#donmuş
Explore tagged Tumblr posts
nevzat-boyraz44 · 20 days ago
Text
It is good to dream😊
hayal etmek iyidir 😊
من الجيد أن تحلم😊
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🇹🇷 Malatya 📍#Hekimhan #Çay Mevkiinde bugün ağaçlar donmuş halde fotoğraf karelerine yansıdı.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır.
Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” - Ahmet Hamdi Tanpınar 🌟
Hayatın bize sunduğu zorluklar ve karşılaştığımız engeller aslında büyümemizin ve gelişimimizin bir parçasıdır.
📚 Her eksiklik, her kayıp bir öğrenme fırsatına dönüşebilir.
Bilgiyi aramak, okumak ve kendimizi geliştirmek bizim elimizde!
Ancak, içsel değerlerimizden ödün verdiğimizde, geri dönüşü olmayan bir yola girebiliriz.
Kendimizi yenilemeye ve geliştirmeye çabalarken, ruhumuzu ve değerlerimizi korumak da bilgi edinmek kadar önemlidir. ✨
Bu yolculukta birbirimize destek olalım! 💖
84 notes · View notes
bydpolat44 · 1 year ago
Text
2024 ilk günü Malatya Yeşilyurt Konak
Hava bayağı soğuk
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
kalpsizin1-i · 11 days ago
Text
+nasıl hissediyorsun?
-aynen böyle.
;
Tumblr media
80 notes · View notes
zamanayenilmeden · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Hiç soğuk değil canım 🥸
7 notes · View notes
onderkaracay · 8 months ago
Text
🎯 DONMUŞ BEYİNLİ İNSAN YETİŞTİRMEK 🎯
0 notes
enatech · 2 years ago
Text
Aralık Soğutma
0 notes
enkazdansblog · 19 days ago
Text
Soğuk bir zaman gibi kalbim, gitgide daha da soğuyor. Kimsenin ilişmediği, kimsenin dokunmadığı gönlüm yavaş yavaş kapanıyor. Bir zamanlar sıcak bir ateşin içinde dönen duygularım, şimdi buz kesiyor. Her geçen gün, kalbimdeki kapılar birer birer kapanıyor. İçeriye girmeye çalışan olmadı, ben de artık aralık bırakmıyorum. Sanki donmuş bir denizim, derinliklerimdeki hareket bile durmuş.
90 notes · View notes
assolistlerensongelir · 5 months ago
Text
Ben çoktan sönmüş, donmuş bi' mezar
193 notes · View notes
edapostblog · 2 days ago
Text
Valla ister okuyun ister okumayın! Okumanız lehinizedir! 🫵Ben paylaşayım da vebali üstümden gitsin. 🤷
Uzun yazıları hiç sevmem ama bu çok önemli.....! 👍🥴🤢🤢
Tumblr media
HER ŞEY DAHİL OTELLERDE ÇALIŞAN BİR AŞÇININ İTİRAFLARI!
Her şey dahil oteller ekonomik oldukları için çekici gelir. Ancak yediklerinizin perde arkasını bilseniz, aslında çok pahalı tatil yaptğınızı anlarsınız. Üç kuruşa o kadar albenili sanat eserlerinin nasıl hazırlandığını düşünseniz, nasıl bir tuzağa çekildiğinizi anlarsınız.
“Eğer her şey dahil sistemin uygulandığı bir otelde tatil yapacaksanız kulak kabartınız. Aşağıdakileri peşinen kabul etmiş oluyorsunuz.
Kırmızı et olarak genelde hindi eti kullanırız. Bu da yapısı gereği fazla süner. Ne kadar pişirirseniz pişirin elastiki bir yapısı vardır. Müşteriler genellikle çok az pişmesinden şikayetçidir.
Balık olarak Alabalık ya da Kuzu Balığı vardır. Kuzu Balığı da tercihen tuzda pişmiş olarak verilir. Aslında tükettiğiniz şey, köpekbalığıdır. Ben hiç kuzu balığı pişirdiğimizi hatırlamıyorum. Tuzda pişirmemizin nedeni, lezzet farklılığını ortadan kaldırmaktır.
Donmuş balıklarda genelde Sudak ve Kalamar kullanılır. Ahtapot, Ege Bölgesi’nde daha yoğundur. Tabii ki bunları biraya bastırıyoruz.
Bir gün akşam büfesinde kalan 50 - 60 kg. eti, tabii ki çöpe atmıyoruz. Bu, müsrifliktir. Stajyerlere sosu yıkatıyoruz ve başka bir sos ile bağlayarak ertesi gün büfeye sunuyoruz. Örneğin Demiglace sos ile pişmiş bir yemeğin etlerini alıp Hollandez sos ile tekrar büfeye sunuyoruz. Ama Hollandez sos öyle kolay değildir. Emeğe saygı lütfen...
Pastane bölümü... Hani bir pastaneye gittiğinizde vitrindeki o devasa boyuttaki tatlıları gördüğünüzde ve fiyatını sorduğunuzda içinizi tuhaf bir sevinç kaplar ya... Eve gittiğinizde tüketirsiniz, tadı da çok lezzetlidir ya hani...
Ya da her şey dahil sistemini uygulayan bir otele gittiğinizde büfede devasa boyutlarda, krem şanti ile kaplanmış yaş pasta tarzında pastalar karşılar ya sizi. Kime sorsanız ismini bilmediği, herkesin birbirinin yüzüne aval aval baktığı, maşa ile tabağınıza koyarken stajyer çocukların kikirdeyerek sizi izledikleri pastalar vardır ya hani...
Evet evet onlar işte, doğru bildiniz. Biz onlara ''DOYURAN'' deriz.
Bir akşam önceden kalan artıkları çocuklar büfeden toplar, pastanedeki demi chef’ler bu tatlıları bir güzel yoğurur ve akabinde üzerine pralin, damla drop, çırpılmış krema, en sonunda da meyve aromalı krem şanti ekleyerek tekrar büfeye gönderirler.
Bu durumdan müşteriler şikayetçi değildir çünkü ilk önce biten pastamız bu Doyuran’dır. Hatta takviyesi olmadığından mütevellit, bazı müşteriler şikayet ederler alamadıkları için.
Pastanelerde bu olay biraz daha hijyeniktir. Eğer sahibi çok iğrenç bir adam değilse sadece vitrindeki pastaları kullanır.
Kasaphanede işler, bütün gelen parçalara bakar. Genelde köftelerde dana döş ve gerdan kullanılır. Eğer menüde Adana Kebap ya da Urfa Kebap var ise yemeyiniz. Tekrar söylüyorum, her şey dahil sistemin olduğu bir otelde Adana Kebap yemeyiniz. Elinizi bile sürmeyiniz.
Soğuk bölümünde ise işler çığrından çıkmıştır. Genel olarak, yapılan portör muayenelerinde gaita oranı çok yüksektir. Bunun nedeni, mutfak personelinin hijyeninin yanı sıra mayonez içerikli yiyeceklerin bu bakterilerin gereğinden fazla üremesini sağlamalarıdır. 2000 kişilik bir otelde yapılan rus salatasını, aşçıların elleriyle harmanlamadığını düşünmez birazcık saflıktır.
Eğer Türk Gecesi var ise ve menüde çiğ köfte de mevcutsa hemen koşa koşa gidip atlamayın. Önce bir düşünün. 1 kg. çiğ köfte 2 saatte yapılıyor. Orada bulunan çiğ köfte en az 20 kg.’dır. Eğer tam kıvamında olduğunu düşünüyorsanız işler sandığınızdan daha kötüdür. Stajyerler ayaklarına poşet giyer ve büyükçe bir kazanın içinde bir güzel yoğururlar. Kıvamı mükemmel oluyor ama tadını bilmiyorum. Müşteriler iyi olduğunu söylüyor.
Bütün bunlara karşın büfede hiçbir masraftan kaçınılmaz. Müşterileri aldatmak için bol bol karpuz ve kabak dekoru yaparız. Bir gün saydığımda büfede 20 çeşit yemek olmasına rağmen 50’ye yakın dekor vardı. Önce gözünüzü doyurmak nedir, bunu çok iyi biliriz.
Patates içeren yemekler bol kalorilidir ve tokluk hissi verirler. Çalıştığım mutfakta en az üç kişiyi patates çuvalının başına dikerim. Sabahtan akşama kadar patates soydururum. Bir öğünde en az üç yemeğim patates içeriklidir, siz fark etmezsiniz de patates gördüğünüzde saldırıyorsunuz. İçgüdüsel bir şey galiba...
2000 kişilik bir otelde, sıcak büfede en az 20 kişi çalışması gerekir. Akşamları yemek yediğiniz büfenin önünde bekleyen aşçıların sayısı 4’ü geçmiyorsa ve kılık kıyafetleri temiz ama düzensizse orada işler pek iyi gitmiyor demektir. Ben, mesleğimi saklayarak hemen muhabbete girerim ve sıcak bölümünün yemeklerinin diğer bölümlerden iyi olduğunu söylerim, çok yorulduklarını tahmin ettiğimden bahsederim. Hemen kaç kişi yapar, nasıl yapar, maaş durumu nedir dökülürler. Bu şekilde otel değiştirdiğim çok olmuştur.
Mümkün olduğunca şov olarak tabir edilen, o anda hazırlanan yemekleri tercih edin. Sıra bekliyorsunuz, biliyorum. Lezzetsiz ama hijyeniktir.
Pasta tüketecekseniz dilimlenmiş yaş pastalara ağırlık vermeyiniz. Detayına girmeyeceğim, başım belâya girebilir.”
Siz siz olun ODA+KAHVALTI tercihi kullanın.
__________________
Hasan Ugur Epirden
Alıntıdır.
29 notes · View notes
hissetmedigimacilar · 26 days ago
Note
Bir şarkı sözü olsanız ne olurdunuz?
- GeSu
Ben çoktan sönmüş, donmuş bir mezar
31 notes · View notes
mb26-44 · 28 days ago
Text
Bsharin donmuş bir səhəri🌱🍂.
21 notes · View notes
bilmece · 2 months ago
Text
Hevesliyim yaşamaya. Denizi izlemek istiyorum, rüzgarı saçlarımda hissetmek, yağan karın altında gökyüzüne bakıp dilimi kocaman çıkarmak. Resim yapmak istiyorum, yazı yazmak, şiir yazmak hatta belki de, olur mu olmaz mı diye düşünmeden hem de!
Acıkmışım meğer hissetmeye sanki donmuş vaziyetteymişim de şimdi çözülüyormuşum gibi. Anlatamıyorum galiba ama konuşmak istiyorum, susmamak, sürekli anlatmak. Yoldan geçenleri durdurup merhaba! Yaşamak ne güzelmiş ben yeni yeni hatırlıyorum! diyesim var delirdiğimi düşünmelerini umursamadan.
Yüzüm gülüyor ne güzel.
21 notes · View notes
dolunay66 · 2 months ago
Text
Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:
-Üşümüyor musun?
Muhafız;
-Ben alışığım kralım dedi.
Kral;
-Olsun sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim dedi ve gitti.Ancak bir süre sonra emri vermeyi unuttu...
Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler ama muhafız duvara bir şeyler karalamıştı.Duvarda şunlar yazıyordu :
"Kralım, soğuğa alışkındım, fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!
Türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.Çünkü insan, bekletildikçe değişir. Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer.
Önce umudu öldürürsünüz.
Ardından sevgi, saygı, güven ölür...Dostluk ölür
Tumblr media
22 notes · View notes
selenisvorldsblok · 1 year ago
Text
Tumblr media
Nerde gözleri yaşlı mahzun bir anne görsem
Bir köşede boynu bükük, günlerce ağlamış
Küsmüş dünyaya yüreği evlat acısıyla dağlanmış
Kahır ediyorum kadere onunla ağlıyorum.
Nerde bir dilim ekmeğe muhtaç
Bir çocuk görsem eli yüzü kirli, gözleri yaşlı
Burkulur yüreğimin can duvarları,
İsyanı diner mi yüreğimin, eğilip elini öpsem
Duygularıma gem vuramıyor yine ağlıyorum.
Nerde ele muhtaç bir insan görsem
Rengi sararmış gözleri çukurlaşmış,
Bakışları ürkek muhtaçlığından utanmış.
Nerde boynu bükük bir çocuk,
Bir kaleme, bir papuça muhtaç kalmış,
Yada bir kadın tutunmak için yaşama
Çalışmış çabalamış yorulmuş
Avuç avuç vermek istiyorum veremiyorum
Acizliğime yanıyor utanıyorum.
Yer yarılsa da girsem diyor yüreğim
Yüzlerindeki çaresizliği saplanıyor içime
Unutmak istesem de unutamıyorum
Gözlerindeki mahcupluk çekiyor beni
Utancımdan dönüp bakamıyorum.
Hesap soruyor yüreğim nefsime
Onlarsız yaşadıklarıma bakıyorum,
Kızarıyor yüzüm, dönüp aynaya bakamıyorum
Bu nasıl adalet bu nasıl vicdan bu nasıl insaniyet
İsyan ediyor aklım beynim her bir uzvum
Uzanamayan elimden, insanlığımdan utanıyorum.
Nerde bir adam görsem donmuş yüreği
Sevgiyi muhabbeti şişelerde aramış
Kalan ömrünü meyhanelere sarhoşluğa adamış
Sokaklarda kalmış sokaklarda sabahlamış
Çekip alasım gelir oradan çekip alamıyorum
Çaresiz kalır elim, çaresizliğime kahırlanıyorum.
Nerde bir kadın görsem horlanmış hırpalanmış
Küsmüş kaderine talihsizliğine ölesiye bağlanmış
Nerde bir baba görsem ömrünü vermiş itilmiş kalkılmış
Nerde bir bebek duysam, anne sıcağına hasret
Kucaklanmamış, sokağın bir köşesine atılmış
Ne oldu bize, bu nasıl insanlık diye isyan ediyor aklım
Eğiliyor başım, insan olmaktan utanıyorum.
Nerede taşlaşmış bir yürek görsem
Anadan babadan evlattan sevgisini esirgemiş
Nefsine esir olmuş İnsanlıktan nasiplenmemiş
Koparıp yüreğimden bütün sevgileri
Veresim gelir yüreğine, veremiyorum
Her seferinde yapamadıklarıma hayıflanıyor
Kendimden, acizliğim den utanıyorum.
Nerde gözü yaşlı bir çocuk resmi görsem
Göğsünde şarapnel parçaları, yüzü kanlı
Onun için imkansız bir hayal olmuş
Yatakta uyku, oyun parkları, okul sıraları
Susmuş para baronları, insanlığını unutmuş
Belli ki çoktan patlamış ar damarları,
Tutamıyorum gözyaşlarımı yine ağlıyorum
Çaresizliğimden, insanlığımdan utanıyorum.!
İdris Akmetin
Tumblr media Tumblr media
129 notes · View notes
sozlerinressami · 4 months ago
Text
Kalbimde Dört Mevsim
Kalbimi sana kendi ellerimle sundum; tüm saflığıyla yalnızca sana ait olmayı bekleyen, titrek ama kararlı bir emanetti... Sen ise o narin emanete papatyalar ektin. Her göz göze geldiğimizde bir papatya daha kök saldı ruhumun derinliklerine; kurak topraklarıma can verdi, solgun renklerimi yeniden boyadı. Senin varlığında kalbim, tıpkı baharı bekleyen topraklar gibi sabırsızca filizlendi, umuda boyandı ruhum. Ben ise, kalbimdeki o tarlanın her geçen gün daha da büyüyüp seninle dolduğunu izledim; bakışlarında hayat bulan, bir papatya bahçesine dönüşüyordu kalbim. O bahçede her papatya, bizim anılarımızı saklıyor; her yaprak ise rüzgara senin adını fısıldıyordu.
Fakat bir gün... Beni yalnız bıraktın kalbimin derinliklerinde. Terk ettiğin o tarlada papatyalar boyunlarını bükmeye başladı; rüzgâr, eskiden adını fısıldayan yaprakları birer birer savurdu. Sen gittikten sonra, o papatya tarlasını bahar terk etti. Eskiden gözlerimi her kapattığımda, kalbimin derinliklerinde seni hissederdim. Şimdi ise, içimdeki baharın yavaş yavaş nasıl kuruduğunu izliyorum. Senin varlığınla hayat bulan o bahçe, şimdi sadece hüzünle dolu, yaprakları dökülmüş bir harabeye dönüştü. Artık o papatyaların solmuş yaprakları, kalbimin verimsiz topraklarına karışıyor; sararan yapraklar, kurumuş dallar arasında sessizce hışırtılar yayıyor.
Kış bastırıyor sevgilim ruhumda... O rengârenk bahçenin yerini, beyazın soğuk sessizliği aldı. Buz tutmuş dalların arasında, kopmuş yaprakların hışırtıları yankılanıyor yalnızca. Eskiden tarlamda umudu besleyen rüzgâr, şimdi karanlık bir fırtına gibi dolanıyor içimde, her çiçeği köklerinden sökmek istercesine… Ve ben, baharımın yok oluşunu çaresizce izliyorum. Zamanında senin ellerinle büyüttüğüm o umutlar, şimdi donmuş toprağın altında kaybolup gidiyor. Her anı, her hatıra bir çığlık gibi yankılanıyor ruhumda. Kış, sadece bahçemi değil, içimdeki son sıcaklık kırıntılarını da alıp götürüyor.
Kendimle baş başa kaldığım her an, sormadan edemiyorum: Kalbimi nasıl bu kadar kolayca ellerine bırakabilmiştim? Gözlerimi kapattığımda, terk edilmiş kalbimin içinde dolaşıyor, dökülen her bir yaprağın anılarımızı toprağa nasıl gömdüğünü izliyorum. Şimdi her solgun yaprak, kalbimde birer mezar taşı gibi… Ve ben, o hüzün bahçesinin içinde kaybolmuş, terk edilmiş bir yolcu gibi dolaşıp duruyorum. Senin varlığında açan o çiçekler, şimdi yalnızca anıların gölgesinde büyüyen hüzün tohumlarına dönüştü. Kalbime derin kökler salıyorlar, ben ise her seferinde bu tohumları gözyaşlarımla besliyorum; ne yaparsam yapayım, onları sulamaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Belki de asıl sorun, kalbimin sana değil, baharıma ihanet etmiş olmasıydı. Çünkü ben, senin bir gün gidebileceğini bile bile her papatyanın açışını kutladım; tarlamda senin varlığınla büyüyen o umudu sevdim. Şimdi ise, geriye kalan yalnızca papatyasız bir kış... Ve ben, papatyaların tekrar açacağı günü beklemeden, kalbimdeki baharın ölümüne tanıklık ediyorum.
Papatyalar öldükten sonra güzel kokarmış sevgilim, bunu gösterdin bana. Fakat o koku bile artık içimi ısıtmıyor. Şimdi yalnızca terk edilmiş bir bahçenin soğuk sessizliğinde, yavaş yavaş donan bir kalp kaldı geriye. Baharımın ölüşünü izlemek, tarlamda yalnızca kışın buzlu ellerinin hüküm sürdüğünü görmek… Bu, papatyaların ardında bıraktığın en ağır yük
06.10.2024 —Sözlerin Ressamı
Tumblr media
25 notes · View notes
enkazdansblog · 3 months ago
Text
Zaman geçiyor ama ben olduğum yerde, sanki donmuş gibi kaldım. Günler birbirini kovalıyor, her yeni gün, bir öncekinden daha anlamsız geliyor. İçimdeki sessizlik bazen öylesine ağır ki, kendi varlığımı bile taşımakta zorlanıyorum. Baktığım her yerde aynı gri boşluk, aynı belirsizlik. Kendime sesleniyorum ama yankısı bile bana ulaşmıyor.
23 notes · View notes