaki en yakın komşuluk ilişkisini elde eder.
Şimdi bütün arşivi çok kabaca 256 – 256 piksele bölmek gerekiyor ilk başta. Her imajın kusursuz bir şekilde bir kare içinde var olması gerekiyor. Daha sonra bu imaj gömme (embedding) sayısı genelde, yani 1024 gibi bir rakam, hemen hemen büyük ölçekte imajlar arasındaki yaklaşımı gösterecek kadar büyük bir veri. Her birini defalarca uyguladığımız zaman aslında boyut 1004. Yeteri kadar büyük bir veri aslında. Elimizde çok büyük ihtimalle bir bulgu var.
CR: Ben de tam, “Bu, temel bileşen analizi (Principle Component Analyses),”diyecektim.
Site Lerp: Vectorization of Orthomosaic, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
RA: Evet. Daha sonra burada gördüğümüz aslında noktalar landscape lerp denen bir algoritmayla bir anda o “t-SNE”grubuna dönüşüyor. Bu dönüşüm aslında çok enteresan bir nokta çünkü sonraki sekansta o peyzajın kendisi böyle bir forma dönüşüyor. Bu gördüğümüz de 50 çapraşıklık (perplexity) ile oluşturuldu. Çapraşıklık da o algoritmanın keskinlik (sharpness) rakamı diye söylenebilir. 5 ile 50 arasında bir rakam aralığı. Her biri 5’er 5’er artacak şekilde kullanılabiliyor. 50’nin bize en dağınık ve en kümesel bağları koparabilen bir hal getirebildiğini fark ettik. 5 çok iç içe geçiyor mesela, 20 – 25 hala arada kalıyor ama 50’de bağlantısız bulgular ortaya çıkıyor. Tek sıkıntı: çok ağır bir dosya, dolayısıyla içinde bir yakınlaştırma ve uzaklaştırma yapmak için veri işlemek 1 ay daha sürecek bir süreçti. O yüzden sanatsal olarak bir şiirsel görünümü yakalayabileceğimiz çok hızlı bir yakınlaştırma yapılabilir mi konusunu sorguladık. Mesela bu sahne 5 gün sürdü. Sadece bu sahne… Burada her bir veri arasındaki ilişkinin yani bağlantı türlerinin her birinin araştırmacılar için bir şekilde bir anlamı var.
Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
CR: 3 boyutlu bir küme analizi, ağ analizi gibi düşünebilir miyiz?
ŞÇ: Ve burada hala, başta gördüğümüz ilk sahnedeki veri kullanılıyor değil mi? Veri tabanının bütünü olduğunu söyleyebilir miyiz?
RA: Aynen. Veri tabanındaki imaj olarak kaydedilmiş tüm veriler var burada. Jpeg, tiff, giff, nef, raw uzantılı tüm dosyalar.
DT: İmajla kaydedilirken girilen tüm bilgiler mi peki? Yani veri tabanı üzerine giriş yapılan tanımlamalar, birim ve öğeler gibi bilgilerle ilişkisini de görüyor muyuz burada?
RA: Onlar da var. Tabii ne kadarına girildiğini ne kadar her birinin tutarlı bir şekilde içinde olduğunu göremiyoruz. Çünkü 500 bin tane nokta var; yani bir nevi araştırma ne kadar tutarlıysa o kadar tutarlı bir yapı, bir ağ ağacı çıkıyor.
ŞÇ: Bu sahnede de imge üzerinden ona bağlı olan bütün bilgiler burada görülüyor, değil mi?
RA: Evet, aynen öyle. Çünkü Dominik’in sağlayabildiği tek bir dosya vardı, yani big Picture CSV sadece imajlar için varmış diyebiliriz en azından.
CR: Bu hala imajlarla bağlantılı verileri mi ilişkilendiriyor, yoksa her şeyi mi?
RA: İmajlarla. Ama imajlarla ilgili her şeyi.
CR: Yani onlarla bağlantılı tüm meta verileri, ama aynı zamanda da bunun tüm görsel verilerini.
RA: Özetlemek gerekirse, bu, basitçe bu veri tabanında bulunan bütün imaj verileridir. Dominik, sanırım 400 megabayt ebadında bir dosya yollamıştı ve bunun içinde son 20 yılda herhangi birisi tarafından herhangi bir şekilde sınıflandırılmış her bir görüntü bulunmaktaydı. Bence buradaki uygun koşulları sağlayan ilk öğe 1996 yılına ait. Sütunlar halinde ve çok sayıda bilgi var.
Vorteks t-SNE: Doğrusal Olmayan Boyut İndirgeme, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
RA: Bu sahne ise basitçe bu imajlar arasındaki 50 çapraşıklık bağlantısının bir sonucu olarak ortaya çıkan kümedir. Bu yüzden bu denemeyi yapmak oldukça eğlenceliydi. Yani ben birisi bu arşivin tamamını veri evrenine dağıtacak olsa ne olacağını görmek istedim. Bu bir hayli galaktik bir duygu. Yani bu aynı veri evrenine uygulanan bir vorteks (girdap) algoritması. Şu an bunlar sadece noktalar, bağlantılar değil. Daha önce gördüklerimiz bağlantılardı. Ama şu anda bunlar boşlukta yer alan tek tek öğeler. Bu epik bir deneyim. Bilginin yoğunluğu boşluğa yayılıyor...
CR: Arkeologlar açısından bunların hepsinin boşluğa dağıldığını deneyimlemek çok üzücü olmalı.
Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
RA: Ancak, bunun ardından gelen bir diğer sıçramalı kurgu da türbülansın uygulanmasıyla meydana geliyor. Bu da gördüğünüz tür bir bulgudur. Bu dondurulabilir. Bu bir 3-Boyutlu heykel olabilir, bir VRP (Sanal Gerçeklik Prototipi) vs. olabilir. Burada aynı bilgiyi daha şiirsel bir biçimde görüyorsunuz. Bir önceki koridorun ardından bu çok daha ruhani, göksel bir his yaratıyor.
CR: Bu çok organik. Denizanası gibi… Denizde yaşayan varlıklar gibi…
RA: Bu arada, tüm kurguyu düşündüğümüzde bu bir hayli çizgisel olmayan bir deneyim. İzleyen kişiler bunun herhangi bir bölümünün başlangıç olduğunu düşünebilir. Sonu da yok. Ancak bence bu veri setinin ne kadar muazzam büyüklükte olduğunu takdir edebilmek adına bu gibi bir sahneyi eklemek çok faydalı oldu. Ayrıca işittiğimiz ses de tamamıyla aynı veri setinden oluşturuldu. Folkwang Academy’den arkadaşım Kerim Karaoğlu ile geçtiğimiz altı yıl boyunca birlikte çalışıyoruz. Sese de bir belirsizlik yüklemek yerine bir uyum ya da sonik açıklama kazandırmak çok önemli. Demeye çalıştığım, mesela şiirsel diyebileceğimiz bir ses yapmak çok kolay, ancak bunu aynı veri setinden yapmak çok zor. Bunun adı “Pure Data (Pd)” (Saf Veri). Bu, o kalıpları bulmak için bu CSV dosyalarını kullanan bir yazılım. Kerim’le birlikte çok defa çalıştık. Her bir sahnenin ses tonu nedir? Kerim, Essen’deki Folkwang Üniversitesi’nden ve aldığı eğitim de ağırlıklı olarak müzikte elektronik kompozisyon konusuna dayanıyor. Bu yüzden sınırları hep zorlar kendisi ve üniversite bölümü olarak da bu alanda bir hayli benzersizdirler. Müzikal düşünce alanında bu akımı temsil ediyor.
ŞÇ: Peki, o da senin hazırladığın görsel deneyim için bir ses kurgulamakta arşivin tümünü mü kullandı?
RA: Evet. Yani, Dominik CSV dosyalarını paylaştı ve bizim temsillerini ürettiğimiz dosyalar tam anlamıyla müzik kompozisyonlarını meydana getirenlere karşılık geldi. Sesin ve görsellerin bu kadar iyi senkronize olmasının sebebi, gerçekten sesin de görseller işlenirken okunan aynı veriler ile üretilmesinden kaynaklanıyor. Gördüğümüz ve duyduğumuz makinenin çok paralel bir anı. Bu tamamıyla bir deneydi. Ama sonuçta çok esrarengiz bir durum ortaya çıktı, ancak bu tamamlayıcı bir deneyim de oldu.
RA: Yani aslında eğer vakit bulabilirsek, başka bir sergi kapsamında her bir eser tekil bir deneyim olabilir. Çünkü bunların her biri çok farklı deneyimler. Bu, bir sürü fikrin bir arada yoğrulmuş hali gibi. Bir anlamda, aynı evrenin farklı bakış açılarından görünümleri gibi. Makine zekâsının aynı mekânın görsel ve sessel ifadelerini ortaya koyması çok ilginç. İlginç bir şekilde, böyle olunca daha da somut bir hal alıyor. Bunu Sanal Gerçeklik’te görmek de insanın aklını başından alır diye düşünüyorum.
Obje Tanımlama: Buluntuların Özellik Sınıflandırması, Refik Anadol, Çatalhöyük Araştırma Projesi Arşivi, 2017
RA: Bu gördüğümüz bölüme de ben sergi bölümü diyorum. Biz bir model kurduk. Zamanımız da kaynağımız da sınırlıydı, bu nedenle her şeyi bir yere varacağı ümidiyle yapmamız gerekiyordu. Yapılacak ilk iş, bu girdilerin nasıl oluşturulacağı konusuydu. Kullanacağımız t-SNE algoritmasını zaten üretmiştik. Biz de doğrudan Dominik’in önceden tanımladığı kategorileri izledik. Ve bunları t-SNE grupları uyarınca gruplara ayırdık. Sonra da aynı girdiyi bir model olarak buluta besledik ve bu da bir hafta daha aldı.
CR: Buradaki kilit konu, girdinin de bağlantılandırıldığı bir başka meta veriye sahip olması gerekliliği, değil mi?
RA: Kesinlikle. Zaten bu da büyük oranda hazırdı. Tabii doğru olduklarını varsayarsak. Bundan sonra model de girdinin mutlak gerçeği haline geliyor. Elimizde bir tahmin modeli var. Ardından da aynı modelleri arşivin tamamına uyguladık. Buradaki sahne, sayıların gerçekte ne kadar akıl almaz düzeyde doğru olduğunu gösteriyor. Yani, 0.9, Yapay Zekâ kapsamında çok başarılı bir sayıdır. Neredeyse insan algılaması ve görmesinden daha hızlı. Üzücü ama gerçek, kusura bakmayın. Bence diğer iyi şeyler arasında bu bulguların makinenin bile birçok tahminde bulunabileceği kadar benzersiz olması var. Burada 0.85 düzeyinde güvenilirlik seviyesine çektik, çünkü bu bile insan görmesinden daha yüksek. Bunlar da Yapay Zekâ’nın ürettiği sahneler. Nasıl oldu da çalıştı? Yani, geleceği düşünecek olursak, daha sizler sahada araştırmanızı yürütürken bunları tanımlayan bir uygulama olabilir. Bir hayli sanatsal bir bakış açısından, yani hiç bilgisayar bilimi uzmanı olarak değil, çok alçak gönüllü kişisel bir yolculuğa çıktık, ama eminim kimilerinin karmaşık çalışan bilgisayar bilimi odaklı zihinlerinin elinde bu son derece kolay olacaktır. Bu sadece bağlama odaklanarak bolca zaman ve özveri gerektiriyor. Bu anları tespit eden ve tanımlayan bir makine görüyoruz ve güvenilirlik düzeyleri çok yüksek. Bence inanılmaz fırsatlar sunabilir.
Bu 10 senaryonun hepsine birden baktığımızda, her bir sahne benim açımdan da heyecan verici bir deney oldu. Doğrusal bakıldığında sıkıcı olabilecek bir deneyimi ayrıştırıp analiz ederek, belki bir hikayenin bölümleri gibi her birini farklı şekillerde ele alacak olsak nasıl olur? Burada açık kaynaklı kodu kullanıyor olmamızın da çok önemli olduğunu söylemeliyim. Her şey açık kaynak.
DT: Ayrıca bu iş Çatalhöyük Araştırma Projesi’nin bütün fikirleriyle de örtüşüyor.
ŞÇ: Ian Hodder’ın “Dolanıklık” (Entanglement) teorisinin vücut bulması gibi bir şey. Bu teoriyi anlattığı kitap, Entangled: An Archaeology of the Relationships between Humans and Things’in kapağında da 3. Sahne’deki gibi bir ağ kullanmış.
DT: Bütün bu konuşmada bahsettiğimiz temel bileşen (principle component), ağ analizi (network analysis) vs. aslında işin bilgi üretimi boyutunda da yapılıyor. İşin arkeolojik araştırma boyutunun bir parçası bunlar. Bunu sanatsal bir yaklaşımla yeniden dönüştürebilmek çok ilginç. Ben de Çatalhöyük’te 13 yıldır çalıştığım için o verilerin girişini yapanlardan biriyim. O karmaşık ağın bir parçasıyım. Ama bu şekilde karşımda gördüğümde büyüleyici buluyorum. Zaten yola çıkış sorumuz, “elimizde Çatalhöyük’e ait acayip büyüklükte bir veritabanı var, bunu sergide nasıl gösteririz?” idi. Dolanıklık (Entanglement) teorisini nasıl katabiliriz bu anlatıma? Öyle bir toplu ifade biçimi oldu ki bu eser, biz çok etkilendik ilk sonuçları gördüğümüzde.
RA: Veri muazzam, güzel bir zaman harcanmış. Çok şeyler yapılmaya müsait.
DT: Evet, veritabanı en başından beri kurgulanırken deneysel uygulamalara açık olsun diye oluşturulmuştu. Sadece arkeolojik araştırmanın ihtiyaçlarına cevap vermesi için değil disiplinler arası çalışmalara kaynak olsun diye kurgulanıyordu.
RA: Genel anlamda hem arkeoloji hem de antropoloji bağlamında ve bir makinenin kavrayışına zemin olacak büyük bir veritabanına sahip olunduğunda, makineler bu ölçekte iş birliği yapacağımız ortaklarımız olabilir. İnsanların bu çalışmayı, bu sergiyi bundan 50 yıl sonra gördüğünü bir hayal edin. Bu biraz acayip olacaktır. Ya da aradan iki veya üç asır geçtikten sonra nasıl olur? Eğer makine zekâsını bugün uygulamaya koyarsak, bu toplum açısından çok daha büyük gelişmeleri imkanlı kılabilir.
CR: Bu çalışma, ağların polimetrik bir biçimde gösterilmesi. Ve sanatsal deneyimleriniz ve bilgilerinizden faydalanarak, aynı veritabanına yöneltilen bir araştırma sorusu üzerinden bir sinerji belki tekrar uygulansa harika bir şey olurdu. Örneğin, bir bölüme daha yakından bakarak bunun aslında ne demek olduğuna bir göz atılsa… Bu, arkeolojik verilerin değerlendirilmesi açısından muhteşem bir fırsat olurdu.
* Medya enstalasyonu hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
0 notes
Text
Nefret Söylemi Çürütendir
Nefret söyleminin alelade değil önü ardı hiç kestirilmeden paldır küldür güncellendiği yarına şimdiden taşındığı bir uzamdayız. Yaşama kastın uluorta, uzak ara en yoğun olduğu bir sahne ile çevrelenmişiz. Korkunun, dehşetin, vahşet ile zulmün, vahametle kötülüğün ehven kılınıp, böylesinin bildirildiği bir menzilde nefret söylemi birer suç imalatını beraberinde getirmekte, bütünlemektedir. Cürüm hemhal menzil bu yeni Türkiye’dir.
Kolayca dillendirilen “ayrımcı” şablonlar beğenilmeyen ve öteki addedilen terörize etme gayretleri ile birlikte bu edim hayatın başat öğelerinden kılınır, sabitlenir. Cürümler üstünde yükselen menzilin cerahati artık erkanı muktedir ve aveneleri sayesinde her yerdedir. Nefret söyleminin ol poz kesme, günü kurtarma gayreti olmadığı, laf değil icraat için bir yol olarak savunulduğu artık afakidir. Cerahat ülküsü üstüne titreyen ona dört elle sarılan memleket yönetimi, sıradanın hayatını hiçleştirmekte onu nefret söylemiyle boğmaktadır.
Müştereğimiz olan hayat, hem anlamından, hem bağlamından hem de yöneliminden kendiliğinden çoğaltılabilir, güncellenebilir halinden alıkonulandır. Ol cerahatin ülküsünde yürünürken hayat çalınmaktadır. Bir adım atılır ve devamını tüm açıktan yinelenen nefret söylemi getirecektir. Bilinçli bir kötülükle hayata düşülen şerhler çoğaltılır. Bariz ve belirgin bir halde nefret söylemi kesintisiz yapılandırılır. Her gayret farklı olana, öyle addedilenlere karşıtlığın temellerini oluşturur.
Nefret söylemi gündelik hayatın üstüne çökmüş bir karalık habis urdur kesintisiz / doğrudan. Nefret söylemi, çürük bir düzenin var ettiği sabit, yegane kılmaya çalıştığı edimdir her anlamda. Geleceğin şimdide çürütülmesi kesintisizdir iş bu menzilde. Yolun, yordamın her gün daha fenaya çıkartıldığı uzamda yaşatılan döngünün felaket olmasıdır mesele. Hayatın tükenişini bir angajman gibi değerlendiren, yeniden türeten, yapılandıran ve sürekli kılan ülkenin kötülüğüdür mesele. Artık dört bir yanda muktedirin açık ve alenen savunduğu nefret söyleminin yansıları paylaştığımızdır. Dört bir yandan hedef alıp, zulümden zulüm icra etmelerin sahnesinde hayatın paramparça olunması güncellendir. Nefret söylemi çürütendir.
Nefret söylemi Suriye’li mültecilerden, Kürd halkına, bir avuçtan da daha az kalmış Ermeni ve Yahudilere, Türkler arasındaki yeni kast belirlemelerde saf dışına taşınan ve ötelenenlere daim / birlikte / devamlı bir bahistir artık. Nefret söyleminin seri bir biçimde güncellenmesidir mesele. Grup toplantıları sırasında X, Y, Z partilerinin liderleri E, K, D’nin ortak dillendirdiği bu hamleyi / muğlak ya da örtük kılma çabasıdır işte. X’in lideri Bay E’yi göz önüne getirelim. Bütün menzilin çürütülmesini güncelleyen emirler onun dilinden çıkan, yeniden güncellenen tehditlerle birlikte imal olunandır.
Y Partisi başkanı, Parti Meclisi üyesi olan insanların sözleri ve geçtiğimiz haftalarda yapılmış olan HDP Kurultayına katılmış olan Y Partisi vekili gösterilir sinevizyondan. İzlettirilen kayıtta, Y Partisinden, Grup başkan vekili Engin Altay kırmızı çizgi içine alınarak hedef gösterilir. Aynı partinin meclisinden olan bir isim olan Sera Kadıgil, “Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim, şehitler ölmez vatan bölünmezden tiksindiğim kadar” tweeti üzerinden onu hedef gösteren Bay E, sözleridir.
“Sadece bununla da kalmıyor, başka bir sürü hezeyanlarının yanı sıra, - şu hale bakın - 'uykumdan uyandıran ezan için camiyi basıp imamı mı keseyim' diyor. Her zaman söylüyoruz: CHP'nin cibilliyetinin gereği bu. Bunlar yeni bir şey değil. Bunlar camilerimizi ahırlara çevirenler değil mi Bunlar camilerimizi kökünden söküp atanlar değil mi CHP'nin mazisi bu. İstanbul'da belediye başkanlığı yaptım. Sadece Sur içinde yüzlerce tarihi camiyi bunların nasıl yıktığını gayet iyi biliyorum. İstanbul'a il başkanı yaptıkları bir başkası da - yine şehit ailelerinden özür dileyerek ifade ediyorum - şunları yazıyor: 'Ağlama, oğlun şehit oldu. Ne zaman, ulan gerzekler ben oğlumu şehit olsun diye mi büyüttüm dersek oğlumuz şehit olmayabilir.' Şu hale bak.” “Gerçi CHP'de her çeşidinden terör örgütünün cenazesinde boy gösteren epeyce milletvekili bulunuyor. Daha da ötesi, ana muhalefet partisinde, Türkiye bir başka ülke ile karşı karşıya gelirse safının karşı taraf olacağını açıklayan milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri var. Kimi PYD'yi, kimi YPG'yi, kimi Esed'i kendisine ortak seçmiş. Yurt dışında ülkemizle veya dostlarımızla ilgili yapılan oylamalarda, aleyhte oy kullanan milletvekillerini biliyoruz.”
Z Partinin Bay D’si de bu sözleri tamamlamak konusunda geri durmayandır ol nihai nefret şablonunu kurmak için Bay E’ye destek atmaktan çekinmeyendir. “HDP kurultayı sırasında onca provokasyon vuku bulurken CHP’liler yerlerinden kıpırdamamış, kepazeliklere tepki göstermemişlerdir. CHP ve HDP aynı kazanda kaynamışlardır. Ha CHP, ha HDP der.” Bütün bu bahisler konuşulurken gözaltı furyası devam etmektedir. Eski HDP Eş genel başkanı Serpil Kemalbay ifade vermek için gittiği Ankara Adliyesi önünde gözaltına alınır.
HDP’nin 10 Şubat tarihinde yapılan kongresinde eş başkanlık görevini devredip, parti meclisi üyesi olarak seçilen Kemalbay hakkındaki yakalama kararı doğrultusunda ifade vermek için gittiği, Ankara Adliyesi önünde gözaltına alınır. İstanbul Esenyurt’ta bulunan evinin de kapısı kırılıp, kapının kilidi kolluk kuvvetince değiştirilir. Serpil Kemalbay on günlük gözaltı sonrası dün serbest bırakılır.
Ana sahneden, yan sahnedeki figüranlardan köşe kadısı olduklarını zannedip, hedef gözetip, tetikçilik yapmaktan gayrisini bilmeyenlerin ortaya serdiği şey ol nefret şu sonucu karşımıza çıkartır. HDP’nin yeni seçilmiş Eş Genel Başkanı olan Pervin Buldan ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında soruşturma açılır. “Ankara Spor Salonu'nda yapılan kongrede Divan Başkanlığı yapan Önder ve Eş Genel Başkan seçilen Pervin Buldan hakkında "terör örgütü propagandası yapmak", "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" ile "suçu ve suçluyu övmek" suçlarından soruşturma başlatılır.”
Bir döngü halinde kini ve nefreti mütemadiyen var eden iklimin sivil düşünceye sıradanın kendi sözünü savunmasına karşıtlık kesintisizdir. HDP’nin eski eş genel başkanı olan Selahattin Demirtaş on beş sonra ilk kez yargılandığı davanın duruşmasına çıkartılır. Demirtaş’ın günler boyunca söyledikleri o memleket halinin nasıl bir kötülük şablonu, nasıl bir derin çukura gün gün dönüştürüldüğünün de ifşasıdır. Anayasa 83/2. maddesine atıfta bulunan Demirtaş, “Meclis kararı olmadıkça tutuklanamayacağını, ancak buna rağmen 15 aydır tutuklu olduğunu belirtiyor. Mahkeme bu denetimi de 15 ay boyunca yapmadı. Milletin iradesini korumanız lazım, Selahattin Demirtaş’ın değil!”
“Parlamento korkuyor, yargının cesur olması lazım. Denetim ancak böyle sağlanır. Her gün kanunlar çıkarılıyor, Anayasa değişikliği yapılmaya çalışılıyor, milletin iradesi olan bizler de bu olanları bir hücrede izlemek durumunda bırakılıyoruz. Biz de izliyoruz, yargı da izliyor. AKP Parti Sözcüsü; Meclis’te tutuklamadık, uzun süre tutuklamadık diyor, yargı yerine karar verdiklerini alenen beyan etmiş oldular. Tarihin tekerrürden ibaret olduğu düşünülebilir ama öyle değildir. Demokrasi güçleri bugüne dek büyüyerek geldi. 1,5 yıl içerisinde 3000’ne aşkın HDP’li tutuklandı. HDP bir anda suç işleme kararı mı aldı?”
“Yargı bir anda HDP hakkında karar mı aldı? Anayasa değişikliğini yapmak için HDP’yi kriminalize etmeleri gerekiyordu, o nedenle usule uygun olmayan şekilde bizleri tutukladılar. 31 fezlekeden 1 fezleke tarafıma tebliğ edildi. Geri kalan 30 fezlekeden gizlilik kararı sebebiyle haberdar olamadık ama 31 fezleken savunmam isteniyor. Soruşturmadan bu yana dosya önünüze siyasi saiklerle geldi. Ancak siz usule aykırılıkları gidermek yerine, heyet olarak emniyet müdürlüklerine yazı yazarak başka deliller elde etmeye çalıştınız. Şu ana kadar adil yargılanacağıma dair en ufak bir izlenim edinmedim. Lehime olan delillere dair tek işlem yapılmadı. Heyet olarak bugüne kadar olan hukuk rezaletine ses çıkarmadınız. İçeride de olsak dışarıda da olsak bu ülkenin demokratikleşmesi için çalışmaya devam edeceğiz...”
Her biri hakikatin bildirimi olarak görülmesi gereken sözlerinden sadece Barış dönemi olarak anılan günlerde yaşatılanlar bile bu menzilde Bay E sayesinde hangi fırsatların kaçırıldığını ol buzdolabına kaldırılmış Barış edimi yüzünden bugün ne hallere düşürüldüğü de ortaya çıkar. Bir kez daha Demirtaş’a kulak verelim: “Ben neden tutukluyum. Kaçtım mı? Delilleri karartma durumum mu vardı. Hayır, referandum vardı” diyen Demirtaş 2010 referandumuyla ilgili şunları söyledi, “Şahsımla ilgili özel hassasiyetleri var hazretlerinin. 2010 referandumunda boykot kararı aldık. Ama ‘Evet’ denilmesi için baskı yapıldı. Oslo çözüm süreci olarak bilinen partimin içinde olmadığı, PKK ile devletin yaptığı görüşmeler vardı. Biz ‘referanduma sunulan anayasa değişikliğinde dil-kültür ile bir düzenleme olmalı. HSYK, Yüksek Yargı düzenlemesi tehlikeli, olmaz’ dedik. Boykot kararı aldık.
‘Kandil’den talimat alıyor’ diyenler, Öcalan’ın el yazısıyla bir bakan aracılığıyla İmralı’dan yazı getirdiler. Referandumda ‘evet’ oyu vermemiz için yapıldı bu. İnkar edilirse burada tanık dinletiriz. Yazıda ne vardı? Yazıda, Öcalan, ‘Anayasa değişikliği yeni bir çözüm süreci diyaloğun önünü açar mı. Değerlendirmenizi rica ederim’ diyordu. Bunu bize Öcalan’ın talimatı olarak hükümet getirdi…. ‘Öcalan’ın talimatı’ diye bunu getirdiler. Ama biz son dakikaya kadar boykot tavrını sürdürdük. Majesteleri kabul etmedi, ‘hani Öcalan’dan talimat alıyordu bunlar’ demiş. Sen misin Oslo da çözüm süreci yürütülürken anayasa değişikliğini desteklemeyen.”
Üç gün boyunca Demirtaş bir gerçeğin altını çizer. Nefret söylemi karşısında bu ülkede Kürd ve tüm ötekilerin Türkler ile birlikte kuracağı bir bağın, bir ülke tahayyülünün nasıl alttan alta oyulduğunu bildirir. Tahliye talebi reddolunur, dava Nisan ayına ertelenir. Her gün Teröristler bunlar diyerek hedef gösterilenlerin başlarına getirilenlerin şeceresidir, nefret söyleminin her ne halleri var ettiğini bildirecek olan.
Yusuf Ozan Akit Tv denen bir yapıda program sunucusudur, belirli bir düzlemdeki ol nefret şablonunu bir adım ileriye taşıyarak Cumhuriyet gazetesi yöneticilere yönelik hakareti, tehditle buluşturur. Gazete tarafından Ozan için suç duyurusunda bulunulur. “Yusuf Ozan’ın 11 Şubat günü yayımlanan programda sarf ettiği sözlere yer verilir. Ozan’ın Cumhuriyet’i hedef göstermesine neden olan “Afrin’de 11 şehit” başlıklı manşete atıfta bulunulan dilekçede, aynı gün tüm ulusal gazetelerin 11 şehit haberini manşeten verdiğine dikkat çekilerek diğer gazetelerin manşetleri de örnek olarak gösterildi.
Türkiye’yi yasa boğan 11 şehit haberinin diğer gazeteler gibi manşetten görüldüğü belirtilen dilekçede, Ozan’ın “kendi fantezisinin ürünü ve gerçek dışı bir yakıştırma” ile “O 11’i orada yazmak sana zevk veriyor. 11 ile, bu sayısıyla orgazm olduğun için bunu manşete çekiyorsun” diyerek ağır hakaret ve ithamlarda bulunduğu kaydedildi.” “Dilekçede ayrıca, Cumhuriyet gazetesi ve çalışanlarına “Kansız, namussuz, şerefsiz, haysiyetsiz, kripto siyonist, vatanın başına bela, namus yoksunu, hain, dinsiz” ve benzeri hakaretleri ardı ardına sıralayan Ozan’ın söz konusu ağır hakaretlerinin düşünce açıklaması niteliğinde olmadığı ve açık hakaret olduğunun tartışmasız olduğu belirtildi.”
Kendini dönüştüren ve artık halkını çoktan gözden çıkarttığı için fecaatin boyutlarına her gün yenilerini ekleyen bir yerde yaralar tüm o nefret söyleminin refakatinde güncellenir. Devlet artık bir gölge kabilinden hayatı kuşatırken yıkımı önceleyendir. Sistemli bir yok etme kültürüne payanda olanların bunca açık saçık gümbürdeyerek çıkagelen kırımlar ve suçlara karşı sessizlikleri o nefret söyleminin alelade olmadığını ifşa eder.
Gazeteci Emel Eylem Yılmaz’ın bildirdiğidir. “Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına tehditten sonra Akit TV'de bu sabah da HDP hedefte: " Ankara'da o kurultayı yapanlar gebereceksiniz!" "Programcı" tehditlerini savururken RTÜK yine bir işlem yapmayacaktır tabi.” CHP Milletvekili Murat Emir, TSK’nin Zeytin Dalı Harekatı’nda işbirliği yaptığı ÖSO’nun Suriye’deki hangi muhalif yapılardan oluştuğuna dair Başbakanlık İletişim Merkezi’ne bilgi edinme yoluyla başvurur. Emir’in sorusuna yanıt devlet sırrı denilip geçiştirilir. Emir, ÖSO nasıl ki Kuvayı Milliye değil ise, birilerinin gizli kapaklı, kirli ilişkileri de devlet sırrı değildir der.
Nefret söyleminin, eylemi ve beraberinde var edilen atılan her adımla bu topraklardaki hayatı kökten kurutmakta, eksiltmektedir. Nefret söyleminin alelade değil önü ardı hiç kestirilmeden artık paldır küldür güncellendiği yarına şimdiden taşındığı bir uzamdayız. Hürriyet isimli gazetede iktidarın sözü ve sesini taşıyan isimlerden, Abdülkadir Selvi’nin yazdığıdır: “AK Parti'ye oy verebilirim diyenlerin oranı yüzde 55'e ulaşmış durumda. 2014'te Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Ekim – Aralık boyunca yüzde 55 oranı yakalanmış, sonra Ocak ayından itibaren yaşanan parti içi tartışmalar nedeniyle iniş sürecine girmişti. Afrin operasyonuyla birlikte uzun bir süre sonra AK Parti'ye oy verebilirim diyenlerin oranı yüzde 55'e çıktı.”
Cürümlerin üstünde, yeniden çürümeyi var eden bir iklim, bir yanda ölümler gerçekleşirken bir yandan hiç ait olunmayan topraklar iğfal / taciz edilmeye devam olunurken mesel bir kez daha oy oranlarına, al gülüm ver gülüm seçim bahislerine tıkıştırılmaktadır. Hayatların ederini bir değerini bırakmamak artık lalettayin bir deneyimdir, onca nutuk ne içindir peki?
Türkiye’nin Afrin operasyonu sırasında “zehirli gaz kullanılmış olabileceği” iddiaları Birleşmiş Milletler’in (BM) gündemine gelir. BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Mistura, “Şu an bu iddiaları bağımsız olarak doğrulayamıyoruz ancak eğer doğrulanırsa bu korkunç ve cezasız bırakılmaması gereken bir durum olur” dedi. Türkiye ise zehirli gaz iddialarını kabul etmedi. ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon, Türkiye’nin Afrin operasyonu sırasında zehirli gaz kullandığı iddialarıyla ilgili ellerinde doğrulanmış bir bilgi olmadığını söyledi.
“BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Suriye’deki son kimyasal silah iddiaları konusunda BM Güvenlik Konseyi’ne brifing verdi. Kimyasal silah kullanıldığı iddialarının Afrin’i de içerdiğini belirtten Mistura, “Guta, İdlib ve son olarak da Afrin’de klor gazı saldırılarının olduğu yönünde pek çok iddia ortaya atıldı. Şu an bu iddiaları bağımsız olarak doğrulayamıyoruz ancak eğer doğrulanırsa bu korkunç ve cezasız bırakılmaması gereken bir durum olur” diye konuştu. Mistura, ayrıca Suriye’de yardıma ihtiyaç duyan bölgelere yardım götürülmesi önündeki engellerin de acilen kaldırılması çağrısında bulundu.”
Genel geçer değil artık bariz bir düş kırımı, yok etme istenci etrafında yol alan, kendini geliştiren ve güncelleyen bir çukur var ediliyor. Nefret simyasına eklenmiş her yeni olgu bu halin devamını sağlama alıyor. Gelecek artık şimdi / şu anda çürütülürken tüm ol ağır belagati bir kez olsun sorgulayacak mısınız?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2018
Görseller – A) Ozan KÖSE – AFP // B) Delil SOULEIMAN – AFP
#söz hakkı#politikmeram#arzihal#yorum#yaşama istenci#savaş#afrin#yıkım#demirtaş#hdp#siyasa#barış#barışmak#eylem#nefret söylemi#türkiye gerçeği#başka türkiye var#anayasa#mesele#insan hakları#çürüme
0 notes
Text
Cepli Dosya Baskısı Kurumsal Kimliğinizi Yükseltmenin Profesyonel Yolu
New Post has been published on https://www.ucuzmatbaa.com.tr/cepli-dosya-baskisi-kurumsal-kimliginizi-yukseltmenin-profesyonel-yolu/
Cepli Dosya Baskısı Kurumsal Kimliğinizi Yükseltmenin Profesyonel Yolu
Cepli dosyalar, şirketlerin ve kurumların kurumsal kimliklerini profesyonel bir şekilde sergileyebilmeleri için vazgeçilmez baskı ürünlerinden biridir. Toplantılarda, sunumlarda ve müşteri görüşmelerinde kullanılan cepli dosyalar, düzenli bir görünüm sağlarken aynı zamanda markanızın profesyonelliğini de ortaya koyar. Bu yazıda, cepli dosya baskısının aşamaları, fiyatları ve önemli detaylarına dair kapsamlı bilgileri bulacaksınız.
Cepli Dosya Baskısı Nedir?
Cepli dosya baskısı, şirket logoları, iletişim bilgileri ve kurumsal mesajların bulunduğu, genellikle A4 kağıt boyutunda belgeleri tutmak için tasarlanan dosyalardır. Bu dosyalar, çoğu zaman çift cep şeklinde tasarlansa da, tek cepli alternatifler de mevcuttur. Hem kullanış hem de görsel çekicilik bakımından firmaların prestijini yükseltir.
Cepli Dosya Baskısının Faydaları
Kurumsal Kimliğin Vurgulanması: Şirketinizi müşterilere ve iş ortaklarına tanıtırken güçlü bir imaj yansıtır.
Düzenli Sunum: Belgelerin düzenli ve tertipli bir şekilde sunulmasını sağlar. Belgeler kaybolmaz, dağınık görünmez ve önemli bilgiler her zaman el altında olur.
Uzun Ömürlülük: Kaliteli baskı malzemeleri kullanıldığında, cepli dosyalar uzun süre dayanıklılığını korur. Bu da firmanızın profesyonel görünümünü uzun vadeli kılar.
Pazarlama Aracı: Cepli dosyalar, hem işlevsel hem de reklam amaçlı kullanılarak markanızın bilinirliğini artırabilir. Toplantılarda ve etkinliklerde müşterilere veya iş ortaklarına dağıtılan cepli dosyalar, markanızı daha geniş kitlelere tanıtmada etkili bir araçtır.
Güven Artırıcı Etki: Cepli dosyalar, kurumsal bir imaj sunarak müşteriler ve iş ortakları nezdinde güven inşa eder.
Cepli Dosya Baskı Aşamaları
1. Tasarım Hazırlığı
Cepli dosyanın baskıya geçmeden önce doğru bir tasarıma sahip olması gerekir. Tasarım aşamasında, şirket logosunun konumu, metinlerin düzeni ve renk uyumu dikkatlice planlanmalıdır. Kurumsal kimliğinizle tutarlı bir tasarım, markanızın profesyonelliğini artırır. Renklerin, baskı sırasında doğru yansıtılması için CMYK formatında çalışılması önerilir.
2. Dosya Formatı ve Hazırlığı
Tasarım tamamlandıktan sonra baskıya uygun formatta dosya hazırlanır. Genellikle PDF, AI veya yüksek çözünürlüklü TIFF formatı tercih edilir. Bu aşamada, dosyanın çözünürlüğünün yeterli (en az 300 dpi) ve renk modunun CMYK olmasına dikkat edilmelidir. Fontların yerleşimi de gözden geçirilerek metin kaymalarının önüne geçilir.
3. Kağıt Seçimi ve Özellikleri
Cepli dosyaların basımında kullanılan kağıtların kalitesi, baskının dayanıklılığı ve genel görünüm açısından büyük önem taşır. Genellikle 300-350 gram arası kartonlar tercih edilir. Kağıdın dokusu ve mat ya da parlak yüzey seçenekleri de markanızın verdiği izlenimi etkiler.
4. Baskı Yönteminin Seçimi
Cepli dosyalar genellikle ofset baskı yöntemiyle üretilir. Ofset baskı, yüksek adetli üretimlerde daha ekonomik ve kaliteli sonuçlar sunar. Dijital baskı ise daha az sayıda baskı gerektiren işler için uygundur. Seçilecek yöntem, baskının miktarına ve bütçeye göre belirlenir.
5. Baskı İşlemi
Baskı aşamasında, tasarım ve renklerin doğruluğu son bir kez kontrol edilir. Renk doğruluğu için baskı sırasında numune alınarak test yapılabilir. Bu, özellikle marka rengine duyarlı firmalar için önemlidir.
6. Laminasyon ve Kesim
Baskı işleminden sonra cepli dosyaların daha uzun ömürlü olması ve estetik görünmesi için laminasyon yapılır. Mat veya parlak laminasyon seçenekleri mevcuttur. Laminasyonun ardından dosyalar, belirlenen kesim şablonlarına uygun olarak kesilir. Bu aşamada, dosyanın kenarlarının düzgün ve simetrik olması sağlanır.
7. Katlama ve Cep Eklenmesi
Son aşamada, dosyanın cepleri yapıştırılır ve ürün katlanarak son haline getirilir. Özel kesim veya detaylı tasarımlar için ekstra işlemler gerekebilir. Örneğin, kartvizit bölmeleri ya da ekstra tutucu cepler eklenebilir.
Cepli Dosya Baskı Fiyatlarını Etkileyen Faktörler
Cepli dosya baskı fiyatları, birkaç farklı faktöre göre değişiklik gösterir:
Adet: Baskı miktarı arttıkça birim başına maliyet genellikle düşer. Toplu baskılar, ofset baskı ile daha uygun maliyetli hale gelir.
Kağıt Kalitesi: Daha kalın ve özel dokulu kağıtlar, standart kağıtlara göre daha pahalıdır.
Baskı Tekniği: Dijital baskı, az adetli işler için daha uygunken, ofset baskı yüksek miktarlarda daha ekonomik çözümler sunar.
Laminasyon ve Ekstra İşlemler: Mat veya parlak laminasyon gibi ek işlemler fiyatı artırabilir. Özel kesim, kabartma baskı ve yaldız gibi eklemeler de maliyetlere etki eder.
Renk Sayısı: CMYK renk paleti genellikle standarttır, ancak özel renkler veya Pantone renk kullanımı maliyeti artırabilir.
#baskı malzemeleri#cepli dosya basımı#cepli dosya baskı#cepli dosya baskı aşamaları#cepli dosya baskı fiyatları#cepli dosya baskısı#cepli dosya çeşitleri#cepli dosya tasarımı#dijital baskı#dosya baskı süreci#kurumsal dosya baskı#kurumsal kimlik#ofset baskı
0 notes
Text
Afiş Basımı, Afiş Baskı Fiyatları, Afiş Baskısı
New Post has been published on https://www.ucuzmatbaa.com.tr/afis-basimi-afis-baski-fiyatlari-afis-baskisi/
Afiş Basımı, Afiş Baskı Fiyatları, Afiş Baskısı
Afiş Basımı: Afiş Baskı Aşamaları ve Özel Afiş Basımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Afişler, etkili ve dikkat çekici bir tanıtım aracı olarak kullanılır. Hem işletmeler hem de bireyler için ürün ya da hizmetlerin tanıtımında ve özel etkinliklerin duyurulmasında önemli rol oynar. Özellikle uygun maliyetli ve yaratıcı tasarımlarıyla öne çıkan afişler, gençten yaşlıya herkesin dikkatini çekebilir. Bu yazıda, afiş basımı, afiş baskı aşamaları, özel afiş basımı ve maliyetleri etkileyen unsurlardan bahsedeceğiz.
Afiş Basımı Nedir ve Neden Tercih Edilir?
Afiş basımı, farklı boyut ve tasarımlarda kağıt üzerine baskı yapılarak tanıtım veya duyuru aracı oluşturulması işlemini ifade eder. Afişler, hem ticari hem de bireysel kullanımda çok yaygındır ve çeşitli ortamlarda kullanılarak geniş kitlelere ulaşılmasını sağlar.
Afiş Basımının Avantajları
Geniş Erişim: Afişler, çok farklı alanlarda (duvarlar, panolar, dış mekânlar) kullanılabilir ve geniş kitlelere ulaşabilir.
Uygun Maliyetli: Diğer reklam yöntemlerine kıyasla daha ekonomik bir seçenek sunar.
Hızlı Üretim: Afiş basımı, tasarım süreci tamamlandıktan sonra hızlıca gerçekleştirilebilir.
Esneklik: İhtiyaçlara ve hedef kitleye göre farklı boyut ve tasarımlar seçilebilir.
Afiş Baskı Aşamaları
Afiş baskısı, belirli aşamalarla gerçekleştirilir ve her bir aşama, baskının kalitesini ve etkililiğini doğrudan etkiler.
1. Tasarım ve Hazırlık
Afiş baskısının ilk adımı, etkileyici ve dikkat çekici bir tasarım oluşturmaktır. Afişin içeriğinde kullanılan renkler, yazı tipleri ve görseller, hedef kitleye hitap edecek şekilde seçilmelidir. Profesyonel grafik tasarım araçları kullanılarak afiş tasarımının tamamlanması, baskıya hazır bir dosya oluşturulmasını sağlar.
2. Kağıt Seçimi
Afişin kalitesini ve dayanıklılığını belirleyen en önemli faktörlerden biri, kullanılan kağıt türüdür. Genellikle kuşe kağıtlar tercih edilir; bu kağıtlar, renklerin daha canlı ve net görünmesini sağlar. İç ve dış mekân afişlerinde farklı gramajlarda kağıt kullanımı, dayanıklılık açısından önemlidir.
3. Baskı Yönteminin Seçimi
Afiş basımında iki ana baskı yöntemi kullanılır: dijital baskı ve ofset baskı. Her iki yöntem de kendine özgü avantajlara sahiptir.
Dijital Baskı: Küçük ölçekli ve hızlı siparişler için uygundur. Maliyetli olmasına rağmen, düşük adetlerde baskı için idealdir.
Ofset Baskı: Büyük miktarlarda baskı için daha ekonomik ve kalitelidir. Daha uzun baskı sürelerine rağmen, yüksek çözünürlük ve renk kalitesi sunar.
Özel Afiş Basımı: Yaratıcılığı Öne Çıkarın
Özel afiş basımı, standart afişlerden farklı olarak kişiselleştirilmiş tasarımlar ve özel baskı teknikleri kullanılarak üretilir. Örneğin, UV lak kaplama, altın yaldız ve kabartma baskı gibi efektler, afişinizin daha çarpıcı görünmesini sağlar.
İpuçları:
Boyut Seçimi: Afişin kullanılacağı alana uygun boyutları seçmek önemlidir. Küçük alanlar için A3 ya da A4 boyutları yeterli olabilirken, büyük etkinlikler için daha büyük afişler tercih edilmelidir.
Renk ve Kontrast: Parlak ve canlı renkler, afişin daha uzaktan fark edilmesini sağlar.
Özelleştirme: Özel afişlerde, belirli mesajlar ve görsellerin kişiye veya kampanyaya özel hale getirilmesi daha etkileyici olabilir.
Maliyetleri Etkileyen Unsurlar
Afiş basımının maliyetini belirleyen birkaç ana unsur vardır:
Baskı Adedi: Toplu baskı siparişleri genellikle birim başına maliyeti düşürür.
Kağıt Türü ve Gramajı: Daha kalın ve kaliteli kağıtlar, maliyeti artırabilir.
Özel Baskı Teknikleri: Kabartma, yaldız gibi özel işlemler maliyeti artıran faktörlerdendir.
Baskı Süresi: Hızlı baskı gereksinimleri, ek maliyet yaratabilir.
Özel Afiş Basımı
Özel afiş basımı, standart tasarımların ötesinde yaratıcı ve dikkat çekici unsurlar içerebilir. Kabartma baskı, yaldız, parlak veya mat kaplamalar gibi ekstra detaylar afişlerin daha fazla ilgi çekmesini sağlar. Bu özel uygulamalar, afişin mesajını güçlendirir ve markanın daha profesyonel bir imaj çizmesine yardımcı olur.
Afiş Baskısında Maliyetleri Etkileyen Faktörler
Kağıt Türü ve Kalitesi: Kuşe kağıt, mat ya da parlak kağıt seçimi maliyet üzerinde doğrudan etkili olur.
Baskı Adedi: Ofset baskı, adet arttıkça daha ekonomik hale gelirken, dijital baskı düşük adetlerde daha avantajlı olabilir.
Özel İşlemler: Kabartma, yaldız gibi işlemler, maliyeti artırabilir.
Teslim Süresi: Acil baskı istekleri genellikle ekstra ücret gerektirir.
Afiş Basımı: Etkili Tanıtımın Gücü
Afişler, görsel iletişimin en güçlü araçlarından biridir. Özellikle ticari alanda, markaların ve işletmelerin dikkat çekici bir şekilde kendilerini tanıtabilmesi için vazgeçilmez bir araçtır. Afişler, kısa sürede geniş kitlelere ulaşmak ve hedef kitlenin ilgisini çekmek için etkili bir yöntem sunar. Hem iç mekanlarda hem de dış mekanlarda kullanılabilen afişler, doğru tasarım ve baskı aşamaları ile etkileyici bir reklam aracına dönüşebilir.
Afiş Baskı: Görselliğin ve Kalitenin Buluştuğu Nokta
Afiş baskı, bir tasarımın dijital ortamda yaratılmasından sonra fiziksel olarak basılması işlemidir. Baskı işlemi, kullanılan malzeme ve teknolojiye göre farklılık gösterebilir. Afişler, genellikle büyük boyutlarda ve dayanıklı malzemeler üzerinde basıldığı için, baskı kalitesi oldukça önemlidir. Yüksek kaliteli afiş baskıları, renklerin netliğini ve tasarımın detaylarını en iyi şekilde yansıtarak etkili bir tanıtım sağlar.
Afiş baskı işlemi, genellikle dijital baskı veya ofset baskı yöntemleriyle yapılır. Dijital baskı, daha küçük tirajlarla hızlı ve ekonomik çözümler sunarken, ofset baskı ise daha büyük miktarlarda baskı yapılması gerektiğinde tercih edilir. Her iki yöntem de afişlerin yüksek kalitede basılmasını sağlar ancak hangi yöntemin kullanılacağı, baskı adedine ve afişin kullanım amacına göre değişir.
Afiş Baskı Aşamaları: Sürecin Detayları
Afiş baskı süreci, tasarım aşamasından baskı işlemlerine kadar birkaç önemli aşamadan oluşur. Bu aşamaların her biri, afişin kalitesini ve etkinliğini doğrudan etkileyebilir.
Tasarım Aşaması Afişin baskıya geçmeden önce doğru bir şekilde tasarlanması gerekmektedir. Tasarım, hedef kitleye hitap eden, dikkat çekici ve anlaşılır olmalıdır. Renkler, yazı tipleri ve görseller, afişin mesajını iletme açısından büyük önem taşır. Tasarım aşamasında dikkat edilmesi gereken en önemli faktör, görsel unsurların afişin boyutlarına uygun olarak düzenlenmesidir. Bu, afişin görsel bütünlüğünü korumasını sağlar.
Dosya Hazırlığı Tasarım tamamlandıktan sonra, baskıya uygun bir formatta dosya hazırlanmalıdır. Dosya, genellikle yüksek çözünürlüklü bir PDF veya TIFF formatında olmalıdır. Renk modunun CMYK olması, baskı sırasında renklerin doğru şekilde yansıtılmasını sağlar. Ayrıca, dosya içinde kullanılan fontlar, baskıya uygun hale getirilmelidir. Bu aşama, baskı kalitesini doğrudan etkileyen bir adımdır.
Baskı Aşaması Dosya baskıya gönderildikten sonra, afişlerin basılacağı malzeme seçilir. Afişler genellikle vinil, kağıt, branda gibi dayanıklı malzemeler üzerinde basılır. Malzeme seçimi, afişin kullanım alanına göre değişir. İç mekanlar için mat kağıt, dış mekanlar için ise suya ve hava koşullarına dayanıklı malzemeler tercih edilir. Seçilen malzeme üzerine, dijital baskı veya ofset baskı teknolojileriyle baskı işlemi yapılır.
Kesim ve Bitirme Aşamaları Baskı işleminden sonra, afişlerin istenilen boyutlarda kesilmesi gerekir. Kesim işlemi, doğru ve dikkatli yapılmalıdır çünkü hatalı kesimler afişin estetiğini bozabilir. Ayrıca, bazı afişler özel bitirme işlemleri de gerektirebilir. Örneğin, parlaklık eklemek için laminasyon yapılabilir ya da daha dayanıklı hale getirmek için plastik kaplama uygulanabilir.
Dağıtım ve Kurulum Afiş basımı tamamlandıktan sonra, afişlerin yerleştirileceği noktaya göre dağıtım ve kurulum aşamaları başlar. Dış mekan afişleri genellikle vinil malzeme kullanılarak basıldığından, hava koşullarına dayanıklı olmalı ve doğru şekilde monte edilmelidir. İç mekan afişleri ise daha hafif malzemelerle basılabilir ve kolayca asılabilir.
Özel Afiş Basımı: Öne Çıkmanın Yolu
Özel afiş basımı, standart afiş baskılarından farklı olarak daha kişisel ve yaratıcı çözümler sunar. Bu tür afişler, özellikle özel etkinlikler, kampanyalar veya markaların benzersiz ihtiyaçları için tasarlanır. Özel afiş basımı, afişin boyutundan kullanılan malzemelere kadar her detayın özelleştirilebilmesine olanak tanır.
Özel afişlerin tasarımında, markanın renkleri, logosu ve mesajı vurgulanır. Ayrıca, afişin yer alacağı mekâna uygun tasarımlar yapılır. Bu tür afişler genellikle etkinliklerin, fuarların, konserlerin veya yeni ürün tanıtımlarının duyurulması için kullanılır. Bu sayede markalar, hedef kitlesinin ilgisini daha etkili bir şekilde çekebilir.
#afiş basımı#afiş baskı#afiş baskı aşamaları#afiş baskı süreci#afiş baskı teknikleri#afiş kesimi#afiş malzemeleri#afiş tasarımı#branda afiş#dijital baskı#dış mekan afişi#etkinlik afişi#iç mekan afişi#kağıt afiş#kampanya#laminasyon#ofset baskı#özel afiş basımı#vinil afiş
0 notes
Text
Sıkça Sorulan Sorular
New Post has been published on https://www.ucuzmatbaa.com.tr/sikca-sorulan-sorular/
Sıkça Sorulan Sorular
SIKÇA SORULAN SORULAR
_
Sıkça sorulan sorular bölümümüzde, matbaa hizmetlerimizden teslimat sürecine, ödeme yöntemlerinden baskı kalitesine kadar merak ettiğiniz her konuya dair detaylı cevaplar bulabilirsiniz.
1. Matbaa hizmetlerinizde hangi ürünleri basıyorsunuz?
Kartvizit, broşür, katalog, afiş, el ilanı, zarf, dosya gibi birçok baskı ürününü basıyoruz. Özel taleplerinizi de memnuniyetle karşılayabiliriz.
2. Baskı kaliteniz nasıl?
Son teknoloji baskı makinelerimizle, yüksek çözünürlüklü ve renk doğruluğuna sahip baskılar sunuyoruz. Baskı kalitemiz, her projede profesyonellik ve detaylara verdiğimiz önemi yansıtır.
3. Sipariş süreci nasıl işliyor?
Siparişlerinizi Whatsapp tan veya sitemiz üzerinden ya da telefonla verebilirsiniz. Tasarım ve baskı onayından sonra, hızlıca üretim sürecine geçiyoruz ve size teslimat sağlıyoruz.
4. Tasarımları kendim yapabilir miyim?
Evet, dilerseniz kendi tasarımlarınızı bize iletebilirsiniz. Eğer profesyonel bir tasarım istiyorsanız, grafik tasarım ekibimiz size yardımcı olabilir.
5. Teslimat süresi nedir?
Siparişin türüne ve miktarına göre teslimat süresi değişiklik gösterebilir. Standart ürünler için genellikle 3-5 iş günü içinde teslimat sağlıyoruz.
6. Siparişimde değişiklik yapabilir miyim?
Baskı öncesi onay aşamasına kadar siparişinizde değişiklik yapabilirsiniz. Baskıya girdikten sonra değişiklik yapmak mümkün olmayacaktır.
7. Baskı öncesi onay alıyor musunuz?
Evet, siparişiniz baskıya girmeden önce size onay için dijital bir prova gönderiyoruz. Onayınızdan sonra baskıya başlıyoruz.
8. Ödeme seçenekleriniz nelerdir?
Kredi kartı, banka havalesi ve EFT gibi çeşitli ödeme yöntemlerini kabul ediyoruz.
9. Toplu siparişlerde indirim yapıyor musunuz?
Evet, büyük çaplı siparişlerde indirimler ve özel fiyatlar sunuyoruz. Detaylar için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
10. Promosyon ürünler de yapıyor musunuz?
Evet, matbaa hizmetlerimizin yanı sıra promosyon ürünleri de sunuyoruz. Kalem, ajanda, kupa gibi ürünlerde baskı çözümlerimiz mevcuttur.
11. Teslimat ücretli mi?
Evet Ücretlidir. Anlaşmalı Olduğumuz Mng Kargo ile Gönderilmektedir.
12. Fiyat teklifi almak için nasıl başvurabilirim?
Web sitemiz üzerinden teklif formunu doldurarak ya da bize doğrudan ulaşarak fiyat teklifi alabilirsiniz.
13. Matbaa hizmetlerinize ek olarak başka hangi hizmetleri sunuyorsunuz?
Matbaa hizmetlerinin yanı sıra, promosyon ürünleri, e-ticaret çözümleri, web tasarım, grafik tasarım, Google SEO ve Adwords hizmetleri gibi birçok alanda destek sunuyoruz.
0 notes