#diyarbakır cezaevi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Şehit Asteğmen İlyas Bayraktutar.
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde okullarda İstiklal Marşı okutulmaması üzerine her okula Türk bayrağı çektirdiği ve İstiklal Marşı okuttuğu için pkklı teröristler tarafından kaçırıldı.
Mağaranın tavanına asılan çengele o mübarek vücudunu astılar ve işkence etmeye başladılar. Kasıklarına, kaburgalarına, kulaklarının arkasına şiş soktular, birkaç organını ise kestiler.
Durumu anlayan teröristler, o mübarek vücudunu çengelden aldılar ve iki uzun tahtaya bağlayıp tandır fırınına soktular ve yaktılar.
Yanan naaşını çıkardılar ve Ceylanpınar'a götürüp orada bulunan Devlet Üretme Çiftliği'nin kuyusuna attılar.
80 darbesinden sonra bunu yapan PKK'lılar yakalandı ve Diyarbakır cezaevine atıldı.
Cezaevi komutanı ESAT OKTAY YILDIRAN'dı.
Şehidimizin intikamını aldı.
Canımız ciğerimiz askerimize bunu yapan Zagros sıçanlarına acımadık, acımayacağız.
Bunlarla kardeş olmadık, olmayacağız.
ESAT OKTAY YILDIRAN ONURUMUZDUR.
İLYAS BAYRAKTUTAR ONURUMUZRUR .
2 notes
·
View notes
Text
DEM Parti Eş Genel Başkanları Hatimoğulları ve Bakırhan'ın Cezaevi Ziyareti
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları ve Bakırhan’ın Ziyareti DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları ve Bakırhan, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı‘yı ziyaret etti. “KATKI SUNMA ÇAĞRISINDA BULUNDULAR” Yapılan ziyaretin ardından yapılan açıklamada,…
#İmralı tecridi#Bakırhan#cezaevi ziyareti#DEM Parti#demokratikleşme#Figen Yüksekdağ#Hatimoğulları#onurlu barış#Selçuk Mızraklı#Selahattin Demirtaş#siyasi mahpuslar
0 notes
Video
youtube
Binbay: Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi bir işkence laboratuvarıydı - DW Türkçe
0 notes
Video
youtube
Yan Etki - Diyarbakır Cezaevi Vakfı Nasıl Kurulur?
0 notes
Text
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi için ‘Danışma Kurulu’ oluşturulacak
http://dlvr.it/SwVZbs
0 notes
Text
Birbirinin Aynı, Birbirinden Beter
Birbirinin aynısı, birbirinden beter günlerden yol alıyoruz. İnsanlığın ol modern zamanları diye vurguladığı dönemecin ortasında, var ettiği ya da yeniden imal ettikleriyle hep aynı, hep benzeş, hep ağır olanın suyunda yol arıyoruz. Önümüz ardımız sağımız solumuz zifiri kapkaranlık. Gündelik yaşam pratiklerinin toptan çürümeye tabi kılındığı yerde bütünüyle yaşam mefhumunu altüst eden bir devinim sağlama alınıyor. Birbirinden farkı olmayan, bir biçimde barındırmayan bir ülke tahayyülünün her günü benzersiz bir tür karanlığın ta kendisine çıkartılır. Çatırdayan, hakkaniyetini yitiren, dönüştükçe mahvın eşiğine taşınan bir menzil hakikattir. Mekanizma sürekli sabit bildirilirken cerahatle ister bir gün, isterse her gün muktedir sayesinde bambaşka dönüşümleri dikte eden bir devletli eylemselliği var edilir. Her şey cürmün kılınır. Yeni ülke, yeni yüzyıl, yeni yepyeni dönem bahisleri ve saire dillendirilirken bir tekerrür sağlama alınır. Baş efendi, baş faşist ve bütün koalisyon ortağı bileşen, yerli ve milli olarak anılanların sunduklarıyla benzersiz olanın çürüten ve yıkıcı sureti günbegün var edilir. Her günün birbirinin aynısı görünürken suç her gün ayrı, apayrıdır.
Her güne içkin kılınmış tahakküm nesnelliği ile bu dönüşüm var edilir. Ortalamanın artık çok gerisinde bir yaşam pratiğinin ortasına demirleyen ülke misal gerçektir. Ülkedeki tüm kamusal birikimin / milli hasılanın yüzde kırka yakınını elinde tutan yüzde bir ile toplumu dönüştürme yetkisini kendisine verdiğini söyleyen akp ve bilumum koalisyonun yüzdesel oranı ile memleketin her günü bambaşka yıkımlara tahvil ettirilir. Gündelik rızkın çoktan ama çok uzun zamandır sadece dürtüsel bir yaşamda kalma idesine kafi geldiği menzilin meselesidir az biraz anlattığımız. Haftanın minimum 6 günü, günde de en az 10 saat kadar çalışmanın karşılığında ele geçenle, elden çıkanın arasındaki uçurum zaten birbirinin aynı günler içerisinde asıl her ne yaşıyoruz bunu göstere gelir. Gündelik yaşam pratiklerinden üç öğün yemek yiyebilme ihtimalinin azalmasına, dışarıdan bir şeyler seyredilme, okuma ya da görme ihtimalinin sıfırlanmaya meyil ettirilmesine sürekli var edilen bir fasit döngü tarafımıza bildirilir.
Ne yana dönerseniz dönün, ekranlarda bildirilmesine inatla çabalanan ol dehşet dolu ülkenin hallerinden birkaç adım uzakta olmak dışında her şeye eyvallahın çekilmesi zaruri kılınır. Hayatta olmanın kıstasları değiş tokuş edilirken, tümüyle nobran, karanlık, çürüten bir menzilin imali güncellenir. Ekonomik çökertme halinin yanında tüm o sosyal politik pratiklerin de yapayalnız aynı şeyler zikredilirken doğrudan cürmün ta kendisine çıkartıldığı yerin meselesidir halihazırda var edilen. Umudun zehir edildiği bir sahnede yaşam rutininin altüst edilmesinin yanında alt yazısız orijinal bir tahakküm hali sürekli var edilendir. Yeni yüzyılının başlangıcında duraksamadan türetilen her eylemde, her kararda, hemen her tavırla birlikte o dönüşüm, nihai anlamda müştereklerimizin tam anlamıyla sonlandırılması için eyleyen muktediri ifşa eder. Muktedirin yeni ülkesinin bir masal değil korkunç bir dehlize dönüşümü süreğendir, mesel buradadır.
Artı Gerçek’ten aktaralım: “CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Haziran 2023 hak ihlalleri raporunu açıkladı. Rapora göre, haziran ayında 190 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi.
Raporun öne çıkan bulguları şöyle:
* Yaşam hakkı ihlallerinde ilk sırada 159 ölümle iş cinayetleri yer alırken, iş cinayetlerini 25 ölümle kadın cinayetleri izledi.
Üç Kişi ‘Resmi Hata ve İhmal’ Yüzünden Öldü
* Üç kişi “resmi hata ve ihmal” sonucu, iki kişi cezaevi koşulları, bir kişi güvenlik güçlerinin neden olduğu olayda öldü.
'İşkence Olaylarının 32’si Cezaevinde'
* Haziran ayında 357 kişi işkenceye maruz kaldı. Bu işkence olaylarının 32’si cezaevinde oldu. İşkence görenlerden beşi çocuktu.
Altı Gazeteciye Soruşturma Açıldı
* Haziran ayında altı gazeteciye soruşturma açıldı, bir gazeteci tutuklandı, dört gazeteci gözaltına alındı, yaptığı haberlerden dolayı hakkında dava açılan dört gazeteci de bu davada mahkum oldu. Ayrıca dört gazeteci saldırıya uğradı. 521 habere erişim engeli kararı verildi.
* Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullananlar da hak ihlaline uğradı. Eylem ve etkinliklerde 399 kişi gözaltına alındı ve 12’si tutuklandı. 15 eylem ve etkinlik yasaklandı. 23 eylem ve etkinliğe kolluk müdahalesi oldu.
'Cumartesi Anneleri’ne İki Ayrı Anayasa Mahkemesi Kararına Rağmen İzin Verilmiyor'
Tanrıkulu raporunda müdahale edilen eylem ve etkinliklerde Cumartesi Anneleri’nin durumuna dikkat çekerek, “Anayasa Mahkemesi’nin iki ayrı kararı olmasına rağmen maalesef Galatasaray Meydanı’nda toplanamıyorlar ve her hafta bu sivil itaatsizlik eylemi nedeniyle gözaltına alınıyorlar. Kısacası Türkiye’nin her yerinde, 81 ilinde, her tarafta, cinsiyet, yaş, inanç farkı gözetmeksizin, ağır insan hakları ihlalleri haziran ayında da devam etti. Bu ihlallerle mücadele etmeye, dayanışma göstermeye ve teşhir etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.”
Günler birbirinin aynısı gibi görünürken sonuçların her dem daha fenasına seyrüseferine devam olunduğu artık afakidir. Sezgin Tanrıkulu vekilin suna geldiği veriler dahi aslında nasıl bir düzlemin bina olunduğunu da bildirir. Hak sizlere ömürdür, adalet çoktan laf ya da daha açık bir biçimde yağmalanmıştır. Duraksamadan özgürlüklerden bahisler açarken o muktedir, cerahatini dört bir yanda bina edendir. Gözaltılar, tutsaklıklar, aralıksız hemen hiç bitimsiz soruşturma / kovuşturma ve tehdit mekanizmalarıyla bir ülkenin afaki dönüşümü güncellenir. Toptan bir zihni çürümenin, toplumu var eden katmanları, kimlikleri bir diğerine hedef kılma ya da seçme hallerinin taşıdığı eşik her gün daha beteri ile çıkagelir. Bir ülkenin kurucu unsurlarından bugünkü yönetim katındaki temsillerine hala ve hala Türk’ün kılınamadığı yanılsaması sonrasında nerede bir hak arama mücadelesi nerede bir hakkını talep eden olursa otomatik olarak bir tehdit mekanizması devreye konuluyor. Bunca hak ihlalinin bariz / belirgin açıktan var edilebildiği bir yerde her gün apayrıdır, her gün aynı kapkaranlık, farkında mıyız?
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Polis, HDP ve Yeşil Sol Parti’nin ortak kullandığı binaya saldırı girişimine dair açıklama yapmak isteyen partilileri “güvenlik” gerekçesiyle engelleyip, müdahale etti. Uzun süren direnişin ardından yapılan açıklamada, karanlık güçlere karşı birleşme çağrısı yapıldı.
Adana’nın merkez Seyhan ilçesindeki Cemal Gürsel Caddesi üzerinde bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İl Örgütleri’nin ortak kullandığı binanın giriş kapısına kimliği belirsiz bir kadın tarafından 3 pet şişe içerisinde patlayıcı ve yanıcı madde bırakıldı. Sabah saat 10.00 sıralarında kapının önüne gelerek pet şişeleri bırakan kimliği belirsiz kadının fark edilmesiyle polise haber verildi. Olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri, pet şişe içerisindeki sıvının yanıcı ve patlayıcı olduğunu tespit etti. Olay yerinde polisin incelemeleri sürerken, partililer ise kadını arama çalışmaları başlattı. Saldırı girişiminde bulunan kadın, yanında bulunan başka bir kadınla birlikte Abidinpaşa Caddesi'nde bir otobüs durağında partililer tarafından yakalanıp, polislere teslim edildi. Polislerce gözaltına alınan 2 kadının sorgusu devam ediyor.
Saldırı ile ilgili 17.30'da HDP İl binasına 200 metre uzaktaki İnönü Parkında basın açıklaması yapmak isteyen HDP ve Yeşil Sol Parti üyelerinin parti binasından çıkmasına polis izin vermedi. Emniyet engellemenin gerekçesi olarak yürütülen soruşturmayı ve güvenlik gerekçesini ileri sürdü.
Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, engelin güvenlikle ilgisi olmadığını belirterek, "Bu barikatları bize karşı değil, saldırganlara karşı kuracaktınız" sözleriyle uygulamaya tepki gösterdi. Parti binası çevresinde toplanan yurttaşlar da engellemeye tepki göstererek, "Direne direne kazanacağız" sloganları attı. Polisin kalkanlı müdahalesine uğrayan kitle, polislerce çembere alındı.
'Ellerinizi Çekin'
Partililerin uzun süren direnişi sonucu verdi, basın açıklaması için parti binasının karşısında yurttaşların toplandığı yerde açıklama yapıldı. Polisin tutumuna tepki gösteren HDP Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Karakış, zanlının partinin 33 metre kadar uzağında Seyhan İlçe Binası önünde kendi parti yöneticileri tarafından yakalandığını belirterek, "Bugün böyle bir mağduriyet yaşamışken ikinci mağduriyet emniyet güçleri tarafından yaşatılıyor. Bir mağduriyeti dile getiremeyeceksek, biz bunu dile getirirken güvenlik önlemini alamıyorsanız ne işe yarıyorsunuz? HDP canı sıkılanın tabelasını indirdiği, bayraklarını yaktığı, molotof attığı yol geçen hanı değildir. Bu iktidarın HDP ve HDP seçmenine dönük zehirli söyleminden bağımsız değildir. O kirli dilinizi bizim üzerimizden çekin” dedi.
'3 Kişinin Birlikte Hareket Ettiğini Düşünüyoruz'
Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, zanlının akşam saatlerinde bir etkinliğin gerçekleşeceği HDP Seyhan İlçe binasının bulunduğu caddede yakalandığını aktardı. Parti üyeleri kadını polise teslim etmek üzere beklerken onu tanıyan iki kişinin de orada bulunduğunu, bu iki kişiden kadın olanın kendi girişimleri ile göz altına alındığını, erkeğin ise yakalanmadığını belirten Hatimoğulları, kadının yanıcı maddeleri bırakırken sürekli telefonla görüştüğünü ve partililer tarafından yakalandığı esnada “Anne” diye seslendiği biri ile görüştüğünü ifade etti. Hatimoğulları, üç kişinin birlikte hareket ediyor olması nedeni ile yapılan saldırı girişiminin kendilerinde örgütlü bir şekilde yapıldığı şüphesini uyandırdığını dile getirdi. Soruşturma ile ilgili kendilerine açıklanmış bir bilgi olmadığını paylaşan Hatimoğulları, “Gözaltında olan iki kadın ve bunu arkasında bulunan, bu işi organize eden karanlık güçler açığa çıkana kadar bunun takipçisi olacağız Yüreğir İlçe Binası’na yapılan saldırıda ceza alan saldırganların ellerini kolarını sallayarak gezdiğini ifade eden Hatimoğulları, 2015’teki bombalı saldırıyı gerçekleştirenler yargılanmadı. Onlar yakalansalardı bugün bu tablo ortaya çıkmazdı. O dönemde onları yargılamayan anlayış Türkiye’deki demokrasi güçlerini ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini hedef aldıkları için ardı arkası kesilmeyen provokasyonlara maruz kalıyoruz” ifadelerini kullandı.
'Kadın ‘Beni Devlet Gönderdi’ Dedi'
Adana Valiliği'nin, şahsın akli dengesinin yerinde olmadığını iddia ettiğini belirten Hatimoğulları, “Yarın ‘bu bir meczuptu, akli melekeleri yerinde değildir’ demesinler. Akli melekelerinin yerinde olduğuna, ‘seni kim gönderdi?’ diye sorduğumuzda ‘beni devlet gönderdi’ dediğine bizzat şahit olduk. Sakın ola bu işi geçmiş dönemde olduğu gibi üstünü örtmeye kalkmayın. Bu olayı da meczup, ön kapıdan girdirip arka kapıdan çıkarmaya çalışırsanız bu işten Adana Valisi ve hükümet bu işin altında kalır. Aydınlığa kavuşmazsa bizi yakmaya çalışanlar bunlar demektir. Bu karanlık güçlere karşı daha fazla birleşelim” dedi.”
Birbirinin aynısı, birbirinden beter günlerden geçiyoruz. Ne yol ne izan, ne akıl, ne söz tek başına kafi geliyor. Seçim gümbürtüsü içerisinde yok pazarlık partisi, yok iktidarın stepnesi, yok dağdaki kadronun ovadaki yüzleri, yok öyle var böyle diye diye hedef haline dönüştürülen bir siyasi partinin onca zaman sonra yeniden bir kere daha sınanması hali düşündürücü değil midir? İsmen bilindik bir mekana yönelik handiyse milimi milimine hesap kitap yapabilen, kendini oraya konumlandırıp “terörist” sandıklarından bir yerde intikam alma çabasına düşen zatın var ettiği şey engellenmemiş olsaydı bugün her neyi konuşuyor olurdu şu ülke, ondan geriye kalan yer. Abartmayın diye üstenci bir dille, var edilen kötülük sarmalına susulması var edilirken, olası bir tersi iktidar kanadından ya da onu geçtik siyasetin Türk’e ait olan bir yapısına saldırı ya da teşebbüs var edilmiş olsa yine böyle bir vurgu mu var edilecektir nedir yani? Dahası Valilik psikolojik yeterlilik ya da akli melaike konusunda bir uzman konumunda mıdır, sorular sorular? Bir asırdır süre giden ezber edilmiş nefret şablonu bir kere daha insanların canlarını salt öteki bilindikleri için yakma gayreti yeniden tezgahta işlenirken, biçimlendirilirken sahiden cürmü kim her nasıl fark edecektir? Kim, hangi makamlar var edilmiş olan saldırı cüretine dair açıklama verecek, hesabını sunacaktır, her nasıl, düşünüyor musunuz? Kolluk her işi gücü bitti bir de ötekisinin avlanmasına mı önayak olmaktadır. Ne oldu demokratik ülkenin gereklerine soruyor musunuz?
Kendini tekrar ediyor her şey. Her anlamda bir çürümenin bağrında yol, yön aranıyor ve illa ki katran karanlığına saplanıyor bir ülke. Bir kere daha son kez değil tekrarlarla daim aynı, hep benzeş olan yaşatılıyor gibi görünürken cürmün ezber edilemeyenleri yeniden imal ediliyor. Bir tevatür değil doğrudan yaşam idesinin yerle bir edilmesine çabalanıyor. Her şey ulu orta var edilirken yenilendiği söylenen zeminin tam da tersine eskisinin aynısı olduğu gözlerden kaçırılıyor. Ne ümit bırakılıyor geriye ne mücadele etme dürtüsü. Varsa sabah akşam zikredilen teslimiyet, varsa yoksa sıra neferliği, birkaç istisnai durum dışında her şeyin güllük gülistanlık olduğuna kanma. Her şeyiyle bir cumhuriyet deneyim olmaktan çıkarak bir çürüten menzil kapasitesine ulaşıyor. Doğruların yeri artık yanlışlara terk edilmiş durumda. Eğrelti, yarım, eksik gedik düzenlemelerin ortasında hayatın un ufak edilmesine devam olunmakta. Her anlamda, her gün yeniden, yenilenmiş bir çürüme halinin ortasında bir ufuk kalmış mıdır? Daha başa getirilecek fecaat, facia, yıkım, eksiltme ve nicesi? Halimizin perişanlık sureti bir şeyleri izah etmeye kafi gelirken, aleni bir yıkımın, yıldırı ve cerahat sarmalının ortasında birbirinin aynısı, birbirinden beter olana demirlemiş bir ülke hepimizi kuşatıyor. Bu muydu yüzüncü yıl hülyası, utkusu, sözü... Böyle mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Chris MCGRATH – Getty Images v/ Politico
#meram#arzihal#durum tahayyülü#karanlık#karanlık çağ#güncel#türkiye gerçeği#başka türkiye vardır#demokrasi101#insan hakları#adalet#eşitlik#gazetecilik suç değildir#mahpus#tutsaklar#despotizm#yeni ülke#adana#hdp#ysp#saldırı#tehdit#devlet102#kolluk şiddeti#abartmayın#politik#tezahür#gerçeklik#yara#mesel
0 notes
Text
Şemdin Sakık gece gizlice nakledildi
Şemdin Sakık gece gizlice nakledildi
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi müze yapılacağı için boşaltıldı. Burada 24 yıldan beri tek kişilik özel koğuşta tutulan terör örgütü PKK’nın eski yöneticisi ‘Parmaksız Zeki’ kod adlı Şemdin Sakık, gece geç saatlerde gizlilik içinde başka cezaevine nakledildi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra faaliyete geçirilen ve o günden beri işkence ve kötü muamele, insan hakları ihlalleriyle anılan…
View On WordPress
0 notes
Text
Devlet Kürtleri düşünüyor: Diyarbakır'da "cezaevi görünümlü evler"
Devlet Kürtleri düşünüyor: Diyarbakır’da “cezaevi görünümlü evler”
Devlet Kürtleri düşünüyor: Diyarbakır’da “cezaevi görünümlü evler”… Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 6 mahallede ilan edilen yasak sürerken, 2016 yılında “acele kamulaştırma” kararı alınan 6 bin 292 parseldeki 6 mahalle yıkıldı. Bir yandan yıkım bir yandan da yeniden yapılanma sürerken tamamlanan evlerin mimarisi dikkat çekti. Surlara yakın yerde inşa edilen evlerin kapılarının tek avluya çıkması ve…
View On WordPress
0 notes
Photo
Sitemize "Gültan Kışanak, Kobani soruşturması kapsamında tutuklandı" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. Gültan Kışanak, Kobani soruşturması kapsamında tutuklandı Son Dakika Son Dakika Dünya
#gülten kışanak cezaevinde mi#gülten kışanak kimdir#gülten kışanak kızı eda#gülten kışanak diyarbakır cezaevi#gülten kışanak hangi cezaevinde
0 notes
Text
İzmir Çeştur Çeşme İmar 5 İşçi Alacak
İzmir Çeştur Çeşme İmar 5 İşçi Alacak
İzmir Çeştur Çeşme İmar 5 İşçi Alacak
İzmir Çeştur Çeşme İmar 5 İşçi Alacak
memurlarsoruyor
View On WordPress
#Alacak#Çeşme#Çeştur#cezaevi memur alımı#İmar#İşçi#İzmir#kamu ihale ilan süreleri#memur alımı diyarbakır#memurlar ilan daimi isci#memurlar ilan kpss a#memurlar net ilan forum
0 notes
Photo
“Toplu gezmek yok, aşağıya bak!.. Aşağıya bak…”
Polis, okuldan çıkıp kaldırımda yürüyen üniversite öğrencilerine söylüyor bunları. O esnada keskin nişancılar üniversite karşısında nişana yatmış alanı gözlüyor.
Birden Ankara Mamak Cezaevi anıları depreşti hafızamda. Koğuştan havalandırma avlusuna 15 dakikalığına hava almaya çıkarken, elleri coplu asker mangaları tutuklu ve tutsaklara böyle bağırıyordu. “Tek tek dolaşılacak!... Tek tek dolaşılacak… Yere bakın!... Yere bakın!..” Bir de meşhur Mamak Cezaevi Komutanı Albay Raci Tetik, koğuşun önünden geçerken veya herhangi bir rütbeli asker cezaevi avlusuna girdiğinde askeri manga bas bas bağırırdı: “Duvara dön!.. Duvara dön!.. Yere bakın! Yere bakın!..” O esnada nöbetçi kulübelerinde makineli tüfekli askerler koğuşlara nişan almış vaziyette gün 24 saat cezaevi avlusunu gözlüyordu.
40 yıl önce 12 Eylül Askeri Faşizmiyle birlikte Ankara Mamak-Diyarbakır ve Metris cezaevlerinde bir fiil denenmiş bir uygulama bu, demek istediğim. Gerçekte ise, çok daha önceleri “Almanya Nazi Faşizmi” döneminde denenmiş; alın tarih kitaplarını okuyun, göreceksiniz. Şimdi açık alanda, sokakta yürüyen öğrencilere söyleniyor bu sözler.
Amaçlanan çok açık, insanın onurunu kırmak, onu yalnızlaştırmak, yaşamdan yalıtmak!..
O çocukların babaları, hatta dedeleri, bu tür uygulamalar neticesinde yıldı mı? Hayır. Her daim başları dik durdular, durmaya da devam ediyorlar.
Verilen emirleri koşulsuz yerine getirenler, 12 Eylül’cüler tarafından aferinle, taze tahin ekmekle, bir kepçe daha fazla yemekle ödüllendiriliyorlardı bize karşın.
“Tarih tekerrürden ibarettir” derler; önemli olan geçmişin bilgisinden doğru olanı bulup çıkarmaktır. Zaman sürekli ilerleyen dinamik bir etmen; bu süreçte geçmişe takılıp kalmak, oradan medet ummak acizliktir. 12 Eylül Faşizmi de denedi üniversitelere atama ve kayyum uygulamalarını. Ne oldu?.. Öğrencileri tek tip düşünme modeliyle elimine etmeye ne kadar zaman güç yetirebildiler. 3- 5 sene ancak!..
Su akar yolunu bulur. Bunu kimse engelleyemez. Dökme suyla değirmen dönmez, bunun farkında olmak gerekir, önemli olan da budur. Yani 2x2= bir kere 5 ettirilir, ama eninde sonunda yine 4 çıkar!..Görsel:
("Gizli Bir Yaşam" filminden bir sahne)
-Osman Günay
14 notes
·
View notes
Video
youtube
Bir Direniş Efsanesi FUAT ÇAVGUN -2. BÖLÜM 12 Eylül ve Diyarbakır Cezaevi denince akla ilk gelecek PKK'li tutsaklarından biri Fuat Çavgun. 14 Temmuz 1982'de M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek'in hayatlarını yitirdiği ölüm orucunda Fuat Çavgun ölüme ramak kala devletin zorla müdahalesiyle hayata geri döndürüldü. Bu ölüm orucu sonucunda Fuat Çavgun sakat kaldı. İki ay sonra bilinci yerine geldiğinde diğer arkadaşlarını yitirdiğini öğrendi. Ona sorarsanız, "Yaşayan bir ölüyüm" diyor. Cezaevi arkadaşlarına sorarsanız o bir direniş efsanesi, şimdiki PKK örgütüne sorarsanız unutulmaya terk edilmesi gereken biri. .--------------- Hedefimiz para kazanmak değil ancak sunacağın küçük bir katkıyla masraflarımıza destek olabilirsin. "Emeğe saygı" diyorsan aşağıdaki bağlantıyı tıklar mısın: https://www.youtube.com/xanitv/join
0 notes
Text
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi için kampanya başlatılacak
http://dlvr.it/StwG10
0 notes
Text
"650 bin kişi gözaltına alınıyor. Fatsa ve Şavşat gibi solcuların çoğunlukta olduğu yörelerde, neredeyse işkenceden geçmemiş kimse kalmıyor. 7 bin kişi idamla yargılanıyor. 517 kişiye idam cezası verilip 50 kişi (Erdal Eren yaşı büyültülerek) idam ediliyor. Cezaevlerinde yüzlerce tutuklu çoğu işkenceden yaşamını yitiriyor. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılıyor. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gidiyor. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruluyor. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası isteniyor. 40 ton gazete ve dergi yakılıyor. Siyasal İslamcı ve liberal olarak tanımlanan radikal Amerikancı çekirdek, Türkiye’nin siyasal, sosyal ve ekonomik hayatına egemen hale getiriliyoi. 12 Eylül döneminde, hemen her karakol ve cezaevinde işkence yapılıyor. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi, 29 Nisan 2008’de, ‘The Times’ gazetesi tarafından ‘dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biri olarak nitelendiriliyor."
12 Eylül insanlık suçudur!
20 notes
·
View notes
Text
Bu ara vaktimin oluşununda verdiği yetkiye dayanarak okuma işini istikrarla yapabiliyorum ve azıcık son 1 aydır okuduklarımın üzerine laflayayım istiyorum.
•Teorik olarak “çoğul estetik” ve “sanat nedir” okuyabilmiştim. Sanat nedir temel sayabileceğimiz, muhakkak desteklenmesi gereken bir kitaptı ve yine burada zaten bahsetmiştim. Üstüne estetikle ilgili bir kitabın güzel gideceğini düşündüm ve onu da bugün henüz yeni bitirebildim. Çoğul Estetik adından da malum estetik kavramını irdeliyor, bunu yaparken doğu ve batı sanatlarını da ele alıyor ve aynı zamanda günümüz dünyasının sanatından ve sanatsal kavramlarının değişkenliğinden söz ediyor. Kitabı bitirdim ama muhakkak notlarımı temize çekmeli ve irdelemeliyim çünkü sanat kuramlarından başlayıp, Kant’ın Platon’un felsefelerine değinen koca bir kitap hiç olsun istemem. Dili ağır diyenler olmuş ama bence değildi. Jale Nejdet gerçekten tanınması gereken bir kadınmış, iyiki tanımışım.
•Kutsal WC ve Faili Meçhul Öfke dönem kitapları. Özellikle cezaevi özelinde zamanın zulmünü-zulüm bugünden farksız- içiniz yana yana okuyorsunuz. Kutsal Wc Kamber Akbalık’ın Diyarbakır zindanlarındaki gerçek deneyimleri, Faili Meçhul öfke ise işin kolluk kuvvetlerini de detayla ele alan kurgu.
•Saramago’nun Körlük’ünü tek başına ele almam lazım sanırım. Muazzam bir roman. Şehre veba gibi salınan bulaşıcı bir “beyaz” körlük ve bu körlüğün üzerine akan bir roman. Bu körlük aynı zamanda koca bir metafor ve kitabın sosyolojik altyapısı muazzam. Kitapta özellikle diyaloglarda noktalama işaretleri hiç kullanılmamış ilginç bir teknik ama alışıyorsun. Aynı zamanda filmi de varmış ki yarısını izleyebildim ve izlediğim kadarıyla romana sadık kalınmıştı. Bunu da öneririm deyip uzatmamaya çalışayım.
•Pelin Buzluk ve Gamze Güller’in kitapları çağdaş edebiyatta yeni yerli isimler arayışımda kitapçıda rastgele edinip okuduğum kitaplar. İkisini de aman aman övemeyeceğim. Pelin Buzluk’un kitabı iki öykü kitabının derlemesi, arasında 2-3 tane çok sevdiğim öykü oldu ama hepsine kefil olamam. Gamze Güller’inkisi ise roman ve konusu dikkat çekiciydi. Bir kadının bir ev ve evin eşyaları ile olan bağını anlatıyordu. Asla kötü diyemem ama dilinde, kurgusunda bir şeyler daha iyi olabilir miydi? Elbette.
•Neval El Saddavi’yle tanışmam bi gece yatağıma uzanmış ansızın bulduğum pdfe şöyle bir göz atayım derken olmuştu ve Sıfır Noktasındaki Kadın kitabını o gece gelen uykuma direne direne okumuştum. Kahire Saçlarımı Geri Ver’in de adını duymuş meral etmiştim. Yine yapmış yapacağını ama belki histerik düşündüğümden belki gerçekten daha iyi olduğundan Sıfır Noktasındaki Kadın daha fazla algı yıkıcı ve edebi açıdan daha donanımlı gelmişti. Kahire Saçlarımı Geri Ver’de kitaptan çıkartılan ve sansürlenen kısımlar olmuş, belki onun eksikliğidir çektiğim ama yinede kesinlikle önerilir.
•Pınar Selek’in kitabı ise Ülker Sokak’ın hikayesi. Geç bile kalınmış okunmaya. Hem alt kültür’ü inceliyor, hem altkültürün mekan ile olan ilişkisini hem de cinsiyet kimlikleri ve onların yaşam biçimlerine ayna tutuyor. Ülker Sokak’takilerin başına geleni illaki hepimiz duymuşuzdur ama onu içeriden bir yerden duymak da epey faydalı oluyor. Yine insanın içini sıkan bir olay ve bunun güzelce ele alınması.. Aynı Kutsal WC ve Faili Meçhul Öfke’de olduğu gibi.. Umarım dünden alabileceğimizi alıyoruzdur ve buna göre refleksler geliştiriyoruzdur.
Buralarda kitap konuşmuyorum ne zamandır oysa bunu yapmayı çok seviyorum ve siz bunu yaptığınızda okumayı da. Umarım bunu biraz daha sıklaştırabilirim. Yine temenniler geldiğine göre anladık ki cümlenin de yazının da sonu geldi. Günleriniz güzel olsun!
11 notes
·
View notes
Text
Bakan Bozdağ: Anayasa'nın 24. maddesi değişecek
Bakan Bozdağ: Anayasa’nın 24. maddesi değişecek
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ gündeme ilişkin TRT Haber’de açıklamalarda bulundu.Bakan Bozdağ’ın açıklamalarından öne çıkanlar: “SON DERECE ÖNEMLİ” Diyarbakır dün son derece önemli ve tarihi anlara tanıklık etti. Sayın Cumhurbaşkanımız bazı eserlerin toplu açılışını yaptı. En önemli şey de Diyarbakır Cezaevi’nin kapatılması ve Kültür Bakanlığı’na devredilmesidir. Diyarbakır Cezaevi pek çok kötü…
View On WordPress
0 notes